ARAZ* DÜZENLEME AMAÇLI B*LG* ALTYAPISI NASIL OLMALIDIR?

Download Report

Transcript ARAZ* DÜZENLEME AMAÇLI B*LG* ALTYAPISI NASIL OLMALIDIR?

ARAZİ DÜZENLEME AMAÇLI BİLGİ
ALTYAPISI NASIL OLMALIDIR?
•
•
•
•
HAZIRLAYAN: MERVE ÇELİK
NUMARA: 091205074
DERSİN ADI: KAMU ÖLÇMELERİ
DERSİN KONUSU:ARAZİ DÜZENLEMEDE BİLGİ
ALTYAPISI NASIL OLMALIDIR?
• DERSİN SORUMLUSU:YRD.DOÇ DR. ALİ ERDİ,
YRD. DOÇ. DR. TAYFUN ÇAY
Arazi düzenlemesi nedir?
Arazi düzenlemesi, şehir planlaması açısından
kullanışsız yapıya sahip kadastro parsellerinin
daha ekonomik kullanılabilir bir yapıya
dönüşümünü sağlayan bir planlama aracıdır. Arsa
ve arazi düzenlemesinde temel ilke, bir
düzenleme bölgesindeki mevcut kadastro
parsellerinin tek bir kütle haline getirildikten
sonra imar planı verilerine uygun olarak yeni imar
parselleri şeklinde düzenlenip yeniden mal
sahiplerine geri verilmesi,aynı zamanda da
kamuya ait alanların kamu hizmetine sunulmasını
sağlamaktır.
• Arazi toplulaştırılması; aynı şahsa veya çiftçi
ailesine ait, çeşitli nedenlerle, ekonomik üretime
imkan vermeyecek biçimde veya toprak muhafaza
ve zirai sulama tedbirlerinin alınmasını
güçleştirecek derecede; parçalanmış, dağılmış,
şekilleri bozulmuş dağınık, küçük arazi
parçalarının ve hisselerinin bir araya getirilerek,
muntazam şekiller halinde birleştirilmesi,
bütünleştirilmesi ve işletmelerin yeniden
düzenlenmesi işlemi olarak tarif edilebilir.
Geniş anlamda, yapılan bu çalışma ile çiftçi
ailesinin yaşam düzeyini yükseltecek, tüm teknik,
ekonomik ve sosyal tedbirleri almaktır. Bu sayede
Toprak Muhafaza ve Zirai sulama ve arazi ıslahı
tedbirleri daha kolay ve ucuza mal olabilecektir.
Ülkemizdeki Arsa ve arazi düzenlemesi uygulamaları ile,
imar uygulama planlarının kısa bir süre içerisinde
araziye yansıtılarak, inşaata uygun yeni imar
parsellerinin üretilmesi amaçlanmıştır. Ülke genelinde
yürütülen Arazi çalışmalarında uygulana gelmekte olan
mevcut kanun ve yönetmelikler bu amaca imkan
sağlamak ile birlikte, yapılan düzenleme çalışmalarında
hâlâ bir takım ciddi problemlerin olduğu görülmektedir.
Özellikle yapılan uygulamalarda, parsellerin yeniden
dağıtımı aşamasında, parsellerin objektif kriterlere göre
değerlendirilememesi, proje planlaması‘ nın eksikliği ve
mevcut teknolojinin yeterince kullanılamaması, yapılan
uygulamaları olumsuz yönde etkilemektedir.
• Türkiye’de ilk defa arazi toplulaştırma uygulamaları Konya ili
Çumra ilçesinin Kargın köyünde başlamıştır.Burada yapılan
toplulaştırma dar anlamda yapılmış olup sadece parsellerin
gruplandırılması şeklinde olmuştur. Tarımsal bünyenin tespiti
ve kıymetlendirme etütleri yapılmamıştır. Çiftçilerin başlangıçta bu
çalışmalara inanmadıkları gibi toplulaştırmaya da tepki göstermişler
ve kabul etmemişlerdir.Ancak çiftçilerle görüşülerek arazi
toplulaştırmasının ne demek olduğu, uygulandığı zaman çevreye ve
insanlara sağladığı yararları anlatılmış ve ilk toplulaştırma çalışmaları
bu şekilde başlamıştır. Aynı köyde 1961-1972 yılları arasında II.esas
sulama şebekesi altında bulunan toplam 6.000 ha alanının
toplulaştırılması yapılmış ve her sınıf arazi kendi içerisinde
toplulaştırmaya alınmıştır.
Arsa ve arazi düzenleme çalışmaları,
ülkemizdeki plansız gelişmeyi önleme açısından,
imar planı uygulamaları içerisinde önemli bir yer
tutmaktadır. Ancak görünen odur ki, mevcut
uygulama şekli hâlâ bir takım problemler ile karşı
karşıyadır. Bunlardan en önemlisi,toprak kesintisi
ve dağıtım sırasında arazi değerlerinin objektif bir
biçimde dikkate alınamamasıdır.
Arazi ve arsa düzenlemesi yönteminin
Ülkemizdeki kullanımı ise 1848 tarihli Ebniye
Nizamnamesinden (Yapı Tüzüğü) günümüze kadar
olan dönemi kapsamaktadır . Başlangıçta, mevcut
kent içi yolların genişletilmesinde yolun her iki
tarafında bulunan taşınmazların bir bölümünün
kamu eliyle bedelsiz olarak alınması basitliğindeki
arazi ve arsa düzenlemesi, kentlerin çeşitlenen
sorunları ile birlikte kurumsal ve hukuki içeriği
açısından gelişme göstermiş ve kent planlarının
uygulanmasında sıklıkla kullanılan bir yöntem
haline gelmiştir.
Yöntem, dünyadaki farklı uygulama örnekleri ile
birlikte ülkemizde, yasal yönetsel yapısı ve
planlama felsefesi içerisinde algılanma biçimi
üzerinde yaşanan gelişmeler ışığında
irdelendiğinde, uygulayıcı idarelere ve taşınmaz
sahiplerine önemli açılım ve olanaklar
sağlamaktadır.
Yöntemin uygulayıcı idareler açısından en önemli
getirisi,
planlarda öngörülen kamusal kullanım alanların
taşınmazlarda alınan katılım (düzenleme ortaklığı) payı
ile bedelsiz oluşturulabilmesidir. Yöntemin bir diğer
getirisi de planların bütüncül biçimde uygulanmasına
olanak tanımasıdır.Buradaki temel gerekçe, kadastral
mülkiyetin belirlenen düzenleme sınırı içerisinde tek
elde toplanması ile mülkiyetin çözülmesi sürecinde
yaşanan zaman kayıplarının en aza indirgenmesidir.
Ayrıca, yöntemin parçacı yaklaşımların ortaya çıkardığı
sorunları giderici nitelikte olmasının yanı sıra, üretilen
çok sayıdaki kentsel arsanın arsa piyasasındaki arz-talep
dengesinin kurulmasına ve arsa spekülasyonunun
önlenmesine sağladığı katkı da göz ardı edilmemelidir.
Arazi ve arsa düzenlemesi yönteminin taşınmaz
sahiplerine sağladığı olanaklar ise kadastro
mülkiyetinin önemli bir değer artışı ile birlikte
yapılaşmaya uygun kentsel arsalara dönüşmesi;
planlarda öngörülen kamusal kullanım alanların
oluşumuna (göreceli olarak) hakça katılım
sağlanması ve kadastro taşınmazlarının tamamı
ya da büyük bir bölümü kamusal kullanım
alanlarına rastlasa da mülkiyet hakkının devamına
olanak tanınmasıdır
ARAZİ VE ARSA DÜZENLEMELERİNİN KENTSEL MEKÂN
OLUŞUMU AÇISINDAN İNCELENMESİ: KONYA KENTİ
ÖRNEĞİ
Kent planlarının uygulanması sürecinde sağladığı olanaklar
kadar ortaya çıkardığı sorunlar açısından da birçok tartışmaya
konu olan arazi ve arsa düzenlemelerinin, kentsel mekân oluşumu
açısından ortaya çıkardığı sorunların somutlaştırılmasına yönelik
yapılan saha araştırması çalışma açısından önem taşımaktadır. Bu
çerçevede, önceki bölümlerde kavramsal açısından eleştirisi
yapılan anlayışın üretilen kentsel çevreler üzerinde
sorgulanmasına yönelik olarak (yöntemin yasal çerçevesinin
belirlendiği 1985 yılından, günümüze kadar olan süreç içerisinde)
Konya Kenti’nde yapılmış olan arazi ve arsa düzenlemeleri
irdelenmiştir. Saha araştırmasının Konya Kenti’nde
gerçekleştirilmiş olmasındaki “özel amaç”, 1966 yılında başlayan
ve günümüze kadar olan süreçte yaşanan deneyimlerin, Konya
Kentine “planlama geleneği olan kent” sıfatını kazandırmış
olmasıdır.
Sürecin asıl ilginç (ve bu çalışma açısından merak
uyandıran) boyutu ise plan yapmayı ve uygulamayı
gelenek haline getirebilmiş bir kentte, planların
uygulanması sürecinde kullanılan arazi ve arsa
düzenlemeleri ile üretilen kentsel çevrelerin
niteliğidir. Bu anlamda, alan araştırması ile elde
edilen bulgular, bir yerleşmenin “planlı” olmasının,
üretilen kentsel çevrelerin “nitelikli”
olduğu anlamı taşımayabileceğini vurgulama adına
önemli bulunmaktadır.
UYGULAMALARA YÖN VEREN DÜZENLEME YAKLAŞIMI
Alan araştırması kapsamında seçilen uygulamalar
açısından irdelenmesi gereken konu, farklı dönemlerde
ve farklı ilçe belediyelerince üretilmiş arazi ve arsa
düzenlemelerine yön veren anlayıştır. 1985 yılından
2005 yılına kadar olan zaman dilimi içerisinde Konya
Kentinde yapılan uygulamalara, % 90’a yaklaşan oranda
imar parseli üretme anlayışı yön vermiştir . Plan
uygulamasının (cephe ve derinlik anlamında) imar
mevzuatının öngördüğü en alt sınırlarda, yapılaşmaya
uygun imar parsel üretilmesi şeklinde algılandığı bu
süreç,mekân oluşturmanın ötesinde, kadastral
parselden imar parseline dönüşen alanların paylaşımı
üzerine temellenmektedir. Bu anlamda, sürecin
sorgulanmaya en fazla ihtiyaç duyulan yönü, kentsel
çevrenin üretilmesine yön veren sürecin mimarlık ya da
şehircilikten çok bir harita mühendisliği sorunsalına
dönüşmüş olmasıdır. Bu süreçte, Konya Kenti’nde
üretilmiş arazi ve arsa düzenlemesi uygulamalarını,
temelde iki farklı anlayışın yönlendirdiği
gözlenmektedir. Bu çalışma kapsamında eleştirisi de
yapılan “parsel üretme” ve parsel üretme düşüncesinin
terk edilip tasarım olanaklarının geliştirilmesine yönelik
“yapı adaları düzeyinde tahsis” yaklaşımı oluşan kentsel
mekânlar açısından uygulamaları birbirinden önemli
ölçüde farklılaştırmaktadır.
Arazi toplulaştırması çiftçi ailesinin yaşam
düzeyini yükseltecek teknik, ekonomik ve
sosyal tedbirleri beraberinde getirecektir.
ARAZİ TOPLULAŞTIRILMASI HANGİ HUSUSLARI
KAPSAMAKTADIR?
Arazi toplulaştırma çalışmaları şu hususları
kapsamaktadır:
• 1. Fazla parçalanmış, dağılmış arazilerin modern
işletmecilik esaslarına göre birleştirilmesi.
• 2. Tarla içi yol şebekesinin, sulama tesislerinin ve
yüzey tahliye sisteminin inşası.
• 3. Gerekli arazi tesviyesi ve toprak ıslahının yapılması.
• 4. Köylerin yerlerinin yeniden düzenlenmesi, çevre
planlanması.
• 5. Kırsal alanın, doğal hayatın korunması ve
yeşil alanların düzenlenmesi.
• 6. Kırsal alandaki yerleşim yerleri ve
toprakların, rüzgâr ve su erozyonu, sel
taşkınları gibi doğal afetlerden korunması için
gerekli önlemlerin alınması.
Arazi toplulaştırması, modern tarım
işletmeciliği esaslarına ve kültür teknik
hizmetlerinin getirilmesine elverişli olmalıdır.
• 7. Spor sahaları, parklar, yüzme havuzu, bayrampazaryeri, çocuk bahçesi, okul, sağlık ocağı ve
kooperatif binası gibi sosyal hizmet tesisleri için
gerekli arazilerin, toplulaştırma planları içinde
kamulaştırma yapılmadan temin edilmesi.
• 8. İşletmelerin ıslahı, yeniden düzenlenmesi,
verimli bir şekilde çalışmalarının temini için
gerekli tedbirlerin alınması.
• 9. Köy içi yollarının tanzimi içme suyu,
kanalizasyon, elektrik, telefon gibi hizmetlerinin
planlanması, iskân, arsa isteklerinin karşılanması
ARAZİ DÜZENLEMESİNİN ÖNEMİ VE
FAYDALARI
Artan nüfus ve beslenme ihtiyacı, daha fazla tarımsal
ürün elde etme gereği doğurmuştur. Toprak kaynakları
sınırlı olması nedeniyle, aynı alandan daha fazla ürün
elde etme imkânlarını aramamız gerekmektedir.
Birim alandan sağlanan verimin artırılması; birtakım
yeni buluşlar, kullanılan tohum, gübre, ilaç, sulama vb.
girdilerin miktarı ve kalitesinin artırılması ve tarımsal
bünye ile yakından ilgilidir. Tarımsal bünyedeki yapısal
bozukluklar, verimi azaltıcı tesirlerde bulunduğu gibi,
verimi artırıcı tedbirlerin alınmasını da engellemektedir.
Bu nedenle tarımsal bünyenin ıslah edilmesi hususu ön
plana çıkmaktadır.
• Tarımsal bünyenin ıslahı ile alınabilecek tedbirlerin
başlıcaları: Mülkiyet ve tasarruf rejiminin ıslahı, arazi
ıslahı, toprak muhafaza tedbirlerinin alınması, drenaj
ve sulama çalışmaları gibi tedbirlerdir. Bu tedbirler
demetinin tamamı geniş anlamda Arazi
Toplulaştırması veya Arazi Düzenlemesi adını
verdiğimiz hizmetler kapsamı dâhilinde
bulunmaktadır.
• 1. Nüfus artışı, miras, alım-satım, kiracılık, ortakçılık gibi
nedenlerle ortaya çıkan arazi parçalılığı ve dağınıklılığını
ortadan kaldırarak işletmelerin uygun büyüklüğe
getirmektedir.
• 2. Çok parçalı oluşun ortaya çıkardığı tarla sınırı, yol ve su
arklarından doğan arazi kayıplarını azaltmaktadır.
• 3. Küçük parsellerde, ekim esnasında tarla sınırına fazla
yaklaşılmama nedeniyle doğacak ürün kayıplarını
azaltmaktadır.
• 4. Toplulaştırmadan sonra, parseller daha büyük ve
şekilleri daha düzgün olduğundan, makineli tarım daha
kolay yapılmakta ve giderlerde önemli oranda azalmalar
olmaktadır.
• 5. Küçük parseller bir araya getirileceği için, işletme
merkezi ile parseller arasındaki uzaklık kısalmakta ve
buna bağlı olarak ulaşım giderleri azaldığından;
zaman, işçilik ve yakıttan tasarruf sağlanmaktadır.
• 6. Parsel sayısı azaldığı, şekilleri düzeldiği ve
büyüklükleri arttığı için; tohum, gübre, ilaç gibi
tarımsal girdiler, daha uygun bir düzeyde
kullanılmaktadır
• 7. Sulama projelerinin uygulanmasında; eski,
dağınık ve şekilsiz parsellerin sınırlarına bağlı kalma
zorunluluğu olmayacağından, yatırım giderlerinden
tasarruf sağlanmaktadır.
• 8. Her parselin yola ve kanala sınırı olacağından
sulama ve ulaşım randımanı artmaktadır.
• 9. Parsellerde müştereklikten doğan huzursuzluklar
giderilmektedir.
• 10. Köy sınırları sabit noktalara dayandırılarak,
köyler arasındaki sınır ihtilafları ortadan
kalkmaktadır.
• 11. Varsa, dağınık ve müşterek haldeki hazine
arazisi birleştirilerek dağıtıma hazır hale
getirilmektedir.
• 12. Kırsal alana yönelik olarak: Çevre koruma,
erozyonu önleme, ağaçlandırma, köy yenilemesi,
her türlü yolların planlaması, köy imar planlarının
yapılması, arazi kullanım planlarının hazırlanması
gibi tüm hizmetler; toplulaştırma projeleri ile
birlikte planlanıp uygulanabilmektedir.
• 13. Proje alanlarındaki sulama projeleri gibi kamu
yatırımları için gerekli araziler, proje alanına giren
parsellerden uygun şekilde kesinti yapılmak
suretiyle kamulaştırma yapılmaksızın
karşılanabilmektedir.
Arazi toplulaştırılması, sulama oranı ve
randımanını yükseltir.
Arazi toplulaştırması makineli tarımın
daha etkili tatbikine imkân sağlamaktadır.
•
ARAZİ DÜZENLEMEDEKİ BİLGİ ALTYAPISI
NASIL OLMALIDIR?
Batı Avrupa ülkelerinde arazi toplulaştırılmasına
daima özel kanunlarla başlanılmış ve uygulamalarda
kazanılan tecrübelerle bu kanunlar kısa aralıklarla
geliştirilmiştir. Her ülkenin kendi özellikleri ve
imkânlarına göre benimsediği özel kanun hükümleriyle
yürüttüğü arazi toplulaştırma uygulama programı ve
usulleri mevcuttur. Bunların ülkemizdeki şartlarla
mukayeseleri yapılmak suretiyle, kendi bünyemize en
uygun esas ve usullere ulaşmak, başka bir deyişle diğer
ülkelerde denenmiş olan toplulaştırma kanunu ve
usullerinden kazanılan tecrübeleri bünyemize
uydurmak gerekir.
• Ülkemizde arazi toplulaştırılmasının, kuruluş
kanunları içerisinde yer verilen bir kaç madde ile
çağdaş düzeyde uygulanması mümkün
görülmektedir. Bu sebeple toplulaştırmanın temel
görüş ve prensiplerini detaylı şekilde aksettirici esaslı
hükümleri ihtiva eden bir Arazi Toplulaştırma
Kanunu'na ve bunun uygulama detay ve metotlarını
belirleyen yönetmeliklere ihtiyaç duyulmaktadır.
• Avrupa Birliği ülkelerinde arazi bölünmüşlüğü
tarımsal araziler niteliklerine göre sınıflandırılarak
yapılmaktadır. Diğer yandan arazi toplulaştırılması
ile küçük arazileri birbirinden ayıran,
kullanılmayan arazi şeritleri azaltılarak bunların
da tarımda kullanılması sağlanmış oluyor.
Türkiye’de ise miras hukuku gereği araziler sürekli
olarak parçalanmaktadır. Herkes kendisine düşen
arazide isteğine göre ekim yapmakta bu ise hem
tarımdaki verimliliği düşürmekte hem de tarım
yapabilme maliyetlerini artırmaktadır.
• Parçalanma, tarım işletmelerini oluşturan
arazilerin parseller halinde değişik yerlere
dağılmış olduğunu ifade eder. Bu durum,
dünyanın her yerinde arazi kullanımının ve
tarımın başladığı andan itibaren ortaya
çıkmaya başlayan bir olgudur.
• Bizim de AB ülkelerinde olduğu gibi
arazilerimizi tarımsal niteliklerine göre
sınıflandırarak yapmamız gerekmektedir.
• Avrupa ülkelerinde toplu kırsal kalkınma projeleri
içinde toplulaştırma ile ulaşım durumu yeniden
düzenlenmiş, mesafeler kısalmış, zaman ve işgücü
kaybı büyük ölçüde önlenmiş ayrıca gelecekte
yapılacak düzenlemeler için arazi tahsisleri
yapılmıştır. Böylece toplu kırsal kalkınma projeleri
içerisinde arazi düzenlemesi, toplulaştırma ile
tüm kırsal alanlar arasındaki yaşam standartları
farkı en aza indirilmiştir.Ülkemizin de bu
yaklaşımdan yola çıkarak arazi düzenlemesinde
daha iyi yerlere geleceği şüphesizdir.
• Türkiye’de toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi
ve bu
kaynakların ekonomik şekilde tekniğine uygun
olarak kullanılmasını, Türk çiftçisinin
kalkınmasında en önemli etkenlerden birisi olarak
görülmektedir. Çağdaş tarımın uygulanmasında
sulama projeleri ile birlikte drenaj kanalları,
tesviye ve tarla içi yolların yapımı gibi hizmetlerin
tarım reformu ve arazi toplulaştırması ile birlikte
değerlendirilmesi, çevre ve doğanın korunması,
köylerin yenilenmesi, kamu yatırımlarında fiziki
tesisler için arsa temini, kırsal kalkınma hedefine
ulaşmadaki yegane yoldur.
• Ülkemizde arazi toplulaştırılmasının, kuruluş
kanunları içerisinde yer verilen bir kaç madde ile
çağdaş düzeyde uygulanması mümkün
görülmektedir. Bu sebeple toplulaştırmanın temel
görüş ve prensiplerini detaylı şekilde aksettirici esaslı
hükümleri ihtiva eden bir Arazi Toplulaştırma
Kanunu'na ve bunun uygulama detay ve metotlarını
belirleyen yönetmeliklere ihtiyaç duyulmaktadır.
• Bu bilgilerden yola çıkarak arazi düzenlemesinde
olması gereken özelliklerin neler olduğu konusunda
AB ülkelerini örnek almalıyız. Çünkü ülkemiz arazi
düzenleme konusunda daha çok başlardadır.
Halkımızı bilinçlendirerek sürdürülebilir bir arazi
düzenlemesi yapabiliriz.
TÜRKİYENİN ARAZİ TOPLULAŞTIRMA
UYGULAMALARININ DURUMU
• Ülkemizde, Mülga Toprak-Su teşkilatı ile Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü teşkilatı tarafından 1961–2003 yılları
arasında toplam 445.000 hektarlık bir alanda
toplulaştırma çalışması tamamlanmıştır.
• Ülkemizde ekonomik olarak sulanabileceği söylenen 8,5
milyon hektarlık tarım arazisinin bugün için fiilen
sulanan miktarı 4,7 milyon hektardır (% 55,3).
• Ülkemizde, 1961 yılından itibaren başlayan, arazi
toplulaştırma çalışmaları ile bu güne kadar 308.000
hektarı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce, 137.000
hektarı da Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olmak
üzere toplam 445.000 hektar alanda arazi
toplulaştırması çalışmaları tamamlanmıştır.
• Bu durum da; hali hazırda sulanan alanın sadece %
9 ‘unda ancak arazi toplulaştırması çalışmaları
gerçekleştirilebildiğimizi göstermektedir. Yani;
yapılacak daha çok işimiz var.
• Başarılı uygulamalar sonucunda, son yıllarda bazı
projelerde toplulaştırma oranları: % 75 ‘lere kadar
yükseltmiştir. Hatta bazı bölgelerde çiftçilerin bütün
parsellerini tek parselde toplama fikri gittikçe
yaygınlaşmaktadır.
Arazi Toplulaştırma öncesi ve sonrası.
• Belirtilen toplulaştırma tüzüğüne göre uygulanmalar
1973 yılına kadar devam etmiş, 1973 tarihinde, 1757
sayılı toprak ve Tarım reformu bölgesinin dışındaki
alanlarda, toplulaştırma çalışmaları bu kanuna göre,
1978 yılına kadar Toprak-Su Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülmüştür.
• 1978 de 1757 sayılı Toprak Tarım reformu kanunu iptal
edilince, yeniden eski mevzuata dönülmüştür. Aynı yıl
7/18231 sayılı arazi toplulaştırma tüzüğü yürürlüğe
girmiştir. Halen mülga olan kanuna dayalı bu tüzüğe
göre çalışmalar devam etmektedir
Mevcut tüzük ve yönetmeliklerin tâbi olduğu özel
arazi toplulaştırma kanunu olmadığından
projelemede ve uygulamada bir takım sorunlar
çıkmaktadır. Bu sorunlar çözülmediğinden çalışmalar
aksamakta, yatırım programları istenilen şekilde
yürütülememektedir.
Arazi toplulaştırmanın amacı çiftçiyi
toprağına bağlamaktır.
Toplulaştırma sonrası.
Toplulaştırma öncesi.
AB’DE TOPLULAŞTIRMAYA GENEL YAKLAŞIM
Avrupa ülkelerinde özellikle II. Dünya savaşından sonra giderek
artan bir hızda kırsal alanlardan kentlere doğru bir göç akımı
başlamıştır. Kırsal alanlardaki yaşam zorluğu ve toprak yetersizliği
nedeniyle kentleşme olgusu sanayileşme sürecine
girememiş,kentlerin çevresi aç ve yoksul insanların bulunduğu
mahalle ve semtlerle dolmuştur.Kırsal kalkınma sorunları Orta ve
Batı Avrupa ülkelerinde özellikle Almanya, Fransa Hollanda, İsviçre
ve Avusturya’da bu konuda yapılan çalışmalar oldukça başarılı
olmuştur. Bu ülkelerde toplu olarak kırsal kalkınma projeleri
genellikle kırsal alanlarda yaşayan çiftçi halkı ve onların
işletmelerini büyük ölçüde iyileştirerek dağınık parsellerin bir araya
getirilmesini sağlamıştır.
Böylece Avrupa’da kalkınma çalışmaları arazi
toplulaştırma çalışmalarına dayanan yol, su ve sulama ağına
bağlanarak işletmelerin verimleri birkaç kat artırılmıştır.
Avrupa ülkelerinde toplu olarak kırsal kalkınma projelerinde
ihtiyaç duyulan bayındırlık planlarında spor alanları,
rekreasyon alanları eğitim tesisi ve sosyal hizmet tesisleri
için gerekli alanlar toplulaştırma planları içerisinde
kamulaştırma yapılmadan gerçekleştirilmiştir.Böylece
bayındırlık planları kolayca uygulandığı gibi pratik ve yasal
bir yöntemle de gerekli araziler proje alanı içerisindeki
işletmelerden temin edilmiştir
BİR GARİP KEMERBURGAZ HİKAYESİ!
İmar planı iptal olunca…
Her şey 1997 yılında Eyüp Belediyesi
tarafından hazırlanan imar planının
“adaletsiz” olduğu gerekçesiyle yargı
tarafından iptal edilmesiyle başladı.
Bu eski imar planına göre, bölgedeki
taşınmaz sahipleri, arsa ve
arazilerinin yüzde 35’ini kamuya
bırakma zorunluluğu söz konusu.
İmar planı hazırlama yetkisine sahip
tüm belediyeler tarafından yapılan
bu uygulamada ayrılan araziye
“Düzenleme Ortaklık Payı” (DOP)
deniyor ve bu alanlar okul, hastane,
yeşil alan… vb. yapımında kullanıyor.
Ancak Kemerburgaz bölgesi imar
planını mahkemeye götüren bir
vatandaşın “Bazı arazilerden DOP
istenmemiş” iddiasını mahkemenin
haklı bularak imar planını iptal
Bitlisli Köylüler 2B'ye Yeniden
Düzenleme İstiyor
• Bitlis'in Güroymak ilçesine bağlı Gölbaşı beldesindeki
köylüler beldede bulunan 2B kapsamındaki 20 bin dönümlük
arazi ile ilgili yeni düzenleme yapılmasını istiyor.
• Bitlis'in Güroymak ilçesine bağlı Gölbaşı Beldesindeki
köylüler beldede bulunan 2B kapsamındaki 20 bin
dönümlük arazi ile ilgili yeni düzenleme yapılmasını istiyor.
• 2B kapsamına giren arazilerinin ölçüm ve dağıtımının tapu
ve kadastro müdürlüğünün 22 yıl önceki verilerine göre
yapıldığını iddia eden köylüler, yapılan bu uygulamanın
kendilerini mağdur ettiğini, yeniden düzenlenmesi
gerektiğini savunuyor. Yapılan yanlış uygulama ile 2B
kapsamındaki arazilerinin asıl hak sahipleri yerine hak
sahibi olmayan kişilere ve vefat etmiş olan bazı kişilerin
adına yapıldığını vurgulayan köylüler, yetkililerden sorunun
çözümü konusunda destek bekliyor.
Diyarbakır Lice'de 17 bin 900 dönüm
arazi gasp edildi!
Işık kardeşlerin 1890 yılından beri tapulu 17
bin 900 dönümlük toprakları 15 Ekim 2012'de
sonuçlanan kadastro çalışmaları sırasında
köylülere dağıltıldı...
• Diyarbakır Lice'de Dilaviz Işık ve Uğur Işık kardeşlerin 1890
yılından beri kendilerine ait tapulu 17 bin 900 dönümlük
arazilerinin gasp edildiğini iddia ederek dava açtılar. Bir
yıldır arazilerini almak için çabalayan Işık kardeşler, yasal
tapularına, vergi kayıtlarına, kroki-haritalarına, vergi
kayıtlarına ve devletten alınan gelir desteği belgelerine
rağmen bütün topraklarının köylülere dağıtıldığını
söylediler. Bu kadastro çalışmaları sırsında kendilerine hiç
bir şekilde arazinin yazılmadığını belirten kardeşler 1890
yılından beri toprakların kendilerine ait olduğunu söylediler.
Kardeşler, aynı zamanda muhtarın kendi arazilerinin 5 bin
dönümlük kısmının kendi üzerine aldığını vurguladılar.
Kardeşler, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'ne dilekçe
verdiklerini fakat 16 ay cevap alamadıklarını söylüyorlar.
Arazi toplulaştırması 7 yılda
tamamlanacak
Tarım Reformu Genel Müdürü Gürsel
Küsek, Türkiye genelinde 14 milyon hektar
toplulaştırma ihtiyacı olan alanın
bulunduğunu belirterek, ''7 yılda arazi
toplulaştırma çalışmalarını tamamlamayı
hedefliyoruz'' dedi.
• Tarım Reformu Genel Müdürü Gürsel Küsek yaptığı açıklamada,
Türkiye genelinde 14 milyon hektar toplulaştırma ihtiyacı olan
alanın bulunduğunu ifade ederek, 2012 yılı sonu itibariyle kabaca 4
milyon hektar alanda Arazi toplulaştırması tamamlanmış olacağını
söyledi.
• Geriye kalan 10 milyon hektarın 2 milyon hektarının gelecekte
sulamaya açılacağını, 4 milyon hektarın geçmişte sulamaya açıldığını
ve geriye kalan 4 milyon hektarda da kuru Tarım yapıldığını anlatan
Küsek, ''Önümüzdeki yıllarda 5,5 milyon hektar kuru tarım
alanlarından, 4 milyon hektar sulamaya açılmış olan tarım
alanlarından, 2 milyon alan da sulamaya açılacak tarım alanlarında
toplulaştırmanın tamamlanması gerekiyor'' diye konuştu.
• Yılda 1 milyon hektar alanda toplulaştırma yapmanın hedeflendiğini
belirten Küsek, 10 yılda tamamlanması planlanan
Türkiye'deki Arazi toplulaştırma çalışmalarını 7 yılda tamamlamaya
çalışacaklarını kaydetti.