Organik civa

Download Report

Transcript Organik civa

CİVA,
CİVA ZEHİRLEMESİ VE
ANALİZ YÖNTEMLERİ
Müge KUYUMCU
Didem NOGOGİL
• CİVA NEDİR?
• KULLANIM ALANLARI NELERDİR?
• VÜCUTTAKİ MACERASI NASILDIR?
• CİVA ZEHİRLENMESİ VE ANALİZ
YÖNTEMLERİ
CİVA NEDİR?
Cıva, periyodik tablodaki sembolü "Hg" ve
atom numarası ise 80 olan, kimyasal bir
elementtir.
"Hg" sembolü,
Latince'deki hydrargyrum (sulu/sıvı gümüş)
sözcüğünden gelir.
Cıva için İngilizce'de ise iki sözcük kullanılır;
"mercury" ve "quicksilver" (akıcı gümüş).
**Cıva, hava, su ve toprakta üç şekilde
bulunur. Bunlar,
• Elementel (Metalik) cıva,
• İnorganik cıva,
• Organik cıva
bileşikleri şeklindedir.
Nasıl Bir Metale İlgilenmekteyiz?
Civa;
• -39°C'de katılaşan,
357°C'de kaynayan,
Yoğunluğu 13,5 g/cm³ olan bir metaldir.
Yani 1 litre cıva 13,5 kg ağırlığındadır.
• Yüksek yoğunluğu nedeniyle,
bilardo topları gibi nesneleri
hacimlerinin en fazla %20'si
batacak şekilde, üstünde
yüzdürebilir.
• Zehirli ve pahalı bir elementtir.
• İnhibitör olduğu için çok
tehlikelidir.
• Ağır, gümüş renkli bir geçiş metali olan cıva,
oda şartlarında (25 ºC'de) ya da normal şartlar
altında sıvı durumda bulunan beş elementten
biridir;
• Diğerleri ise,metal olan
** Sezyum
=>
**Fransiyum
**Galyum
**Ametal olan Bromdur.
=>
• Cıva uçucu bir element olduğundan oda sıcaklığında
sürekli buharlaşır.
Civa buharları mono atomik yapıda
olup lipitte çözünebilir; bu yüzden
organizmada 80% ile birikim olur.
• Buharlaştığı ortamda zehirli etki yapar. Herhangi bir
yüzeye cıva döküldüğü zaman üzerine toz kükürt
serpilmesi gerekir. Oluşan katı dikkatli bir şekilde
ortamdan uzaklaştırılmalıdır.
• Civa doğada özellikle elementel ve
inorganik formda bulunmaktadır.
• Organik civa ise biyolojik prosesler
sonucu mikroorganizmalarda
oluşmaktadır.
Organik olarak oluşan civa (metil civa
bileşiği) daha sonra çeşitli yollarla toprak
veya suya geçer.
DOĞADAKİ CİVA
KAYNAKLARI
• Cıva doğada genellikle, kırmızı renkli bir
cevher olan zincifre içinde cıva sülfür
(HgS) olarak bulunur.
• Ayrıca damlalar, kimi zaman da büyük
sıvı kütleleri halinde bulunduğu da olur.
.
• Fotoğrafta dolomit üzerinde zincifre kristali
görülüyor.
• Kırmızı civa sülfatı olan zincifre, civanın
elde edildiği cevherdir.
Zincifre genellikle saf,
tanecikli veya toprağımsı biçimde bulunur
ve rengi parlak kırmızıyla kiremit
rengi arasında değişir.
• Zincifre bazen elmas parlaklığında
kristaller olarak da görülür.
İçerisindeki civa içeriğinden dolayı çok
zehirli olan zincifre yüzyıllar
boyunca kırmızı boya maddesi olarak
kullanılmıştır.
• En çok İtalya, İspanya, Çin, Rusya,
Meksika, Türkiye gibi yanardağ
etkinliğinin görülmüş olduğu ülkelerde
vardır.
• Türkiye'de cıva en çok Ege Bölgesi'nde
bulunur. Başlıca cıva yatakları Tire,
Karaburun, Ödemiş, Uşak, Kastamonu
ve Konya'dadır.
Civa Nasıl Elde Edilir?
• Zincifreden cıva elde etmek için,
**Cevher öncelikle hava akımında 580°C'ye kadar
ısıtılır.
**Buharlaşan cıva sülfür havanın oksijeniyle
tepkimeye girer, kükürt dioksit ve cıva açığa
çıkar.
**Daha sonra buhar yoğunlaştırılarak sıvı cıva
elde edilir.
Evrene Hangi Yollarla Karışır?
Civa yerkürede doğal olarak
bulunan bir maddedir.
Volkanik patlamalar
esnasında civa
buharı şeklinde
dışarıya verilir.
• Kömür veya katı yakıt yakarak elektrik üreten
fabrikalardan gökyüzüne civa buharı salınır,
• Rüzgar yolu ile atmosfere civa yayılır veya
Yağmur yolu ile tekrar yerküreye ve denizlere
döner.
**1997’de EPA’nın (çevre koruma örgütü)
yaptığı bir açıklamada atmosferdeki civa
için en büyük kaynak olarak katı yakıt
yakan fabrikalar suçlanmıştır.
Civanın Başlıca Kullanım Alanları
Nelerdir?
• Tarım alanında tohumların korunması
amacıyla antifungal (mantarlara karşı) bir
ajan olarak metil civa kullanılmaktaydı.
(1972 yılında Irak’ta metil civayla
kontamine olmuş unla yapılan ekmekten
6.500 kişi zehirlenmiş ve 459 kişi ölmüş)
•Benzer salgınlar Pakistan,
Guatemala ve Gana'dan da
bildirilmiş ve bunların
sonunda tüm dünyada alkil
cıva bileşiklerinin
tohumlarda kullanımı
yasaklanmıştır.
• 1990’lı yıllarda yine antifungal
özelliğinden dolayı duvar boyalarının
yapısına ekleniyordu.
• Fakat günümüzde boyalar içerisinde
civa kullanımı birçok ülkede
sınırlanmış ya da yasaklanmıştır.
• Şu an daha çok gemilerin deniz altında
kalan kısımları bu boya ile boyanarak
tabanlarına midye ve istiridyelerin
yapışarak toplanmaları önlenir.
• Floresan ampul, pil,
diş dolgu malzemelerinin yapımında
ve bazı aşıların içinde
koruyucu madde
olarak kullanılmaktadır.
** 1990 yılında floresan lamba yapımında
çalışan, idrar civa düzeyleri ortalama
27.7mg/l olan işçiler arasında yapılan 9
yıllık bir çalışma sonucunda ;
İşçilerde hafızada ve karakter
özelliklerinde eksikliklerin geliştiği
izlenmiştir.
• Cıvanın nitrik asitte çözülmesi ve buna
alkol katılmasıyla elde edilen cıva
fülminat (Hg(CNO)2 ), top mermilerinin
ateşleme kapsüllerinde kullanılır.
** Cıva buharından
elektrik geçirilirse
cıva ışıl özellik kazanarak
morötesi ışınım yayar.
• Morötesi ışınlar bakterileri yok ettiği için,
cıva buharlı lambalar hastanelerde ve hazır
yemek sanayisinde kullanılan araç gereçlerin
ve yiyeceklerin sterilize edilmesinde
kullanılır.
• Güneş ışığı olmadan
bronzlaşmak için
de bu tür lambalardan
yararlanmaktadır.
• Thimerasol (mercurothiolat) ,
**Aşılarda (Difteri, boğmaca, tetanoz,
hepatit B ve bazı menenjit aşılarında ),
**Göz damlalarında,
**Kontakt lens solüsyonlarında yaygın
olarak kullanılan organik bir civa
bileşiğidir.
• Dişçilikte kullanılan amalgamlar ;
gümüş,kalay ve bakır alaşımının civa ile
karıştırılması ile elde edilir.
** %45-50 ‘sini oluşturan civa metalleri
birbirine bağlanarak dayanıklı bir dolgu
malzemesi elde edilir.
• Elementel civa ;
sanayide klor gazı ve
soda yapımında kullanılmaktadır.
Bu da ciddi bir civa kirliliğine
sebep olmaktadır.
• Termometre, barometre, vakum
tulumbaları , aynaların sırlanması, altın ve
gümüş üretiminde de yaygın olarak
kullanılmaktadır.
TERMOMETRELER
AYNALARIN
SIRLANMASI
BAROMETRELER
• İnorganik civa tuzları ise;
**Antiseptik krem,
**Merhem ve güneş kremlerinin
içinde yer alır.
• İnorganik bir civa tuzu olan merkürik
nitrat; keçe şapka yapımında keçenin
tuzlanması aşamasında kullanılmaktadır.
**1860 yılında şapka yapımında
çalışan işçilerde deli şapka işçisi
sendromu olarak adlandırılan civanın
MSS (merkezi sinir sistemi) üzerine
toksik etkisine bağlı davranış
bozukluklarının izlendiği bir klinik tablo
tanımlanmıştır.
• Gübrelerde,
• Pestisidlerde,
• Döşeme cilalarında,
• Boru yapımında,
• Laksatiflerde (kabızlık giderici),
• Deri sanayisinde,
• Klima filtrelerinde,
• Yapıştırıcılarda bulunmaktadır.
İnsan ve Diğer Canlılar Cıvaya
Nasıl Maruz Kalırlar?
İnsan faaliyetleri sonucunda cıva;
*Atmosfer, göl ve akarsu ekosistemlerinin bazı
kısımlarında yoğunlaşmaktadır.
• İnsan ve hayvanlar bu ekosistemlerde
yaşayan canlılarla beslendikleri
takdirde cıva zehirlenmesine maruz
kalırlar.
• İnsanlar cıvayı; yiyeceklerden,
çevresel, endüstriyel maruziyetler ve
amalgam dolgulardan alırlar.
• Hemen hemen herkes, çevreye dağılmış
bulunan cıva nedeniyle, dokularında eser
miktarda cıva taşır.
• Çeşitli faktörlere bağlı olarak, cıvanın
insan sağlığına etkisi çok şiddetli
olabileceği gibi, çok sinsi ve uzun sürede
ortaya çıkan bir etki şeklinde de olabilir.
• Bazı durumlarda ise hiçbir etkisi
olmayabilir.
• Cıvaya maruz kalan insanın zarar görüp görmeyeceği
birçok faktöre bağlıdır:
-Cıvanın Kimyasal Formu [elementel, inorganik ya da
organik bileşikler ] ,
- Doz
-Maruz kalma süresi,
-Maruz kalma şekli (yeme, soluma, enjeksiyon,
dokunma),
-İnsanın kişisel özellikleri (yaş, sağlık).
ELEMENTEL (METALİK)
CİVA
‘Likid gümüş’ de denilebilir.
**Parlak, kokusuz,
likid, gümüş renginde,
özellikle termometrelerde
kullanılan civa formudur.
~~Oda sıcaklığında buharlaşabilir.
*GİS yoluyla (mide-bağırsak sist.)
*Akciğerler yoluyla
*Deri yoluyla
*Plesanta ve anne sütü yoluyla
bünyeye alınmaktadır.
** Doku bütünlüğü bozulmamış GİS (Gastro İntestinal
Sistem)‘ten elementel civa absorbe edilemez.
Ancak toplumumuzun %33’ünde mide-bağırsak
sistemi bozuklukları olduğu düşünülürse, elementel civa
GİS ‘ten kolaylıkla absorbe olabilir.
Civa, GİS bakterilerince bir organik civa formu olan
metil civaya dönüştürülür.
**Elementel civa GİS ‘te buharlaşabilir ve civa buharı
şeklinde mukoz membranlardan absorbe edilebilir.
(ağız ve bağırsak mukoz membranlarından)
**Havada bulunan elementel civa buharının
%80’ini akciğerler yoluyla solunabilir ve
akciğer mukoz membranlarından
absorbe edilerek sistemik dolaşıma
katılır.
**Ayrıca amalgam dolgularında da civa
elementel (Hg 0 ) şekildedir ve
akciğerlerden absorbe olarak kana
karışır.
• Amalgam dolgunun insan sağlığına etkisi
olmadığı yönünde görüşler olmakla
birlikte, bu dolguların çok ciddi cıva
zehirlenmelerine yol açtığını gösteren
bulgular da vardır.
**Cıva içeren amalgam, dişin çürük olan
bölgesinde dolgu malzemesi olarak
kalmayıp vücuda yavaş yavaş yayılarak
kronik cıva zehirlenmelerine neden
olabilmektedir.
• Amalgam dolgulardan açığa çıkan cıva,
elementel cıva buharıdır ve solunduğunda %80
absorbe olur.
• Çiğnendiği takdirde gastrointestinal sistemden
de kolayca absorbe olur.
• Diğer olası absorbsiyon yolları ise oral mukoza
ve pulpal * dokudur.
* Dişin iç kısmında, bulunan ve diş dokularının
beslenmesini ve korunmasında önemli görevi
olan sinirler.
Amalgam dolgu yaptıran bazı kişilerde ;
• saç dökülmesi,
• baş ağrıları,
• romatizma ve eklem iltihabı,
• iştahsızlık,
• sık gribal enfeksiyon,
• bayılma,
• ağır depresyon
• ve psikolojik problemler saptanmıştır.
Amalgam dolgu yaptıran ve bu
şikayetlerle gelip tedaviye cevap
vermeyen 160 hasta üzerinde yapılan bir
çalışmada, dolgular çıkartılmış ve
hastaların şikayetlerinde bir düzelme olup
olmadığını takip edilmiştir.
Alınan sonuç çarpıcı olmuştur;
Amalgam dolguların çıkartılmasından sonraki
ilk bir yıl içerisinde hastaların büyük çoğunluğu
(%83) durumlarının "çok iyi" ya da "iyi"
olduğunu ifade etmişlerdir.
“ Sonuç göstermektedir ki; amalgam dolgunun
çıkartılması, şikayetlerin düzelmesini ve
devamlı bir iyileşmeyi sağlamıştır. “
**Civa buharı deri yoluyla da vücut tarafından
absorbe edilebilir;
• Civaya korunmasız dokunmak
ciddi zehirlenmelere yol acabilir.
Buna bir örnek olarak elementel civa
zehirlenmesi görülen üç kardeşin klinik
kontrollerinden bahsedeceğiz;
•
•
•
•
•
•
•
•
Semptomları en belirgin olan 12 yaşında kız kardeş ;
titreme,
kilo kaybı,
terleme,
güçsüzlük,
iştahsızlık,
ellerde soyulma ve
son bir ayda yaklaşık on kilo kaybı şikayetleri ile
başvurmuştu.
**Son birkaç gündür kardeşlerinde de benzer şikayetler
başladığı öğrenilmişti.
**Fizik muayenesinde elleri ve ayakları terli
ve pembe renkteydi. Avuç içlerinde ve
ayak tabanlarında aşırı terlemesi ve
özellikle ellerinde soyulmaları mevcuttu.
Paslı dili ve
gövdede döküntüsü vardı.
Araştırmalar sonucu
hastanın yaklaşık bir buçuk ay
önce okul laboratuarından eve civa
getirdiğini ve uzun süre kardeşleri
ile birlikte ellerine alarak oynadıkları öğrenilmiş.
24 saatlik idrar testlerindeki civa düzeyinin normalden
yüksek çıkması nedeniyle kardeşlere
DMSA ( dimerkaptosüksinik asit) tedavisi
başlanmış.
** Emilen civanın tamamına yakını idrarla atıldığı için 24
saatlik idrardaki civa miktarı tanı için tercih
edilmektedir.
• Kardeşlerin üç ay sonraki kontrollerinde
idrarda civa düzeyleri normal sınırlara
gelirken nörolojik bulguları azalmıştır.
• Civa vücut kompartmanlarına çok hızlı
dağıldığı için kandaki yarı ömrü kısadır.
• Vücuttaki yarı ömrü ise ortalama iki
aydır. Bu sebeple nörolojik bulguların
azalması daha uzun zamana yayılan bir
süreçtir.
** Bunların yanı sıra civa plesantadan da
kolaylıkla geçebilir ve fetusun gelişmekte
olan beyin dokusu üzerine nörotoksik etki
oluşturabilir.
• Anne sütüne direkt geçebilir. Bu sütle
beslenen yeni doğanlar da doğar doğmaz
civaya maruz kalırlar.
• Çarpıcı bir örnek ise;
Türkiye'de bir bilim insanının çalışmaları
sırasında ortaya çıkmış.
**Suudi Arabistanlı bir işadamının 4.5 yaşındaki
otistik çocuğun tedavisinde,
çocuğun annesinin diş hekimi olmasından
dolayı cıva zehirlenmesinden şüphelenilerek,
çocuğun vücudunda ağır metal aranmış ve çok
yüksek oranda cıvaya rastlanmış.
• Çünkü çocuğun diş hekimi olan annesinin
vücudunda biriken civa, gebelik
döneminde ve sonrasında da sürekli
olarak çocuğa aktarılmıştır.
• Doktor, bunun üzerine psikiyatrik
tedavinin yanı sıra metal detoksifikasyonu
olarak bilinen vücuttan ağır metallerin,
atılmasını sağlayacak metabolik tedavi
uygulamayı uygun görmüştür.
• Daha önce hiç konuşamayan çocuğun kısa
sürede su isteyebildiğini ve acıktığını
söyleyebildiğini kaydedilmiştir.
Elementel Civa Daha Çok
Nerelerde Etkilidir?
• Elementel civa özellikle ;
~~beyin
~~böbrekler,
~~karaciğer,
~~immun (bağışıklık) sistem hücreleri
üzerine toksik etki göstermektedir.
• Elementel civanın toksik etkisi daha çok
MSS (Merkezi Sinir Sistemi) ‘ nedir.
• Bunun nedeni elementel civanın lipitde
çözünebilmesi sayesinde kan-beyin
bariyerini aşarak beyine ulaşması ve
burada okside olarak (yükseltgenerek)
2+ değerlikli civa iyonlarına dönüşmesi
ile açıklanır.
• Elementel civa çok hızlı olarak absorbe
olur.
• Genelde böbreklere etki gösterir ve orda
toplanır.
Organik Civa;
• Civanın karbon atomu veya karbon içeren
bileşiklerle kombine şeklidir. Civanın en
toksik formudur.
~~Organik civanın en sık karşılaşılan
formları; metil civa ve etil civadır.
Metil Civa Nasıl Oluşur?
• Bazı mikroorganizmalar elementel cıvayı daha
toksik ve organik bir bileşik olan metil cıvaya
dönüştürür.
• Metil cıvanın en önemli kaynaklarından biri de
inorganik cıvanın mikrobiyal
biyotransformasyonudur.
** Bu bileşik, çevrede en çok karşılaşılan organik
cıva bileşiğidir ve yağda çözünen özellikte
olduğu için besin zincirindeki organizmalarda
birikir.
• Küçük organizmalar da beslenirken metil
civa bileşiğini bünyelerine alırlar.
** Metil cıva, bu organizmalarla beslenen ve
besin zincirinin daha üst kademelerinde
yer alan organizmaların bünyelerinde
daha da fazla birikir;
Bu olaya biyokümülasyon denilmektedir.
**Mesela besin zincirinin daha üst
kademesinde bulunan büyük balıklarda
(köpek balığı, uskumru, tuna balığı ve
kılıç balığı vb..) daha altta yer alan diğer
balıklara göre çok daha fazla oranda metil
cıva birikir.
• İnsanların birinci derecede cıvaya maruz
kaldıkları besin maddesi, metil cıva içeren
balık etidir.
**Cıva birincil olarak balıkta ve diğer deniz
ürünlerinde metil cıva iyonu (CH3Hg+)
şeklinde bulunur.
• FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi);
balıklardaki
maksimum civa
düzeyini 1 ppm
olarak sınırlandırmıştır.
• Organik civa içeren çöpler, 1950 yılında
Minamata Körfezine (Japonya)
boşaltılmış.
**Bu bileşikler ile kontamine olmuş
balıklardan yiyen 2.000 kişi zehirlenmiş ve
46 kişi de civa zehirlenmesinden
ölmüştür.
**Organik civa ile kontamine olmuş balıklardan
yiyen hamile kadınlardan doğan çoçukların
%7’sinde nörolojik problemler ortaya çıkmış.
(inkoordine hareketler,anormal refleksler,
konuşma problemleri..)
**Yetişkinlerde de bazı nörolojik problemler ortaya
çıkmış.
(görme bozuklukları, halsizlik, bulantı, işitme
kaybı, depresyon, iştah kaybı, hafıza
problemleri)
• Organik cıva bileşikleri de vücuda
alındıktan sonra civanın elementel formu
gibi Hg2+ ye oksitlenir.
~~Bu iyonlar vücutta cıva bileşiklerini
meydana getirirler.
**Absorbe edilen cıva, oksidasyon işlemleri
sonrasında idrarla dışarı atılır.
**Ancak önemli ölçüde
bir azalma sağlanabilmesi
için aylar, hatta yıllar
gerekebilir.
Organik civa formları yağda erir.
**GİS kanaldan en hızlı absorbe olan civa
formudur.
**Metalik civaya benzer şekilde kan-beyin
bariyerini ve plasentayı kolaylıkla geçer.
Metalik civada olduğu gibi organik civa buharı
da deriden ve akciğerlerden absorbe edilebilir.
Sadece metil civa deriden absorbe edilemez.
Metil civa GİS kanaldan absorbe
edildikten sonra hızla kana geçer ve
beyinde merkurik civaya (inorganik
form) çevrilir.
**Bu çevrilme oldukça yavaştır.
İnorganik (Merkürik) Civa
Civanın karbon içermeyen maddelerle kombine şeklidir.
~~ İnorganik civa; beyaz toz şeklinde veya kristaller
halinde bulunabilir.
**Civa tuzları bir çeşit inorganik civadır.(merkuriknitrat
gibi )
En sık kullanılan inorganik civa, civa kloriddir (HgCl2) .
HgCl2 ve Hg2Cl2 gibi civa tuzları sanayide
kullanılmaktadır. HgCl2 daha toksiktir.
İnorganik civa;
• İlaçlarda,
• Sanayide bazı maddelerin
işlenmesinde kullanılmaktadır.
İntakt GİS ‘ten absorbe edilemez,
KBB’ni geçemez.
Ancak 18-24 aylık
bebeklerde KBB tam olarak oluşmadığı
için bu dönemde
inorganik civa ;
Somatik Sinir Sistemine
kolaylıkla geçebilir.
İnorganik Civanın Vücut Üzerine
Etkileri Nelerdir?
• Organik ve metalik civa formları beyinde
inorganik civaya çevrilerek depo edilir.
• Beyinde depo edilmiş inorganik civanın yarı
ömrü yaklaşık 20 yıldır.
• Çeşitli dönemlerde depo edildiği yerlerden kana
salınabilir.
• Civa tuzları (inorganik civa) özellikle
gastrointestinal sistemi etkiler ve ciddi
renal hasara yol açabilirler.
• Civa tuzları kan beyin bariyerini kolayca
geçememelerine rağmen, sürekli veya ağır
etkilenim olmaksızın nörolojik hasara yol
açabilirler.
• Akut ölümcül oral civa klorür dozu yaklaşık 1
gr'dir.
• % 0.2-0.8 oranında
civa klorur içeren
periton yıkama
solüsyonlarının
kullanımının ciddi zehirlenme
tablosu ve ölüme neden olduğu tespit edilmiştir.
ÇEŞİTLİ CİVA FORMLARININ ORGANİZMA
ÜZERİNE ZARARLI ETKİLERİ
• Civa özellikle ;
•
•
•
•
•
•
karaciğer,
böbrek,
immun (Bağışıklık) Sistem hücreleri,
SSS (Somatik Sinir Sistemi)
Periferik sinir sistemi ve
Beyin
üzerine toksik etkilidir.
*** Civa organizmada 3 şekilde zararlı etki
oluşturur;
1. Civa; enzimlerin sülfidril gruplarına
bağlanabilir.
2. Proteinlerin tersiyer yapıları değiştiğinde; yeni
oluşan proteinler organizma için immunojen
hale gelir ve B lenfosit proliferasyonuna neden
olur.
3. Organik civa formları lipofilik organlarda
birikir.
Örneğin; beyin ve miyelin kılıflarda biriken civa
nörotoksik etkilere neden olur.
Civa organizmaya çeşitli yollarla alındığı
takdirde;
1.
Nöronlarda protein sentezini inhibe eder.
2.
Mitokondri fonksiyonlarını bozar.
3.
İyon kanallarını etkiler.
4.
Nörotransmitter salınmasını inhibe eder.
5.
Nöronları hücre membranlarındaki yapısal
proteinleri tahrip eder.
•Bu tahribatları ve olumsuz etkileri
şu kimyasal etkileşimlere girerek
meydana getirir;
--Oksidatif stres ile protein ve DNA’yı
zedeleyen serbest radikal oluşumu,
--Hücre bölünmesi sırasındaki mikrotübül
oluşumunun bozulması,
--Hücre hareketlerinin ve kromozom
hareketlerinin kontrolünün bozulması,
-- Kan-beyin engelinin geçirgenliğinin
artması,
--DNA replikasyonu ve protein sentezinin
bozulması,
--Nöronal kalsiyum metabolizmasında
bulunan proteinler ile interferans.
Yani özetle Civa ;
• KBB’ni (Kulak Burun Boğaz Sistemini),
• Transport mekanizmalarını ve
• Nöronların tübül protein yapılarını
tahrip eder.
• Nörotoksik etkilidir.
• SSS’de Ca+2 bağımlı nörotransmitterlerin
salınmasını inhibe eder.
• Civa intoksikasyonundan kısa bir süre sonra
kanda , idrarda ve saçta civa düzeyi
yükselir.
Ancak civa, intoksikasyondan sonra çok
kısa bir süre kanda kalabilmektedir.
• Civa intoksikasyonundan birkaç hafta sonra
kanda, idrarda ve saçta civa tespit
edilemeyebilir.
• Vücuttan hızlıca giderilmezse;
• hızlıca karaciğer,
• böbrek,
• GİS ve
• beyindeki
Sülfidril içeren enzim ve
proteinlere bağlanmaktadır.
SSS (Somatik Sinir Sistemi) gelişimini
etkileyen dozlardan çok daha az
miktarlar, nörotransmitterler ile ilgili
biyokimyasal anormallikler doğurmaya
yeterlidir.
Gelişim ile ilgili bozukluklar
genellikle 5mg/kg ‘ın üstündeki dozlarda
izlenir.
Civa Somatik Sinir Sisteminde özellikle;
• Görsel korteks,
• Cerebellum (beyincik),
• Omurilik Soğanı
üzerine toksik etkilidir.
Civa Kaynaklı Somatik Sinir
Sistemi Bozuklukları
•
Otizm
• İrritabilite,
• Anksiyete,
• Uyku bozukluğu,
• Emosyonel İnstabilite,
• Mental depresyon,
• Ellerde, ayaklarda, dudaklarda
uyuşma ve kızarıklık,
• İnkoordinasyon,
• Kas güçsüzlüğü,
• Paralizi,
• Manik-depresyon,
• Ataksi ve Tremor,
• Kararsızlık,
• Hafıza kaybı,
• Oto kontrolde azalma
CİVA ZEHİRLENMESİ VE
ANALİZ YÖNTEMLERİ
• Endüstride yaygın olarak kullanılan civa ile
zehirlenmeler, tedavi sırasında ya da kazalar
sonucu gelişebilir.
***Amerikan İlaç Ve Gıda Örgütü (FDA) ve
Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) tarafından
günlük maksimum Hg alımı 0.03mg/gün olarak
belirlenmiştir.
Civa için öldürücü doz 1gr’dır.
• Normal bireylerde kan civa düzeyi 5 mg/L’nin altındadır.
• Diş hekimlerinde olduğu gibi meslek icabı sürekli olarak orta
derecede civaya maruz kalan kişilerde kan civa düzeyi
15 mg/L ‘ye kadar yükselebilir.
• İnorganik civa intoksikasyonunda kan civa düzeyi 200
mg/L’nin üzerindedir.
• Organik civa intoksikasyonunda ise kan civa düzeyi 50
mg/L’nin üzerindedir.
• Saçta ölçülen civa düzeyi 50 ppm aştığında insanda sinir
hasarları başlayabilir.
CİVA ZEHİRLENMESİNDE
OLUŞABİLECEK BELİRTİLER:
• Solunum yolu ile
alınmışsa ,
• Sindirim yolu ile alınmışsa ;
Ağızda metalik tat ,
Mide ve karın ağrısı ,
İrritasyon(tahriş),
Kusma ve kanlı ishal vardır.
Ağızda yaralar görülebilir.
**GİS bütünlüğü bozulur.
Baş ağrısı , ataksi, konvülsiyon gelişir.
Daha önce belirttiğimiz gibi civa
zehirlenmelerinde;
-Doz ve maruz kalma süresi en önemli
etkendir.
Öyle ki aynı dozlarda alınmasına rağmen
akut ve kronik zehirlenmelerde
oluşan belirtiler
farklılık göstermektedir;
• AKUT ZEHİRLENMEDE:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ağız iltihabı,
Metalik tat,
Pis ağız kokusu,
Kolayca kanayan diş etleri,
Dişlerin sallanması,
Hipersalivasyon,
Uykusuzluk,
Solukluk, bitkinlik,
Sempatik aktivitede artma,
Kas ağrısı,
Albüminüri ,
İshal ve
Deride döküntüler BAŞLICA BELİRTİLERİDİR.
• KRONİK ZEHİRLENMEDE:
• İlerleyici sinir bozuklukları ,
• Halsizlik ,
• Ellerde,kollarda,başta,dilde tremorlar,
• Konuşmada tutukluk ,
• Kekemelik
görülebilir.
• Zehirlenmeden uzun yıllar sonra SSS
bulguları ortaya çıkabilir.
Bunun nedeni dokulara bağlı formda
bulunan depo formundaki civanın yavaş
yavaş kana salınmasıdır.
SSS’de depo edilen civa, kana en son
salınmaktadır.
İnsan vücudunda bulunan civa
düzeyleri;
=> Kan,
=> İdrar
=> Saç
örneklerinde ölçülebilir.
Geçmiş yıllarda civa ölçümü için çok çeşitli
metodlar kullanılmıştır.
• Atomik absorbsiyon spektofotometrisi,
• Emisyon spektrometrisi,
• Kütle spektrometrisi,
• Potansiyometri,
• Voltametri,
• Gaz veya sıvı kromotografi v.b.
• Ancak günümüzde çok daha gelişmiş bazı
yöntemler ön plandadır;
~~Soğuk Buhar Absorbsiyon
Spektrofotometrisi
~~Spektroflorometrik Analiz
~~ICP-MS (İndüktif Olarak Eşleşmiş Plazma-Kütle
Spektrometresi)
• SOĞUK BUHAR ATOMİK
ABSORBSİYON SPEKTROSKOPİSİ
• Ölçüm için kan plazmasından veya 24 saatlik
idrardan yararlanılabilir.
• Bu metod ile civa ölçümü yapılırken ;
** Spesmen (Örnek) güçlü bir oksidan ajanla
muamele edilir.
** Bunun için kristalize potasyum sülfat
kullanılabilir. Bu işlem sonunda tüm civa formları
Hg+2 formuna döner.
**Daha sonra güçlü redüktan (indirgen) bir reaktifle
spesmen muamele edilerek Hg+2 formundaki tüm
civa molekülleri Hg0 ‘ye dönüştürülür.
**Redüktan ajan olarak %20’lik hidroklorik asit
solüsyonu ile hazırlanmış %25’lik klorid
kullanılabilir.
--İnorganik civa ölçülürken oksidan ajanla muamele
etmeye gerek yoktur.
* Son olarak spesmen argon gazından geçirilir ve
254 nm’de ölçüm yapılır.
SPEKTROFLOROMETRİK ÖLÇÜM
• Hg+2 nin müreksid ile kompleks oluşturması
sebebiyle müreksidin floresans şiddetinde
azalma meydana gelir.
• Bu azalmadaki miktardan yararlanarak;
~sentetik karışımlarda,
~farmasötik preparatlarda ve
~kirli su örneklerinde
civa ölçümü yapılabilir.
• Müreksid dışında ; merkaptopurin* veya
rhomdamine –B de kompleks oluşturmak
için kullanılabilir.
Ancak bu metodların
duyarlılığı müreksidden
daha düşüktür.
**Merkaptopürin; belirli kanser türleri ve
lösemi (kan kanseri) tedavisinde
kullanılan bir ilaçtır.
ICP-MS
(İNDÜKTİF OLARAK EŞLEŞTİRİLMİŞ PLAZMA-KÜTLE
SPEKTROMETRİSİ)
• İndüktif eşleşmiş plazma-kütle
spektrometrisi;
**Örneklerin yüksek
sıcaklıktaki bir plazmaya,
genellikle argon gönderilerek
moleküler bağların kırıldığı
ve atomların iyonlaştırıldığı
bir analitik tekniktir.
İyonlar örnekleme ve ikinci aşama süzme
(skimmer) konileri ara yüzeyinden
geçerek vakuma alınır.
~~Burada birleştirilmiş mercek
sistemi,iyonları kütle spektrometresine
odaklar.
Kütle Spektrometresine odaklanan iyonlar,
kütlelerine ayrılıp taramalı elektron çoğaltıcısı ile
analizlenir.
**Örnek, genel olarak bir solüsyon halinde ve
sisleştirici aracılığıyla cihaza gönderilir.
ICP-MS çok hızlı bir şekilde farklı kütleleri
ölçebildiği için, çoklu element ölçüm cihazı olarak
düşünülebilir.
• Başta metalik elementler olmak üzere
periyodik tablodaki elementlerin büyük
çoğunluğunun nicel ve yarı-nitel
tayinlerinde de yaygın olarak
kullanılmaktadır.
• ICP-MS’in çalışma aralığı diğer
yöntemlere oranla oldukça geniştir.
Birçok element için pg-mg/L arasında
kalibrasyon grafikleri çizilebilmektedir ve
bu farklı derişime sahip birçok elementin
aynı anda analizine olanak sağlamaktadır.
• Kan,idrar ve saç civa düzeyleri vücuttaki
civa düzeyi hakkında kesin bilgi vermez.
• Karaciğer, böbrek ve GİS ‘de varolan
civanın miktarını direkt ve net bir şekilde
göstermek için tek yol organ biyopsisidir.
• Ancak bu yol pek tercih edilmemektedir.
CİVA İNTOKSİKASYONUNUN
TEDAVİSİ
• Civa ile temas kesilmelidir.
• Dental amalgamlar çıkarılmalı, kontamine
yiyecekler, deniz ürünleri yenmemelidir.
• Dokulara gevşek bağlanan civa vücuttan
uzaklaştırılmalıdır. Daha sonra dokulara
sıkı bağlanan civa uzaklaştırılmalıdır.
• Civanın zararlı etkilerini engellemek için
uygun nütrisyonel (beslenme ile ilgili)
destek sağlanmalıdır.
Örneğin: antioksidan tedavi verilebilir.
• Uygun laboratuvar testleri ile tedaviye
yanıt değerlendirilmelidir. Bu testlerde bir
bozulma olduğunda şelasyon tedavisine
ara verilmelidir.
Sonuçlar normale
döndüğünde tedaviye
devam edilebilir.
• Civa intoksikasyonunda kullanılan şelatörlerin;
Dokularda depo edilen veya kandaki serbest iyonik Hg+2’yi
bağlayabilmeleri için karşılıklı iki sülfidril grubu içermeleri
gerekir.
Bu amaçla kullanılan şelatörler:
• DMPS (2,3 dimerkaptopropan sülfat) =>
• DMSA (mezo,2,3 dimerkaptosüksinik asit)
• MSM (metilsulfonilmetan) =>
• Lipoik asit
• BAL-dimerkaprol (tavsiyeedilmemektedir. )
• NAC (N-asetil sistein) =>
• Hyaluronik asit
• Vitamin C =>
Bir Tartışma Konusu;
• Otistik çocukların ilk kesilen bebeklik saçlarında
azalmış civa düzeyleri tespit edildi.
• USA ‘de yapılan bu çalışmaya, otizm tanısı konulmuş 94
otistik coçuk katıldı.
• Otistik çocukların saç civa düzeylerinin aritmetik
ortalaması 0.47 ppm,
Kontrol grubundaki coçukların saç civa düzeylerinin
aritmetik ortalaması 3.63 ppm
olarak tesbit edildi.
• Otistik çocukların anneleri, dental
amalgam uygulamalarından dolayı
kontrol grubundaki çocukların
annelerinden daha fazla civaya
maruz kalmışlardı.
“Erken dönemlerde civaya maruz
kalma otizm riskini
arttırabilmektedir.”
KULLANILAN KAYNAKLAR
•
http://www.doktorumonline.net/mid/articles/id/285/
•
http://www.cshd.org.tr/csh/pdf/pdf_CSH_176.pdf
•
http://uguner.trakya.edu.tr/Metal.htm
•
http://www.dentalturk.com/dental_makaleler.asp?makaleid=106
•
http://www.populerbilim.com.tr/arsiv/0602/b01.htm
•
http://www.cevresagligi.org/cevre-sagligi/kutuphane/ii.-ulusal-cevre-hekimligikongresi/minamata-hastal.html
•
http://findarticles.com/p/articles/mi_7420/is_2008_Sept/ai_n32062748/
•
http://www.millipediatri.org.tr/bildiriler/PP-409.htm