1950-1980 Arası Dönem-Doç.Dr.Pınar ÖZDEN

Download Report

Transcript 1950-1980 Arası Dönem-Doç.Dr.Pınar ÖZDEN

3. Hafta: 1950-1980 Arası
Dönem
Kentsel Hukuk Dersi
Doç. Dr. Pınar Özden
Bahçeşehir Üniversitesi
• Cumhuriyetin kuruluş yıllarında durgun bir
kentleşme sürecine sahip olan Türkiye, Ankara
dışında önemli kentsel sorunlar yaşamamıştır
• Ancak çok partili hayata geçiş ve 2. Dünya
savaşı sonrasında hızlanan göçler ve artan
kentleşme hızı, bir çok sorunu beraberinde
getirmiştir. 1955 yılında, ülke nüfusunun % 71’i
köylerde, % 29’u kentlerde yaşamaktadır.
• Bu dönemde, merkezi ve yerel yönetimler, hızla
büyüyen kentin gerektirdiği altyapıyı
gerçekleştirecek kaynağı
sağlayamamaktadırlar.
• İşlerliği olan bir planlama ve denetim sistemi,
yani bir regülasyon sistemi
oluşturamamaktadırlar.
• Sermaye birikimi ve dıştan sermaye akımı
yetersiz kalmaktadır.
Konut Alanında Gelişmeler
• 1948’de Zeytinburnu’nda gelişmeye
başlayan gecekondu olgusu hızla İstanbul
çevresinde kuşaklar oluşturmuştur.
• Kısa sürede kentin hakim konut sunum
biçimi haline gelmiştir.
• Önce daha çok hazine toprakları üzerinde
kendi emekleriyle üretilen konutlar iken,
zaman içinde hisseli tapulu topraklar
üzerinde, ücretli emek kullanarak üretilir
hale gelmiştir.
• İlk göç dalgasıyla
gelenler, Haliç
çevresiyle sur
dışındaki sanayi
kuruluşlarının
çevresinde
yerleşmiş,
Kâğıthane ve
Zeytinburnu'nda, ilk
gecekondu
mahallelerinin
çekirdekleri
oluşmuştu.
http://www.kesfetmekicinbak.com/
Kağıthane Haliç Çevresi
Haliç Çevresi 1950’ler
Kağıthane 1920’ler
http://www.degisti.com/index.php/archives/5934
• 1951'de kentin tümündeki gecekondu
sayısı 8.500 iken, 1957'de yalnızca
Zeytinburnu 26 bin konutta 60 bin kişinin
yaşadığı bir gecekondu mahallesi haline
gelmişti.
• Nüfusu hızla artan Zeytinburnu, 1957'de
ilçe statüsüne kavuşmuştu.
• Anadolu yakasında da Ankara Asfaltı (E5
Karayolu) üzerindeki sanayi kuruluşları
çevresinde gecekondulaşma başlamıştı.
http://gezturkiye.com/zeytinburnu.asp
• İkinci büyük gecekondu mahallesi ise ilk kez
1950'lerde Bulgaristan ve Yugoslavya'dan
gelen göçmenlerin yerleştirilmesiyle oluşan
Taşlıtarla'da ortaya çıkmıştı. Taşlıtarla, daha
sonra Anadolu'dan gelen göç akınlarıyla da
büyüdü.
• 1950'lerin üçüncü büyük gecekondu alanı ise
Kağıthane çevresinde gelişmiş, yeni sanayi
alanları açılması ile Halkalı, Maltepe gibi
denetim dışı alanların parsellenerek
gecekondulaşmasına neden olmuştu. Daha
sonra da çıkan af yasaları ile bu alanlar yasal
bir boyut kazandı.
Taşlıtarla
(Gaziosmanpaşa)
http://k.domaindlx.com/suatlar/taslitarlagop.html
13 MAYIS 1961...GÜN AKŞAM GAZETESİ.
• İstanbul'daki gecekondu sayısı, 1949
yılından itibaren çıkarılan çeşitli af yasaları
ile hızlı bir artış göstermiştir.
• Bu sayı 1950'de 8 bin 239, 1959'da 61 bin
400 ve 1963'te 120 bine ulaşmıştır.
• 1963 yılında İstanbul nüfusunun yüzde 35'i,
gecekondu alanlarında yaşayanlardan
oluşmuştur.
• Nephan Saran’ın1971 yılında yayınlanan
'İstanbul'da Gecekondu Problemi ' isimli
makalesinden:
• " Burada (Zeytinburnu) yapılan ilk gecekondular
yol kenarına kurulmuştur. İlk önce jandarma bu
işi biraz hayretle karşılamış fakat gün geçtikçe
bunların sayılarının artması jandarmayı
müdaheleye mecbur etmiş, evvela kaymakama
sonra da valiye haber verilmişti. Vali bunları
yıktırmak üzere teşebbüse geçmiş ise de işe
politika karıştığından yıkım yaptırılamamıştı.
Buna rağmen valinin emri ile gecekondu
sahasının etrafı çevrilmiş içeriye içecek su dahi
bırakılmamıştı.
http://www.zeytinburnu-bld.gov.tr/bel_zeytinburnu/
zeytinburnu/gecekondulasma_sureci.cfm
• 1947 yılının kışı ve baharı halkla jandarma
arasındaki kavgalarla geçti. 1948 yılının
Mayıs ayında bir Salı günü bütün o
bölgelerdeki gecekondulara yazılı ve sözlü
olarak gecekonduların Pazar günü
yıktırılacağı bildirildi. Halk, müthiş bir
paniğe kapıldı. Bu işi durdumak üzere
gecekonducular sağa sola başvururken bir
gazete idarehanesinde kendilerine o
sırada İstanbul'da bulunan Büyük Millet
Meclisi Reisine gitmeleri tavsiye olunmuş.
• Gecekondu ileri gelenlerinden bir grup
Reisin evine giderek on bölgeye gelmeye
ikna etmiş. Zeytinburnu'na gelen Meclis
Reisini halk perişan bir halde ağlayarak
karşıladı. Reisin arabası da esasen pek
fazla içeri giremedi. Çünkü o tarihte
Zeytinburnu diz boyu çamurdu. Meclis reisi,
orada halka evlerinin yıktırılmayacağına
dair söz verdi ve birkaç gün sonra da
radyo, gecekonduların yıktırılmayacağı
haberini yayınladı”.
http://www.zeytinburnubld.gov.tr/bel_zeytinburnu/zeytinburnu/gec
ekondulasma_sureci.cfm
• Daha sonra yerel yönetim siyasetçilerinin,
bürokrasinin, kaba kuvvetle denetim kuranların
yer aldığı karmaşık bir sektör haline
dönüşmüştür.
• Hızla büyüyen, etrafı gecekondularla çevrilen
kentin ruhsatlı konutlarının yeraldığı modern
kesimlerinde gelişen yapsatçı apartmanları da
gerçekte sistemin anlık olarak geliştirdiği bir
çözümdü.
• Kentin yapsatçı apartmanlarından oluşan
bölümüne kentin modern kesimi denilmekteydi.
• Buna rağmen, yapsatçı üretimin meşruiyeti
mesleki çevrelerde hep sorun olarak kalmıştır.
• Kent arsalarının çok pahalı olması üzerine,
küçük girişimcilerin arsa sahiplerinden bu
arsalarda konut yaparak satma haklarını kat
karşılığında almaları üzerine gelişmiştir.
• Bu sistemin iyileşebilmesi için, kat mülkiyeti
gibi yeni bir mülkiyet biçiminin gelişmesi
gerekmiştir. Bu arz biçimi, piyasaya pahalı
konut sunumu dışında, kent içinde imar
haklarının artırılması yönünde baskı
yaratmıştır.
• Çok yüksek yoğunluklu, kentsel servisleri,
yeşil alanları yetersiz mahalleler doğmuştur.
• Konut kiralarının düzenlenmesi, imar afları, konut
kredisinde gelişmeler, belediyelerin konuta
ilişkin görevlerinde değişmeler, konut üretim
ilişkilerinde gelişmele, imar ve kamulaştırma
yasalarının değişmesi ve afet sonrası devlet
işlerinin kurumsallaşması bu döneme yönelik
gelişmelerdir.
• Kira sorununa hem yüzeysel, hem de uzun vadeli
çözüm arayışlarına gidilmiştir.
• Bazen kiralar denetim altına alınmış, bazen de
konut arzının artırılmasına yönelik uzun vadeli
girişimler öne çıkmıştır.
• Devlet konut sorununa çözüm bulamadıkça,
vatandaş gecekondulaşmaya yönelmiş ve konut
arzını artırmaya yönelik düzenlemelerin yetersiz
kalmasına neden olmuştur.
İmar ve Planlama Faaliyetleri:
• 1956 Eylül ile 27 Mayıs 1960 arası Menderes
hükümetinin özellikle İstanbul’daki imar ve
kamulaştırma faaliyetlerini hatırlamakta fayda
bulunmaktadır.
• 1956-1960 arası dönemde Menderes
Operasyonları döneme damgasını
vurmuştur.
www.habervakti.com/img/yCxPMnAu.jpg
• 19. yy.'da III. Napolyon'un Haussmann'a
yaptırmış olduğu büyük çaptaki operasyon
sonucunda Paris'i şekillendirdiği gibi, Adnan
Menderes de 20. yüzyılın ortalarında İstanbul'u
çağdaşlaştırmak için harekete geçmiştir.
• 2. Dünya Savaşı sonrasında yeterli planlama
çalışması gerçekleşmeyince, kentin
büyümesinin yönlendirilmesinde yeniden mevzi
planlara mahkum kalınınca, artan motorlu araç
dolaşımını sağlayacak yol sistemi
geliştirilemeyince, gerekli trafik düzenlemeleri
yapılamayınca, doğan dar boğazların aşılması
bir kent sorunu olmaktan çıkarılarak, bir ülke
sorunu haline getirilmiştir.
• İmar ve kamulaştırma sorunu öne
çıkmıştır.
• 1956 tarihli İmar Kanunu ile tüm kentler
için konulan aynı standartlar kaldırılmış,
her kentin kendi koşullarına uygun plan
yapma serbestisi getirilmiştir.
• Kentleşmenin hızına paralel olarak,
planlamanın belediye sınırları içinde
çözümlenemeyeceği, bölge planlamasına
geçilmesi gerektiği fark edilmiştir.
Galatasaray Adası Bebekteki Su Sporları
Lokalinden Kuruçeşme’deki Ada’ya taşınıyor..
Açılış Töreni..1957
www.galatasaray.org/
İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın
Yapılışı
• 15 Mart 1961
Dönemin en
büyük
çarşısının
temeli atılıyor
http://cadde.milliyet.com.tr/2011/08/03/HaberDetay/11986
57/SEHRiN_50_YILLIK_CARSISI
• 1956 yılında tam olarak başlayan bu
operasyonların amacı 3 temel fikir
üzerine oturtulmuştu:
• Bunlardan birincisi kent içi trafiği
rahatlatmak,
• İkincisi meydanların ve camilerin
çevrelerinin açılması,
• Üçüncüsü de camilerin ve dini yapıların
restorasyonunun yapılmasıydı.
• Bu kapsamda büyük bir kamulaştırma
faaliyeti ve çok sayıda yıkım
gerçekleşmiştir.
Kent İçi Ulaşım:
• Dolmuş ve minibüs bu dönemde gelişmiştir.
• Hızlı kentleşme döneminde yeterli kaynak
harekete geçirilemediği için, bu gereksinme
küçük girişimciler eliyle çözümlenmeye
çalışılmıştır.
• Geçmişte kayıkçılık alanında uygulanan
dolmuş tipi işletme, taksilerde de
kullanılmaya başlanmıştır. Dolmuş hatları
ortaya çıkmıştır.
1930’larda kayıklar var iken…
http://www.eskiistanbul.net/cumhuriyet/cumhuriyet1.htm
• Tarihi yapılar, 30 ve 50'şer metre
genişliğindeki yolları açmak için yıkılmış,
bazı meydanlar yollara dönüşerek
yayaların mekanları arabalara bırakılmıştır.
• Artan araç sayısı ile kent içi ulaşımın
motorlu araçlara yönlendirilmesi süreci
başlamıştır.
• Metro sistemini, "yerin altına yatırılan boşa
para" olarak gören Menderes'in, trafik
sorununa çözümü o dönemler için yeterli
görülse de, zamanla işlevselliğini yitirmiştir.
• Edirne-İstanbul karayolunun Topkapı girişinin
düzenlenmesi,
• Yeşilköy'e kadar 50 m genişliğinde bir yol
yapılması,
• Millet Caddesi,
• Vatan Caddesi,
• Londra Asfaltı,
• Barbaros Bulvarı,
• Tophane- Dolmabahçe yolunun
genişletilmesi,
• Salıpazarı'nda rıhtım ve antrepoların
kurulması gibi 1950'lerde İstanbul'un
görünümünü değiştiren uygulamalar söz
konusu
1950 li yıllarda Karaköy Meydanı
http://www.vizyonboard.org/showthread.php?35539-Eski-%C4
%B0stanbul-Foto%C4%9Fraflar%C4%B1
Barbaros Bulvarı
Vatan Caddesi Açılışı
http://www.vizyonboard.org/showthread.php?35539
-Eski-%C4%B0stanbul-Foto%C4%9Fraflar%C4%B1
Millet Caddesi Açılışı
www.arkitera.com/.../06/04/milletcaddesi.jpg
www.arkitera.com/
İSTANBUL - YEŞİLKÖY (Şimdiki ATATÜRK AIRPORT) HAVAALANI (Dönemin Başvekili-BAŞBAKAN merhum ADNAN MENDERES
LONDRA-Gatwick de DÜŞÜP KAZADA UÇAK İÇİNDEN KURTULAN
BEŞ KİŞİDEN BİRİYDİ) THY-SEV UÇAĞI (Yıl-1959)
http://web.kobiline.com/web/inkotr/default.asp
(THY) TÜRK HAVA YOLLARI - YIL(1945-1970) UÇAK FİLOSU ... (Üstten
Aşağıya doğru) 1* VISCOUNT (5-Adet) 2* C47 ve 3* DOUGLUS-DC3 (
dakota ) (Toplam-21-Adet)
4* FOKKER F27 (8-Adet)
http://web.kobiline.com/web/inkotr/default.asp
Aksaray / 1955
http://www.eskiistanbul.net/cumhuriyet/cumhuriyet1.htm
Aksaray 1966
http://www.eskiistanbul.net/cumhuriyet/cumhuriyet1.htm
Beyazıd Meydanı / 1956
http://www.eskiistanbul.net/cumhuriyet/cumhuriyet1.htm
"Şu tramvayın haline bakınız, daha doğrusu, tramvayı
kucaklayan gençlerin haline! Bu gençler Haydarpaşa Lisesi
öğrencileridir. Okuldan çıktıktan sonra, önlerinden dolu
geçen tramvaya binip, bir an evvel, uzaktaki evlerine gitmek
için, işte böyle ileri atılmakta, tramvayı sarmaktadırlar.
Elbetteki bunların, bu hareketlerinde bir aykırılık yoktur.
Okuldan çıkış saatine göre, bir kaç tramvay geçirilmezse, tek
tramvay da dolu geçirilirse, öğrenciler başka ne yapabilirler?
Ezilmek, düşmek, arkadan gelen, yandan geçen diğer
vasıtaların altında kalmak tehlikesine rağmen, bu çocuklar
işte her gün böyle hareket etmekte, mekteplerine böyle gidip
gelmektedirler. Reklam ve propaganda nutukları bir yana,
herkesin gözü önünde cerayan eden bu hali görüp bir son
vermek lazımdır. Bu çocukları bu şekilde tramvaya hücum
etmekten men şeklinde olursa, çok daha ağır yazarız! "
• Tramvaylar, 1956 sonbaharında başlayan
"İmar hareketleri"nden büyük ölçüde
etkilendi.
• İlk önce, tramvayların, şehrin en önemli
meydanı Aksaray'a girmesine izin
verilmedi. Sonra, Topkapı-Çapa ve ÇapaAksaray hatlarındaki raylar söküldü.
• İstanbul, yavaş yavaş, tramvaysız yaşama
hazırlanıyordu. İstanbul yakası, 1961
yılında, tramvaylara tamamen veda etti.
http://www.turkforum.net/1108688358-yitirilmis-zamanin-pesinde.html
http://www.turkforum.net/1108688358-yitirilmis-zamanin-pesinde.html
http://www.turkforum.net/1108688358-yitirilmis-zamanin-pesinde.html
http://www.turkforum.net/1108688358-yitirilmis-zamanin-pesinde.html
http://www.turkforum.net/1108688358-yitirilmis-zamanin-pesinde.html
İstanbul’da Sanayi Bölge Planı
• 1954'te Avrupa yakası için hazırlanan sanayi planı,
Mecidiyeköy -Levent, Mecidiyeköy-Şişli, Bomonti ve
Kasımpaşa - Kâğıthane arasında kalan kesimleri
sanayiye açtı.
• 1955'te yürürlüğe giren İstanbul Sanayi Planı ise
Haliç'teki sanayi yerleşmesini bir ölçüde
dondururken, Topkapı-Rami ve Levent'te yeni
sanayi alanları belirledi.
• 1950'lerin üçüncü büyük gecekondu alanı Kâğıthane
çevresinde gelişti. Yeni sanayi alanları açılması
Halkalı, Maltepe, Kartal gibi denetim dışı alanların
parsellenerek gecekondulaşmasına neden oldu.
Yasal Düzenlemeler:
• Hızla yaygınlaşan ve önemli ekonomik, toplumsal
ve siyasal sorunlara yol açan bu sağlıksız yapılar,
süreç içinde iktidarlar tarafından meşrulaştırmaya
çalışılmıştır.
• Gecekonduları meşrulaştırmaya yönelik
düzenlemelerden ilki 22 Haziran 1948 tarihli ve
5218 sayılı, Ankara’da bulunan gecekonduların
durumunu ıslah etmek için çıkarılan yasadır.
• Bu yasa, Ankara’da belli yerlerdeki
gecekonduculara ıslah etme koşuluyla, Yapı ve
Yollar Kanunu’na bağlı olmadan meşrulaştırma
yolunu açmıştır.
• Yasa, yıkılan gecekondulara da yer
göstererek, bu yerlerde 1 yıl içinde inşaata
başlama yükümlülüğü getirmiştir.
• Ankara’ya özel bu düzenlemenin ardından,
tüm yurtta uygulamak üzere 11 Haziran
1949’da 5431 sayılı yasa çıkarılmış; bu
yasayla, Yapı ve Yollar Kanunu’nun 13.
maddesi değiştirilerek, ruhsatsız inşa
edilen yapılara 4 katı ruhsat harcı almak
kaydıyla izin verilmiştir.
2 Temmuz 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5805 sayılı
“Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu
Teşkiline ve Vazifelerine Dair Kanun”la yurtiçinde
korunması gereken mimari ve tarihsel özelliklere sahip
anıtların ve diğer taşınmaz eski eserlerin korunma,
bakım,onarım, restorasyon islerinde uyulacak ilkeleri ve
programları saptamak; saptadığı ilke ve programların
uygulanmasını izlemek ve denetlemek; anıtlar ve
tasınmaz eski eserlerle ilgili olarak kendisine sunulacak
ve özel araştırmaları ile kurul üyeleri tarafından bilgi
edinilecek her türlü konu ve uyuşmazlık üzerinde bilimsel
görüş bildirmekle yükümlü Gayrimenkul Eski Eserler
ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEEAYK) kurulmuştur. Bu
kurulun kurulması ile Cumhuriyet döneminde korumayla
ilgili çok büyük bir adım atılmıştır.
• 1954 yılında 6235 sayılı yasa ile “Türk
Mühendis ve Mimar Odalarının” kurulusu
gerçekleşmiştir
• İmar Kongresi’nde yapılan tartışmalar ve
çalışmalar sonucu, 16 Temmuz 1956 tarihli ve
6785 sayılı İmar Kanunu kabul edilmiştir. 1956
yılındaki 6785 sayılı “İmar Kanunu” dünyada
gelişmeye başlayan o dönemin yeni planlama
anlayışının yasası olmuş, kentlerde
planlamayı belediye sınırları dışında mücavir
alanlara taşıyarak, büyüyen kentlerin imar
sorunlarına bir yanıt arayışını yansıtan
nitelikteyken (Tekeli, 1998); Belediyeler ile
İmar İskan Bakanlığını da planlamada yetkili
kılmıştır.
• İmar planlarının uygulanması ve hızlı
kentleşmenin gerektirdiği kent
hizmetlerinin istenilen yerde
gerçekleştirilmesi, etkin bir
kamulaştırma yasasını gerekli kılmış; 8
Eylül 1956’da 6830 sayılı Kamulaştırma
Yasası yürürlüğe girmiştir. Bu yasayla
kamulaştırma kararı verme yetkisi
Belediye Encümenine verilmiştir.
Kurumsal Düzenlemeler:
• Türk ekonomisi ve köy yaşamı, 2. Dünya Savaşı
sonuna değin kendini toparlayamamıştır.
• Savaş sonrasında imar faaliyetlerinin değişmesi
açısından iki farklı yönde baskı doğmuştur.
• Bunlardan birincisi, belediyelere verilen imar planı
yapma görevinin yeterli hızda ve nitelikte
gerçeklememesidir. Bu konuda Türk Belediyecilik
çevresinin geliştirmiş olduğu çözüm, Belediye
İmar Heyeti’nin bir ofis haline getirilerek geniş bir
teknik kadro kurulması ve Belediyeler Teknik
Merkezi’nin oluşturulmasıdır. Buna göre, İller
Bankası belediyelerin finans birliği, Türk
Belediyecilik Derneği belediyelerin bilim ve meslek
birliği, İller ve Belediyeler Ofisi ise belediyelerin
teknik birliği olacaktır.
• Örgütlenmenin değiştirilmesine yönelik ikinci baskı,
planlama faaliyetlerinin Batı ülkelerine olduğu gibi
kent ölçeğinden kent üstü ölçeğe taşınması ile ilgilidir.
• Bu konuda merkezi hükümetlere yeni sorumluluklar
verilmek istenmiştir.
• İmar işlerinin eşgüdüm içinde yürütülmesi için,
Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde bir müsteşarlık
kurumunun oluşturulması gerekliliği dile getirilmiştir.
• Bu doğrultuda Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri
Daire Başkanlığı içindeki Şehircilik Fen Heyeti’nin
Farklılaşması ve 1956 yılında bir Bölge Planlama
Birimi’nin kurulması hayata geçmiş; ardından 14
Mayıs 1958 tarihli ve 7116 sayılı İmar ve İskan
Bakanlığı kurulmuştur.
• Bayındırlık Bakanlığı’ndan farklı olarak kentleşme ve
imar konularında uzmanlaşmanın yanı sıra, planlama
ve araştırma fonksiyonlarında da yoğunlaşan İmar ve
İskan Bakanlığı, imara ilişkin olarak çeşitli bakanlıklar
bünyesinde toplanan yetkileri tek elde toplamıştır.
Merkezi düzeyde bir örgütlenme çabası hakimdir.
• 1960’da asker yönetime el koyuyor.
• 1970’li yıllar dünyada Fordist birikim
rejiminin ve kapitalizmin petrol Krizi ile
büyük bunalım içine girdiği yıllar.
• Bu dönemde Türkiye’de de 60’lı yıllarda
ortaya çıkan gelişmelerin de etkisi ile
ekonomik, toplumsal, siyasal değişiklikler
yaşanmaya başlanıyor.
• Devlet –birey ve devlet-toplum ilişkilerinde
önemli ölçüde değişim başlıyor.
• Nüfus
• Belediye Gelirleri
• Kentsel nüfus oranı
1960’ta % 26, 1970’te
% 32,4; 1975’te %
37,6.
• Belediye gelirleri
ise, 1960’ta % 9,85,
1970’te 5,8. Tersine
bir orantı söz
konusu.
1960 Devrim Otomobili
http://www.yabanca.tr.gg/%26%23304%3Blk-T.ue.rk-Otomobili-_-Devrim.htm
• İlk Türk üretimi otomobil ise 1960'da TCDD
tarafından yalnızca beş tane üretilen
"Devrim" adı verilen örnek otomobildir.Vehbi
Koç tarafından kurulan Otosan tarafından
1966-1986 yılları arasında İstanbul'daki
fabrikada üretilmiştir. Fabrika 1986'dan sonra
Ford Taunus üretimi için kullanılmıştır.
• Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in
isteği ve “Bu ülkede otomobil yapılabilir.”
düşüncesiyle yola çıkılarak 16 Haziran
1961’de, ordunun cadde binek ihtiyacını
karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi
görevi TCDD (Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları) işletmesine verilmiştir.
• 27 Mayıs 1960’ta yönetime müdahale eden askeri
idare, 22 Nisan 1961 günü 18-1959 sayılı ve “çift
ay” (çok gizli) damgasını taşıyan bir Başbakanlık
yazısını Ulaştırma Bakanlığı’na iletti. Yazıda şöyle
deniyordu: “Memleketimize has bir binek otomobil
motoru imali ve örnek olarak da bir yerli otomobil
numunesinin vücut bulmasını müteakip, diğer
memleketlerin en iyi evsaftaki otomobilleriyle
mukayesesinin yapılarak hatalarının da tesbiti
suretiyle bu otomobilin zamanla tekamül
ettirilmesi mevzuunun ivedilikle tetkiki...”
http://www.yabanca.tr.gg/%26%23304%3Blk-T.ue.rkOtomobili-_-Devrim.htm
http://www.yabanca.tr.gg/%26%23304%3Blk-T.ue.rk-Otomobili-_-Devrim.htm
1966…Anadol..Türkiye'de toplu
olarak üretilen ilk otomobil markası
www.forumdas.net/
• 1961-1963 seneleri arasında İtalya'dan
"Ansaldo San Giorgio" marka 100 adet
Troleybüs alınıyor.
• 1968’de ilk Türk malı Troleybüs Tosun
hizmete giriyor. Filo numarası olarak;
"101" sayısı aracın kaportasına işleniyor.
İETT ibaresi ekleniyor. 34 KE 164 plaka
numarası takılıyor.
• Tosun ilk seferine çıkıyor ve 16 yıl
İETT’ye hizmet veriyor .
Tamamıyla Türk işçileri tarafından imal edilen "101" filo
numaralı "TOSUN", Beşiktaş Akaretler İETT Durağı'nda;
[30]-[Ortaköy-Aksaray] hattında çalışırken... Rıfat Behar
Arşivinden
• Sanayi
• Bu dönem, sanayileşmenin de hız
kazandığı bir dönem. Sanayinin ulusal
gelire katkısı % 20’leri aşmış; bir tarım
ülkesi olmasına karşın, tarım gelirlerinin
ulusal gelire katkısı % 30’ların altına
düşmüş.
• Sanayi kuruluşlarının egemenliğine
paralel olarak, küçük ve geleneksel
işyerlerinde azalma, kitlesel ölçekte
sanayi kuruluşu ve fabrikalarda artış.
Politika
• 1960 sonrası politikalar, 1945-1960
döneminin geliştirilmiş ve yoğunlaştırılmış
biçimi.
• Ortaya çıkan dönüşüm süreci, kentsel
yönetimlerin temel kuruluşlarından olan
belediyelere de yeni işlevler yüklemiş,
ekonomik ve sosyal gelişme için
belediyelere gereksinim olduğuna ilişkin
kanılar yaygınlaşmaya başlamış.
• Buna rağmen, belediyelerde köklü
değişiklik yapılmamış; yetersiz mali
olanaklarla belediye hizmetlerinin etkin
sunumu engellenmiştir.
• 1960'larda bütün hızıyla süren gecekondulaşmanın
yanında kentsel mekânın biçimlenişini değiştiren
ikinci olgu da imarlı alanlardaki apartmanlaşma
olarak belirdi.
• 1960-65 arasında Türkiye'de gerçekleşen içgöçün
yüzde 36'sı, 1965-70 arasında ise yüzde 22,'si
İstanbul'a yönelikti. 1960'lann sonunda İstanbul
nüfusunun yüzde 25'i, son beş yıl içinde göç
edenlerden oluşuyordu. 1962'de 78 bin olan
gecekondu sayısı, 10 yıl sonra 195 bine çıktı. Aynı
yıl gecekonduda oturanların kent nüfusu içindeki
payı yüzde 40 düzeyindeydi. 1970'lerde hazine
arazisinde yapılan gecekondulara, belediye
sınırları dışındaki tarım alanlarına her türlü
denetimden uzak biçimde yapılan tapulu
gecekondular da eklendi.
• 1965'te Kat Mülkiyeti Kanunu'nun
çıkmasıyla İstanbul'un kentsel alanındaki
arsaların değeri büyük artış gösterdi.
İnşaat sektörü en canlı dönemlerinden
birine girerken, önce boş alanlar; daha
sonra yeşil alanlar, parklar ve oyun
alanları apartmanlarla doldu.
1965..Nazım Plan Büroları
Kuruluyor
• Bakanlar Kurulu 6/4978 sayılı kararı ile
İstanbuli, Ankara, İzmir metropoliten
planlarının hazırlanması amacıyla Nazım
Plan Büroları kurulması kararlaştırılıyor.
• Kararname, planların hazırlanması
sorumluluğunu Nazım Plan Bürolarına, bu
planların aynen uygulanmasını sağlayacak
hukuki çerçeveyi hazırlama görevini de
İmar ve İskan Bakanlığı’na veriyor.
• 1970'lerde İstanbul, büyük bir nüfus
yığılmasının da etkisiyle konut ve ulaşım gibi
temel altyapı gereksinmelerinde büyük
boyutlara varan sorunlarla karşı karşıya
kaldı.
• Bu yıllarda İstanbul'da mekânsal yapı
açısından en önemli olgu, Boğaz'ın iki
yakasının bir köprüyle bağlanmasıydı.
Kentin transit taşımacılık işlevini
güçlendiren Boğaziçi Köprüsü ve çevre
yolları, hızlı büyüme sonucunda kısa sürede
kent içi ulaşım ağının omurgası haline geldi.
• 1970'lerin bir başka önemli olgusu da, yerli
otomobil üretiminin başlaması ve özel oto
sayısında görülen büyük artıştı.
• 1970’lerin başıyla sonları arasında bazı büyük
belediyelere egemen olan partiler ile merkezi
hükümetin ayrı partilerden olması, yerel özerkli ve
demokrasi tartışmalarını öne çıkarmıştır.
• 1973 yerel seçimlerine kadar merkezi hükümet ile
belediye yönetimleri aynı partiden.
• Bu seçimle denge değişiyor. Sağ partiler merkezde,
sosyal demokratlar ise Ankara, İstanbul, İzmir gibi
büyük belediyelerde güçlü oluyor.
• Yerel ölçekte ilk kez merkezi yönetim ve yerel
yönetimler arasında siyasal ve ideolojik çatışma
ortaya çıkıyor ve bunun sonucunda yeni bir
belediyecilik anlayışı doğuyor.
• Bu süreçte, Sosyal Demokratlar, yeni
belediyecilik adıyla belediyeciliğe ilişkin
politikaları uygulamaya çalışıyor.
• Yeni program doğrultusunda sosyal demokratlar,
yerel yönetimlerde kamu sektörü ağırlıklı bir
strateji izlemiş ve sınırları içindeki özel
kuruluşları yönlendirici işlev ve misyonlar
yüklenmişlerdir.
• Bu belediyeler, yönlendirici özelliklerini
kullanırken, kentin gelişmesiyle ilgili alınacak
kararları ve bu konudaki girişimleri araç olarak
kullanmışlardır.
• Yönlendirici ve özendirici belediyecilik anlayışı,
1970’li yıllarda aynı zamanda belediyelerin
düzenleyici işlevini de beraberinde getirmiş, bu
regülatif anlayış Fordist belediye yaklaşımını
ortaya koymuştur.
İstanbul boğazında Alman Hoctief ve İngiliz
Cleveland firmaları tarafından yapılan birinci
köprünün (Boğaziçi) açılışı 1974.
www.herturlu.net/
• Bu dönemde belediyeler kıt kaynakları verimli
kullanmak ve halka ucuz mal dağıtmak
amacıyla hizmetleri bizzat kendileri üretmeye
başlamışlardır. Konut ve arsa üretimi, asfalt
yapımı, ekmek üretimi,vb.
• Belediyeler eliyle toplu konut girişimi bu
dönemde. İlk olarak İzmit belediyesinde
uygulanıyor. Başarılı olamıyor. Ankara’da
Batıkent Projesiyle gerçekleşiyor.
• Çevrecilik hareketleri ve kültürel etkinlikler
başlıyor.
• Kent içi toplu taşımacılığa önem veriliyor.
Belediye otobüs filosu gelişiyor.
1979 6.5 kmlik Taksim Levent Özel
Otobüs Yolu İşletmeye Açılıyor
gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1979/03/12
Genel Müdür Suat Kumbasar (Gözlüklü)
İstanbul Büyükşehir Belediye Reisi Aytekin
Kotil`e otobüslerle ilgili bilgi veriyor. (1979)
http://www.iett.gov.tr/metin.php?no=170
• Yeni belediyecilik anlayışı, belediyelerin
üzerindeki denetimin temelde halk tarafından
seçimler ve yargı yoluyla kurulmasının doğru
olacağını belirtiyor.
• Yönetsel vesayetin sadece tarihi eserlerin
yıkılması gibi sonradan telafisi olanaksız
durumlarda kullanılmasını savunuyor.
• Böylelikle, yeni süreçte ortaya çıkan ve Sosyal
Demokrat belediyelerin düşünce, gelenek ve
uygulamalarınca çerçevesi çizilen yeni
belediyecilik hareketi, belediyelerin toplum
içindeki demokratik yerlerine, yeni işlevlerine,
aralarındaki dayanışma ve işbirliği
olanaklarına vurgu yapıyor.
Anayasal ve Yasal Gelişim:
• 1961 Anayasası döneme damgasını vuran gelişme.
• 1924 anayasası yerel yönetimlerden açıkça söz
etmezken, bu anayasa, özerk ve güçlü bir yerel
yönetim kurumunun geliştirilmesine imkan
sağlayacak bir çerçeve ortaya koymuş.
• 112. madde:” İdarenin kuruluş ve görevleri
merkezden yönetim esasına dayanır. İdare kuruluş
ve görevleriyle bir bütündür ve yasayla
düzenlenir” diyor ve böylece devlet örgütlenmesi
içinde yerel yönetimlerin fonksiyonlarını belirtiyor.
• 116. madde “mahalli idareler il, belediye
ve köy halkının müşterek mahalli
ihtiyaçlarını karşılayan ve genel karar
organları halk tarafından seçilen kamu
tüzel kişileridir” ifadesini kullanıyor.
• 55. madde yerel seçimleri düzenliyor.
Buna göre seçimler: Serbest, eşit, gizli, tek
dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm
esaslarına göre yapılır. Vatandaşın seçme
ve seçilme hakkını vurguluyor.
• Yine bu dönemde, Anayasa’nın getirmiş olduğu
ve sınıf ayrımı gözetmeksizin toplumun tüm
kesimlerine refah artışı sağlama yükümlülüğünü
öngören sosyal devlet anlayışı, merkezi ve yerel
yönetimler açısından büyük önem taşımaktadır.
• Bu anlayış çerçevesinde Anayasa, 49. madde ile
devlete ve belediyelere, özellikle ekonomik
açıdan zayıf toplum kesimlerine asgari geçim ve
sağlıklı yaşam koşullarını sağlama işlevi
yüklemiştir.
• Bu kapsamda, 775 sayılı Gecekondu Yasası,
kentlerde oluşan sağlıksız gecekondu bölgelerini
ıslah etmeyi, dar gelirli kesimlere barınma ve
konut olanakları sunmayı öngörmüştür.
• 1963 yılında kabul edilen 307 sayılı yasayla
belediye başkanlarının tek dereceli çoğunluk
usulüyle seçilmesi yöntemi getirilmiş; Tek Parti
döneminden kalan, belediye başkanlarının
seçiminin vali ya da Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanması kuralı kaldırılmış.
• Böylece belediye yönetiminde güçlü başkan
modeline geçilmiş. Eski sistemde belediye
başkanları meclis tarafından seçildiklerinden,
daha çok meclisin egemenliği altında
faaliyetlerini sürdürüyor.
• Hemşehrilerine karşı doğrudan sorumlulukları
yok.
• Yani eski uygulamada güçlü meclis modeli var.
• 1970’lerde koruma konusundaki bir
gelişme de, kullanım hakları kısıtlanan
eski eser sahiplerine parasal destek
sağlanması yolunda çözümler aranması
ve ilk kez 17.07.1972 tarihli ve 1610 sayılı
“Emlak Vergisi Yasası”nın 30. Maddesi
ile, belgeli eski eserlere 1/10 oranında
vergi indirimi uygulanmasının kabul
edilmesidir
• 1972 yılında çıkartılan 1605 sayılı İmar
Kanunu, metropol kentler, bölge ve alt
bölge planlaması gibi kavramları getirerek
planlama kademelendirilmesini ortaya
koymuştur.
• Bu anlamda Türkiye’de üst ölçekli
planlamanın planlama hiyerarşisi içinde
yerini almasının bu kanunla birlikte
gerçekleştiği söylenebilir.
• 25.04.1973 ve 1710 sayılı “Eski Eserler”
yasası ile tarihi eserlerin korunmasına ciddi
ilk adım atılmıştır.
• Bu kanunla, taşınır ve taşınmaz eski
eserlerin ayrıca, anıt, külliye, tarihi sit,
arkeolojik sit, tabii sit kavramlarının ilk defa
ayrıntılı tanımları ve kapsamları
belirtilmiştir. Bu yasanın 15. maddesiyle
tarihi yapıt sahiplerine parasal ve teknik
destek sağlanabileceğine söz verilmesine
karsın, bunu destekleyecek kaynak işlerliğe
kavuşturulamamıştır.
• GEEAYK, 13.02.1976 tarih ve 8891 sayılı kararı ile
“kentsel sit” deyiminin 1710 sayılı yasada belirtilen
“sit” tanımı içinde yorumlanmasını kabul etmiştir
• Buna göre kentsel sit, “Yaşanılan kentlerin belli bir
devirde belli bir kesiminde homojen olarak sosyal,
ekonomik, kültürel durumunu yansıtan, özellikler
veya tarihi veya bilimsel veya artistik veya arkeolojik
veya etnografik veya edebi veya efsanevi önemi
bakımından korunmaları ve değerlendirilmeleri
gereken yerler” olarak tanımlamıştır.
• Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğünün 26.01.1977 gün ve 196 sayılı
genelgesiyle 1710 sayılı Eski Eserler Yasasının 8.
maddesine göre yapılan saptama, belgeleme ve
tescil işlemleri yurt düzeyinde yaygınlaştırılmış ve
hızlandırılmıştır.
Kalkınma Planları
• 1961 Anayasası’nın 41. maddesi, iktisadi,
sosyal, kültürel kalkınma için gerekli olan
kalkınma planları yapma ödevinin devlete
ait olduğunu belirtiyor, bu görevi 129.
maddesi ile merkezi yönetimin bir kuruluşu
olan DPT’ye veriyor.
• Planlarda yerel yönetimlerin örgüt ve
işlevlerine yönelik öneriler, hedefler, çoğu
tümüyle gerçekleşmemiş olsa da yer alıyor.
İmar
• 1966 tarihli ve 710 sayılı yasa ile belediyelerin
imarla ilgili denetleme yetkisi İmar ve İskan
Bakanlığı’na devrediliyor. Bu yasa belediyelerin
fen ve imar işlerinde çalıştırılan personelin
atamalarının, belediye başkanının önerisi ile
İmar ve İskan Bakanlığı’nca yapılmasını
öngörüyor; merkeziyetçi yapıyı güçlendiriyor.
• 1965’te bakanlar kurulu kararıyla Ankara,
İstanbul, İzmir gibi metropol kentlerin nazım
imar planlarının hazırlanması görevi bakanlığa
veriliyor.
• Sırasıyla Büyük İstanbul Nazım Plan
Bürosu (1966), İzmir Nazım Plan Bürosu
(1968), Ankara Nazım Plan Bürosu (1969)
çalışmalarına başlamıştır.
• Bu büyük kentler yanı sıra, İmar ve İskan
Bakanlığı tarafından, Çukurova, Bursa,
Erzurum ve Elazığ’da Metropoliten
Planlama Dairesi’ne bağlı olarak planlama
büroları kurulmuş , büyük kent özelliği
gösteren Bursa, Adana, Mersin, Samsun,
Elazığ, Erzurum gibi kentler için de
metropoliten planlama çalışmaları
yapılmıştır.
• 1965 Nazım Plan Bürolarının Kuruluşu
• 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1963 – 1967
• 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972
Potansiyel Gelişme
Bölgeleri
Geri Kalmış
Bölgeler
Büyük Şehir
Bölgeleri
(Metropoliten Bölgeler)
• 1972 tarihli 1605 sayılı yasa merkezi
yönetimin imar planlaması konusundaki
yetkisini artırıyor; belediyeleri dışlıyor.
• Birinci planda, (1963-1967) yerel
yönetimlerle ilgili olarak, kamu
harcamalarına halkın katılımının demokrasi
ve kalkınma açısından önemli yarar
sağlayacağı belirtiliyor; katılıma en uygun
kuruluşlar olarak yerel yönetimlere vurgu
yapılıyor.
• 1968-1972 arası yapılan ikinci planda,
kalkınmanın itici gücü olarak kentleşmeye özel
önem verilmiş; desteklenmesi öngörülmüş.
Konut sorununun çözümüne toplu konut
anlayışı getirilmiştir.
• Bu dönemde yapılan çalışmaların ilk ve en
önemlisi MEHTAP (Merkezi Hükümet Teşkilatı
Araştırma Projesi) dir. 1962’de geniş bir uzman
kadrosu ile başlatılıyor.
• Amaç, merkezi yönetim görevlilerinin,
kadrolara en uygun biçimde yerleştirilmesini
sağlamak suretiyle, daha rasyonel örgütlenme,
daha sistematik planlama ve eşgüdüm; daha
etkin bir mali denetim ve daha iyi işleyen bir
personel sistemi kurmak.