Transcript Konusu
ADI: GÜLŞAH
SOYADI:DİNÇ
NUMARASI:110804004
A)ESERİN KÜNYE
ÖZELLİKLERİ
ESERİN;
ADI: ALTIN IŞIK
YAZARI: ZİYA GÖKALP
YAYINEVİ:
BİLİM KAĞIT YAYINLARI
ESERİN TÜRÜ:
MASAL
SAYFA SAYISI:
159
MASAL
Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp
gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü
kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikayelerine masal denir.
MASALIN GENEL ÖZELLİKLERİ
Masalın genel özelliklerinin “konu, olay, yer, zaman, kişi,
amaç” yönlerinden değerlendirilmesi:
a- Konu: Masallarda her insanı ilgilendiren evrensel değerler ve
konular anlatılır. Özellikle çocuklara doğruluk, dürüstlük, iyilik
,güzellik, ahlâklı olmak, erdemli olmak, yardımseverlik gibi duygular
verilmek istenir. Ayrıca çevredeki kişilerin, olayların ve yöneticilerin
eleştirileri de yapılır. Haksızlıklara karşı halkın ve halk içinde bir
önderin direnmesi ve sonuçta mutlaka üstün gelmesi işlenir.
b- Olay: Masallar olay eksenli bir edebiyat türüdür. Tamamen hayal
ürünü olan bu olaylar, olağanüstü nitelikler taşıyabilir. Masallarda
“olamaz” diye bir şey yoktur. Her şey olabilir ve bunlar konu olarak
işlenir.
c- Yer: Masalda belirli bir yer, çevre yoktur. Hayali bir yer, çevre söz
konusudur. Bunlar da genellikle “Kafdağı’nın arkasında bir ülke, yedi
kat yerin altı, periler padişahının ülkesi” gibi hayalî yerlerdir.
d- Zaman: Masalda zaman da belirsizdir. Geçmişte bir zamandan söz
edilir; ama aslında bu hayalî bir zamandır. Masallar geçmiş zaman kip
(-miş) kullanılarak anlatılır. Bu yönüyle de hikâyeden ayrılır. “Bir
varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler
berber iken, develer tellâl iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır
sallar iken gibi tekerlemeler aslında zamanın belirsizliğini ve olayın
hayalî olduğunu da açıklar.
e- Kişi: Masal kahramanları olağanüstü
nitelikler taşıyabilir. Masallarda “peri, dev, cüce,
cadı, gulyabani, şahmeran, Zümrüdüanka kuşu” gibi hayalî
kahramanlar karşımıza çıkabilir. Masalda, gerçek hayatta
rastlanamayacak kişiler bulunabilir. Kişiler ya iyidir ya da
kötüdür. İyiler hep iyilik yapar, kötüler de hep kötülük
yapar. İyiler masalın sonunda mutlaka kazanır, kötüler de
her zaman kaybeder.
f- Amaç: Masalda eğiticilik esastır. Aslında yerin, kişilerin
ve zamanın hayalî olması da bundandır. Kimse rencide
edilmeden insanlara ders verilir. Herkes masalın sonunda
verilen dersten kendisine düşen payı alır. Masallarda
kötülükler eleştirilerek okurun ve dinleyenin bu kötüler
gibi olmaması istenir. İyiler ve iyilikler de yüceltilir ki okur
veya dinleyici iyi olsun ve iyilik yapsın. Bu yüzden özellikle
eğitimde masallardan yararlanılır.
MASALLARDA ANLATIM ÖZELLİKLERİ
Anlatım hiçbir engele uğramadan akıp gider. (Akıcılık)
Gereksiz söz tekrarları yapılmaz.(Akıcılık) Ses akışını bozan,
söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmez. (Akıcılık)
Gereksiz ifadeler olmaz. (Duruluk - Açıklık)
Anlaşılması güç cümlelere kurulmaz. (Duruluk - Açıklık)
Anlatım sade ve süssüz olur. (Yalınlık)
Duygu ve düşünceler kısa ve kesin ifadelerle dile
getirilir.(Yalınlık)
Kişiler ya çok iyi ya da çok kötüdür.
Sözlü nesir türüdür.
Yazarları yoktur.
Halk düşüncesinin, halk kültürünün ortak ürünüdür.
Masallar eğlendirici ve eğiticidir.
Masallar tekerleme ile başlar.
Masal kahramanları yaşlanmaz.
Masalda olağanüstü özellikler vardır.
Masallarda yer kavramı sembolik bir biçimde yer alır. Genellikle
uzak mekanlarda geçer. Bahsedilen yer isimlerinin çoğu
hayalidir. Ne zaman, hangi yerde bulundukları asla bilinmez.
Masallarda gerçek yer isimleri de belirtilir. Fakat masallarda
anlatılanlar gerçekte bu yerler değildir
ZİYA GÖKALP
ZİYA GÖKALP’İN
HAYATI VE ESERLERİ
Mehmet Ziya Gökalp (23 Mart
1876, Diyarbakır – 25 Ekim
1924, İstanbul), yapıtları ve
görüşleriyle Türkçülüğü ve
T
ürk milliyetçiliğini önemli ölçüde
etkileyen Osmanlı ve Türk
t
oplumbilimci, yazar, şair ve
siyasetçidir.
M
eclis-i Mebusan'da ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde
milletvekilliği yapmıştır. "Türk
milliyetçiliğinin babası" olarak
da anılır.
YAŞAMI
AİLESİ
Ziya Gökalp ,23 Mart 1876'da, yerel bir gazetede çalışan
memur Çermikli Zaza Tevfik Bey'in oğlu
olarak Diyarbakır Çermik'te dünyaya geldi .Annesi Zeliha
Hanım’dır. 16. yüzyıla kadar Araplar ve Farslar egemenliğinde
olan Diyarbakır sonradan Türk, Kürt ve Ermeni toplulukların
millî çekişmeleri ile şekillenmiştir. Bu kültürel ortamın onun
millî benliğine etki ettiği öne sürülmüştür. Sonraları, siyasi
düşmanları onun Kürt kökenli olduğunu öne sürdüğünde,
Gökalp, babası tarafından Türk ırkına sahip olduğundan emin
olduğunu ama aslında bunun önemsiz olduğunu belirtmiştir.
"Sosyolojik çalışmalarımdan öğrendim ki milliyet, eğitime
dayalıdır" demiştir. Bazı tarihçiler buna rağmen onu Kürt asıllı
olarak tanımlamışlardır.
ÖĞRENCİLİK YILLARI
Eğitimine doğduğu yer olan Diyarbakır'da başladı. 1886’da
Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye (Askeri Lise) girdi; özgürlük
düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası
(Önyüzbaşı) İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son
sınıfında iken babasını kaybetti. 1890’da amcası Müderris
Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslâm ilimleri ile ilgili ders
almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek
istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da
İdadi Mülkiye’nin(Sivil Lise) ikinci sınıfına kaydoldu. Son
sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim
Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına
yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması
üzerine 1894’te okuldan ayrıldı.
Liseden ayrıldıktan sonra
amcasından Arapça ve Farsça dersleri
aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı.
Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde
görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı,
DİYARBAKIR YILLARI.
Serbest bırakıldıktan sonra 1900'de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi.
Yüksek öğrenimini tamamlayamayan Mehmet Ziya’nın Diyarbakır’daki
amcası ölmüş ve kızı Vecihe ile evlenmesini vasiyet etmişti. Amcasının
vasiyetini yerine getirmiş ve Vecihe Hanım ile evliliğinden bir oğlu
(Sedat), 3 kızı (Seniha, Hürriyet, Türkan) olmuştur.
1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. Eşinin mal
varlığıyla rahat bir yaşam sürdürürken el altından hürriyet çalışmalarını
yürüttü. O dönemde bölgenin güvenliği için kurulan ve başında Kürt asıllı
İbrahim Paşa'nın bulunduğu Hamidiye Alayları hırsızlık ve soygun
olaylarına karışınca halkı örgütleyerek eyleme yöneltti. 3 gün boyunca
Diyarbakır Telgrafhanesini işgal ederek buradan saraya İbrahim Paşa ve
adamlarını cezalandırmaları için telgraflar çekmeye başladı.
Doğu ile Batı arasındaki kilit bağlantı noktalarından olan Diyarbakır
Telgrafhanesinin işgali işin içine Batılı devletlerin de karışmasına neden
oldu. Onların da saraya yaptığı baskı neticesinde bölgeye bir araştırma
heyeti gönderildi. Fakat bir süre için sinen İbrahim Paşa ve adamları
daha sonra aynı kanunsuzluklara yeniden başlayınca Ziya Gökalp ve
arkadaşlarının önderliğindeki halk bu sefer 11 gün süre ile telgrafhaneyi
yeniden işgal ettiler. Bu direnişin sonunda İbrahim Paşa ve adamları
bölgeden uzaklaştırılmıştır.
1904- 1908 arasında Diyarbakır Gazetesi’nde şiir ve yazılarını
yayımladı. İbrahim Paşa’nın halka yaptığı zulümleri "Şaki İbrahim
Destanı" adlı yapıtında anlattı.
II. MEŞRUTİYET’TEN SONRA
II. Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini
kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı.
Mehmet Ziya, 1909'da Selanik'te toplanan İttihat ve Terakki
Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve örgütün
Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye olarak seçildi.
Selanik’te kalmayı sürdürerek çevresinde bir kültür hareketi
yaratmaya çalıştı. Lise programlarına sosyal bilimler dersi
koydurtarak bu disiplinin okullarımıza girmesini sağladı. İttihat
ve Terakki Selanik Şubesi’ni gençlik işleri ile uğraşan kolunun
başına geçen Ziya Bey, çevresindeki gençlere toplumbilim ve
felsefe dersleri verdi. Tevfik Sedat, Demirtaş, Gökalp gibi takma
adlar kullanarak Selanik’te yayımlanan bir felsefe dergisinde
yazılar yazdı. Dünyadaki Türkleri birleştiren, güçlü bir Türk
devleti kurulmasını tasarlayan Ziya Bey, bu ülküyü dile getirdiği
Altun Destanı’nı 1911’de Genç Kalemler Dergisi’nde yayımladı.
1912'de Derneğin merkezi İstanbul’a taşınınca, Ziya Gökalp de İstanbul’a
geldi, Cerrahpaşa semtine yerleşti. Mart ayında Ergani/Maden (Diyar-ı
Bekir) mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a seçildi. Meclis dört ay sonra
kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Kurumda onun
eğitimle ilgili görüşleri kabul gördü; Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde
ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda
kararlaştırıldı. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine önerilen Maarif Nazırlığı
(Millî Eğitim Bakanlığı) görevini kabul etmedi, üniversitedeki görevini
sürdürdü. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümünde İçtimâiyyât
müderrisi (Sosyoloji öğretim görevlisi) olarak atandı. İstanbul
Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü idi; üniversitelerimize
toplumbilim (sosyoloji), onun sayesinde girdi.
Düşüncelerini Türkçülük etrafında şekillendiren Mehmet Ziya Bey
(Gökalp), İstanbul’a gelir gelmez Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer
almıştı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka
Doğru, İslâm Mecmuası, Millî Tetebbûlar Mecmuası, İktisadiyat
Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua 'da yazılar yazdı. Balkan
Savaşı öncesinden I. Dünya Savaşı başlarına kadar Türk Yurdu dergisinin
yönetim kurulunda kaldı, derginin her sayısın bir şiir bir de yazı verdi.
Türkleşmek-İslâmlaşmak-Muasırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli
konular yer verdi. Sonraki yıllarda Yeni Mecmua’yı çıkardı.
Ziya Gökalp, bir yandan da eser vermeyi sürdürüyordu. 1914’te "Kızıl Elma";
1918’de ise Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak" adlı eseri ile "Yeni
Hayat" isimli şiir kitabını yayımladı.
SON YILLARI
I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra
tüm görevlerinden alındı. 1919'da üniversite içinde İngilizler
tarafından tutuklandı; dört ay Bekir Ağa Bölüğü’nde tutuklu
kaldıktan sonra Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili işgal
mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme sürecinde soykırım
iddialarını kesinlikle reddetmiş ve Mukatele (karşılıklı öldürme)
tezini savunmuştur. Yargılama sonucu diğer İttihatçılarla birlikte
Malta’ya sürgüne gönderilen Ziya Gökalp, orada arkadaşlarına
toplumbilim ve felsefe dersleri verdi.
Malta sürgünlüğü dönemde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar
daha sonra Limni ve Malta Mektupları adıyla kitaplaştırılmıştır;
söz konusu kitap Malta sürgünlerinin orada geçirdikleri hayat
şartlarıyla ilgili elimizdeki tek eserdir.
Ziya Gökalp, 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul’a
döndüğünde üniversitede ders vermeye devam etmek istediyse
de bu isteği kabul edilmedi. Bir ay kadar Ankara’da yaşadıktan
sonra ailesiyle Diyarbakır'a gitti, Ahmet Ağaoğlu’nun
desteğiyle Küçük Mecmua'yı çıkardı, yazılarıyla Kurtuluş
Savaşı’nı destekledi.
1923'te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na
atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünlü
esrini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi.
Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel
çalışmalarına hiç ara vermedi; dünya klasiklerinin Türkçeye
çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924'te kısa süren bir hastalığın
ardından dinlenmek için gittiği İstanbul'da 25 Ekim 1924 günü
hayatını kaybetti. Fatih'teki II. Mahmud
Türbesi hazîresine defnedildi
GÖRÜŞLERİ
Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik
arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun
kendine özgü ahlâkî ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı
değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu.
"Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu
yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlâkî öğesi de İslâm idi.
Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu
savundu.
Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı'nın
teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim
anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında
yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi.
Toplumsal modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini
kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi. Bireyi temel
alan liberalizm ve kapitalist toplumun sınıf mücadelesiyle
yıkılarak sınıfsız toplumun kurulmasını hedefleyen Marksizm'e
karşı; sınıfsal ayrımları değil mesleki ayrımları gören, mesleki
örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden, meslek
örgütlerinin dayanışmasıyla toplumsal huzurun kurulabileceğini
savunan solidarizmde karar kıldı.
Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı.
"Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın
kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı. Ziya Gökalp önce
Türkiye Türkçülüğü sonrasında Oğuzculuk daha sonra
ise Turancılık fikirlerinin destekçisidir
ESERLERİ
• Limni ve Malta Mektupları
• Kızıl Elma (1914)
Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak (1929)
• Yeni Hayat (1930)
• Altın Işık (1927)
• Türk Töresi (1923)
• Doğru Yol (1923)
• Türkçülüğün Esasları (1923)
• Türk Medeniyet Tarihi (1926, Ölümünden sonra)
• Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler (Ölümünden sonra)
• Altın Destan
• Üç Cereyan
B) MUHTEVA(İÇERİK) ÖZELLİKLERİ
ALTIN IŞIK KİTABININ ÖZELLİKLERİ
Altın Işık, Ziya Gökalp’in Türk masallarını, halk
öykülerinin ve destanlarının bir bölümünü, nazım
ya da düz söz olarak yeniden yazdığı kitabıdır.
Kitaptaki on iki metinden yedisi manzum, dördü
düz
yazı ve biri sahne oyunu
biçimindedir. Gökalp’ın halk yazınına
yönelmesinin nedeni, onun ulusal Türk
düşüncesini yeniden kurmanın, ancak halk
yazınının dil ve anlatım özelliklerini belirlemekle
mümkün olacağı düşüncesidir.
DÜZ YAZI ŞEKLİNDE OLAN MASALLAR
Keloğlan
Tembel Ahmet
Kuğular
Nar Tanesi Ya Da Düzme Keloğlan
MANZUM YAZI ŞEKLİNDE OLAN MASALLAR
Keşiş Ne Gördün?
Pekmezci Anne
Yılan Beyle Peltan Bey
Kolsuz Hanım
Küçük Hemşire
Deli Dumrul
Aslan Basat
MANZUM PİYES ŞEKLİNDE YAZILMIŞ OLAN METİN
Alp Arslan Malazgirt Savaşı
ESERİN BÖLÜMLERİ
KELOĞLAN
:
Konusu : Talihi
yolunda gitmeyen
,küçük yaşta
zorluklarla
karşılaşan , erken
olgunlaşmış bir
çocuğun aklını
kullanarak hayatın
zorluklarını yenmesi
, büyük işler
başarması.
• Ana Düşüncesi :
Aklını kullanan
hayatta hep başarılı
olur.
TEMBEL AHMET
• Konusu : Tembel
bir adamın eşini
sayesinde
çalışması ve
başına gelen
ilginç olaylar.
• Ana Düşüncesi:
Tembellik kötü
bir şeydir.
Çalışma ile her
şey kazanılabilir.
KUĞULAR
Konusu : Annesi ölen
on iki kardeşin,
babalarının yeni bir
eşle evlenmesiyle
çocukların başına
gelen talihsiz olaylar
ve kardeşlerin
birbirlerine olan
sevgileriyle tüm
zorlukları yenmeleri.
Ana Düşüncesi:
Aile bağlarının önemi.
NAR TANESİ YA DA DÜZME KELOĞLAN
Konusu : Birbirini
tanımayan iki
gencin ailelerinin
istekleriyle
evlendirilmeleri ve
buna bağlı olarak
başlarına gelen
olaylar.
Ana Düşünce: Bir
kimseyi tanımadan
o kimse hakkında
önyargılı
olmamalıyız.
KEŞİŞ NE GÖRDÜN?
Konusu :Bir kızın
evinden ayrılması ile
başına gelen olaylar
ve bir şehzade ile
tanışması,
şehzadenin vatanı
için sevdiği kızı
bırakması.
Ana Düşüncesi :
Vatan sevgisi.
PEKMEZCİ ANNE
Konusu : Babası
hacca giden bir kızın
evde dadısı ile kalması
ve bunu duyan
şehzadenin pekmezci
anne kılığına girerek
her gün kıza masallar
anlatması ve kendini
sevdirmesi .
Ana Düşüncesi :
Sabreden kişi amacına
ulaşır.
YILAN BEYLE
PELTAN BEY
Konusu:
Bir annenin çocukları
için sevdiği adama
kavuşamaması
Ana Düşüncesi:
Aile bağları
KOLSUZ HANIM
Konusu:Türkler ’in
İslam için vatanları
için yaptıkları ve
başarıları
anlatılıyor.(KURTUL
UŞ SAVAŞ’I
ANLATILIYOR.)
Ana Düşüncesi:
Vatan sevgisi
Bu manzum
masalda ,
karakterler birer
temsildir.
Ay Hanım: Türkiye
Yıldız Bey: İslam
Üvey anne: İngiliz
Kızıl Kral: Yunan
Ay Hanım’ın çocukları:
Gül: Hak
Reyhan: Vatan, kavramlarını temsil ediyor.
Bir padişah vardı.Karısıyla mutlu mesut yaşıyorlardı .
İki tanede çocukları olmuştu. Bunlardan birinin adı
Ay,diğerini ki Yıldız idi.Bu çocuklar büyümeden
anneleri vefat etti. Bir süre eşinin yasını tutan padişah
daha sonra Frenk bir kızla evlendi.Bu kadın kötü
huyluydu. Padişaha sen hacca git, devletimiz bu güçle
devam eder dedi.padişah eşinin sözünü dinleyerek
hacca gitti. Bir gün üvey annesi Yıldız Bey’i gizli bir
mahzene götürdü.Niyeti fenaydı.
Bunu anlayan Yıldız Bey annesine karşı geldi.Üvey anne hemen Yıldız
Bey’in cezalandırılmasını istedi.Kardeşi Ay Hanım’ın hiçbir şeyden
haberi yoktu.Kardeşini aradı ama bulamadı.Daha sonra üvey
annelerinin kardeşini zindana attırdığını öğrendi.hemen kardeşine
yardım etmek istedi.fakat tam o sırada üvey anne geldi ve Ay Hanımın
kollarını balta ile kesti.bunu gören Yıldız Bey o anda aklını kaçırdı,
delirdi.Yıldız Beyden artık zarar gelmez diyerek üvey anne serbest
bıraktı.Ay Hanımı da bir sandığın içine koyarak denize attı.denizde
sandık yüzerken şehzadenin kayığına rast geldi. Sandığı kayığa alan
şehzade içinde bu güzel kızı görünce hem üzüldü hem de aşık oldu.
Bunu yapanlardan intikam almaya söz verdi.şehzade Ay Hanımla
evlenmeye karar verdi. Evlendiler.dört sene sonra çocukları oldu. Gül
ile Reyhan.şehzade sonunda buldu karısının kollarını.Kızıl Kral’daymış
kızın kolu. İstedi şehzade kolları ama vermedi Kızıl Kral.bunun üzerine
savaş açtı şehzade.savaşta iken karısından mektupla haber olan
şehzade, postacının üvey annenin oyunları yardımıyla mektup
içindekileri değiştirmesiyle şehzade artık Ay Hanımdan soğumuştu,
istemiyordu onu.bu mektuplaşmalar sonunda Ay Hanım ve çocukları
öldürülecekti.cellat Ay Hanımı ve çocukları aldı, dağa götürdü.üç
güvercin öldürüp kanını bu üç günahsızın gömleğine sürüp saraya
götürdü.dağda yalnız kalan anne ve çocukları Allah’a yalvardılar.Allah
Sağlığına kavuşmuştu.Ay Hanım köşkün kapısına
yazdırdı:Her dertli bulur derdine şifa.Ay Hanım ve
Yıldız Bey’in babaları hacdan dönmüştü.üvey anneleri
Ay Hanımın öldüğünü, Yıldız Bey’inde delirip kaçtığını
söyledi.Bunun üzerine padişah oğlunu aradı ve
buldu.hiçbir hekim derdine çare olmuyordu .Padişah
en sonunda ormanda bir köşk olduğunu ve dertlilerin
deva bulduğunu öğrendi.Padişah, karısı ve Yıldız Bey
köşke gittiler.o sırada şehzade de derviş kılığında Ay
Hanımı arıyordu.padişahla karşılaştılar ve hep birlikte
köşke yol aldılar.köşke varınca Ay Hanımı karşılarında
sapasağlam gördüler.Ay Hanımı sapasağlam görünce
Yıldız Bey iyileşti.Şehzade eşine ve çocuklarıma
kavuştu.üvey anne ise kovuldu.
Burada asıl anlatılmak istenen ,Türkler’in İslam’a yardım
etmesi ve cihat düşüncesi için savaşmasıdır.Bunu
yaparken de birçok düşmana karşı savaşmıştır.
KÜÇÜK HEMŞİRE
Konusu: Vatan için
kadınlarında en az
erkekler kadar cesur
ve gözükara olması
anlatılıyor.
Ana Düşünce:
Vatan sevgisi
Bir padişahınHEMŞİRE
İki veziri varmış. Birinin üç oğlu diğerinin üç
KÜÇÜK
kızı varmış. Üç oğlana “üç aslanlar” üç kıza da “üç
ceylanlar” dermiş. Bir gün Kıpçak ülkesinden peri sazını
bulması için padişah babalarından “ üç aslanları ”
göndermelerini ister. Erkek çocukların babası pek
keyiflenmiştir. Kızların babası vezir ise üzgün bir şekilde
evine gelir ve durumu kızlarına anlatır. Büyük ve ortanca
kızları erkek kılığına girerek peri sazını getirmek için yola
düşerler. Ancak babalarının kendilerini sınamak için
yaptığı oyunlarda başarısızlığa uğrarlar. En son küçük kız
şansını dener ve babasının yaptığı sınavı geçerek peri sazını
getirmek için yollara düşer. Kıpçak eline varınca yaşlı bir
kadının evine misafir olur. Ona yüz altın vererek saraya
kapı görevlisi olarak girer. Genç hakan henüz
evlenmemiştir. Kızı görünce bileklerindeki bilezik
izlerinden cinsiyetini anlar vevo an ismi Ali diye tanıtılan
bu kızı Aliye olarak hayal etmeye başlar.
Hakan derdini annesine açar. Annesi kız mı erkek mi
olduğunu anlamak için diğer üç erkekle yarıştırmasını
söyler. Bu üç erkek “üç aslan “lardır. Sırası ile yağız ata
binme, demir yayı çekme ve zincirli ayıyı yenme yarışları
yapılır. “Ceylan kız” bütün yarışlarda birinci olur. Sihirli
sazı alarak baba yurduna döner ve sazı babasına verir.
Babası sevinçle saraya gider. Padişah kızları küçük
görmekle yaptığı hatayı anlar. Kızı çağırtıp herkesin
huzurunda tahtına oturtur. Kız “Ben yetkili isem seçim
yapılsın millet meclisi oluşsun meclis beni seçerse başkan
olmayı kabul ederim” der. Seçimler yapılır. Meclis açılır.
Meclis kızı başkan seçer.
Kıpçak Hanı tahtını bırakmış aşkının peşinden gelip seyyah
olmuştur. Seyyahın Kıpçak Han’ı olduğunu anlayınca onu
saraya davet eder. Ve yüreğinin sesini dinleyip onunla
evlenir.
DELİ DUMRUL
Konusu: Deli
Dumrul’ un
Azrail’e kafa
tutması ve Allah’ı
kızdırması
Ana Düşüncesi:
Sevdiklerimiz
için canımızı bile
feda ederiz.
ASLAN BASAT
Konusu: Aslan Basat
adındaki yiğidin Oğuzlar ‘
a kötülük yapan
Tepegöz’ü öldürmesi
,obasını rahata
kavuşturması
Ana Düşünce: Vatan
sevgisi
Burada Aslan Basat adlı
kahraman ile M . Kemal
Atatürk’ü
eşleştirmiştir.Atatürk’ün
Kurtuluş Savaşı’nda
ülkemizi düşmanlardan
kurtarması ile benzerlik
kurulmuştur.
ALP ARSLAN
MALAZGİRT
SAVAŞI
Konusu:
Malazgirt Savaşı
Ana Düşünce:
Vatan sevgisi
Bu piyeste,
İslamiyet’i bir
kıza;
onun bekçisini de
Türk bir aslana
benzetmiştir.
ANA TEMA
ALT TEMALAR
AİLE SEVGİSİ
SEVGİ
YILAN BEYLE PELTAN BEY MASALINDAN
ALINTI:
Ayşe Sultan Yılan Bey ile Peltan Bey
arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.
Ayşe Sultan’ın rengi kül gibi bembeyaz
olmuştu . İki genç şehzadenin de benizleri
atmıştı . Kalpleri hızlı hızlı çarpıyordu .
Ayşe Sultan hasretli gözlerle yılan Bey’e
baktı . Sonra, döndü, şefkatli bakışlarla
yavrularına baktı . Görülüyor ki ruhunda iki
şiddetli sevda çarpışıyordu . Sevgilisine olan
aşkıyla yavrularına olan şefkat ve
muhabbeti birbirini alt etmeye çalışıyordu .
Ayşe sultan asırlar kadar uzun süren bir an
içinde kararını verdi . İki şehzadeye doğru
ilerledi , ağzından bu sözler döküldü.
‘’Ak bahtım , altın tahtım Yılan Bey!’’
‘’İstesemde istemesemde çocuklarımın
babası Peltan Bey.’’ dedi. Ve Peltan Beyi
seçti.
ANA TEMA
ALT TEMALAR
SEVGİ
VATAN SEVGİSİ
KEŞİŞ NE GÖRDÜN?
…Bir gün padişah i, büyük bir
devletle savaşmaya karar
verdi . Oğullarının yanına
atlılar gönderdi. Onları birer
ordunun kumandanlığına
çağırıyordu.(…)Küçük
şehzade kızın çadırına girdi .
Kız uyuyordu, uyandırmadı .
Bahçeden koparmış olduğu
güllerle yatağın içini ,dışını
süsledi . Bir mektup yazdı .
Yastığın üstüne koydu. Çıktı,
gitti.
ANA TEMA
ALT TEMALAR
SEVGİ
MİLLET SEVGİSİ
BAYRAK SEVGİSİ
MİLLİ KÜLTÜR
TÜRK BÜYÜKLERİ
ALP ARSLAN
MALAZGİRT SAVAŞI
Alp Arslan
Nizamülmülk
Fakih Mehmet Bey
Danişment Bey
Satık Bey
Merdas Bey
ZANAATLER
Keşiş Ne Gördün?
masalında,;
…Bunlar her gün pamuk
eğirirler , büker , iplik yapıp
satarlardı.
TEMBEL AHMET masalında;
…Tembel Ahmet’in kervanı
Bağdat’ a ulaşınca , tüccar,
ANA TEMA
ALT TEMALAR
MİLLİ KÜLTÜR
SPOR
KÜÇÜK HEMŞİRE MASALINDAN
…Sıçrayarak bindi Deliyağız ‘a.
Koşu başlamıştı , en önde yağız,
Genç hakan diyordu,’’Olamaz bu kız’’
Görünce Kıpçak’ın kızı kadını;
Sordular bu güzel gencin adını.
Uçuyor gibiydi dönerken felek ,
Siyah ata binmiş bir beyaz melek.
…
Nihayet koşuyu Ali kazandı.
…
En sonra Ali Bey yaklaştı yaya,
Çekti oku attı havaya.
ANA TEMA
ALT TEMALAR
MİLLİ KÜLTÜR
BAYRAMLAR
ASLAN BASAT ‘TAN
Bayandır Han ,her yıl , yirmi dört beyi,
Çağırır toplardı ulu derneği.
Koyundan , sığırdan ,attan , deveden,
Kurbanlar keserdi, verirdi şölen.
Dolardı bin havuz şarap , bin kımız,
Tepeler gibi et ,yiyen sayısız!
TOPLUM HAYATI
Dostluk
Konukseverlik
Medeniyet
ANA TEMA
ALT TEMA
İLETİŞİM
İNSANLARLA İLETİŞİM
PEKMEZCİ ANNE
MASALINDAN;
…
-Pekmezci Anne:
Pekmezci anneyim , pekmez
satarım.
Gamlı gönüllere sevinç katarım,
Tatlı masallarım ruha ilaçtır,
Kalplerden her derdi söker,
atarım.
-Kız:
Çok rica ederim pekmezci anne,
Komşudan çık da şu damın
üstüne;
Hem pekmez sat bize , hem söyle
masal : Masalın ilaçmış kalpteki
hüzne.
ANA TEMA
ALT TEMA
İLETİŞİM
AİLE İLETİŞİMİ
PEKMEZCİ ANNE MASALINDAN;
…
Bir gün tüccar hacca gitmeye karar
verdi(…)
Babasını düşünceli gören Ak çiçek dedi
ki : ’ ’Babacığım , sen benden dolayı hiç
merak etme ! Evimize bir senelik
yiyeceğimizi içeceğimizi koy ve kapıyı
üzerimize taşla ördür.(…)Ve kızla
dadısını Allah’a ısmarlayarak hacca gitti.
ANA TEMA
DUYGULAR
ALT TEMA
MUTLULUK
KUĞULAR MASALINDAN;
…
Evlatlarına sarılarak gözlerinden
öptü.Damadına da evlatlarını kurtardığı
çok teşekkür etti.Bundan sonra hepsi
mutlu yaşadılar.
C)ESERİN DEĞERİ
BİLİM AÇISINDAN DEĞERİ:
Bilim açısından bir değeri yoktur.
TARİHİ AÇIDAN DEĞERİ:
Tarihi açıdan çok önemli bir kitaptır.Eserin temaları
genellikle vatan sevgisi milli kültür ve tarihimizden
alınmıştır.Eserin içinde bulunan’’Keşiş Ne Gördün?,
Kolsuz Hanım,Küçük Hemşire,Deli Dumrul, Aslan
Basat,Alp Arslan Malazgirt Savaşı ‘’ adlı bölümlerde
tarihten alıntılar ve vatan sevgilerinin verildiği
bölümlerdir.Çocuklarımıza tarihi sevdirecek bir
kitaptır.
ASLAN BASAT’ tan bir bölüm:
Dedi,kahramandır Türk’ü yaşatan,
Türk ilinde eksik olmaz kahraman.
Bir zaman gelecek yine Türk yurdu,
Gösterecek Rum adlı lanetli bir ordu.
O zaman çıkacak ortaç dağından,
Bir Mustafa Kemal adlı kahraman…
Kurtarıp Türklüğü bu Tepegözden,
Kılacak vatanı mutlu,huzurlu ve şen.
Türk’ün Basat gibi çoktur aslanı,
Mustafa Kemal’dir başkahramanı.
DİL, KÜLTÜR AÇISINDAN DEĞERİ:
Türk milletini ve Türk geleneklerini,kültürünü
yansıtması açısından önemli bir eserdir. Eserde genelde
öz Türkçe kullanılmıştır.Bilinmeyen bazı kelimelere de
yer verilmiştir.
•SOSYAL HAYAT VE KİŞİSEL GELİŞİM
AÇISINDAN
DEĞERİ
Türk milletinin yaşamı ve inançlarına dair birçok ifade
kullanılmıştır.
ASLAN BASAT ‘TAN
Bayandır Han ,her yıl , yirmi dört beyi,
Çağırır toplardı ulu derneği.
Koyundan , sığırdan ,attan , deveden,
Kurbanlar keserdi, verirdi şölen.
Dolardı bin havuz şarap , bin kımız,
Tepeler gibi et ,yiyen sayısız!
…
Üç otak kurdurdu:kızıl,ak,kara
…
…
Kimin ki tanrıdan ak değil bahtı;
Olamaz bu ilde altın tahtı!
Döşeyin altına siyah keçeler
Kara koyun eti verin, yerse yer,
Yemezse otaktan çıksın da gitsin,
…
DELİ DUMRUL’DAN
…
Bu sözlerden hoşlanarak Gök Tanrı,
Dedi:’’Dumrul gençtir,başka birine
Devredelim hazırlanan mezarı;
…
Kitapta yer alan padişah, şehzade, vezir,sultan saray
ifadeleri dönemin hem sosyal hem de siyasi
zihniyetini yansıtır.
Kişisel gelişim açısından ise; azimli olmak ,çalışmanın
önemi,sabrın önemi,vatan sevgisi,hak ve hukuk gibi
temaları ele alması bakımından kişisel gelişime
uygundur.
•EĞİTİM ÖĞRETİM AÇISINDAN
DEĞERİ
Bu eser eğitim açısından da çok önemlidir.İşlediği
temalar bizim kendi kültürümüzü ,benliğimizi
yansıtmaktadır.
6.,7.,8.sınıflarda Sosyal Bilgiler, İnkılap Tarihi ve
Atatürkçülük derslerinin daha etkili işlenmesi
amacıyla kitaptaki metinlerden okunabilir.
Türkçe dersi içinde içinde bulunan temalar uygundur.
D)TÜRKÇE EĞİTİMİ AÇISINDAN
DEĞERİ:
1.DİNLEME EĞİTİMİ AÇISINDAN:
D.2.4 Dinlediklerini zihninde canlandırır.
D.2.5 Dinlediklerinde ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin
ve kim sorularına(5N 1K) cevap arar.
D.2.14 Dinlediklerinde ‘’hikaye unsurlarını’’ belirler.
D.3.1 Bilgi edinmek için haber,sunu, belgesel vb. dinler
ve izler.
D.3.3 Eğlenmek için
masal,hikaye,şarkı,tekerleme,tiyatro vb.dinler/izler.
D.2.1 Dinlenenin/izlenenin bağlamından hareketle
kelime ve kelime gruplarının anlamlarını çıkarır.
Bir gün bu üç sultan,bostancıbaşıyı çağırdılar.Her biri bir
karpuz ısmarladı.
Bostancıbaşı: Bostancı ocağının başı.
Bostancı:Bostan işleriyle uğraşan kimse.
Osmanlı tarihinde sarayın korunmasına ve şehrin
güvenliğine bakmakla görevli olan erlerden her biri.
Aslında hasbahçeleri bekleme işini yaparken sonraları
padişah sarayını korumakla görevlendirilen bir sınıf
asker, saray gözetçisi.
D.2.2 Dinlediklerinin/izlediklerinin anahtar kelimelerini
fark eder.
D.2.3 Dinlediklerinin/izlediklerinin konusunu belirler.
D.2.4 Dinlediklerinin ana fikrini/duygusunu belirler.
D.2.5 Dinlediklerinin/izlediklerindeki yardımcı
fikirleri/duyguları belirler.
O.1.4 Sözün ezgisine
dikkat ederekAÇISINDAN
okur.
2.OKUMA
EĞİTİMİ
O.2.1 Metnin bağlamından hareketle kelime ve kelime
gruplarının anlamanı çıkarır.
O.4.3 Okuduğu metinde geçen geçen kelime,deyim ve
atasözlerini cümle içinde kullanır.
…Keloğlan gibi talihini aramaya çıkmış çocuklarda
vardı.
…. ,onu yemediğim için uykum kaçtı.
Sonraki akşam padişahla ve oğluna bir ziyafet çekti.
Yeni öğrendiği kelime,kavram,atasözü
deyimleri kullanır.
KONUŞMA
EĞİTİMİ veAÇISINDAN
Öksüz:Annesi ölen kimseye denir.
Cefa: Büyük sıkıntı, üzgü, eziyet
Vefa: 1.Bir şeyi yerine getirmek, sözünde durmak,
bağlılık.2.Ahlâkî bir terim olarak, görülen iyilikleri
unutmama, iyilikte bulunanlara misliyle veya daha
fazlasıyla karşılık verme demektir.
Safa: 1. Üzüntü ve kederden uzak olma, endişesizlik,
rahat huzur, iç ferahlığı. 2. Eğlence. 3. Saflık, berraklık.
YAZMA EĞİTİMİ AÇISINDAN
Y.2.1 Yazma konusu hakkında araştırma yapar.
Y.2.6 Atasözü, deyim,ve söz sanatlarını uygun
durumlarda kullanarak anlatımını zenginleştirir.
Y.3.2. Düşünce yazıları yazar.
TANITANIN ESERLE İLGİLİ
Tanıttığım eserin kapak tasarımı, içinde geçen konularla
YORUMLARI
ilgilidir.Ancak eser içinde anlatılan konularla ilişkili hiç
resim kullanılmamıştır.Ayrıca yayınevinden kaynaklanan
yazım hataları bulunmaktadır.Önsöz bulunmamakta ve
kitaba ilişkin bilgi verilmemektedir.
3.,4.,5. sınıf düzeyine uygun dense de 6.,7.,8. sınıf
düzeyine daha uygundur.Çünkü içinde geçen bazı
temaların önbilgi eksikliğinden de kaynaklanan anlama
problemleri çıkabilir.
Eser,anlatımı, konusu,üslubu açısından kıymetli bir
eserdir.İçerisinde yer alan masallarda olumlu mesajlar
verilmektedir.
Bu eseri ben çok beğendim.Öğrencilere okutulması
gereken şaheserler arasındadır.
ESERLE İLGİLİ FARKLI YORUMLAR
Altın Işık, Ziya Gökalp 'in çocuklara erdemler aşılamak
amacıyla yazdığı, manzum ve mensur masallardan
oluşan son derece eğlenceli bir kitap.
Keloğlan Masalları, Türk halk masalları Kolsuz Hanım,
Alageyik ve Malazgirt Zaferi'ni konu alan Alp Arslan
adlı piyes çocuklarımızda milli bilinci uyandıracak
nitelikte bir eser.
BİRLİKTE OKUNASI/İZLENMESİ KİTAPLAR,FİLMLER VB.