bilişsel dav.terapiler

Download Report

Transcript bilişsel dav.terapiler

BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI
TERAPİLER
DERS SORUMLUSU ÖĞRETİM GÖREVLİSİ:
PROF.DR. ÖMER ÜRE
HAZIRLAYANLAR
Ümit AKTEPE
Alim ALTIKAT
Artan terapi deneyimleri, davranışçı tedavilerin
hastaların düşünce ve inançlarını yeterince göz
önünde bulundurmadığı fikrini pekiştirmiştir. Bunun
üzerine insan davranışlarını belirlemede önemli olan
düşünce ve inançları içeren bilişsel süreçlerin daha
iyi anlaşılması ve bunların davranışçı terapilere
entegre edilmesi arayışına girilmiştir. Pek çok bilişsel
davranışçı model olmasına rağmen en çok bilinenleri
Ellis’in “Rasyonel Emotif Terapi”(Akılcı Duygusal
Terapi) yaklaşımı ve Beck’in “Bilişsel Terapi”
yaklaşımıdır.
Bilişsel Davranışçı Terapilerin Temel
İlke ve Özellikleri
1- Duygusal bozuklukların bilişsel modeli üzerine kurulmuştur.
2- Zaman sınırlı ve kısa süreli terapilerdir
3- Etkili bir terapi için, terapötik ilişki gereklidir ancak bilişsel
davranışçı terapilerde terapötik ilişki temel odak değildir
4- Terapistle hasta arasında işbirliğine yönelik bir çaba gereklidir
5- Daha çok SOKRATİK yöntem kullanılır
6- Yönlendirici ve yapılandırılmıştır
7- Soruna odaklıdır
8- Eğitimsel modele dayanır
9- Bilişsel terapilerin teori ve teknikleri tümevarımcı yönteme
dayanır
10- Ev ödevleri bilişsel davranışçı terapilerin vazgeçilmez
öğesidir
AKILCI
DUYGUSAL
TERAPİ
ALBERT ELLİS
Albert Ellis (1913- 2007)
• Pittsburg,Pennsylvania’ da doğdu
• 12 yaşındayken anne-babası boşandı (zor bir çocukluk geçirdi)
• NewYork Şehir Üniversitesinden iş yönetimi alanında mezun
oldu
• Hediye ve süs eşyası firmasında çalıştı
• Kurgusal yazılar yazdı fakat yayınlatma konusunda sıkıntılar
yaşadı
• 1942’de Columbia Üniversitesi klinik psikoloji master
programına başladı, 1947’de doktora eğitimini de tamamladı
• Doktoradan sonra psikanaliz eğitimi ve süpervizyonu alarak,
psikanaliz uygulamaya başladı
• Psikanalize karşı şüpheleri ortaya çıkmaya başlayınca,
terapisinde yavaş yavaş daha aktif ve yönlendirici olmaya
başladı
Bilişsel terapiyi ilk savunanlardan birisi de
akılcı duygusal terapiyi geliştiren Albert
Ellis’tir.
Akılcı-Duygusal terapi 1950’lerde
psikoterapide metot ve kişilik kuramı
olarak Albert Ellis tarafından geliştirildi.
Akılcı-Duygusal terapinin temel hipotezi,
bizim hislerimizin başlıca yaşamımızdaki
inançlar,değerler,yorumlar ve
hareketlerimizden kaynaklandığıdır.
Kuramın Ana Hatları ve İnsan Anlayışı
Akılcı-duygusal terapinin dayandığı temel
varsayım,insanları doğuştan hem mantıklı
hem de mantıksız düşüncelerle dünyaya
geldikleridir ama,Akılcı-Duygusal terapi
(ADT) insanların hem mantıklı hem de
mantıksız olmak için doğuştan olduğu
kadar sonradan kazanılmış güçlü eğilimleri
olduğu görüşündedir.
Ellis,insanların hepsinde temel
mantıksızlıkların bulunabildiğini ve bunun
kültür ve eğitim düzeyine bağlı olmadığına
inanmaktadır.
Ellis’in geliştirdiği akılcı-duygusal terapinin
en önemli noktası,düşünce ve duygunun
iki farklı süreç olmadığıdır.
Ellis’e göre insanlar yanlış akıl yürütme ve
akılcı olmayan inançlarından dolayı
depresif, kaygılı,sıkıntılı olmakta ve
benzeri sorunlar yaşamaktadır.
İnsanı mantıksızlığa iten güçlü biyolojik ve
toplumsal güçler bulunsa bile insanlar
mantıklı olabilme potansiyeli taşırlar.
Ellis, ADT’yi anlamak için temel olan üç
hipotez önermiştir:
Birincisi, düşünce ve duygu yakından
ilişkilidir.
İkincisi,düşünce ve duygu birbirleriyle o
denli yakın ilişkilidir ki, birbirlerine eşlik
etmektedir.
Üçüncüsü,hem düşünce hem de duygu
kendi kendine konuşmaya veya
içselleştirilmiş cümlelere dönüşmeye
eğilimlidir.
Akılcı-Duygusal terapiye göre insanlar
mantıksızlığa eğilimli olarak dünyaya
gelirler,bununla beraber bu eğilimleri
çevreleri tarafından beslenir,özellikle de
insanların dış etkilere en çok yatkın
oldukları ilk çocukluk
döneminde,insanların temelde
etkilenmeye çok yatkın varlıklar olduğunu
düşünmektedir,ancak doğuştan gelen
bireysel farklılıkları da kabul etmektedir
Çocuğun daha çok çaresiz olduğu dönemde
uygun olabilen mantıksız düşünceler,çeşitli
nedenlerden dolayı kazanılmaktadır.
Birincisi,çocuk özellikle gelecekteki
doyumdan daha çok şimdiki doyum da
ısrar ettiğinden iyi düşünememektedir ve
gerçek korkularını fantezi korkularından
doğru olarak ayırt edememektedir.
İkinci,çocuk başka insanların düşüncelerinde
ve planlarına bağımlıdır.
Üçüncüsü;anne-babanın,aile üyelerinin
mantıksız eğilimleri,önyargıları,batıl
itikatları vardır ve bunları çocuğa
geçirmektedir.
Dördüncüsü,bu süreç tüm medyanın
öğretileri ile yoğunlaşmaktadır
KİŞİLİK KURAMI
Kişiliğin Fizyolojik
Temelleri
Kişiliğin Psikolojik
Temelleri
Kişiliğin Sosyal
Temelleri
Akılcı-Duygusal Yaklaşım, diğer kişilik
yaklaşımlarından şu yönlerden farklılık
göstermektedir:
1-) Psikoanalitik yaklaşımın savunduğu,
insanların içgüdüleri ve ihtiyaçlarının
doyurulmaması sonucu duygusal rahatsızlıkların
ortaya çıktığı görüşüne katılmaz.
William Glasser’ in insanların başarı ve kabul
ihtiyaçlarının karşılanması ve bunların
engellenmesi durumunda kendilerini kabul
etmelerinin mümkün olmadığı ve mutlu
olamayacakları görüşünü reddeder. Bunun
yerine ADT, insan isteklerinin ve eğilimlerinin,
sadece ihtiyaç ve gereklilik olarak görüldüğü
durumlarda duygusal rahatsızlığın ortaya
çıktığını savunur.
2-) ADT, insanların gerçek dışı
inançlarının oluşumunda Oidipus
Kompleksi’nin çok az yeri olduğunu
savunur. Birey ailesinden ve diğerlerinden
kabul görmek ister bu bir zorunluluktur.
Kabul edilmediği durumlarda bu
reddedilmişlik demektir ve değersizlik
anlamındadır. Bir çok seksüel problemin
de bireyin kabul ve başarı elde etmeye
ilişkin mantık dışı düşüncelerinin sonucu
oluştuğunu savunur.
3-) Bireyin çevresi ve çocukluk
dönemindeki aile çevresi bireyde bir eğilim
oluşturabilir, fakat temel belirleyici unsur
değildir. Aile ve kültür çocuğa bazı
hurafeleri, tabuları, mantık dışı inançları
kazandırmada etkilidir.
4-)İnsanlar yanlış yapabilen varlıklardır.
5-) ADT, insanların bilinç dışı ve bilinç gibi
parçalara bölünemeyeceğini savunur.
Bilinçdışı olarak adlandırılan şeylerin de
aslında bilinçte yer aldığını iddia eder.
Akılcı Duygusal Terapiye Göre Psikolojik Sağlık
Akılcı-Duygusal Terapiye göre psikolojik sağlığı
bozan başlıca neden, akılcı olmayan
düşüncelerdir. Ellis, psikolojik sağlığı bozan bu
akılcı olmayan düşüncelerin temellerini batı
toplumu insanlarının, kendileri hakkında
geliştirdikleri ortak bazı sayıtlılarda görmektedir.
Bu sayıtlıların ise duygusal bozukluklara yol
açtığını ileri sürmektedir. Söz konusu sayıltılar
(temel akılcı olmayan düşünceler) şöyle
sıralanmaktadır:
Kişi, çevresindeki hemen herkes
tarafından beğenilmeli ve sevilmelidir.
Kişinin kendini yaralı ve değerli biri olarak
algılaması için yeterli ve başarılı olması
gerekir.
Bazı kişiler kötüdür kusurludur ve
cezalandırılmalıdır.
 Olaylar kişinin istediği gibi gelişmezse bu
bir felakettir.
Mutsuzluk dış olaylardan kaynaklanır ve
bireyin onun üzerinde hiçbir denetimi
yoktur.
 Kaygının nedeni, tehlikeli ve korku erici şeylerdir.
Bunların meydana gelme olasılığı sürekli olarak
engellenmelidir.
 Bazı güçlüklerden ve sorumluluklardan kaçmak
onlarla yüzleşmekten daha kolaydır.
 Kişi başkalarına bağımlı olmalı, güvenebileceği
ve danışabileceği kendisinden güçlü biri
olmalıdır.
 Geçmişteki yaşantılar ve olaylar bu günün
davranışlarını belirler.
 Her sorunun her zaman tam ve doğru bir
çözümü vardır.
 Kişi başka insanların sorunları ve rahatsızlılarına
ilişkin üzüntü duymalıdır.
Mantıksız düşüncelere neden olan bazı
alışkanlıklarımız bulunmaktadır. Bunlar
şunlardır:
Filtreleme, Aşırı Genelleme, Etiketleme
Kutuplaşmış Düşünce
Zihin Okuma
Felaket Tellallığı / Facialaştırma
Kontrol Yanılgısı
–Meli, -Malı ‘ lamak
Değiştirme Yanılgısı
Suçlama
Fedakarlık Seferberliği
Mantıksız İnançları Değiştirme
İlk olarak, Ellis büyük ölçüde mantıksız inançların
(ABC çerçevesi bakımından) değiştirilmesi
üzerinde odaklaşmaktadır. Böylece ADT’nin
temel amacı, mantıksız ve işlevsel olmayan
inançların yerine mantıklı ve işlevsel inançları
yerleştirmektir.
İkinci olarak, ADT kuramında ABC çerçevesi
yeterli olmakla beraber, bunun psikoloji
uygulamaları bakımından ABCDE çerçevesine
doğru genişletilmesine gerek duyulmaktadır. D
aşaması, mantıksız inançların tartışılmasını ve
çürütülmesini ifade etmektedir.
Üçüncüsü, ADT mantıksız inançları mantıklı
inançlarla değiştirmeye üç şekilde
odaklaşır:
Bilişsel Olarak
Duygusal Olarak
Davranışsal Olarak
Aktif-öğretici bir yaklaşım
Model olmayı ve teşvik etme
Ev ödevlerini, yaratıcı teknikleri
ve kendini-pekiştirmeyi
ABC ÇERÇEVESİ
A
Harekete Geçirici Olay
B
A hakkındaki inançlar
Mantıksız İnançlar
Mantıklı İnançlar
C
A hakkındaki inançların sonuçları
İstendik Sonuçlar
D
Akılcı olmayan in
irdeleme,sorgulama ve
meydan okuma süreci
İstenmedik sonuçlar
E
Bilişsel yapı üzerindeki
etkisi
TERAPİ SÜRECİ
ADT kuramında süreç, akla uygun olmayan
düşünce ve davranışların akıl ve mantıkla
iyileştirilmesini içermektedir. Terapi sürecinde ilk
olarak; danışana, mantıksal düşünmede düştüğü
hatalar gösterilmektedir. İkinci basamakta;
danışana, mantık dışı düşünmekle problemini ve
rahatsızlıklarını daha fazla artırdığı ve
sürdürdüğü gösterilmektedir. Danışmada,
düşünme yollarını değiştirmesi için yapılan
yardım, terapisinin üçüncü basamağı olmaktadır.
Danışana akılcı yaşam felsefesi ve davranış
tarzı kazandırma sürecin son basamağıdır.
Terapinin Amaçları
Kendine İlgi Duyma
Toplumsal İlgi
Kendini Yönetme
Hoşgörü
Belirsizliğin Kabulü
Bağlanma
Bilimsel Düşünme
Kendini Kabul Etme
Risk Alma
Ütopyacı Olmama
Terapistin İşlevi
Terapistin esas görevi, danışana kendini
anlama ve değerlendirme yollarını
öğretmektir. Terapist; yöneltici, ikna edici
ve öğretici yöntemler kullanır.
Albert Ellis, Akılcı-Duygusal Terapiyi
uygulayan terapistin terapi sürecindeki
davranışlarını şöyle sıralamaktadır:
Davranış bozukluklarına yol açan bazı
temel akılcı olmayan düşünceleri
araştırması için danışanı zorlar.
Kendi düşüncesini geçerli kılması için
danışanı mücadeleye davet eder.
Danışanlara düşüncelerinin mantıksız
yapısını gösterir.
 Danışanın akılcı olmayan inançlarını en aza
indirgemek için akılcı çözümlemeler kullanır.
 Danışanın akılcı olmayan inançlarını ileride ne
gibi duygusal ve davranışsal bir takım
rahatsızlıklara neden olabileceğini gösterir.
 Danışanın akılcı olmayan düşünceleri ile
mücadele etmek için mizaha başvurur.
 Danışanın akılcı olmayan düşüncelerinin daha
akılcı olan düşüncelerle nasıl değiştirilebileceğini
açıklar.
 Danışana akılcı bir biçimde düşünmek için
bilimsel yöntemi nasıl uygulayabileceğini öğretir.
Danışma Sürecinde Danışanın Geçirdiği
Yaşantı:
Danışanın danışma sürecindeki temel
yaşantısı içgörü kazanmasıdır. Ellis 1967’
de içgörü, “danışanın kendi sorunlarının
nedenlerini öğrenmesi veya görmesi ve bu
bilgileri sorunlarının sorunlarının
çözümüne uygulamak için enerjik bir
biçimde çalışması” olarak tanımlamıştır.
İçgörünün üç düzeyi vardır:
1-)Danışan, mevcut nevrotik davranışlarının
bir geçmişi olduğuna inanır.
2-)Danışan akılcı olmayan inançlarının
önceden içselleştirildiğine inanır.
3-) Danışan kendisi için akılcı olmaktan
başka daha iyi bir yol olmadığına inanır.
Terapistle Danışan Arasındaki İlişki
Ellis’ e göre terapist ile danışan arasında
sıcak bir ilişki olması etkili kişilik değişimi
için ne gereklidir ne de tek başına yeterli
bir durumdur. Ellis, terapistin kişisel yakınlık
göstermeden de başarılı olabileceğini
belirtmektedir.
Ellis, terapistin terapi sürecinde danışana
model olmasını da önermektedir. Terapi
sürecinde terapist, kendisini duygusal
yönden yoğun bir biçimde rahatsız eden
ve akılcı olmayan düşünce yapısına sahip
biri olmadığını danışana model olarak
gösterir
Terapi Teknikleri
A-B-C-D Modeli: Terapistin ilk amacı
danışana ABCD modelini öğretmektir.
Yüzleştirme: Yanlış inançlar ortadan
kaldırılmak için kullanılır. Çelişkilere dikkat
çekilir. Bir duygu ve davranışın başka bir
duygu ve davranış ile ilişkisi gösterilir.
Değerlendirme: Yanlış inançların kişiye ne
kazandırdığı ve ne kaybettirdiğinin
değerlendirilmesi yapılır.
Yorumlama: Akılcı-Duygusal terapist ilk
seansta danışanda duygusal rahatsızlılara
yol açan mantık dışı inanışları
yorumlamaya başlar. Terapist aktiftir ve
danışanın mantıkdışı inanışlarını
açıklamasını beklemez. Akılcı-duygusal
terapi eğitimi gördüğü ve bir çok danışanla
karşılaştığı için terapist bu inanışların ne
olduğunu tahmin edebilir.
Eleştiri Tekniği: Danışman eleştiri tekniği
kullanarak genel ve akıcı olmayan
düşünceleri eleştirir ve danışanı daha
akılcı görüşler benimsemesi konusunda
teşvik eder.
Çürütme Tekniği: Terapistler danışma
sürecinde eleştiri tekniğini destekleyici
nitelikte rol oynayan çürütme tekniğini de
kullanarak danışanların bilinç düzeylerini
daha olgun ve mantıksal bir düzeye
getirirler.
Ödevlendirme Tekniği: Akılcı- Duygusal terapide
kullanılan bilişsel teknikler arasındadır. Terapist
danışanlardan kendi problemlerini liste halinde
sıralamalarını, kesin buldukları düşünceleri
arayıp bulmalarını ve bunlarla mücadele
etmelerini ister. Onlara ödev verir. Bu da
“gereklilikleri” ve “olması gerekenleri” ortay
çıkarmanın bir yoludur.
Espri-Güldürü Tekniği: Terapistler danışanlarının
duygularında ve davranışlarında daha mantıklı
olabilmelerini sağlamak ve danışanlara mantık
dışı ve saçma inanışlarını göstermek amacıyla
espri-güldürü tekniği kullanılır. Terapist gerekli
gördüğünde grubu, danışanın saçma
düşüncelerine güldürür.
Tartışma Tekniği: Terapist danışanın
mantık dışı düşüncelerini tartışarak
danışana problemleriyle nasıl başa
çıkacağını gösterir.
Kendini Eğitme
Daha büyük bir bilişsel terapi programının
bir parçasıdır.
Bu yöntemi kullanan terapistler,danışanların
sıkıntı yaratan duygulara yol açan
düşüncelerini tanımlamalarını ve bunların
yerine daha uyumlu düşünme yöntemlerini
benimsemelerini sağlar.Danışanlar ayrıca
sıkça sorun yaratan durumlarla başa
çıkmalarını sağlayacak belirli bilişsel
stratejiler geliştirirler.
Sık tekrar eden sorunların bir nedeni de bazı
insanların genellikle zarar verici düşünme
tarzına sahip olmasıdır
Bu kişiler için ne
yapılabilir?
Kendini eğitme
yöntemini kullanan
terapistler,kendine
zarar verici
düşünceleri daha
uygun ve olumlu
düşüncelerle
değiştirmeyi
denerler.
Kendini eğitme yöntemini kullanan
terapistler,karşılaştıkları her stresli
deneyim için danışanlarına içsel
konuşmalar hazırlamalarını söyler.
Akılcı-Duygusal Terapinin Diğer Terapilerle Olan
Benzerliği
Akılcı-Duygusal Terapi, en çok Adlerian
Terapiye benzer. Adler, insanların değer
sistemlerine göre hissettikleri ve davrandıkları
görüşünün öncüsü olmuştur. Adler’in kendisini
bir psikanalist değil de bir bireysel psikolog
tanımlaması onu Akılcı-duygusal Terapiye daha
çok yaklaşmaktadır.
Akılcı-duygusal terapi, Davranışçı terapiye de,
benzemektedir. Çünkü bir çok davranışçı
kullanmaktadır. Ev ödevleri verdiği için Eysenck,
Akılcı-Duygusal Terapinin terapistlerini birer
davranışçı terapist olarak nitelendirmektedir.
Ellis, Akılcı-Duygusal Terapinin, Danışandan
Hız Alan Terapiye amaçlar yönünden
benzerlik gösterdiğini ileri sürmektedir.
Akılcı-Duygusal Terapi, bireyin kendisi için
olumlu bir biçimde düşünmesini
sağlamaya, suçlayıcı olmamasına,
yaptıkları kötü olsa bile kendisini olumsuz
bir biçimde değerlendirmemesine çalışır.
Fakat, bunu çok daha yöneltici ve etkin bir
biçimde yapar. Danışandan Hız Alan
Terapide olduğu gibi, Akılcı-Duygusal
Terapinin amacı da, bireyin önemli
hatalarına karşın kendisini kabul etmesidir.
Ellis’ e göre Akılcı-Duygusal Terapi, Var
Oluşçu Terapiyle de insanın değerli olduğu
konularında da benzerlik göstermektedir.
Ellis’ e göre Victor Frankl gibi terapistler
etkin ve yöneltici oldukları için AkılcıDuygusal Terapinin terapistlerine daha çok
benzemektedirler. Her iki terapide de,
danışanın koşulsuz olarak kendisini kabul
etmesi için çaba gösterilmektedir.
Akılcı-Duygusal Terapinin Diğer
Terapilerden Olan Farkı
Akılcı-duygusal Terapiye göre çoğu terapist
farkında olmadan danışanın kendini iyi
hissetmesi için uğraşmaktadır. Böylece, bir
çok psikanalitik, davranışçı, varoluşçu ve
gestalt terapisti danışana nasıl hoş bir
yaşantı geçireceğini gösterir. Oysa ki,
Akılcı-duygusal Terapiye göre bunların
pek bir yararı yoktur. Çünkü, danışan o
zaman kendisini daha kötü duruma sokan
düşünce sistemi ile uğraşmaz.
Akılcı-Duygusal Terapiyi uygulayan terapist,
danışanın kendisini yenilgiye uğratan inançlarını
görüp bunlarla mücadele etmesini sağlar. Çok
etkin ve yönelticidir. Diğer yaklaşımları
uygulayan terapistlerin çoğundan ev ödevleri
vermesi açısından farklılık gösterir.
Akılcı-Duygusal Terapi, kişiyi o anda bulunduğu
yerde ele alır. Geçmişi ile çok ilgilenmez.
Duygusal olarak neden ve nasıl rahatsızlandığı
önemli değildir. Danışan şimdi rahatsız
durumdadır ve mutlaka bir saçma düşünceye
inanmaktadır. Bu saçma düşünceyle burada ve
şimdi uğraşılmaktadır.
Sınırlılıkları
ADT, fazlaca zihinleştirilmiş ve duygudan
yoksun olması, telkine fazlaca yer
vermesi, aşırı otoriter ve yönetici olması
konularında eleştirilmektedir. Bu yöntemin,
danışmanın düşünce ve değerlerini
danışana aktarmasına fazlası ile imkan
verdiği belirtilmektedir. Aklın ve mantığın
rolüne aşırı yer verilmiştir. Bunun yanında
duygular ve terapötik ilişkinin önemi geri
plana itilmiştir.
Çoğunlukla danışanların kendilerine
gerçekleştirme ve kapasitelerini artırmada
onlara yardımcı olmalıdır ancak bazı ciddi
psikotik ve ağır derecedeki zihinsel
yetersizlikler gösteren kişilere yardımda
yetersiz kalmaktadır.
Bu yöntem, karakter bozukluğu ve diğer
psikotik reaksiyon gösteren bireyler gibi
terapide çalışmak için uygun olmayan
veya problemlerini kabul etmeyen bireyler
için daha az etkilidir. Bu yöntemin, genç ve
zeki danışanlar için daha etkili olduğu
belirtilmektedir.
Bilişsel Yaklaşımın Güçlü Yönleri ve
Eleştirisi
Güçlü Yönleri
• Görüşlerinin çoğunun deneysel araştırma
bulgularından evrilmiş ve gelişmiş
olmasıdır.
• Psikolojinin güncel ruhuna uygun
düşmesidir. Bilişsel kavramları inceleyen
makalelerin ve doktora tezlerinin sayısı
son 30 yılda büyük artış göstermiştir.
Eleştirilir
Bilişsel yaklaşıma sıkça yönlendirilen bir
eleştiri, bazen kavramların deneysel
araştırma için çok soyut kaldığıdır.
Bunlarla bağlantılı bir soru da bu
kavramları davranıştaki bireysel
farklılıkları açıklamakta kullanılıp
kullanamayacağızdır. Bazı eleştirmenler
bilişsel kuramcılar tarafından kullanılan
kavramların çoğunun çok soyut
olduğundan yakınır.
Başka eleştirmenler de davranışı açıklamak
için bilişleri kullanmanın her zaman gerekli
olup olmadığını sorgular. Bilişsel
yaklaşıma yapınla bir eleştiri de bu
yaklaşım çerçevesinde yapılan tüm
çalışmaları düzenleyen genel bir modelin
bulunmamasıdır.
Belki bilişsel kuram hala gelişim aşamasında
olduğu için, kuramı ve araştırmayı
düzenlemek ve yönlendirmek için henüz
tek bir model yoktur.
Bilişsel Terapi
Aaron T.Beck
(1921- )
Aaron Beck ve Albert Ellis (2000)
Beck’in Bilişsel Terapisi
Beck ilk olarak depresyonun gelişimini
bilişsel olarak açıklamış ve bilişsel terapiyi
depresyonun tedavisinde kullanmıştır.
Başlangıçta bilişsel terapinin başka
bozukluklarda kullanılıp kullanılamayacağı
konusunda tereddütleri olmuş ancak çok
sonraları yöntemi başka bozukluklara da
uyarlamıştır.
Bilişsel Terapide Temel Kavramlar
Olumsuz Üçlü
Özellikle
depresyonda
görülen
bir
durumdur. Kişinin kendisine, çevresine ve
geleceğine yönelik olumsuz düşüncelerinin
olmasıdır.
Bilişsel Terapide Temel Kavramlar
Şemalar
Beck’ e göre çocukluk çağındaki yaşantılar
kişide bazı temel düşünce, varsayım ve inanç
sistemlerinin oluşmasına neden olur. Bu temel
düşünce ve varsayımlara şema denir. Bu
şemalar ileride kişinin kendisine, yaşadığı
dünyaya ve geleceğe ilişkin algılarını ve
bunlardan yola çıkarak geleceğe ilişkin
beklentilerini şekillendirir. Şemalar, katı ve
değişime dirençlidirler. Ancak patoloji için tek
başlarına yeterli değildirler.
Örneğin:
•Birey ne yaparsa yapsın kendisini değerli hissedebilmesi için
başkalarının onayına ihtiyaç duyması
•Başarılı sayılmak için her alanda başarılı olma zorunluluğunu
hissetme
•Yaşamda her şeyin kontrol edilebileceğine inanma
Bu çeşit fikir ve inançlar sürekli olarak bilişsel çarpıtmalarla
desteklenmektedir.
Bilişsel Terapide Temel Kavramlar
Olumsuz Otomatik Düşünceler
Kişide hoş olmayan duygulara (üzüntü, suçluluk,
öfke, kaygı vb.) yol açan olumsuz düşüncelerdir.
Bunlar kişiye mantıklı gelirler. Temeldeki
şemaları yansıttıkları için yaşanan kritik olaylarla
şemaları biraz daha besleyerek onların
kalıcılığını artırırlar. Otomatik düşünceler, kişinin
içinde bulunduğu durumla ilgili bilgi ve verilerin
işlenmesi sırasında oluşan bilişsel hataları
içerirler.
Bilişsel Terapide Temel
Kavramlar
Bilişsel Hatalar
Gerçekliği konusunda yeterince veri olmayan bilgilerin yanlı ya da
hatalı olarak işlenme biçimlerini yansıtırlar. Beck’in ileri sürdüğü
temel bilişsel hatalar şunlardır:
Seçici Soyutlama: Bir durumun seçici olarak belirli bir ayrıntısına
odaklanılarak, diğer özelliklerin göz ardı edilmesidir.
Abartma: Olumsuz olayları büyütmedir.
Küçümseme: Olumlu olayları küçümsemedir.
Aşırı Genelleme: Bir tek olaydan genel kurallar çıkartma
Kişiselleştirme: Günlük aksiliklerden kendini sorumlu tutmadır.
Ya hep ya hiç tarzı düşünme: Olayların siyah ya da beyaz, çok
kötü ya da çok iyi gibi iki uçta algılanması
Keyfi çıkarsama: Kanıt olmadan ya da aksi yönde kanıtlar olduğu
halde bazı sonuçlara ulaşma
Terapinin İşleyişi
• Önce danışanın sorunlarını anlamaya odaklanılır
• Duygusal problemin ortaya çıkmasına neden olan
otomatik düşünceler incelenir.
Bunu yaparken çeşitli sorularla hastaya yardımcı olunur
Hastanın tekrarlayan olumsuz otomatik düşüncelerini
tanıması
için kayıt tutturulabilir.
• Olumsuz otomatik düşünceler bulunduktan sonra
bunların gerçekçi olup olmadığına yönelik sorgulama
yapılır. Bu sorgulamada,
1- Bu düşüncenin doğruluğunu gösteren kanıtlar
neler?
2-Bu şekilde düşünmenin yararları ve zararları neler?
3- Ne tür bir mantık hatası yapıyorum?
Terapinin İşleyişi
• Otomatik düşüncenin hatalı ve kişi için zararlı olduğu ve
gerçekçi olmadığı anlaşıldıktan sonra alternatif
düşüncenin ne olabileceği tartışılır. Bunu kolaylaştırmak
için şu sorular sorulabilir:
- Kendinizi daha iyi hissettiğiniz bir zaman olsa ne düşünürdünüz
- Güvendiğiniz bir kişi olsa bu durumda ne düşünürdü?
- Bir arkadaşınız size bunu anlatsa ona ne derdiniz?
Şemalarla Çalışma
Hasta, olumsuz otomatik düşünceleri tanıyıp, sorgulayarak
alternatif düşünce tarzlarıyla onları değiştirme becerisi kazandıktan
sonra, tedavide iyileşmenin daha kalıcı olabilmesi için şemaları
oluşturan temel varsayımların sorgulanması gerekir. Ancak bu
işlevsel olmayan varsayımların (temel inançların) ortaya çıkarılması
otomatik düşüncelerin ortaya çıkarılmasından daha zordur. Bunları
ortaya çıkarmak için bazı ipuçlarından faydalanılır.
1- Tedavi sırasında bir araya gelen ortak düşünceler ve temalardan
yola çıkarak
2- Bu duyguyu ilk defa ne zaman hissetmiştin gibi sorularla
3- Aşırıya kaçan duyguların araştırılmasıyla
4- Aşağı inen oklar tekniğiyle. (burada otomatik düşünceyi değiştirmek
yerine farz edelim ki bu doğru, bunun senin için anlamı nedir? gibi
tekrarlayan sorular sorarak temel varsayımlara ulaşır)
Şemalarla Çalışma
• İşlevsel olmayan varsayımlara (şemalara) ulaşıldıktan
sonra bunların değiştirilmesi aşamasına gelinir. Bunun için
şu sorular sorulabilir:
1- Bu varsayım ne kadar gerçekçi? Ya da gerçek hayata
uygulanabilir mi?
2- Bu varsayımın yararları ve zararları neler?
3- Bu varsayımlar nereden geliyor? Erken yaşam
olaylarına dayanıyorsa, bunların şimdiki yaşam koşullarına
uymadığı gösterilebilir
4- Bu varsayımın alternatifi ne olabilir?
Örneğin; “hayatla tek başıma mücadele etmeli kimseden
yardım almamalıyım” yerine, “ben bir insanım benim de
yardıma ihtiyacım olabilir” ya da “problemlerle mücadele
etmek güzel ama hepsiyle tek başıma mücadele edemem”
düşünceleri gelebilir.
Hem otomatik düşüncelerin hem de şemaların
değiştirilmesinde
davranışsal
denemeler
kullanılabilir. Örneğin kişiden varsayımın tam
tersi yönde bir davranış deneyerek bunun
sonucunu görmesi istenebilir. Örneğin yardım
isteyemeyen birine gerekli olmadığı halde
birinden yardım istemesi yönünde ödev verilerek
sonuçları gözlemesi ve sonucun düşüncesiyle
tutarlı olmadığını görmesi sağlanabilir.
SAYGILAR SUNARIZ.