Dosyanın Tamamını İndirmek İçin Tıklayın

Download Report

Transcript Dosyanın Tamamını İndirmek İçin Tıklayın

KİMDİR BU?
HALK VE DİVAN EDEBİYATI
www.odevdunyasi.com
 “16.yüzyıl
saz şairlerindendir.
Koçaklamalarıyla tanınır.
 Şiirlerinin ana teması yiğitlik ve savaştır.
 Halk şiiri geleneği içinde yetiştiği için
şiirlerinde klasik şiirimizin izleri yoktur.
 Dili sade, anlatımı yalındır.
 Bolu Bey’ine karşı mücadeleler etmiştir. Bu
kişi Celali İsyanları’na karışmış, Robin Hood
misali zenginden aldığını yoksullara
dağıtmıştır. Rivayete göre babasının
intikamını almak için dağa çıkmıştır.”
 KÖROĞLU
“11.yüzyılın İslami Türk edebiyatını bilinen ilk
yazarıdır. İyi bir eğitim almıştır. Yazdığı eserinde
insan karakterini “ adalet, devlet, akıl ve kanaat “
olmak üzere dörde ayırıyor. Bunları eserde
somutluyor. Adaleti “ Gündoğdu “ adlı bir padişah,
devleti “ Aytoldı “ isminde bir vezir, akılı “ Ögdülmüş “
adlı vezirin oğlu ve kanaati de “ Udgurmuş “ adlı
vezirin kardeşi şeklinde canlandırıyor.
 Eser baştanbaşa bunların karşılıklı konuşmaları ve
tartışmalarından ibarettir.
 Bunların dışında eserde o zamanki Türk toplumunun
bütün katmanlarından insan vardır.
 Bir çeşit siyasetname sayılan bu eseri, İslami Türk
edebiyatının ele geçen ilk ürünlerindendir.”


YUSUF HAS HACİP- KUTADGU BİLİG
 “Türkçenin
Arapça ile koşu atları gibi yarış
edebileceğini” göstermek, Türk dilinin
zenginliğini, her duygu ve düşünceyi ifadeye
elverişli olduğunu ispat etmek gibi bir
düşünceyle Divânü Lügati’t Türk adlı
sözlüğü hazırlayan bu sanatçı 11. yüzyılda
yaşamıştır. Onun bu eseri kültür tarihimizin
çok önemli bir ürünüdür.”
 KAŞGARLI
MAHMUD
“17. yüzyılda yaşamış ve Kâtibi, Kuloğlu, Kayıkçı Kul
Mustafa gibi şairlerin etkisi altında yetişmiştir.
 Şiirlerinden Anadolu’nun birçok şehrini gezdiği, Mısır,
Libya ve Rumeli’de bulunduğu, uzun yıllar gurbette
yaşadığı anlaşılmaktadır.
 Etkileri Milli edebiyat akımı ve Cumhuriyet devri
şairlerine kadar gelmiştir.
 Şair, Divan ve Tekke şiirinin etkilerine kapılmamış,
hayata ve halk zevkine bağlı olarak aşk, gurbet,
sevinç, üzüntü gibi duyguları dile getirmiştir.
 Şiirlerini en çok koşma ve semai tarzında söylemiştir.”


KARACAOĞLAN
“O, belirli bir sevgiliyi değil, bizzat “ aşk’ın kendisini
sevmektedir.
 Olgunlaşma ve kurtuluş sırrını aşkta bulmuştur.
İnsanı, aşkın cefasının olgunlaştıracağına inanır.
 Ona göre kavuşma arzusu çok kuvvetli olmalı ama
kavuşma gerçekleşmemelidir. Nitekim Türkçeye
kazandırdığı ölümsüz “ Leyla ile Mecnun “
mesnevisinde Mecnun; aşkıyla yanıp tutuştuğu Leyla,
çölde onu arayıp bulduğu halde kendisine dönüp
bakmaz. Bu aşk anlayışı Tasavvufun aşk görüşüne
benzer; ama şairin aşkı tamamen tasavvufi de
değildir.”


FUZULİ
 “Zaman
zaman başından geçen olayları bir
fıkra şeklinde mizahla süslemiştir.
 Kendisini Keşan’a sürgüne götüren arabanın
aynasından yüzünü görerek anlatışı Türk
şiirinde yeni bir söyleyiş kabul edilmektedir.
 Bu yüzden en tanınmış yapıtı ‘Mihnet-i
Keşan”dır.
 Sanatçının iki “Divan”ı ve ‘Gülşen-i Aşk” adlı
mesnevisi başlıca yapıtları arasındadır.”
 KEÇECİZADE
İZZET MOLLA
 “Yaşamını
bilime ve kitaplara adamıştır.
 Bir yakınının ölümünden sonra kendisine
kalan mirasla pek çok kitap almıştır.
 Batı bilimlerine ilk pencereyi açan kişidir.
Fransızca ve Latince öğrenmiştir. Tarih,
coğrafya, bibliyografya (kitap bilgisi), sosyoloji
alanlarında ciddi emek ürünü olan yirmiden
fazla eseri vardır.
 20 yılda tamamladığı, on beş bine yakın
kitabın konuları ve yazarları hakkında bilgi
veren kitabı çok önemlidir.”
 KÂTİP
ÇELEBİ


“İran hükümdarlarından Keykavus’un XI. yüzyıl
yazdığı Kabusname’yi XV. Yüzyılda II. Murat’ın
isteği üzerine çevirerek, şair olmak isteyenlere bir
şiirin özellikleri konusunda öğütler sunup sade nesir
örneği vermiştir.”
MERCİMEK AHMET
“Kayseri kadısı Şemsettin Mehmet’in oğludur.
Babasının görevi nedeniyle Kahire ve Halep’te
bulunur.
 İslami ilimlerin yanı sıra astronomi, tıp eğitimi görür.
 Babasının ölümü üzerine Kayseri kadısı olur.
Bölgesindeki iç karışıklıklardan yararlanarak kendini
Sivas’ta sultan ilan eder. Akkoyunlularla yapılan
savaşta tutsak düşer ve öldürülür. Şiirlerinde Azeri
Türkçesin özellikleri görülür. Eserlerinde aşk ve
kahramanlık temalarının yanında tasavvufa da yer
vermiştir. “


KADI BURHANETTİN
 “Şair,
dönemindeki aksaklıkları ele almış, bazı
yöneticileri yerden yere vurmuştur.
 Halk şiirine hicivle mizah karışımı değerli
örnekler kazandırmıştır.
 Edebiyatımızda başarılı taşlamalar
söylemiştir.
 Aruzla da yazmakla birlikte, gerçek kişiliği
hece ile yazdığı koşma, nefes, destan semai,
devriye tarzındaki şiirlerinde görülür.”
 SEYRANİ
“Divan şiirinin ilk büyük şairi olarak kabul edilir.
Nahçivan seferinden dönen Kanuni’ye bir kaside sunar
ve padişahın ilgisini çeker. Zati’yi örnek olarak başladığı
şiirinde kendi kişiliğini bulduktan sonra devlet işlerinde
çeşitli görevler yapar. Kanuni’in ölümü üzerine Divan
şiirinin içtenlik dolu en güzel mersiyelerinden birini
yazar. Ölçü ve uyakları kullanışta kendine kadar gelen
şairleri ve çağdaşlarını aşmıştır.
 Şiir dili içine İstanbul Türkçesini, deyimler, halk
söyleyişlerini yerleştirmiştir. Yabancı sözcük ve
tamlamaları bol kullanmıştır. Özellikle kasidelerinde ve
Kanuni mersiyesinde kullandığı dil daha da ağırdır.”


BAKİ
 “Erzurum
ve Trabzon medreselerinde
okuduktan sonra İstanbul’a gelir. Bir süre
sonra devlet memurluğu yapar.
 Divan edebiyatından etkilenerek aruzu da
kullanan bu XIX. yüzyıl ozanı Divan sahibidir
ve bu Divan’ını saraya takdim etmiştir.
 Asıl ürünü hece ile yazdığı fakat divanına
almadığı yergi ve taşlamalarıyla sağlamıştır.
 Sergüzeştname’nin dışında nesirlerini
topladığı Kitab-ı Hikâye-i Garibe adlı yapıtı
da vardır.”
 BAYBURTLU
ZİHNİ


Edebiyatımızın ilk mizah ve hiciv şairi sayılır.
Çağdaşlarına yönelttiği yergilerle çağının nefret edilen
ozanı da olmuştur. Kendi yaşamı da bu yüzden sona
ermiştir.
NEFİ
“XVI. yüzyıl tasavvuf şairlerindendir. Sivas’ta
yaşamıştır. Hayatı efsanelere konu olmuştur.
 Kanuni zamanında, Doğu Anadolu’da patlak veren bir
isyana katılmış ve bu isyana ilişkin izlenimlerine
şiirlerinde yer vermiştir.
 Hızır Paşa tarafından Sivas’ta idam ettirilmiştir.
 Son derece lirik şiirleri ve yalın bir halk dili vardır.
 Okuryazar olmadığından, şiirlerinde yalnızca hece
ölçüsünü kullanmıştır.
 Din dışı konularda söylenmiş şiirleri de çoktur.”


PİR SULTAN ABDAL
“XI. yüzyılın sonlarında Batı Türkistan’da doğdu. Çocuk
yaşlarında anne ve babasını kaybetti ve Yesi şehrine
geldi.
 Tasavvuf yoluna girdi ve ölünceye kadar bu yolda
vasıflı insan yetiştirmek için çaba sarf etti.
 Kurduğu tarikatla Orta Asya’da etkin olduğu gibi
Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında
önemli rolü oldu.
 Türk Tasavvuf Edebiyatımızın öncüsü ve kurucusu
olarak kabul edilir. Hece vezni ile yazdığı didaktik bir
divanı vardır.


HOCA AHMET YESEVİ
 “Toplumcu,
didaktik şiirleri vardır. Kötüleri,
fakirliği, mevki düşkünlüğünü eleştirir.
Bunlara çözüm önerir.
 Şiir ile düşünceyi birleştirir. Hikmetli sözlere,
atasözlerine yer vermiştir.
 Akıcı bir dili vardır. 17. yüzyılda yaşamıştır.
 Hayrabad, Hayriyye, Tuhfet-ül Haremeyn,
Divan, Surname eserlerinden bazılarıdır.”
 NABİ
 “15.
yüzyıl Bektaşi şairlerindendir. Asıl adı
Gaybi’dir.
 Abdal Musa’nın tekkesinde kırk yıl kulluk
etmiştir.
 Şiirleri ve didaktik tarzda yazıları vardır.
 Hece’nin yanında aruzu da kullanmıştır.
Bektaşilik ilkelerini softa bir görüşle alay
derecesinde savunmuştur.
 “Gülistan” ve “Gevhername” adında şiir
kitabı ve bir de Divanı vardır.”
 KAYGUSUZ
ABDAL
 “14.yüzyıl
Tekke Halk Edebiyatı şairidir.
Ankara’da Bayramiyye tarikatını kurmuştur.
 Güçlü bir medrese eğitimi almıştır. Yunus
Emre etkisinde sade bir dil ve lirik bir
anlatımla dile getirdiği şiirlerinden yalnızca
birkaç tanesi bilinmektedir.
 Hece ölçüsünün yanında aruz ölçüsünü de
kullanmıştır. Sade ve coşkun bir dili vardır.”
 HACI
BAYRAM-I VELİ
 18.yüzyılda
yetişen mahallileşme ( yerlileşme )
akımının en büyük temsilcisi olan sanatçı,
yaşadığı ve vurgunu olduğu şehri, İstanbul’u
şiirlerinde baştanbaşa bir resim dekoru gibi
işleyerek, hatta İstanbul için şiirler yazmıştır.
 Beşiktaş, Hisar, Göksu, Çubuklu ve
Kâğıthane semtleri onun şiirinde sokakları,
camileri, lale bahçeleri, çeşmeleri, insanlarının
kıyafetleri, eğlenceleri ile canlı bir biçimde yer
alır.”
 NEDİM
 “Çağatay
Türkçesinin en büyük şairidir. Divan
edebiyatında ilk hamse sahibi olan kişidir.
 ilk “şairler tezkiresi” olan “Mecalis’ün Nefais”
onun eseridir.
 Türkçenin güzelliklerini görerek, onun
Farsçadan daha üstün olduğunu ilk söyleyen
dilcimiz odur.” Muhakemet’ül Lugateyn” adlı
sözlükte Farsça ile Türkçeyi karşılaştırmış ve
Türkçenin üstün olduğu sonucuna varmıştır.
 Türk dil birliğini kurmaya çalışmış ve bu
amaçla şiirler yazmıştır “
 ALİ
ŞİR NEVAİ
“17.yüzyıl halk şairidir. Türkmen aşiretleri içinde
yetişmiştir. Halk edebiyatı geleneklerini
sürdürmüştür.
 Sadece bir konuşma dili kullanmış, dil ve ölçü
bakımından Divan etkisinden uzak kalmıştır.
 Mecazlarının öğelerini hep çevresinden ve doğadan
almıştır.
 Halk Edebiyatı’nda aşk ve doğa şairi olarak ün salan,
“güzelleme “ şairi olarak bilinen halk ozanıdır. Halk
şiirinin en önemli temsilcilerindendir.”


KARACAOĞLAN
“15.yüzyılın en büyük Divan şairi kabul edilmektedir.
Şair, Fars yazınının biçim ve özle ilgili özelliklerini
şiirimize getirmiş, Divan şiirini daha üstün bir düzeye
çıkartmıştır.
 İnce, zeki ve nükteci bir kişiliği olan şair, pek çok
kaside yazmıştır.
 Daha çok gazel, kaside ve mesnevi nazım biçimlerinde
başarı göstermiştir.
 Çağının dilini başarıyla kullanan şair, divanındaki bol
mecazlı anlatımında, “ Harname “deki nükteli
söyleyişinde, “Hüsrev ü Şirin“deki yalın anlatımında
aynı başarıyı göstermiştir.”


ŞEYHİ
 “Ferman
padişahın dağlar bizimdir ” dizesiyle
ün kazanan ve 19. yüzyıl Halk şiirindeki yerini
alan sanatçı hem söyleyiş hem de konu ve
duyarlıkları bakımından diğer halk
ozanlarından ayrılır.
 Aşk, doğa ve yiğitlik temalarını temiz bir
Türkçeyle ve koşma, türkü gibi nazım
biçimleriyle işlemiştir.
 Osmanlı hükümetince yerleşik düzene
geçirilmek istenen Avşarlar, toprağa
yerleşmek istemeyince hükümet kuvvetleriyle
çatışmış, sanatçı da Avşarları desteklemiştir.”
 DADALOĞLU
“Divan Edebiyatının en usta şairi olarak kabul edilir.
İstanbul’da doğmuş, yetişmiştir.
 Mevlevi tarikatına girerek şeyhlik mertebesine kadar
yükselmiştir.
 24 yaşında divan sahibi olacak kadar genç yaşta şiirde
ustalaşmış, iki yıl sonra da edebiyatımızın ünlü
eserlerinden Hüsn ü Aşkı yazmıştır.
 Bu mesnevisinde alegorik biçimde ilahi aşkı işler.
 Klasik Divan Edebiyatı temalarını işlediği şiirleri de
sevilir.
 Zarif, zengin ve akıcı bir dili vardır.”


ŞEYH GALİP
“Mısra söyleyişi, nazım dili, zevki ve mecaz ustalığı ile
kuruluş devrinin (15. yüzyıl) en büyük şairi sayılır.
 Yıldızı en fazla Fatih döneminde parlar. Onun hocası
ve sözüne güvendiği bir insandır.
 Şair Ali Şir Nevai’ye nazireler de söylemiş ve onun
İstanbul’da tanınmasını sağlamıştır.
 Çağdaşlarından ayrı olarak tasavvufa elden geldiğince
az yer vermiştir.
 Aruz veznini Türkçeye uygulamakta ve dili güzel
kullanmakta kendine kadarki şairlerin en üstünüdür.
 Tarih düşürmeyi manzumelerde bir sanat haline
getiren odur.”


AHMET PAŞA
“Avrupalılar arasında “Hacı Kalfa” diye tanınan 17.
yüzyılın bu ünlü bilgini, yaşamını okumakla ve kitap
yazmakla geçirmiştir.
 Arapça ve Farsçadan başka Latince ve Fransızcayı da
öğrenmiş, din ve devlet işlerinin ayrılması gerektiğini
savunmuş, boş inançlara karşı çıkmıştır.
 En büyük ve en önemli esen “ Keşfü’z-Zünun ”dur. Bu
eserde, bilimin tanımı amacı, bölümleri ile 300 kadar
bilim açıklanmış, 15.000’den çok eser, konuları ve
yazanlarıyla tanıtılmıştır.”


KÂTİP ÇELEBİ
 “13.
yüzyılda yaşamış Mevlevi tarikatının
kurucusudur.
 İyi bir eğitim görmüştür. Farsça, Arapça,
Rumca, eski Yunanca bilir.
 Tasavvuf felsefesi, mitoloji ve tarih
konularında derin bilgisi vardır.
 Kaynağını insan sevgisinden alan bir
düşünürlükle içten duyguları ve coşkuları dile
getirmiştir.”
 MEVLANA
CELALEDDİN-İ RUMİ
 “İslami
Türk edebiyatının bilinen ilk
yazarıdır.11.yüzyılda Türkistan’da doğmuştur.
 İlk mesnevi türünü, ilk aruz ölçüsünü, ilk
alegorik eseri, ilk siyasetnameyi, ilk didaktik
eseri ve ilk geçiş dönemi eserini yazmıştır.
 YUSUF
HAS HACİP
“XIV. yüzyılın Azeri Türkçesi’ni kullanan, yapıtlarının
çoğunda aruzu bir kısmında heceyi kullanan
sanatçısıdır.
 Bilgin ve şair olduğu kadar Yıldırım Beyazıt ve
Timur’la çarpışmış bir savaşçıdır.
 Yiğitlik, aşk ve tasavvufu kaynaştıran sanatçı,
kendine özgü söyleyişi ile Anadolu şiirinin
kurucularındandır.
 600 sayfalık Divanı vardır. Bu Divan’da gazellerden
başka 116 tuyuğ bulunur.
 Tuyuğ denen Türk nazım şeklini en fazla kullanan
odur.
 Hiçbir gazelinde mahlas kullanmamıştır şair.”


KADI BURHANETTİN
“14. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’da yetişen Türk
şair ve mutasavvıflarının en büyüklerindendir.
 Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran, Şeyh Süleyman,
Mevlana, Sultan Veled gibi büyük mutasavvıfların
yapıtlarıyla yakından ilgilenmiştir.
 Dil ve edebiyat tarihimizde ayrı bir yeri vardır. En
önemli yapıtı, “Garipname” adlı tasavvufi, dini,
ahlaki
 mesnevisidir.”


ÂŞIK PAŞA
“12.yüzyılda yaşamış bir şairdir. Yaşamı hakkında
bilgileri Ali Şir Nevai’nin anlattığı bir takım
efsanelerden ibarettir.
 Türkistanlı olup anadan doğma kör bir şairdir. Dindar,
bilgili bir insandır.
 En önemli eseri olan Atabetül-l Hakayık’ı yazmıştır.
Bu eserinde dindar olmanın;
 erdemlerinden, iyiliklerinden, cömertliklerinden
anlatmıştır. Ayrıca eserin dörtlükler bölümünde
bilginin toplum için önemini ve bilginin insana ve
topluma neler kazandığını anlatmaktadır.”


EDİP AHMET YÜKNEKİ
 “17.yüzyıl
Tekke Halk Edebiyatı şairidir. Aruz
ve hece ölçüsü ile
 yazdığı şiirlerini Divan-ı İlahiyat isimli
eserinde toplamıştır. Tasavvuf
 konulu eserlerinin yanında tefsir kitapları da
kaleme almıştır. Yunus
 Emre’ye hayranlık duyan şair, Yunus Emre
tarzı tasavvuf şiirinin bu
 yüzyıldaki en önemli temsilcisidir.”
 NİYAZİ-İ
MISRÎ
“Âşık edebiyatının 19. yüzyıldaki önemli
temsilcilerinden biridir.
 Saz şairleri içinde Divan şiirini en iyi bilenlerdendir.
 Başta Fuzuli olmak üzere Baki ve Nedim’den
etkilenmiş, hem Divan hem de Halk şiiri tarzında
eserler vermiştir.
 Gazel, murabba, muhammes ve müseddeslerinde bu
kültürünü açıkça belli eder. Hece ile yazdığı, tasavvuf
üzerine şiirleri de vardır. Asıl sanatçı kişiliği koşma ve
semailerde görülür.”


ERZURUMLU EMRAH
“Halk arasında yiğitlik ve mertliğin simgesi olarak ün
kazanmıştır.
 Yiğitlik ve iyilikseverliğiyle halkın gönlünde
destanlaşan ozanın kim olduğu kesin olarak
bilinmemektedir. 16. yüzyılda yaşadığı sanılmaktadır.
 Onun şiirleri çoğunlukla yiğitçe söylenmiş
koçaklamalardır.
 Aşk ve doğa güzelliklerini dile getiren şiirleri de
vardır.”


KÖROĞLU
“Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat döneminde,
Anadolu’ya Horasan’dan gelen şair, Anadolu’da din
dişi konularda şiirler söyleyen ilk Divan sanatçısı
kabul edilmektedir. Ondan önce divan tarzında şiirler
yazan başka şairler olmakla birlikte onlar şiirlerini
Farsça yazmıştır. Bu nedenle bu şairlerin Türk Divan
edebiyatının gelişmesinde pek rolü olmamıştır.
 Yaşadığı dönemde tasavvuf yaygın bir akım olmasına
rağmen o, şiirlerinde tasavvufi konuları işlememiştir.
 Gazellinde aşk ve şarapla ilgili duygularını dile
getirmiş, din dışı konuları işlemiştir.”


HOCA DEHHANİ
 “Xlll.
yüzyılın ilk yarısında Anadolu’da
Tasavvuf şiirleri yazan bir şairdir.
 En ünlü eseri aruzla kaside biçiminde yazdığı
Çarhname adlı
 Tasavvuf ve ahlak temalarını işleyen yüz
beyitlik şiirdir.”
 AHMET
FAKİH
“14.yüzyıl şairidir.1250 yılında doğduğu tahmin
edilmektedir. Gençliğinde edebiyat ve tasavvuf
öğrenmiştir.
 Ahi Evranı Veli ile 50 yıl beraber yaşamıştır. Farsça ve
Arapça öğrenmiş, ancak o eserlerini Türkçe yazmıştır.
 Türkçeyi bir sanat dili haline getirmeyi çok isteyen bir
şairidir.
 “ Mantık’ut Tayr “ adlı tasavvufi eserin manzum
tercümesinde Türkçeye incelik, ahenk kazandıracağını
söylemektedir. Eserde tasavvufi konuları işlemiştir.”


GÜLŞEHRİ
 “Eserlerini
Azeri lehçesiyle yazmış olan şair,
Divan eden lirik şairi olarak bilinir. Arapça,
Farsça, Türkçe Divanı olan tek şairidir.
 Hz. Muhammed’in ölümünden duyduğu acıyı
dile getirdiği “Su kasidesi” en önemli
şiirlerindendir.”
 FUZULİ
“Gördüklerini, işittiklerini anlatırken zaman zaman
abartıya başvurur; böylece olaylara masalsı bir nitelik
kazandırır. Bu özelliği, eserinin kolaylıkla ve zevkle
okunmasını istemesinden kaynaklanır.
 Bir başka özelliği de bazı önemli olayları eserine
alabilmek için, bu olayların geçtiği yerlere hayali
geziler düzenleyip bunları yaşamış gibi anlatmasıdır.
 Zaten o, gezerken gördükleri ve duyduklarıyla
yetinmemiş, okuduğu kaynaklardan da birtakım
bilgiler derleyip aktarmıştır.”


EVLİYA ÇELEBİ
“17.yüzyıl Halk edebiyatı şairidir. Doğum ve ölüm
tarihleri, hayatı hakkında esaslı bir bilgi yoktur.
Kırımlı olduğu söylenmektedir.
 Âşık Ömer gibi Divan edebiyatından etkilenmiş,
hecenin yanında aruzla da şiirler yazmıştır.
 Heceyle yazdığı şiirlerde daha başarılıdır. Medrese
eğitimi gördüğü için koşma ve türkülerinde bile yer
yer yabancı sözcükler, Divan mazmunları görülür.”


GEVHERİ
 “XIV.
yüzyılın en çok eser veren, klasik
edebiyatın kurulmasında büyük rolü olan
şairidir.
 Fazla sayıda ve hacimli eserler veren büyük
bir şair olmamakla beraber, devrinin üstadı,
Türkçeyi iyi kullanan bir sanatkârdır.
 Onun 8000 beyti aşan büyük bir divanı 8250
beyitlik İskendername’si, 5000 beyit tutan
Cemşid ü Hurşit’i eserlerinin en
önemlileridir.”
 AHMEDİ
“Divan edebiyatının büyük şairlerinden biridir. Daha
hayatta iken yüceltilmiş, çağdaşı olan büyük şairleri
bile gölgede bırakmıştır.
 Şairliğini gösteren tek eseri Divan’ıdır. Divanının
ağırlık noktasını gazelleri oluşturur; 619 gazeli vardır.
 Gazellerinde aşk, tabiat, rintlik konularını işlemiştir.
 Şiirlerinde din ve tasavvufa yer vermemiştir. 0, şiir
sanatının çok usta bir kuyumcusudur. Sözü, en
mükemmel ve kusursuz biçimde söylemeye özen
göstermiştir.
 Şiirlerinde söz ve anlam sanatlarına çok sık yer
vermiştir. Nazım tekniği son derece sağlam ve
güçlüdür.”


BAKİ
“19. yüzyıl Âşık edebiyatı şairlerindendir. Kayseri’de
doğmuştur.
 Sultan Abdülmecit döneminde İstanbul’da yedi yıl
kalmıştır.
 Âşık kahvelerinde, konaklarda, hatta sarayda şiirler
söylemiştir.
 Tasavvufa ilgi duymuş, hicviyeleri yüzünden
İstanbul’dan kaçmak zorunda kalmıştır.
 Âşık ve Divan tarzı şiirler yazmıştır. Yönetimin
aksayan
 yanlarını sert bir dille taşlamalarıyla tanınmıştır.”


SEYRANİ
“Divan edebiyatında halk için ahlakçı ve hicivci şiir
yazanların önde gelenidir.
 Gerçekleri ortaya koymuş, kimi dindar geçinen
ikiyüzlülerin iç yüzlerini göstermiştir. Onun gazel ve
kasidelerinde biraz sadelik, teklifsizlik dışında pek
büyük bir kudret görülmez.
 Bine yakın şiirinden bazıları devrinin tarihi
şahsiyetlerini anlatmaktadır; fakat yine Divanı’nda
bulunan Terkib-i bend, Türk edebiyatındaki bu tür
eserlerin en üstünü sayılmıştır.
 Ziya Paşa bile ona nazire yaptığı terkib-i bendinde
onu geçtiğini değil, onunla beraber olduğunu
söylemiştir.”


BAĞDATLI RUHİ
 “Divan
edebiyatının en büyük lirik şairidir.
Yaşamı sıkıntılar içinde geçmiştir. İlimsiz
şiirin temelsiz duvar gibi olacağını düşünerek
kendi dönemindeki bütün ilimleri öğrenmiştir.
 Şiirlerini Azeri Türkçesiyle yazmıştır.
 Kendi dönemine göre oldukça yalın bir dil
kullanmıştır.
 Gazel şairi olarak tanınır. Istırap, aşk,
tasavvuf, şiirlerinde en çok işlediği konulardır”
 FUZULİ
“Divan şiirine yeni bir tür eklemiş. Dilini İstanbul
Türkçesiyle oldukça sadeleştirmiş.
 Yaşadığı devrin sosyal çalkantılarını şiirine tüm
canlılığıyla yansıtmış.
 Divan şiirindeki “Sevgiliyi” somutlaştırmıştır.”


NEDİM
 “Orta
yol tanımayan sert karakteri, üslubuna
da yansımıştır.
 Devrinin zalim, dürüstlüğü su götürür tüm
devlet adamlarını kıyasıya eleştirmiştir. Bu
özellikleri yüzünden pek çok düşmanı olmuş ve
onun odunlukta boğdurulmasına sebep
olmuştur.
 Yergiyi bırakacağına dair söz verdiğini ifade
eden şiirlerinde bile yergiden vazgeçmemiştir.
 Yergi türündeki şiirlerini topladığı eserinin
adı “Siham-ı Kaza” dır.”
 NEFİ
“XIV. yüzyılın Azeri Türkçesi’yle eserler veren
şairlerinden biridir.
 Çağının en coşkun en lirik tasavvuf şairi odur.
Hurufiliğin kurucusu olan bu mezhebin yayılışında
önemli rol oynamıştır.
 Vahdet-i vücut inanışını ifadedeki cesur ve taşkın
tutumu dolayısıyla 1404’te Halep’te derisi yüzülmek
suretiyle idam edilmiştir.
 0, Divan şirinin adeta bir Yunus Emre’sidir.
 Bektaşiler onu yedi büyük Alevi şairden biri
saymışlardır.
 Divanında küçük mesnevileri, gazelleri yanında Türk
nazım şekli olan tuyuğları da vardır.”


SEYYİT NESİMİ
 “Divan
edebiyatı asıl olarak şiirde gelişim
göstermesine rağmen nesir alanında da birçok
ürün verilmiştir.15. yüzyılda nesir alanındaki
önemli sanatçılardan olan “süslü nesrin
temsilcilerimdendir.
 Sözcük oyunlarına, söz sanatlarına yer vermiş
ağır bir dil kullanmıştır. “
 “Tazurruname” adlı eseriyle bilinir.”
 SİNAN
PAŞA
 “Tekke
edebiyatının büyük şairlerindendir.
Sivas civarında, Kanuni zamanında yaşamış,
Bektaşi tarikatına mensup bir şairdir.
 Aşkı, doğayı, halkın gerçek yaşamını duru bir
halk diliyle anlatan şiirler yazmışlardır.
 Divan edebiyatından hemen hemen hiç
etkilenmemiş, tüm şiirlerini hece ölçüsüyle
yazmıştır.”
 PİR
SULTAN ABDAL
“Bursa’da, 1351 yılında doğduğu tahmin edilen şair,
İslami Türk edebiyatının ileri gelen mesnevi
şairlerindendir.
 Hayatı hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte
Yıldırım Bayezid’e bir müddet Divan-ı Hümayun
imamlığı yapmış olduğu söylenir.
 En ünlü yapıtı, Hz. Muhammed için yazdığı
“Vesiletü’n Necat” -halk arasında “Mevlit” diye
bilinir- adlı mesnevisidir.
 Bu yapıt, dil bakımından 15. yüzyıl Anadolu
Türkçesinin sade şekliyle yazılmış olup yapıtta, istiare
ve cinasa özellikle yer verilmiştir.”


SÜLEYMAN ÇELEBİ
“Zengin bir hayal gücü vardır. İlahi aşkı işlediği
gazellerinde samimi ve coşkun bir lirizm göze çarpar.
 Onun şiirlerinde Sebk-i Hindi üslubunun bütün
özellikleri yer alır.
 Dili ve anlatımı akıcıdır; ancak Arapça, Farsça sözcük
ve tamlamalar şiirlerinde oldukça fazladır.
 Gazel şairi olarak tanınır; büyük şair olarak
tanınmasında sembolik bir eser olan Hüsn-ü Aşk
mesnevisi de etkili olmuştur.”


ŞEYH GALİP
“Tekke Edebiyatının en önemli temsilcilerindendir.
 Şiirlerini çoğunlukla hece ölçüsü ve dörtlüklerle
oluşturan şairin, gazel ve mesnevi nazım şekliyle
oluşturduğu şiirleri de vardır.
 Halk dilinin söyleyiş özelliklerini yansıtan şiirlerinde
yalın, içten, lirik bir üslup hâkimdir.
 Divan’ı ve Risaletü’n Nushiyye adlı öğretici bir
mesnevisi vardır.”


YUNUS EMRE
 “Yunus
Emre’nin etkisinde, kuvvetli tasavvuf
kültürüyle yüklü, hem hece, hem aruz
ölçüsünü kullanarak şiirler yazmıştır.
 Nükteli, iğneli bir dili vardır. Şiirlerinde
hicivli, mizahlı yer yer tekerlemeli bir örgü
içerisinde ham sofularla, insanlık kusurlarıyla
alay eder.
 “Budalaname” adlı eserinde halk nesrinin
başarılı örneklerini vermiştir.”
 KAYGUSUZ
ABDAL
SERCAN ERGÜN
Başarılar dilerim…

www.odevdunyasi.com
