1- KUR`AN`A GÖRE HZ. MUHAMMED`İN KONUMU
Download
Report
Transcript 1- KUR`AN`A GÖRE HZ. MUHAMMED`İN KONUMU
SEMİNERİMİZE HOŞ GELDİNİZ
(6 Saat)
Bu SEMİNERDE vaazlarda hadis
seçimi ve kullanımına ilişkin
esaslar ile bir konu ile ilgili
hadislerin hangi kaynaklardan
bulunabileceği açıklanacaktır.
1.
Vaazlarda hadis
seçiminde ilkeler
2. Muteber hadis
kaynaklarını seçme ve
kullanma
MÜTEVATİR
VE SAHİH hadis kullanmak hadis ilminde
temel ilkedir.
1.
Hz. Muhammed’in Beşerî Yönü
2. Hz. Muhammed’in Peygamberlik
Yönü
3. Hz. Muhammed’in Tebliğ ve Tebyin
Görevi
4. Hz. Muhammed’e İtaat
1.
Hz. Muhammed’in Beşerî Yönü
ل ٖبى
َ ت بِ ْدعً ا ِم
ْ ق
ُ ُل َما ُك ْن
ُ ل َو َما اَ ْد ٖرى َما ُي ْف َع
ُ ن ال ُّر
ِ س
ير
ٰ ُم اِ ْن اَت َّ ِب ُع اِ ََّل َما ُي
ْ َو ََل بِك
َّ َوحى اِل
ٌ ی َو َما اَنَا اِ ََّل نَ ٖذ
ين
ٌ ( ُم ٖبAhkâf 46/9)
“De ki: ‘Ben (Allah’ın) elçilerin(in) ilki
değilim ve (onların tümü gibi) ben de bana
ve size ne olacağını bilemem, sadece bana
vahyolunana uyuyorum çünkü ben sadece
açık bir uyarıcıyım.” (Ahkâf 46/9)
1.
Hz. Muhammed’in Beşerî Yönü
Furkân 25/7–11 ve İsrâ 17/90–93
Peygamberler neden meleklerden
değil de insanlardan seçilmiştir?
İsrâ 17/94-95 ve En’âm 6/8-9
Mü’minûn 23/24
Hâlbuki
ilahî buyrukların hayata
geçirilmesi için peygamberlerin
örnek alınması bir zarurettir. Bir
meleği örnek almak ise mümkün
değildir.
Hz.
Ömer (r.a.)’ den nakledilen bir
hadiste Resulullah(s.a.v.)ın şöyle dediği
rivayet edilir: “Hristiyanların Meryem
oğlu İsa’ya yaptıkları gibi hakkımda
aşırı övgülerde bulunmayın. Şurası
muhakkak ki ben bir kulum. Benim
için, ‘Allah’ın kulu ve elçisi.’deyin.”
(Buharî, Enbiya, 48)
“Ben
Abdullah oğlu Muhammedim.
Allah’ın kulu ve peygamberiyim.
Beni Allah’ın bana verdiği mevkinin
üstüne çıkarmanız hoşuma
gitmiyor.” buyurduğu rivayet
edilmiştir.(Buharî, et-Târîhu’s-Sağîr,C
1, s. 11.)
“De
ki: Ben size, ‘Allah’ın
hazineleri benim
yanımdadır.’demiyorum. Ben gaybı
da bilmem.Size ‘Ben bir meleğim
de demiyorum.’ Ben sadece,bana
gönderilen vahye
uyuyorum…”(En’âm 6/50)
Peygamberleri
diğer insanlardan ayıran en temel
özellik onların vahiy almalarıdır.
“Muhammed, Allah’ın Resulüdür…” (Fetih 47/29)
“…Allah, kullarından dilediğine (peygamberlik)
nimetini bahşeder…” (İbrahim 14/11)
“(Peygamber), bize isnat ederek bazı sözler
uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle
yakalardık.” (Hâkka 44-45)
TARTIŞALIM
Ayetlere
göre Hz.Peygamberi diğer insanlardan
ayıran en belirgin özellik nedir?
Hz. Muhammed’in vahiy alan bir insan olmasıyla
örnekliği arasında nasıl bir ilişki vardır?
“…O, Allah’ın elçisi ve bütün peygamberlerin
sonuncusudur… “(Ahzâb 33/40)
“Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka
soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız.”(A’râf
7/6)
“De ki: Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?’
De ki:Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu
Kur’an bana, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım
diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber
başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz? De ki:
Ben şahitlik etmem. De ki: O, ancak tek bir ilahtır ve
şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden
uzağım.” (En’âm 6/19)
Tebliğ;
sözlükte “taşımak, götürmek, ulaştırmak”
anlamlarına gelir.
“…Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”
(Nûr 25/54)
“Ey Peygamber! Rabb’inden sana indirileni tebliğ
et.Eğer bunu yapmazsan onun verdiği
peygamberlik görevini yerine getirmemiş
olursun. Allah seni (inanmayan) insanlardan
koruyacaktır. Allah, hakikati inkâr eden insanları
doğru yola iletmez.” (Mâide 5/67)
“…Sana
düşen ancak mesajı tebliğ etmek,
duyurmaktır; hesabı görmek ise bize aittir.”
(Ra’d 13/40)
Tebliğ ve güvenilirlik ilişkisinin vahyin insanlara
iletilmesi açısından önemini tartışınız.
“Size Rabb’imin buyruklarını tebliğ ediyorum.
Ben sizin iyiliğinize çalışan, sizi uyaran
güveneceğiniz bir insanım.” (A’râf 7/68)
Aşağıdaki ayetleri Hz. Peygamberin tebliğ metodu
açısından değerlendiriniz.
“O hâlde (Resulüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt
vericisin. Onların üzerinde zor (ve baskı) kullanacak
biri değilsin.”(Gâşiye 21-22)
“Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen,
onlara karşı bir zorba değilsin.O hâlde sen, benim
uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver. ”(Kâf
46/45)
“Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara
bekçi göndermedik. Sana düşen,
sadece tebliğdir…” (Şûrâ 42/48)
Peygamberlerin
görevlerinden biri de “tebyin”dir.
Tebyin; beyan etmek, açıklamak, izah etmek ve
gerçeği ortaya koymak demektir. Bütün
peygamberler, söz ve davranışlarıyla bunu yerine
getirmişlerdir.
“(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla
gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni
açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri
için sana bu Kur’an’ı indirdik.” Nahl 16/44)
“Hz.
Peygamberin hayatı, Kur’an’ın yaşanmış
hâlidir.” sözünü değerlendiriniz.
“İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği
kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların
tuttuğu yola uy. De ki: “Bu tebliğe karşı sizden
bir ücret istemiyorum. O(Kur’an), bütün âlemler
için ancak bir uyarıdır.” (En’âm 6/90)
Peygamberlerin görevlerinden biri de “teşri”dir. Teşri;
kanun ve hüküm koymak anlamına gelir. Peygamberler,
yaşadıkları toplumda ortaya çıkan sorunlara çözümler
getirmişlerdir. Onların tebliğ ve tebyin görevlerinin yanı
sıra teşri sorumluluklarıda vardır.
“…O (Peygamber); onlara iyiliği emreder, onları
kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal,
kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır
yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona
saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen
nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlarkurtuluşa
erenlerdir.” A’raf 7/157)
“Aralarında
hükmetmesi için Allah’a ve
elçisine çağrıldıkları zaman mümin
olanların sözü, ‘İşittik ve itaat ettik.’
demeleridir. İşte felaha kavuşanlar
bunlardır. Kim Allah’a ve Resulüne itaat
ederse ve Allah’tan korkup ondan
sakınırsa işte ‘kurtuluşa ve mutluluğa’
erenler bunlardır.” (Nûr 24/51-52)
Allah’a
itaat, emir ve yasaklarına uymakla olur.
Kur’an’da, “Kim peygambere itaat ederse
Allah’a itaat etmiş olur…”(Nisâ 4/80)
buyrulmuştur.
Hz. Peygamberden sonraki dönemlerde itaat,
onunla gelen vahyi dikkate alıp
önemsemektir.Onun aracılığı ile gelen Kur’anî
ilkelere onun yaptığı gibi saygı duymak, inanmak
ve onları canlı tutmaktır. Ayrıca onun sünnet
olarak isimlendirilen uygulamalarını örnek almak
ve yaşatmak da ona itaatin gereğidir.
“De
ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun
ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır,
çok merhamet edendir. De ki:Allah’a ve
Peygambere itaat edin...” (Âl-i İmrân 3/3132)
“…Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse onu
altından ırmaklar akan, içinde ebedî
kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük
kurtuluş ve mutluluk budur.”(Nisa 4/13)
“Kendisine
hidayet (doğru yol)
bahşedildikten sonra Peygamber ile
bağını koparan ve müminlerin yolundan
başka bir yola sapana gelince, onu kendi
tercih ettiği yolda bırakacak ve ona
cehennemi tattıracağız. Ne kötü bir gidiş
yeridir orası!” (Nisâ 4/115)
“Hz.
Peygambere itaat niçin gereklidir?”
1……………….........................
2……………….........................
3……………….........................
“Biz
her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat
edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar
kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler
de Allah’tan günahlarının bağışlamasını
dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama
dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul
edici ve çok merhametli bulacaklardı. Hayır!
Rabb’ine andolsun ki onlar, aralarında çıkan
çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da
verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı
duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun
eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”(Nisa 4/64-65)
“Allah
ve Resulü bir iş hakkında hüküm
verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve
hiçbir mümin kadın için kendi işleri
konusunda tercih kullanma hakları
yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı
gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde
sapmıştır.” (Ahzâb 33/36)
1.
Hadis İlminin Konusu ve Önemi
2. Hadis İlminin Temel İslam
Bilimleri ile İlişkisi
3. Hadis İlminin Temel Kavramları
3.1. Hadis
3.2. Sünnet
3.3. Eser
3.4.
Haber
3.5. Râvi
3.6. Rivayet-Mervi
3.7. Sened-İsnad
3.8. Metin
3.9. Tarîk-Tabaka
3.10. Cerh ve Ta’dil
Hadis
ilmi, Hz. Peygamberle ilgili rivayetleri senet
ve metin yönüyle inceleyen, hadisleri değişik
biçimleriyle değerlendiren ve bu değerlendirmenin
usul ve kaidelerini belirleyen ilim dalıdır. Hadis
ilminin amacı bize, Hz. Peygamberin söz, fiil, hâl ve
vasıflarını bildirmektedir. Bu özelliği ile “İlmü’rRivâye”, “İlmü’l-Ahbâr” ve “İlmü’l-Âsâr” gibi
isimlerle de anılmaktadır. Hadis ilmi, “Rivayetü’lHadis” ve “Dirayetü’l-Hadis” olmak üzere iki alt
disiplinden oluşmaktadır.
Rivayetü’l-Hadis ilmi, Hz. Peygamberin söz, fiil ve
takrirleriyle ilgili rivayetlerin belirlenmesini ve sonraki
nesillere aktarılmasını konu edinir. Bu rivayetler; câmi,
sünen, müsned ve mu’cem gibi hadis kitap türleri
içerisinde toplanmışlardır. Dirayetü’l-Hadis ilmi ise
hadisin sened ve metninin incelenmesi ile ilgili kuralları
tespit eder ve hadisin gerçekten Hz. Peygambere ait
olup olmadığının ölçülerini belirler. Hadis usulü olarak
da bilinen bu ilim dalının amacı, rivayetin şartları ve
çeşitlerini, râvilerin taşıması gereken özellikleri
belirlemek ve hadis metinlerini incelemektir.
Hz.
Peygamber yaşayan Kur’an’dır. Hadis ilmi, Hz.
Peygamberi tanıtmakla, aslında Kur’an’ı tanıtmış
olmaktadır. Çünkü Hz. Muhammed’in hayatı
Kur’an’ın uygulanmasından ibarettir. Bu durumda
hadis ilmi Kur’an’ın ilk ve en güvenilir tefsirini bize
aktarma görevini de üstlenmiştir. “Gerçek şu ki
Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve onu her daim
anan kimseler için Allah’ın elçisi güzel bir
örnektir.” (Ahzâb 33/21)
Temel
İslam Bilimlerinin her biri Kur’an’ın ve
hadislerin doğru bir şekilde anlaşılmasının üzerinde
durur. Örneğin; fıkıh ilmi, Kur’an’ın uygulama ile
ilgili ayetlerini, kelam ilmi ise itikadî konularla ilgili
ayetlerini incelemektedir. Bu ilim dalları ayetleri
incelerken öncelikle Hz.Peygamberin açıklama ve
uygulamalarına başvururlar.Özetle hadis ilminin
doğrudan ya da dolaylı etkilemediği hiçbir İslam
bilim dalı yoktur.
Fıkıh:
Kur’an-ı Kerim’de ibadet, muamelat gibi
konuları içeren ayetlerin yorumlanmasında fıkıh
ilminin en güvenilir kaynağı hadislerdir.
Tefsir........................................................
İslam Tarihi ve Siyer......................................
Kelam.......................................................
Dil Bilimleri...............................................
“Hadis
kavramları ilmi” (İlm-i Mustalahi’l-Hadis) adı
altında hadis usulünün bir alt kolu olarak
incelenmektedir.
3.1. Hadis: “Hadis” ()حديثkelimesi sözlükte,“yeni
olan”, “sonradan meydana gelen”,“söz” ve “haber”
anlamlarında kullanılır. “Hadis” kelimesi
başlangıçta, “Hz.Peygamberin sözü” anlamında
kullanılmıştır. hadis bir ilim dalı hâline geldikten
sonra bu kavram; “Hz. Peygamberin sözleri, fiilleri
ve takrirleri” olarak tarif edilmiştir.
3.2.
Sünnet: “Sünnet” sözlükte “yol, gidişat, hâl,
tavır, yaşam biçimi, çığır, kanun” gibi anlamlarda
kullanılmaktadır. Sünnet kelimesinin çoğulu
“sünen”dir. Sünnet kelimesi İslam öncesi Cahiliyye
Döneminde; “ataların yolu, örf ve âdetleri, örnek
uygulamaları” anlamında kullanılmaktaydı.
Sünnet, Kur’an’da; “yaşam tarzı, Allah’ın âdeti,
değişmeyen kanunu, yasası” anlamlarında da
kullanılır.
“Sünnet”
kavramı başlangıçta yalnızca “Hz.
Peygambere ait olan uygulamaları”; “hadis” ise
“Hz. Peygamberin sözlerini” ifade etmek için
kullanılıyordu. Bu anlamda “sünnet”e Hz.
Peygamberin yaşam biçimi diyebiliriz. Hadis ise
uygulamayla ilgili olsun ya da olmasın Hz.
Peygamberle ilgili aktarılan rivayetleri
kapsamaktaydı.
“Hz. Peygamberden aktarılan söz, davranış ve
takrirlerin tümü” sünnet veya hadis olarak
isimlendirildi.
“Sünnet”;
Hz. Peygamberin sözlerinden oluşan
“Kavlî / sözlü sünnet”, Hz. Peygamberin
davranışlarından oluşan “fiilî sünnet” ve Hz.
Peygamberin karşılaştığı olaylar karşısında susarak
takındığı tavrı ifade eden “takrirî sünnet” olmak
üzere üç bölümden oluşur.
3.3.
Eser:“Eser” kelimesi sözlükte, “meydana
getirilen şey, alamet, iz ve belirti” anlamlarında
kullanılmıştır. Hadis ilmine ait bir terim olarak
“eser”, “hadis” ile eş anlamlıdır. İmam Nevevî’nin;
“Haber ister merfû, ister mevkûf, ister maktû’
olsun hadisçiler nazarında hepsi de eserdir.”
3.4.
Haber: Haber sözlükte; “bir konuyu duyurmak,
hakkında bilgi aktarmak” demektir. Çoğulu “ahbar”
olarak kullanılır. “Hadis” terimiyle eş anlamlı olan
kullanımı yaygındır. Bu şekli ile Hz. Peygamberin
hadislerine “haber” denmiştir;“mütevâtir haber”
ve “âhâd haber” olarak ikiye ayrılmaktadır.
“Haber” ve “eser” kavramlarını daha çok sahabe ve
tabiin sözleri için; “hadis” kavramını ise Hz.
Peygamberin sözleri için kullananlar da olmuştur.
3.5. Râvi: Sözlükte, bir haberi anlatan, nakleden
kimseye râvi denir. Çoğulu “ruvât”tır. Bir hadis terimi
olarak “râvi”, “hadisi senedi ile usulüne uygun olarak
nakleden kimse” demektir. Kendisinden hadis rivayet
edilen, râvinin hadis aldığı hocasına ise “şeyh” denir.
râvide “akıl, zabt, adalet” ve“Müslüman” olma şartı
aranır.
Akıl, râvinin temyiz kudretine sahip olması; zabt, râvinin
hadisi duyma, anlama, ezberleme ve unutmadan
koruyabilme özelliklerini taşıması; adalet ise, ilahî emir
ve yasaklara uyan, hak, hukuk gözeten bir kişi olması
demektir.
3. 6. Rivayet-Mervi: “Rivayet” sözlükte, “bir haberi
nakletmek, su taşımak” gibi anlamlarda
kullanılmaktadır. Bir hadis terimi olarak “rivayet”; “Hz.
Peygambere ait söz, fiil ve takrirleri nakletme,
aktarmak” demektir. Aktarılan habere ise “mervî” denir.
“Rivayetü’l-Hadis” ifadesi ise hadislerin çeşitli yollarla
aktarılması anlamında kullanılır. Rivayet; sünnet, hadis,
eser, haber gibi birbirine yakın ve hatta eş anlamlı
kelimelerin hepsini ifade edebilecek bir kavramdır.
“Kâle Rasulullah fîmâ kâl ev kemâ kâl”
َ ل أَو كما
)قال
)قالgibi ifadeler
َ رسول هللاِ فيماَ َقا
ُ
kullanılmaktadır.
3.7.
Sened-İsnad: Sened sözlükte; “dayanılan,
güvenilen şey, belge” anlamlarında kullanılır. Bir
hadis terimi olarak “sened”, hadisi nakleden
râvilerin isim zinciridir. Senette yer alan râviler
zinciri ile sözü Resulullaha kadar dayandırmaya
“isnad” denir. Abdullah b. Mübarek (öl.181 H)’in
dediği gibi “İsnad dindendir.”
İsnad senedin uzunluğuna göre “âli isnad” ve “nâzil
isnad” olarak ikiye ayrılmıştır.
Hadisin
senedinde kopukluk olmadan mümkün
olduğunca az râviyle Hz. Peygambere ulaşmasına
“âli isnad”; daha çok râvi ile ulaşmasına ise “nâzil
isnâd” denir. ‘‘Âli isnad” “nâzil isnad”a tercih
edilir.
3.8.
Metin: “Metin” hadiste, râviler zincirinden
sonra gelen, Hz. Peygamberin sözünün yer aldığı
kısımdır. Aslında hadis metinden ibarettir. Sened
yalnızca o metnin Hz. Peygambere ait olup
olmadığını belirlememize yardımcı olur.
3.9.
Tarîk-Tabaka: “Tarîk” sözlükte; yol
anlamındadır. Bir hadis terimi olarak seneddeki
râvilerin isimlerinin sırayla zikredildiği kısma
“tarîk” denir. Bu anlamda “sened” ve “isnad”
kavramlarıyla eş anlamlıdır. “tarîk” bazen ana
senedin farklı kollarını ya da bir râviden sonraki
ayrışan kollarını ifade etmek için de kullanılır. Hadis
kitaplarında yer alan “Bu hadis bu tarîkten
hasendir.” gibi ifadelerle kast edilen budur. Bu
anlamda kullanılan bir diğer terim ise “vecih”tir.
“Tabaka”
ise aynı dönemde yaşamış, birbirine yaşça
yakın olan râvilerin oluşturduğu gruplara denir.
Örneğin, “sahabe tabakası”, “tabiin tabakası”,
“etbâu’t-tâbiin tabakası” gibi.
3.10. Cerh ve Ta’dîl: Sözlükte “cerh”, “yaralamak,
kınamak” gibi anlamlarda kullanılır. Bir hadis terimi
olarak “cerh”; bir râvinin adalet ve zabt yönünden
eksik olduğunun, bu nedenle de rivayetlerinin kabul
edilemeyeceğinin belirlenmesidir. Cerh edilmiş
râviye “mecruh” denir.
“Ta’dîl”
ise sözlükte, “doğrultmak, düzeltmek, bir
kimsenin suçsuzluğunu açıklamak, adaletini
bildirmek” gibi anlamalara gelir. Bir hadis terimi
olarak ise râvinin adalet ve zabt sıfatlarını
taşıdığını, rivayetlerinin güvenilir olduğunu
belirlemektir. Ta’dîl edilmiş râvi, sika (güvenilir),
sebt (sağlam) ve hüccet (delil) gibi olumlu vasıflarla
anılır. Râvileri bu yönleriyle araştırıp tetkik eden
ilme “cerh ve ta’dil ilmi” denir.
Cerh ve ta’dîl ilminde bir râvinin güvenilmez olduğunu
gösteren on kusura “Metâin-i Aşere” (on suçlama
noktası) denir. Bu kusurlardan birine veya birkaçına
sahip olan râvinin rivayetleri kabul edilmez. Bu on
kusurun beşi râvinin adaleti beşi de zaptıyla ilgilidir.
Râvinin adaleti ile ilgili olan tenkit noktaları şunlardır:
râvinin hadis rivayetindeki yalancılığı, râvinin günlük
yaşamında yalancılıkla itham edilmesi, râvinin İslam’ın
emir ve yasaklarına uyma konusundaki gevşekliği,
râvinin yeterince tanınmaması, râvinin bidat ehlinden
olması.
Râvinin
zabtı ile ilgili olan tenkit noktaları ise
şunlardır: râvinin rivayetlerinde çok yanlış yapması,
râvinin dikkat etmesi gereken yerlerde gaflet
göstermesi, râvinin hadisin sened ve metninde
doğru sanarak hata yapması, râvinin sika (güvenilir)
râvilerden birine muhalif olarak rivayette
bulunması, râvinin hafızasının zayıf olması.
HADİS
TARİHİ
1.
Hz. Muhammed Devrinde
Hadis
2. Sahabe Döneminde Hadis
3. Tabiîn Döneminde Hadis
4. Hadislerin Tedvini ve Tasnifi
4.1. Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri
4.2.
Temel Hadis Kaynaklarının
Tasnifi
5. Hadis Usulünün Oluşum Dönemi
6. Hadiste Şerh ve Yorum Dönemi
7. Kütüb-i Sitte Müellifleri
8. Türkçeye Çevrilen Temel Hadis
Kaynakları
Veda
Hutbesi'nde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Burada bulunanlar, buraya gelmeyenlere de
duyursun. Olur ya burada bulunan, tebliğ ettiğini
kendisinden daha iyi anlayıp kavrayacak birisine
nakleder.”(Buharî,Hac,133)
a. Medine Vesikası:
b. Dine Davet Mektupları:
c. Çeşitli Siyasi Vesikalar:
d. Dinî ve Hukuki Bildirimler:
e. Dinî Gruplarla Mektuplaşma:
SON
SAHABİ: EBÜ’T-TUFEYL (öl. 100/719) Uhut
Savaşı’nın yapıldığı (H 3/M 625) yılında doğdu.
Resul-i Ekrem’i Veda Haccı’nda Kâbe’yi tavaf
ederken gördüğünü bizzat belirtmiştir. Hz. Ali’ye
yakınlığı ve ona duyduğu sevgi ile bilinen Ebü’tTufeyl savaşlarda onun yanında yer almış, Hz.Ali’nin
ölümünden sonra Mekke’de yaşamıştır. Ebü’t-Tufeyl
Âmir el-Leysî hicri 100 yılında Mekke’de vefat etti.
Orijinal
olarak günümüze kadar gelebilmiş en eski
hadis mecmuası, Ebu Hureyre’nin kendisine
yazdırdığı yüz otuz sekiz hadisi derleyen Hemmam
b. Münebbih (öl.101/719)’in Sahife-i Sahiha’sıdır.
Sahabelerden yaklaşık elli tanesi hadisleri daha hz.
Peygamber zamanında yazıyorlardı.
On binlerce sahabe arasından sadece bin üç yüz
kadar sahabenin rivayetlerinin hadis kaynaklarında
nakledildiği görülür.
Binden
fazla rivayet eden sahabilere çok
rivayet edenler anlamında müksirûn
denilir.Müksirûndan kabul edilen sahabe,
rivayet ettikleri hadis sayısına göre sırasıyla şu
şekilde tespit edilmiştir: Ebu Hureyre, Abdullah
b. Ömer, Enes b. Malik, Hz. Aişe, Abdullah b.
Abbas, Cabir b. Abdullah, Ebu Said el-Hudrî.Beş
yüzden fazla rivayeti olan sahabiler ise
Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Amr, Hz.Ömer
ve Hz. Ali’dir.
Kaynaklarda hadis yazan sahabiler arasında Semüre b.
Cündeb (öl. 59/678), Abdullah b. Abbas (öl. 68/688)
Abdullah b. Ömer (öl. 73/692) ve Enes b. Malik (öl.
93/711) gibi sahabilerin adları da yer almaktadır.
Hz. Peygamberin Yemen’e vali tayin ettiği Amr b.
Hazm (öl. 53/673), Peygamberimizin dinin emir ve
yasakları, zekât, diyet ve ceza konularını içeren idari
ve siyasi talimatlarını muhafaza etmiştir. Yine
sahabeden Cabir b. Abdullah (öl. 78/697)
Peygamberimizin hacla ilgili söz ve uygulamalarını
derlemiştir.
Hicri
I. yüzyılın ortalarından itibaren hadis uydurma
girişimlerine karşı bir yandan isnad araştırması
gündeme geldi.
Bir hadis öğrenmek, râviyi tanımak, hadisi
Peygamberimize en yakın râvisinden öğrenmek ve
varsa hadisle ilgili tereddütleri gidermek için
yapılan bu ilim yolcukları (er-rıhle fi talebi'l-ilm)
tabiîler döneminde oldukça yaygınlaşmıştır.
Tabiinin
ileri gelenlerinden Hüşeym b. Beşir
(öl.183/779) ilim yolculuğunu şöyle anlatır: “Ben
Kûfe’de iken Basra’da bir hadis rivayet edildiğini
işitsem, kalkıp hemen Basra’ya giderdim. Basra’da
iken Kûfe’de bir hadis rivayet edildiğini işitsem
hemen kalkıp oraya gider, hadisi kaynağından
dinlerdim.” (Kûfe ile Basra arası yaklaşık 350
km'dir.)
Tabiîn,
hadislerin biraraya getirilmesinde
(tedvininde) etkin bir rol oynamışlardır.
Said b. el-Museyyib (öl. 94/713), Said b. Cübeyr (öl.
95/714), Şa’bî (öl. 104/722) gibi önde gelen
tabiîler, hadisleri yazmışlar ve yazılarak yayılmasını
teşvik etmişlerdir.
Tabiîn neslinin hadis ilmine en büyük katkıları ise
hadislerin tedvin ve tasnifinde üstlendikleri roldür.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri: Tedvinin kelime
anlamı, derleme, bir araya toplayıp kitap hâline
getirmektir. Hadislerin yazılarak korunması
konusunda bir kanaat oluşunca hicri I. asrın
sonlarında Emevî halife Ömer b. Abdülaziz valilere,
tanınmış âlimlere, Medine halkına ve Medine valisi
Ebu Bekir b. Hazm (öl. 120/738)’a hadislerin
tedvini için bir emir göndermiştir.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri:Ömer b. Abdulaziz
ve İbn Şihab ez-Zührî dışında Said b. Cübeyr, Said b.
el-Müseyyib ve Şube b. el-Haccac da tedvinde
önemli katkıları olan hadis âlimleri arasında yer
alırlar.
Hadislerin tedvininden sonra hadislerin tasnif
aşaması başlamıştır. Tasnifin kelime anlamı,
sınıflamak, sınıflara ayırmaktır.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri: Hadislerin zabt ve
tespitinde Hz. Aişe gibi kadın sahabilerin de büyük
hizmeti olmuştur. Bu kadınlardan birisi tabiînden
Amre bint Abdurrahman’dır. Amre, Hz.Aişe’nin
terbiyesinde yetişmiş bir kadındır. Bundan dolayı
Hz. Aişe’nin rivayetlerini en iyi bilenlerden birisi
olarak Hz. Aişe’den ve birçok sahabeden hadis
rivayet etmiştir. Onun bu rivayetleri başta kütüb-i
sitte olmak üzere bütün hadis kitaplarında yer
almaktadır
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri:Zührî gibi birçok
âlim Hz. Aişe’nin hadislerini ondan sorup
öğrenmişlerdir. Halife Ömer b. Abdülaziz, Medine
Valisi İbn Hazm’a öncelikle Amre’nin rivayetlerini
yazmasını emretmiştir. Amre, H 106’da 77 yaşında
Medine’de vefat etmiştir.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri:Mekke’de İbn
Cüreyc (öl. 150/767), Basra’da Said b. Ebi Arube
(öl. 156/773) ve Hammad b. Seleme (öl. 167/784),
Kûfe’de Süfyan es-Sevrî (öl. 161/778), Horasan ve
Merv’de Abdullah b. Mubarek (öl. 181/797), Rey’de
Cerir b. Abdulhamid (öl. 188/804), Şam’da Velid b.
Müslim (öl. 195/811) tasnif çalışmasını yapan ilk
âlimler arasında sayılırlar.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri:
HADİSLERİ TASNİF EDEN ESERLERİN YÖNTEMLERİ
Konu Bablarına Göre Tasnif (Ale’l-Ebvâb)
1. Cami:İnanç,ibadet,ahlak, adab,tefsir,
tarih,yerlerin ve kişilerin fazileti gibikonularda
rivayetleri içeren en kapsamlı hadis eserleri.
2. Musannef:Peygamberimiz, sahabe ve tabiînden
gelen ahkâmla ilgili bütün rivayetleri fıkıh
konularına göre sınıflandıran eserler.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri:
3. Sünen:Ahkâma dair sadece Peygamberimizden
gelen rivayetleri fıkıh konularına göre tertip eden
eserler. Sünenler çoğunlukla temizlik konusuyla
başlar, sonra sırasıyla ibadet, muamelat ve ukûbât
konularına yer verirler.
Râvilerine Göre Tasnif (Ale’r-Rical):
1. Müsned: Hadisleri râvilerine göre sıralayan
eserler. Sahabiler faziletlerine göre sıralanarak
rivayet ettikleri hadisler isimlerinin altına yazılır.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri
2. Mu’cem:Hadisleri râvi adlarına, râvilerin
yaşadığı şehirlere, râvilerin kabilelerine ya da
müellifin hocalarının isimlerine göre tertip edilmiş
eserlerdir. Tasnif döneminden günümüze ulaşan en
eski hadis mecmuası, Yemenli Ma'mer b. Raşid
(öl.153/770)’in el-Câmi’ isimli eseridir. Bu eserde;
Peygamberimiz, sahabe ve tabiinden nakledilen bin
altı yüz civarında rivayet, konularına göre
düzenlenmiştir.
4.1.
Tedvin ve Tasnif Faaliyetleri: İlk hadis
mecmualarından biri de Rebi’ b. Habib el-Basrî (öl.
170/787)’nin bin kadar rivayeti konularına göre
düzenlediği el-Câmiu’s-Sahih adlı eseridir.
Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik (öl.
179/795)’in derlediği el-Muvatta adlı eseri de bu
dönemde tasnif edilen eserlerdendir. İçinde
Peygamberimiz, sahabe ve tabiînden nakledilen bin
yedi yüz civarında rivayet bulunan bu eser,
musannef türünün de ilk örneği sayılmaktadır.
4.2. Temel Hadis Kaynaklarının Tasnifi:
1. el-Câmiu’s-Sahîh: Muhammed b. İsmail el-Buharî (öl.
256/870)
2. el-Câmiu’s-Sahîh: Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî (öl.
261/874)
3. es-Sünen: Ebu Davut, Süleyman b. Eş’as es-Sicistânî
(öl. 275/888)
4. es-Sünen: Muhammed b. İsa et-Tirmizî (öl. 279/892)
5. es-Sünen: Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (öl. 303/915)
6. es-Sünen: İbn Mace, Muhammed b. Yezid el-Kazvînî
(öl. 273/886)
4.2.
Temel Hadis Kaynaklarının Tasnifi:
Buharî ve Müslim’in el-Câmiu’s-Sahih adlı eserleri,
sahih hadisleri toplamayı amaç edindiklerinden iki
sahih kitap anlamında “Sahihayn” olarak
adlandırılırlar ve bu sebeple de İslam dünyasında en
çok tanınan hadis kitaplarıdır. Kütüb-i sittenin
sünen türündeki diğer dört kitabı ise ahkâma dair
hadisleri fıkıh bölümlerine göre tertip eden
eserlerdir.
4.2. Temel Hadis Kaynaklarının Tasnifi:Buharî ve
Müslim, kitaplarında topladıkları hadislerin sağlam ve
güvenilir olduğunu belirtmek için eserlerine “el-Câmiu’sSahih” (sahih hadisleri toplayan) adını vermişlerdir.
Bazı âlimler, İmam Mâlik’in “el-Muvatta’”, İmam Ahmed
b. Hanbel’in “el-Müsned” ve Darimî’nin “es-Sünen”inin
sahih hadisleri ihtiva etmedeki başarıları nedeniyle bu
üç kitabı da Kütüb-i Sitte’ye eklemişler ve sahih
hadisleri toplayan bu eserlerin tümüne “dokuz hadis
kitabı” anlamında “Kütüb-i Tis’a” adını vermişlerdir.
a.
Rivayetü’l-Hadis: Rivayet bakımından hadisleri
ele alan bu kısım, Peygamberimize atfedilen söz,
eylem ve davranışların bilinmesini, kaydedilmesini
ve rivayetini konu edinmektedir. Hadis tarihinin ilk
iki yüzyılında yoğun olarak görülen hadis faaliyeti
budur.
b. Dirayetü’l-Hadis: Hadisleri dirayet (yetkinlik)
yönünden ele alan bu kısım ise rivayetlerin
şartlarını, çeşitlerini, hükümlerini, râvilerin
durumunu, rivayetlerin sınıflarını ve bu konuları
içeren eserleri araştıran bir ilim dalıdır.
Hadisleri
kaynağı, râvi sayısı, râvilerinin
güvenilirlikleri, senedleri bakımından değerlendiren
kuralların ele alındığı ve açıklandığı bu hadis
yöntem bilimine “hadis usulü” denilir. Hadis
usulüne dair ilk sistematik ve müstakil eser, Hasen
b. Abdurrahman er-Râmehürmuzî (öl.360/971)’nin
el-Muhaddisu’l-Fâsıl Beyne’r-Râvi ve’l-Vâi isimli
eseridir.
Daha
sonra sırasıyla Hâkim Neysâbûrî (öl.
405/1014)’nin Marifetu Ulûmi’l-Hadis ve Hatip elBağdâdî (öl. 463/1071)’nin el-Kifâye fi İlmi’rRivâye adlı eserleri gelir.
Hadis usulü ile ilgili sonraki dönemde yazılan
eserlerden bazıları da şunlardır:
- Kadı İyaz (öl. 544/1149): el-İlma‘
- Osman b. Abdurrahman eş-Şehrezûrî (öl. 643/1245):
Ulûmu’l-Hadis (Mukaddimetu İbn Salah)
- Şerefuddin en-Nevevî (öl. 676/1277): et-Takrîb ve’tTeysîr
- İbn Hacer el-Askalânî (öl. 852/1448): Nuhbetu’lFiker fî Mustalahi Ehli’l-Eser
- Celâleddin es-Suyûtî (öl. 911/1505): Tedrîbu’r-Râvî
- Cemaleddin el-Kâsımî (öl. 1332/1914): Kavâidu’tTahdîs
- Tahir el-Cezâirî (öl. 1338/1920): Tevcîhu’n-Nazar
Şerh; bir şeyi açmak, açıklamak, genişletmek ve
yorumlamak anlamlarına gelir. Başta Kur’an ve hadis
olmak üzere diğer ilimlere ait kitaplar gerektiğinde şerh
edilerek yorumlanmıştır. Kur’an’ı açıklayan kitaplar
tefsir diye adlandırılırken hadisleri çeşitli açılardan
açıklayan eserler de hadis şerhleri olarak
isimlendirilmiştir.
Hicri dördüncü asır sonunda şerh etme başladı.
hadislerin senedlerindeki râvilerin cerh ve ta'dîl
bakımından durumlarının belirlenmesi, hadisin
anlamının, garip ya da birbirine zıt görünen
kelimelerinin açıklanması ve hadislerden hükümler
çıkarılması oluşturmaktadır.
İlk
bağımsız şerh çalışmaları hicri dördüncü
yüzyıldan itibaren Hattâbî (öl. 388/998)’nin
Me’âlimü’s-Sünen adlı eseriyle başlamıştır. Ebu
Davut’un es-Sünen’ine yazılmış bu şerhten itibaren
başta Buharî ve Müslim’in el-Câmiu’s-Sahih adlı
eserleri üzerine çok sayıda şerhler yazılmıştır.
İbn Hacer el-Askalanî (öl. 852/1449)’nin Buharî
şerhi olan Fethu’l-Bâri ve İmam Nevevî (öl.
676/1277) ’nin Müslim şerhi olan el-Minhâc fî Şerhi
Sahîh-i Müslim b. Haccâc’ı şerh çalışmalarının en
meşhurlarıdır.
Bu
dönemde yapılan çalışmalar sadece şerhler
değil, bunun yanında sahih hadis kitaplarının
kıstaslarına uygun olan ancak onlarda yer almayan
hadisleri içeren müstedrekler, hadis kitaplarındaki
bir hadisi güçlendirmek için yapılan çalışmaları
içeren mustahreçler, kullanım kolaylığı için
hadislerin çeşitli açılardan alfabetik derlemeleri
olan etraf kitapları bu dönemde yapılan çalışma
türlerindendir. Yine tahriçler, hadis cüzleri, kırk
hadis derlemeleri ve şemail kitapları da bu
dönemde yazılmış eser türlerinden bazılarıdır.
Şerh
döneminde yapılan diğer bazı çalışmalar:
1-Mustahreçler:Hadis kitaplarındaki hadisleri
güçlendirmek için yapılan çalışmaları içeren eserler.
2-Müstedrekler:Sahih hadis kitaplarının kriterlerine
uygun olduğu hâlde onlarda yer almayan hadisleri
toplayan eserler.
3-Etraf Kitapları:Kullanım kolaylığı için hadisleri
çeşitli açılardan alfabetik olarak derleyen eserler.
4-Tahriçler:
Çeşitli eserlerde yer alan ancak
kaynağı verilmeyen hadislerin kaynağını araştıran
eserler.
5-Hadis cüzleri/derlemeleri:Ahkâm hadislerini
veya herhangi bir konudaki hadisleri derleyen
eserler.
6-Kırk Hadisler (Erbaûn): İbadet, ahkâm, ahlak,
cihad vb. konularda kırk hadis derlemeleri.
7-Şemail
Kitapları:Peygamberimizin fiziki ve ruhi
özelliklerini, ibadet ve yaşayışını, giyim ve kuşam
tarzını anlatan eserler.
8-Rical Çalışmaları:Herhangi bir hadis kitabındaki
râvileri inceleyen eserler.
Şerh ve yorum dönemi hadis tarihinin son
aşamasıdır.
1-Muhammed
b. İsmail el-Buharî (öl.256/870):
Asıl adı Muhammed olan Buharî, hicri 194 yılında
Buhara’da doğdu. Babası İsmail, Buharî henüz
çocukken vefat etti ve onun hadise dair birçok
kitabı oğluna intikal etti. Müslim,Tirmizî ve Ebu
Hatim gibi hadis âlimleri Buharî’nin öğrencileri
arasında yer aldı. Hicri 256 yılının Ramazan Bayramı
gecesi Semerkant yakınlarındaki Hartenk’te vefat
etti.
Buharî’nin
en bilinen eseri el-Câmiu’s-Sahih
olmakla birlikte onun tarih ve hadis alanında çok
sayıda başka eserleri de vardır. Buharî’nin elCâmiu’s-Sahih’i, tekrar edilen hadisler çıkarıldıktan
sonra yaklaşık dört bin kadar hadis içermektedir.
Buharî hadis ve tarih dışında ata binmek ve ok
atmak gibi savaş sporları ve şiir gibi sanatlarla da
uğraşmış bir âlimdir.
2-Müslim
b. Haccac el-Kuşeyrî (öl. 261/874):
Müslim b. Haccac, hicri 204 yılında Nişabur’da
doğmuştur. Babası Haccac da hadis rivayetiyle
uğraşan şeyhler arasındadır. Tirmizî başta olmak
üzere birçok muhaddise de dersler vermiştir.
Geçimini ticaretle sürdüren Müslim, hicri 261
yılında Nişabur’da vefat etmiştir. Müslim’in tekrar
olmaksızın yaklaşık üç bin otuz üç hadis ihtiva eden
el-Camiu’s-Sahih adlı meşhur eseri dışında yine
hadis ve tarih alanında birçok eseri daha vardır.
3-Ebu
Davut Süleyman b. Eş’as es-Sicistânî (öl.
275/888): Hicri 212 yılında Sicistan’da doğan Ebu
Davut, aslen Yemen’in Ezd kabilesine mensup,
vakıfları olan zengin bir aileye mensuptur. Tarsus’ta
yirmi yıl kaldı. Seyahatlerinde oğlunu da yanında
götürerek onun da hadis hafızı olmasını sağladı.
Ahmed b. Hanbel’den çeşitli fıkhî konuları öğrendi
ve bunları bir kitapta topladı. Kütüb-i Sitte
müelliflerinden Tirmizî ve Nesaî de onun öğrencileri
arasındadır.
Hayatının
sonlarında Abbasi halifesinin davetiyle
gittiği Basra’da hicri 275 yılında vefat etmiştir.
Züht hayatıyla tanınan Ebu Davut’un dört bin sekiz
yüz hadis ihtiva eden es-Sünen’i en meşhur eseri
olmakla birlikte dinî ilimlerin birçok alanında
yirmiye yakın eserinin olduğu bilinmektedir.
4-Muhammed b. İsa et-Tirmizî (öl. 279/892):
Tirmizî, hicri 209 yılında Orta Asya şehirlerinden
Tirmiz’de doğdu. Tirmizî, temel dini öğreniminden
sonra hadis ilmi üzerinde yoğunlaştı.
Buharî,
Müslim ve Ebu Davut gibi hadis âlimlerinden
dersler aldı. Hadis ilminde en yüksek dereceye
ulaşanlara özgü olan hadis hafızı unvanına sahip
nadir kişilerdendir. Ömrünün sonlarına doğru
gözlerini yitiren Tirmizî, züht ve dindarlığı ile
tanınmıştır. Hicri 279 yılında Tirmiz’de vefat
etmiştir.
Tarih ve hadis alanlarında birçok eser yazan
Tirmizî’nin en meşhur eseri, es-Sünen diye bilinen
el-Camiu’s-Sahih’tir. Bu eserde üç bin dokuz yüz
altmış iki hadis mevcuttur.
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Tirmizî es-Sünen olarak da bilinen el-Camiu's-Sahih adlı
eserinin ilim dünyasına çıkışını şu şekilde anlatmıştır:
"Ben bu Cami-i Kebir'i yazıp bitirince, onu ilkin Hicaz
âlimlerine gösterdim. Hepsi de beğendiler. Daha sonra
alıp Irak âlimlerine götürdüm. Onlar da ağız birliğiyle
eseri övdüler. Nihayet Horasan diyarı âlimlerine takdim
ettim. Onlar da memnun oldular, bilahare eseri ilim
âlemine sundum. Bu eser kimin evinde bulunursa orada
konuşan bir Peygamber vardır.“ (Şah Veliyyullah Dehlevî,
Büstanu'l-Muhaddisin, s. 197.)
5-Ahmed
b. Şuayb en-Nesaî (öl. 303/915): Nesaî,
hicri 214 yılında Horasan bölgesindeki Nesâ adlı
şehirde dünyaya geldi. İslam ordularının savaşlarına
katıldı ve zaman zaman burada askerlere hadis
dersleri de verdi. Kadılık da yapmış olan Nesaî,
Şam’da Emevî halifeleri yararına hadis uydurması
için kendisine yapılan baskılara karşı koyduğu için
çeşitli eziyetlere maruz kaldı ve bu nedenle
Mekke’ye gitti.
Hicri
303 yılında Mekke’de vefat etti ve burada
defnedildi. Nesaî’nin es- Sünen diye meşhur olmuş
el-Müctebâ’sı dışında yine hadis alanında birçok
eseri vardır.
6-İbn Mace, Muhammed b. Yezid el-Kazvînî (öl.
273/887): İbn Mace, hicri 209 yılında Kazvin’de
doğdu. İbn Mace hicri 273’te vefat etmiştir. Hafızası
kuvvetli bir muhaddis olan İbn Mace’nin en bilinen
eseri es-Sünen’i dışında tarihle ilgili başka eserleri
de bulunmaktadır.
Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi I-XII,
(çev.:Ahmed Naim – Kamil Miras), Diyanet İşleri Reisliği, İstanbul,
1928-1948.
Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi Kılavuzu (hzl.:
Mücteba Uğur, M. Cemal Sofuoğlu), Diyanet İşleri Başkanlığı,
Ankara, 1975.
Ömer Ziyaeddin Dağıstanî, Zübdetü’l-Buharî I-III, İstanbul, 1341.
Sahih-i Buharî ve Tercemesi I-XVI (çev.: Mehmed Sofuoğlu),
Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1987-1989.
Sahih-i Buharî ve Tercemesi İndeksi (hzl.: Hikmet
Tekin), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1990.
Sahih-i Müslim ve Tercemesi I-VIII (çev.: Mehmed
Sofuoğlu), İrfan Yayınevi, İstanbul, 1967-1970.
Sahih-i Müslim Tercemesi ve Şerhi I-XII, (Ahmet
Davudoğlu) Sönmez Neşriyat, İstanbul, 1974-1980.
Sünen-i Ebu Davut Tercemesi, (çev.: İbrahim Koçaşlı),
Millî Gazete Yayınları, İstanbul, 1983.
Sünen-i Ebu Davut Terceme ve Şerhi I-XVI (çev.:
Hüseyin Kayapınar, Necati Yeniel ve Kazım Sağlam),
Şamil Yayınevi, İstanbul, 1987-2003.
Sünen-i Tirmizî, Tercemesi I-VI (çev.: Osman Zeki
Mollamehmetoğlu), Yunus Emre Yayınları, İstanbul.
Sünen-i Tirmizî, (çev.: Abdullah Parlıyan), Konya, 2004.
Sünenü’n-Neseî I-VIII (çev.: A. Muhtar Büyükçınar, Ahmet
Tekin, Ö. Faruk Harman, Yaşar Erol), Kalem Yayınevi,
İstanbul, 1981.
Sünen-i İbn Mace Tercemesi ve Şerhi I-X (çev.: Haydar
Hatipoğlu), Kahraman Yayınları, İstanbul, 1982-1983.
Hadis Külliyatı Kütüb-i Sitte I-XVIII (çev.: İbrahim
Canan), Akçağ Yayınları, 1988-1994.
el-Muvatta
I-II, (çev.: Ahmet Muhtar Büyükçınar ve
diğerleri), Al-Tuğ Yayınları, İstanbul, 1982.
el-Müsned el-Fethü’r-Rabbâni Tertibi I-VI (çev.:
Rıfat Oral-Süleyman Sarı), Ensar Yayıncılık, Konya,
2004.
Sünen-i Darimi I-VI, (çev.: Abdullah Aydınlı), Madve
Yayınları, İstanbul, 1996.
1. Ale’l-Ebvab Türü Yazılmış Hadis Eserleri
1.1. Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, Akçağ
Yayınları İstanbul.
1.2. el Muvatta İmam Malik
1.3. el-Musannef, Abdürrezzâk b. Hem mâ m
(211/827)
1.4. Sahih-i Buhari ve Muslim
1.5. Sünenler
2. Mucemul Mufehris Hadis (Concordance) 8 cilt, M.
Fuad Abdulbaki, Çagrı Yayınları.
3. Riyazu’s Salihin, (8 Cilt) Erkam yayınları.
4-
Hadis, İmam Hatip lisesi, Ders Kitabı, 2010,
Ankara.
5- İ. Lütfi ÇAKAN, Hadis Usülü, İfav Yay. İstanbul,
2002.
6- İ. Lütfi ÇAKAN, Hadis Edebiyatı, İfav Yay.
İstanbul, 2005.
HAZIRLAYAN VE SUNAN
MEVLANA TAŞKAYA
ULUDERE İLÇE VAİZİ