EmRe Özsüer -Fatih Dumrul CASPER SUNUM

Download Report

Transcript EmRe Özsüer -Fatih Dumrul CASPER SUNUM

Altan Aras Fakılı.
İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Gaziantep'te
okumuş, ama aldığı eğitimin yeterli olmadığını
daha ortaokul yıllarındayken anlamış. Bu erken
kavrayış gerçekten ilginç. Nasıl bu kanaate
vardığını sormuşlar şöyle cevap vermiş:
"Ortaokuldaydım. Anadolu lisesi sınavlarına
hazırlanıyordum. Görmediğim sorularla
karşılaştım. 'Neden bunları bilmiyorum?'
dedim. Sınıfın en iyi öğrencisi olmama rağmen,
soruları çözemedim ve matematikten ilk
zayıfımı aldım..
Kurtardım, ama buradan kendime çıkardığım
ders: Ne olursa olsun, her şeyden haberdar
olmak zorundayım oldu." Diye cevap verdi.
CASPERIN KURULUŞ TARİHİ VE
AŞAMALARI
 Casper, 1991 yılında üniversiteden yeni mezun 3 girişimci mühendis
tarafından İstanbul'da kurulmuş, bilgisayar ve yan ürünleri üreten bir
firmadır. 2009 yılı itibari ile 65 Casper Store ve 1200'ün üzerinde satış ve
servis noktası bulunmaktadır. 2007'de hizmete giren 34.500m²
büyüklüğünde tesisleri ile Avrupa ve Ortadoğu'nun en büyük bilgisayar
üretim fabrikalarından birine sahip olmuştur. Bu tesisin günde yaklaşık
5.000 adet bilgisayar üretim kapasitesi vardır. "Yılın en iyi yerli
bilgisayar üreticisi" gibi birçok ödül almıştır.Aynı sektörde faaliyet
gösteren ve Türkiye'nin ilk yerli PC markası olup IT sektöründe zincir
mağazacılık uygulamasını da ilk başlatan firma olarak bilinen Aidata'yı
Ekim 2009'da satın almıştır.
 Bu dönemden sonra bir araştırma tutkusu başlar. Öğretilenle
yetinmemeyi öğrenir. Bu merakının gerisinde mutlak başarma
duygusu vardır.
 Başarı tutkusu ise onu, usta bir dama oyuncusu olan
babasından farklı bir alana, satranca yöneltir, çünkü hem
babasını yenemeyeceğini anlar hem de dama oyuncuları ve onu
seyredenlerin saatler boyu oturup da sadece bir hamle yapması,
mizacına uymaz. Fakılı, her zaman büyük oynamayı
seçenlerden. Üniversite sınavlarına girerken herkes onun doktor
olmasını ister. Oysaki, onun gönlünde ekonomi okumak vardır.
 Bugünkü mesleğini seçmesinde dershanedeki bir eğitmenden
etkilenir ve bilgisayar mühendisliğini seçer. Yıldız Teknik
Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği'ni kazanan Altan Aras
Fakılı, "İyi ki de kazanmışım.
 Bugünkü ortaklarımla da okulda tanışmıştık." Okuldaki temel
problemi, İngilizcedir. İnat eder ve bir sene boyunca düzenli
olarak İngilizce eğitimi alır. Problemi kökünden çözer. İş
hayatına atılırken annesinin, "Oğlum, ne olursan ol ama bir
baltaya sap ol." öğüdünü de kulağına küpe eder. Aslında baba
mesleği petrol istasyonu işletmeciliğidir, ama bu işi de durağan
bulduğu için yapmak istemez.
Fakılı, Casper'ı kurana dek geçirdiği yoğun süreci
anlatıyor :
 "Bir kere benim oynayacağım oyunun daha büyük olması gerekiyordu.




Ayrıca sıfırdan iş yapmam gerekiyordu.
Gazetelerde iş ilanlarına bakmaya ve iş aramaya başladım. Bir gün
gazetede iş ilanlarına bakarken, 'bilgisayar öğretmenleri aranıyor' ilanına
gözüm takıldı. Gittim, başvurdum.
Hafta sonu çalıştım, hafta içi de okula gittim. O sırada bir bilgisayar
şirketinden de teklif geldi. Sektörde teknik eleman açığı vardı, yani bir
yazıcıyı kurmak bile problemdi. Hele de modem bağlantısı yapacak
birilerini bulmak çok daha zordu. Böylece şirkette de part time çalışmaya
başladım.
Hem okulda hem de teknik serviste 6 ay boyunca çalıştım. İş, derslerin ve
eğitmenliğimin önüne geçti. İyi de para kazanıyordum. Bilgisayar şirketi;
'Cumartesi günleri de sana ihtiyacımız var' dedi ve dershane ile anlaştılar.
Ben okula başka bir ortağımı yerleştirdim ve işe tam zamanlı gitmeye
başladım.
Aynı zamanda bir yazılım projesine de katıldım. Haydarpaşa Numune
Hastanesi'nin kütüphanesinde sabahlayarak okul bitirme projemi
yazdım. Doktorlara da bordro program yazılımı yazdım. Bu, benim
öğrenciyken yazdığım ilk programdı. Daha sonra dünyadaki gidişata
baktım. Kendi markam olmalıydı. Karar verdik ve üniversite bitmeden 91
yılında üç ortakla birlikte bir şirket kurduk."
Altan Aras Fakılı, var olan bir düzenin devamı olmak yerine kendi
yeteneklerini ortaya koymak istemiş. Böyle bakınca başarı hikâyesi
yazmış iyi bir örnek. 40 metrekarelik bir ofisten 40 milyon dolarlık
yatırımla 40.000 metrekarelik bir alana ulaşmışlar. Peki, bunu nasıl
başarmış?
 "Buna sorumluluk diyelim. Üniversiteyi kazanıyorsunuz. Başka
bir şehre geleceksiniz. İlk defa üniversiteyi İstanbul'a geldiğimde
gördüm. Aileden gördüğümüz bir terbiye var. Akşam olunca
evime gitmeliyim duygusu hâkim.
 Babamız gelmeden mutlaka eve gitmeliyiz. Bir de benim
oturduğum semt, hayatımda çok önemli.
 Beyoğlu-Cihangir Pürtelaş Sokağı'nda oturdum. Eğer kimseye
sataşmazsanız kimse de size sataşmaz.
 Ama eğer içlerine girer ve onlarla ileri boyutlarda bir ilişki
kurarsanız ister istemez olayların da içine girersiniz. Bize de bu
öğretildi. Kimseye bulaşmadan o mahalleden çıkmak da bir
başarıdır. Ben de bunu ender başarmış kişilerdenim.
NEDEN CASPER İSMİ ?
 Daha öğrenciyken tek isteğimiz, üç harfli bir şirket adı
olmamasıydı. O dönemde bilgisayar şirketlerinde
moda, üç harfli bir isme sahip olmaktı. Biz bir karar
aldık ve en az 4, en fazla 6 harfli bir şirket ismi
bulacağız dedik. Binlerce seçenekten geriye Casper
kaldı.
CASPERIN PİYASADAKİ
GELİŞİMİ
 Casper geçen yıl 136 milyon dolar ciro yapmış. 2007 için yaklaşık
200 milyon dolar civarında bir büyüklüğe ulaşmayı bekliyorlar.
Bir diğer firmaları Logo Soft da yaklaşık 80 milyon dolarlık bir
ciro oluşturuyor. Bilgisayar adedi olarak da geçen sene 149 bin
adet bilgisayar satmışlar. 2007'de 235-240 bin aralığında bir
adede ulaşacaklarını düşünüyorlar. Böyle bakınca da bu yılki
büyüme oranının yüzde 60 olacağı öngörülmüş. "Şirketi satar
mısınız?" diye soruyorum. Doğrusu bazı kuruluşlar, bu kadar
çabayı, şirketi yabancılara satmak ya da ortak almak için
gösteriyor. Cevabı çok net: "Düşünmüyorum."
Casper'ın en çok bilinen marka olmasının nedeni nedir? Üretim, satış ve
satış sonrası hizmet ile bütün bunların kalitesi konusundaki iddialarının
temelinde neler var?
 "Bundan tam 20 yıl önce, bilgisayar firmaları her parçayı
kendileri üretmeye bakarlardı. Diskini, kasasını, montajını da
kendisi yapardı. Ama daha sonra bunun yürümediğini gördüler.
Kendi sattıkları malın adedi kadar, mal üretiyorlardı. 1 milyon
satıyorlarsa 1 milyon üretiyorlardı.
 Bu, onların büyük yatırımlarının karşılığını veremiyordu. Sonra
bu firmalar herkes için üretmeye başladı. Böyle bir durumda da
benzer parçalar, benzer fiyatlarla piyasaya sunulduğundan
birbirleriyle rekabet edemediler. Çin ve Tayvan, bu konuda da öne
geçti ve fiyatların düşmesini sağladılar. Bilgisayar fiyatları
eskiden 10 bin doları buluyordu. Şimdi bin doların altına indi.
Rekabet, fiyatları düşürdü.
 Bugün hem Amerikalı hem de Avrupalı pek çok marka
bilgisayarların montajını bile yapmıyor. Farklı yerlerde
ürettiriyorlar. Ama temel anlamda bir şeyi çok iyi yapıyorlar: ArGe'ye ağırlık veriyorlar. Dünyanın en iyi parçalarını bir araya
getirebilirsiniz; ama birbiriyle en iyi uyumu sağlayarak en iyi
performansı alabileceğiniz parçaları bir araya getirmek çok
zordur. Bunun araştırmasını yapmak çok daha önemli
 Ayrıca, ürünün modelini farklılaştırarak dizayn etmeli, en yeni
teknolojiyi de anında sunmalısınız. Casper olarak yeni
ürünlerimizi dünya ile aynı anda pazara sunuyoruz. Yabancı
markalar Türkiye'ye ürünleri getirinceye kadar zaman
kaybederken, biz sadece işlemciyi uçakla getirterek fark
yaratıyoruz.
 Notebook tarafında ise çok fazla üretici yok. Üreticilerin
tamamına yakını Çin'de. Meselâ, Quanta bir üretici firmadır ve
kendi markası yoktur; ama dünya pazarının üçte birini elinde
tutar. Tek bir firma olarak dünya pazarında lider. Biz de
Quanta'ya ürettiriyoruz. Bu da bir tercih, çünkü bizim için kalite
çok önemli. Teknolojik ürünlerde malın en iyisi her zaman ucuz
olandır,
Üretim yoksa, bu binada ne
yapılıyor?
 Bütün üretim katlarını geziyoruz. Fakılı, Casper'ın dününü de
bugününü de yeni binaları üzerinden kıyaslayarak anlatıyor:
 "Ar-Ge yapıyoruz. Depolarımız var. Tüm montaj yani desktop'un,
notebook'un ve bilgisayarın montajını yapıyoruz. Burası bizi
müthiş rahatlattı. Eski yerimiz, Mecidiyeköy, Gülbağ ve
Kâğıthane olmak üzere üçe bölünmüştü. Burada kaliteyi çok
artırdık. Dünya standartlarının çok üstüne çıktık.
 Hata oranımızı binde 2'ye indirmeye çalışıyoruz. Bu hedef, bugün
hiçbir dünya markasının ulaşamadığı bir nokta. Şu anda hata
oranımız binde 3,5'e indi, yani binde 2'ye çok yaklaştık. Üst düzey
yöneticilerin kurduğu 'Binde 2 komitesi'nde daha ne yapabiliriz
tartışılıyor.
 Meselâ, satış sonrası tüketiciye hizmette kanuni süremiz 30 iş
günü. Ama müşterilerimiz niye beklesin? Eski işyerimizde
sorunları 25 günde çözerdik. Şimdi bu sorunları 48 saatte
çözemez miyiz diye irdeliyoruz. Dünyada bile 48 saat olanaklı
değilken, biz farklı olmak istiyoruz
FAKILI’YA, "Rekabetin dünya devleriyle yapıldığı bir pazarda bir
Türk firması olarak tüketici sizi niye seçsin?" diye
SORULDUGUNDA , şöyle cevap veriyor:
 "Niye seçmesinler? Şöyle bakalım: Casper olarak ilk yeni ürünleri biz
çıkardık. En yeni teknolojileri ve en iyi fiyatları her zaman Casper
vermiştir. Pazarın kendini Casper'ın fiyatlarına göre ayarlanmasını
sağlamıştır. Uygun fiyatlar için ortam sağlamıştır.
 Bugün 1.000 küsur bayimizle hemen her ilde ve ilçede varız. Desktop'ta
pazar lideriyiz; ama notebook'ta değiliz. Orada HP önde. Ancak
notebook'ta aylık olarak 2 bin'li satışlardan 6-7 binlik satışlara ulaştık.“
 Daha önce de söylediğim gibi, bu çok iddialı bir duruş. "Peki, neden bu
kadar iyi ve kaliteli hizmet veriyorken notebook'ta gerideler?" sorusuna
da, "Çünkü notebook'ta 'volume' sorunumuz vardı. O volume'e şimdi
burada kavuştuk. Yıllardır inatla sebat ettik, çünkü hiçbir yerli marka
notebook yapacağımıza inanmadı. Şimdi onlar bize, bizden daha fazla
inanıyorlar. 'Siz yaparsınız!' diyorlar." karşılığını veriyor.
Casper vizyonuyla ülkemizin bilgisayar ve bilişim sektörünün
geleceğini nasıl görüyorsunuz? Pazar büyüklüğü ve fırsatlar neler
olacak?
 "Pazar hâlâ çok küçük. Ciddi bir büyüme var. Geçen yıl 2,3 milyon adetlik bir
bilgisayar satışı oldu. Bu sene de 3 milyona doğru gidiliyor. Bence bu 2015'te
10 milyonluk bir pazara doğru gider. Dünyanın hiçbir yerinde bizimki kadar
internet kafe olgusu yoktur. Bizim tek eksiğimiz içerik sağlama konusunda.
Ülke olarak gelişmiş yazılımlara ve doyurucu içeriğe ihtiyacımız var." diyen
Casper Yönetim Kurulu Başkanı'na, "İnternette belli bir başıboşluk var,
bilgisayarın başına oturan herkes, istediği gibi davranıyor. İşin ticari
boyutundan ziyade daha fazla derinlikli çalışmaların olması gerekmiyor
mu?" diye soruyorum. "Bir Türk firması internet kafelere engelleyici koruma
programları yazmış. Yaklaşık bin kafeye de bu programı ücretsiz dağıtmış.
Peki, bu yazılımcı nasıl para kazanıyor dedim kendi kendime. Meğer,
internet kafede akşama kadar binlerce çocuğun görebileceği alt bant
reklamları yayınlıyormuş. O reklam geliriyle de geçiniyormuş. Ancak bu
kişinin yazılım programı yurtdışında da kopyalanmış.
Bu alanları nasıl fark ettirmeli?
Neler yapılmalı?
 "İyi bir gözlemci olmaları gerekir. Çevreme baktığımda ihtiyaç duyulan
öyle çok alan olduğunu görüyorum ki. Örneğin, bizim firmada çalışan
bir yazılımcı arkadaşımız var. Aynı zamanda bir bayimizin teknik destek
grubuna da yardımcı oluyor. Bize 'yetişemiyorum' dedi. 'Peki, her gün
yaptığın işi bana rapor et' dedim. Şimdi iki gündür rapor geliyor.
Bakıyorum, yazılımcı; ama isteklere yazılımla anında tek tek cevap
veriyor. Oysaki programı genelleştirip, ortak sorunlar için ortak
çözümler bulsa ve basit şeyler programda onunla konuşulmadan
düzelse hiç telefon gelmeyecek. Ona da bu kadar ihtiyaç kalmayacak.
Yazılım işinde konuya daha geniş bakmak gerek. Bunu gerçekleştirirse
herkes için bir çözüm bulmuş olacak. İhtiyaçlara daha yakından
bakılmalı."
Mobil hem mecra olarak hem de teknoloji olarak çok ciddi
büyüyor. Bu alanda 3. partiler için fırsatlar görüyor mu?
 "Eylül ayında Amerika Seatle'daydım. Microsoft'un merkezinde.
Toplantıda herkesin üzerinde durduğu konu şu idi: Cep telefonu ile
notebook'u daha fazla yakınlaştırmalı ve daha çok konuşturmalıyız.
Telefon teknolojisine uyumlu daha fazla şey üretmemiz lazım. Şurası
kesin ki, cep telefonları asla notebook'ların yerini dolduramayacak.
Notebook'un boyutları farklı. Eğer notebook'umu taşıyacaksam daha az
taşımamı sağlayacak bir teknoloji bulunmalı. Bununla ilgili yazılımlar
var. Mesela biz LOGO'nun Türk yazılımını kullanıyoruz. Bu yazılım, cep
telefonundan bilgisayarı ekranına bilgileri getiriyor; ama şu an yetersiz."