ETKİLİ İLETİŞİM - turgutlu özel güvenlik okulu

Download Report

Transcript ETKİLİ İLETİŞİM - turgutlu özel güvenlik okulu

TURGUTLU ÖZEL GÜVENLİK
ETKİLİ İLETİŞİM DERSİ
NEDEN ETKİLİ İLETİŞİM ÖNEMLİ?
Düşündüğünüz,
Söylemek istediğiniz,
Söylediğinizi sandığınız,
Söylediğiniz,
Karşınızdakinin duymak istediği,
Duyduğu,
Anlamak istediği,
Anladığını sandığı,
Anladığı arasında farklar vardır.
Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal
vardır.
İLETİŞİM NEDİR?
İletişim, Latince kökenli "communication' Sözcüğünün karşılığıdır.
Bilgi üretme, aktarma, anlamlandırma sürecine "iletişim" denir.
Tüm iletişim etkileşimleri benzerlik ya da farklılığa dayanarak, eşit ya
da eşit olmayan ilişkileri içinde yer alır.
Aynı sosyal ortamda birbirini algılayan kişilerin iletişim kurmamaları
imkansızdır.
İletişim sürecidir bütündür.
Her iletişim faaliyetinin bir "içerik" bir de "ilişki" olmak üzere iki
boyutu vardır.
İnsanlar genellikle bir ihtiyacını karşılamak için iletişimde bulunurlar.
Bunun yanında şu nedenlerin de iletişim kurmada etkili olduğu
söylenebilir:
1. Tanıma: insanlar daha önceden tanıdığı kişilerle daha kolay
iletişimde bulunurlar.
2. Zorunluluk: bazen bazı işlerimizi görmek için bazı insanlarla
iletişim kurmak zorunluluğu doğar.
3. Çekici bulma (kaynak çekiciliği): kaynak ile alıcı arasında genelde
paylaşılan benzerlikler ne denli çok olursa
çekicilik de o denli artmaktadır.
"Araştırmalar, özellikle ideolojik benzerliklerin kaynağın çekiciliğini ve
etkililiğini artırdığını göstermektedir"
İLETİŞİM SÜRECİ ÖĞELERİ
Kaynağın güvenilirliği
Alıcının verilen bir mesajdaki sonuçları kabul etmesi bir ölçüde
alıcının kaynağın güvenilirliğine ilişkin algısına bağlıdır. Kaynak
güvenilirliği kaynağın sürekli bir özelliği değildir, daha çok alıcının
kaynağa yüklediği bir özelliktir.
Araştırmalar yüksek güvenilirliği olan kaynakların düşük güvenilirliği
olan kaynaklardan daha çok ikna etkilerinin » bulunduğunu
göstermektedir“
İLETİŞİMİN AMAÇLARI
Verdiğimiz mesajın alınması,
Verdiğimiz mesajın kabul edilmesi,
Verdiğimiz mesajın anlaşılması,
Mesaj alanda bir davranış veya durum değişikliği olmasıdır.
İLETİŞİM NE ANLAMA GELİR?
Söyledim, duydu anlamına gelmez
Duydu, doğru anladı anlamına gelmez
Anladı, hak verdi anlamına gelmez
Hak verdi, inandı anlamına gelmez
İnandı uyguladı anlamına gelmez
Uyguladı sürdürecek anlamına gelmez
Toplumsal sorunların demokratik çözümü için, iletişimde bilgi akışı iki
yönlü olmalıdır.
ENFORMASYON BAZEN İLETİŞİME DÖNÜŞÜR; BAZEN DE
DÖNÜŞMEZ
Örnek: bir evin penceresindeki "kiralık 3 oda* ilânını yalnızca okuyup
geçerseniz, bu uyarıcı sizin için bir enformasyon olmakla kalır.
ev sahibiyle yüz yüze ya da telefonla konuşmanız durumunda ise
iletişim ortaya çıkar.
İLETİŞİM ÇEŞİTLERİ
Paralel iletişim
Çapraz iletişim
Örtülü iletişim
Bir insanın ilişkilerinin niteliği, o insanın yaşamının kalitesini belirler.
İletim sorunlarını çözmeden doyumlu bir yaşam sürdürmek
olanaksızdır.
Sorunlarının çözümü, iyi niyete ve bu sorunların altında yatan psikososyal süreçlerin bilinmesine bağlıdır.
İLETİŞİMİ NE ETKİLER?
İletişimde bulunulan kişilere bağlı özellikler (yaş cinsiyet, sosyal
mevki,...)
iletişimin içinde oluştuğu ortamın sosyal özellikleri (resmi mi? Samimi
mi?...)
İletişimin içinde oluştuğu ortamın fiziksel özellikleri (ısı, ışık, insan
sayısı, gürültü...)
GÜRÜLTÜ
İletişim sürecinde değiş tokuş edilen iletilerde kaynak ve hedef
tarafından gönderilmemiş, istenmeyen herhangi bir işaret ya da kod
açma sürecinin gerçekleşmesini engelleyen herhangi bir şey.
GÜRÜLTÜNÜN TÜRLERİ
1. Fizyolojik gürültü: (radyoda, telefonda parazitler, silinmiş yazı,
konuşmaları bastıran çocuk ağlamaları...)
2. Fizyo-nörolojik gürültü: (işitme, görme, konuşma bozukluğu, açlık,
yorgunluk,...)
3. Psikolojik gürültü: (şiddetli heyecan, korku, kaynağa veya hedefe
ilişkin olumsuz tutumlar, önyargılar...) 4. Toplumsal-kültürel gürültü:
(tarafların bilgi düzeyleri, kültürel çevre farklılıkları,...)
İLETİŞİM TÜRLERİ
Kişi-içi iletişim ve çatışma.
Kişiler arası iletişim ve çatışma.
Örgüt-içi iletişim ve çatışma
Kitle iletişimi ve çatışma
KİŞİ-İÇİ İLETİŞİM VE ÇATIŞMA
Bir insanın düşünmesi, duygulanması, kişisel ihtiyaçlarının farkına
varması, iç gözlem yapması, rüya görerek kendi içinden mesaj
alması ya da kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesi
bir iç iletişimdir.
Sahip olduğu bilgiye/tutuma aykırı bir davranışta bulunan kişi, bilişsel
çelişkiye düşer (rahatsız olur). Bu çelişkiden kurtulabilmek için şu
üç yoldan birisine yönelir:
Davranışını değiştirmek
Tutumunu değiştirmek ya da yeni bilgiler edinmek
Psikolojik savunma mekanizmalarından birini kullanmak (mantığa
bürüme, telafi(giderim), yansıtma, özdeşim
kurma, ters tepki oluşturma)
ÖRNEK:
Sigara-kanser ilişkisini bilen ve günde üç paket sigara içen birisi
bilişsel çelişkiye düşer. Kendince haklı bir mantığa bürünerek;
"Sigara stresimi azaltıyor"
"Atın ölümü arpadan olsun”
KİŞİLERARASI İLETİŞİM ve ÇATIŞMA
Aralarında zaman ve mekan birliği olan: kaynağını ve hedefini
insanların oluşturduğu iletişimlere "kişiler arası iletişim" ya da
"soysal iletişim / etkileşim" adı verilir.
Toplumların yaşam ve düşünce biçimleri değiştikçe, sözlü ve
sözsüz iletişim biçimleri de değişmeye başlar 196O'lı yıllarda
büyüklerin yanında sigara içilmezdi 17.yy. kıyafetlerle günümüz
giyim modası farklıdır
İsteyerek, farkında olarak yaptığımız konuşmalara "niyet
edilmiş dil davranışı" adı verilir. Konuşurken dilimizin sürçmesi
ise, niyet edilmemiş dil davranışlarına örnektir.
 Konuşurken farkında olmadan ses tonumuz alçalıp
yükseliyorsa, ya da sesimiz titriyorsa, bu durumda niyet
edilmemiş dil-ötesi davranışlar söz konusudur.
Sözsüz iletişimin özellikleri:
Çift anlamlıdır. "Söylemediklerimiz söylediklerimizden daha
etkilidir."
Belirsizdir.
Sözsüz iletişim beden dili ve ses, bütün öğeleri (tonlama, vurgu
vb.) Aracılığıyla gerçekleşir.
Sözsüz mesajlar, konuşma ve yazı diline göre daha evrensel
sayılırlar.
Sevinç, korku öfke sesinizin yükselmesine; üzüntü, yorgunluk,
düş kırıklığı sesinizin alçalmasına neden olur.
Mutluluk, korku, öfke, şaşkınlık, üzüntü ve tiksinti duygulan ile
ilgili bu hareketler hemen hemen tüm insanlarda ortaktır.
BEDEN DİLİ
Dış görünüşümüz, davranışlarımız, dokunuşumuzu, zamanı ve
mekanı kullanışımız bir tür sözsüz iletişimin kaynakları olarak
tanımlanır.
Bunlar iletişimin en ilkel toplumsal davranışı olarak bilinen
BEDEN DİLİDİR.
Genel olarak iletişimde;
Bilgiyi ifade de %7 oranında gerçek sözcükler.
Duygu ve davranışları ifadede % 38 oranında sesimizin tonu,
Duygu ve davranışları ifadede %55 oranında sözlü olmayan
iletişim (sözsüz iletişim) rol oynamaktadır.
Erkekler sözlü iletişime daha çok önem verirlerken, kadınlar
için sözsüz iletişimi de kapsayan iletişimin görsel yönü
önemlidir.
Esas olarak anlatıma katkıda bulunmayan ve kendiliğinden
(refleks olarak) ortaya çıkan hareketlere ikincil jest ve mimik
denir.
Esas jest ve mimikler; biyolojik kökenli ve temel duyguları dile
getiren "anlatım jest ve mimikleri", gelenek ve göreneklere göre
olması gereken davranışların oluşturduğu "toplumsal jest ve
mimikler" ve bir öykünmeyi ya da “tanımlamayı yansıtan mimik
ve JESTLER” OLARAK ÜÇE AYRILIR.
BAŞ HAREKETLERİ
İletişimin en önemli dinamiklerinden birisi baş hareketleridir.
Dinleme hadisesine anlam katan baş hareketidir.
GÖZ İLİŞKİSİ
Konuşurken kişilerle göz teması kuran kişi, hem kendine
güvenini gösterir, hem de çevresindekilerin konu ile ilgilerini
korumalarını sağlar.
Ayrıca göz temasının süresi de önem taşır konuşmanın süresinin
%60 ile 75'i göz teması için önerilen süredir. Bakışlar statüyü
belirler. Az bakan çok önemlidir. Unvan büyüdükçe göz teması o
oranda azalır.
BEDENSEL TEMAS
Tokalaşmak, ilk kez karşılaşan iki insanın yaptığı ilk bedensel
temastır.
Karşımızdakinin dostluğunun bizim için özel bir önemi
olduğunu göstermek istediğimizde, elini avuçlarımızın arasına
alarak sıkarız
Birisinin elini öpüp başımıza koyduğumuzda, onun bizden
büyük/üstün olduğunu kabul ettiğimizi gösteririz.
El sıkıştığımızda, karşımızdakini kendimize en azından bir
ölçüde eşit kabul ettiğimizi göstermiş oluruz
ELLERİN KONUMU SİZİN KİŞİ YA DA KONU HAKKINDA
DÜŞÜNCELERİNİZİ AÇIĞA ÇIKARIR
 Dua eder gibi eller, insanlara açık ve güven verici olduğunuzun
bir ifadesidir.
 Tersi, yani ellerinizin aşağı bakması ya hükmetmek isteğinizi
ya da karşı koyma durumunuzu açığa çıkarır.
DİNLERKEN DE ELLERİN DURUSU ÇEŞİTLİ ANLAMLAR TAŞIR
 Çeneyi tutmak, şakağa işaret parmağın konması iyi
dinlediğinizin bir ifadesidir.
 Yine işaret parmağın, ileriye doğru hareketsiz bakması bir hedef
göstermek anlamını taşırken,
 Aşağı-yukarı sallanması bir tehdit içerir.
MEKÂN KULLANIMI
İnsanlar kendi çevresinde oluşturdukları boş mekanlar yoluyla
da iletişimde bulunurlar.
İster yüz yüze iletişimde ister bir toplulukla kurulan iletişim
sürecinde olsun her iki tarafın kurduğu uzaklık duygusal
düzeyde önemli bir belirleyicidir.
0–46 cm. Kişilerin mahrem alanı,(aile fertleri, duygusal ilişki
yaşayan kişilerin girmesine)
46–120 cm. Kişisel alan, (kişinin çok yakınlarının sevdiklerinin
girmesine izin verdikleri şahsi mesafedir)
120–350 cm. Sosyal alan (arkadaş ve dost çevresinin girebildiği
alan)
3,5 m.den daha fazla olan mesafe genel alan olarak
adlandırılmaktadır, (paylaşımın zorunlu olduğu tanımadığımız kişilerle
olan mesafe)
Mesafeli durma görünürde güçlü kişiye saygı anlamı taşır
Araç ve mekân kullanımı güç gösterme yollarından birisidir
Önde yürümek Yüksek statünün işaretidir.
ARAÇ KULLANIMI
Araç ve mekân kullanımı yoluyla statü belirlemek mümkündür
Büyük masalar, yöneticilik ve iktidar oyunlarını oynayanların en çok
sevdikleri masalardır
Yuvarlak masalar, katılımın en çok sağlandığı, masalardır. Statü
azalır iletişim artar.
OTURMA DÜZENİ
Karsı Karsıya Oturmak
Rekabeti ifade eder. Bu nedenle insanlarla uzlaşmayı zorlaştıran
oturma düzenidir.
Amirce bir oturuş biçimidir. Verilecek emrin şiddetini arttırır
Dik Acı İle Oturmak
İşbirliği sağlamak için idealdir.
 Demokratik oturma düzeni olarak da adlandırılır.
Kişi; masanın koruyucu özelliğinden yararlanarak rahat eder,
karşısında büyük baskı hissetmeden görüşlerinin bildirir.
Yanyana Oturmak
 YANYANA OTURAN ve HAFİF BİRBİRLERİNE DÖNÜK OLAN İKİ
KİŞ, BÜYÜK İHTİMALLE BİR PROBLEME KARŞI ORTAK YAKLAŞIM
İÇİNDEDİR
 İŞBİRLİĞİ ve OLUMLU DUYGULAR EN ÜST SEVİYEDEDİR,
KARŞI TARAFI İKNA EDEBİLMEK KOLAYLAŞIR.
Çapraz Oturmak
İNSAN İLGİ DUYMADIKLARI ve İLİŞKİ KURMAK
İSTEMEDİKLERİ KİŞİLERLE ÇAPRAZ ve MÜMKÜN OLDUĞUNCA
UZAK OTURULAR.
KOLLAR DA İNSANLARIN DÜŞÜNCELERİNİ DIŞA VURURLAR.
KOLLARIN DURUSU İNSANIN İC İFADESİDİR Eğer kollar merkez yani
göğüs üstünde birleştirilmişse çoğunlukla savunma anlamına gelir.
Dışarıdan gelecek saldırılara kendimizi kapatırız.
Ellerin Kenetli Olması
Bir hoşnutsuzluk söz konusudur veya hoşnutsuzluğun habercisidir.
Kol kavuştururken
Yumruklar sıkılmışsa, tehdit ile birlikte tartışmaya hazır bir savunma;
Dört parmak koltuk altında başparmaklar dışarıda ise "savunmadayım
ama her an saldırabilirim" anlamı çıkarılabilir.
KOL KAVUŞTURURKEN
Eller kolları sıkıca kavramışsa, "bu defansı zor aşarsın"
GİZLİ KOL KAVUŞTURMA ENGELLERİ
SİNİRLİLİK ve GERGİNLİĞİ AZALTMAK İÇİN YAPILAN HAREKETLER
Yine kolların belin iki yanına konması, savaş baltalarının topraktan çıktığı
anlamını taşır.
Hele eşiniz böyle bir pozisyondaysa uzaklaşmanızda büyük yarar var.
ELLERİN ÖNDE BİRLEŞİK OLMASI
Bir teslimiyet ve her denilene razı bir hal söz konusudur.
ELLERİN ARKADA BİRLEŞİK OLMASI
Kendine güven söz konusudur. Bir şey saklanmadığı ve mücadeleye
hazır olduğumuzu gösterir.
ELİN ARKADA KOLDAN TUTUSU
Kendine güven söz konusudur. Gittikçe artan bir olumsuzluk vardır.
OTURUŞ VE BACAK DURUŞLARI. BEDEN DİLİNİN DİĞER İFADE
HARFLERİDİR
Bir bacağın diğerinin üstüne, öne uzatılarak yere paralel olarak
konulması bir üstünlük ve meydan okuma anlamı taşır.
Ayakların çapraz atılması, bir huzursuzluk işaretidir.
Yine ayakların arkaya doğru üst üste konulması, güvensizlik işaretidir.
AYAKTA VE OTURURKEN ELLER YANDA
Ayakta ve otururken uygun dinleme pozisyonu, (iletişime açık)
KOLLAR YANDA veya EL BELDE
Bir saldırı hazırlığının ve mücadeleye hazır olmanın habercisidir.
BACAK BACAK ÜZERİNE ATMA
Bacak bacak üstüne atma bir kapalılık ifadesidir. Ancak bunun da 4 şekli
vardır.
AYAKLAR YANA VEYA ÇAPRAZ Saklanan bir sorun olduğunu gösterir.
VE YALAN!!!...
İnsanlar yalan söylerken, bedenlerinde terleme, kızarma, kekeleme
gibi istemsiz değişiklikler olur.
Yalan söyleyen kişi anlattığı konuyu gereğinden fazla uzatır.
 Yalan söyleyen kişilerin elleri saklama kaygısı ile ya önde ya da
arkada kenetlenir.
 Ayrıca gözler, genellikle aşağıya kayar.
 Yalan söyleyen kişinin göz bebekleri küçülür.
 Bununla birlikte yine eller, yüz üzerinde tedirginlikle dolaşır.
Erkekler genellikle gözleri ile oynarken; kadınlar, elleri ile burunlarının
çevresine dokunurlar.
Yine erkekler yalan söylerlerken kravat ya da gömlek yakaları ile
oynarlar.
 Yalan söyleyen kişi, konuşurken daha çok hareket eder; özellikle
otururken bir öne bir arkaya sallanıp sürekli duruş değiştirir.
ÖRGÜT İÇİ İLETİŞİM ve ÇATIŞMA
 Örgüt, iş ve işlev bölümü yaparak, bir otorite hiyerarşisi içinde,
ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş insanların
faaliyetlerinin koordinasyonudur.
 Örgüt içinde en çok rastlanan çatışmalar
 Rol çatışmaları (grup içinde belli bir pozisyonda bulunan
kişiden beklenen davranış çatışması
 Ast-üst ilişkilerinden doğan çatışmalardır
KİTLE İLETİŞİMİ ve ÇATIŞMA
Birtakım bilgilerin/sembollerin, geniş insan topluluklarına iletilmesi ve
bu insanlar tarafından yorumlanması sürecine "kitle iletişimi" adı
verilir.
Kitle iletişiminde, kaynak ile hedef arasındaki kanallara ise "kitle
iletişim araçları" adı verilir. İlgili kaynaklarda "kitle iletişim araçları"
denildiğinde genellikle, radyo, televizyon, gazete, dergi ve benzeri
yayınlar kastedilmektedir.
Kitle İletişimin 4 Temel İşlevi
1. Haber işlevi
2. Yönetime katılma işlevi
3. Öğretici işlev
4. Eğlendirme işlevi
Kitle İletişimin Ortaya Çıkardığı
Bazı Sorunlar
1. Kişi iletişim kaynaklarının
etkisi altında kalabilir
2. Propaganda etkisi
3. Topluma yabancılaşma
ETKİN İLETİŞİMİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
İLETİŞİMİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
1. Korkular
2. Ön kabuller
3. Duyarsızlık
4. İsim takmak/alay etmek
5. Kararsızlık
6. Alınganlık (kişileştirme)
7. Ben-merkezcilik
8. Kutuplaştırma
9. Değiştirme gayreti
10. Aşırı fedakârlık
11. Keşkecilik
1.KORKUNUN NEDENLERİ
a. Baskı dolu çocukluk yaşamı: baskı ve şiddet ortamında çocuk
kendine güvenini kaybeder
b.Sürekli stres ve hastalıklar
c.Asosyal bir iş ortamı: bazı işler veya iş ortamları insanları toplumdan
uzak tutar. Sürekli bilgisayar başında
olanlar dış dünyadan koparlar.
d.Başarısızlık inancı: bu inanç zihinde yer etmemelidir. İnsan "ben
başarısızım" hükmünü alt bilincine
yerleştirmemelidir.
e. Söylenecek bir sözün olmaması: bilmiyorsanız konuşamazsızın.
Düşüncelerinizden emin değilseniz konuşmaya cesaret edemezsiniz.
2.ÖNKABULLER
 Belli bir durumun ya da belli bir özelliğin, her yerde, herkes için
geçerli olduğunu düşünmek, genelleme yapmaktır.
Genelleme yapan kişiler, bütün ile parça arasındaki farklılığı gözden
kaçırırlar.
 "herkes, her zaman, daima, asla" gibi sözcükleri pek severler.
Önyargıları ve genellemeleri olan insanlar başkalarının söylediklerini
duymazlar; sadece kendi kafasındaki yargılara uygun olan sözleri
duyarlar.
3.DUYARSIZLIK
Başkalarının duygu ve düşüncelerini dikkate almalıyız. Sadece kendi
işimize odaklanır iletişim kurduğumuz insanların duygu ve
düşüncelerine duyarsız kalırsak aramızdaki iletişim bundan etkilenir.
4.İSİM TAKMAK/ALAY ETMEK
 İnsanların benlik imajları üzerinde olumsuz etki yapar.
Kişisel gelişmeyi olumsuz etkiler.
Kendisine isim takılan kişi bunu direkt olarak belli etmese de bundan
rahatsız olur. Bazen bireyin kendine olan güvenini kaybettirir
5.ALINGANLIK/KİŞİSELLEŞTİRME
EĞER BİR İNSAN, ASLINDA HİÇBİR ETKİSİ OLMADIĞI HALDE,
BAŞKALARININ uğradığı sıkıntılardan, ortaya çıkan sorunlardan
kendini sorumlu tutuyorsa, kişiselleştiriyor, üzerine alınıyor demektir.
Kişiselleştirmede, kendi kendini suçlama söz konusudur.
Kişiselleştirmeyi arttıran en önemli faktörlerden birisi de "imalı
iletişimdir".
6. BEN MERKEZCİLİK
 Her konuda kendini öne çıkarma, sürekli kendinden bahsetme,
hep kendisi hakkında konuşma ve öteki insanlardan daha önemli
ve değerli olduğunu ön plana çıkarma haline benmerkezcilik denir.
 Unutmayın iletişim her iki tarafın karşılıklı yer aldığı bir süreçtir.
7.KAR ARSIZLIK
 Her zaman kendinizden emin olun, kararsız kalmayın.
 Kendisinden emin olmayan kişi düşüncelerini ifade etmekte zorlanır
ve anlamak istediklerini de anlatamaz.
 İletişim kurmadan önce mesajı iyi hazırlanmalıdır.
8.KUTUPLAŞTIRMA
Belli bir olayı kutuplaştıran kişi, bu olayı ya siyah ya beyaz algılar.
Çünkü kutuplaşmada "gri" yoktur, "kısmen" yoktur.
9.DEĞİŞTİRME GAYRETİ
 Çevremizdeki insanların bizim gibi düşünmelerini, bizim
istediklerimizi kendi isteklerimiymiş gibi yapmalarını istediğimizde,
onları değiştirmeye çalışıyoruz demektir.
 Çevrelerini değiştirme gayreti içinde olanlar, başkalarını
değiştirmeye hakları olduklarını düşündükleri halde, kendileri değişime
direnç gösterirler.
10. AŞIRI FEDEKARLIK
 Değiştirme gayretinin tam tersidir. Aşırı fedakarlık edenler kendi
isteklerini bir kenara bırakarak, başkalarının onlardan istediği gibi
davranmaya çalışırlar.
 Aşırı fedakâr kişiler, çevrelerinde uyumlu oldukları izlenimi bıraksalar
da, yüzeydeki bu uyumluluk, günü geldiğinde bir takım patlamalara,
çatışmalara yol açabilir.
11.KESKECİLİK
 Geçmişte yaşadığımız bir takım olayları zaman zaman hatırlayıp
pişmanlık duymaya "keşkecilik" denir.
 Bugünümüzü çalan iki hırsız vardır: birisi, geçmişe ilişkin
pişmanlıklarımız, diğeri ise, geleceğe ilişkin kaygılarımızda. Bunlar
bugünümüzü alıp götürür.
NASIL DİNLİYORUZ?
İLETİŞİMİN TEMEL BECERİLERİ
Görünüşte dinleme
Tuzak kurucu dinleyici
1. Karşımızdakini dinlemek,
Seçerek dinleme
2. Kendini tanımak,
Duygusal yönden saplanmış
dinleyici
3. Kendini açmak,
Savunucu dinleyici
4. Kendini doğru ifade etmek.
Yüzeysel dinleyici
Aktif dinleyici
1-KARSIMIZDAKİNİ DİNLEMEK
 İletişim çatışmalarının çoğu karşımızdakinin göndermiş olduğu
mesajı doğru olarak algılamamamızdan kaynaklanır.
 Kişileri önyargıdan uzak etkin bir şekilde dinlemeliyiz.
 Etkin dinleyici olmak; karşıdakinin duygularını anlayabilmek,
tanımlayabilmek, onlara zamanında yanıt verebilmek ve onları
kendi sözcükleriyle tekrarlayarak konuşanın onayını almaktır
İŞİTMEK ve DİNLEMEK
 İşitme ile dinleme birbirleriyle ilişkili, ancak birbirlerinden ayrı
eylemlerdir.
 İşitme fizyolojik, dinleme ise psikolojik bir süreçtir.
 Fizyolojik olarak, işitme; ses dalgalarının dış kulaktan kulak
zarına iletildiği, orta kulakta mekanik titreşimlere; iç kulakta da
beyine giden sinir akımlarına dönüştüğü bir süreçtir.
 Dinleme adı verilen psikolojik süreç, bireyin, seslerin ve konuşma
örüntülerinin farkında olmasıyla ve onlara dikkatini vermesiyle
başlar. Belli işitsel işaretleri tanıması ve hatırlamasıyla sürer ve
anlamlandırmasına son bulur.
2.KENDİNİ TANIMAK
 Kendinin farkında olan insan, kendini keşfeder, olumlu
yönlerini keskinleştirir, olumsuz yönlerini olumluya çevirir.
 İnsan hem kendini hem de bütün engelleri aşabilecek iç
kaynaklara sahiptir. Yeter ki; insan kendisini ve iç kaynaklarını
tanısın, amacını ve hedeflerini belirlesin, gerçekleştirmek için
de gerekli gayreti sarf etsin.
 Kendini tanıyan kimse, dış dünyadaki olayların ve ic
dünyasında oluşan olayların çoğu kez farkındadır.
 Bu tür biri, çevresindeki kişilerin kendisini nasıl etkilediğinin
farkında olduğu kadar, kendisinin çevresindekileri nasıl
etkileyeceğini de bilir.
 Böylece kendi yaşamını yönetebilme olanağına kavuşmuş olur.
3.KENDİNİ AÇMAK
 Kişinin kendini değerlendirmesi ve kendini karşısındakine doğru
anlatmak için özel bir çaba göstermesi gerekir.
4.KENDİNİ DOĞRU İFADE ETMEK
 Kendini ifade etme sürecinde dinleyicinin kim olduğunu özelliklerini ve
kapasitesini bilmeniz çok önemlidir.
 Konu dinleyicinin ilgisini çekmelidir.
 Peşin yargı ve hükümlere yol açacak konulardan kesinlikle
kaçınılmalı, mesaj önceden iyi hazırlanmalıdır.
İLETİŞİM KURMADA TEMEL İLKELER
1. Konuyu çok iyi bilmek, (iyi planlama)
2. Dinleyenlerin bilgi birikimine dikkat etmek, (seviyeye dikkat)
3. Konuyu açık ve yalın olarak anlatmak, (açık olma)
4. Dinleyenin davranışına ve zamanına dikkat etmek, (zamanlama)
5. Olumlu düşünme ve davranma, (olumlu olma)
6. Soğukkanlı, sakin, nazik ve sabırlı olmak (sakin olma)
7. Gereksiz eleştirilerden kaçınmak, (hoşgörü)
8. Bir yerde birleşmeyi bilmek, (orta noktayı bulma)
Cevap Verirken;
Mümkün olduğunca kısa, anlaşılır ve net cevaplar verilmelidir.
Çok kısa cevaplar doyurucu olmayabilir, o zaman tekrar soruya muhatap olabiliriz.
Cevap olduğundan uzun olursa kişi bizi dinlemekten sıkılabilir.
İLETİŞİMİN PÜF NOKTALARI
ETKİN İFADENİN KURALLARI
NE SÖYLEMEK İSTİYORSANIZ
1. Bunu dolaysız ifade edin
2. Bunu hemen ifade edin
3. Bunu açıkça ifade edin
4. Bunu dürüstlükle ifade edin
5.Karşınızdakini incitmeden söyleyin
Soru Sorarken;
Açık uçlu sorular sorulmalıdır
Karşı güdümlü soruları kullanılmamalı
Vücut diliniz sorunuzu desteklemelidir
KENDİNDEN EMİN KONUŞMAK
 Kendinizi ifade ederken haklı olduğumuz konularda
açıklamalarda yaparken vücudumuz dik, sesimiz güçlü, gözlerimiz
karşımızdaki insanın gözlerinin içine bakmalıdır.
 Yavaş yavaş, normal konuşma hızından daha yavaş bir şekilde
konuşun;
 Konuşurken etrafı kurcalamayın, kollarınız iki yanınızda olsun
ellerinizi çevredeki eşyalardan uzak tutun.
 Soruyu kendi lehinize kullanın; soruyu tekrar ederek zaman
kazanın gerginliği azaltın.
 Karşınızdaki kişiye fikir ayrılığınızı yumuşak bir dille, açıkça
ifade edin;
 Karşınızdakinden kendisini daha açık ifade etmesini talep edin;
 Neden sorun;
 Fikirlerinizi aşırı derecede savunmaktan kaçının
 Tekrardan kaçınmayı öğrenin;
 Duygu ve düşüncelerinizi ifade etme yeteneği kazanın;
 Kendiniz hakkında konuşabilin;
 Konuşma başlatın;
 Uyumlu iletişim içinde olun
ELEŞTİRİ SANATI ve ELEŞTİRİ KURALLARI
 Ancak eleştiriler hakaret boyutuna taşınmamak iletişim güçlendirmelidir.
 Eleştiri kişiliğe yönelik değil, davranışa yönelik yapılmalıdır.
 Kesinlikle genellemelerden sakınılmalıdır.
 Eleştirinin yapılacağı zaman ve mekân iyi seçilmelidir.
 Eleştiri yapılacak kişinin içinde bulunduğu duygusal zaman
ayarlanmalıdır.
HAYIR DİYEBİLMEK "NEDEN HAYIR DİYEMEYİZ ?"
 İnsanlar, iletişim bağı içerisinde olduğu kişilerle arasının bozulmasını
istemez aksine onların kendisine bakış açısının olumlu olmasını ister.
 İçinde yaşadığımız sosyal çevre tarafından dışlanan bir durumda olmak
istemediğimiz için hayır diyemeyiz.
 Diğer kişilerin duygularını incitme duygusu
 Terk edilme ve ayrılma korkusu.
 Bir başkasına tamamen bağımlı olma isteği
 Bir başkasının öfkesinden korkma
 Mahcup duruma düşürülme korkusu
 Kötü ve bencil bulunma korkusu
"Kısacası Hayır Diyebilmek, Kendi Hayatımızın İplerini Elimize Almak
Demektir."
SAVUNUCULUK İLETİŞİMİ MAHVEDER!!!
SAVUNUCU İLETİŞİM
Yargılayıcı Tutum
Denetlemeye Yönelik Tutum
Belli Bir Strateji İzleyen Planlı Tutum
Aldırmaz, Umursamaz Tutum
Üstünlük Belirten Tutum
Kesin Tutum
AÇIK İLETİŞİM
Tanıtıcı Tutum
Soruna Yönelik Tutum
Plansız Kendiliğinden Oluşan Tutum
Anlayış, Duygusal Yakınlık Gösteren Tutum
Eşitlik Belirten Tutum
Denemeci Tutum
EMPATİ
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun
duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.
EMPATİNİN TEMEL ÖĞELERİ
 Empati kuracak kişi, kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun
bakış açısıyla bakmalıdır
 Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve
düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir
 Empati tanımındaki son öğe ise, empati kuran kişinin zihninde oluşan
empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır
EMPATİ SEMPATİ FARKLILIĞI
Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve
düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati
duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz ya da seviniriz. Empati kurduğumuzda ise;
karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır
Sempatide "yandaş" olmak esastır. Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki
kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez; sadece onun
duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışırız.
Bir insanı "anlamak" başka şey, ona "hak vermek" başka şeydir. Empatide
anlamak, sempati de ise anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak
vermek söz konusudur.
GÜNLÜK YAŞAMDA EMPATİ VE ÖNEMİ
Günlük yaşamın hemen her kesiminde empatik anlayış, insanları Birbirine
yaklaştırma, iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir.
İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda, anlaşıldıklarını ve kendilerine önem
verildiğini hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılmak ve önem verilmek ise,
bizi rahatlatır; kendimizi iyi hissederiz.
Araştırmalar suç işleme ile empatik ilgi ve beceri arasında da ilişki bulunduğunu
göstermektedir. Suç işlemiş kişilerin empatik ilgi ve becerilerinin, suç işlememiş
kişilerinkine oranla daha düşük olduğu belirtilmektedir.
İnsanlar empati kurabildikleri için topluma uyumlu olabilecekleri gibi, topluma
uyum sağladıkları için de empati kurma becerilerini ve ilgilerini gelişirmiş
olabilirler.
MOTİVASYON
 Organizmanın, kendisinde giderilmesi gereken bir eksiklik
duymasına "ihtiyaç"
 Bu ihtiyacı gidermek üzere organizmada beliren güce "dürtü",
 Organizmanın ihtiyacını gidermek üzere belli bir davranış
göstermesi eğilimine ise "güdü" denilmektedir. O
halde insan davranışlarının temelinde ihtiyaçlar yatmaktadır. İhtiyaç,
dürtü, güdü ve davranış.
 Motivasyon kelimesi; latince "movere", yani "hareket ettirme,
hareketlendirme" kelimesinden gelmektedir.
 Bir işi yapmak için içimizde duyduğumuz güçlü istektir. Psikoloji
dilinde "güdü" dediğimiz "motivasyon" ne kadar güçlüyse bir işi yapma
gücümüz o kadar artar.
Motivasyon yönlendirici bir güçtür.
MASLOW'UN İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME
SAYGI
AİT OLMA ve SEVGİ
GÜVENLİK
FİZYOLOJİK İHTİYAÇLAR (AÇLIK, SUSUZLUK...)
Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları, anlaşılması ve karşılanması
karmaşık olmayan ama mutlaka giderilmesi gereken ihtiyaçlardır.
Öteki ihtiyaçlar ise; kişisel, psikolojik ve sosyal içerikli ve karmaşık
olduğu için anlaşılması ve doyurulması çaba
MOTİVASYONU ETKİLEYEN
gerektirir.
DEĞİŞKENLER
1. Bireyin yetenekleri,
Motivasyonun iki seviyesi vardır,
2. Bireyin zekâsı,
"hayatta kalmak" ve "başarı".
3. Bireyin becerileri ve bilgi düzeyi,
İnsan hayatta kalmak için güvenliğe,
4. İşe bakış açısı,
beslenmeye, barınmaya ihtiyaç duyar.
5. Bireyin yapmak istedikleri ve
yapması gerekenler,
Motivasyon bir amaca veya ödüle yöneliktir.
İşyerinde sarf ettiğimiz güç, ödül kazanmayı, 6. İşin kendisi,
7. İşin bireye sunacağı ilerleme
statümüzü değiştirmeyi, v.b. Şeyleri
sorumluluk ve tatmin edebilme
umduğumuz içindir.
ölçütü.
Amaçlar davranışı kontrol etmez, sadece etkiler ve kişiyi ihtiyacını
tatmin etmek için uyarır. Yöneticiler, liderler çalışanların
motivasyonuna etki edebilir fakat bunları kontrol edemez. Bir ihtiyaç
temin edildiğinde diğeri ortaya çıkar. Tatmin edilmiş bir ihtiyaç artık
motivasyon aracı değildir.
STRES VE RİSK YÖNETİMİ
Stres sözcüğü, Latincedir ve
"sıkıntı", "darlık", "güçlük", "zorluk", "üzüntü",
anlamlarına gelmektedir.
STRESİN BELİRTİLERİ
KENDİMİZDEKİ STRES
BELİRTİLERİ
1. Saldırganlık ve kayıtsızlık,
2. Sıkıntı, gerilim hali,
3. Sinirlilik,
4. Unutkanlık,
5. Korkulu rüyalar,
6. Neşesizleşme, durgunlaşma,
çökkünlük hali,
7. Dinlenmekle geçmeyen
yorgunluk,
8. Karamsarlık, kendini küçük
görme, yalnızlık,
9. Yersiz suçluluk hissetme
ORGANİK AÇIKLAMASI OLMAYAN STRES
BELİRTİLERİ
1. Ağız kuruluğu,
2. Üşüme, titreme,
3. Vücutta uyuşukluk, karıncalanma hissi,
4. Sebepsiz çarpıntı,
5. Yersiz soğukluk, sıcaklık hissi,
6. Baş ağrıları, baş dönmeleri,
7. Gürültüye ve sese karşı duyarlılık,
8. Mide bulantısı, kusma ishal
9. Uyku, iştah bozukluğu,
10. Konuşma güçlükleri,
11. Uykuda diş gıcırdatma, konuşma da stresin
habercisidir.
Zararlı olan stres istenmeyen strestir.
İSTENMEYEN STRESE SEBEP OLAN ETKENLER;
1. Motivasyon etkileri,
2. Fiziksel ve duygusal sebepler,
3. Bireysel etkenler,
4. Çevresel faktörler,
5. İş ortamından kaynaklanan öğeler.
1-MOTİVASYONUN ETKİLERİ
Bireylerin yaşamlarında gidermeleri gereken biyolojik ve psikolojik
gereksinimlerini karşılamak için gerekli davranış, ihtiyacı tatmin
ederse kişi doyuma ulaşır, aksi takdirde strese girer, verimliliği
düşer, kazalar artar. Stres ve motivasyon karşılıklı ilişki içindedir»
Motivasyon olmazsa stres oluşur. Stres oluşursa motivasyon olmaz.
2-FİZİKSEL VE DUYGUSAL SEBEPLER
Fiziksel stres sebepleri bireyin bedenini etkileyen dışsal faktörlerdir.
Bunlar:
1. Hastalığın kişi üzerindeki olumsuz etkileri,
2. Bireyin çalıştığı ortamın aşırı sıcak veya soğuk olması,
3. Aydınlatmanın yeterli olmaması
4. Aşarı gürültülü olmasıdır.
3-BİREYSEL ETKENLER
Kişinin iş dışında yaşadığı sorunlar ve edindiği deneyimler onun işine etki eder.
 Ailevi sorunlar,
 Olumsuz evlilik ilişkisi,
 Çocukların eğitim,
Ekonomik sorunlardan dolayı yaşanan sıkıntılar stresi doğurur, kişinin işine yansır
ve iş verimliliğini düşürür.
4-ÇEVRESEL FAKTÖRLER
Çevresel faktörler de stres oluşmasına neden olur. Bunlar;
 Ekonomik,
 Politik,
 Teknolojik belirsizliklerdir.
5-İŞ ORTAMINDAN KAYNAKLANAN ÖĞELER
Kişiler arası ilişkiler de bir örgütse stres kaynağıdır.
 Örgütteki bir çalışan diğerleri tarafından kabul edilirse ortaya olumlu ilişkiler çıkar.
 İş arkadaşlarıyla zayıf ilişkileri olan ve sosyal ihtiyaçları karşılanmayan bireyde
stres oluşur.
 Örgütteki liderin yönetiminde yakından kontrol ve baskı varsa;
 Ortam demokratik değilse;
 Eğer iş gören yönetici ile ilişki kuramıyorsa;
 İş görenin üzerinde çok fazla sorumluluk varsa stres ortaya çıkar.
STRESLE BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ
STRESE KARŞI İLK YARDIM
 Derin bir nefes alın,
 Zihinsel hayal kurun,
 Düşünmeyi durdurun,
 Kendi kendinizi yönlendirin
STRESİ ÖNLEMEK İÇİN NE YAPALIM?
 Kendinize karşı daha anlayışlı olun,
 Hayatın basit güzelliklerini keşfedin,
 Öfke, korku ve endişeden uzak durun,
 Geçmişte olanları bir kenara bırakın,
 Yaptığınız işin önem ve değerini kabul edin,
 İnsanlarla karşılaştığınızda onları içten bir
gülümsemeyle selamlayın onları görmekten
duyduğunuz memnuniyeti belirtin.
GÜNLÜK YAŞAMIN STRESİYLE
BAŞA ÇIKABİLMENİN YOLLARI
1. Uyumlu bir birliktelik,
2. Aileyle birlikte olmak,
3. Çocuklarla birlikte olmak,
4. Doyumlu bir cinsel yaşam,
5. Umulmadık zamanda para elde etmek,
6. Müzikten zevk almak ve dinleyecek zamana sahip olmak,
7. Boş zaman yaratabilmek,
8. Dinlenme ve eğlenmeye olanak sağlayacak maddi güce sahip olmak,
9. İsteklerini yapacak yeterli zamana sahip olmak.
TAKIM(GRUP) ÇALIŞMASININ ÖNEMİ
TAKIM ÇALIŞMASININ ÖNEMİ
Takım kavramı en yalın şekilde, iki yada
daha fazla kişinin bir amaç
doğrultusunda ortak çaba göstermesi
olarak tanımlanabilir.
Etkili bir takımda:
Takım elemanları arasında yüksek
düzeyde etkileşim ortamının olması,
Tüm takım tarafından paylaşılan vizyon
ve misyonunun olması,
Takımda paylaşılan ve benimsenen
liderliğin olması,
Yaratıcılığın arttırılması ve sinerjinin
sağlanması ve farklı uzmanlık
alanlarından seçilmiş takım üyelerinin
olması,
Takım elemanlarının "biz" düşüncesini
benimseyebilmesi,
Liderin takımı yönlendirebilmesi ve
geliştirebilmesi,
TAKIMLARDA ÇATIŞMA NEDENLERİ
1. Anlam güçlükleri
2. Algılama farklılıkları
3. Yetersiz bilgi alışverişi
4. İletişim kanallarındaki bozukluk
5. Büyüklük
6. Bürokratik nitelikler
7. Üye farklılıkları
8. Denetim biçimi
9. Katılım
10. Zaman ufku farklılıkları
11. Ödül sistemlerinin farklılığı
12. Karşılıklı görev bağımlılığı
13. Tek yönlü görev bağımlılığı
14. Çıkar ve değerlerin çelişmesi
15. Sorumlulukların yetersiz
tanımlanması
16. Değişim
17. Atmosfer
18. Kıt kaynaklar için rekabet
19. Kişilik
20. Toplumsal etkileşim
21. İnsanın saldırgan tabiatı
PROBLEM ÇÖZMEDEKİ AŞAMALAR
Problem çözmede dört aşama olduğu bazı
PROBLEM ÇÖZME YOLLARI
psikologlar tarafından ileri sürülmüştür.
İnsanın problem üreten ve problem
Bu aşamalar;
çözen yönü, onu diğer canlılardan 1. Tanıma(familiarization)
ayıran önemli bir özelliğidir.
2. Üretme (production),
İnsan hayatı boyunca karşılaştığı
3. Kuluçka (incubation)
problemleri çözerken genelde analitik,
4. Değerlendirme (evaluation)
alternatifli, esnek, orijinal ve sentezci
aşamaları olarak adlandırılır.
sistemci düşünme biçimlerinden birini
veya bunların herhangi bir kombinasyonunu kullanır.
Beyin fırtınası: analitik ve alternatifli düşünme biçiminin kullanıldığı problem çözme
usulüdür. Beyin fırtınası; "Bir grup insandan kısa süre içinde çok sayıda düşünce
elde etmek" Beyin fırtınası; "Çok sayıda fikir + bir grup insan + kısa süre"
demektir.
BEYİN FIRTINASININ BASAMAKLARI
1. Problemin belirtilmesi ve tartışılması,
2. Problemin değişik açılardan yeniden tanımlanması,
3. Yeniden tanımlanan problemin bu yeni ortaya çıkan tanımlardan biri temel
alınarak kaç şekilde çözülebileceğinin sorulması,
4. Isınma turu,
5. Beyin fırtınası,
6. En akla gelmeyecek yol,
7. Değerlendirme
PROBLEM ÇÖZME
Tanıma aşaması:bu aşamada ortaya çıkan problemi oluşturan durumu ve engelleri
tanımaya çalışırız.
Üretme aşaması: değişik çözüm seçenekleri aramaya başlarız. Bu seçenekleri
uygulamaya koyar ve değerlendiririz.
Kuluçka devresi: uygulamalardan hiçbiri çözüm getirmiyorsa, o zaman bir tür
bekleme, devresine girer, problemi bir yana bırakır, başka şeylerle uğraşırız ve
daha sonra probleme yeniden geri döneriz.
Değerlendirme aşaması: problemin çözümü sonunda değerlendirme yapılır.
Çözümlenmeyen problem çözüme ulaşıncaya kadar bu aşamalardan tekrar
geçirilir.
Alt amaç ve planlama: Karışık problemler bütün olarak ele almak zor olduğundan,
sorunu daha basit alt yapılarına indirgemek ve tüm sorunu çözüme götürecek altamaçlar saptamaktır.
Deneme ve yanılma ya da iç görü: "Problem çözümü çok sayıda deneme
yanılmaların sonucu olarak yavaş yavaş oluşur" görüşü ile "problemin çözümü
aniden gelen bir iç görüden kaynaklanır” görüşü uzun süre tartışma konusu
olmuştur.
Deneme ve yanılma ya da iç görü: Modern bilişsel psikologlar problem çözümünde
hem deneme yanılmanın hem de iç görünün geçerli stratejiler olduğunu kabul
ederler.
Onlara göre birey problemin çözümüne iç görü yoluyla ulaşmadan önce, birçok
denemeye yanılmada bulunur ve böylece, değişik çözüm seçenekleriyle tanışıklık
kurar. Bu tanışıklık devresi iç görünün oluşabilmesi için gereklidir.
PROBLEM ÇÖZMEDE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER
Önceki deneyimlerimiz problem çözmede bize yardımcı olabildikleri gibi bazı
güçlükler ve engeller de yaratabilirler.
Bu güçlükleri özetlersek;
1. İşleve takılma: daha önceden bazı nesnelerin belirli işlevleri öğrenilmiştir.
2. Zihinsel kurgu: bir sorunu belirli bir yöntemle çözdükten sonra, o
yönteme bağlanırız. Bu tür algısal bağlılığa zihinsel kurgu adı verilir.
Zihinsel kurgu benzer problemlerde yeni çözüm yöntemleri
uygulamamızı engeller.
3. Zekâ: zekâ testlerinin temeli problem çözmeye dayanmaktadır.
Problemin çözümünde karşılanan en büyük güçlük zekâ düzeyidir.
4. Deneyim: deneyim eksikliği problem çözümümü zorlaştırır.
5. Güdülenme: bireyin bir problemi çözmeye motive edilmiş olması onun
problemi çözmeye ilişkin düşünmesini ve bu yönde çalışmalar yapmasını
sağlar.
BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜRLER