Sınıf Kimya Konuları
Download
Report
Transcript Sınıf Kimya Konuları
Madde, boşlukta yer kaplayan (hacim)
kütlesi olan tanecikli yapılara denir.
Kendi çapında saf madde ve saf
olmayan madde (karışım) olarak ikiye
ayırdığı zaman saf maddeleri
elementler ve bileşikler oluşturur. Saf
maddenin belirli özellikleri vardır ve bu
özellikleri hiç değişmez. Tam saf
madde yok gibidir. Bir madde içinde
bulunan yabancı maddeler, kimya
usulleri ile anlaşılmayacak kadar az
olunca, bu maddeye, saf denir. Saf süt
demek, kimya bakımından doğru bir
söz değildir. Çünkü süt belli özellikler
taşıyan tek bir madde değildir.
Karışımları ise homojen ve heterojen
olarak incelemek gerekir. Maddenin şekil
almış haline cisim denir. Maddede
meydana gelen değişikliklere olay denir.
Bu ise genel olarak fiziksel ve kimyasal
olmak üzere ikiye ayrılır:
Fiziksel değişme:Maddenin yapısını
değiştirmeyen olaylara fiziksel değişme
denir.
Kimyasal değişme:Maddenin iç yapısında
meydana gelen değişmelere kimyasal
değişme denir.
Kimyasal değişme olayında madde tekrar
eski haline dönüştürülemez.
Bütün yanmalar, paslanmalar(yavaş
yanma) mayalanmalar,çürüme ve
bozulmalar kimyasal değişmedir.
Maddenin en küçük yapı taşı
Atomlardır.Peki atomların yapısında neler
var?Şimdi de onları inceleyelim.
Atomun Yapısı
Atomu oluşturan parçacıklar farklı yüklere
sahiptir. Atomda bulunan yükler; negatif
yükler ve pozitif yüklerdir. Atomu oluşturan
parçacıklar:Cisimden cisme elektrik yüklerini
taşıyan negatif yüklü elektron,elektronların
yükünü dengeleyen aynı sayıda ama pozitif
yüklü olan proton,elektrik yükü taşımayan
nötr parçacık nötron Atom iki kısımdan oluşur:
1-Çekirdek (merkez) ve 2-Katmanlar (yörünge;
enerji düzeyi) Çekirdek, hacim olarak küçük
olmasına karşın, atomun tüm kütlesini oluşturur.
Çekirdekte proton ve nötronlar bulunur.
Elektronlar ise çekirdek çevresindeki
katmanlarda bulunur.
ATOM MODELLERİ
Atom hakkında Dalton, Thomson,
Rutherford, Bohr ve De Broglie isimli bilim
adamları ve filozoflar görüşlerini ortaya
koymuşlar ve günümüzdeki atom modeli
ortaya çıkmıştır. Günümüzde kullanılan
atom modeli Modern Atom Teorisi sonucu
ortaya konmuştur ve bugünkü model, yeni
bir model bulununcaya kadar geçerliliğini
sürdürecektir.
Eski atom modellerinin bugün geçerli
olmamasının nedeni, o modelleri geliştiren
bilim adamlarının iyi düşünememesinden
değil, o dönemde bilinenlerin bugün
bilinenlere göre daha az olmasından
kaynaklanır.
DALTON ATOM MODELİ
Atom hakkında ilk bilimsel görüş 1803 –
1808 yılları arasında İngiliz bilim adamı
John Dalton tarafından ortaya atılmıştır.
Dalton’ a göre;
• Maddenin en küçük yapı taşı atomdur.
(Maddeler çok küçük, bölünemez, yok
edilemez berk taneciklerden oluşur.)
• Atom parçalanamaz.
• Atom içi dolu küre şeklindedir.
• Bütün maddeler farklı tür atomlardan
oluşmuştur.
• Maddelerin birbirlerinden farklı
olmasının nedeni maddeyi oluşturan
atomların farklı özellikte olmasıdır.
• Bir maddeyi oluşturan atomların tamamı
birbirleriyle aynı özelliklere sahiptir.
THOMSON ATOM MODELİ
Atomun yapısı hakkında ilk model 1897
yılında Thomson tarafından ortaya
konmuştur. Thomson atom modeli bir
karpuza ya da üzümlü keke benzer.
Thomson’ a göre;
• Atom küre şeklindedir. (Çapı 10–8 cm)
• Atomda (+) ve (–) yüklü tanecikler
bulunur.
• Thomson’a göre atom; dışı tamamen
pozitif yüklü bir küre olup negatif yüklü
olan elektronlar kek içerisindeki gömülü
üzümler gibi bu küre içerisine gömülmüş
haldedir.
• Atomlar, daha küçük taneciklerden
oluştuğu için parçalanabilirler.
RUTHERFORD ATOM MODELİ
Atomun çekirdeğini ve çekirdekle ilgili birçok
özelliğin ilk defa keşfeden bir bilim adamı
Rutherford dur.
• Atom kütlesinin tamamına yakını merkezde
toplanır, bu merkeze çekirdek denir.
• Atomdaki pozitif yüklere proton denir.
• Elektronlar çekirdek etrafında gezegenlerin
Güneş etrafında dolandığı gibi dairesel
yörüngelerde sürekli dolanırlar. Çekirdekle
elektronlar arasında çekim kuvveti olduğu için
elektronların çekirdeğe düşmemeleri için
dolanmaları gerekir. (Yörünge daire şeklinde
değil, enerji seviyesine karşılık gelen
orbitallerde dolanır).
.
• Elektronların bulunduğu hacim
çekirdeğin hacminden çok büyüktür.
• Çekirdekteki protonların sayısı (yük
miktarı) bir maddenin bütün atomlarında
aynı, fakat farklı maddenin atomlarında
farklıdır.
• Çekirdekteki proton (yük) sayısı,
elektron sayısına eşittir.
• Çekirdekteki pozitif yüklerin kütlesi
yaklaşık atom kütlesinin yarısına eşittir.
BOHR ATOM MODELİ
Bohr atom teorisi hidrojenin yayınma
spektrumuna dayanılarak açıklanır. Bohr’ a
göre;
• Elektronlar çekirdek etrafında belirli
uzaklıklardaki katmanlarda dönerler,
rastgele dolanmazlar.
• (Yüksek enerji düzeyinde bulunan
elektron, düşük enerji düzeyine geçerse
fotonlar halinde ışık yayarlar).
• (Kararlı hallerin tamamında elektronlar
çekirdek etrafında dairesel yörünge
izlerler).
MODERN ATOM TEORİSİ
Günümüzde kullanılan atom modeli,
modern atom teorisi sonucu ortaya
konmuştur. Bu teoriye göre elektronlar
çok hızlı hareket ettikleri için belirli bir
yerleri yoktur. Yani elektronların
bulunduğu kabuk kavramı yanlış bir
kavramdır. Elektronların sadece bulunma
ihtimalinin olduğu bölgeler bilinebilir ve
elektronların bulunma ihtimalinin olduğu
bölgelere elektron bulutu denir.
(Elektronların yörüngeleri kesin olarak
belli değildir).
KİMYASAL BAĞLAR
Atomlar birleştiği zaman elektron
dağılımındaki değişmelerin bir sonucu
olarak kimyasal bağlar meydana gelir. Üç
çeşit temel bağ vardır.Bunlar;
1) İyonik bağ,
2) Kovalent bağ,
3) Metalik bağdır.
İyonik bağ
İyonik bağlar, elektronlar bir atomdan
diğerine aktarıldığı zaman meydana gelir.
Tepkimeye giren elementlerden birinin
atomları,elektron kaybedip pozitif yüklü
iyonlara dönüşürken,diğer elementin
atomları elektron kazanıp negatif yüklü
iyon oluştururlar. Böylece zıt(artı-eksi) bir
şekilde yüklenmiş iyonlar arasındaki
elektrostatik çekim kuvveti,söz konusu
iyonları bir kristal içinde tutar.
Kovalent bağ
Elektronları bağlamak için girilen yarışma,
iyon bağında olduğu kadar şiddetli değilse
atomların var olan dış elektronlar paylaşılır
ve bir ortaklaşma bağı ya da Kovalent Bağ
oluşur.
Ametal atomları etkileştiği zaman kovalent
bağlarda bir arada tutulan moleküller oluşur.
Bu atomlar elektron çekimi bakımından
birbirlerine benzediklerinden, kovalent
bağların oluşması sırasında herhangi bir
elektron aktarımı olmaz.
Bunun yerine elektronlar ortaklaşa
kullanılırlar. Kovalent bir bağ genellikle iki
atom tarafından parçalanmış ters spinli bir
elektron çifti içerir.
Kovalent bağlar yapısına göre ikiye
ayrılır.
Bunlar;
1) Polar kovalent bağ,
2) Apolar kovalent bağdır.
1)Polar kovalent bağ; İki farklı cins
atomun bir araya gelmesiyle oluşur.
Bu bağlarda ametallerden biri
ortaklaşa kullanıldığından dolayı
molekülün bir ucu pozitif (+), diğer ucu
negatif (-) yüklenir.
2) Apolar kovalent bağ; Aynı cins iki
ametal atomunun birleşmesiyle oluşur.
Apolar kovalent bağa en iyi örneklerden
biri, iki oksijen atomunun elektronlarını
ortaklaşa kullanarak
oluşturdukları bağıdır. Bu bağlarda
ortaklaşa kullanılan elektronlar eşit
paylaşıldığından dolayı molekülün
pozitif veya negatif kutbu yoktur.
Metalik bağ
Metallerin iyonlaşma enerjileri ile
elektronegatiflikleri oldukça düşüktür.
Bunun sonucu olarak metal atomlarının
en dış elektronları nispeten gevşek
tutulur. Metalik bir kristalde, en dış
elektronları çıkarılmış atomlardan ibaret
olan pozitif iyonlar kristal örgüde ilgili
yerlerde bulunur ve en dış elektronların
örgünün her tarafında serbestçe hareket
etmesiyle de kristaldeki atomlar bir arada
tutulur. Diğer bir deyişle örgü içersinde
dağılan ve kristalin bütününe ait olan
elektron bulutu ile pozitif iyonlar
arasındaki elektrostatik çekim metalik
bağı oluşturmaktadır.