dosyayı indir - Dr. Yusuf Acar

Download Report

Transcript dosyayı indir - Dr. Yusuf Acar

mk
GENÇLİK BULUŞMALARI: HADİS KONFERANSLARI-4
HADİS TARİHİ: TEDVİN VE TASNİF/Toplanması ve Sınıflandırılması
HADİS TARİHİNDE ÜÇ DEVRE VARDIR:
Kitâbet
Tedvîn
Tasnîf
• Herhangi bir sahabinin bizzat Hz. Peygamber’den duyduğu
hadisleri kendisi için yazıp bir araya getirmesi olayıdır. Bunlar,
hatırlamak maksadıyla tutulmuş özel notlardır.
• Dağınık malzemenin bir araya toplanması demektir.
• Dillerde ve/veya değişik yazı malzemeleri üzerinde dağınık
halde bulunan hadis metinlerinin herhangi bir sınıflandırmaya
tabi tutulmaksızın bir araya getirilmesidir.
• Bu demektir ki, tedvin; Henüz yazıya geçmemiş rivayetleri
yazıya geçirmek ve eskiden yazılmış veya yeni yazıya
geçirilmiş olan hadis metinlerini ayrıma tabi tutmadan bir
araya toplamak, gibi iki ayrı işi ifade etmektedir.
•Tasnif ise tedvin edilmiş (müdevven) malzemenin, ya sahabi ravisine ya
da ilgili alanlarına göre belli bölüm ve bab/konularda “toplanması”nı
ifade etmektedir. Tasnif, zaman olarak, tedvinden sonraki bir döneme ait,
“kitaplaştırma anlamında bir toplama” faaliyetidir.
İLME TEŞVİK
Kur’an’ın ilme teşviki
«De ki: Bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?"
"Allah, içinizden îman etmiş olanları ve kendilerine ilim verilenleri
derece derece yüceltsin"
Hz. Peygamber de ilme teşvik ve tahrik etmiştir:
"her kim ilim elde edeceği bir yola girerse, Allah bununla, onu
cennete götüren yolu kolaylaştırır" .
"Allah, her kim hakkında hayır murad ederse, onu dînde fakîh
kılar«,
«ilim öğrenmek, kadın ve erkek her müslüman üzerine farzdır».
HADİS ÖĞRENMEYE VE NAKLETMEYE TEŞVİK
"İndirdiğimiz apaçık delilleri ve doğru yolu göstereni, Kitapta insanlara
açıklamamızdan sonra gizleyen kimseler, işte onlara hem Allah
lanet eder, hem de lânetçiler lanet eder" . Sahabe, bu âyetin ifade
ettiği manâ içerisinde dinin ikinci kaynağını teşkil eden Sünnetin
de mündemiç bulunduğunu anlamakta güçlük çekmemiş, onu da
bilmeyenlere öğretmeyi, ihmal edilmez bîr vazife telâkki etmiştir.
Nitekim çok hadis rivayet ettiği için tenkit edilen Ebû Hurayra, "eğer
Kur'ânda şu iki âyet olmasaydı hiç bir hadîs rivayet etmezdim«
demiştir.
«Burada bulunanlar, burada bulunmayanlara aktarsın/tebliğ etsin;
olabilir ki, kendisine tebliğ olunan onu işitenden daha anlayışlıdır" .
"Allah, bizden bir hadîs işitip de onu hıfzeden/ezberleyen, sonra da
başkasına aktaran/tebliğ eden kimseyi güzelleştirsin…»
KAVRAMLAR
SAHÂBÎ (çoğulu: SAHÂBE =ASHÂB) :sözlükte, arkadaş, dost, ahbab demektir.
Sahâbî, Hazreti Peygambere mü'min olarak mülâki olan ve müslüman
olarak ölen kimsedir. (mülâki olmak; Hz. Peygamberi görmek, onunla
konuşmak, sohbet etmek, beraber yürümek demektir ki, çocukları ve
amaları da içine alır) Bu anlamda 100.000 ‘nin üzerinde sahabi vardır.
Radıyallahü anh/üm.
En Son Vefat Eden Sahâbîler; Mahmûd b. Rebî‘ 99/717, Enes b. Mâlik 93/712 ve
Ebü’t-Tufeyl Âmir b. Vâsile ‘dir 110 /728.
Fakat isimleri ve hayat hikayeleri bilinen sahabe sayısı: 12.304’tür.
Sahabe ansiklopedileri: 1-İbn Abdilber, el-İstîâb, 2-İbnü’l-Esîr, Üsdü’lġābe 3-İbn Hacer, el-İsâbe,
TÂBİ’Î (çoğulu, Tâbiûn): Sahabe ile mülakî olanlar/karşılaşanlardır. Yani tâbiî, Hz.
Peygambere yetişememiş ve O’nu görenleri görmüştür.
Tebu’t-tâbiîn=etbe’u’t-tâbiîn: Tâbiûn ile mülakî olanlar/karşılaşanlardır. Yani bunlar,
sahabeye yetişememiş ve onları görenleri görmüştür.
Sahabenin tamamının âdil olduğu hususunda ümmetin icmaı vardır. Fakat
sahabeden sonrakiler adil olabilir de olmayabilir de.
KAVRAMLAR
Hadîs: sözlükte, söz ve kelam demektir. (hâdis: sonradan olan demektir)
Hadîs denilince, Hz. Peygamberin ya bir sözü, veya bir eylemi/fiili ya da bir
takriri/onayı anlaşılır.
Râvî: Sahabeden itibaren yazıya geçirilinceye kadar bir hadisi nakleden kimsedir.
Rivâyet: Nakledilen hadise rivayet de denir.
Sened (çoğulu, isnâd): Bir hadisi ilk söyleyenine ulaştıran raviler zinciridir.
Metin: Sözün kendisidir.
ْ‫ َعن‬، ُ‫س ْف َيان‬
ِ َّ ‫ َو َع ْب ُد‬،‫ َحدَّ َث َنا أَ ْح َم ُد ْبنُ ُم َح َّم ِد ْب ِن َح ْن َب ٍل‬:)200 /4( ‫سنن أبي داود‬
ُ ‫ َحدَّ َث َنا‬:‫ َق َال‬،‫ّللا ْبنُ ُم َح َّم ٍد ال ُّن َف ْيل ُِّي‬
‫ « َل أ ُ ْلفِ َينَّ أَ َحدَ ُك ْم ُم َّت ِك ًئا‬:َ ‫سلَّ َم َقال‬
ِ َّ ‫ َعنْ ُع َب ْي ِد‬،‫ض ِر‬
َ ‫صلَّى ّللاُ َعلَ ْي ِه َو‬
َ ‫ َع ِن ال َّن ِب ِّي‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبيه‬،‫ّللا ْب ِن أَ ِبي َراف ٍِع‬
ْ ‫أَ ِبي ال َّن‬
ُ ‫ت ِب ِه أَ ْو َن َه ْي‬
ُ ‫َعلَى أَ ِري َكتِ ِه َيأْتِي ِه ْاْلَ ْم ُر مِنْ أَ ْم ِري ِم َّما أَ َم ْر‬
ِ ‫ت َع ْن ُه َف َيقُول ُ َل َندْ ِري َما َو َجدْ َنا فِي ِك َتا‬
»ُُ‫ّللا ا َّت َب ْْ َنا‬
ِ َّ ِ
Ebû Dâvûd dedi ki, Ahmed. B. Muhammed b. Hanbel ile Abdullah b. Muhammed
bize rivayet ettiler; o ikisi dediler ki, Süfyan bize nakletti; Süfyan dedi ki, Ebi’nNadr’dan, o da Abdullah b. Ebi Rafi’den, o da babası Ebî Rafi’den, o da Hz.
Peygamber’den şöyle nakletti: Rasülüllah şöyle dedi: Sizden hiç birinizi, benim
emrettiğim veya yasakladığım bir husus kendisine söylendiği zaman koltuğuna
yaslanmış olarak şöyle dediğini bulmayayım/görmeyeyim ‘Biz hadis falan
anlamayız, biz sadece Kur’an’da ne bulursak ona uyarız»
KAVRAMLAR
Rivayet Şeması
Ömer (ra)
İbn Abbâs (ra)
Ubeydullah
İbn Şihâb
Ukayl
İbn İshâk
Leys
Yahya b. Bükeyr
Buhârî
İbn Hişâm
Hüseyn b. Müsennâ
Muhammed b. Abdullah
Nesâî
İbn Hanbel
İbrahim b. Saîd
Cerîr
Yakub b. İbrahim
Vehb. Cerîr
Abdurrahman b. Humeyd
Tirmizî
İshak b. İbrahim
Abdullah b. Muhammed
İbn Hıbbân
HZ. PEYGAMBER, İLK DÖNEMLERDE HADİSLERİN YAZILMASINI YASAKLADI
"Benden (bir şey) yazmayınız. Kim benden Kur'ândan başka bir şey yazdı ise
onu imha etsin. Benden rivayet ediniz, bir beis yoktur. Kim benim üzerime
kasden yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın" . Hadisin ravisi
Ebû Sa'îd el-Hudrî, hadîs yazmak için Hazreti Peygamberden izin istemiş,
fakat Hz. Peygamber, bu izni vermekten çekinmiştir".
Hazreti Peygamberin, hadîslerin yazılmasını iyi karşılamadığım gösteren bir
başka haber, Ebü Hurayra'dan rivayet edilmiştir: "Biz hadîs yazarken
Hazreti Peygamber yanımıza geldi ve: Yazdığınız şey nedir? dedi. Senden
işittiğimiz hadîsler, dedik. Hazreti Peygamber: Allah'ın Kitabından başka
kitap mı istiyorsunuz ? Sizden evvelki milletler Allah'ın Kitabı yanında
başka kitaplar yazdıkları için dalâlete düştüler, dedi.
Gerekçe:
1. Sahabe arasında yazıyı bilen ve kullanan çok az sayıda insan vardı.
2. Yazı Malzemesi son derece kısıtlıydı.
3. Yazısı iyi olmayan insanlar, yazı malzemesi de az olduğundan, Kur’an
ile karıştırabilirlerdi. Çünkü aynı kürek kemiği veya deri üzerine hem ayet
hem de hadis yazılması durumunda karışıklık olabilirdi.
HZ. PEYGAMBER, HADİSLERİN YAZILMASINA MÜSAADE ETTİ
Mekke’nin fethi sırasında Hazreti Peygamber bir hutbe okumuş ve hutbenin
kendisi için yazılmasını isteyen Ebü Şah iadındaki bir zata Hz. Peygamber;
«Ebü Şah için hutbeyi yazınız" demiştir .
Bir sahabi Hazreti Peygambere hafızasından şikâyet etmiş, Hazreti
Peygamber de "elinden yardım iste", .yani "yaz" demiştir .
Râfi b. Hadîc de, hadîs yazmak için Hazreti Peygamberden izin istemiş ve "yâ
Rcsûlallah, senden bir çok şeyler işitiyoruz; onları yazalım mı?" demiş,
Hazreti Peygamber de "yazınız, bir beis yoktur" cevabını vermiştir.
Ebh Hurayra: "Abdullah Ibn Amr dışında Hz. Peygamberin ashabı içinde
benden daha çok hadîse sahip olan kimse yoktu. 'Abdullah hadîsleri
yazardı, ben ise yazmazdım"
Abdullah b. Amr: "Hazreti Peygamberden işittiğim her şeyi yazıyordum.
Gayem bunları hıfzetmekti. Kureyşliler beni bu işten menettiler ve sen
Peygamberden işittiğin her şeyi yazıyorsun; halbuki o bir beşeridir ve rıza
halinde olduğu gibi gadab halinde iken de konuşabilir, dediler. Bunun
üzerine yazma işini durdurdum. Sonradan kureyşlilerin bu sözünü Hazreti
Peygambere zikrettim. Bana: Yaz, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a
yemin ederim ki, benden yalnız hak (doğru) olan sâdır olur, dedi
HADİS YAZMAYI YASAKLAYAN VE İZİN VEREN HADİSLERİN TELİFİ
TEÂRUZUN GİDERİLMESİ
1. Sözlü kültür ve ezber geleneği hakim olan Arap toplumu, Hz.
Peygamberin büyük gayretleriyle Medine döneminden itibaren yazılı
kültüre doğru evrilmiştir.
2. Kur’an ile hadisler karışmasın diye, Kur’an hem yazılıp hem de
ezberlenmek suretiyle iyice yerleşinceye kadar hadis yazımına genel
olarak müsaade edilmemiştir.
3. Hadislerin Kur’an ile karışması tehlikesi ortadan kalkınca, yazıya izin
verilmiştir.
4. Hadisleri yazmayı yasaklayan hadisler, yazısı iyi olmayanlar için; yazmaya
müsaade eden hadisler ise, yazısı kuvvetli olanlar içindir.
İLK YAZILI HADİSLER/VESİKALAR
1. Hz. Peygamberin Diplomatik Yazışmaları
- Medine İslam Devleti Anayasası
- İslama davet mektupları
- Yapılan anlaşmalar,
- Memur tayinleri, vazifelerinin tesbiti ve bu vazifelerin ifasında davranış
şekilleri (Özellikle Vali, komutan ve Zekat memurları)
- Arazî ve bu arazilerin gelirlerinden alınacak zekat ve sadakalar
- Eman ve tavsiye mektupları
Hz. Peygamberin diplomatik yazışmalarını Muhammed Hamidullah, elVesâiku’s-siyasiyye adlı eserinde toplamıştır. Eser Türkçeye de terceme
edilmiştir.
İLK YAZILI HADİSLER/VESİKALAR
2. Hz. Ebû Bekr’in sadakalarla ilgili yazısı.
Hazreti Peygamber, hayatının sonlarına doğru kılıcının kını
üzerine yazmış olduğu sadakat ahkâmını valilerine göndermeden
vefat etmişti. Ebü Bekr'in hilâfete geçmesi üzerine bu kılıç ona intikal
etmiş, o da, Enes b. Mâlik’i Bahreyn'e gönderdiği zaman, kıhç
üzerinde yazılı sadakat ahkâmını yazıp ona vermiş ve bu ahkâm ile
amel etmesini istemiştir . Ebü Bekr'in Enes İbn Mâlik'e yazdığı bu
ahkâm, onun tarafından muhafaza edilmiş, vefatından sonra da
çocuklarına kalmıştır.
İLK YAZILI HADİSLER/VESİKALAR
3. Hadis Sahifeleri
a. Abdullah b. Amr b. el-Âs’ın sahifesi
es-Sahîfetü’s-sâdıka adıyla da anılan bu koleksiyon, 1000
kadar hadis ihtiva eder. Bu hadislerin tamamı İbn Hanbel’in
Müsned’inde mevcuttur.
b. Ebû Hurayra’nın Sahifesi.
Ebû Hurayra’nın öğrencisi Hemmam b. Münebbih tarafından
kaleme alınmış ve günümüze kadar intikal etmiştir. Hadislerin Dili
ismiyle de Türkçeye kazandırılmıştır.
c. Abdullah b. Abbâs’ın Sahifesi
Değişik hadis kitapları içerisinde yer almaktadır.
Hadislerin Hz. Peygamber döneminde bir taraftan ezberlenerek
sonraki nesillere aktarıldığı, diğer taraftan da yazılmaya başlandığı,
Hz. Peygamberin vefatından sonra ise yazım işinin hızlandığı tarihen
sabittir.
İLK YAZILI HADİSLER/VESİKALAR
Hz. Peygamberin hadîslerinin, onun ölümünden iki veya üç yüz
sene sonra yazılmağa başlandığını iddia eden kimseler vardır ve bu
tahmine dayanarak, Ibn Hanbel, Buhârî, Müslim ve Tirmizî gibi
şahsiyetleri sahtekârlıkla itham etmekte tereddüt göstermezler.
Bunlar, delillerini daha ziyade Hazreti Peygamber veya ashabı
zamanında yazılı hadîslerin bulunmadığı tahmini üzerine
dayamışlardır. Dikkatle mukayese ve mukabele edildiği zaman, îbn
Hanbel, Buhârî, Müslim gibi daha sonraki müellifler, Peygamberin
hadîslerinin umumî manâsı şöyle dursun, bir kelimesini ve hattâ bir
harfini bile değiştirmemişlerdir.
Hemmâm'ın Şalfîfesinde yer alan her hadîs, yalnız Ebü
Hurayra’nın rivayeti olarak altı sahîh kitapta (Şıhâh Sitta) kelimesi
kelimesine bulunmakla kalmamış, aynı zamanda Peygamberin bu
sözlerinden her biri, manâ itibariyle diğer sahabîlerden de rivayet
edilmiştir. Bu suretle onların, Hazreti Peygambere isnâdlarmın ne
hayalî ve ne de asılsız, olmadıklarına mükemmel bir delil teşkil
etmişlerdir.
HADİSLERİN TOPLANMASI: TEDVÎN
Sahabe, çok geniş bir coğrafyaya dağılmış ve gittikleri her yerde Kur’an ‘ı ve
hadisleri öğretmişlerdir.
HADİSLERİN TOPLANMASI: TEDVÎN
Hz. Peygamber in sağlığında hiç kimse O’nun ağzından yalan bir söz
nakletmeye cüret etmemiştir.
Hz. Ebû Bekir ve Ömer dönemlerinde de bu iki halifenin sert tedbirleri
sayesinde, hiç kimse Hz. Peygamberin söylemediği bir sözü O’na isnat
edememiştir.
Lakin Hz. Osman döneminden itibaren hadis uydurmacılığı başlamıştır.
Uydurmacılığın önüne geçmek için ise CERH VE TADİL ilmi geliştirilmiştir.
Hadis uydurmacılığının önüne geçmek, hadislerin kaybolmasını önlemek ve
bütün bir sünneti ortaya koymak maksadıyla ikinci Ömer olarak da
bilinen Emevi halifesi Ömer b. Abdilaziz (ö.101/720), valilerine bir
mektup yazarak hadislerin toplanması emrini vermiştir. Böylece resmi
olarak hadis tedvini/toplama işi başlamıştır.
Ömer b. Abdülazîz’in bu talimatını, İbn Şihâb ez-Zührî (ö.124/742) başta
olmak üzere çok sayıda resmi ya da gayri resmi pek çok şahıs yerine
getirmişlerdir.
Demek ki, Hz. Peygamberin sağlığında hadisler yazılmaya başlamış, O’nun
vefatından sonra sahabe yazma işini hızlandırmış ve Allah Rasülünün
vefatından 65-70 yıl sonra da bir araya getirilmeye çalışılmıştır.
HADİSLERİN KİTAPLAŞTIRILMASI: TASNÎF
İmam Ebû Hanîfe (ö.150), Evzâî (ö.157), Malik (ö.179), Ebû Yusuf (ö.182),
Muhammed (ö.189) ve Şâfiî (ö.204) başta olmak üzere fıkıhçılar ve mezhep
imamları, henüz yeni bir araya getirilmiş ama kitaplaşmamış hadisleri
kullanmışlar ve kendileri hadisleri içine alan kitaplar yazmışlardır.
Fakat sırf hadis kitabı diyebileceğimiz eserler daha sonra ortaya konmuştur.
- İmam Malik’in (ö.179), el-Muvatta adlı eseri
- Tayâlisî’nin (ö.204), el-Müsned
- Abdurrazzak’ın (ö.211), el-Musannef
- İbn Ebî Şeybe’nin (ö.235) el-Musannef
- Ahmed b. Hanbel’in (ö.241) el-Müsned
- Buhârî’nin (ö.256) ve Müslim’in (ö.261) es-Sahîh adlı eserleri
- Ebû Dâvûd (ö.275) ve Tirmizî’nin (ö.279) es-Sünen adlı eserleri
Konuya geniş olarak şu adresten:
http://hadis.diyanet.gov.tr/hadis_tarihcesi.aspx
ya da Talat Koçyiğit’in Hadis Tarihi adlı eserinden bakılabilir.
30 OCAK 2015 CUMA GÜNÜ
HADİS ÇEŞİTLERİ
KONULU 4. KONFERANSIMIZDA BULUŞMAK ÜMİDİ VE DUASIYLA
ALLAH’A EMANET OLUNUZ.
‫وآخر دعوانا ان الحمد هلل رِ الْالمين‬
(Son ve nihâî maksadımız; Âlemlerin Rabbi olan Allah’a, her türlü
övgü, sevgi ve hürmetle teşekkür etmektir.)
SABIRLA DİNLEDİĞİNİZ İÇİN SAMİMİ TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM…..