SBilgi_Notlar

Download Report

Transcript SBilgi_Notlar

Haritacılık Tarihi Dersi
Yrd.Doç.Dr. Serdar BİLGİ
• Harita bir ülkenin kartvizitidir. Haritanın bir
estetik, bir güzellik sembolünün ve araziyi doğru
olarak temsil etmesinin yanında bir haritanın bir
çok proje çalışmalarında altlık olarak kullanılması,
bir çok işlemlerde ilk başvurulacak kaynak olması
ve haritasız hiç bir teknik projenin yapılamaması
ve yürütülememesi haritanın ne denli önemli bir
araç olduğunu göstermektedir.
HARITA…
• Harita yeryüzünde ya da diğer gök cisimlerinde
yer alan, doğal ya da yapay topografik objelerin
(orman, nehir, otoyol, bina, ağaç...vb) veya
mekansal ilişkisi bulunan konuların (hava kirliliği,
gelir dağılımı, yağış oranı...vb) belirli bir ölçek
dahilinde, bir takım kartografik kurallar
uygulanılarak 2 veya 3 boyutlu bir yüzey (kağıt,
cam, bilgisayar ekranı, kabartma yüzey...vb)
üzerine aktarılmasıdır.
• Halk arasında Harita Mühendisi, Ölçme Mühendisi
veya Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisi olarak da
bilinen meslek mensupları bu görevini yaparken
Matematik, Fizik, Astronomi, Kartografya, Jeodezi,
Fotogrametri, Uydu Teknolojileri, Konum
Belirleme Teknolojileri, Coğrafi Bilgi Sistemi
Teknolojileri gibi çeşitli bilim dalları ve
teknolojiler ile karşılıklı ilişki içindedir.
Harita ve harita benzeri gösterimlerle iletilecek bilgileri
toplama, bu bilgileri işleme (gösterime hazır etme), grafik
işaretlerle haritada gösterme, harita basımı-kullanımı
teknik bilimi ve sanatına “Kartografya”, bu bilim ile
uğraşan kişilere de “Kartograf” denilmektedir.
Haritacılık, Dünya'nın en eski bilimlerinden biridir. İlk
çağda yaşayan ve öncelikli amacı yaşamak için
beslenmek olan insanlar avlanma ve beslenme
bölgelerini, kendilerince ortak bir işaret dili ile
kayalara oyarak günümüz modern kartografyasına dair
harita işaretlerinin temellerini atmışlardır. İnsanların
bu yol ile iletişimi sözlü iletişimden çok daha eskilere
dayanmaktadır. Bugün bilinen en eski harita benzeri
kalıntının tarihinin M.Ö. 6200 olarak belirlenmesi,
buna karşın yazının tarihinin M.Ö. 3000 olarak kabul
edilmesi bu tezi destekleyici karakterdedir.
• Keşifler döneminde kullanılmak üzere haritaya (özellikle kıyı
haritaları) olan talepte inanılmaz bir patlama yaşanmıştır.
• Hemen arkasından matbaanın bulunması bu talebi destekleyici
karakterde olmuştur.
• Çevreye ilişkin bilgiler zenginleştikçe haritadan beklenen, fakat
uzun bir dönem karşılanamayan özellikler de değişiklik
göstermeye başlamıştır. Geometrik doğruluk, eksiksizlik gibi.
• Bu nedenle, süslü çerçeveler ve bilgi eksikliği nedeniyle çizim
altlığının boş kalan alanlarına yerleştirilmiş mitolojik ya da
söylentiler temel alınarak düşünsel olarak yaratılan bir dizi
hayvan resmi, anılan dönemden günümüze kadar saklanabilen
eski haritalar için karakteristik ortak özelliktir.
"BUGÜNÜN MODERN HARITALARI VARKEN ESKI HARITALARIN NE GIBI
IŞLEVLERI OLABILIR ?"
•
•
•
•
•
•
•
Eski haritalardaki bilgiler geçerliliklerinin'' yitirmişlerdir.
Bu haritalarda örneğin birçok dağ dizisi yanlış konumda gösterilmişler ya da
zamanın birçok önemli yaşam merkezleri hiç haritada yer almamaktadır.
Örneğin bir haritada Kızılırmak Yeşilırmak'tan daha kısa, birinde Anadolu'nun
Karadeniz Kıyıları ve birçoğunda Hazar Denizi tamamen yanlış, bir dünya
haritasında Amerika Anakarası hiç bulunmayabilmektedir.
Eski haritaların benzer türden eksiklikleri çok fazladır.
Bütün bunlara rağmen özellikle 18. Yüzyıldan başlayarak eski haritalara ilgi
daha da artmıştır. Bugün de bu ilgi artarak devam etmektedir.
Dünyanın sektörde faaliyet gösteren sayılı kurumlarının düzenledikleri
müzayedelerde, sürekli eski haritalara da rastlanmaktadır. Eski harita peşinde
koşan yelpaze, değişik insan gruplarından ülkelerin köklü saygın müze ve
kütüphanelerine kadar uzanmaktadır.
Buralarda 15. Yüzyıldan itibaren değişik zamanlarda kataloglaştırılmış eski
harita koleksiyonları korunmaktadır.
Bu kültürel hazineler maalesef Özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında
yangın ve talan nedeniyle yok olmuşlardır.
Eksilmeyen talebin bir nedenini de, toplumların anılan yıllardan itibaren ağırlık kazanan ulusal kimlik arayışlarında diğer kültürel
varlıklar yanısıra, eski haritalardaki bilgilerin onlara destek olacağı anlayışında aramak gerekir.
SAKLANMA GÜÇLÜKLERI NEDENIYLE ÖZELLIKLE DUVAR HARITALARI
DAHA ÇOK TAHRIP OLMUŞLARDIR.
•
Türkiye'de Topkapı Müzesi Kütüphanesinde ve başka kurumlarımızda korunan
duvar haritalarında da bu izleri görmek mümkündür. Buna karşın atlas
biçiminde bir araya getirilmiş ve bir kapakla korumaya alınmış haritalar ise
daha iyi biçimde günümüze aktarılmışlardır ve bugün bunlara insanlık
hayranlıkla bakmakta, kötü reprodüksiyonları göz ardı edersek faksimile
baskıları duvarlarımızı zenginleştirmekte ve uzmanların araştırma konusunu
oluşturmaktadırlar. ALİ MACAR REİS Atlası, PİRİ REİS Kitab-ı Bahriyesi,
İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan anonim Atlas anılan güzel tarihi
haritalara bizden birkaç örnektir.
If the scale or colour scheme is altered, it tends to be referred to as a reproduction
rather than a facsimile. (www.kartenportal.ch-İsviçre)
ESKI HARITALARA OLAN ILGININ TEMEL NEDENLERI;
• Tarihi süreç içinde haritanın kartografik tasarımında İzlenen özellikler
teknolojinin gelişimine ışık tutan önemli göstergelerdir.
• Eski haritalardan kıyı biçimlerinin, akarsu deltalarının evrimi, kentlerin
gelişimi hakkında ipuçları alınırken, bir dizi tarihi olayın
aydınlatılmasında da yararlanılabilmektedir.
• Diğer taraftan eski haritalar, geçmiş nesillerin düşünsel çalışmasının el
ürünü sonuçlarıdır ve yalnızca bu nedenle bile saygı görmeye değer
eserlerdir.
• Tüm bunların dışında eski haritalar, güzel sanatlardan öğeler de
içermektedir.
2. İLK HARITALAR
2.1. BABIL VE MISIR HARITACILIĞI
Avrupa henüz Taş Devrini yaşarken Babil ve
Mısırlıların kültür yaşamlarının en ileri
dönemlerini yaşadıkları görülmektedir. Ne
talihsizliktir ki korunma güçlüğü ve genellikle
arazide kullanılmaları nedeniyle harita
denilebilecek yapıtlardan pek azı günümüze
ulaşabilmiştir.
Mısır ve Babilliler, topografik ölçmelere
dayanarak inşa edilmiş oldukça geniş alanlar
kaplayan ileri bir sulama sistemine sahip
bulunuyorlardı. Sulama sisteminin kurulması
ve bir defa tesis edilmiş sınırların harita olarak
belgelendirilmesi eskiden beri bilinmektedir.
Üretilen harita denilebilecek yapıtlar, korunma güçlükleri ve genellikle arazide kullanılmaları dolayısı
ile günümüze nadiren ulaşabilmiştir. Bu araçların insanlık tarafından ilk kullanılmaya başlanması
M.Ö. 6200 yıllarına kadar uzanmaktadır.
Babillerden kalma harita olarak bilinen eser M.Ö. 3800
North, East and West are indicated by
inscribed circles, implying that maps were
aligned in the cardinal directions then as they
are now. This tablet also illustrates the
sexagesimal
system
of
mathematical
cartography developed by the Babylonians
and represents the earliest known example of
a topographic map.
yıllarına aittir [2]. Kil bir levha üzerine çizilmiş olan
harita Kerkük’ün güneydoğusunda bugün “Yorgan
Tepe” olarak bilinen yöredeki Babil Şehri “Nuzi”’deki
kazılarda ortaya çıkarılmıştır [6].
Haritanın bu bölgede Fırat ve kolları, kuzeyde Harran,
doğuda İran, batıda Lübnan'a kadar uzanan kuzey
Mezopotamya
bölgesini
içerdiği
konusunda
birleşilmektedir. Haritada Fırat Irmağı çok açık biçimde
tanınabilmektedir.
Yerleşik
merkezler
dairelerle
gösterilmiştir. İsimler, Akad ve Sümerlerin kullandıkları
çivi yazısı ile haritada ifade edilmiştir. Kazı Harvard
Üniversitesi arkeologları tarafından gerçekleştirilmiş ve
tablet burada ele geçirilen 200 den fazla tabletle beraber
halen
Harvard
sergilenmektedir.
Semitik
Eserler
Müzesinde
Bu kil levha üzerindeki harita dışında, Nuzi,
Babil ve Nippur kenti yakınlarındaki kazılarda
Asur şehirlerinin planlarının gösterildiği çok
sayıda başka kil levhalar da bulunmuştur.
Bunlardan Nippur şehri planı çok ilginçtir.
Nippur şehri planının M.Ö. 1500 yıllarında
hazırlandığı tahmin edilmektedir. Söz konusu
şehir planında Fırat, Fırat sularını tarım
alanlarına taşıyan kanallar, şehir surları, sur
kapıları, tapınak gibi karakteristik önemli
yapılar gösterilmiştir. Bu eser de Amerika
Birleşik Devletleri Pensilvanya Eyaleti
müzesindedir.
BABİL DÜNYA HARİTASI

Babilliler haritacılık konusunda daha
da ileri giderek bir de Dünya haritası
çizmişlerdir.

Bu haritada Babil, Dünyanın ortasında
yer almaktadır.

Haritanın kuzeyi ve bugün haritalarda
alıştığımız yönlerin 180 derece ters
doğrultudadır.

Buradaki dağlardan çıkan bir
akarsu(Fırat) Babil şehrinden
geçmekte ve haritanın sağ üst
tarafında kama biçiminde gösterilmiş
olan Basra körfezine dökülmektedir.

Babil'e komşu diğer kentler ise
dairelerle ifade edilmişlerdir.

Babillilerin bu dünya düşüncesine
göre tüm şehirlerin etrafını
çerçeveleyen bir büyük dünya denizi
vardır.

Dünya bu deniz çevresine eşit
aralıklarla dağılmış yedi ülkeden
oluşmaktadır ve her bir ülke aynı
büyüklükte birer üçgen ile temsil
edilmişlerdir.

İlgili ülkenin özelliklerini yansıtmak
üzere üçgenlerin içi ayrıca
resimlendirilmiştir.

Yaklaşık 11 cm eni ve boyu olan kil
levhanın M.Ö.700-500 yıllarından
kalma olduğu sanılmaktadır.
Objects on the Babylonian map of the world
1."Mountain" (Akkadian: šá-du-ú)
2. "City" (Akkadian: uru)
3. Urartu / Armenia (Akkadian: ú-ra-áš-tu)
4. Assyria (Akkadian: kuraš+šurki)
5. Der (Akkadian: dēr)
6. ?
7. Swamp (Akkadian: ap-pa-ru)
8. Elam (Akkadian: šuša)
9. Canal (Akkadian: bit-qu)
10. Bit Yakin (Akkadian: bῑt-ia-᾿-ki-nu)
11. "City" (Akkadian: uru)
12. Habban (Akkadian: ha-ab-ban)
13. Babylon (Akkadian: tin.tirki), divided by Euphrates
14 — 17. Ocean (salt water, Akkadian: mar-ra-tum)
18 — 22. Mythological objects
• Babilliler 12 tabanına göre düzenlenmiş bir sayılar
sistemi de geliştirmişlerdi.
• Daire çevresinin 360 eşit parçaya bölünerek bir
parçaya gören merkez açıya karşılık gelen derece
biriminin de geçmişi Babillilere dayanır.
• Bilindiği gibi bu sistem halen kullanılan zaman ve
coğrafi koordinatlar tanımının temelini oluşturur.
MISIR HARITACILIĞI
•
•
•
•
•
•
•
Antik çağda Mısır medeniyeti çok ilerlemiş ve özellikle Ortadoğu ve güneydoğu
Avrupa'da zamanının kültürünü çok etkilemiş olduğu halde onlardan
günümüze kayda değer bir kartografik ürün kalmamıştır. HEREDOT gibi
tarihçilerin kitaplarında söz edilen haritalardan da eser yoktur.
Buna karşın kadastro haritalarının ilk kez Mısır'da çizilmiş olduğu kanısında
birleşilmektedir. Bu gelişimin nedeni, Nil nehrinin her yıl sebep olduğu sel
taşkınlarından sonra kaybolan tarla sınırlarının yeniden belirlenme
zorunluluğu olarak görülmektedir.
Mısır'da bu amaçla kullanılan ve çelik şerit metrelerin ataları olarak
değerlendirilebilecek iplerin uzunluğu 100 Ellem (yaklaşık 52 m) idi.
Bu ölçmeleri yapan kişilere bilgisinden dolayı çok saygı duyulurdu.
Bu ipler 12 eşit parçaya ayrılacak biçimde 11 düğüm içerirlerdi. Böylece 3:4:5
yöntemi ile dik çıkmak da mümkün olabiliyordu.
Bu koşullar altında geometriyi İlk uygulayanların da Mısırlılar olduğu
söylenebilir.
Tüm bunlara rağmen Mısırlılardan o dönemlere ait coğrafi nitelikli hiçbir
haritanın bulunamamış olması gerçekten şaşırtıcıdır.
Kadastro haritaları dışında Antik Çağ
Mısır'ından ele geçirilebilen kayda
değer tek kartografik eser, Nubiyan
altın madeni haritasıdır.
Haritanın tarihi M.Ö. 1300 yılları
olarak verilmektedir. Papirüs kağıt
üzerine çizilmiş harita İtalya'da
Torino Şehir Müzesindedir (Şekil
Bagrow pp 333, Ersoy pp 13-14).
(Image: Egyptian map showing roads to Nubian gold mines,dated to
1400-1200 BCE. Provided by the Egyptian Museum in Turin, Italy).
(Halsell, Michelle)
Island map (left) and coast map (right)

Biçimsel
olarak
bugünün
anlayışındaki
haritaların benzerleri olan yukarıda sözü edilen
kartografik yapıtlardan başka daha ilkel
görünümlü başka buluntular da vardır.

Bunlara örnek olarak, Grönland Eskimolarının
kıyı yapılarını gösteren ahşap oymaları,

Tropik bölge insanlarının (Marshall Adaları)
palmiye ağacı yaprağının orta damarları ile
biçimlendirdikleri ve adaları istiridye kabukları
ile buraya yerleştirdikleri denizcilik haritaları,

Güney Amerika'da İnkaların ve Orta Amerika'da
Asteklerin harita benzeri ürünleri sayılabilir.

Astekler tarafından haritalar, topografık bilgileri
göstermek yerine, tarihi olayları belgelemek
üzere çizilmişlerdir.
2.2. ÇINLILERDE HARITACILIK
Çinliler diğer bilim dallarında olduğu gibi haritacılık alanında da diğer
toplumlardan bağımsız bir gelişme göstermişlerdir. Bazı Çin müzelerinde
yeteri kadar incelenmemiş çok sayıda haritanın bulunduğu bilinmektedir.
• Çinliler M.Ö. 1160 yıllarında pusulanın çalışma prensibini bulmuşlardır.
Bu görev için, mıknatıslanmış demir cevheri bir ağaç çubuk üzerine
oturtuluyor ve ucunun rahat hareket edebilmesi için de cevher su
üzerinde yüzdürülüyordu.
• M.Ö. 100 yıllarında kağıdın bulunmasından sonra Çinliler birçok kentin
haritasını yapmaya çalışmışlardır. Çin haritacılığının babası sayılan PEİ
HSİU objelerin birbirlerine göre konumlarını göstermek üzere kareler
ağını(dik koordinat sistemi),
• bir yerden diğer yere olan doğrultuyu belirtmek üzere işaret,
• uzaklıkların gösterilmesi,
• tepe ve çukurların gösterilmesi,
• yol kurplarının gösterilmesi
için yöntemler geliştirmiş ve bunları haritalarda kullanmıştır.
• Çinliler astronomi alanında da Antik Çağın ileri
toplumlarından biri sayılmaktadır.
• M.Ö. 1100 yıllarında CHOU KUNG, ekliptik eğiminin
değerini yuvarlak bir alet ve güneş saati ile tam olarak
belirlemeyi başarmıştır.
• Güneş tutulmasının şekillerle anlatımı yine İlk kez
Çinliler tarafından M.Ö. 2200 civarında ortaya
konulmuştur.
• Ayın Dünya etrafındaki yörüngesinin 27 ya da 28’e
bölünerek elde edilen Ay duraklarının yine İlk kez
Çinliler tarafından ortaya atıldığı sanılmaktadır.
• Çinliler bu duraklar için PEİ HSİU'ya atfen "HSİU" adını
vermişlerdi.
2.3. ESKI YUNAN HARITACILIĞI
Eski Yunanlılar, Antik Çağda ancak küçük bölgelerin haritalarını yapabilmişlerdir.
Hatta büyük tarihçi HEREDOT ve ARİSTO’nun eski yunan haritaları ile alay ettiği
bilinmektedir(M.Ö.385-220).
Ancak PTOLEMAUS zamanında(M.S. 87-150) coğrafya, bugünün kartografyasının
önemli uğraşlarından biri olan, bilinen dünyanın grafik gösterimi biçiminde
tanımlanmaya başlamıştır.
Bu tanımı yapanların ise, araziye ait geometrik ya da diğer bilgileri toplayan kişiler
değil, coğrafyayı felsefenin bir alt disiplini olarak gören filozofların olması ilginçtir.
Zamanın filozoflarına göre, dünya yüzen bir disk, silindir parçası ya da bir küre
olabilirdi.
Bu dünya düşüncesine göre örneğin, tüm Dünyayı çevreleyen okyanusu besleyen
dört deniz vardı: Hazar Denizi, Arap Denizi(Kızıldeniz), Basra Denizi ve Akdeniz.
Buna karşın HEREDOT'a anlatılanlara bakılırsa Miletliler Hazar Denizini bir iç
deniz olarak gösteren birkaç dünya haritası çizmişlerdir. Fakat HEREDOT bu
haritaları görmediğini söylemektedir. Bu dönemlerde HEREDOT'un alay etmesini
haklı kılacak biçimde dünya, insan ve değişik hayvanlara (bakire, kertenkele ya da
aslan gibi) benzetilmiştir.