" Uluslararası İktisat I " dersinin slayt sunumu
Download
Report
Transcript " Uluslararası İktisat I " dersinin slayt sunumu
DIŞ TİCARET POLİTİKASI
VE
TEŞVİKLERİ
DIŞ TİCARET POLİTİKASININ
TANIMI
Hükümetin, ülkenin doğrudan dış ticaret
akımlarını sınırlandırmak, özendirmek veya
bu işlemlerin yapılış yöntemlerini
düzenlemek için almış oldukları sistematik
önlemlerdir.
Dış ticaret politikası genel ekonomi
politikasının bir parçasıdır
İç ekonomi ile ilişkili politikalar dış ticareti
etkileyebileceği gibi bunun tersi de
doğrudur
Bu durumdan dolayı iç ve dış ekonomi
politikaları birbiriyle uyumlu olacak biçimde
düzenlenmelidir
Örneğin ; dış ticarete yönelik olarak alınan
tarife ve kota gibi önlemler yurtiçi istihdam
düzeyi ve enflasyon oranını etkileyebilir
DIŞ TİCARET POLİTİKASININ
AMAÇLARI
Dış ödeme dengesizliklerinin giderilmesi
Dış rekabetten korunma
Ekonomik kalkınma
Ekonominin liberalleştirilmesi
İç ekonomik istikrarın sağlanması
Piyasa aksaklıklarının giderilmesi
Hazineye gelir sağlamak
Sosyal ve siyasi nedenler
Otarşi
Dış piyasalarda monopol gücünden yararlanma
Dış politika amaçları
Dış Ödeme Dengesizliklerinin
Giderilmesi
Ödemeler bilançosu açık veren ülkeler söz
konusu açığı kapatmak için şu üç yöntemi
uygulayabilirler;
İthalatı azaltmak
İhracatı arttırmak
Her iki yöntemi birlikte uygulamak
İthalatı Azaltmak İçin
Uygulanabilecek Politikalar
Gümrük vergisi oranlarını yükseltmek
Kota koymak
Devalüasyon yapılması
Eş etkili yurtiçi vergiler konulması
Direkt devlet müdahaleleri
İhracatı Arttırmak İçin
Uygulanabilecek Politikalar
Devalüasyon yapılması
İhracatçı sektörlere teşvikler verilmesi
(ihracatı teşvik kredileri, vergi indirimleri
vb.)
Azgelişmiş ülkelerde ihraç mallarının yurtiçi
tüketiminin azaltılması
Dış Rekabetten Korunma
Ülkelerin dış piyasanın rekabetinden kendi
üreticilerini korumak amacıyla aldıkları
önlemlerdir. Uygulamada sıklıkla rastlanılan
üç durumdan söz edilebilir;
Birinci durum ;
İhracata yönelik politika(sanayileşme
stratejisi) izleyen azgelişmiş veya
gelişmekte olan ülkelerde ihracat için
seçilen sektörler yeterli olgunluğa ulaşana
kadar hükümetlerce dış rekabetten
korunurlar
İkinci durum ;
İthal ikamesi politikası (sanayileşme
stratejisi) izleniyorsa politika yerli
sanayinin geliştirilmesi temelinde
oluşturulduğu için ülkedeki tüm sektörler
dış rekabetten korunurlar
Üçüncü durum ;
Gelişmiş ülkeler emek-yoğun sektörler
veya ilkel sanayi ürünleri ihracatçısı
azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden
yerli üreticisini korumak amacıyla bu yönlü
politika uygulayabilir
Ekonomik Kalkınma
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler
dış ticaret politikasını sanayileşme
stratejilerinin bir aracı olarak kullanırlar
Örneğin; ihracata yönelik sanayileşme stratejisi
uygulayan ülkelerde sanayileşme planı ihracata
yönelik hazırlanmaktadır ve ihracat kalkınmanın
bir aracıdır
Örneğin; ithal ikamesine dayalı sanayileşme
stratejisinde uygulanan dış rekabetten koruyucu
ticari politikanın amacı yerli endüstrinin
gelişmesine uygun ortamı hazırlamaktır, yani
korumacı politika kalkınmanın bir aracı olarak
kullanılır
Ekonominin Liberalleştirilmesi
Küreselleşme ile birlikte ülkelerin ekonomi
politikalarının ana amacı serbest piyasa
ekonomisini tüm kurum ve kuralları ile
uygulamak olmuştur
Bu bağlamda ülkeler liberal dış ticaret
politikası izleyerek ulusal ekonominin
dünya ekonomisi ile bütünleşmesini
sağlamaya çalışırlar
İç Ekonomik İstikrarın Sağlanması
İç ekonomik istikrarsızlıkların başında eksik
istihdam ve fiyat istikrarsızlıkları
(enflasyon,deflasyon) gelmektedir.
Devletler dış ticaret politikasını kullanarak
söz konusu istikrarsızlıkları gidermeye
çalışabilirler
Örneğin; eksik istihdam için gümrük vergisi ve
kotalar arttırılarak talebin yerli üretime
kaydırılması, dolayısıyla yerli üretimin ve buna
bağlı olarak istihdamın arttırılması sağlanabilir
Örneğin; mal arzı darlığına bağlı bir enflasyon
durumunda mal ithalatını kolaylaştırıcı önlemler
alınarak mal arzı arttırılabilir ve enflasyon oranı
düşürülmüş olur
Piyasa Aksaklıklarının Giderilmesi
Yurtiçinde tekelleşmenin artması kaynak
dağılımını bozmakta ve tüketicilerin
kalitesiz mallara yüksek ücret ödemek
zorunda kalmalarına yol açmaktadır
Devletler yurtiçindeki tekelleşme eğilimini
kırmak için kotaları kaldırabilir, gümrük
vergilerini düşürebilir. Böylece ithal
malların yurtiçine girişi kolaylaşır ve
tekelleşme kırılmış olur
Hazineye Gelir Sağlamak
İthalat ve ihracat üzerine konulan vergiler
özellikle az gelişmiş ülkelerde devlet
hazinesi için önemli bir gelir kaynağını
oluşturur
Sosyal ve Siyasi Nedenler
Ülke güvenliği, halk sağlığı, çevre kirlenmesini
önleme, doğal kaynak rezervlerinin korunması
vb. nedenlerle belirli malların ithalat veya ihracatı
kısıtlanabilir veya yasaklanabilir
Hükümetler bazen sosyal ve siyasi nedenlerle bir
üretici grubunu kayırmak amacıyla o sektörle
ilgili malların ithalinden alınan gümrük vergilerini
yükselterek endüstriyi dış rekabetten
koruyabilirler
Otarşi
Otarşi, ekonomik bakımdan kendi kendine
yeterlilik anlamına gelir
Bu politikayı benimseyen ülkelerde dış
ticaret politikasının amacı dış dünya ile
ekonomik bağların en düşük düzeye
indirilmesidir
Örneğin; geçmişte S.S.C.B ve Doğu Bloku
ülkeleri batılı kapitalist ülkelere karşı
otarşik politikalar izlemişlerdir
Dış Piyasalarda Monopol Gücünden
Yararlanma
İhraç edilen mallarla ilgili olarak uluslar
arası piyasalarda monopolcü duruma
geçmek düşüncesiyle dış ticaret politikası
kullanılabilir
Bu amaçla devletler şu iki yöntemi
uygulayabilirler;
Ülke tek üretici olduğu ürünlerin dışarıya
satışına sınırlandırmalar koyar
Benzer malı üreten az sayıdaki diğer
ülkelerle anlaşarak birlikte kartel kurar
Dış Politika Amaçları
Dış ticaret politikası izlenen dış politikaya
destek olacak şekilde düzenlenebilir
Örneğin; dost ülkelere düşük gümrük
vergisi uygulaması, düşman ülkelere askeri
malzeme satışına ambargo konması gibi
DIŞ TİCARET POLİTİKASININ
ARAÇLARI
Dış ticaret politikası araçları dört ana
grupta incelenebilir;
Gümrük tarifeleri
Tarife dışı engeller
İhracatın özendirilmesi
Bağlı ticaret
GÜMRÜK TARİFELERİ
Malların ülke sınırlarından geçişi sırasında
alınan vergilerdir
Tarifelerin ekonomi üzerindeki etkileri fiyat
mekanizmasının işleyişine dayanır
TARİFE DIŞI ARAÇLAR
Gümrük tarifelerinin dışında genellikle
döviz çıkışına yol açan işlemleri kısıtlamak
için ülkenin tek taraflı kararı ile konulan
müdahale önlemleridir
Tarife dışı araçlardan bazıları şunlardır;
Miktar kısıtlamaları
Tarife benzeri faktörler
Görünmez engeller
Gönüllü ihracat kısıtlamaları
Miktar kısıtlamaları devletin ithalatı
doğrudan doğruya belirli miktarla
sınırlandırmasıdır
İthalat kotaları, ithalat yasaklamaları, döviz
kontrolü gibi önlemlerden oluşur
Tarife benzeri faktörler gümrük tarifeleri
gibi ithalatı pahalılaştırıp yerli üretimin
karlılığını arttıran, yani fiyat mekanizması
yoluyla ticarete müdahale niteliğinde olan
önlemlerdir
Örneğin; çoklu kur uygulamaları, ithal
ikamesi endüstrilerine verilen
sübvansiyonlar vb
Görünmez engeller devletin, halk sağlığı,
çevre korunması veya kamu güvenliği gibi
nedenlerle çıkartmış olduğu idari, teknik
düzenleme veya standartları içerir
Gönüllü ihracat kısıtlamaları, ithalatçı
ülkenin piyasasını bozduğu gerekçesi ile
üretici ülkelerin mal ihracını
sınırlandırmaya yönelik bir tür kota
uygulamasıdır
İthalat kotalarından farkları ithalatçı ve
ihracatçı ülkeler arasında bir anlaşmaya
dayanması ve karşı tarafın ihracatı üzerine
konmuş olmasıdır
İHRACATIN ÖZENDİRİLMESİ
Gerek gelişmiş, gerek azgelişmiş ülkeler
ihracatın özendirilmesi amacıyla dış ticaret
politikası araçlarını kullanırlar
Örneğin; ihraç malları üretiminde
maliyetlerin düşürülmesine yönelik
uygulamalar
BAĞLI TİCARET
Ülkeler arası anlaşmalara dayanan ve
taraflardan birinin devlet olduğu ticaret
türüdür
Örneğin; takas, kliring, karşı-satın alma
vb.
Kalitesi düşük yerli üretimin ihracını
sağlamak, yabancı sermayeyle ağır sanayi
kurmak gibi amaçlarla kullanılır
DIŞ TİCARETTE KORUYUCULUK
Dış ticarette koruyuculuğu gerektiren
nedenler şunlardır ;
Ulusal güvenlik
Genç endüstriler tezi
Stratejik ticaret politikası
Dampingden korunma
ULUSAL GÜVENLİK
Bir savaş sırasında, ekonomik maliyeti ne
olursa olsun, ulusal savunma
endüstrilerine sahip bulunmak gerekir
Bu bakımdan, ulusal savunma ile
doğrudan ilgili olan endüstrilerin kurulması
ve geliştirilmesinde dış korunmaya gerek
vardır
GENÇ ENDÜSTRİ TEZİ
Bu teze göre, ilerde gelişip karşılaştırmalı
üstünlüğe sahip olacak endüstriler
optimum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar
gümrük tarifeleriyle dış rekabete karşı
korunmalıdır
Aksi halde, yabancı firmaların rekabeti,
daha çocukluk çağında gelişme fırsatı
bulamadan onları boğacaktır
Bu tezde yeni kurulan endüstrilerin,
optimum üretim hacmine ulaştıklarında
sağlanacak içsel ve dışsal ekonomiler
nedeniyle yabancı üreticilerle rekabet
edebilecek düzeye gelecekleri
savunulmaktadır
Bu tez ihracata yönelik kalkınma modellerine
uygundur
Bu sanayileşme stratejisine göre her endüstrinin
değil, yalnızca gelişme potansiyeline sahip
olanların seçilip korunması gerekir
Endüstrilerin seçiminde hangi endüstrilerin ölçek
ekonomisi yaratacağı ve maliyetlerdeki uzun
dönemli değişme seyri doğru tahmin edilmelidir
STRATEJİK TİCARET POLİTİKASI
Bu görüşe göre sanayileşmiş bir ülke,
korumacı önlemlerle, gelecekteki hızlı
büyümesi için kilit kabul edilen yarı
geçişkenler, bilgisayar, iletişim araçları ve
benzeri endüstrilerde karşılaştırmalı
üstünlük yaratabilir
Bunun için koruyucu dış ticaret
önlemlerinden (sübvansiyon, vergi
önlemleri vb) yararlanılabilir
Bu politikaya göre, ekonomide kilit
endüstrilerin özendirilmesi yoluyla
sağlanan dışsal ekonomilerden bütün ülke
yararlanır ve gelecekteki büyüme
olanakları arttırılır
Bu politikanın genç endüstriler tezinden
farkı, genç endüstriler tezinin kalkınmakta
olan ülkeler için geçerli olması iken
stratejik ticaret politikasının sanayileşmiş
ileri ülkeler için geçerli olmasıdır
Politika ile ilgili olarak gelecekte büyük
dışsal ekonomi doğuracak olan
endüstrilerin seçimi ve bunları
destekleyecek uygun politikalara karar
verilmesiyle ilgili sorunlara rastlanabilir
DAMPİNGE KARŞI KORUNMA
Yabancı üreticilerin yaptıkları dampinge
karşı yerli üreticileri korumak amacıyla
gümrük vergileri konulması veya
oranlarının yükseltilmesidir
Gelişmiş Ülkelerde Koruyuculuk
Dış ticarette koruyuculuk gelişmiş
ülkelerde söz konusu dört ana neden
dışındaki nedenlere de dayanabilir
Bu ülkelerde dış piyasa rekabetine
dayanamayan verimsiz endüstriler büyük
bir lobi faaliyeti yürütürler
Gelişmiş ülkelerde koruyuculuğu savunan
meslek grupları, Asya, Afrika ve Latin
Amerika’nın az gelişmiş ülkelerinde
ücretlerin çok düşük olduğunu, dolayısıyla
kendilerinin bu ülkelerle rekabet
etmelerine olanak bulunmadığını ileri
sürerek “ucuz emek ülkeleri”nden gelen
ithalatın kısıtlanması için lobicilik yaparlar
ÖDEMELER BİLANÇOSU
Bir ülkenin bir dönem içerisinde dış dünya
ile yaptığı tüm ekonomik işlemlerin
sistematik biçimde tutulan kayıtlarına
“ödemeler bilançosu” (balance of
payments) adı verilir
Ödemeler bilançosu, ülkenin mal, hizmet
ve sermaye akımları gibi işlemler
dolayısıyla dış dünyadan sağladığı gelirlerin
dışarıya yaptığı ödemelere eşit olup
olmadığını ortaya koyar
Ödemeler bilançosundaki bir açık veya
fazla ülke ekonomisi üzerinde oldukça
geniş kapsamlı etkiler doğurur
Milli gelir, istihdam düzeyi, kalkınma hızı,
döviz kurları, enflasyon oranı, dış borçlar
gibi değişkenler ödemeler dengesiyle
yakından ilgilidir
Ödemeler bilançosu genellikle yıllık olarak
tutulur
Üç aylık olarak tutan az sayıda ülkeler de
mevcuttur (ABD, Kanada)
Döviz girişi ve çıkışı ile ilgili olsun olmasın
dış dünya ile yapılan tüm ekonomik
işlemler ödemeler bilançosuna kaydedilir
(örn; hibeler)
Ödemeler bilançosu işlemleri iki türlüdür
Birinci tür işlemler ülkeye döviz girişi
sağlar ve ülkenin dışardaki alacaklarının ya
da ülkenin resmi rezervlerinin artması
sonucunu doğurur
Bunlar ödemeler bilançosunun alacaklı
(aktif) işlemleridir
İkinci tür işlemler ülkeden döviz çıkışına
neden olur veya ülkenin dışarıdaki
alacaklarını azaltır ya da ülkenin resmi
rezervlerini küçültür
Bunlar da borçlu (pasif) işlemlerdir
Ödemeler bilançosu “çift kayıtlı muhasebe
sistemi”ne göre tutulur
Bir işlem alacaklı veya borçlu olarak bir
hesaba kaydedilir, başka bir hesaba ters
yönde düşürülen bir kayıtla da
denkleştirilir
İşlemler ödemeler bilançosuna
gruplandırılarak kaydedilirler
ÖDEMELER BİLANÇOSU HESAP GRUPLARI
Cari İşlemler Hesabı
Sermaye Hesabı
Resmi Rezervler Hesabı
Net Hata ve Noksan Hesabı
Cari İşlemler Hesabı
Cari işlemler hesabı (current transactions
account) ülkenin ihraç ve ithal ettiği
malların ve hizmetlerin kaydedildiği
hesaptır
Kendi arasında üç alt bölüme ayrılır;
Mal ticareti , hizmet ticareti , tek-yanlı
(karşılıksız) transferler
Mal ticareti tüm işlemler içinde en büyük
yeri tutar (1/2 ile 2/3 arasında). Mal ithalat
ve ihracatını kapsar
Hizmet ticaretinde ülkenin hizmet ithali
veya ihracı kaydedilir. Uluslar arası turizm,
taşımacılık, bankacılık vb. hizmetlerdir
Tek-yanlı transferler ülkeler arasında bağış
ve hibe şeklinde yapılan işlemleri içerir
Sermaye Hesabı
Sermaye işlemleri, bir ülkede yerleşik kişi
ve kuruluşların yabancı bir ülkede
yaptıkları fiziki yatırımlar (üretim tesisleri,
bina vb) ve yurt dışına aktarılan mali
fonlardan (yabancı tahvil, hisse senedi vb)
oluşur
Yurt dışından ülkeye sermaye girişi bir
alacak işlemi, ülkeden sermaye çıkışı bir
borç işlemidir
Sermaye işlemleri vadelerine göre uzun veya kısa
vadeli olabilirler
Uzun vadeli işlemler, vadesi bir yıldan uzun olan
işlemlerdir. Dolaysız yabancı sermaye yatırımları
ve yabancı tahvil, hisse senedi alım-satımı bu
gruptadır
Kısa vadeli işlemlervadesi bir yıla kadar olan
(genelde 30,60,90 gün) sermaye akımlarıdır.
Bonolar, vadeli banka mevduatları vb.
RESMİ REZERVLER HESABI
Merkez Bankasının döviz piyasasına
yapmış olduğu müdahalelerin sonucunda
ülkenin uluslararası resmi rezervlerindeki
değişmelerin gösterildiği hesaptır
Kur istikrarının sağlanması amacıyla,
ülkede döviz talebi döviz arzını aşarsa
merkez bankası döviz satışında bulunur. Bu
durumda resmi döviz rezervi eksilir
Döviz arzı döviz talebini aşarsa kur
düşüşünü engellemek amacıyla MB
piyasadan döviz satın alır. Bu durumda
resmi döviz rezervi artar
Merkez Bankasının yaptığı bu işlemler
dolayısıyla, ülkenin uluslararası
rezervlerindeki değişmelerin net sonucu
ödemeler bilançosunun “resmi rezervler
hesabı”nda (official reserves account)
gösterilir
Bir ülkenin uluslararası rezervleri şu üç
ana kalemden oluşur;
Döviz (ileri ülkelerin konvertibil paraları)
Altın
IMF kaynakları (net alacaklı rezerv
pozisyonları ve SDR-Özel çekme hakları)
Ülkede eğer cari işlemler ve sermaye
işlemlerinin alacaklı ve borçlu kısımlarının
toplamı birbirine eşitlenmemişse bunu
denkleştirecek hesaplar da “resmi
rezervler hesabı”na kaydedilir
Örneğin dış açık durumunda
denkleştirmenin sağlanması için dışarıya
döviz ödenir. Bu ödeme için dışarıdaki
alacaklar, SDR rezervleri veya IMF deki
rezerv pozisyonu kullanılabilir
Tersi durumda yani dış alacakların dış
borçlardan fazla olması durumunda
ülkenin resmi rezervlerinde artış olur
Net Hata ve Noksan Hesabı
Ödemeler bilançosu istatistiklerini
muhasebe kayıtları anlamında
denkleştirmek amacıyla kullanılır ve tek bir
kalemden ibaret bir kayıttır
Net hata ve noksan hesabına “istatistik
farklar” (statistical discrepancy) adı da
verilmiştir
Uygulamada çoğu kez cari işlemler ve
sermaye hareketleri hesaplarının
kaydedilişindeki hata, eksik, gecikme ve
unutma gibi nedenlerle aktif ve pasif
bakiyeler birbirine eşit olmamaktadır
Net hata ve noksan hesabı bu
eşitsizliklerin düzeltildiği muhasebe
tekniğiyle ilgili bir hesaptır
ÖDEMELER BİLANÇOSUNUN ŞEMATİK
YAPISI
1. CARİ İŞLEMLER HESABI
A.Mal İhracat ve İthalatı
B.Hizmet İhracat ve İthalatı
C.Tek Yanlı Transferler
1.Özel Bağış ve Hediyeler
2.Hükümet Transferleri
2. SERMAYE HESABI
A.Uzun Süreli Sermaye
1.Dolaysız Yabancı Sermaye Yatırımları
2.Özel Portfolyo Yatırımları
3.Resmi Sermaye İşlemleri
B.Kısa Süreli Sermaye
3. NET HATA VE NOKSAN HESABI
4. RESMİ REZERVLER HESABI
1.Kısa süreli sermaye
2.Döviz
3.Parasal altın
4.SDR VE IMF rezerv pozisyonu
ULUSLARARASI EKONOMİ KURUMLARI
Uluslararası Para Fonu (International
Monetary Fund)
Dünya Bankası (World Bank)
Dünya Ticaret Örgütü (World Trade
Organization)
1929 büyük dünya ekonomik krizinin on yıl
süresince aşılamamasının ana
nedenlerinden birisi dünyada finansal ve
ticari işlemleri düzenleyen kurumların
olmayışıdır
1929 krizi on yıl boyunca devam etmiş ve
uluslararası sistemsizlikten dolayı
aşılamamıştır
Sonuçta 1939’da II.Dünya Savaşı patlak
vermiştir
Savaş sonrası dünyada güç dengeleri
değişmiş, ekonomik güç İngiltere’den
ABD’ye geçmiştir
Dünya ülkeleri sistemsizliğin yarattığı
benzer krizlerin çıkmasını önlemek
amacıyla yeni bir düzen kurmuşlardır
Bretton-Woods para sistemi, IMF, Dünya
Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nden
oluşan sistem günümüzde de devam
etmektedir (Bretton-Woods para sistemi
hariç)
Soğuk savaş döneminde sosyalist ülkeler
sisteme dahil olmamışlardır. Doğu
blokunun yıkılmasından itibaren tüm
dünya bu sistem altında birleşmiştir
BRETTON-WOODS PARA SİSTEMİ
II.Dünya savaşı sonrası uluslararası mali
sistemi belirlemek amacıyla, ABD’de
Bretton Woods’ta çeşitli ülke temsilcilerinin
katılmasıyla toplanan Bretton Woods
konferansının sonucunda oluşturulmuştur
Konferans sonucunda IMF ve Dünya
Bankası kurulmuş, para sistemi olarak
Bretton Woods para sistemi
oluşturulmuştur
Bu para sisteminin özünde ABD dışındaki
ülkelerin ulusal paralarını sabit kurdan ABD
dolarına bağlamaları yatmaktadır
Piyasada döviz kurlarının dolar paritesi
etrafında %1 gibi çok dar sınırlar içinde
dalgalanmasına izin verilmiştir
ABD doları ise 1 onz saf altın=35 dolar
fiyatından altına bağlanmıştır
Yabancı merkez bankalarına arz dolar
karşılığında Federal Reserve Bank’tan altın
satma taahütünde bulunulmuştur
Bretton Woods para sistemine göre dış
açık veren ülkeler devalüasyon, dış fazla
veren ülkeler revalüasyon yaparak dengeyi
sağlayacaklardı
Sistem 1950’li yıllarda ABD’nin dış açık
vermeye başlaması ve ard arda doların
devalüe edilmesiyle sarsılmaya başlamış ve
1973’te AT ülkelerinin paralarını serbest
dalgalanmaya bırakmaları ile sona ermiştir
IMF
IMF, 1944 yılında Dünya Bankası ile birlikte
Bretton Woods konferansında kurulmuş ve
1946’da faaliyete geçmiştir
Başlıca amaçları, uluslararası para
sisteminin düzenli biçimde işlemesini
sağlamak, üye ülkelerin dış ödeme
güçlüklerinin çözümüne katkıda bulunmak
ve uluslararası mali kriz yönetimi biçiminde
özetlenebilir
IMF üyesi ülkelerin sayısı 180’in üstündedir
Üye ülkeler aynı zamanda Dünya Bankası
üyesidirler
IMF GÖREVLERİ
Ekonomik istikrarsızlık içinde olan ülkelere dış ödeme açıkları için kısa vadeli
kredi sağlamak
Uluslararası mali sisteme zarar vermesini önlemek üzere üye ülkelerin kur
politikalarını gözden geçirmek
Mali kriz içine giren ve dolayısıyla ulusal parası yoğun spekülasyona uğrayan
ülkelere krizin atlatılması için mali kaynak sağlamak
Üye ülkelerin uluslararası ticari bankalara veya resmi kuruluşlara olan ve
ödenmeyen borçlarının ortaya çıkması durumunda, sorunun çözümü için
aracılık yapmak, yeni ödeme planları ve borç erteleme anlaşmaları
hazırlamak
Dünya Bankası ile işbirliği içerisinde üye ülkelerdeki makro ekonomik ve
yapısal uyum politikalarına finansal destek sağlamak
Üye ülkelerde dış ticaret ve kambiyo rejimlerinin liberasyonunu özendirici
çalışmalarda bulunmak, bu konularda üyelere teknik yardım ve eğitim
hizmetleri sunmak
IMF üyesi her ülkeye ilk girişte bir kota
belirlenir. Kotalar her üyenin fona yapacağı
mali katkının sınırını gösterir
Üyelerin Fon’la yapacakları mali işlemler ve
Fon’un yönetimine katılmadaki ağırlıkları
onların kotalarına bağlıdır
Bir ülke üyeliğe kabul edildiğinde kotasının
%25’ini uluslararası rezerv paralarla(SDR
veya onun bileşiminde yer alan sağlam
paralar), %75’ini kendi ulusal parası ile
IMF’ye öder
Fona yapılan farklı paralar cinsinden
ödemelerden dolayı Fon, ulusal paralardan
ve SDR’den oluşan bir havuz
görünümündedir
Üyelerin fondan sağlayabilecekleri kredi
miktarları kotaları ile orantılıdır
Her üyenin fondaki oy hakkı ağırlığı ve
yönetim kurulundaki temsili kotasına
bağlıdır
SDR (SPECIAL DRAWING RIGHTS)
Özel çekme hakları (SDR), 1970 yılında
uluslararası likiditeyi arttırmak amacıyla
IMF tarafından yaratılan özel bir uluslar
arası rezerv aracıdır
Bu kanalla üye ülkelere normal çekme
haklarından ayrı bir dış rezerv sağlanır.
Katılım zorunlu değildir fakat uygulamada
tüm üye ülkelerin katıldığı görülmektedir
Bir hükümetin diğerinin merkez bankasından,
onun ulusal parasını çekmesine olanak veren bir
haktır
Örn; Türkiye dolar istediğinde elindeki SDR’leri
Amerikan Merkez Bankası’na devreder. SDR’leri
alan ABD Merkez Bankası bunun dolar karşılığı
tutarını Türkiye’ye transfer eder.
Bu işlem sırasında Türkiye karşı ülkeye IMF
aracılığıyla faiz ödemiş olur
SDR üye ülkelere bir kurumdan bir mali
kaynak veya fon sağlama hakkı vermez
sadece öteki ülkelerden ulusal para elde
etme olanağı sunar
IMF’de kota miktarları en yüksek olan
ülkeler;(2001 itibariyle)
ABD
%17,7
Japonya %6,3
Almanya %6,2
İngiltere %5,1
Fransa
%5,1
Bir ülkenin IMF’ye borçlanması kendi
ulusal parasının diğer bir ülke parasıyla
değiştirilmesi biçiminde olur
Borçlanmak isteyen ülkeler fondan
istedikleri bir yabancı para veya SDR alırlar
Borçlanmak isteyen üye ülke IMF ile
anlaşma yapar
Anlaşmada üye ülke belirlenen süre
sonunda fona yatırdığı ulusal parasını geri
almayı taahhüt eder. Karşılığında fona
sağlam dövizler veya SDR ile ödeme yapar
Kural olarak bir ülkenin IMF havuzundaki
ulusal parası diğer ülkeler tarafından ne
kadar çok talep ediliyorsa o kadar
değerlidir
Fon’dan kredi almak isteyen ülke, dış
ödemeler dengesini sağlamaya yönelik bir
istikrar programı hazırlayarak Fon’a
sunmak ve onunla anlaşmaya varmak
zorundadır
Ülkenin uygulayacağı ekonomik ve mali
politikaları gösteren ve Fon’a sunulan bu
programa “niyet mektubu” adı verilir
Krediler konusunda IMF’in kendine özgü
kıstasları mevcuttur
Borçlanan ülkelerden özellikle toplam
talebi kısma yoluyla ekonomik ve mali
istikrarı sağlamaya yönelik politikalar
uygulama taahhüdü istenmektedir
IMF kredileri destekleme kredisi biçiminde
verilir ve yeni dilimlerin serbest bırakılması
performans kriterine tabidir
IMF’in Öngördüğü Başlıca Politikalar
Kamu harcamalarının kısılması(kamu
personel harcamalarının kısılması)
Vergilerin arttırılması
Devalüasyon
Serbest fiyat politikaları
Dış ticaretin serbestleştirilmesi
Ülkelerin IMF’deki kotaları dört dilime
ayrılmıştır ve bu kotalarından yapacakları
borçlanmalarda ilk dilim (%25) için özel bir
şart aranmaz.
Diğer dilimlerden yapılacak borçlanmalar
için performans kriteri aranır ve
“destekleme düzenlemeleri” (stand by
anlaşmaları) yapılır
DÜNYA BANKASI
Kuruluştaki adı “Uluslararası İmar ve
Kalkınma Bankası” olan banka,
kuruluşunda II. Dünya Savaşında yıkılan
Avrupa ekonomilerinin onarımı amacıyla
kurulmuştur
1950’li yıllarda Avrupa ekonomilerinin
kalkınması sağlandıktan sonra banka
yönünü değiştirmiş ve az gelişmiş ülkelere
kredi vermeye başlamıştır
Dünya Bankası proje kredileri verir ve
teknik yardım sağlar
Üye ülke hükümetlerine, resmi
kurumlarına veya özel sektör kuruluşlarına
kredi açar
Dünya Bankası’ndan kredi alabilmek için
kabul edilebilir kalkınma projeleri
hazırlamak gerekmektedir
Kurumun kaynakları, üye ülke aidatları ve
uluslararası mali piyasalarda sattığı
tahvillerdir
Dünya Bankası bünyesinde farklı
fonksiyonları olan alt kurumlar
oluşturulmuştur. Tüm bu kurumların
toplamına “Dünya Bankası grubu” adı
verilmektedir
Söz konusu kurumlar;
Uluslararası Finans Kurumu (IFC)
Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA)
Çok Taraflı Yatırım ve Garanti Kuruluşu
(MIGA)
Uluslararası Finans Kurumu (IFC); üye ülkelerde
özel sektöre doğrudan krediler verir
Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA); en az gelişmiş
durumdaki ülkelere yardımlar vermektedir
Çok Taraflı Yatırım ve Garanti Kuruluşu (MIGA);
yabancı sermaye yatırımlarının yatırım yapılan
ülkedeki yatırımlarına ticaret dışı risklere karşı
garanti vermektedir
DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ
Kuruluş adı Gümrük Tarifeleri ve Ticaret
Genel Anlaşmasıdır (GATT)
1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü adını
almıştır
130 civarında üyesi bulunmaktadır
Kuruluşun ana amacı dünya ticaretini
serbestleştirmektir
Bu amaca ulaşmak için üye ülkelerin ortak
çıkarları ve karşılıkları ödünleri ile her türlü
ticari engel ve farklı işlemleri kaldırmalarını
öngörür
GATT anlaşması sanayi mallarının ticaretini
serbestleştirme amacı taşımakta iken, DTÖ
sanayi malları yanı sıra tarım, tekstil,
hizmetler ticareti ve fikri mülkiyet haklarını
da kapsamına almıştır
DTÖ, uluslararası ticarette ayrımcılığın
kaldırılması amacı ile iki ana kuralı uygular;
En çok kayrılan ülke kuralı
Ulusal işlem kuralı
En çok kayrılan ülke kuralına göre, bir üye
ülkenin diğerinin mallarının ithalatıyla ilgili
olarak ona verilen ödün (tarife indirimi
gibi) veya sağlanan bir kolaylık, ayrım
yapmadan diğer bütün ülkelere de aynen
geçerli kılınmalıdır
Serbest ticaret bölgeleri ve gümrük
birlikleri bu kuralın dışındadır
Ulusal işlem kuralı, yurt içinde uygulanan
vergi ve öteki müdahalelerde yerli mallarla
yabancı mallar arasında bir fark
gözetilmeden hepsine aynı işlem
yapılmasını ifade eder
Sonuç olarak, ticaretteki bütün bu
engellerin ve ayrımcılığın kaldırılması ile
uluslararası ticarette serbestleşme
sağlanacak ve bütün ülkelerin yararına
olarak uluslararası ticaret hacmi
genişleyecektir
DTÖ, üye ülkelerin dış ticaret politikalarını
belirli aralıklarla (2-4 yıl) gözden
geçirmektedir ve üyeler arasında
çıkabilecek anlaşmazlıkları çözümlemek
amacıyla arabuluculuk yapmaktadır
AZGELİŞMİŞ ÜLKELERİN DIŞ
TİCARETE DAYALI SANAYİLEŞME
STRATEJİLERİ
Strateji genel model veya yaklaşım
anlamına gelir. Politikadan daha geniş
kapsamlıdır
Bir strateji ancak onunla uyumlu politikalar
aracılığıyla uygulamaya konulabilir
Dış ticarete dayalı iki ana kalkınma,
sanayileşme stratejisi bulunmaktadır;
İthalat ikamesi (import substitution)
İhracata yönelik (export oriented)
İthalat ikamesi 1960’lı ve 1970’li yılların
sanayileşme stratejisi olarak bilimektedir
O yıllarda gelişmekte olan ülkeler tarafından
yaygın olarak kullanılmış daha sonra terk
edilerek ihracata yönelik strateji benimsenmiştir
Küreselleşme günümüzde ithalat ikamesinin
gerektirdiği biçimde dışa kapalı bir ekonomi
modelini imkansız hale getirmiştir
İTHALAT İKAMESİ
Önceleri ithalatla karşılanan yurtiçi piyasa
talebinin, koruyucu ve özendirici önlemler
uygulanarak yerli üretimle karşılanmasını
öngören bir kalkınma stratejisidir
Yurtiçi piyasaların yabancı üreticilerden
devralınmasını öngörür
İthal ikamesi politikasının en belirgin
özelliği yoğun devlet müdahaleleridir
Söz konusu müdahale gümrük tarifeleri,
kotalar ve dış ticaret kısıtlamaları yanı sıra
döviz kurları(sabit kur sistemi), faizler,
temel mal ve girdi fiyatlarında da
uygulanmaktadır
Müdahalecilik fiyat mekanizmasının
işleyişini büyük ölçüde engellemektedir
İthal ikamesi stratejisinde tüm sektörler birlikte
geliştirilmeye çalışıldığı için politika bir bütün
şeklinde uygulanır yani sadece dış ticaret
önlemlerinden oluşmaz, aynı zamanda iç makro
ekonomik değişkenlerin de planlanması söz
konusudur
Örneğin; faiz oranları devletçe belirlenmekte ve
piyasa denge değerinin altında tutulmaktadır.
Böylece yatırım maliyetleri ucuzlatılarak
sanayileşmeye ek destek verilmek istenir
Uygulamada ithal ikamesi politikasına
tüketim mallarından başlanır
Bu durumun nedenleri ise; bu alanlarda
hazır bir piyasanın bulunmaması, tüketim
malları üretiminin yoğun sermaye ve çok
ileri teknoloji gerektirmeyen firmalar
tarafından yapılabilmesidir
İthal ikamesinin ilk aşamasında koruyuculuğun
geçici olacağı, iç piyasanın ihtiyaçları
karşılandıktan sonra geliştirilen endüstrilerin
dünya piyasalarına açılacağı belirtilir
Fakat uygulamada bu durum
gerçekleştirilememiştir çünkü endüstrilerin
rekabet düşüncesine göre seçilmemesi
(karşılaştırmalı üstünlüğe sahip sınırlı sayıda
endüstri değil tüm endüstriler söz konusudur)
sürekli korumayı gerektirmiştir
İTHAL İKAMESİNİN YOL AÇTIĞI SORUNLAR
Kaynak israfı
Dışa bağımlılık
İhracat endüstrileri aleyhine doğan
çarpıklık
Dış borçların artışı
Ülkeye yabancı sanayi yapısı
İthalat ikamesi, karşılaştırmalı üstünlüklere
uygun bir kaynak dağıtımına dayanmaz
Yüksek koruma duvarlarının arkasında maliyetler
ve fiyatlar dünya standartlarından yüksek, kalite
ise daha düşük gerçekleşir.Aşırı koruma
monopolleşmeyi arttırır ve ar-ge faaliyetlerini
caydırıcı etkiye sahiptir
Tüm bu nedenlerden dolayı kaynak dağılımındaki
etkinlik bozulur ve tüketici refahı düşer
İthal ikamesi politikası ana amacının tersine
uygulamada dış bağımlılığı arttırmaktadır
Politika ithalatın hacminden çok bileşimini
etkilediği için nihai malların ithalatının
azalmasına karşılık, ara malları, yatırım malları ve
teknoloji ithalatı artmaktadır
İçeride endüstrinin kurulmasına karşın bu
endüstrinin ithal malı hammaddelerle devamlı
beslenmesi gerekmektedir
İthal ikamesi politikasında ihracat
endüstrilerine ithalatı ikame eden
endüstrilerle aynı özen gösterilmediği gibi,
resmi sabit kurdan ulusal parayı da aşırı
değerlendirerek ihracatçıyı cezalandırmış
olmaktadır
Politikada ihracat istenilen hızda
arttırılamadığı için dışa bağımlılık artışı ve
ihracatın gerilemesi dış açıkların artması
sonucunu doğurur
Politikanın uygulanmasında tüketim malları
endüstrilerinden başlayarak ara ve yatırım
malları endüstrileriyle bütünleşmeyi
amaçlayan bir ithalat ikamesi, ileri
teknoloji ve sermaye yoğun üretim
yöntemlerini özendirir
Hükümetlerin uyguladıkları gümrük
bağışıklığı, ucuz kredi ve hatta aşırı
değerlenmiş kur politikaları sanayi
yapısında bu yöndeki bir değişmeyi
destekler
Sermaye yoğunluğu yüksek ve ileri
teknolojiye dayalı üretim yöntemleri,
emekten tasarruf edici niteliktedir
Dolayısıyla, bu gelişmeler ülkenin işsizlik
sorununun daha da büyümesine ve
sonuçta faktör donatımına ters, ülkeye
yabancı bir sanayi yapısının ortaya
çıkmasına yol açar
İHRACATA YÖNELİK SANAYİLEŞME
Bu yaklaşım, dinamik karşılaştırmalı
üstünlüklere uygun bir sanayileşme
modeline dayanır
Sanayileşmede seçicilik ana ilkedir, tüm
endüstrilerin değil, ancak gelişebilecek ve
rekabet edilebilecek potansiyele sahip
olanların özendirilmesine ve
desteklenmesine çalışılır
Dış ticaret politikasının temel amacı seçilen
endüstrileri dış piyasanın rekabetine
hazırlamaktır,
Endüstriler gelişene kadar dış rekabetten
korunur, uzun dönemde ise liberal bir dış
ticaret rejimi uygulayarak ulusal
ekonominin dünya ekonomisi ile
bütünleşmesi sağlanır
Politika ile birlikte dış rekabet monopolleri
kırar, üreticileri kaliteyi iyileştirecek ve
fiyatları düşürecek biçimde yeni yöntemler
araştırmaya zorlar
İhracat gelirlerindeki artış döviz gelirlerini
arttırmasına karşın ithalat giderleri de
artabilir. Bu yüzden dış bilançoda direkt bir
iyileşme görülmeyebilir
İhracatı özendirme politikaları serbest
ticaret ve uluslararası uzmanlaşmanın
yararlarına dayanan uygulamalardır
Ulusal ekonomiyi dünya ekonomisi ile
bütünleştirerek ekonomik kaynakların en
etkin biçimde kullanılmasına olanak sağlar
KÜRESELLEŞME
II.Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan
dünya ticaretini serbestleştirme eğilimleri
günümüzde de hızlı bir biçimde
sürmektedir
Evrensel boyutlarda dünya ticaretini
serbestleştirme çabaları dünyayı adeta tek
bir pazar durumuna getirme amacına
yöneliktir (ticari küreselleşme)
Ekonomik anlamda küreselleşmenin üç
boyutu söz konusudur;
Ticari küreselleşme
Üretimin(yatırımların) küreselleşmesi
Mali küreselleşme
Ticari küreselleşme özünde ticari
engellerin kaldırılmasını içerir. GATT (DTÖ)
bu amaca hizmet etmektedir
Mali küreselleşme, ülkelerin kısa ve uzun
vadeli sermaye akımlarıyla ilgili olarak
uygulamakta oldukları engel ve
kısıtlamaları kaldırıp yurtiçi piyasalarını
dünya piyasaları ile bütünleştirmelerinin bir
sonucudur
Üretimin küreselleşmesinden sınır ötesi
üretimin yaygınlaşması ve bu yöndeki
ulusal yasal engellerin kaldırılması anlaşılır
Uygulamada çok uluslu şirketlerin kendi
ülkeleri dışında yaptıkları yatırımlar olarak
kendini göstermektedir