türk edebiyatı tarihi
Download
Report
Transcript türk edebiyatı tarihi
TEKKE-TASAVVUF EDEBİYATI
Kurucusu
12. yüzyılda Doğu Türkistan’da
yetişen Hoca Ahmet Yesevi’ dir.
Tekke
Edebiyatı, Anadolu’da 13. yy.’dan
itibaren gelişmiştir.
edebiyat şairleri tarikat merkezi olan
tekkelerde yetişmiştir.
Bu
Nazım
Hem
birimi genellikle dörtlüktür.
aruz hem hece vezni kullanılmıştır.
Şiirlerin
çoğu ezgilidir.
Allah,
insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi
konular işlenmiştir.
İlahi,
nefes, nutuk, devriye, sathiye, deme
gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
Dili
Âşık Edebiyatı’na göre ağır, Divan
Edebiyatı’na göre sadedir.
maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara
yer verilmiştir.
Âşık,
TASAVVUFLA İLGILI BAZI TERIMLER
Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği): Evrende
sadece Allah’ın varlığı söz konusudur. Diğer
varlık zannettiğimiz, bu “mutlak varlığın”,
Allah’ın bir parçası ve görüntüsüdürler.
Tekke:
Tasavvuf ehli kişilerin, tarikat
mensuplarının barındıkları, eğitim gördükleri
yer, kuruluş.
Pir:
Tarikat kurucusu
Şeyh:
1.Tarikat kurucusu. 2. Tarikatta en
yüksek dereceye ermiş kişi. 3. Tarikat
kollarından birinin başında bulunan kimsedir.
Tarikat:
Allah’a varma yolunda benzer
biçimde düşünenlerin oluşturduğu topluluk.
Derviş:
Bir tarikata girmiş, onun kurallarına
uygun yaşayan kimse.
Abdal:
Gezgin derviş
Tarikat kurucusunun ya da şeyhin
kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği
kişidir.
Halife:
TEKKE-TASAVVUF EDEBIYATI NAZIM ŞEKILLERI
İLAHİ
Allah’ı
övmek ve O’na yalvarmak için
yazılan, Allah sevgisiyle, insan sevgisini
bütünleştiren içten şiirlerdir.
Özel
bir beste ile söylenir.
Hece
ve vezninin 7’li, 8’li ve 11’li kalıbıyla
söylenirler.
Dörtlüklerden
oluşur. Dörtlük sayısı 3 ila 7
arasında değişir.
Genelde
İlahi
şiirin içinde şairin mahlası geçer.
denince akla Yunus Emre gelir.
AŞKIN ALDI BENDEN BENI
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Yunus'dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
NEFES
Bektaşi
şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir.
Genellikle,
nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud
felsefesi anlatılır.
Bunun
yanında Hz. Muhammed ve Hz. Ali için
övgüler de söylenir.
Nazım
birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ila 8
arasında değişir.
Hece
ölçüsüyle yazılırlar. Ama aruz ölçüsüyle ya
yazılan nefesler de vardır.
ve düşünceleri nükteli bir şekilde ve zarafet
ölçüleri içinde söylemek nefesin en belirgin özelliğidir.
Duygu
Edebiyatımızda
Pir Sultan Abdal nefesleriyle ünlüdür.
Nefes Örneği
Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Çıkalım meydan yerine
Erelim Ali sırrına
Bu bir rıza lokmasıdır
Can ü başı Hak yoluna
Yiyemezsin demedim mi
Koyamazsın demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Aşıklar kara baht(ı) olur
Hakk'ın katında kutl'olur
Bu bir demdir gelir geçer
Muhabbet baldan tatl'olur
Duyamazsın demedim mi
Yiyemezsin demedim mi
Bu dervişlik bir dilektir
Pir Sultan Abdal Şahımız
Bilene büyük devlettir
Hakk'a ulaşır rahımız
Yensiz yakasız gömlektir
On İk'imam katarımız
Giyemezsin demedim mi
Uyamazsın demedim mi
Pir Sultan Abdal
NUTUK
Pirlerin
ve mürşitlerin, tarikata yeni giren
dervişlere öğüt vermek, çeşitli konularda
bilgilendirmek ve tarikat derecelerini ve tarikat
adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.
Şekil
yönüyle koşmaya benzer.
NUTUK ÖRNEĞI
Evvel tevhid sürer mürşid dilinden
Erişir canına fazlı Huda’nın
Kurtulursun emarenin elinden
Erişir canına fazlı Huda’nın
İkincide verir lafzatu’llâhı
Anda keşf ederler sıfatu’llâhı
Hasenat yeter der eder günâhı
Erişir canına fazlı Huda’nın
Üçüncüde yâ Hû ismini oku
Garib bülbül gibi durmayıp şakı
Kendi vücudunda bulagör Hak’ı
Erişir canına fazlı Huda’nın
Dördüncü esmaya nail olasın
Enal’-Hak sırrına vâkıf bulasın
Dahi ölmezden sen evvel ölesin
Erişir canına fazılı Huda’nın
Gel imdi sen dahi şeyhin hâline
Karışasm evliyanın yoluna
Dalaşın sen âb-ı hayat gölüne
Erişir canına fazlı Huda’nın
ŞATHİYE
İnançlardan teklifsizce, alaycı bir dille söz
eder gibi yazılırlar.
Görünüşte
saçma ve dini esaslara aykırı
sanılan bu şiirlerin içinde ince ve derin
anlamlar, yorumlandığında tasavvufla ilgili
değişik konuların olduğu görülür.
Nefesin
bir türüdür.
konuşur gibi şakalaşırcasına yazılan
şiirlerdir.
Tanrıyla
Bu
türün en önemli ismi Kaygusuz Abdal’dır.
Şathiye Örneği
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alim okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Ali ile bir olmuşsun
Sen okursun hece Tanrı
Garib kulun yaratmışsın
Derde mihnete katmışsın
Anı aleme atmışsın
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kulum geçsün deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cür'adan
Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece Tanrı
Bir mektepte okumuşsun
Ali olmuş hafız kelam
(Kaygusuz Abdal)
DEVRİYE
Devir kuramı; Hz. Muhammed'in "Ben Nebi
iken Âdem su ile çamur arasındaydı" hadisi ile
ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki
Hz. Muhammed yeryüzün sonradan gelmiştir.
Halbuki ruh hâlinde olan Hz. Muhammed
ezelden beri vardır. Vakti gelen ruh maddî âleme
iner. Önce cansız varlıklara sonra bitkilere,
hayvana, insana en sonra da insan-ı kâmile
geçer. Oradan da Allah'a döner ve onunla
birleşir. Bu inişe nüzul, Allah'a dönüşe de hurûç
denir. Bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere devriye
denir.
DEVRIYE ÖRNEĞI
Ak süt iken kızıl kana karışıp
Hakikat meyinden nûş edip kanıp
Emr-i Hak'la coşup cevlana geldim
Can gözlerim o gafletten uyanıp
Mâ-i carî ile akıp yarışıp
Kudretten her türlü renge boyanıp
Katre-i na-çizden ummana geldim
Bu âlem-i nakş u elvana geldim
Dokuz ay on gün batn-ı maderde
Bir zerreyim âfitâbımdan durum
Kudretten gözüme çekildi perde
Aşk ile mesrurum kalbi pür-nurum
Vaktim tamam olup ahiri yerde
Ta ezelden zevk-ı seyre mecburum
Çıkıp ten donundan cihana geldim
Seyr ü sülük edip seyrana geldim
(Hüsni)
DEVRIYE
KURAMI
Allah
İnsan-ı
Kamile
Ruh
Cansız
Varlıklara
İnsana
Hayvana
Bitkilere
TEKKE-TASAVVUF EDEBİYATI
SANATÇILARI
AHMET FAKİH ( Ölm: 1221)
Tasavvufî
şiirler söyleyen sofî bir şairdir.
Mevlana’nın
Anadolu’da
babasından fıkıh ilmini öğrendi.
ilk Türkçe şiir söyleyenlerdendir.
“Çarhname”
adlı eseri halk için yazılmış, ahlak
ve tasavvuf öğütleri veren, basit bir manzumedir.
ŞEYYAD HAMZA ( 13. YY.)
içlerinde şehir şehir, köy köy
dolaşıp halka sofiyâne şiirler söyleyip
tasavvuf yollarını tanıtmıştır.
Anadolu
Hece
ve aruzla şiirler söylemiştir.
Anadolu’da
yazılan ilk “Yusuf u Zeliha”
mesnevisi ona aittir.
AHMET YESEVİ
Tekke
şiirinin kurucusudur.
Yesevi
tarikatini kurmuştur.
Halk
dilini coşkulu bir lirizmle, özentisiz bir
söyleyişle kullanır.
Tasavvuf
prensiplerine sıkı sıkıya bağlıdır.
İnançla
ilgili fikir ve duygularını halka daha iyi
duyurabilmek için şiir söyler.
Şiirlerini
hece ölçüsü ve halk edebiyatı nazım
biçimleriyle yazar.
”Divan-ı
Hikmet” adlı eseri vardır.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ
(1201-1273)
Tasavvuf
edebiyatının en önemli sanatçısıdır.
Mevlevi
tarikatını kurmuş, “Mesnevi” adlı
eseriyle İslam dünyasını etkilemiştir. Mesnevi
Farsça yazılmıştır.
Mesnevisinde
tasavvufun açıklanması ile ilgili
hikayeler, semboller, öğütler vardır.
Mevlana
sayar.
sanatı mabede sokar, sanatı ibadetten
için hayatın her anı, her davranış şiir,
müzik sema ve bütün bütün güzel sanatlarla
uğraşmaktan ibarettir.
Onun
Allah’a
ulaşmanın tek yolu, insandaki nefsi
yenmek, üstün insan olmaktır.
Ölümü
“şeb-i arus” (düğün gecesi) olarak
telakki eder.
Eserlerini
dönemin edebiyat dili olan Farsça ile
yazmıştır.
Eserleri:
“Mesnevi”, “Divan-ı Kebir”,
“Fih-i Mafih”, “Mektubat”, “Mecalis-i Seba”,
“Rubailer”.
HACI BEKTAŞ-I VELİ (1209-1270)
yaşamıştır,Türkistan’ın Nişabur şehrinde
doğmuştur.
13.yy’da
Ahmet
Yesevi’den ders almıştır.
Ahmet
Yesevi’nin isteğiyle Anadolu’ya gelmiştir.
Orhan
Gazi’ye düzenli ordu kurma fikrini
benimsetmiştir.
Yenilikçi
ve yol göstericidir.
Ondaki sevginin kaynağı Allah sevgisidir.
Bilinen
en önemli eseri “Makâlât” tır. “Sohbetler,
sözler” anlamına gelir.
“Hz Adem’in yaratılışı, Şeytan ve Şeytani işler,
Allah’ın birliği” gibi konuları ele alınmıştır.
Eserde
YUNUS EMRE (1249-1322)
Eskişehir’de
doğup öldüğü söylenir.
Şiirlerindeki
bilgilerden ümmî olduğu
çağrışımı anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklarda
ise iyi bir eğitim aldığı söylenir.
Hayatı
efsanelerle örülmüştür.
Tekke
edebiyatının en güçlü, en büyük
şairidir.
dilini özentisiz, coşkulu bir şekilde
kullanmıştır.
Halk
Türk
diline dinamik bir anlatım yeteneği
katmıştır.
Şiirlerinin
özünde derin bir Allah ve insan
sevgisi, tasavvufa bağlılık görülür.
Şiirlerinde
coşkun bir lirizm vardır.Lirik bir
şairdir.
Şiirlerinde
hem aruz hem de hece vezni
kullanılmıştır.
İşlediği
konular yönüyle evrenseldir. Her sınıfı,
ırkı; her dini sınırsız bir hoşgörüyle kucaklar.
Şiirlerinde
“Allah aşkı,sevgi,ölüm, varlıkyokluk” kavramlarını işler.
Eserleri:Divan,
Risaletü’n- Nushiye
HACI BAYRAM VELİ (1352-1429)
Güçlü
bir medrese eğitimi görmüştür.
Bayramiye
tarikatının kurucusudur.
Mutasavvıf
bir halk şairidir.
Hece
ölçüsüyle söylediği manzum “Nutuk”u
önemlidir.
Şiirlerinde
görülür.
Yunus Emre’nin söyleyiş özelliği
AŞIK PAŞA (13.-14.YY.)
13.
ve 14. yy. Tekke şairidir.
dilinin Arapça; şiir dilinin Farsça olduğu
bir dönemde bilinçli bir Türkçecilik anlayışıyla
şiir yazmıştır.
Bilim
ile yazdığı şiirlerinde Yunus Emre’nin
etkisindedir. Aruzla da şiirler yazmıştır.
Hece
Anadolu
Türklerine tasavvufu öğretmek
amacıyla yazdığı “Garibname” adlı eseri
ünlüdür.
KAYGUSUZ ABDAL (15.YY.)
Alevi-Bektaşi
halk şiirinin kurucusu sayılır.
Yunus
Emre’nin etkisinde hem hece hem de
aruzla şiirler yazmış; bunları “Kaygusuz Abdal
Divanı” nda toplamıştır.
Nükteli
ve iğneli bir dili vardır.
Şiirlerinde
hicivli, mizahlı, yer yer sembollerle
tekerlemeli bir övgü içerisinde ham sofularla ve
insanlık kusurlarıyla alay eder.
İyi
bir öğrenim görmüştür.
şiirlerinde “Sarayî” mahlasını
kullanmıştır.
Kimi
Nesirle
yazılmış eserleri de vardır:
“Budalaname”.
Diğer
eserleri:
Mugalaatname/Mu(i)glataname, Esrar-ı
Huruf, Cefriyye-i Kaygusuz (fal kitabı),
Gülistan ( Tasavvuftaki vahdet konusunu
işler.), Gevhername (Tasavvufa göre insan
yaratılışı anlatılır.), Vücudname (İnsan
vücudunun tasavvufi anlamı anlatılır.),
Minbername (Allah’ı bulma uğraşı ele
alınmıştır.), Dilgüşâ ( Vahdet-i vücud ve nefs
konusunu işler.), Sarayname (Bu dünya
yaşamı ve insanların durumları anlatılır.)
EŞREFOĞLU RUMİ ( ? -1409)
15.yy.
Hacı
tasavvuf şairlerindendir.
Bayram Veli’ye derviş ve damat olmuştur.
Yunus
Emre’nin izinde yürümüş, hem aruz
hem heceyle şiirler yazmıştır.
divanda topladığı şiirlerinde tasavvuf
ilkelerini yaymaya çalışmıştır.
Bir
PİR SULTAN ABDAL (?-1560)
yaşamış bir Bektaşi şairidir. Bektaşilerin en
büyük şairidir.
16.yy!da
Sivas’ın
Banaz köyünde doğmuştur. Hızır Paşa
tarafından Sivas'ta öldürülmüştür.
Tasavvuf,
tabiat, aşk ve halkın gerçek yaşayışıyla ilgili
konular işler.
edebiyatından etkilenmemiştir. Bütün şiirlerini
hece ile söylemiştir.
Divan
Şiirlerinde
sade bir halk dili vardır.
Şii-Batıni
inanışları coşkun bir lirizmle dile getirmiş,
nefesleri çok geniş coğrafyada sevilerek okunmuştur.
Şiirlerinde
derin bir tasavvufa rastlanmaz.