LİDER DERSANELERİ REHBERLİK SEMİNERİ

Download Report

Transcript LİDER DERSANELERİ REHBERLİK SEMİNERİ

ÖZEL EĞİTİM
VE REHBERLİK
ÖZEL EĞİTİM KONU
BAŞLIKLARI
 Duygusal bozukluklar
 Alışkanlık bozuklukları
 Gelişimsel ve nörolojik bozukluklar
 Çocuk istismarı ve ihmali
 Boşanma ve çocuk
 Zeka
A) DUYGUSAL BOZUKLUKLAR
I) AKICI KONUŞMA BOZUKLUĞU (KEKEMELİK)
 Psikiyatrik tanı kriterlerine göre; aşağıdakilerden birinin ya da
birden fazlasının sık ortaya çıkması, konuşmanın olağan
akıcılığında ve zamanlama örüntüsünde bozukluk olması
durumudur. (DSM-IV)
 1) Ses ve hece yinelemeleri
 2) Sesleri uzatma
 3) Ünlemlemeler
 4) Sözcüklerin parçalanması (Örn: Bir sözcük içinde ara vermeler)
I) AKICI KONUŞMA BOZUKLUĞU
(KEKEMELİK)
5) Duyulabilir ya da sessiz bloklar (Konuşma sırasında
doldurulan ya da doldurulamayan ara vermeler)
6) Dolambaçlı yoldan konuşma (Söylenmesi sorunlu
sözcüklerden kaçınmak için bu sözcüklerin yerine başka
sözcükleri kullanma)
7) Sözcükleri aşırı bir fiziksel gerginlikle söyleme
8) Tek heceli sözcük yinelemeleri (Örn: Be-Be-Be-BeBen onu gördüm)
I) AKICI KONUŞMA BOZUKLUĞU
(KEKEMELİK)
NELER YAPILABİLİR?
Anne, baba, sınıf öğretmeni, psikolojik danışman, özel eğitim
öğretmeni ve okul yönetiminin işbirliği içinde çalışmaları
gerekmektedir.
Kekeme öğrencinizi sınıf arkadaşlarıyla aynı sorumlulukları
taşıması gerekir.
Öğrencilerin sırasıyla konuşmalarını gerektiren etkinliklerde
kekeme öğrencilere öncelik verilmelidir.
Arkadaşları alay ediyorsa sınıfta „bireysel farklılığa hoşgörüyle
yaklaşma‟ konusunda birtakım etkinlikler düzenleyebilir.
 Öğrencinizi kekeme diye damgalamayın, bu konuda konuşmak
istiyorsa onunla konuşun, onu kabul ettiğinizi hissettirin.
I) AKICI KONUŞMA BOZUKLUĞU
(KEKEMELİK)
 Öğrencinizin konuşması üzerine aşırı titizlik göstermeyin.
 Onunla konuşurken kullandığınız ses tonunuza dikkat edin, bazen
kelimelerle ifade etmediğimiz duyguları ses tonumuz ele verir.
 Konuşmasını durdurup tekrar başlamasını istemeyin.
 Öğrenciniz konuşurken onun dudak hareketlerine değil, gözlerinin
içine bakın.
 Öğrencinizden yapamayacağı şeyler beklemeyin.
 Öğrenci konuşmak istemezse kesinlikle zorlanmamalıdır.
 Konuşurken çocuğun sözü kesilmemeli, sabırsız davranışlar
gösterilmemelidir.
 Cevabı uzun olan sorular sormak öğrencinin kaygısını
arttıracağından, kısa ve net cevaplı sorular sormak daha faydalı
olacaktır.
 Okul içinde folklor, bando çalışmaları, koro çalışmaları gibi
etkinliklere teşvik edilmesi kendini ifade edebilmesi adına önemlidir.
II) KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU
 Çevremizde tehlikeli bir şeyler olduğunda ilk tepkimiz
endişelenmek olur. Hoşa gitmeyen bir durum olduğunda
bununla başa çıkmamızı sağlayan bir rol oynar. Birçok
anksiyete bozukluğunun temel karakteristiği olan “endişe”,
beklenen tehlikelere ve bunların potansiyel sonuçlarına
yönelik tekrarlayan düşünceleri içeren bilişsel süreç olarak
tanımlanmaktadır .
II)KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU
 Genellikle utangaçlık, yabancı kişi ve durumlara karşı korku
ve geri çekilme ile kendini gösteren bastırılmış davranış
özelliği, anksiyete bozukluklarına zemin oluşturduğu
düşünülen kişisel bir özelliktir.
 Kaygı, yaşamımızın normal ve bazen gerekli bir parçasıdır.
Özellikle öğrencilerin sınavlarında bir miktar kaygı yaşamaları
motive edici bir durumdur çünkü öğrenciyi ders çalışmaya,
öğrenmeye zorlar. Ancak öğrenmeyi engelleyen fazla kaygı
olumsuz bir durumdur. Çoğunlukla daha iyisini
yapabilecekken yüksek kaygıdan ötürü performansların
altında başarı gösterirler.
II)KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU
 NELER YAPILABİLİR?
 Öncelikle anne, baba ve öğretmenlerin çocuğu olduğu gibi
kabul edip sevmeleri, çocukların/gençlerin yaşadıkları duygulara
saygıyla yaklaşmaları çok önemlidir.
 Gelişim dönemi korkularını (6 yaşından önce) doğal olarak
algılamak ve bu korkulara odaklanmamak yararlı olacaktır.
 Yargılayıcı olmadan, öğüt vermeden, zorlamadan öğrencinizi
kaygılandıran konu hakkında, sakin bir şekilde konuşmaya
çalışın.
 Evden ayrılıp okula gitmekten, okulda yaşayacaklarından
endişeleniyorsa onun sınıf-okul ortamında güvende olduğunu
gösterin.
 Özellikle ebeveynlerin çocukları için yüksek beklentileri
olmaması gerekir. Performansı doğrultusunda beklentiler
geliştirmek en doğrusudur.
II) KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU
Öğrencinize yönelik kaygılarını artıracak söylemlerden ve
tutumlardan uzak durmalısınız.
Öğrencinizin başarısını, yeteneklerini, kişilik ve fiziksel özelliklerini
başka öğrencilerle karşılaştırmamalısınız.
Anne-babaların çocuklarına verdikleri güven duygusu ve
çocuklarının özgüvenini sağlayıcı onurlandırmalar, anksiyete
(kaygı) bozukluğunun tedavisinde önemlidir.
Çocukluk döneminde ortaya çıkan ve psikiyatrik sorunlar
diyebildiğimiz korkular ya da yaygın kaygı halleri vardır ki anne
babalar bu korkuları iyi ayırt ederek, müdahale ve desteği geç
kalmadan çocuklarına sunmalılardır.
III) OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK
(SAPLANTI-ZORLANTI BOZUKLUĞU)
 Söz konusu çocuklar olunca birçok sorunun onlarda
görülmeyeceği düşünülmektedir. Oysa bilimsel adı obsesifkompulsif olan bu rahatsızlık çocukluktan yetişkinliğe kadar her
insanda görülebilmektedir. kaygı bozuklukları alt kategorisinde
yer alan obsesyon ve kompulsiyon semptomlarını içeren ruhsal
bir bozukluktur.
III)OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK
(SAPLANTI-ZORLANTI BOZUKLUĞU)
 Obsesyonlar tekrarlı, ısrarcı, istemsiz gelen düşünce, imge ve
dürtülerdir. Kirlilik, hastalık bulaşacağı düşüncesi, kötü bir
şey olacak düşüncesi, birinin öleceği veya hastalanacağı
korkusu, simetri, cinsel içerikli düşünceler, anlatma, sorma
onaylatma ihtiyacı buna örnek gösterilebilir.
 Kompulsiyonlar ise obsesyonlara tepki olarak ya da katı bir
biçimde uygulanması gereken kurallarına göre yapmaktan
kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar(Örn: El yıkama,
düzene koyma, kontrol etme) ya da zihinsel eylemler(Örn:
Dua etme, sayı sayma, birtakım sözcükleri sessizce söyleyip
durma)
III)OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK
(SAPLANTI-ZORLANTI BOZUKLUĞU)
 NELER YAPILABİLİR?
 Sınıfınızda, uzun saatler süren ve üretken olmayan bir biçimde ödev
yapan, yazdıklarını sürekli silip yeniden yazan kelimelere, harflere,
ayrıntılara takılmadan ödevlerini bitirmekte güçlük çeken, ellerini
yıkarken bol su ve sabun tüketen, tuvalet kağıdını bol kullanan,
yıkanmaktan kızarmış elleri olan, istemsiz yinelenen aşırı korku ve
saplantılı düşünceler yaşayan, odalarına başkalarının girmesi ve
eşyasını ellemeyi tolere edemeyen, bazı aktivitelerden kaçınmayı
seçen öğrenciniz varsa hemen aileyle görüşmeniz gerekmektedir.
 Bazı durumlarda aile çocuğundaki bu yineleyen takıntılı davranış ve
düşünceleri fark etmeyebilir. Hatta aileler çocuklarını çok titiz, ayrıntıcı,
düzenli, temiz olarak nitelendirilebilir ya da fazla tepki gösterip paniğe
kapılabilirler. Bu bozukluk aile çatışmaları, sosyal çekilme ve okul
başarısızlığına yol açabilir ve tedavi edilmesi gerekir. Bu durumda
çocuk hakkında yargıya varmadan önce aileyi psikiyatriste yönlendirin.
IV) OKUL FOBİSİ
 Okul fobisi de kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula
gitmeyi reddetmesi ya da bu konuda isteksiz görünüp aşırı
kaygıya kapılmasıdır. Okul fobisi, çocukların okuldan
korktuğu bir tür ayrılma anksiyetesidir. Anaokuluna ve
ilköğretime başlayan çocuklarda sık görülür. Yaş
büyüdükçe görülme sıklığı azalsa da tedavisi güçleşir.
 Okul fobisi olan çocuk görünüşte nedensiz olarak okula
gitmekten korkmaktadır.
 Okul fobisi, çocukların yaşadıkları duygu yoğunluğa göre
akut ve kronik okul fobisi adını alırlar. Okul fobisinin ilk
ortaya çıktığı (5 -8 yaşlar) ilköğretim döneminden liseye
kadar sürer ise akut okul fobisi olarak adlandırılır.
IV) OKUL FOBİSİ
 NELER YAPILABİLİR?
 Problem ne kadar erken tespit edilir ve gerekli önlemler alınırsa kısa
sürede olumlu sonuçlar alınır.
 İlköğretime yeni başlayan çocuklar için okulların açılmasından bir hafta
önce okula gitmeleri uyum sürecini kolaylaştırmaktadır. Bunun yanında
okulu çocuğa sevimli hale getirme, özendirme girişimiyle gerekirse önce
bir saat, sonra yarım gün, sonunda tam gün okula gitmelerini sağlamak,
gerektiğinde annelerinin de okula gelmelerini ve çocuk kendini rahat
hissedinceye kadar kısa bir süre sınıfta oturmalarını sağlamak yararlı
olabilir.
 Çocuk ağlayıp kendisini yere atabilir, sınıfa girmemek için her türlü şekilde
direnebilirler. Bu gibi durumlarda çocuğu zorla sınıfa sokmak, azarlamak,
tehdit etmek hiçbir işe yaramayacaktır. Yaşadığı korkuları anladığınızı
hissettirmeniz, güven veren yaklaşımlarda bulunmanız onu rahatlatacaktır.
IV) OKUL FOBİSİ
 Tehdit edici, suçlayıcı, zorlayıcı, küçük düşürücü ifadelerden kaçınmalıdır
ve bu durumun başka çocuklarda da görülebildiği, geçici bir durum
olduğu ve bu sıkıntının aşılabileceği izah edilmelidir.
 Öğrencinin endişelerini, korkularını artıracak bir yere oturmamasını
sağlayın.
 Çocuk, okula gitme zorluğu nedeniyle cezalandırılmamalı ve küçük
düşürücü sözlerle aşağılanmamalıdır.
 Sınıf içinde ve dışında çocukla sıcak bir ilişki kurmanız çocuğun anneden
ayrılma sıkıntısını ve okula karşı duyduğu korkuları azaltabilir.
 Anne baba okul korkusunun ortaya çıkmasında kendi yaklaşımlarının da
etkisinin olduğunu kabul etmeli ve çocuğa doğru yaklaşım biçimlerini
öğretmelidir. Bu nedenle aile rehberliği almaları için varsa okulunuzun
rehber öğretmenine yoksa il/ilçenizdeki Rehberlik ve Araştırma
Merkezine aileyi yönlendirebilirsiniz.
V) EVDEN KAÇMA
 Evden kaçma, daha çok bireysel nedenlere dayalı olarak
ortaya çıkar ancak etkileri ve işleyiş süreci sosyolojik bir
durumdur. Evden kaçan bireylerin büyük çoğunluğu
gençlerdir. Peki neden risk grubu oluyor gençler? Çünkü
gençler gerek ailesiyle gerek çevresiyle olan
iletişimlerinde en çok çatışma yaşayan gruptur. Gençlerin
çatışmalarla baş etme mekanizmaları zayıftır. Evden
kaçan çocuk/genç yaşadığı sorunlar ile sağlıklı bir şekilde
başa çıkamamıştır, evden kaçtığında ne tür zorluklarla
karşılaşacağını tahmin edemez.
V) EVDEN KAÇMA
 Evden kaçma aile tutumlarıyla birebir ilişkilidir. Bu
nedenle çocuğun evden kaçmaması için aile;
 Çocuğunu koşulsuz bir şekilde kabul edip sevmelidir.
 Huzurlu ve güvenli bir ev ortamı sağlamalıdır.
 Ondan yapamayacağı şeyler istememelidir, yüksek
beklentilerde bulunmamalıdır.
 Psikolojik ya da fiziksel şiddet asla uygulamamalıdır.
 Çocuğu bir birey olarak kabul edip yargılamadan,
suçlamadan dinlemeye ve anlamaya çalışmalıdır, bu
yaklaşım onun aileye olan bağlılığını arttırır.
 Zararlı alışkanlıklar ve madde kullanımı konusunda
çocuklar ve gençler bilgilendirilmelidir.
VI) İNATLAŞMA
Uzmanlara göre eğer çocuk, inatlaşma sürecine girdiyse,
her şeye karşı çıkar bir tutum sergileyebilir. Bazen neyi
istediğini bilmeden, sadece karşısındaki kişiyle zıtlaşmak
için bile inatlaşabilir. Aslında bu durum, kendi
bireyselliğini, bağımsızlığını kazanmak isteyen bir
çocuğun, kendi istediğini yaptırmak istemesinden başka
bir şey değildir. sonra inatçı davranışlar göstermeye
başlar.
VI) İNATLAŞMA
NELER YAPILABİLİR?
Sınıfınızda sizinle ya da arkadaşlarıyla inatlaşan öğrenciniz
varsa öncelikli olarak davranışlarını gözlemleyin. Hangi tür
olaylarda inatçılık yapıyor? Neye karşı geliyor? Bunları
saptayın ve nedenlerini araştırın. Bu durumda aileyle
görüşmeniz gerekebilir.
İnatçılık yaptığı zaman neden böyle davrandığını sorun.
Şüphelerini, kaygılarını ve korkularını anlamaya çalışın. Hayır
diyen çocukla alay etmeyin, ceza ile korkutmayın.
İnatlaştığı zaman çocuğun kişiliğine yönelik yargılayıcı,
olumsuz mesajlar vermekten kaçının.
Bu konuda daha profesyonel yardım almak için aileyi varsa
okul rehber öğretmenine yoksa il/ilçenizdeki Rehberlik ve
Araştırma Merkezine yönlendirebilirsiniz.
VII) KARDEŞ KISKANÇLIĞI
 Kıskançlık, hayatın her alanında yaşanılan bir duygudur.
Ancak çocuklukta biraz daha yoğun yaşanabilir. Bu
duyguyla ilk tanışma 2 yaş civarındadır.
 Kıskançlık duygusuyla hareket eden çocuklar farklı
davranışlar gösterirler. Küçük çocuklarda yeni doğan
kardeşi kıskanma, kimi zaman yaşamı etkileyecek uyum
ve davranış bozukluğuna neden olabilecek derecede
yoğun yaşanabilir. Örneğin altını ıslatma, bebek gibi
konuşma, parmak emme, emzik emme, annesiyle yatmak
isteme vb.
VII) KARDEŞ KISKANÇLIĞI
 NELER YAPILABİLİR?
 Anne ve baba çocuğa “Kardeşin doğdu ama senin dünyanda
değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok‟‟
mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidir.
 Çocukla mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye
çalışılmalı, daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını
gerçekleştirmesine olanak verilmelidir.
 Hamilelik döneminde babası ya da başka bir aile üyesi
(anneanne, babaanne) büyük çocuğun bakımıyla ilgili yemek
yedirme, banyo yaptırma, uyutma gibi işlere başlayabilir.
 Bebek için söylenen “Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni
yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum” gibi bir cümle
çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu
kandırmayı istediğiniz inancı verebilir.
VII) KARDEŞ KISKANÇLIĞI
 Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya
çalışmak, yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır.
 Çocuk kardeşinin canını yaktıysa, görünüşte çok kötü olan
bu davranışın gerçekte bebeğe zarar vermek için değil, bir
parça düşmanlık içeren bir incelemeden başka bir şey
olmadığını bilin.
 Çocukların arasındaki rekabete çözüm getirmenin ilk adımı,
iyi bir dinleyici olmaktır. Ancak bu durumdan oturup
dinlemek anlaşılmamalıdır.
 Her şeyin eşit olmasına değil, adil olmasına çalışılmalıdır.
 Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçınılmalı.
VIII) OKULDAN KAÇMA
 Okuldan kaçma, çocuğun uzun süreli, geçerli bir bahanesi olmaksızın
okula gitmemesi veya ders saatleri içinde okulu terk etmesi olarak
tanımlanabilir.
 Öğrenciyi okuldan kaçma davranışına iten sebeplerden birkaçı:
 Çocuğun sınıf arkadaşları ile anlaşamaması
 Arkadaşların etkisinde kalma
 Okulda veya sınıfta dışlandığını düşünmesi, okulda kendisiyle alay
edilmesi veya küçük görülmesi
 Madde kullanımı, taciz edilme, hamilelik vb. sorunlar
 Okula ve okumaya karşı ilgisiz olması, okul dışındaki hayatın daha ilgi
çekici gelmesi (internet kafe, oyun salonları vb.)
 Öğretmenleriyle sorun yaşıyor olması
 Evde ailesiyle yaşadığı sorunlar
 Ders başarısı düşüklüğü
 Aileden birinin hasta olması ve onu kaybetme korkusu yaşaması.
VIII) OKULDAN KAÇMA
 NELER YAPILABİLİR?
 Okul idaresi ve sınıf öğretmeni öğrencinin devamsızlık durumuyla ilgili
aileyi bilgilendirmelidir.
 Öğrencinizden bizzat okuldan kaçma ve devamsızlık nedenlerini
dinleyin, gerçek nedenlerini aile ile birlikte araştırarak öğrenmeye
çalışın.
 Okul korkusu, arkadaş baskısı, ders başarısızlığı, ailevi sorunlar,
öğrenme güçlüğü vb. gibi nedenler farklı çözüm yolları
gerektirmektedir.
 Okuldan kaçmanın sonuçları konusunda öğrenciyle konuşulmalı ve
somut anlaşmalar yapılmalıdır.
 Bir olayın birden fazla açıklaması olabileceğini unutmayın, öğrencinizle
ilgili çabuk yargıya varmayın.
 Aileyi, daha profesyonel yardım için varsa okulunuzun rehber
öğretmenine yoksa ilinizdeki/ilçenizdeki Rehberlik ve Araştırma
Merkezine yönlendirebilirsiniz.
IX) ÖFKE
 Çoğu zaman olumsuz bir duygu olarak algılanan öfke,
son derece doğal ve yaşanabilen sağlıklı bir duygudur.
Öfke duygusunun yaşanması değil, kontrolünün
sağlanamaması sakıncalıdır. Genellikle engellenme,
incinme gibi durumlarda ortaya çıkan tepki halidir.
Özellikle küçük çocuklar istedikleri yapılmadığında öfke
nöbeti geçirerek kendilerini yerden yere atabilirler.
IX) ÖFKE
 NELER YAPILABİLİR?
 Öfkesiyle baş edemeyen bir çocuğa yardım ederken ilk yapılması
gereken, niye öfkeli olduğunu anlamak ve onun da bunun farkında
değilse anlamasını sağlamaktır.
 Onu öfkelendiği için azarlamanız veya kızmanız, öfkesini nasıl
ifade edeceği ve nasıl sakin olacağı konusunda ona fikir vermez.
 Öğrencinizin sıkıntısının nedenini öğrenmeye çalışın ve buna
neden olan olumsuzlukları öğretmen, veli, okul işbirliğini
sağlayarak gidermeye çalışın.
 Öğrencilerinize kendi kırgınlık duygularına ya da başkalarının
vereceği tepkilerde her zaman seçim hakkının olduğunu
anlatabilirsiniz.
 Öfkeli olmadığı anlarda ya da az da olsa sakin kalarak zor bir
durumla başa çıktığında onu takdir edin.
IX) ÖFKE
 Çocuğun rahatlaması için öfkelenmesine yol açan negatif
enerjiyi boşaltmasına olanak sağlamak gerekir.
 Öfke patlamaları olan çocuğun içinde bulunduğu ev
ortamının nasıl olduğuna dikkat etmek gerekir. Anne ve
babanın sorunları saldırgan bir şekilde ele aldıkları bir
ortamda onun da bu yolu öğrenmesi kaçınılmazdır. Bu
nedenle aile içi ilişkiler araştırılmalı ve gerekli önlemler
alınmalıdır.
 Öfkeli çocuğa öfkeli cevaplar verilmemeli, anlayış
gösterilmelidir.
X) ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ
 Özgüveni olmayan ya da düşük olan çocuk; derslerinde
düşük başarı, sosyal uyumunda güçlük, kendini ifade
edememe, öfkelenme, ani sinirlenme, rezil olurum
korkusuyla sınıfta söz alamama, sınıf içinde
sorumluluklardan kaçma, düşük benlik algısı, kaygı,
motivasyon eksikliği gibi sorunları yaşayabilir.
X) ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ
 NELER YAPILABİLİR?
 Öncelikle aile ve okul ortamı çocuğun kendini
gerçekleştirebileceği fiziksel, psikolojik yeterliliğe sahip olmalı
çocuğun kendini güvende hissedebileceği ortamlar
oluşturulmalıdır.
 Aile ve öğretmen koşulsuz sevgi ve saygı ile çocuğa yaklaşmalı
ondan kapasitesi üstünde başarı beklememelidir.
 Öğrencinize yaşına uygun yapabileceği sorumluluklar verin.
Zaman zaman geri bildirimde bulunun; “Bak ne güzel
yapmışsın, bu yaptıklarını çok beğendim çok güzel iş
çıkarmışsın, tebrik ederim, seninle gurur duyuyorum‟‟ gibi
ifadeler çocuğu motive edecektir.
 Ondan yapamayacağı şeyler istemeyin.
X) ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ
 Öğretmen, öğrencilerinin yaşantıları ve düzeyleri ne olursa
olsun, onların eğitim kazanımlarını sürekli arttırmayı amaç
edinmeli, onlara öğrenme ve başarma konusunda özgüven
kazandırabilmelidir.
 Öğrencinizi her ne yaparsa yapsın ona değer verdiğinizi ve
kabul ettiğinizi bilmesini sağlayın.
 Öğretmen, öğrencilerin her birinin önemli ve değerli
olduğunu kendilerine fark ettirebilmeli ve özelliklerine
uygun davranabilmelidir.
XI)SALDIRGANLIK
 Saldırganlık, kişinin aldığı eğitim, geçmiş deneyimleri, algısı, sosyalçevresel faktörleri, yaşadığı çevrenin kültürü, saldırganlıkla ilgili
düşünceleri, kişilik yapısı ile bağlantılıdır. Bunun yanı sıra;
 Anne babaların çocuklarını sürekli kontrol altında tutmaya çalışması ve
onları aşırı derecede disipline etme gayreti
 Duygusal örselenme, çocukla yeterince ilgilenmeme, ihtiyaçlarını
karşılayamama
 Şiddet ve saldırganlık içeren filmler, televizyon programları ve bilgisayar
oyunları
 Çocuğa fiziksel şiddet uygulama
 Özgüven eksikliğine bağlı ile kendini kabul ettirme, dikkat çekme çabası
 Ergenlik dönemindeki duygusal çalkantılar
 Aile içindeki kavgalar
 Çocuğu sürekli eleştirmek, başkalarıyla kıyaslamak aşağılamak, olumlu
davranışlarını görmezden gelmek vb. nedenler çocuğu bu davranışa
yönlendirebilir.
XI) SALDIRGANLIK
 NELER YAPILABİLİR?
 Diğer uyum ve davranış bozukluklarında olduğu gibi öncelikle çocukta
var olan bu davranışın nedenini araştırmak gerekir.
 Öncelikle anne-babalar saldırgan davranışlar konusunda olumsuz örnek
olmamaya özen göstermelidir.
 Çocuk saldırgan davranışlarda bulunduğunda büyükler sakin
davranmalıdır.
 Çocuk gergin ve sinirliyken onunla asla tartışmamalıdır.
 Bu tür davranışlarının çevreye ve kendisine olan olumsuz etkileri
gösterilmeli, saldırgan davranışları ile isteklerini elde edemeyeceği
öğretilmelidir. Sosyal aktivitelere yönlendirilebilir.
 Diğer öğrencilere olumsuz örnek teşkil etmemesi ve ders işleyişinin
bozulmaması için sınıf içinde sorumluluklar verilebilir.
 Öğrencinin öfkesine hakim olması, disipline edilmesi için, okul-öğretmen
ve aile iş birliği ile güçlü, tutarlı ve olumlu bir eylem planı hazırlanıp
uygulanmalıdır.
XII) UTANGAÇLIK
 Utangaçlık duygusunun güven duygusuyla sıkı bir ilişkisi vardır.
Araştırmalar çocuklardaki utangaçlığın olumsuz benlik algısı,
başarısızlık korkusu ve olumsuz iç konuşmalarla ilişkili olduğunu
göstermektedir.
 Çoğu zaman ailede ve yakın çevrede utangaçlığa neden olan yaklaşım
biçimleri söz konusudur. Bunlar;
 Onaylamamak,
 Eleştirmek (utanmandan sıkıldım artık böyle bir çocuk görmek
istemiyorum karşımda vb.),
 Aşağılamak (bana bak utangaç çocuk vb.) ,
 Baskı yapmak (konuşsana, merhaba desene vb.),
 Suçlamak (utangaçlık sana hiç yakışmıyor, böyle davranırsan insanlar
seni ayıplar vb.) gibi yaklaşımlar utangaç çocuğun benlik saygısını
daha da düşürebilir ve muhtemel başka ruhsal sorunlara zemin
hazırlayabilir. Çocukları olumsuz motive etmek yerine olumlu motive
etmek utangaçlığın zaman içinde azalıp yok olmasını sağlar.
XII) UTANGAÇLIK
 NELER YAPILABİLİR?
 Çocuklar iletişim kurmayı, girişken olmayı ailelerinden, arkadaşlarından
ve okuldaki yaşantılarından öğrenirler.
 Çocuğun utangaçlığına karşı duyarlı olmalı ve sosyal ilişkilerinde
çocuğa ekstra destek ve cesaret verilmelidir.
 Öğretmen özellikle sözlü sınavların bu tip çocuklar için çok zor
olduğunu kabul etmelidir.
 Çocuğa tahtayı silme, bitkileri sulama, panoya resim yerleştirme gibi
sınıf içi sorumluluklar verilmesi çocuğun kendini ortama ait ve işe yarar
hissetmesini sağlayacaktır.
 Dışa dönük davranışlar yüreklendirilmelidir.
 Çocuğa başarılı olabileceği durumlar yaratılmalıdır.
 Çekingen öğrencinizi korumanız altına almayın.
 Aile çocuğun bu rahatsızlığını fark etmemiş olabilir. Bu durumu aileyle
paylaşıp aileyi bilgilendirmeniz çok önemlidir.
XIII) UYKU BOZUKLUKLARI
 Uyku bozuklukların önde gelen nedenleri fiziksel ya da
duygusal kaynaklı olmaktadır. Uyku sorunları olan
çocuklarda ya da ergenlerde fizyolojik nedenlerin olup
olmadığı hekimlerce araştırılmalı, fizyolojik nedenler
yoksa yaşam biçimleri, beslenme düzeni, sosyal uyumu,
okul başarısı, anksiyete ya da depresyon belirtileri, aile içi
iletişimi vb. sorgulanmalıdır. Nedeni ne olursa olsun
önemli olan kişiyi uykusuzluğa iten faktörleri ortadan
kaldırmak olmalıdır.
 Uyku bozukluğu çocuklarda derslerinde başarısızlık,
sosyal ilişkilerde güçlük, özgüven eksikliği gibi sorunları
da beraberinde getirebilir.
XIII) UYKU BOZUKLUKLARI
 NELER YAPILABİLİR?
 İlk olarak öğrencinizde görülen uyku bozukluğunun nedenleri
araştırılmalı ve ailenin harekete geçmesi için aile ile işbirliği
yapılmalıdır.
 Uyku bozukluğunun nedeni fizyolojik ise (tıbbi yardım gerektiriyorsa)
aileyi bu yönde bir sağlık kuruluşuna yönlendirmek gerekir.
 Çocuğun aile ortamı hakkında bilgi edinilmeli, hangi şartlarda
yaşadığını, uyuduğunu(psikolojik, fiziksel) öğrenip olumsuz yaşama
koşulları varsa bu konuda aile ve öğrenci bilgilendirilmeli gerekiyorsa
yardım almaları sağlanmalıdır.
 Çocuğun yaşadığı uyku bozukluğu nedeniyle motivasyon, ilgi, istek
gibi konularda gerileme yaşayabilir bu durum hatta onu ders
başarısızlığına ve sosyal uyumsuzluklara itebilir.
 Uyku bozukluğunun neden olduğu ve uyku bozukluğuna yol açan
olumsuzlukların azalmasına yardımcı olmak için varsa okulunuzun
rehber öğretmenine yoksa il/ilçenizdeki Rehberlik ve Araştırma
Merkezine aileyi yönlendirebilirsiniz.
XIV) YALAN SÖYLEME
 Yalan söylemek, karşıdaki kişiyi yanıltmak ve yanlış bilgi vermek
amacıyla kasıtlı olarak ortaya konan kandırma davranışıdır.
 Çocuk ve gençlerde, uyum ve davranış bozukluğu olarak görülen
yalan söyleme davranışının altında yatan birtakım sebepler vardır.
Bunlar;
 Bir özlemini dile getirme,
 Bir takım ihtiyaçları, eksiklikleri olabilir, anne-babadan beklentiler,
 Sosyal ilişkilerinde yetersizlik,
 Güven eksikliği,
 İlgi çekmek ve takdir kazanma ihtiyacı.
 Yalan grup içinde statü kaybetme endişesi ile de söylenebilir.
 Anne babanın beklentisinin yüksek olması ve çocuğun, onları hayal
kırıklığına uğratmak istememesi,
 Ailesi ve çevresi tarafından; aşırı cezalandırıcı tutuma maruz kalma,
 Küçümseyici ve aşağılayıcı tutuma maruz kalma,
 Sevgi ve şefkat eksikliği, ilgi eksikliği vb.
XIV) YALAN SÖYLEME
 NELER YAPILABİLİR?
 Çocuğun/gencin yalan söylemesiyle etkili bir mücadele için
öncelikle yalanın ne tür olduğu bilinmelidir. Çocuklar hiç bir
sebep yokken yalana başvurmazlar. Çocukları mutlaka yalan
söylemeye iten ailesel, kişisel, çevresel veya toplumsal nedenler
vardır.
 Öğrencinizin size verdiği mesajlara duyarlı olmanız gerekir.
 Çocuklar, her davranışın kazanımında olduğu gibi yalan söyleme
davranışını da model alma (taklit) yoluyla öğrenebilirler.
 Çocuğa her durumda kabul edilip, sevildiğini hissettirmek çok
önemlidir.
 Eğitiminde onu yalana itecek fiziksel, sözel şiddet
kullanılmamalıdır.
 Öğrenci, kapasitesi üstünde zorlanıp başaramadığı şeyler için
suçlanmamalıdır.
 Yalan söyleyen çocukları cezalandırmak ödüllendirmek kadar
zararlıdır.
B) ALIŞKANLIK BOZUKLUKLARI
 I) ALT ISLATMA (ENÜREZİS)
 İki türlü ortaya çıkar:
 Fiziksel : Diyabet, böbrek ve mesane problemleri, çeşitli
parazitler
 Psikolojik : Erken tuvalet eğitimi, baskıcı tutumlar, kardeş
kıskançlığı, ailevi problemler, fobiler, okul başarısızlığı gibi.
 Enürezis tanısı konması için; 4 yaşını dolduran çocuğun,
yatağına ya da giysilerine tekrarlayıcı nitelikte idrar kaçırması
ve bu davranışın en az üç ay süre ile en az haftada iki kez
ortaya çıkması klinik açıdan belirgin bir sıkıntı doğurması ya
da önemli işlevsellik alanlarında (okulda, toplumsal, vb.)
bozulmaya neden olması gerekir. Ayrıca bu davranışın tıbbi
bir duruma bağlı olmaması gerekir.
I) ALT ISLATMA (ENÜREZİS)
 NELER YAPILABİLİR?
 Aile çocuğu bezlememelidir.
 Yatmadan önce çocuğun tuvalet ihtiyacını gidermesi sağlanmalıdır.
 Akşam yemeğinden sonra sıvı tüketimini sınırlanmalı ve gün içinde
de kafeinli içecekler mümkün olduğunca içirilmemeli çünkü kafein
mesaneyi rahatsız eder ve böbrekler daha fazla sıvı üretir.
 Çocuğu eleştirmek, utandırmak ve ıslak yatakta yatmaya zorlamak
çözüm sağlamayacağı gibi çözümü zorlayacak yaklaşım biçimleridir.
 Anne- babanın ya da bakımıyla ilgilenen kişilerin kuru geçen
gecelerden sonra çocuğa güzel sözler söyleyip, bu durumu
ödüllendirmeleri yararlı olacaktır.
 Aileler, alt ıslatma probleminin çocuğun yaşadığı bazı sorunlara bağlı
olarak ortaya çıktığını unutmamalı, cezalandırıcı ve suçlayıcı
tavırlardan kaçınmalıdırlar.
II) ÇALMA
 Çalma, çocuğun kendine ait olmayan bir eşyayı, bir nesneyi gizlice,
izinsiz olarak alıp sahiplenmesidir. Çocuğun başkasına ait bir oyuncağı
almasının çalma olup olmadığına karar vermek için çocuğun
bulunduğu dönem özelliklerini incelemek gerekmektedir.
 İlköğretim çağına gelmiş çocukların artık başkalarının eşyalarını izinsiz
alamayacaklarını öğrenmiş olmaları gerekir. Çalma davranışı 6
yaşından sonra devam ediyorsa uyum ve davranış bozukluğu içinde yer
alır. Çalma davranışının sebepleri arasında; hatalı anne baba tutumları,
değersizlik duygusu, özgüven eksikliği, çocuğa yeterli harçlık
verilmemesi, kıskançlık, rekabet duyguları, sevgisizlik ve ilgisizlik
gösterilebilir.
 Sınıfınızda arkadaşlarının eşyalarını izinsiz alan bir öğrenciniz varsa
müdahalede gecikmeyin. Çünkü bu yaştan sonra tedavi edilmeyen
izinsiz bir şey alma ileriki zamanlarda “Kleptomani (çalma hastalığı)”ye
dönüşebilir.
II) ÇALMA
 NELER YAPILABİLİR?
 Öncelikle aileyle görüşüp işbirliği yapmak gerekir.
 İlk çalma olayı ile karşılaşıldığında telaşa kapılmadan yumuşak ve dost
bir ses tonuyla yaptığı davranışın normal olmadığına çocuk
inandırılmalıdır. (Çankırılı, 2004)
 Aile, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
 Anne-baba çocuğa zaman ayırmalı ve ona yeterli sevgi, ilgi
göstermelidir.
 Çocuk böyle bir davranışta bulunduğunda suçlayıcı olunmamalı ve
çocuğa başkalarının özellikle de arkadaşlarının yanında bu durumla ilgili
deşifre edici yaklaşımlarda bulunulmamalıdır.
 Öğrencilere başkalarının eşyalarına önem vermeyi, dürüst olmayı
öğretmek gerekir.
 Çocuğa harcaması için yeteri kadar harçlık verilmelidir.
 Bunun yanlış bir davranış olduğunu izah edin ancak cezaya kesinlikle
başvurmayın.
 Çalma davranışı sınıf içinde ya da sınıf dışında kesinlikle deşifre
edilmemelidir. Ailesine bu konuda bilgi verilmelidir.
 Öğrencinizin “hırsız” olarak nitelendirilmesine engel olun.
III) DIŞKI KAÇIRMA(ENKOPREZİS )
 Dışa atım bozukluğu diyebilmemiz için;
 İstemsiz ya da amaçlı olarak, yineleyen bir biçimde
dışkının uygunsuz yerlere(Örn: Giysilerin ya da
döşemenin üstüne yapılması).
 En az 3 ay süreyle ayda en az bir kez böyle bir olayın
olması.
 Takvim yaşının en az 4 olması(ya da eş değer bir gelişim
düzeyi)
 Bu davranış genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik
etkilerine bağlı değildir.(DSM-IV)
 Yukarıdakilerin hepsinin bir arada görülmesi gerekir. Bu
bozukluk da altını ıslatmada olduğu gibi incelenmelidir.
III) DIŞKI KAÇIRMA
 NELER YAPILABİLİR?
 Bu durumdan dolayı çocuğun özgüveni zedelenmiş olabilir. Eğer siz
de onu ayrı bir sıraya oturtur ya da diğer öğrencilere davrandığınızdan
farklı davranırsanız(eleştiri, küçümseme, tiksinme vb.) benlik saygısı
oldukça düşecektir.
 Sevgiyle ve hoşgörüyle yaklaşın. Başarması için fırsatlar sunun.
 Aile içi problemlerin ya da gerginliklerin giderilmesi, belirtilerde
azalma sağlamaktadır.
 Aileye çocuğun altına bez bağlamak ve bu durumu karşısında
bütünüyle sessiz kalmak gibi davranışların enkoprezisi pekiştireceği
açıklanmalıdır.
 Ailede varsa huzursuzlukların giderilmesi gerektiği anlatılmalı ve
çocuğun sağlıklı bir bedene ve ruha sahip olması için güven, huzur,
sevgi ve saygının olduğu aile atmosferi yaratılmasının gereğinden
bahsedilmelidir.
 Sınıfınızda dışkı kaçıran öğrenciniz varsa aileye, bu durumla ilgili bilgi
vererek öncelikle hekim kontrolünden geçmeleri için
yönlendirebilirsiniz.
IV) KENDİ KENDİNİ TATMİN ETME
(MASTÜRBASYON)
 Çocuklarda görülen mastürbasyon davranışı, daha ileri
yaşlarda normal karşılansa da mastürbasyonun erken
yaşta ve yoğun olarak yaşanması pek çok ebeveyn için
kafa karıştırıcı olabilmekte ve endişe yaratmaktadır. Bu,
normal bir gelişimsel davranıştır.
IV) KENDİ KENDİNİ TATMİN ETME
(MASTÜRBASYON)
 NELER YAPILABİLİR?
 Cezalandırıcı, utandırıcı, yargılayıcı, ayıplayıcı ifadeler veya
tavırlardan kaçınılmalıdır.
 Çocuğun dikkati başka bir aktiviteye yönlendirilmelidir. “Senin için
yeni kağıtlar aldım televizyon seyrederken benim için bir resim
yapmaya ne dersin?‟‟ gibi.
 Mastürbasyona başka problemlerin eşlik edip etmediği konusunda
dikkatli olmaları konusunda aile bilgilendirilebilir.(depresyon,
obsesif-kompulsif, öz saygı eksikliği, bilişsel gerilikler vb.)
 Anne ve babanın böyle bir durumda sergilemesi gereken tutum ve
davranışlar hakkında bilgilenmesi, gereksiz korku ve kaygılardan
kurtulmasını sağlar. Gerekirse bir uzmandan yardım alması için aileyi
yönlendirin.
V) PARMAK EMME
Parmak emme, normal çocuklarda herhangi bir pisko-patolojik
etken olmaksızın 3- 4 yaşlarına kadar görülen bir davranıştır.
4- 5 yaşlarında bu durumun kaybolması beklenir. Ancak 4- 5
yaşından sonra devam eden parmak emme davranışı uyum ve
duygusal problemlerin belirtisidir. Çocuk umutsuzluğa kapılınca
davranışları değişebilir. Yararlı olabileceğine inanmazsa, kendini
işe yaramaz olarak görür. Bunun sonucunda da dikkat çekme,
güç kazanma, intikam ve yetersizlik gibi yaşadığı duygulardan
ötürü parmağını emebilir. Parmak emme, kardeş kıskançlığına
bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Anne babasının sürekli
kardeşiyle ilgilendiğini gören çocuk kardeşi gibi davranarak
insanların dikkatini çekmeye çalışır. Bu şekilde kardeşi gibi
sevileceğini, kendisiyle ilgilenileceğini düşünebilir.
V) PARMAK EMME
 NELER YAPILABİLİR ?
 Öncelikle geçici uyum bozuklukları ile süreklilik gösteren uyum ve
davranış bozukluklarını ayırt edin. Geçici bir bozukluk olduğunu
düşünüyorsanız bu durumu görmezden gelin, dikkatinizi
davranışlarına yoğunlaştırmayın, ancak her türlü davranışını takip
edin.
 Anne-baba ve öğretmenlerin çocukların gelişim dönemi özelliklerini
bilmeleri gerekir.
 Öğrencinize sınıfta „parmağını çek ağzından, hiç sana yakışıyor mu
koca adam oldun‟ gibi cümleler sarf etmeyin.
 Ceza veya aşağılama olmaksızın paylaşımcı bir yaklaşım sergilemek
gerekir.
 Çocukların duygularını ve hissettiklerini iyi gözlemlemek ve anında
müdahale etmek bir duygunun büyüyüp davranış bozukluğuna
dönüşmesini engelleyecektir.
 Yanlış anne-baba tutumları varsa bunu aileyle paylaşın.
VI) TIRNAK YEME
 Tırnak yeme, çocuğun yaşamında hangi dönemde ortaya
çıkmış olursa olsun bir uyum ve davranış bozukluğudur.
Tırnak yeme ve diğer uyum ve davranış bozuklukları (parmak
emme, alt ıslatma vb.) gibi bize çocuğun ruhsal ve kişilik
yapısıyla ilgili bilgi veren ipuçlarıdır.
 Ancak tırnak yeme davranışına iten sebepler bireyden bireye
farklılık gösterir ve bu davranışın da çeşitli nedenleri vardır:
 Ailedeki büyüklerde tırnak yiyen varsa çocuk onları taklit
eder.
VI) TIRNAK YEME
 Gergin ve kolayca heyecanlanan çocuklarda sık görülür.
 Aile geçimsizlikleri, çocukların yanında ana-baba kavgaları,
çocuğun azarlanması, dövülmesi, başkalarına örnek
gösterilmesi, kötülenmesi, horlanması.
 Çocuğun baskı altında yetiştirilmesi, tırnak yeme huyundan
vazgeçirmek için uygulanan
 sert tedbirler, çocuğun kapasitesinden fazla ders, iş ve görev
ile sorumlu tutulması.
 Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilebilir. Aile
içinde aşırı baskılı ve otoriter bir eğitimin uygulanması ve
çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yeterli ilgi
ve sevgi görememe, sıkıntı ve gerginlik başlıca nedenlerdir.
VI) TIRNAK YEME
 NELER YAPILABİLİR?
 Çocuğu azarlamak, korkutmak, ceza vermek gibi zorlayıcı
yöntemlerin uygulanması yararlı olmamaktadır.
 Aileler bu davranışın kendiliğinden kaybolmasını beklerler,
ancak kendiliğinden geçmez. Tırnak yeme davranışı buna
neden olan sebepler ortadan kaldırıldığında geçer.
 Tırnak yiyen çocukların güven duygusu geliştirilmelidir.
 Tırnağını yiyen öğrenciniz varsa ailesiyle görüşüp aile içi
ilişkiler ya da anne-baba tutumu hakkında bilgi alın. Yukarda
açıklandığı üzere sorun kaynağı yanlış anne-baba tutumu
olabilir. Çocuğa buna iten sebep anne-baba tutumundan
kaynaklanıyorsa rehber öğretmeninizden destek alarak aile
rehberliği yapın ileri vakalarda aileyi psikoloğa ya da çocuk
psikiyatristine yönlendirebilirsiniz.
VII) TİK BOZUKLUĞU
 Tik, tekil ya da çoğul olarak motor ya da vokal biçimde
birden ortaya çıkan hızlı, yineleyici, ritmik olmayan
basmakalıp motor hareketler ya da ses çıkarmalar olarak
tanımlanabilir. Bu tikler 1 yıldan daha uzun süreli bir dönem
boyunca aralıklı olarak ya da hemen her gün içinde birçok
kez ortaya çıkmaktadır. Süresi genellikle 1 saniyeyi
geçmemektedir. Tik davranışının vücutta görülen yeri, sıklığı
ve zorlayıcılığı çeşitli zamanlarda değişebildiği gibi, topluluk
içinde olma ya da tek başına bulunmaya göre değişebilir.
Çocuklukta tiklerin ortaya çıkmasının nedeni tam olarak
bilinmemektedir. Tiklerin oluşumunda genetik ve çevresel
etkenlerin rol aldığı tahmin edilmektedir.
VII) TİK BOZUKLUĞU
 Tikler tek bir bölgede ya da birden fazla bölgede oluşabilir.
Tik davranışı ile geçici bir rahatlama hissedilir. Dört grupta
tanımlanırlar:
 Basit Motor Tikler(Göz kırpma, yüz buruşturma, boyun
çevirme, ağız germe vb.)
 Basit Vokal Tikler(Boğaz temizleme, burun çekme, hırıltı
sesi vb.)
 Karmaşık vokal tikler(Dokunma, koklama, üzerine çeki
düzen verme vb.)
 Karmaşık vokal tikler(Belirli ifadeleri/kelimeleri sık
yineleme, işitilen en son sesleri/ifadeleri tekrarlama vb.)
VII) TİK BOZUKLUĞU
 NELER YAPILABİLİR?
 Öncelikle öğrencinizin bu hareketleri istemli olarak yapmadığını
göz önünde bulundurarak, tikleri için onu uyarmayın. Uyarmanızın
çocuğun stresini arttıracağından tiklerini de şiddetlendirebileceğini
unutmayın.
 Anne ve baba, çocuğa güven vermeli, tiklerin üzerinde
durmamalıdır.
 Çocuk davranışları nedeniyle cezalandırmamalı, eleştirilmemeli ve
küçük düşürülmemelidir.
 Çoğu zaman basit tikler, öğretmenler ve anne-babalar tarafından
doğru tutumlar sergilenirse bir süre sonra geçebilmektedir.
 Eğer öğrenciniz yalnızca dikkat çekmek için bu davranışı yapıyorsa
dikkat çekmeye neden olan faktörleri ortadan kaldırmaya çalışmak
gerekir.
C) GELİŞİMSEL VE NÖROLOJİK
BOZUKLUKLAR
 I) DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB)
 Günümüzde önemli halk sağlığı sorunu olarak karşımıza
çıkan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), 7
yaşından önce başlayan ve bireyin gelişim düzeyine uygun
olmayan, dikkati toplama ve sürdürme, aşırı hareketlilik ve
ataklıkla karakterize yaşam boyu devam eden bir sorundur.
I) DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU
 Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun en temel özellikleri:
 Bireyin yaşına ve gelişim düzeyine göre dikkat süresi ve
yoğunluğu azdır.
 Dikkatin bir noktaya toplamasında ve sürdürülmesinde zorluk
çekerler.
 Dış uyaranlar dikkatlerini kolayca dağıtır.
 Yazılı ifadede ve matematikte problem yaşarlar.
 Unutkanlıkları vardır.
 Dürtüsel davranışlarda bulunurlar, fazla düşünmeden akla ilk
geleni yaparlar, kendini kontrol etmede sorun yaşarlar.
 Uykuya dalmakta ve sabahları uyanmakta güçlük çekerler.
 Düzensizdirler. Çabuk öfkelenirler.
I) DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU
 NELER YAPILABİLİR?
 Her şeyden önce, öğrencinizin yaşadığı sorunun dikkat
eksikliği ve hiperaktivite olduğundan tıbbi açıdan emin
olmalısınız. Bu konuda anne babayı psikiyatriste
yönlendirebilirsiniz.
 DEHB olan çocukların okulda yaşadıkları akademik güçlükler ve
sergiledikleri sorunlu davranışlarla baş edebilmesi için, özel
eğitim ilke, yöntem ve tekniklerinin uygulanması
gerekmektedir.
 DEHB, nörobiyolojik bir bozukluktur. Bu nedenle öğrenciniz
elinde olmadan bu şekilde davranışlar sergilediğini göz
önünde bulundurarak davranışlarından ötürü onu azarlamayın,
hareketlerini baskılamaya çalışmayın, eleştirmeyin.
I) DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU
 DEHB‟li çocuklar dikkatlerini toparlayamadıkları için talimatları
anlamayabilirler. Öğrencinize talimat verirken dikkatini çekin,
gözlerinin içine bakın, açık ve sakin bir şekilde kısa cümle ile tanımlayın.
 Sık sık geri bildirimlerde bulunun ve davranışların sonuçlarını yansıtın.
 Dürtüsel davranışları nedeniyle DEHB‟li çocukların kendisine ve
çevresine zarar vermemesi için davranışlarının gözetimine önem
verilmesi gerekmektedir.
 Sürekli göz teması ve sözel iletişim kurabileceğiniz ön sıralara oturtun.
Yeri cam kenarı, pano yanı gibi uyarıcılardan uzak olsun.
 Yanına daha sakin, davranışları ile örnek olabilecek, liderlik özelliği olan
bir arkadaşını oturtun.
 Ders süresi içinde zaman zaman hareket imkanı sağlayan uygun
aktivitelere yönlendirin.
 Tüm sınıfın da katıldığı basit fiziksel egzersizler yaptırılabilir. (baş
sallama, omuz silme…)
I) DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU
 Sınıf dışı bir iş oluşturarak, bazen sınıftan çıkmasını
sağlayın. (araç-gereç aldırma vb.)
 Görsel ve dokunsal uyaranlardan etkilenir ve öğrenirler.
Ders anlatırken omzuna dokunun, saçını okşayın. Sürekli
göz göze gelmeye çalışın. Böylece dikkatini çekebilirsiniz.
 Uzun yazılı ödev vermeyin. Bu durum onu yıldırır ve
çaresiz bırakır. Bu yüzden ödevlerini ayrı verin.
 Olumlu davranışlarını ve küçük de olsa her türlü
başarılarını sınıf içinde onurlandırın. Yüreklendirin,
onaylayın, takdir edin.(…yapışına hayran kaldım, sana
güveniyorum, senin düşüncen benim için önemli…) O
kadar fazla başarısızlık yaşarlar ki, vereceğiniz her türlü
olumlu tepkiye ihtiyaçları vardır.
I) DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU
 Tahtadakileri yazmak uzun zaman alabilir, ek süre verin. Ödevlerini
tam alıp almadığını kontrol edin. Böylece bu çocukların
özelliklerinden biri olan ertelemenin önüne geçebilirsiniz.
 Mutlaka ödevlerini kontrol edin.
 Dikkati dağılmaya başlayan öğrencinize ders ortamına katılımını
sağlamak için soru sorun anlattığınız konuyla ilgisi olması şart
değil.
 Talimatlarınızı basitleştirin. Seçilecek şıkları basitleştirin.
 Sınırlar koymaktan çekinmeyin. Sınırlar çocuklara ceza vermek için
değil, onların rahatlığı ve çevrelerine güven duymalarını sağladığı
için konmalıdır.
 Kuralları yazın ve göz önünde olacağı bir yere asın.
 Büyük projeleri, küçük ve bitirilmesi kolay parçalara bölün. Bu
kural çocukların öğrenmelerindeki en hayati kuraldır.
I) DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU
 Eğer, öğrenci zamanlama, ses tonu, vücut dili gibi kavramları
anlamıyorsa bunları ona öğretmelisiniz. (konuşmadan önce
arkadaşını dinleme, konuşurken karşıdakinin gözlerine bakma, söz
kesmeme…) Bu beceriler çocuklarda doğuştan olmaz ama
öğretilebilir.
 DEHB'li çocuklarların eğitiminde yaşanan sorunlarla başa
çıkılabilmesi için öğretmenlerin ve anne-babaların olumlu ve
gerçekçi akademik beklentiye, sıkı bir gözlem ve denetim
becerisine, tutarlı, sabırlı ve esprili bir kişilik yapısına, işbirliğine
yatkınlığa (özel eğitim öğretmeni ve uzmanlarla), sahip olması
gerekir.
 Okulunda yoğun olarak spora ya da sosyal aktivitelere yönelmesi
sağlanabilir. Bu konuda beden eğitimi öğretmeni ile işbirliğinin
yapılması, çocuğun yatkın olduğu bir spor dalına yönlendirilmesi,
bu sporu yapması için olanaklar sağlanması yararlı olacaktır.
II) DOWN SENDROMU
 İnsanı oluşturan en küçük yapı taşı hücredir. İnsan
vücudu milyarlarca hücre içerir. Her bir hücrede genetik
bilgilerin bulunduğu iplik şeklinde kromozomlar vardır.
Bu genler kalıtımsal özelliklerimizi içeren bilgileri taşır.
Kromozom sayısı normal insanda 46 tanedir. Ancak
down sendromlu insanlarda olması gereken 46
kromozom yerine 47 kromozom vardır. Bu fazladan
kromozom da 21. Kromozom çiftindedir.
II) DOWN SENDROMU
 Down sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır.
Bu farklılık görünüşlerini de farklı kılar. Down sendromlu
bir çocuğun;
 Yüzü genelde yuvarlak ve basıktır.
 Gözleri ayrık ve çekik, burunları küçüktür.
 Dili ağzının yapısına oranla daha büyüktür ve kasları zayıf
olduğundan dillerini tutmakta güçlük çekerler, dil
genelde ağzından dışarı sarkar.
 El ayaları geniş, parmakları kısadır. Parmak izleri siliktir.
 Enseleri kalındır.
 Kasları oldukça gevşektir. Başını tutması, yürümesi geç
olmaktadır.
II) DOWN SENDROMU
 Çocuğun alacağı eğitim ortamı belirlenirken zeka seviyesi
önemlidir. Down sendromlu kendi içinde farklılaşır kiminin
durumu hafif seyrederken kiminin ki ağır olabilir. Okuma
yazmayı öğrenen dawn sendromlu çocuklar vardır. Down
sendromlu çocukların alacağı eğitim ve programları Rehberlik
Araştırma Merkezlerince düzenlenen raporlarla belirlenir.
Rehberlik ve Araştırma Merkezinde (RAM) çalışan uzman
kişiler çocuğun zihinsel ve gelişimsel durumunu eğitsel açıdan
belirler ve alabileceği eğitimin yönünü tayin ederler. Bu
çocuklar normal sınıfta kaynaştırma yoluyla eğitimden, özel
eğitim sınıflarından yararlanmakla birlikte buna ek olarak
gerekli görülürse tüm masrafını devletin karşıladığı
rehabilitasyon merkezlerinden de destek eğitimi alabilirler.
III) OTİZM
 Otizm, beyindeki gelişim bozukluğuna bağlı olarak ortaya
çıkan ve bireyin toplumsal, sosyal iletişim süreçlerinde
güçlükler yaşamasıdır.
 Otizmin belirtilerini kısaca;
 Dil gelişimi bakımından,
 İletişim bakımından,
 Sosyal beceriler bakımından,
 Davranış ve aktiviteler bakımından incelenir.
 Bu maddelerin tümünde bozulmalar vardır ancak kişiden
kişiye yoğunluğu değişir. Genel olarak;
 Çevresine karşı ilgisizdir.
 Olaylara ve insanlara tepkisizdir
 Genelde tek başınadır
III) OTİZM
 İletişim güçlüğü çeker. Konuşma zorluğu vardır.
 İnsanlarla temastan kucağa alınmaktan ya da sevilmekten
hoşlanmazlar.
 Göz temasının çok azdır ya da hiç yoktur.
 Uygunsuz ve sebepsiz gülüp ağlayabilirler.
 Seslere karşı aşırı duyarlılık ya da duyarsızlık vardır.
 Objeleri kendi etrafında çevirirler. Sürekli aynı oyunları
oynarlar.
 Her şeyin aynı olmasını isterler, değişikliklere aşırı tepki
verirler. Aşırı hareketlilik ya da hareketsizlik vardır.
 Objelere gereksiz yere bağlanırlar.
 Bir sebep olmadan strese girerler, üzüntü duyarlar.
 Motor hareket gelişimlerinde düzensizlik vardır.
III) OTİZM
 Anlamsız kelimeleri tekrarlar.
 Ellerini kollarını çırpar, olduğu yerde sallanır, kendi
etrafında dönerler.
 Tehlikeye karşı duyarsızlık yaşarlar.
 Acıya karşı duyarsızlıkları vardır.
 Otistik şadığı nörobiyolojik bir rahatsızlıktır.
III) OTİZM
 Otizm tanısı konulmuş çocukların eğitsel
değerlendirmesinin yapılarak eğitim ortamına
yerleştirilmesi ve devletin sağlayacağı özel eğitim
desteğinden yararlanması için il ya da ilçedeki Rehberlik ve
Araştırma Merkezine başvurulması gerekir. Otistik
çocukların normal sınıflarda eğitim görmesi kaynaştırma
eğitimiyle mümkündür. Yine çocuk normal ilköğretim
bünyesinde bir özel eğitim sınıfına devam edebilir. Bunun
dışında ülke genelinde sayıları hızla artan otistik çocuklar
eğitim merkezleri vardır (OÇEM). Bu merkezlerde otistik
çocuklar iletişim becerileri, sosyal beceriler, öz bakım
becerileri, bilişsel beceriler gibi alanlarda desteklenirler.
IV) ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
 Özel Öğrenme Güçlüğü, bir çocuğun zekası normal ya da
normalin üstünde olmasına rağmen, düşünme, anlama,
dinleme, kendini ifade etme, okuma- yazma veya
matematik becerilerinde yaşıtlarına ve zekasına oranla
düşük başarı göstermesidir. Özel öğrenme bozukluğu,
beynin bilgiyi algılama, işleme, depolama ve kullanma
becerisini etkileyen nörolojik bozukluklar olarak da
tanımlanabilir.
 Öğrenme bozukluğu, matematik bozukluğu, okuma
bozukluğu, yazılı anlatım bozukluğu ve başka türlü
adlandırılamayan öğrenme bozukluğu şeklinde
tanımlanmaktadır.(DSM-IV)
IV) ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
 NELER YAPILABİLİR ?
 Özel öğrenme güçlüğünü tanılamada sınıf öğretmeninin gözlemleri
çok önemlidir. Tanılama süreçlerinin sürerliliği ve öğretmenin
doğrudan gerçekleştirdiği değerlendirmeleri kritik bir önem taşır.
 Güçlü olduğu alanlardan başlayarak yardımcı olmak onlara en iyi
yardım yöntemidir.
 Öğrenci, yapamadığı işler konusunda cesaretlendirilip,
desteklenmelidir. Kendini değerli hissetmesi ve kendine güvenmesi
açısından onun yaşamında desteğinizin önemli olduğu
unutulmamalıdır.
 Çocuğa karşı anne, baba, öğretmeni, özel eğitim öğretmeni aynı dili
kullanmalıdır.
 Öğrencinin büyük oranda başarıya erişebileceği öğrenme etkinlikleri
sunmak gerekir.
IV) ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
 Evde ve okulda yapılan çalışmaları karşılaştırarak,
öğrencinizin yaptığı hatalarda belli bir benzerlik olup
olmadığına bakmalısınız. Örneğin, evde tek olarak
çalıştığında mı, okulda tek başına çalışırken mi yoksa bir
grup çalışmasında mı daha iyi sonuç alıyor? Hangi ortamda
daha iyi yaptığını bilmek, onun öğrenme biçimini daha iyi
anlamanızı sağlayacaktır.
 Sınıfınızda beklenen performans ile gerçekleştirdiği
performans arasında büyük fark olduğunu düşündüğünüz
ve yukarıdaki tanımlamalara uyan bir öğrenciniz varsa vakit
kaybetmeden aileyle irtibata geçin ve aileyi psikiyatriste
yönlendirin.
V) GÖRME ENGELLİ ÖĞRENCİLER
• Görme engelli öğrenci ile iletişime geçmeden önce
kendinizi tanıtın.
• Diğer öğrencilere görme engelli öğrencinizin
özelliklerini anlatın.
• Öğrencinin sınıf arkadaşlarının seslerini ayırt ederek
isimleri ile tanıması için, etkinlikler düzenleyin.
• Öğrencinizin sınıf arkadaşlarıyla uyum sağlaması için
etkinlik planlayın.
 Görme engelliler kollarından destek alırlar. Kol kola girmeniz
gerekiyorsa, siz onun koluna girmeyin, kolunuza girmesini
teklif edin.
 Öğrencinin hızına uyum sağlayın, yol göstermek amacıyla bir
adım önünde yürüyün.
 Sırasına kolaylıkla girip çıkabileceği şekilde sınıfın ön tarafına
oturtun.
 Işıklandırma önemlidir.
 Güneş ışınları arkadan gelecek şekilde sınıfta uygun sıraya
oturtun.
 Dersi açık ve anlaşılır ses tonuyla öğrenciye dönerek anlatın.
 Sınıfı tanıtırken, şuradaki, öteki, yandaki gibi ifadeler yerine,
sağındaki solundaki gibi ifadeler kullanın.
 Sınıfta eşya, araç, gereçlerin yerlerini sabit tutun.
 Sınıfta yalnız kalacaksa, bunu ona söyleyin ve çıkışın nerede
olduğunu tarif edin.
 Sıra arkadaşına görme engelli öğrencinize nasıl destek
olacağına ilişkin bireysel olarak bilgi verin.
 Konuşurken, kendisiyle konuştuğunuzu anlaması için adını
söyleyin.
 Tahtaya konuları yazarken, sözel olarak söyleyin.
 Uygulanacak sınavlarda,sınav sorularını okuyan kişinin
diksiyonunun düzgün olmasına dikkat edin.
 Sınıf ortamında görme engelli veya az gören öğrencinin
derse katılımını sağlamak için her derste ona en az bir iki
soru sorun.
VI) İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLER
 İşitme yetersizliği olan öğrencinizi tahtayı ve sizi rahat
görebileceği sınıfın ön tarafına oturtun.
 Konuşurken göz kontağı kurun.
 Çok yüksek sesle veya fısıldayarak konuşmayın, ses
tonunuzun ve konuşma hızınızın normal olmasına dikkat
edin.
 Kendisiyle konuştuğunuzu fark etmesini
sağlayın.Konuşurken başka yönlere bakmayın.




Konuşurken anlaşılır ve kısa cümleler kurun.
Açık ve anlaşılır konuşun.
Cümleleri eksik bırakmayın, tamamlayın.
Konuşulan ortamın çok gürültülü olmamasına dikkat edin.
Konuşurken ağzınızı elle veya başka bir şeyle kapatmayın.
 Tahtaya yazı yazarken, ya da arkanız öğrenciye dönükken
konuşmayın.
 Cümleyi bölecek şekildeki duraklamalardan kaçının.
 Kullandığınız sözcüğü anlamadıysa, yerine başka bir sözcük
kullanın.
 Öğrencinin öğrenmesini kolaylaştıracak araç ve gereçler
kullanın.
 Derse başlamadan önce öğrencinin işitme cihazının çalışıp
çalışmadığını kontrol edin.
 Tüm etkinliklere katılımını sağlayın.
 Sözle ifadeleri yanlış anlamasını önlemek için yazılı ve görsel
ip uçları kullanın.
 Öğrencinin yapamadıklarına değil yapabildiklerine
yoğunlaşın.
 Başarısını anında ödüllendirin.
 Sınıf arkadaşlarıyla uyum sağlaması için, etkinlik planlayın.
VII) BEDENSEL ENGELLİ ÖĞRENCİLER
 Sınıfınızın, okulun giriş katında olmasını ve öğrencinizin
okul ve sınıfta olabildiğince bağımsız hareketini
sağlayacak düzenleler yapılmasını sağlayın.
 Sınıf içinde kolaylıkla girip çıkabileceği yere oturtun.
 Öğrencini bağımsız hareketlerini sağlayacak, tekerlekli
sandalye ve uyarlanmış kalem, destek araç ve gereçleri
kullanmasını sağlayın.
 Diğer öğrencilere, öğrencinizin özelliklerini anlatarak
bağımsız hareket etme becerilerini sağlayan tedbirleri
belirleyin.
 Öğrencinize gerektiğinde nasıl yardım isteyebileceğini ve
ihtiyacından fazla yardım etmek isteyenleri kibarca
reddetmesini öğretin.
 Tekerlekli sandalye de oturuyorsa, yardım etmeniz
gerektiğinde, göz hizasında bulunmaya dikkat edin.
 Öğrencinin söylediklerini anlamadığınızda, tekrar etmesini
söyleyin.
 Yazmada güçlük çekiyorsa, sözel olarak değerlendirin.
 Öğrencinizi kendi içinde gösterdiği gelişme ile değerlendirin.
 Yapamadıklarına değil yapabildiklerine yoğunlaşın.
 Başarısını anında ödüllendirin.
 Yasadığı güçlüklerin üstesinden gelebilmek için okul rehber
öğretmeni ve aile ile iş birliği yapın.
VIII) DİL ve OKUMA GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÖĞRENCİLER
 Öğrenciniz konuşurken sakin ve sabırlı olmaya özen
gösterin.
 İletişime hazır olduğunuzu hissettirin.
 Konuşmaya istekli olmadığı durumlarda, konuşması için
zorlamayın.
 Konuşmasına müdahale etmeden, göz kontağını sürdürün.
 Konuşmaya teşvik edin, konuşurken sorun yaşadığında
cümlesini onun yerine tamamlamayın ve sözcük eklemeyin.




Uygun jest ve mimikler kullanın, ancak abartmayın.
Ne söylediğine odaklanın.
Sözel etkinliklere katılmasını sağlamak için cesaretlendirin.
Siz konuştuktan sonra, öğrencinizin size cevap vermesi için
yeterli zaman tanıyın.
 İletişimi kolaylaştıracak araç ve gereçler kullanmasını
destekleyin.
 Olumlu davranışlarını destekleyin.
 Söylediklerini anlamadıysanız, tekrar etmesini isteyin.
 Sınıf etkinliklerine katılmasını destekleyin. Etkinlikleri
tamamlamayabilmesi için yeterli zaman verin.
 Etkinliklere istekli olmadığında zorlamayın.
 Aile ve uzmanlarla iş birliği yaparak, öğrencinizin dil ve
konuşma güçlüğüne yönelik alınacak önlemleri belirleyin.
 Öğrencinizi, kendi içinde gösterdiği gelişme ile
değerlendirin.
 Başarısını anında ödüllendirin.
D) ÇOCUK İSTİSMARI VE İHMALİ
 İstismar; günümüzde adını sıkça duyduğumuz, haberlerde
sıkça izlediğimiz evrensel bir olgudur. İstismar genel tanımıyla,
bir kişinin ya da kişilerin iyi niyetini kötüye kullanarak
yararlanmak, bir düşünceyi kötüye kullanarak zarar vermeyi
hedeflemek, karşısındakinin kendi rızası olmadan ve iradesini
dikkate almadan sömürmek gibi anlamları içerir.
 Fiziksel, duygusal ve cinsel boyutları vardır.
 Fiziksel İstismar(Şiddet) : Bir kişiye güç ya da baskı
uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak ya da yaptırmak,
şiddet uygulama eylemi ise zorlama, saldırı, kaba kuvvet,
bedensel ya da psikolojik acı çektirme ya da işkence, vurma,
yaralama olarak da tanımlanabilir.
D) ÇOCUK İSTİSMARI VE İHMALİ
 Cinsel İstismar: Bir kişinin rızası olmadan veya fiziksel ve
psikolojik baskıya maruz kalarak cinsel amaçlar için
kullanılmasıdır.
 Duygusal İstismar: Duygusal istismarı, diğer istismar
türlerinden bağımsız düşünemeyiz çünkü kişinin
duygusal, bedensel ve sosyal işlevleri arasındaki ilişki
birbirine bağımlıdır.
D) ÇOCUK İSTİSMARI VE İHMALİ










NELER YAPILABİLİR?
ÖĞRETİN
Bedeninin özel olduğunu, kadın ya da erkek olduğunu,
Şiddetin, güç kullanmanın nedenlerini, doğru bir sorun çözme yöntemi
olmadığını,
İzni olmadan kimsenin kendisine dokunamayacağını,
Hiç kimse tarafından kötü muameleye maruz bırakılamayacağı,
Çocuk olmasından, insan olmasından kaynaklı sahip olduğu hakları
Hayatına sahip çıkabileceğini anlatın.
DİNLEYİN
Özellikle bir şeyleri anlatmak istiyorsa etkin dinleyin, anlatmıyorsa ve
sizin birtakım şüpheleriniz varsa davranışlarını dikkatlice gözlemleyin.
D) ÇOCUK İSTİSMARI VE İHMALİ
 ZAMAN AYIRIN
 Öğrencinize zaman ayırın. Yaşadıklarını ve duygularını dinleyin
ve anlamaya çalışın.
 TANIYIN
 Arkadaşları, bakıcıları ve oynadığı alanlar hakkında bilgi sahibi
olun.
 KONUŞUN
 İstismar hakkında onu zorlamadan konuşun.
 DANIŞIN
 Öğrencinizin ya da başka çocukların istismarından
şüpheleniyorsanız okul rehberlik servisiyle iş birliği yapın.
Okulda rehber öğretmen yoksa il/ilçenizdeki Rehberlik ve
Araştırma Merkezine başvurun.
E) BOŞANMA VE ÇOCUK
 Boşanma kuşkusuz, çocukların başına gelebilecek en sarsıcı
olaylardan birisidir. Ancak bir evliliği başa çıkılamayan,
çözüm üretilemeyen, süreğen sorunlarla devam ettirmenin
çocuk üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler, bazen
boşanmanın kendisinin yaratacağı etkilerden daha fazla
yıkıcı olabilir.
 Çocuklar, anne ve babalarının evliliğinin sona ermesine
duydukları öfkeyi, yaşlarına, kişilik özelliklerine ve ailenin
durumuna göre değişen şekillerde ifade ederler. Bazı
çocuklar, bu dönemi ağır bir şekilde yaşarken, bazıları ise
duygusal bir yara almadan atlatabilirler.
E) BOŞANMA VE ÇOCUK
 Karar çocuklara açıklandıktan sonra anne-baba
tutumlarının tutarlı olması çok önemlidir. Annenin
koyduğu bir kuralın çocuğun babanın yanına gittiğinde
uygulanmaması ya da çocuğa olan yaklaşımların,
öğretilerin, tutumların birbiriyle örtüşmemesi, çocuğun
kişilik, ruhsal ve sosyal gelişimi açısından oldukça zarar
verici bir durum yaratır. İdeali ortak tutum sergilemek için
zaman zaman anne-babanın bir araya gelerek çocukları
hakkında beraber düşünüp bir yol çizmeleridir.
E) BOŞANMA VE ÇOCUK
 Anne ve babası boşanmış çocuklarda akademik başarıda
gözle görülür bir şekilde düşüş yaşanabilir. Çoğu zaman
aktivitelere katılmak istemezler ve ders sırasında dalıp
gidebilirler. İçine kapanıp kimseyle bir şey paylaşmak
istemeyebilirler. Bu gibi durumlarda öğrencinize anlayışlı
davranmanız çok önemlidir. Onu bu davranışlarından
ötürü zorlamanız, eleştirmeniz, azarlamanız ya da onunla
hiç ilgilenmeyip durumu akışına bırakmanız, yaşadığı
sorunları arttıracaktır. Bu dönemde sevginizi, ilginizi ve
anlayışınızı yüksek tutmanız oldukça destekleyicidir.
 Son olarak sınıfınızda anne ve babasının boşanmasıyla
oluşan aşırı öfkeli, uyum ve davranış problemleri olan
öğrenciniz varsa hem anneyle hem babayla görüşerek bir
uzmandan yardım almaları gerektiği konusunda
yönlendirme yapabilirsiniz.
F) ZEKA
 MENTAL RETARDASYON (Zihinsel Öğrenme Yetersizliği)
 Mental retardasyon(zihinsel yetersizlik); gelişim
dönemlerinde ortaya çıkan, çevreye uyum ve davranışlardaki
bozulma ile birlikte olan, genel zihinsel fonksiyonların
ortalamanın anlamlı derecede altında olması şeklinde
tanımlanabilir. Zihinsel yetersizlik, diğer kronik hastalıklarda
olduğu gibi, kişide kalıcı yetersizlikler bırakan, yaşam boyu
gözlem, kontrol, bakım, tedavi ve rehabilitasyon gerektiren
önemli bir bozukluk olup, aile üyelerinin tümünü ve aile
yaşamını ekonomik, sosyal, duygusal, davranışsal ve bilişsel
yönlerden etkileyen bir sorundur.













Dünya sağlık örgütüne göre zeka seviyesinin sınıflandırılması;
Deha 130 ve üstü
Parlak zeka 120 -129
Üstün zeka 110 -119
Normal zeka 90 -110
Donuk normal zeka 80 -89
Sınır zeka geriliği 70 -79
Zeka Geriliği 69 ve altı
Hafif zeka geriliği 52 -69
Orta derecede zeka geriliği 36 -51
Ağır zeka geriliği 20 -35
Derin zeka geriliği (çok ağır) 20‟den daha düşük.
Daha kolay bir sınıflama; Hafif mental retardasyon (IQ >50) ve
ağır mental retardasyon (IQ ≤50) şeklinde yapılabilir.
I) ÜSTÜN ZEKA
 Üstün veya özel yetenekli çocuklar; zeka, yaratıcılık, sanat,
liderlik kapasitesi veya akademik alanlarda yaşıtlarına göre
yüksek düzeyde performans gösterdiği; uzmanlar tarafından
tanımlanan çocuklardır. Üstün veya özel yetenekli çocuklar,
yeteneklerini geliştirmek için özel eğitim ve faaliyetlere
ihtiyaç duyan çocuklardır. Bu çocuklar, bir veya birden çok
alanda üstün veya özel yeteneğe sahip olabilirler.
 Gözlem güçleri yüksektir. Her an gözlem yaparlar.
Gözlemledikleri ve ilgilerini çeken bir olayı mutlaka denerler.
Bu denemelerin sayısı, üstün veya özel yetenekli çocuğun
bilgileri beyninde kodlama şekline ve doyuma ulaşmasına
göre artarak değişiklik gösterir.
I) ÜSTÜN ZEKA
 Merak ettikleri konular üzerinde araştırmacı ve hırslıdırlar.
Üstün veya özel yetenekli çocuklar, deneyerek öğrenme ve
model alma yoluyla öğrenmeyi seçtikleri için, yakın
çevresinde ya da televizyonda gördüğü bir davranış ya da
olayı, ne kadar gerçek dışı olsa da, mutlaka deneme ve
sonuca ulaşma isteğindedirler, ısrarcıdırlar.
 Fikir ve düşüncelerini mutlaka ifade etme ve kabul görme
ihtiyacı içindedirler. Yönlendirme ya da öğretileri sevmezler.
Onlara yöneltilen soruları cevaplamak ya da hazır bilgileri
dinlemek yerine soru sormayı ya da anlatmayı tercih ederler.
I) ÜSTÜN ZEKA
 Üstün Zekalı Çocukların Eğitiminde Öğretmenlere Öneriler
 Bu tip çocuklar için sınıf öğretmeninin öğrenim görevlerinin dışında
ek öğrenim programları hazırlaması gerekir. Sınıfın seviyesi onların
seviyesinden çok aşağıda kalabilir. Sınıf öğretmeni;
 Çocuğun çalışma ve ödevlerini sınıfın işlemekte olduğu konularda ve
aynı tempoda tutmaya çalışmamalı, onun güç ve hızına uygun
ödevler vermelidir.
 A. Ödevlerde tekrara ve alıştırmalara fazla yer vermemelidir.
 B. Daha çok problem çözme tekniğini gerektiren ödevler vermelidir.
 C. Yarı teknik malzemelerin okunması, özetlenmesi, bazı araçların
modellerinin yapımı, şemalarının çizimi ve onların çalışma kurallarını
açıklama ödevleri verilmelidir.
 Tartışma, proje ve dramatizasyon çalışmalarına önem verilmelidir.
 Tasnif, organize etme ve maddelendirme olanağı veren fırsatlar
yaratılmalıdır.
 Ders etkinliklerinde kitabi etkinliklerden çok, geniş gözlem ve
deneylere yer verilmelidir.
 Kendilerine özgü ilgileri olduğundan grupla olduğu kadar bireysel
çalışmalara da önem verilmelidir.
 Öğrenciyi okul içi ve dışı etkinliklere yönlendirmelidir.
 Liderliği gerektiren ya da liderliği geliştirmeye fırsat verecek çalışmalara
katılması için teşvik edilmelidir.
 Bu tip çocuğun başarısını, sınıf arkadaşlarının başarısı seviyesi ile değil
kendi öğrenme güç ve sürati ile karşılaştırmalıdır.
 Anne ve baba ile bu konuda işbirliği yapmalı, onlara çocuklarını ihmal
etmeden ve gurura kapılmadan yetiştirmek için gerekli anlayışı
kazandırmaya çalışmalıdır.
 İleri öğrenim için en uygun yolun seçilmesinde uzmanlarla işbirliği
yapılmalıdır.
 Bu çocuklarda üstünlük duygusunu yaratmak, aynı “aşağılık duygusu”
kadar zararlı sonuçlar doğurur. Çocuk arkadaşlarını ve çevresindekileri
aşağı görür ve toplumda yalnız bir kişi olarak yaşamına devam etme
tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Onun için üstünlük duygusunun
çocuklarda yaratılmamasına azami dikkat sarf edilmelidir.
 Akademik konular için resim, müzik, beden eğitimi gibi dersler ihmal
edilmemelidir.
II) HAFİF MENTAL RETARDE (Hafif Derecede
Zihinsel Yetersizlik)
 Zihinsel yetersizliklerin büyük çoğunluğu bu gruba
dahildir.(%85) Bu çocuklar, kendi yaşlarındaki normal zeka
düzeyindeki çocuklardan 2- 3 zeka yaşı geridedirler. Milli
Eğitim Bakanlığı, hafif düzeyde zihinsel yetersizliği; bireyin
eğitim dönemi içinde, sınırlı seviyede destek eğitim
hizmetleri ve özel düzenlemelere ihtiyacı olması durumu
olarak tanımlanmıştır. Hafif derece zihinsel yetersizlik,
çocuk okula başlamadan önce anne-baba veya çevre
tarafından fark edilmeyebilir. Çocuklar okula başladıktan
ve ev dışındaki etkinliklere katıldıktan sonra zihinsel
yetersizliği anlaşılmaya ve görünür hale gelmeye başlar.
Derslerin sınıf atladıkça daha da güçleşmesi ve bilişsel yeti
gerektirmesi nedeniyle ergenlik dönemine doğru fark
edilme doruğa çıkar.
 Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrencilerin
Eğitiminde Öğretmenlere Öneriler
 Bulunduğu sınıf ne olursa olsun, bildiği ve başardığı şeyler,
hareket noktası olarak alınmalıdır. Sabır, düzen, iş birliği gibi
niteliklerin geliştirilmesi için özel bir önem verilmelidir.
 Başarılı Yaşantılar Sağlama: Çocuğa başarabileceği görevler
verilmeli, doğru yanıtlayabileceği sorular sorulmalıdır.
 Geri Bildirim (feed back) Sağlama: Çocuk, verdiği yanıtın doğru
olup olmadığını bilmelidir.
 Doğru Yanıtları Pekiştirme: Pekiştirme, zaman geçirmeden ve
açık bir biçimde yapılmalıdır. Bu, çocuğa yiyecek verilmesi gibi
somut ya da çocukla ilgilenilmesi gibi sosyal nitelikte olabilir.
 Çocuğun kişiliğine saygı gösterilmelidir.
 III) ORTA MENTAL RETARDE (Orta Derecede Zihinsel
Yetersizlik)
 Zeka Bölümleri(IQ 35- 49) arasında tespit edilen
bireylerdir. Orta düzeyde zihinsel öğrenme yetersizliği;
bireyin gecikmeli konuşma ve dil gelişimi, sosyal, duygusal
veya davranış problemleri ile temel okuma yazma ve
sayma becerileri kazanmasında ortaya çıkan gecikme
durumudur.
 Orta Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrencilerin Eğitiminde
Öğretmenlere Öneriler
 Öncelikle beklenti içine girmeden, normalin altında ve üstünde, aşırı
ilgi göstermeden, diğer öğrencilerin onu kabul etmesini sağlayınız.
 Ağır öğrenen çocuğun kişiliğini çeşitli yönleri ile tanımaya çalışınız.
Bulunduğu sınıf ne olursa olsun, bildiği ve başardığı şeyleri hareket
noktası alınız. Çocukta sabır, düzen, işbirliği gibi niteliklerin
geliştirilmesi için özel bir önem veriniz.
 Çocuğun kişiliğine saygı gösteriniz. Çocuğun yetersizliklerini ve
başarısızlıklarını olur olmaz vesile ile yüzüne vurmaktan kaçınınız.
Kuvvetli yanlarını bulup geliştiriniz. Ağır öğrenen bir çocuk yetenekli
ve hevesli olduğu alanlarda desteklendiği takdirde belki o alanlardaki
basit işlerde arkadaşları ile rekabet edebilecek bir duruma gelebilir.
Ancak yine de normal arkadaşlarıyla rekabete zorlanmamalı.
Başaramayacağı etkinliklere yöneltilmemelidir.
 Öğretmenler ağır öğrenen çocukların öğrenim kademelerine değil iş
yaşamına hazırladığını çok iyi bilmelidir. Yaşamını daha çok kafasıyla
değil, elleri ile kazanacaktır. Bu bakımdan ona yaşam boyunca
kullanacağı temel bilgi ve becerileri kazandırmaya çalışınız.
 Ağır öğrenen çocuklar soyut konuları çok zorlukla öğrenirler ve
yaratıcı düşünce isteyen etkinliklerde zorluk çekerler. Konuları elden
geldiğince somut biçimde yaşayarak, deneyerek, göstererek,
karşılaştırarak öğretmeye çalışılmalıdır.
 Değerlendirme yaparken, normal zekalı arkadaşlarına göre değil
çocuğun kendi zekaları ve kapasitelerine göre değerlendirme
yapılmalıdır.
 Çocuğun, sınıfta ve okulda bazı basit sorumluluklar yüklenmesine izin
verilmelidir. Yazı tahtasını silmek, kapı ve pencereleri açıp kapamak,
bir masayı yerine çekmek, sınıfın temizliği ile ilgilenmek, bazı ders
araçlarını getirip götürmek onun okulda yapabileceği işlerdendir. Bu
işler yoluyla onun iyi ve yararlı birtakım alışkanlıklar kazanmasına
yardım edilebilir.
 Günlük yaşam için gerekli olan giyinip soyunma, yıkanma, tırnak
bakımı, temizlik gibi becerileri kazanmasına yardımcı olunuz.
 Eğitimlerinde uygulamalı çalışmalara daha çok yer verilmeli,
yaparak ve yaşayarak daha kolay öğrendikleri unutulmamalıdır.
 Beceri kazandırma çalışmalarında çocuğa nasıl yapacağını en ince
ayrıntısına kadar anlatmak ve göstermek gerekir. Öğrenmesi
gereken bir beceride yapılacakları alt basamaklara ayırmak ve bu
basamakları sırasına göre takip etmek, çocuk bir basamağı
tamamlamadan diğerine geçmemek gerekir.
 Çocuğun duygusal ve toplumsal yaşamında gösterdiği başarılı
uyumlar daima teşvik edilmelidir.
 IV) AĞIR MENTAL RETARDE (Ağır Derecede Zihinsel
Yetersizlik)
 Zihinsel yetersizliklerin %3- 4‟ünü oluşturur. Zeka bölümleri
25 -44 arasında olup bireyin öz bakım becerilerinin
öğretimi de dahil olmak üzere yaşam boyu süren, yaşamın
her alanında tutarlı ve daha yoğun özel eğitim ile destek
hizmete ihtiyacı olması durumudur. Ağır düzeyde zihinsel
öğrenme yetersizliklerinin yaşanılmasının nedenleri
arasında, genetik bozukluklar, akraba evliliği, fiziksel
tramva, riskli ve zor doğumlar, erken çocukluk dönemi
yaşanılan ateşli hastalıklar sayılabilir.
 Ağır Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrencilerin
Eğitiminde Öğretmenlere Öneriler
 Çocuk kısa ve basit komutlara alıştırılmalıdır. Olumsuzdan
daha çok, olumlu ifadeler kullanılmalıdır.
 Acele ve telaşlı ifadeler yerine sakin ifadeler kullanılmalıdır.
 Etkinlikler seviyeye uygun, somut ağırlıklı ve basit olmalıdır.
 Öğrencinin başarılı çalışmaları mutlaka görülmeli, değer
verilmeli ve gerekirse ödüllendirilmelidir. Bu becerilerini
daha da geliştirmeleri için desteklenmeli ve aileye gerekli
rehberlik yapılmalıdır.
 Öğretilebilir çocukların öğrenmelerinde, yaparak ve
yaşayarak öğrenme daha etkili ve sürekli olmaktadır.
Çocuğun grup çalışmalarına katılımını sağlayıcı etkinliklerde
bulunması desteklenmelidir.
 Toplumdan uzak tutulmamalıdır.
Kaynaştırma Eğitimi Nedir?
KAYNAŞTIRMA, özel eğitime ihtiyacı olan engelli
öğrencilerle engelli olmayan öğrencilerin bir arada
eğitim görmesidir.
Kaynaştırma, engelli öğrencilerin engelli olmayan
öğrencilerle eğitsel ve sosyal olarak bütünleştirme
işlemidir.
Kaynaştırma Yoluyla Eğitimin Amacı
 ÇOCUĞU NORMAL HALE GETİRMEK DEĞİL,ONUN İLGİ ve
YETENEKLERİNİ EN İYİ ŞEKİLDE KULLANMASINI
SAĞLAMAK, TOPLUM İÇİNDE YAŞAYABİLMESİNİ
KOLAYLAŞTIRMAKTIR.
KAYNAŞTIRMA UYGULAMASININ
TEMEL İLKELERİ
 Özel eğitim gerektiren öğrencilerin akranlarıyla aynı
kurumda eğitim görme hakkı vardır.
 Bu eğitim, özel ve genel eğitimin ayrılmaz parçasıdır.
 Hizmetler yetersizliğe göre değil, eğitim gereksinimine
göre planlanır.
 Erken başlamak esastır.
 Eğitimde bireysel farklılıklar esastır.
 Gönüllülük, sevgi, sabır, gayret gerekmektedir.
 Eğitim normal insanlarla ve doğal ortamlarda
verilmelidir.
 Kaynaştırma eğitiminde, okul- aile ve çevre işbirliği
esastır.
KAYNAŞTIRMA YOLUYLA EĞİTİMİN
UYGULAMA MODELLERİ
1) TAM ZAMANLI KAYNAŞTIRMA
Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencinin kaydı normal
sınıftadır.
Öğrenci tam gün boyunca normal sınıfta eğitim alır.
Tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitimlerine devam
eden öğrenciler, eğitim görürlerken, kayıtlı
bulundukları okulda uygulanan eğitim programlarını
takip ederler.
Sınıf Mevcutları
 Okul öncesi eğitim kurumlarında, özel eğitime ihtiyacı
olan iki öğrencinin bulunduğu sınıflarda 10, bir
öğrencinin bulunduğu sınıflarda 20 öğrenciyi geçmemeli.
 Diğer kademelerde, özel eğitime ihtiyacı olan iki
öğrencinin bulunduğu sınıflarda 25, bir öğrencinin
bulunduğu sınıflarda 35 öğrenciyi geçmemelidir.
 Not: ÜLKEMİZDE KAYNAŞTIRMA EĞİTİMLERİ, BÜYÜK
ORANDA TAM ZAMANLI OLARAK YAPILMAKTADIR.
YARI ZAMANLI KAYNAŞTIRMA
 Yarı zamanlı kaynaştırma uygulamaları, öğrencilerin bazı
derslere yetersizliği olmayan akranlarıyla birlikte aynı
sınıfta ya da ders dışı etkinliklere birlikte katılmaları
yoluyla yapılır.
 Öğrencinin kaydı, özel eğitim sınıfındadır.
 Özel eğitim sınıfı öğrencisi, başarılı olabileceği derslerde
ve sosyal etkinliklerde yetersizliği olmayan akranları ile
birlikte normal sınıfta eğitim alır.
 Sadece özel eğitim sınıfına devam eden öğrenciler
için değil, özel eğitim okullarına devam eden
öğrencilerin kaynaştırma uygulamaları kapsamında,
yetersizliği olmayan akranlarının devam ettiği okul
ve kurumlarda bazı derslere ve sosyal etkinliklere
katılması uygulaması da, yarı zamanlı kaynaştırma
kapsamındadır.
TERSİNE KAYNAŞTIRMA
 Yetersizlikleri olmayan öğrenciler, istekleri
doğrultusunda, özellikle okul öncesi eğitimde
çevrelerindeki kaynaştırma uygulaması yapan özel
eğitim okullarında açılacak sınıflara kayıt yaptırabilirler.
Bu sınıfların mevcutları, 5’i özel eğitime ihtiyacı olan
öğrenci olmak üzere okul öncesi eğitimde en fazla 14,
ilköğretim ve ortaöğretimde 20, yaygın eğitimde 10
öğrenciden oluşur.
KAYNAŞTIRMA YOLUYLA EĞİTİMİN
YARARLARI
1)ÖZEL EĞİTİME İHTİYACI OLAN ÖĞRENCİLERE YARARLARI;
 Kapasite ve öğrenme hızına uygun eğitim alırlar,
 Kendine güven, takdir edilme, cesaret, sorumluluk duygusu
gibi sosyal değerler geliştirir.
 Eğitim sayesinde zayıf yönlerini kısa sürede yeterli hale
getirebilir.
 Kaynaştırma ortamlarında, olumsuzluktan çok, olumlu
davranış gösterme sıklığı artar.
 İletişim, işbirliği kabullenme, ortak yaşam becerileri
edinirler.
 Normal öğrencilerden, bazı davranışları model alma ve
özdeşim kurma yoluyla öğrenirler.
YETERSİZLİĞİ OLMAYAN
ÖĞRENCİLERE YARARLARI
 Engelli insanlara karşı sayıtsız şartsız kabul, hoşgörü,
yardımlaşma, ortak yaşam, demokratik ve ahlak
anlayışları geliştirir.
 Bireysel farklılıkları doğal karşılar ve saygı gösterir.
 Kendini tanıma, güçlü ve zayıf yönlerini görme, bunları
kabul etme ve zayıf yönlerini giderme davranışları
gelişir.
 Engelli bireylerle birlikte yaşamayı öğrenir.
AİLELERE YARARLARI
 Çocuk üzerindeki beklentileri, çocukların
kapasiteleriyle uygunluk göstermeye başlar.
 Okula bakış açısı değişir ve okulla işbirliği gelişir.
 Çocukların ilgi ve ihtiyaçları konusunda daha sağlıklı
bilgi edinir.
 Güven ve umutsuzluk duyguları, umuda dönüşür.
 Aile içi çatışmalar azalır, aile sağlığı ve iş verimliliği
artar.
ÖĞRETMENLERE YARARLARI
 Şartsız kabul, sabır, hoşgörü ve bireysel özelliklere
saygı davranışları gelişir.
 BEP, hazırlama ve uygulamada daha başarılı olurlar.
 Eğitimde ekonomiklik ve fırsat eşitliği sağlanır.
 Kaynaştırma öğrencisi ile yapılan çalışmalar sayesinde
öğretim becerileri gelişir ve deneyimleri artar.
BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM
PLANI
BEP;
"Özel eğitim gerektiren birey için geliştirilen ve ailesi
tarafından onaylanan bireyselleştirilmiş eğitim
programı; bireyin, ailenin, öğretmenin gereksinimleri
doğrultusunda hazırlanan ve hedeflenen amaçlarda
verilecek destek eğitim hizmetlerini içeren özel eğitim
programıdır." biçiminde tanımlanmıştır (madde:69
ÖHY).
BEP Hazırlamak Yasal Olarak
Zorunlu mudur ?
573 Sayılı Özel Eğitim hakkında kanun hükmünde
kararnamenin 4. Madde ( f ) bendinde, “ Özel eğitim
gerektiren bireyler için BEP’in geliştirilmesi ve eğitim
programlarının bireyselleştirilerek uygulanması
esastır.” diyerek , BEP’nı yasal olarak zorunlu hale
getirmiştir.
BEP NASIL HAZIRLANIR?
BEP Süreci 7 Temel Aşamadan Oluşur:
1. Bireyselleştirilmiş eğitim programını hazırlayacak ekibin
oluşturulması,
2. Çocuğun eğitsel performans düzeyinin belirlenmesi
3. Uygun eğitim ortamları ve bu ortamlarda sunulacak destek
hizmetlerin belirlenmesi
4. Uzun ve kısa dönemli amaçların belirlenmesi
5. Bireyselleştirilmiş öğretim programının hazırlanması (BÖP)
6. Uygun öğretim materyalleri ve öğretim yöntemlerinin
belirlenmesi
7. BEP’in uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi için
sorumluların belirlenerek zaman çizelgesinin hazırlanması ve
değerlendirme biçimine karar verilmesi.
BEP’ i Kim Hazırlar ?
- Bireyselleştirilmiş Eğitim Programını Geliştirme
Birimi hazırlar.
- Bu birim; Özel eğitim ve kaynaştırma uygulaması
yapılan okullarda BEP’ in geliştirilmesi, uygulanması,
değerlendirilmesi amacıyla oluşturulur.
“ Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilerin eğitimlerini
sürdürdükleri okul ve kurumlarda ,eğitim
performansları ve ihtiyaçları doğrultusunda BEP’lerini
hazırlamak amacıyla bireyselleştirilmiş eğitim
programı geliştirme birimi oluşturulur. “ şeklinde
belirtilmiştir.(MADDE:72 ÖHY)
Bireyselleştirilmiş eğitim programı
geliştirme birimi,
- Okul/kurum müdürü veya görevlendireceği bir müdür
yardımcısının başkanlığında
- Bir gezerek özel eğitim görevi yapan öğretmen,
- Bir rehber öğretmen,
- Bir eğitim programları hazırlamakla görevlendirilen öğretmen,
- Öğrencinin sınıf öğretmeni,
- Öğrencinin dersini okutan ilgili alan öğretmenleri,
- Öğrencinin velisi,
- Öğrenci,
olmak üzere bu kişilerden oluşur.
BEP DOSYASI HAZIRLAMA (ek:1)
TÜM HİZMET PLANLARI
Tüm hizmet planı: BEP'nın, bireysel öğretim planlarını (BÖP) da
kapsayacak şekilde hazırlanmasıdır.
Tüm hizmet planlarının :
- Birinci bölümünü BEP,
- İkinci bölümünü ise programın öğretime uyarlanması oluşturur
(BÖP).
Tüm hizmet planı; özel eğitime ihtiyacı olan öğrenci için
hazırlanan bireyselleştirilmiş eğitim programının yer verildiği bir
formdur. Bu amaç için farklı şekillerde hazırlanmış formlar
kullanılmaktadır. (ek:2)
Birinci bölüm:
BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PLANI (BEP);
-
Öğrencinin kimlik bilgileri
- Tıbbi bilgiler
- Sunulacak eğitim ve özel eğitim hizmetleri
- Amaçların başarım tarihleri - Performans düzeyi
- Uzun dönemli amaçlar
- Kısa dönemli amaçlar
- Program sorumluları
- BEP geliştirme ekibinin adı soyadı ve imzalarına ilişkin bilgileri
kapsar.
- Aile onayı
ÖĞRENCİNİN KİMLİK BİLGİLERİ: Bu bölümde
öğrencinin: Adı soyadı, doğum tarihi, yaşı, cinsiyeti,
bulunduğu okulun adı, sınıfı, ev adresi ,telefonu
gibi bilgiler yer alır.
TIBBİ BİLGİLER: Bu bölümde öğrencinin: Sağlık
durumu, varsa kullandığı ilaçlar , ortez ve protez
gibi, kullandığı destek araçlara ilişkin bilgiler yer
alır.
DESTEK HİZMETLER VE EĞİTİM ORTAMLARININ
BELİRLENMESİ:
BEP hazırlanırken öğrenci için destek hizmetler
belirlenir. Burada öğrencinin öncelikli ihtiyaçları
dikkate alınmalıdır. Gereken destek hizmetler
belirlendikten sonra bunlardan nasıl ve ne şekilde
yararlanılacağı da belirlenmelidir.
Sunulacak eğitim hizmetleri:Bu bölümde öğrencinin
ne tür hizmetler alacağını gösterir.
1-Eğitim ortamı: Normal Sınıf , Özel Sınıf , Gündüzlü Öz.
Eğit.Okulu, Rehabilitasyon Merkezi ,
Ev/Hastane Okul
2-Destek hizmetler: Kaynak Oda,Gezici Öğretmenlik, Sınıfiçi Yardım,Özel Eğitim Danışmanlı
Diğer
3-Ek hizmetler : Ulaşım, Konuşma Terapisi, Psikolojik
Hizmetler , Fizyoterapi, İş ve Uğraş Terapisi, Aileye
Danışmanlık, Sağlık Hizmetleri, Diğer
gibi alt bölümler eğitim hizmetlerinin daha belirgin
olmasına hizmet edecektir.
Öğrenciye sunulacak eğitsel ve destek
hizmetlerin süresi ve sorumluları:
BEP'nda öğrenciye sunulacak hizmetlerin ekip
toplantılarında karar verildiği şekilde,
Başlama-bitiş tarihleri ,Haftanın hangi günleri, Hangi
saatlerde, Nerede, Kimin sorumluluğunda
gerçekleşeceğinin belirtilmesi gerekir.
- Bu bilgiler, programın sağlıklı işlemesi ve
sorumluların görevlerini yerine getirmesi için
önemlidir.
- Bu bilgiler programın aksayan yönlerini ve bunların
sorumlularını belirlemede de işe yarayacaktır.
ÖĞRENCİNİN PERFORMANS DÜZEYİNE
İLİŞKİN BİLGİLER :
Öğrencinin tüm program alanlarına ilişkin çok kısa
biçimde performans düzeyinin açıklandığı
bölümdür.
Performans Düzeyi: Ayrıntılı değerlendirme
sonuçlarına dayalı olarak hazırlanan, öğrencinin
yapabildikleri ve yapamadıklarının betimlenmesidir.
PERFORMANS RAPORU YAZIMI
Elde edilen bütün bilgilerden sonra, çocuğun düzeyini
özetlemek gerekir. Bu özet, çocuğun yapabildiklerine
ilişkin eğitsel bildirimleri oluşturur.
- Öğrenciye ilişkin güncel bilgileri içermelidir.
- Çocuğun yaptıkları açık ve belirgin bir şekilde, hangi
sıklıkta ve ne kadar doğru yaptığı belirtilmelidir.
- Öğrencinin yaptıkları özetlenirken; kazanmış olduğu
davranışlar ve kazanması gereken davranışlar,
gereksinimler, yazılmalıdır.
- Öğrencinin zayıf olduğu alanlar belirtildiği gibi güçlü olduğu
alanlarda belirtilmelidir
- Çocuğu ve yaptıklarını betimlemek için hiçbir zaman etiketler
kullanılmamalıdır.
- Örneğin “hiperaktif”, “hafif öğrenme güçlüğü”, “pasif saldırgan”,
“kişilik bozukluğu”, “zihin engelli”, “az gören”…Bunlar
standartlaştırılmış testlerin sonuçlarıdır. Bu ifadeler dosyada yer
alabilir ama eğitsel performansın özetlendiği bölümde
olmamalıdır.
- Çocuğun yetersizliğinden hangi eğitim alanlarının etkilendiği
açıkça belirtilmelidir
Performans Düzeyi Örneği:
Öğrencinin şu anki performans düzeyi : H. Yusuf, 12
yaşında bir erkek öğrencidir. Kişisel bakım ve temizlik
becerilerine, giyinme-soyunma becerilerine sahiptir.
Kendini, yakın çevresini tanıtabilmektedir. Hava
sıcaklığına uygun giyinebilmektedir. Havada-karada olan
doğa olaylarını ayıt edebilmektedir. Yusuf renk, şekil,
zıtlık, yer, yön ve konum bildiren kavramları ayırt
edebilmektedir.
Rakamları ayırt edebilmekte ve tek basamaklı bir sayı
ile tek basamaklı bir sayıyı doğru olarak
toplayabilmektedir. Yazı araç-gereçlerini
kullanabilmektedir. Çizgi çalışmaları yapma, sözcük
yazma becerilerine sahiptir. Kendinin ve yakın
çevresindeki kişilerin adlarını yazabilmektedir. Renkleri
ayırt etmektedir. Boyama yapma, kağıt katlama,
malzeme yapıştırma ve kağıt kesme becerilerine
sahiptir.
AMAÇLAR
1.Uzun Dönemli Amaçlar
2.Kısa Dönemli Amaçlar
Uzun dönemli amaçlar: Öğrencinin performans
düzeyi dikkate alarak bir öğretim yılı sonunda
başaracağı becerilere ilişkin bildirimlerdir. BEP'nın
önemli ikinci öğesidir.
Kısa dönemli amaçlar: Uzun dönemli amaca ulaşmayı
sağlayacak olan bildirimlerdir. Bir anlamda uzun
dönemli amacın belli bir mantık çerçevesinde
basamaklandırılmış şeklidir. Gerçekleştirilen her kısa
dönemli amaç, uzun dönemli amaca bir adım daha
yaklaştığımızın bir göstergesidir. Kısa dönemli
amaçlar, ölçülebilir, gözlenebilir olarak yazılmalı ve
mutlaka kabul edilebilir bir ölçüt içermelidir.
DEĞERLENDİRME:
Bireyselleştirilmiş eğitim programının en önemli öğesidir.
Uzun ve kısa dönemli amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını
belirlenmesi gerekir. Öğretimin etkili olup olmadığına ilişkin
yorum yapabilme ve etkili değilse çocuğun
yerleştirilmesinden, öğretim tekniklerine değin alınan
kararların hatalı ve eksik uygulamaların belirlenmesi
değerlendirmeden elde edilen sonuçlara bağlıdır.
Bu bölümde, değerlendirmenin yanı sıra değerlendirme
zamanları (hangi aralıklarla yapılacaktır, ne kadar süre ile
değerlendirilecek v.b.) değerlendirme teknikleri ve
değerlendirmeden sorumlu olan kişiler belirtilmelidir. (Ek:3)
BEP geliştirme ekibi ve anne-baba
onayı:
BEP ekibinde bulunanların ve anne-babanın
alınan kararların uygulanmasını
onayladıklarına ilişkin bölümdür. Bu bölüm
BEP geliştirme ekibi kadar anne babaya da
sorumluluk yükleyecektir. Ek olarak
sorumluluğun paylaşılmasını sağlayacaktır.
İkinci bölüm:
Bireyselleştirilmiş Öğretim Uyarlamaları
(BÖP)
Bireyselleştirilmiş öğretim uyarlamaları özel
gereksinimli öğrenciler için bireyselleştirilmiş eğitim
programında yer alan kısa dönemli amaçların nasıl
gerçekleştirileceğinin uygulamaya aktarılmasıdır. Bu
bir anlamda özel gereksinimli öğrenci için günlük
planda uyarlamalar yapılması anlamına da
gelmektedir. Her sınıfın günlük planı, bir gün
içerisinde okulda gerçekleştirilecek etkinlik
dizisinden oluşur.
Öğretim uyarlamaları, çocuğun öğretiminden sorumlu
öğretmen tarafından yapılır. Bu uyarlamalar
öğrencinin:
•BEP'nda belirlenen kısa dönemli amaçların günlük
plana yerleştirilmesi,
•Günlük rutinlerin özel gereksinimli çocuğa daha fazla
öğretim zamanı kazandıracak şekilde planlanması,
•Fiziksel çevrenin düzenlenmesi,
•İletişim fırsatlarının yaratılması ve kullanılması,
•Öğretim tekniklerinin nasıl kullanılacağının açıkça
yazılması,
•Sonuçlarının kaydedilmesi ve değerlendirilmesini içerir.
BÖP: BEP’ te ,öğrencinin gereken davranışları
kazanması için, öğrencinin ve çalışanların
yapması gerekenleri ayrıntılı, belirgin ve
açıkça ifade eden plandır . Günlük, haftalık
veya aylık olarak geliştirilebilir.
BÖP’ te işlenen amaçlar BEP’ teki kısa dönemli
amaçlarımızdır. BEP’ te yer alan uzun dönemli
amaçlara ulaşmak için kısa dönemli amaçlarımızı
nasıl öğreteceğimiz konusunda bize yol gösterecek
planlardır.
SINAVDA HEPİNİZE
BAŞARILAR…