KANSER VE GENETİK
Download
Report
Transcript KANSER VE GENETİK
KANSER VE GENETİK
KANSER NEDİR ?
Hücrelerin, kontrolsüz veya anormal bir
şekilde çoğalarak yayılması ve komşu dokuları
da istila etmesi ile gelişen bir hastalıktır.
Anormal hücrelerin köken aldığı organa göre
hastalık adlandırılır. (Akciğer kanseri, meme
kanseri, prostat kanseri vs.)
Normal hücreler tamir edilemeyecek
şekilde hasarlandığında apoptosis
(A) tarafından elimine edilirler.
Kanserli hücreler apoptosis'ten uzak
dururlar ve gelişigüzel
çoğalmalarına devam ederler (B).
Kanserin 2 esas özelliği
1. Anormal hücre çoğalması
2. Çoğalan hücrelerin diğer vücut kısımlarına
metastazı
Metastaz: anormal olan bu hücrelerin vücut
kısımlarına yayılması
Kanser, sık görülmesi ve öldürücülüğünün
yüksek olması nedeniyle günümüzün en önemli
halk sağlığı sorunudur.
Her 5 kişiden 2’sinde hayatı boyunca kanser
ortaya çıkmakta.
Yapılan istatistiksel çalışmalar, kanserin
toplumların yaklaşık üçte birinden fazlasında
görüldüğünü ve ölümlerin %20’den fazlasından
sorumlu olduğunu ortaya koymaktadır.
Kansere bağlı ölümler, ölüm nedenleri arasında kalpdamar hastalıklarından sonra ikinci sıradadır.
KANSERE BAĞLI ÖLÜM
ERKEKLER
%31 Akciğer
%10 prostat
%10 kalın barsak
KADINLAR
• %25 Akciğer
• %15 meme
• %11 kalın barsak
5 YILLIK SAĞKALIM
1960
1970
1980
1990
%39
%43
%50
%60
Kanser oluştuğu yani köken aldığı
dokuya göre adlandırılır.
Kanserin esas olarak üç tipi vardır:
1)Sarkomalar : Kemik kas yada konnektif
doku gibi mezenşimal dokulardan kaynaklanır.
2)Karsinomalar: Barsak mukazası, bronşlar
veya meme duktusları gibi epitelyal dokudan
kaynaklanırlar.
3)Hemapoetik/Lenfoid: Kemik iliği, lenfatik
sistemdir.
KANSERİN SEBEPLERİ
Kanser
oluşumuna yol açan virüsler
Radyasyona maruz kalma
Çeşitli kimyasal maddeler
Çevresel faktörler
Beslenme tarzı
Bağışıklık sistemindeki bozulmalar
Sigara ve Alkol
Virüsler
Genetik
(kalıtsal ) faktörler (%5)
Kanserin başlıca belirti ve bulguları
nelerdir?
Kanserin belirti ve bulguları köken aldığı
doku ve organlara göre değişir. Hatta
bazen hiç belirti ve bulgu vermeden kontrol
muayenelerinde kanser tanısı konulabilir.
Şu belirtilere dikkat edilmelidir:
1- Dışkılama ve idrar alışkanlıklarında değişiklikler
2- Uzun süren, iyileşmeyen yaralar
3- Beklenmeyen kanama ve akıntılar
4- Meme veya başka organlarda elle hissedilen
şişlikler
5- Yutma güçlüğü veya hazımsızlık
6- Nedeni bilinmeyen kilo kaybı
7- Siğil ve benlerde belirgin değişiklik
8- Uzun süren ses kısıklığı ve öksürük
.
Bu bulgular her zaman kanser demek
değildir.
Ancak nedenlerinin belirlenmesi için
mutlaka bir doktora başvurmayı
gerektirirler.
Kanser bulaşıcı bir hastalık olmayıp,
erken tanısı ve tedavisi mümkün bir
hastalık grubudur.
KADINLARDA EN SIK
GÖRÜLEN KANSER TÜRLERİ
Meme Kanseri
Rahim-Yumurtalık Kanseri
Mide-Bağırsak Kanseri
Akciğer Kanseri
ERKEKLERDE EN SIK GÖRÜLEN
KANSER TÜRLERİ
Akciğer Kanseri
Prostat Kanseri
Mide-Bağırsak Kanseri
Yaşam
boyu risk:
Kadınlarda meme kanseri 1:8
Erkeklerde prostat kanseri 1:6
Normalde hücrelerin büyümesi ve çoğalması bir düzen
içerisinde olmaktadır.
Ancak bu hücreler anormal şekil ve hızda büyümeye ve
çoğalmaya başlarlarsa, tümör adı verilen kitle
oluşumuna yol açarlar.
1 cm büyüklüğündeki bir tümör kitlesi, yaklaşık 1012
(1 trilyon) hücreden meydana gelmektedir.
Tümörler davranışlarına göre ikiye ayrılır:
1- Malign (habis) kötü huylu
2- Benign (selim) iyi huylu
Benign tümörler primer alanlarında kalmaya devam
ederler ve konakçıya daha az risk getirirler. Benign tümörler
tamamen çıkartma yoluyla tam bir tedavi şansına da daha
fazla sahiptirler. Bununla birlikte tümör hücrelerinin genetik
instabilite özelliğinden dolayı ek mutasyonlara uğrayarak
sonunda malign bir hastalık gelişimine yol açabilirler.
Malign tümörler genelde doğrudan yayılma ve lenfatik ve
kan dolaşım sistemleri yoluyla metastaz kabiliyetlerinden
dolayı kötü bir prognoza sahiptirler.
TÜMÖRLER
İyi Huylu Tümörler (bening)
1)
2)
3)
4)
5)
Komşu bölgelere
yayılmazlar.
Sınırları belirgindir.
Komşu dokuları eritmezler.
Tamamen çıkartıldığı zaman
genellikle tekrarlamazlar.
Kanser değillerdir.
Kötü HuyluTümörler( malign)
Komşu organ ve dokulara
yayılırlar.
2) Sınırları belirsizdir.
3) Kemik doku ile
karşılaştıklarında onu dahi
eritirler
4) Lenf ve kan yoluyla uzak
organlara da yayılırlar.
5) Kanser olarak adlandırılır.
1)
Kanserde rol alan genler;
Bu hastalık
Protoonkogenler
Tümör baskılayan genlerin
etkileşimleri ile meydana gelir.
Kanser;
protoonkogenler ve tümör süpressör genlerin mutasyona uğraması yada yanlış
ifade edilmesi sonucu gelişir
1)PROTOONKOGENLER;
Ürünleri hücre büyümesini ve bölünmesini ilerleten genlerdir. Bu
görevlerini diğer genlerin ifadelerini uyararak , transkripsiyon
faktörlerini kodlayarak sağlarlar.
Mutasyona uğradıklarında ONKOGEN olarak ifade edilirler.
Örn: Siklin D1, Siklin E, ras protoonkogenleri gibi....
2) TÜMÖR BASKILAYAN GENLER;
Ürünleri hücre döngüsü kontrol noktalarını düzenleyen ve
apopitozisi başlatan genlerdir. Mutasyona uğradıklarında hücre
döngüsü kontrol noktalarına cevap verme yada DNA hasarı
arttığında hücreyi ölüm programına geçirme yeteneklerini
kaybederler.
Ör: p53 tümör baskılayıcı geni, RB1 tümör baskılayıcı geni
Protoonkogenlerin Aktivasyon
Mekanizmaları
Proto-onkogenlerin, normal hücre
gelişmesi için gerekliyken nasıl aktive olup
onkogenleri oluşturduğu üç mekanizma ile
açıklanmıştır.
1) Nokta mutasyonları
2) Amplifikasyonlar
3) Kromozom translokasyonu
1) Nokta Mutasyonları
İnsan mesane kanserinden izole edilen RAS geni
ile normal mesane hücrelerindeki RAS geni
arasındaki tek fark kodon 12 de meydana gelen
nokta mutasyondur.
Bu mutasyon sonucu Glisin , Valin’e dönüşür.
RAS proteini indirekt yapıyı oluşturamaz ve
kilitli kalır. Bu örnek nokta mutasyonların
onkogenler üzerindeki etkisine en iyi açıklamayı
yapmaktadır.
2) Amplifikasyon
Proto-onkogenin protein ürününün aşırı
ifadesi ile amplifikasyon oluşur.
NYMC geni nöroblastomlarda amplifiye
olur. Bu gen içinde “homojen olmayan
bölgeler” oluşturur.
3) Kromozom Translokasyonları
Kromozom yapısı ve sayısındaki değişiklikler
kanserli durumu oluşturur.
Bunun en iyi bilinen örneği; Kronik Myeloid
Lösemi (CML) ‘de görülür.
CML’ de görülen Philadelphia kromozomu nun 9q
bölgesindeki ABL proto-onkogeni, 22q ‘daki BCR
geni ile birleşir.Oluşan ABL- BCR proteini kinaz
aktivitesini korumasına rağmen BCR geni
tarafından değişikliğe uğratılır. Sonuçta CML
kanser tipi oluşumu gözlenir.
TÜMÖR SÜPRESSÖR GENLER
Bu genlerin inaktivasyonları ile kanser oluşabilir.
Otozomal tümör süpressör geninin bir aleli
inaktive olur ve daha sonra öteki alel
kaybedilir.Böylece bu genin proteini üretilemez ve
sonuçta düzensiz büyüme olur.
Tümör süpressör genlerin sebep olduğu kanserler
Retinoblastoma (retina kanseri) ve Wilms tümörü
(WT= böbrek kanseri)’dir.
Tümör hücresi yüzeyinde meydana
gelen değişiklikler:
Permeabilitenin bozulması
Taşıma özelliklerinin bozulması
Adhezyonun azalması
Çeşitli lektinler tarafından aglütinasyonun artması
Membran üzerindeki elektrik yükünde değişme
Yeni antijenlerin çıkması
Bazı yüzey antijenlerinin kaybolması
Glikoproteinlerin oligosakkarid zincirlerinin değişmesi
Glikolipid miktarındaki değişmeler
Hızlı büyüyen tümör hücrelerinde görülen biyokimyasal
değişiklikler
Ribonükleotid redüktaz aktivitesinin artması
RNA ve DNA sentezinin artması
Primidin katabolizmasının azalması
Glikolizin artması (anaerobik), oksijen tüketiminin azalması
Glukoneogenezin artması (asalak hücre)
Hücredeki enzim düzeylerinde değişiklikler
Kanserli hücrenin vitamin C (askorbik asit) ihtiyacı artmıştır.
Fazla hormon sentezi
Tümör Markerleri:
Tümör hücresi (dokusu) tarafından üretilen ve tümörün
tanı ve izlenmesinde ölçümü yapılan moleküllerdir.
Tümör markerlarının kullanım amaçları:
1- Tümörün tanısı
2- Tümör açısından yüksek riskli kişilerin taranması
3- Tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesi
4- Tümörün yeniden oluşup oluşmadığını (rekürrens)
saptamak
5- Tümörün sınıflandırılması, evrelendirilmesi
Yapılan çalışmalar sonunda günümüzde kullanılan tümör
markerları ile ilgili genel değerlendirmeler:
1- Tüm kanser tipleri veya belirli bir kanser tipi olan tüm
hastalar için tek bir marker yararlı olamamaktadır. Bu
nedenle tümör markerlarının bir serisini kullanmak daha
avantajlıdır.
2- Markerlar daha yararlı olacakları erken dönem yerine
kanserin ilerlemiş fazlarında daha sık saptanmaktadırlar.
3- Markerların yararları açısından en başarılı olanlar
tedaviye olan yanıtların izlenmesini ve erken nükslerin
saptanmasını sağlayanlardır.
Tümör markerlarının sınıflandırılması
1- Protein tümör markerları
2- Enzim tümör markerları
3- Hormon tümör markerları
4- Küçük molekül ağırlıklı bileşikler
(sekrete edilen tümör antijenleri)
5- Hücre yüzey reseptörleri, hücre markerları
Marker
İlgili kanser
Alfa fetoprotein (AFP) Karaciğer, yumurtalık, testis
2 mikroglobulin
Multiple myeloma, Hodgkin lenfoması
CA 15-3
Meme kanseri
CA 19-9
Pankreas kanseri, kolorektal kanser,
safra yolları kanseri, gastrik kanser
CA 125
Yumurtalık kanseri, endometrium
kanseri, fallop tüp kanseri
Kalsitonin
Medullar tiroid kanseri
Karsino embriyojenik
antijen (CEA)
Kolorektal kanser, meme, akciğer,
mide, pankreas, safra kesesi,tiroid,
yumurtalık ve rahim kanseri
Ferritin
Akut lösemi, karaciğer kanseri ve
Hodgkin lenfoması
İnsan koryonik gonadotropini
(hCG)
Testis tümörleri, hidatiform tümörler
ve koryokarsinoma
Serbest hCG
Testis tümörleri, hidatiform tümörler
ve koryokarsinoma
İnterlökin 2 reseptörü (IL2R)
Lösemi, lenfoma ve melanoma
PAP (prostatik asit fosfataz)
Prostat kanseri
Prostat spesifik antijen (PSA)
Prostat kanseri, akut prostatit, prostat
hipertrofisi
Serbest PSA
Prostat kanseri
Tiroglobulin (TG)
Tiroid kanseri
TPS (sitokeratin 18)
Meme, yumurtalık, serviks, prostat,
akciğer ve mide-barsak kanalı tümörleri
Tümör M2-PK
Akciğer kanseri, renal cest karsinoma,
gastrointestinal kanserler
Mesane tümör fibronektini (BTF)
Mesane kanseri
Kanser kemoterapisinde kullanılan
bazı ilaçlar ve etki mekanizmaları;
- Kanser tedavisinde önemli bir sorun da
kullanılan ajana (ilaca) karşı direnç gelişmesidir.
- Çok ilaca direnç gösteren kanser hücrelerinin
plazma zarında P-glikoprotein (P=geçirgenlik)
denen bir proteinin çoğunlukla artmış olduğu
gösterilmiştir.
- Son yıllarda P-glikoprotein inhibitörleri
geliştirilmektedir (verapamil, siklosporin)
- Ancak böbrek ve barsak gibi normal organlarda
da P-glikoproteinin fizyolojik işlevi
bulunmaktadır.
Kanserin birçok türü hastanın yakınları arasında
genel populasyona göre daha yüksek bir sıklığa
sahiptir.
Ailesel etkenler en çok meme kanseri, yumurtalık
(over) kanseri ve kalın barsak (kolorektal)
kanserinin oluşumunda rol oynar.
Kanserogen Virüsler
1.Retrovirüsler
human T lenfotropik virüs
hücre lösemi virüsü
2. İnsan Papilloma Virüsü
3. Hepatit B Virüsü
4. Ebstein Barr Virüsü
HTLV-1
HPV16, 18
Onkogenler virüsler tarafından da taşınır. Örn:
Retrovirüs tarafından taşınan onkogen V-onc
olarak adlandırılır. Bu genin hücresel hali C-onc’dir.
Kanser Genetik Bir Hastalık mıdır?
Kanser tek bir genetik hasara bağlı olmasa da
genetik bir hastalıktır.
Somatik hücrelerde kanser oluşumu için birden çok ve
ardışık genetik mutasyon olması gereklidir.
Germ hücrelerindeki kanser mutasyonları somatik
hücrelerdeki kanser mutasyonları gibi olmaz.Tüm hücrelerde
görülür ve nesilden nesile geçer. Örnek: mendel-geçişli
kansere yatkınlık sendromları böyledir.
Kanser Hücrelerinin Klonal Kökenleri
İlk ve ikinci tümörlerdeki tüm kanser hücreleri
klonaldır.
Klonal Olma Hali: Kanserli hücrelerin birçok özgül
mutasyon biriktiren ortak bir hücreden gelmesi
durumudur.
Klonal Olma Delilleri
1. Bir tümördeki tüm hastalıklı hücreleri ve tek bir dişi
bireydeki tüm birincil ve metastatik tümörler aynı inaktif X
kromozomunu içermektedir.
Bu bilgi hastadaki tüm hastalıklı hücrelerin ortak atasal bir
hücreden geldiğini göstermektedir.
2. Yaş ile birlikte kanser gelişimi, bu hastalığın tek bir
hücredeki pek çok mutasyonun birikiminden geliştiğinin bir
başka göstergesidir.
Bu hastalığın birçok türünün meydana geliş sıklığı yaş ile
birlikte katlanarak artmaktadır.
HeLa Hücre Kültürü
HeLa hücre kültürü
1951’de kanserden ölen
Henriette Lacks’in rahim
ağzı kanser dokusundan
üretilmiştir. Bu kanser
Araştırmalarında
kullanılan ilk ve ölümsüz
büyüyen insan hücresi
kültürüdür.
KANSERİN TANISI
Radyolojik İncelemeler
Ultrasonografi
Radyoaktif İzotop Çalışmaları
Eksfolyatif Sitolojik Testler
Endoskopi
Hematolojik ve Serolojik Testler
KANSERİN TEDAVİSİ
CERRAHİ
RADYOTERAPİ
KEMOTERAPİ
İMMÜNOTERAPİ
HORMON
TEDAVİSİ
LAZER TEDAVİSİ
Beslenme tüm kanserlerin yaklaşık 3 de birinde faktör
olarak saptanmıştır.
Beslenme aynı zamanda koruyucu etki gösteren pek çok
bileşiği de içermektedir.
KANSER ÇEŞİTLERİ İNSİDANSI İLE İLİŞKİLİ
Mesane
Meme
Rahim
Kolorectal kanser
Özafagus ve ağız
Kahve, yapay tatlandırıcılar,klorlu içme suyu, alkol
Fazla enerji alımı, alkol, sedental yaşam
Folat eksikliği
Fazla yağ tüketimi, doymuş yağ, kırmızı et, alkol
(özellikle bira ), düşük lif, folat, sebze tüketimi,
sedental yaşam
Aşırı alkol, sigara, tuzlu turşu gibi gıdalar, düşük
vitamin ve mineral alımı, fazla A vitamini kullanımı
Karaciğer
Hepatit virüsü enfeksiyonu, fazla alkol alımı,
demir yüklemesi, toksik bileşenlerin birikimi
(aflotoksin )
Akciğer
Sigara kullanan kişilerde B-karoten tableti
kullanımı
Prostat
Fazla yağ tüketimi, özellikle et kaynaklı
doymuş yağ
Mide
Kürlenmiş, tütsülenmiş veya tuzlanmış
gıdaların fazla tüketimi, ülsere neden olan
bakteri ile enfeksiyon
KANSER ÇEŞİTLERİ
KORUYUCU ETKİ İLE İLİŞKİLİ
Mesane
Özellikle yeşil ve sarı renkli meyve - sebze
tüketimi, yeterli sıvı alımı
Meme
Özellikle yeşil ve sarı renkli meyve - sebze
tüketimi, soya fasulyesi, soya ürünleri,
fiziksel aktivite
Rahim
Yeterli folat alımı
Kolerektal
Sebze, kalsiyum,D vitamini , süt ürünleri,
lifli gıdalar, fiziksel aktivite
Özafagus, ağız, Meyve ve sebze tüketimi, yeterli selenyum minerali alımı
karaciğer, akciğer
prostat, mide
TÜRKİYE’DE KANSER İSTATİSTİKLERİ
Her yıl yüzde 1-2 artış var.
Şu an ki duruma bakıldığında Türkiye’de 170-175 bin kanser hastası ve
kanserle yaşayan da 350 bin hasta var.
Bu artış yani yılda yüzde 2lik bir artış 2011-2030 arasında daha vahim bir
tabloyla karşılaşmamıza neden olacak.
Çünkü bu aynen devam ederse 2030 yılında yarım milyon vatandaşımız
kanserle karşı karşıya kalacak.