Doç. Dr. İbrahim KISAÇ

Download Report

Transcript Doç. Dr. İbrahim KISAÇ

YETİŞKİNLİK DÖNEMLERİ VE
YETİŞKİN ÖĞRENMESİ

YETİŞKİN:
Zihinsel, bedensel gelişimini
tamamlamış, psikolojik olgunluğa
erişmiş, ekonomik bağımsızlığını
kazanmış ve toplumda bir sorumluluk
üstlenmiş bireylere denir.

Olgunluk ise; bireylerin yaşamın
gereklerine ve zorunluluklarına başarılı
bir şekilde uyum sağlamaları, bunun
içinde sürekli değişim gösterebilme
yeteneğidir.

Genellikle toplumlar için yetişkinliğin
başlangıcı; öğrenim hayatını bitirmiş, iş
hayatına atılmış, ekonomik özgürlüğünü
kazanmış veya evlenmiş olmakla aynı
anlama gelir.


Kimi zaman yetişkinlik yaşlılıkla ya da
biyolojik ve toplumsal değişimle bir
tutulmaktadır.
“Biyolojik yaşlanma”, insan
organizmasının yapı ve işleyişinde
zamanla ortaya çıkan değişmelerdir.


“Toplumsal yaşlanma” ise, bireyin rolleri
üstlenmesi ve terk etmesinde zamanla
oluşan değişimleri içerir.
Bir birey doğumundan ölümüne kadar
hem toplumsal hem de biyolojik birçok
evreden geçmektedir.

1.
2.
3.
Neugarten ve Moore Yetişkinlik
dönemi evrelerini 3 döneme ayırmıştır.
İlk yetişkinlik (20-30’lu yaşlar)
Orta yetişkinlik (40-60’lı yaşlar)
Yaşlılık (65 ve üzeri)
Erikson’un Psikososyal Kuramı




Erikson'un kuramı genelde çocukluk
gelişimine ağırlık vermektedir fakat bu
gelişim kuramları içinde;
Yakınlığa karşı yalıtılmışlık
Üretkenliğe karşı verimsizlik
Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk,
yetişkinlik dönemlerini kapsamaktadır.
Yakınlığa karşı Yalıtılmışlık


Ergenlik döneminde kimliğini bulan kişi,
artık kimliğini kaybetme korkusunu
yaşamadan, evinde eşiyle ve işyerinde
mesai arkadaşlarıyla yakınlıklar
dostluklar kurabilir.
Bu dönemdeki krizi sağlıklı olarak
atlatan kişi güvenli bir şekilde sevgi
alışverişinde bulunur.


Birey bu krizi sağlıklı bir şekilde
atlatamazsa, başkaları ile yakın
dostluklar kuramayan, yalıtılmış, yalnız
bırakılmış ve terk edilmiş bir kişi olur.
Bu dönemin uç noktası, ilişkilerinde
ilkesiz davranmak ve önüne gelenle
fazla samimi olmaktır. Diğer uçta ise
kişinin kendini arkadaşlıktan ve
toplumdan dışlaması vardır.

Bağlanma korkusu bu dönemde en sık
yaşanan duygudur. Bazı insanların,
“işlerim bitince evleneceğim”, “henüz
erken, 30 yaşından sonra evlenirim” gibi
sözler söylemesi bağlanma korkusunu
gizlemeye çalışması olabilir.
Üretkenliğe karşı Verimsizlik


Bu dönem orta yetişkinlik yıllarını
kapsar. Kişi önceki evreleri başarılı
atlatmışsa, bu dönemde üretken, verimli
ve yaratıcıdır.
Bu dönemde kişi çocuklarını iyi bir
şekilde yetiştirerek, işinde ilerleyerek ve
topluma faydalı işler yaparak üretken ve
verimli olmaya çalışır.


Bunları yapamayan bireyler, verimsiz
olurlar ve bir işe yaramama duygusuna
kapılırlar. Çevrelerinde olup bitenlere
duyarsızdırlar.
Bu dönemin aşırı uçlarından biri çok
çalışmadır. Kişi o kadar çok çalışır ki,
kendine zaman ayıramaz.

Diğer uçta ise, reddedicilik vardır. Bu
durumdaki kişi nerdeyse hiç verimli
değildir, ailesine ve topluma katkıda
bulunmaya çalışmaz. Deyim yerindeyse,
“40 yaşına gelmiş halen bir baltaya sap
olamamıştır”. Başkaları (ya da hanım)
çalışır, o yer!
Benlik Bütünlüğüne karşı
Umutsuzluk

Kişi artık hayatın son dönemine, yaşlılık
dönemine gelmiştir. Kişi hayatını gözden
geçirme gereği duyar. Kendi kendine
“Şimdiye kadar neler yaptım?”,
“Çevreme faydalı olabildim mi?”,
“Amaçlarıma ulaşabildim mi?”,
“Hayatımı iyi yaşayabildim mi?”
gibi sorular sorar.


Eğer bu sorulara olumlu ve kendini ikna
edici cevaplar verirse, yaptıklarıyla ve
yapamadıklarıyla yaşamını olduğu gibi
kabul ederse, benlik bütünlüğüne ulaşır.
Eğer bu sorulara olumsuz ve “keşke” ile
başlayan cevaplar veriyorsa ve
pişmanlıklarla dolu, mutsuz bir hayat
geçirdiğini düşünüyorsa, umutsuzluk
yaşayacaktır.


Çünkü, artık geri dönüp düzeltme ya da
yeniden yaşama şansına sahip değildir.
Ulaşamadığı amaçlarına ulaşmak için
artık ne zamanı kalmıştır, ne de gücü.
Bu dönemde insanlar daha dindarlaşır.
Çevresinde ölümler fazlalaşır. Artık bir
gün sıranın kendine geleceğini daha sık
düşünür.
İLK YETİŞKİNLİK DÖNEMİ

Ergenlik döneminin bitmesi ve ilk
yetişkinlik döneminin başlaması 21
yaşlarında başlar ve 35-40 yaşlarında
biter. Bu, en büyük enerji ve bolluğun
olduğu, aynı zamanda en büyük stres
ve çelişkilerin yaşandığı dönemdir.
Biyolojik açıdan 20’li ve 30’lu yaşlar
hayatın doruk noktalarıdır.

Bu çağ, aşk, cinsellik, aile yaşamı,
mesleki ilerleme ve hayatın büyük
hedeflerinin gerçekleştirilmesi yolunda
zengin bir doyum zamanı olabilir. Buna
karşılık, ağır stresler de bu dönemde yer
alabilir. Bir iş bulamama, kendine uygun
bir eş bulamama, yeni ortama uyum
sağlayamama gibi.
Genç yetişkinlikte gelişim
görevleri








Eş seçimi
Eşle birlikte yaşamayı öğrenme
Bir aile kurma
Çocuk yetiştirme
Ev idare etme
Bir uğraş başlatma
Vatandaşlık sorumluluklarını yerine getirme
Uygun bir toplumsal gruba katılma
Fiziksel gelişim


Genç yetişkinler fiziksel gelişimlerinin
doruğundadır. Bir erkek 21 yaşına
geldiğinde en yüksek boyuna ulaşır.
25-30 yaşlarında yetişkinler en üst
düzeyde kas gücüne sahiptirler.
30-60 yaşları arasında da güçlerinin
%10’unu kaybederler. Fiziksel dayanma
ve uzun süre çalışma gücü yaşla birlikte
azalmaktadır.


Görme gücü 20 yaşında en üst
düzeydedir, ilk yetişkinlikte çok az bir
azalma görülür.
Genç yetişkinlikte işitmede de çok az
değişiklikler olur. Bu değişiklikler daha
çok erkeklerde görülmektedir. Çoğu
zaman şiddetli bir gürültü gibi çevresel
faktörler nedeniyle işitmede yitimler
görülebilir.
Zihinsel değişim


Yetişkinlerin zekalarını, öğrenme yeteneklerini
değerlendirmek pek kolay olmamaktadır.
Çünkü mevcut zeka testlerinin çoğu çocuklar
ve ergenler için hazırlanmıştır.
Yetişkinin düşüncesi ergenin düşüncesinden
bir çok açıdan farklıdır. Yetişkin düşüncesi,
daha az kendine dönük, daha akılcı ve daha
pratiktir. Soyut düşünme iyice gelişmiştir.
Toplumsal Gelişim

Genç yetişkin, çocukluk ve ergenlik
bağlarından kurtulmuş özerk bir
bireydir. Bu özerklik, bireyin yaşamının
önceki yıllarında kazandığı fiziksel,
zihinsel, toplumsal gelişiminin ve
birikimlerinin bir sonucudur. Bütün bu
kazanımlar bireyi dış dünyaya yöneltir.


Genç yetişkin aile içinde, iş dünyasında
ve arkadaş grubunda yeni ilişkiler
kurmaktadır.
Genç yetişkin artık bağımsız bir birey
olarak kişiler arası ilişkilere girer;
toplumsal, kültürel, siyasal etkinliklere
katılım gösterir.

Bir diğer önemli konu da ahlak
gelişimidir. Yetişkinlikteki ahlak gelişimi
daha önce kazanılmış ahlak yapılarının
bir bütünlük içerisinde kullanımını ve
yaşama uygulanabilmesi olarak
nitelenebilir.

Dolayısıyla, yetişkinlikte oluşan
değişimler, kişinin daha önceleri
oluşturdukları kalıpları daha tutarlı bir
biçimde kullanmaları sonucu oluşur.
Yani daha önce ulaşılan en yüksek
evrenin tutarlılık kazanmasıdır.
ORTA YETİŞKİNLİK

Orta yaşlı yetişkinler gelişimin tepe
noktasına ulaşmış kişilerdir. Ancak,
gelişimde orta yılların ne zaman
başladığını saptamak çok zordur, çünkü
bunu saptamayı sağlayacak özel
biyolojik değişimler yoktur; bu nedenle
genellikle toplumsal ölçütlerin
kullanılması yeğlenmektedir.

İnsanların kişisel, toplumsal ve
ekonomik yönden en üst düzeye
eriştikleri 35 yaşlarından başlayarak
birçok görevlerinden emekliye
ayrıldıkları 65 yaşına kadar olan dönem
gelişimde “Orta Yıllar” olarak kabul
edilebilir.
Orta Yetişkinlik Gelişim
Görevleri



Yetişkin vatandaşlık ve toplumsal
sorumluluğa ulaşmak
Ekonomik bir yaşam standardı vermek
ve sürdürmek
Çocukların sorumlu bir yetişkin
olmalarına yardım etmek




Yetişkinlere özgü boş zaman etkinlikleri
geliştirmek
Birey olarak eşiyle özdeşleşmek
Orta yaşın fizyolojik değişikliklerini kabul
etmek ve buna uyum sağlamak
Yaşlı anne babaya uyum sağlamak
Orta Yetişkinlikte Bedensel
Değişmeler


Bedensel açıdan orta yıllar gelişimde
inişe geçişin belirtilerini taşıyan yıllardır.
Orta yıllar, derinin kırışmaya, saçların
aklaşmaya, cinsel gücün azalmaya
başladığı, iç organların çalışmasında
aksamanın görüldüğü yıllardır.


Bu yıllar, damar sertliği ve buna bağlı
yüksek tansiyon ve kalp hastalıklarının
kişiyi her an alt edebildiği, kilo almanın
süreklilik kazandığı bir dönemdir.
Bu dönem ikinci bir “oral bağımlılık”
dönemi olarak da nitelendirilir.


Duyu işlevleri içinde görme yaşa bağlı
değişimleri en çok belli eden alandır.
40 yaş dolaylarında yetişkinler görmede
aniden ortaya çıkan değişimlerin (göz
bebeğinin küçülmesi, ışığa uyum, göz
merceği uyumu,vb.) farkına varırlar.


65 yaşından önce yetişkinlerin yaklaşık
yarısı gözlük kullanmak zorunda kalır,
65’ten sonra on yetişkinden dokuzu
gözlük takar.
İşitme alanında 25 yaşından önce kayıp
çok enderdir. 45 yaşından sonra bu
oran yükselmeye başlar. İşitme yitiminin
çoğu yüksek ses frekansında olur.


Erkekler düşük frekansı kadınlardan,
kadınlarda yüksek frekansı erkeklerden
daha iyi duyarlar.
Elli yaşından sonraki işitme yitimi
erkeklerde kadınlardan daha fazladır.



Tat duyusundaki azalma özellikle 50
yaşından sonra belirginleşir.
Önce yanaklardaki, sonra dil kökündeki
tat duyusu alıcıları azalmaya başlar.
Tatlılara karşı duyarlılık yaşlılıkta genç
yetişkinliğe oranla üç kez daha azdır.


40 yaşından sonra koku duyarlılığı
önemli ölçüde azalmaktadır. 60
yaşındaki kişinin kokuları ayırt etme
yeteneği 20 yaşındakinden %50 daha
azdır.
Acı duyarlılığı ise yaklaşık 45 yaşlarında
artmakta ve artışını 60 yaşın ötesine
kadar sürdürmektedir.


Tepki hızında düşme görülür. Yaşlı
kişiler gençler kadar hızlı tepki
veremezler.
Orta yaşların sonlarına doğru çabuk
yapılması gereken işlerde hız azalması
artar.


Ancak, hareket becerilerindeki düşüş
açık olmakla birlikte, bu düşüşün meslek
başarısında da düşüşe yol açacağı
söylenemez.
Başka bir deyişle, yaşlı kişilerin birikmiş
deneyim ve bilgileri hareketteki
yavaşlamayı ödünleyici niteliktedir.
Sağlık Sorunları



Bazı kronik hastalıklar orta yetişkinlik
yıllarında ortaya çıkmaya başlar. 50-60
yaş arasında özellikle erkeklerde şeker
hastalığı artar.
40 yaşlarından sonra mafsal iltihabı
daha sık görülmeye başlar.
Kalp ve dolaşım sistemiyle ilgili sorunlar
da orta yaşlarda artar.


Menopoz: Kadında yaş dönümünün en
kolay tanınan belirtilerinden biri
menopozdur. Aylık kanamaların durması
genellikle 2-3 yılda tamamlanır.
Kadınların sadece dörtte biri menopozun
geleneksel belirtilerini göstermekte ve
sadece % 10-15’i bu dönemde doktor
yardımına gereksinme duymaktadır.

En belirgin belirtiler sıcak basması ve
aşırı terlemedir; yüz kızarması,
yorgunluk, baş dönmesi, baş ağrısı,
uykusuzluk, sinirlilik, ağlama ve
depresyon da görülebilir. Bu belirtiler
genellikle menopozun sonuna kadar
sürer. Bu dönemde kadınlarda bazı
ruhsal değişikliklerde görülür.

Erkeklerde yaş dönümü: Erkek yaş
dönümü ise erkek üretkenliğinin derece
derece azalmasını dile getirir. Yaşlanan
bedende hem sperm üretimi, hem de
erkeklik hormonu(testosteron) üretimi
azalmaktadır. Ancak bu azalma derece
derece olur.

Kadının menopozundan farklı olarak,
erkeğin üretim işlevi sona ermez ve
genellikle testosteron ve spermin
azalmasına karşın ileri yaşlara dek
sürer.

Orta yetişkinlikte görülen bir diğer
rahatsızlık da “osteoporoz”dur.
Osteoporoz kemik kırılganlığındaki artış
olarak tanımlanabilir. 40’lı yaşlardan
itibaren kemik dokusundaki sürekli
yapım-yıkım döngüsü yıkım yönünde
değişmeye başlar. Kadınlarda menapoz
sonrası bu yıkım daha hızlanır.




Aşırı egzersiz,
Düşük kalsiyum alımı,
Yeterince güneş ışığı almamak,
Alkol, sigara ve aşırı kafein tüketimi
osteoporozu etkiler.
Zihinler Değişimler





Yetişkinlikte zeka azalmaz, değişmez
Akıl yürütme ve sözel beceriler gelişir
Yeterli zaman verildiğinde her türlü
bilgiyi öğrenebilir
Yeni öğrenmelerinde geçmişteki bilgi ve
deneyimlerini kullanır
İşine yarayan bilgileri öğrenmek ister
Orta Yetişkinlikte Toplumsal
Yaşam


Aile Yaşamı: Aileyi geçindiren kişi
kazancının en yüksek düzeyine ancak
45-50 yaşları arası ulaşabilmektedir.
Ancak, çocukların yetiştirildiği bu dönem
ailenin aynı zamanda en çok uğraş
verdiği dönemdir.Yetişen çocukların
aileye yüklediği ekonomik yük oldukça
büyüktür.


Ana-babalık sonrası aile “boş yuva”
çocukların yerleştirilmelerinden
emekliliğe kadar geçen sürede yaşanır
ve aşağı yukarı 15 yıl sürer.
Karı-koca sonunda baş başa kalmış,
ailenin durumu rahatlamıştır. Kimileri
için bu dönem evliliğin ilk yıllarına dönüş
gibidir, kimileri için ise bir sıkıntı ve
çöküntü dönemi olabilir.

Bu döneme ulaşmış aile iki yükle
sorumludur: Kendi yaşlı ana babalarına
bakmak ve kendi çocuklarının
çocuklarına büyükbaba, büyükanne
olmak.


İş ve Meslek Yaşamı: Orta yıllarda
insanlar yaşam çizgileri ile meslek
çizgileri arasında sıkı bir ilişki olduğunu
algılarlar.
Meslek beklentileri ile meslek başarıları
arasındaki farklılık yaşın, yaşlanmanın
farkına varılmasına neden olur.


Orta yıllarda meslek amaçlarının
değerlendirilmesinin yanı sıra, başarı,
yeterlilik, denetim altına alabilme
duygusu da söz konusudur.
Orta yıllarda başarılı olanlar geçmiş
deneyimlerinden kaynaklanan çok
gelişmiş bir karar verme yeteneğine de
sahiptirler.

Emeklilik: Emeklilik her şeyden önce
bir geçiş noktasını gösteren bir olaydır.
Emeklilik orta yıllardan yaşlılığa geçişi
belirleyen toplumsal bir dönüm noktası
olduğu için yetişkin gelişiminde önemli
bir aşamadır.


Emeklilik olayının ardından birey,
kendine özgü rolleri, beklentileri ve
sorumlulukları olan yeni bir toplumsal
konuma geçer. Bu değişim üstlenilen
rollerde ve yaşam şartlarında da bir
düşüşü içerir.
Emeklilik ayrıca, çalışmanın sona
ermesiyle boş zaman döneminin
başlamasını da belirler.


Orta yetişkinliğin gelişim görevlerinden
biri de “arkadaşlık” sanatına ulaşmaktır.
Orta yetişkinlikte kişi arkadaşlık
konusunda daha seçici olmakta, ama
arkadaşlıktan beklentilerini daha çok
gerçekleştirmektedir. Özellikle streslerle
dolu dönemlerde yetişkinler için yakın
arkadaşlar çok önemli olmaktadır.
Orta Yetişkinlikte Uyum
Sorunları


Akla karşı fiziksel güce değer
verme: 40 yaş dolayları bir dönüm
noktasıdır. Bir tarafta fiziksel güçlerine
sıkıca bağlanan ve bu güçleri azaldıkça
çöküntüye uğrayan bireyler bulunurken;
Diğer tarafta zihinsel güçlerini ön plana
çıkarıp başarıyla yaşlanan bireyler
vardır.

İnsan ilişkilerinde cinselliğe karşı
toplumsallaşma: Eşlerini cinsel
partner olmanın ötesinde, daha çok
arkadaş olarak gören evli çiftlerin
ilişkileri derinlik kazanmaktadır. Eşler
arasında bütünleşme oluşmaktadır. Bu
durum evliliğe yeni bir boyut
katmaktadır.


Duygusal esnekliğe karşı duygusal
yoksullaşma: Bu evrede bireyin anababanın ölmesi, çocukların evden
ayrılması gibi durumlara uyum
sağlaması, yeni yaşama ve çevreye
alışması beklenir.
Diğer taraftan, çocuklarının aileleriyle
yeni duygusal bağlar oluşturabilirler.


Zihinsel esnekliğe karşı zihinsel
katılık: Bu evrenin bir ucundaki birey
yeni deneyim ve yorumlara açıktır,
olayların farklı yönlerini görebilir.
Diğer uçtaki birey ise geçmiş
yaşantılarından dolayı güncel sorunlara
farklı bakmayı başaramaz.
YAŞLILIK DÖNEMİ


Yaşlılık, önüne geçilmesi mümkün
olmayan, biyolojik, psikolojik ve sosyal
yönleri ile karmaşık bir süreçtir.
Yaşlılık bir yandan yaşlı bireylerin
gelişiminin devam ettiği, diğer yandan
da gerileme belirtilerinin ve ölümün
yaklaşmakta olduğu bir gelişim
dönemidir.

Yaşlılık, zamana bağlı olarak, kişinin
değişen çevreye uyum sağlama yetisi ve
organizmanın iç- dış etkenler arasında
denge sağlama potansiyelinin azalması,
ölüm olasılığının yükselmesi şeklindedir.


Dünya Sağlık Örgütü`nün 1998 yılı
Dünya Sağlık Raporunda yaşlılık,
özürlülüklerin artması ve başkalarına
daha fazla bağımlılaşma şeklinde
tanımlanmaktadır.
Kısaca yaşlılık her canlıda görülen, tüm
işlevlerde azalmaya neden olan,
süreğen ve evrensel bir süreçtir.


Dünya Sağlık Örgütüne göre yaşlılık
dönemi 65 yaşında başlamaktadır. Fakat
bu yaş sınırı toplumdan topluma farklı
olabilmektedir.
Birleşmiş Milletler verilerine göre
dünyada 60 yaş üstü yaşlı nüfusu
1950’de 205 milyon, % 8
2000’de 606 milyon, % 10



Nüfus projeksiyonları ile yapılan hesaba
göre dünyadaki yaşlı nüfusu 2050
yılında 2 milyar (%21) olacaktır.
Şu an dünyada en genç nüfus
ortalaması 15 yaş ile Yemen’de, en yaşlı
41 yaş ile Japonya’da.
2050’de en genç 20 yaş ile Niger’de, en
yaşlı 55 yaş ile İspanya’da olacaktır.


Türkiye`de TÜİK verilerine göre, 65 yaş
ve üstü nüfus 1990`da %4.3, 2000
yılında ise %5.7 olarak saptanmıştır. Bu
oranın 2012 yılında %7.5 olmuştur.
Bu verilerden hareketle yapılan TÜİK
projeksiyonlarına göre 2023 yılında 65
yaş üstü nüfus oranı 10.2, 2050 yılında
20.8 olması beklenmektedir.
Yaşlılıkta Bedensel Değişmeler


Hemen hemen bütün duyularda yaşla
birlikte bir düşüş görülür. Görme
yeteneğindeki bozulma diğer
duyulardan önce başlar. Bunu işitme
duyusundaki azalma takip eder. Koku ve
tat alma duyuları da giderek azalır.
Hareket ve motor becerilerde yavaşlama
görülür. Kas boyu azalır, kas gücü
düşer. Bunun sonucunda refleksler ve
tepkiler daha yavaş hale gelir.


İleri yaşlarda kemik yapısında da büyük
bir düşüş vardır ve bu da kırılma
ihtimalini arttırır.
Buna ek olarak, bir çok yaşlıda kıkırdak
ve eklemlerde kireçlenme görülür,
esneklik azalır.

Bunlara ek olarak, yaşlılıkta dolaşım ve
sindirim fonksiyonlarında azalma, üreme
yeteneği kaybı, derinin esnekliğini
yitirmesi ve buruşması, hastalıklara
karşı direncin düşmesi ve karaciğer,
kalp-damar ve iç salgı bezlerinde
değişme gibi durumlar ortaya
çıkmaktadır.
Yaşlılıkta Bilişsel Değişmeler


Gelişim psikolojisinde önceleri zekanın
yaşlılıkta azaldığı görüşü benimsemiştir.
Ancak bugün bu görüşün tümüyle doğru
olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Çünkü, örn. tepki hızı yaşla azalır.
Bunun sonucu olarak yaşlı kişi hız
gerektiren bir testte düşük başarı
gösterir.


Ayrıca, hastalıklar, çok yakın akrabaların
yitirilmesi, huzursuzluk, endişe, gelecek
korkusu yaşlılıkta zekayı olumsuz
etkileyen faktörlerdir.
Yaşlılarda bellek yitimi üzerine yapılan
araştırmalarda, yalnızca bazı kişilerin
bellek yitimine uğradığı ve bazı yaşlıların
öğrenmeyi gençler kadar sürdürebildiği
saptanmıştır.


Yaşlılardaki bellek yitiminin pek çok
nedenleri vardır. Bazıları yeni bilgi
edinmeye, bazıları bilgilerin
korunmasına, bazıları da bilgilerin
anımsanmasına ilişkindir.
Örneğin yaşlı kişiler yeni bilgiyi
gençliklerinde yaptıkları kadar iyi ve tam
olarak örgütleyemezler.


Bellek yitimini açıklayan “bozulma
kuramına göre, unutma beyindeki bellek
izlerindeki bozulmaya bağlıdır. Sinaptik
bağlar zamanla zayıflar.
Karışma kuramına göre ise geri getirici
işaret gitgide daha az etkili olmaktadır.
Çağrışım zincirleri giderek ortadan
kalkmaktadır.
Yaşlılıkta Kişilik Özellikleri

Yaşlı kişileri inceleyen gerontologlar
belirli kişilik tipleri saptamışlardır.
Reichard, Livson ve Peterson 55-84
yaşları arasındaki 87 kişiyi inceleyerek
belli başlı kişilik tiplerini ortaya
çıkarmışlardır. Bu tipler, 1)olgun,
2)salıncaklı sandalyeli, 3)zırhlı, 4)kızgın
ve 5)kendinden nefret eden tipler.


Olgun tipler, hayata iyi uyum
sağlamışlardır. Yaşamdan zevk alırlar.
Kendilerini kabul ederler, etkinlikte
bulunmaktan ve başkalarıyla iletişimde
bulunmaktan hoşlanırlar.
Bunlar değişmeyi kabul etmiş ve
olgunluktan bilgeliğe geçmiş tiplerdir.

Salıncaklı sandalyeli tipler, başarılı
bir yaşlılık dönemi geçirirler. Ancak,
olgun tiplerden farklı olarak hayata
daha edilgin bir biçimde yaklaşırlar ve
emekli olduğuna ve sorumluluktan
kurtulduğuna sevinirler.

Zırhlı tipler, yaşlanmanın
sonuçlarından korkarlar ve bu konuyla
yüzleşmekten kaçar. Duygularını
denetim altında tutar; mutlu göründüğü
için kısmen başarılı bir yaşlı görüntüsü
verir.


Kızgın tipler, kendi kendileriyle barışık
olmayan, yaşlandığına kızan ve ölümden
korkan tiplerdir.
Kendinden nefret eden tipler,
yaşlanmanın sonuçlarına bozulan,
gündelik sorunlardan dolayı kendilerini
kınayan, ölümü kendi sefilliklerinden
kurtuluş olarak gören tiplerdir.
Yaşlılıkta Toplumsal Gelişim


Yaşlılık dönemi, gelirin azalması ve
sağlığın bozulması nedeniyle başta
çocukları olmak üzere diğerlerine
muhtaçlığın arttığı dönemdir.
Yine de bazı yaşlılar, kendi başlarına
ayrı bir yaşamı tercih etmektedirler. Bazı
yaşlılar da yalnızlıktan, evde tek başına
kalmaktan ve yalnız sokağa çıkmaktan
çok korkarlar.


Yaşlıların yaşamında arkadaşlık ilişkileri
de çok önemlidir. Bazı yaşlılar uzun
süreli arkadaşlıklarını korurken,
bazılarının da yaşla birlikte ilişkileri
zayıflamaktadır.
Yaşlı erkeklerin daha geniş bir arkadaş
çevresine sahip olduğu görülürken, yaşlı
kadınların daha derin ve anlamlı
dostluklar kurdukları belirlenmiştir.

Yaşlı erkekler eşlerine her yönden daha
bağımlılar ve bunun sonucu eşin
kaybına zor alışıyorlar. Kadınlar ise, bu
gibi durumlarda arkadaşlarına
dönüyorlar.
Yaşlının Psikolojisi


Yaşlının psikolojisini genel olarak;
1)eskiye olan aşırı bağlılık, 2)yenilikten
korkma ve 3)egoizm olmak üzere üç
temel noktada toplamak mümkündür.
Yaşlılığın ilk belirtisi, eskiye olan özlemin
gittikçe artması ve yaşlanmaya başlayan
bireyle genç nesiller arasındaki
mesafenin devamlı olarak açılmasıdır.


Gün geçtikçe yaşama dair her yeni şey,
yaşlı bireyi ürküttüğü için alışkanlıklarını
terk edememeye, yeni durumlara bir
türlü uyum sağlayamamaya başlar.
Ona göre, dünyada ahlaki bir çöküntü
başlamıştır. Artık küçüğün büyüğe
hürmeti kalmamıştır.


Yaşlılıkta duygulanım durumu da derin
bir şekilde bozulur. Yaşlılık egoizmi,
kendisinden başkasına önem vermeme,
yalnız kendini sevme tarzında bir
duygulanım durumudur.
Artık kendi çocukları için bile sıkıntıya
girmek, kendini yormak istemez.


Bunun yanında, olmadık şeylere aşırı
bağlılık da, bu durumu tamamlar.
Bu bağlamda yaşlıların en ufak hadiseler
karşısında bile aşırı derecede hiddet ve
üzüntü belirtileri gösterdikleri, ağlayıp
çırpındıkları görülür.
Yaşlılıkta Ruhsal Sorunlar


Bu dönemde en sık görülen ruhsal
sorunlar; yeni durumlarda uyumsuzluk,
sorunlar karşısında gösterilen agresif,
sinirli davranışlar, kavgacılık, kendini işe
yaramaz hissetme, depresyon, demans
ve alzheimer gibi hastalıklar.
Aslında bu dönemin en önemli sorunu
eşin ölümüne uyum göstermedir.


Demans (Bunama): 65-70 yaşlarında,
öncelikle bilişsel fonksiyonlarda
durgunluk, egoizm, neo-fobi, kavgacılık,
huzursuzluk gibi durumlarla başlar.
Yeni yaşananların unutulmasıyla
başlayan hafıza bozukluğu gittikçe artar.


Hiç tanınmayan kimselerin tanındığının
zannedilmesi, tanınan kimselerin ise
tanınmaması ve masal uydurulması gibi
hafıza yanılmaları kendini gösterir.
Örn. Kendi oğlunu veya kızını tanımayıp,
“Kim bu adam, ne işi var bu yabancının
bizim evimizde?” diye sorarlar.

Öte yandan, uykusuzluk, etrafını en çok
rahatsız eden belirtilerdendir. Gündüzü
uyuklayarak geçiren bunamış yaşlı, gece
sabaha kadar uyuyamaz, ayakta
dolaşabiliyorsa gezer, yatalak halde ise
sürekli bağırarak yakınlarının etrafında
oturmalarını ve kendisine hizmet
etmelerini ister.


Alzheimer Hastalığı: Ortalama 45-65
yaşlarında görülmeye başlanan bir
hastalıktır.Yaşlı kadınlarda, yaşlı
erkeklere oranla daha fazla rastlanır.
İlk olarak hafıza kusurları ortaya çıkar
ve bozukluk gittikçe ilerlediği için hafıza
kusurlarına, hafıza yanılmaları da
eklenir.


1 ile 3 yıllık bir başlangıç devresinden
sonra yaşlıda yaygın bir bunama hali
yerleşir. Tüm psikolojik fonksiyonlarda
bir yıkılma gözlenir.
Hastalık ilerledikçe epilepsi nöbetlerinde
ve konuşma bozukluklarında artışlar da
başlar. Zamanla öz bakım becerilerini
yitirir, başkalarına bağımlı hale gelir.
Yetişkin öğrenme özellikleri



Yetişkin öğrenmesinin en temel özelliği
seçici olması ve bireyin kendisi
tarafından yönlendirilmesi isteğidir.
Yetişkinler ne öğreneceklerine kendileri
karar vermek isterler.
Sadece işine yarayacak bilgileri
öğrenmek isterler. Gereksiz bilgilerle
belleklerini doldurmak istemezler.




Yetişkinler, hayatın diğer alanlarında
olduğu gibi, öğrenme konusunda da
sorumluluk almaya isteklidirler.
Yetişkin bilinçli bir öğrenendir.
Yetişkinler öğrenme konusunda daha
isteklidirler.
Yetişkin başarısız olmaktan korkmaz.



Yetişkinin geçmiş deneyimleri
öğrenmesini yönlendirir.
Yetişkin eğitimi somut, gerçekçi ve
doğrudan çözüm odaklı olmalıdır.
Yetişkin eğitimi güncel görev ve
problemler üzerinde temellendirilmelidir.

Yetişkinin duyu organlarında oluşan
zayıflamalar (görme, işitme, tat duyusu
kaybı gibi), artan hastalıklar, stresler
yetişkinin konsantrasyonunu ve
öğrenmesini zorlaştırır.


Dolayısıyla, yetişkin eğitiminde fiziki ve
psikolojik çevrenin yetişkinin duyusal ve
fiziksel özelliklerine göre düzenlenmesi
gerekir.
Yetişkinlikte öğrenme kabiliyetinin
gerilediği doğru değildir. Yeterli zaman
verildiğinde bir çok şeyi öğrenebilir.



Yaş ilerledikçe yetişkinler arasındaki
bireysel farklılıklar artar.
Yetişkin eğitiminde ihtiyaçların teşhisi,
planlanması ve değerlendirme işi
yetişkinlerin kendilerine bırakılmalıdır.
Yetişkin eğitiminde öğretmenin görevi
sadece rehberlik etmektir.
Yetişkin öğrenmesini
zorlaştıran engeller



Konunun bireyin ilgisini çekmemesi,
güdülenmemiş olma, zamanın boşa
harcandığını düşünme,
Sürekli dinlemek zorunda kalma,
Anlatılanı anlamama; öğrenilen konuları
kafasında düzenleyememe ve birbirleri
ile ilişkisini kuramama,




Olumsuz eğitim ortamı nedeniyle
görme, işitme ve dikkatini toplama
zorluğu yaşama,
Eğitimcinin hoş olmayan tavırları,
Katılımcıların ya da öğrencilerin kendi
aralarındaki çatışmaları,
Katılımcıların yönetimle yaşadıkları
problemler,


Katılımcının aile yaşantısıyla ilgili
engeller; aileden birinin hastalığı,
problemli yaşantı, maddi sıkıntılar,
Günlük hayatın meşgaleleri, yorgunluk,
ulaşım zorlukları, gibi nedenler
yetişkinin öğrenmesini zorlaştırabilir.