Dil Bilimi - WordPress.com

Download Report

Transcript Dil Bilimi - WordPress.com

Genel Dil Bilimi

ABDULLAH ÇOBAN, ERCIYES ÜNIVERSITESI, EĞITIM FAKÜLTESI, TÜRKÇE EĞITIMI ABD, MART, 2013

BOOKSHELFSEMBOL   ddHpDp,d ,  d .N, f df   dd.,  d

Eğer ben bir sözcük kullanıyorsam” dedi Humpty Dumpty, biraz da küçümseyici bir tavırla, “hangi anlama gelmesini yetkiniz var mı?” diye cevapladı Humpty.

istiyorsam o anlamda kullanırım. Ne bir eksik, ne bir fazla!” “Ama sözcüklere bu kadar farklı anlamlar yüklemeye diye sordu Alice. “Mesele, hangisinin en yetkin olduğuna karar vermekte”

Niçin??

İşimiz Humpty Dumpty’e kalsaydı, bakkaldan ekmek almakta bile zorlanacak, belki elimizde ekmek yerine iki kutu şekerle dönecektik evimize.

Ama Lewis Carroll’un dünyasından çıkıp kendi dünyamıza döndüğümüzde, Humpty Dumpty olmasa da ‘birilerinin’ anlamlarını önceden verdiği sözcükleri kullanarak, üstelik bunlar› da kuralına uygun şekilde bir güzel sıralayarak, teklemeden başkalarıyla görüyoruz.

konuştuğumuzu, sözlü iletişim asıl önemlisi kurabildiğimizi

Bizi öbür canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz de belki bu: Sözcüklerden oluşan bir köprüyle, bir başkasının zihnine ulaşabilmemiz, karmaşık etkileşim ağları, toplumlar kurabilmemiz.

Bu inanılmaz beceriyi; anlamlı sözcükleri sınırsız sayıda kombinasyonla , üstelik de ‘kuralına uyarak’ birbiri peşi sıra dizme yetisini nasıl kazandık? Bu kurallar bütünü nasıl oluştu?

“Dil” adını verdiğimiz olgu, belki de tek bir anadille yola çıkarak günümüzde konuşulan binlerce farklı dile nasıl ayrıştı?

Dilleri gelecekte ne bekliyor?

Dilin kökeni ile ilgili dil bilimciler arasında ittifak yoktur… Dilin kökeni ile ilgili bir ittifağa kavuşmak da zor görünüyor.

İlk Ne zaman konuşmaya başladık?

Günümüzden 2,4 milyon yıl öncesine tarihlenmiş taştan aletler ilk kimi araştırmacıya göre dilsel becerilerin varlığına işaret ederken, kimi de alet yapımının konuşmayla uzak yakın ilişkisi olmadığını savunuyor.

Bir başka başlangıç noktasıysa, araştırmacılara göre 2 milyon yıl öncesi. Bu, insansı (hominid) beyninin hızla büyümeye başladığın ı, dille ilgili iki temel beyin bölgesinin de (sol alın lobunda -frontal lobyer alan Broca alan›, ve sol şakak lobunda -temporal lob- bulunan Wernicke alan›) yapı içine dahil edildiği bir dönem…

Hareket-Dil Bağlantısı var mı?

Ayna Nöronları?

İtalya’daki Parma Üniversitesi’nden araştırmacılar yeniden harekete geçti Giacomo Rizzolatti’nin yönetimindeki ekibin keşfi yapmasıyla

İlk Sözdizimi Sözcüklerle mi, Ellerle mi oluşturuldu?

Michael Corballis ayna nöronlarının, kavrama yakalamadan sorumlu beyin bölgelerinde bulunduğunu, dilin de bir milyon yıl kadar dilini hızla benimseyebiliyor olmaları da, önce el hareketleri ve işaretleriyle başladığını düşünüyor. Konuşma yetilerini kaybeden insanların, bir işaret araştırmacının dikkat çektiği noktalardan biri.

Texas Üniversitesi psikologlarından Peter MacNeilage dilin temel olarak el değil, ağıza dayalı bir davranış olduğunu belirtir.

“El işaretleriyle iletişimin, bu tür kombinasyonlara elverecek düzeye ulaşmış olabileceğini hiç sanmı yorum” diyor MacNeilage. “Öyle olsaydı, hâlâ bunu kullanıyor olurduk. İşaretler sistemi bu derecede karmaşık bir düzeye gelmiş olsaydı, sesli konuşmaya geçiş için yeterince sağlam bir gerekçe de (gece karanlıkta konuşma gereksinimi dahil) olmayacaktı.

İşaret dilinden sesli konuşmaya geçtiğimizi iddia eden hiç kimse de, bugüne kadar tatminkar bir geçiş kuramıyla öne çıkabilmiş değil.” Kimilerine göre de, bu “hangisi önce geldi?” tartıflmalarının pek bir önemi yok; önemli olan, birinin diğeri olmadan gelişemeyeceği gerçeği.

İlk Dil Nasıldı? Son dilbilim araştırmaları, bu seslerin, dilbilim çözümlemelerinin sınırlarında, 10.000 yıldan da daha eski bir zamanda ortaya çıktığını; genetik verilerse, tıkırtılı konuşan toplulukların kökeninin günümüzden 50.000 yıl önceki bir ortak ataya dayandığını gösteriyor.

ABD’deki Watertown’dan (Massachusetts) John Marshall’ın da dikkatini çekmiş. Deneyimlerinden, av peşindeyken iletişim için yalnızca tıkırtıları kullanmanın çok işe yaradığını biliyor . Marshall ve Knight, konuşma seslerinin hayvanları kaçırdığını, tıkırtılarınsa, kuru çayırların çıkardığı sesleri andırdığı için hayvanları ürkütme olasılığının daha az olduğunu öne sürüyorlar… Araştırmacılar, binlerce dünya dilini kapsayan ve bunlar arasındaki bağlantılarla örülmüş bir sınıflandırma tablosu oluşturabilmek için uğraşıyorlar.

Eskimo dili, Aleut dili, Apaçi dili ve diğer Amerikan yerli dillerinde, ayn› harfle bafllayan ad›l ve diğer sözcüklerin anlamlar› üzerinde yoğunlaşarak, 2000’den fazla dili üç ana grup altında toplamayı başardı. Bu başarı gerçekten çok dikkat çekiciydi; çünkü, bu gruplar birbirleriyle genetik olarak da benzeşiyordu ve arkeolojik bulgular Amerika’ya üç büyük göçün yaşandığını gösteriyordu.

Ancak, dilbilimsel ipuçlarının sınırları konusunda tedbirli davranan dilbilimcilerle çetin bir mücadele içindeler; diğerleri, çok kapsamlı haritalara dayanarak 10.000 yıldan daha geriye gidilebileceğini kabul etmiyorlar. Bu noktada, Ringe ve Campbell gibi araştırmacılar, dillerin ilk akrabalık ililkilerinin bir daha kurulamayacak denli uzaklafltıklarını iddia ediyorlar.

Genetik Dil «Dedesi erik yemiş torunun dişi kamaşmış» ???

“Genetik-dil bağlantısını kurcaladıkça, dil ağaçlarıyla, biyolojik ağaçlar arasında kopukluklar bulduk” diyor Max Planck Enstitüsü’nden Bernard Comrie. Cavalli-Sforza da benzer istisnalar buldu; Örneğin, Etiyopyalılar genetik olarak diğer Afrikalılar’a benzer olsalar da, dilleri Orta Doğulular’ınkine yakın.

Tarihten günümüze dil yapılarında köklü değişmeler görülmüştür.

Babil Kulesi, İncil'de adı geçen ve Nuh Tufanı'nı izleyen dönemde Babil ülkesinde inşa edilen bir yapıdır Tevrat'ın Tekvin 11:1-9 bölümlerinde anlatılan efsaneye göre Babilliler güçlerini ve medeniyetlerini kanıtlamak amacıyla, göğe dek erişen bir kule yapmak istediler. Ancak Tanrı "tepesi cennete ulaşacak" bu yapıya izin vermedi ve işçilerin birbirleriyle anlaşamaması için farklı diller konuşmalarını sağladı.

Bu nedenle işçiler Babil Kulesi'ni yarım bırakarak dünyanın dört bir yanına dağıldılar.

Babil Kulesi başından beri Tanrı'ya duyulan şükran duygusunun aksine insanoğlunun zaferine adanmıştı.

Buna karşılık yaratıcı böyle bir rekabet duygusunun insanları ele geçirmesini istemiyordu.

Tevrat'ta yazılanlara göre ise* zaten Tanrı'nın amacı da insanlara farklı diller vermek ve farklı coğrafyalarda yayılmalarını sağlamaktı.

Bundan dolayı onun adına Babil denildi; çünkü Rab bütün dünyanın dilini orada karıştırdı.

(Tekvin 11-9)

Hucurât sûresinin 13. âyetinde

halklara ve oymaklara ayrılmasının amacı, onların tanışmasının sağlanması" "insanlığın değişik

“O'nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır.” (Rum, 30/22)

Yeni doğan bir çocuğun yanında konuşulmazsa bebek hangi dili konuşur?

Psammeticus isimli bir Eski Mısır firavunu milattan sonra 600 civarında bu konu ile ilgili bir deney yapar. Firavunun amacı orijinal dilin hangisi olduğu öğrenmektir. Bu nedenle firavun yeni doğmuş bir bebeği dilsiz bir çobana verir. Aradan iki yıl geçer.

Bebeğin ağzından "bekos" sözcüğü çıkar. Bu sözcük Mısır diline ait değildir. Frigya dilinde "ekmek" anlamına gelmektedir. Firavun dilin kökeninin Frigyalılara uzandığını düşünmektedir. Halbuki bu durum hiçte öyle değildir. Bekos sözcüğündeki kos ekini atalım. Geriye be kalıyor. Be sesini söyle bir seslendirelim. "Keçileri duyabiliyor musunuz?"

Buna göre bu bebeğin ağzından çıkan sözcüğün olan bir konuşmalarını keçi dil seslerinin yoktur.

dinlemesi Çocuğun ve etkisiyle oluşturulduğunu söyleyebiliriz. İlahi kökeni dilini geliştirebilmesi için çevresindeki insanların bunu modellemesi gerekmektedir. Hele hele "kritik dönemde" hiçbir dil modeline sahip olamayan çocuklar konuşma yetisine bir yetişkin olduklarında dahi sahip olamamaktadırlar.

Ferdinand de Saussure Dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz.

düşünce sesten.

(Ferdinand de Dilde de durum aynı: Ne ses düşünceden ayrılabilir, ne de Saussure (1980) herhangi (kollektif)

Genel Dilbilim Dersleri I

bir konuşucu olarak , TDK, Yayınları, Ankara, s.105).Dil, bir toplumun üyelerinin etkin konuşmalarıyla doldurulan bir veritabanıdır. [Aynı zamanda] her beyinde potansiyel olarak var olan ya da bireylerin bir grubunun beyninde daha özel olarak bulunan bir dil bilgisel sistemdir. Dil, tarafından tamamlanmamıştır, aksine kesin biçimde ortak vardır.

Edward Sapir "Dil, yalnızca insana özgü olan; düşüncelerin, duyguların olmayan bir yöntemdir.” ve isteklerin, istençle (irade göstererek) üretilmiş semboller kullanarak iletilmesini sağlayan ve içgüdüsel "Dil, aslında kültürel ya da sosyal bir üründür ve öyle anlaşılmalıdır."

Noam Chomsky "Bir dil, her biri sonlu uzunlukta ve sonlu bir üyeler kümesinde oluşturulan (sonlu ya da sonsuz) cümleler kümesidir.""Dil yetisi insanlara özgü bir yetidir.

Tüm insanlarda var olan ve başkalarında var olmayan, benzersiz, doğamız oluşturur." basit girdilerle doğrultusunda zengin ve karmaşık dilleri ortaya çıkartabilen bir yeti. Bu şekilde gelişen dil, bizim ortak biyolojik belirlenmiştir, düşünce ve kavrayışa derin bir biçimde nüfuz eder ve doğamızın temel bir bölümünü

André Martinet "Bir dil, insan deneyiminin her toplulukta değişik biçimde, anlamsal bir içerik ve sessel bir anlatımla donanmış birimler, yani anlam birimler biçiminde ayrıştırılmasını sağlayan bir bildirişim aracıdır; bu sessel anlatım da, öz niteliği ve karşılıklı bağıntıları bir dilden öbürüne değişiklik gösteren, her dilde belli sayıda olan ayırıcı ve ardışık birimler, yani ses birimler biçiminde eklemlenir..." (puzzle).

Michael Halliday Dil, bir ihtimaller dizisidir...

Dil, konuşucunun bilincinin iç dünyasını da içine alan gerçek dünya deneyimlerinden oluşan içeriğin ifade edilmesini sağlar .

[fikri ya da kavramsal işlev] sağlar.

...Dil, [insanın] sosyal ilişkiler kurmasını ve bunu sürdürebilmesini [insanlar arası işlev] .... Son olarak dil, kendisiyle ve [metinsel işlev]." kullanılan durumlardaki özelliklerle bağlantılar yapılmasını sağlar.

Muharrem Ergin Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir

Tahsin Banguoğlu "Dil insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli işaretler sistemidir.

işleyiştir.

Elle, başla, gözle, kaşla işaretler yaparak da bazı duygularımızı, düşünce ve dileklerimizi anlatırız. Fakat en mükemmel anlatma vasıtamız dildir. Konuşma kişi oğluna vergi olan ve insanı hayvandan ayıran bir yüksek İnsan konuşma yeteneği ile doğar. Fakat dil doğuştan bilinmez .

Çocuk içinde yaşadığı topluluğun dilini, anadilini uzun bir çıraklık devresi süresince öğrenir. Aslında her dil bir insanlar topluluğu arasında binyıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurumdur."