Medeni Hukuk 1

Download Report

Transcript Medeni Hukuk 1

MEDENI HUKUKUN TEMEL
KAVRAMLARINDAN OLAN HAK
KAVRAMI VE HAKLARIN KORUNMASI
A ) HAK KAVRAMI
Hak ,tüm hukukun olduğu gibi Medeni Hukukun da
önemli kavramlarından birini oluşturmaktadır.Hukukun ve
medeni hukukun temelini haklar oluşturmaktadır.Hak,
hukukça korunan ve bundan yararlanılması hak sahibinin
ya da temsilcinin iradesine bağlı bulunan toplum çıkarıyla
ile sınırlı çıkardır.Kamu çıkarının söz konusu olduğu
durumlarda kişilerin iradeleri etkili değildir.Bu
nedenle,kişilerin hakları,kamu çıkarı ve esenliği ile
sınırlıdır.
B)HAKKIN ÇEŞITLERI
Haklar değişik yönlerden ayrıma tabi tutulmakta ya da
taşıdıkları belirli özelliklere göre nitelendirilmektedir.
1)Malvarlığı Hakları-Şahıs Varlığı Hakları
Malvarlığı kişinin para ile ölçülebilen hak ve borçlarının
tümünü ifade eder.Mal varlığı hakları para ile ölçülebilen
bir değere sahip bulunan,mal varlığı içinde yer alan haklara
denir.
Şahıs varlığı hakları ise para ile ölçülemeyen,manevi bir
değere sahip olan ve kişilerin onur ve saygınlık,özel
yaşamın gizliliği gibi kişisel değerleri üzerinde sahip
olduğu haklardır.
2)Mutlak Haklar-Nispi(Kişisel) Haklar
Mutlak haklar,herkese karşı ileri sürülebilen belli bir
zamanın geçmesiyle zamanaşımına uğramayan herkes
tarafından ihlal edilmeleri olası bulunan haklardır.Mülkiyet
hakkı,rehin hakkı,kişilik hakkı bu grup içinde yer alır.Bu
grup içinde yer alan ve eşya üzerinde söz konusu olan
mutlak haklar,AYNİ HAK olarak nitelendirilir.
Nispi(kişisel) haklar,ancak belirli kişilere ileri
sürülemeyen belirli bir süre içinde ileri sürülmediğinde
zamanaşımına uğrayan ve sadece hakkı doğuran ilişkinin
tarafarınca ihlal edilebilen haklardır.Borç ilişkilerinden
doğan alacak hakları,nispi haklardır.
3)Yenilik Doğuran Haklar
Kullanılması,bir kişinin tek taraflı irade açıklamasına
bağlı olan ve bu irade açıklamasıyla yeni bir hukuki durum
yaratan ya da varolan hukuki ilişkiyi değiştiren veya sona
erdiren haklara yenilik doğuran haklar denir.Yenilik
doğuran haklar genel olarak tek taraflı irade açıklamasıyla
kullanılır.Ancak bazıları,dava yoluyla kullanılır.(boşanma)
4)Kişiye Sıkı Biçimde Bağlı Olan Haklar
Mutlaka hak sahibi tarafından kullanılması gereken
başkalarına devredilemeyen,miras yoluyla da geçmeyen
haklara kişiye sıkı biçime bağlı olan haklar denir.Yasal
temsilcilerin bu hakları küçük ya da kısıtlı adına
kullanmaları mümkün değildir.Hakkı kullanacak kişinin
ayırtım gücüne sahip olması yeterlidir.
5)Devredilebilen Haklar-Devredilemeyen Haklar
Hak hukuki işlem yoluyla hak sahibinden başkasına
geçirilebiliyorsa devredilebilen hak olarak nitelendirilir.
Hukuki işlem yoluyla hak sahibinden başkasına
geçirilemeyen haklara ise devredilemeyen haklar
denir.Örnek:Mülkiyet,alacak hakkı gibi haklar
devredilir.Kişilik hakkı ise devredilemez.
C)HAKKIN KORUNMASININ YOLLARI
Hak hukuk düzenince korunan ve yararlanılması hak
sahibinin iradesine bağlı bulunan çıkarlar olduğundan,hak
sahibinin hakkını kullanmak için bunu ileri sürmesi yani
hakkını araması gerekir.Hak sahibi hakkı kullanma
yolundaki, iradesini genellikle başkalarına yöneltir.Hak
sahibi yöneldiği kişiden olumlu ya da olumsuz bir
davranışta bulunmasını ister.Yönelinen kişi isteğe uygun
davranırsa sorun yoktur.
Kişi bunu kendiliğinden yerine getiremez hak sahibinin
hakkını ihlal ederse sorun doğar.Hak sahibi yasa
koyucunun tanıdığı hukuki yollara başvurarak Devlet eliyle
hakkın korunmasını sağlayabilir.Bu hukuki yollar da,dava
ve cebri icra yoludur.
1)DAVA HAKKI
A.)GENEL OLARAK
Hak sahibinin devletin bağımsız ve tarafsız organı olan
yargı organlarına başvurarak mahkeme kararıyla hakkının
elde edilmesini isteme hakkına dava hakkı denir.
Kural olarak bir davada karşılıklı iki taraf vardır ve bunlar
davacı ve davalı taraf olarak adlandırılır.Bazı davalarda hak
sahibi davasını davalı denilen kişiye yöneltmek durumunda
değildir.
Dava açan kişi bir gün dava hakkında karar vermesi için
istemini yargıca yöneltir. Bu tür davalara ÇEKİŞMESİZ
YARGI ( NİZASIZ KAZA ) denir. Örneğin adın
değiştirilmesi davası bu tür bir davadır. Çekişmesiz yargıya
bağlı davalar azınlıktadır.çekişmesiz yargıya tabi olmayan
davalara ise ,ÇEKİŞMELİ YARGIYA(NİZALI KAZA )
bağlı davalar denilmektedir.
b) DavaTürleri
aa) Eda Davası
Eda davası , belirli bir şeyin verilmesi ,yapılması veya
yapılmaması için açılan davalardır.
bb) Yenilik Doğuran Dava
Daha önce var olmayan bir hukuki durum yaratmayı ya da
var olan bir hukuki durumu değiştirmeyi veya ortadan
kaldırmayı amaçlayan davalardır.
cc) Tespit Davası
Bir hukuki durumun ya da olayın varolduğunu yada var
olmadığını belirleme amacına yönelik davalardır.bir hukuki
durumun ve ya olayın varolduğunun tespitine yönelik
davalara müspet tespit davası ; bir hukuki durumun ve ya
olayın var olmadığına yönelik davaya da menfi tespit
davası denir.
2) Cebri İcraya Başvurma Hakkı
Hak sahibinin mahkeme yoluyla hakkının elde edilmesine
ilişkin olarak aldığı kararın gereğini yöneldiği kişi yine de
yerine getirmezse, hak sahibi cebri icra kurumları eliyle
yargı kararının gereğinin yerine getirilmesini
isteyebilir.Buna ,cebri icra hakkı denilmektedir.Cebri icra
kurumları ,icra daireleri,iflas daireleri ve tetkik
mercileridir.
3)Ayrık durum:Kendi Hakkını Bizzat Koruma
Kural,hak sahibini hakkını yetkili devlet kurumları eliyle
korumasıdır.Ancak istisnai hallerde hukuk düzeni kişinin
kendi hakkını bizzat korumasına olanak tanımaktadır.
Bunlar Borçlar Kanunda düzenlenen meşru müdafaa(haklı
savunma),ıztırar(zaruret) hali, ve kuvvet kullanma
durumlarıdır.
TÜRK MEDENI HUKUKUNUN TEMEL BAZI
ILKELERI
1)İYİNİYET İLKESİ
a)Genel Olarak
İyiniyet ilkesi,Medeni Kanunun 3.maddesinde
düzenlenmiştir.Medeni Kanunun ilk yedi maddesinden
oluşan başlangıç hükümleri,sadece Medeni Hukukta
değil,tüm özel hukukta uygulanacak temel ilkeler
niteliğindedir.İyiniyet ilkesi Özel Hukukun bütün
alanlarında uygulanacak temel ikelerden biridir.
b)İyiniyetin Tanımı ve Ögeleri
aa)Tanımı
İyiniyet ilkesini düzenleyen MK. M.3’te,
‘Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda
asıl olan iyiniyetin varlığıdır.Ancak,durumun gereklerine
göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse
iyiniyet iddiasında bulunamaz.’
biçiminde bir düzenleme yer almaktadır.Bu madde de
sözü edilen iyiniyet,’BİR HUKUKİ SONUCUN
DOĞMASINA ENGEL OLAN BİR DURUMUN
VARLIĞINI BİLMEME VE BİLMESİ DE
GEREKMEME’ şeklinde tanımlanabilir.
bb)Ögeleri
1)Bilgisizlik
İyiniyet,temelde sübjektif bir ölçüye dayanmaktadır.Yani
iyiniyetli olup olmadığı araştırılan kişinin durumuna
bakılır,yalnızca hakkı kazanan ya da hukuki sonuçtan
yararlanacak olan kişinin durumu göz önünde tutulur.Fakat
tanımda yer alan bilmesi de gerekmeme deyimi ile temelde
sübjektif olan ölçü belirli oranda
objektifleştirilmiştir.Çünkü bilmesi gerekmemesinden söz
edildiği zaman,yalnızca hakkı kazanacak veya hukuki
sonuçtan yararlanacak olan kişi değil,aynı olay
karşısında,toplumdaki diğer kişilerin takınacağı tavır da
göz önünde tutulur.
2)Hoşgörülebilir Olma
Benzer olaylar karşısında,toplumdaki kişilerin büyük
çoğunluğu nasıl davranıyorsa kişide de aynı ölçüde bir
davranış aranır.Bu bakımdan,bilmesi gerekmemeden yani
bir bilgisizliğin hoş görülebilirliğinden söz edilebilir.Yani
toplumda yaşayan ortalama akıl ve düşünceye sahip bir kişi
gibi davranılmışsa ve bu davranışa rağmen bilgisiz
kalınmışsa,bu bilgisizlik hoş görülebilir.Ancak hak
kazanacak kişiyi toplumdaki ortalama kişi gibi davranmış
sayabilmek için,bu kişinin ortalama akıl ve düşünceye sahip
kişi kadar özen göstermiş,gerekli araştırmayı yapmış olması
gerekir.Bu özeni göstermesine rağmen,hakkın ya da hukuki
sonucun doğmasına engel olacak nedeni
öğrenememişse,kişi o zaman iyiniyetli sayılır.
Özen ve araştırma yükümlülüğü belirlenirken,somut
olayım oluş biçimi,özellikleri ve koşulları da göz önünde
tutulur.
cc)Ayrık Durumlar
Bazı durumlar vardır ki,kişinin o durumları mutlaka
bilmesi gerekir ve bildiği de varsayılır.Bu konulardaki
bilgisizlik,hoş görülmez.
1)Yasadan Doğan Bilme Zorunluluğu
a)Yasa Gereği İlan Edilmesi Gereken Hususlar
Bazı hususların ilan edilmesi,yasayla zorunlu
kılınmıştır.Bu hususların üçüncü kişiler yönünden etkili
olabilmesi,hukuki sonuçlar doğurabilmesi için,ilan
edilmesi yasayla zorunlu hale getirilmiştir.Yasada belirtilen
biçimde ve belirtilen yönteme göre ilan edilmiş hususları
bilmediğini kimse ileri süremez.
b)Yasa Tarafından Açıklık(Aleniyet) İlkesine Bağlı Olarak
Tutulan Siciller
Devlet eliyle tutulan ve ilgili kişilerin incelemesine
açık(aleni) olan bazı sicillerin içeriğinde yer alan
hususların herkes tarafından bilindiği varsayılır.Tapu
sicilleri,ticaret sicileri,mal rejimleri sicili,maden sicili
açıklık ilkesine bağlı olarak tutulan ve içeriklerinin herkes
tarafından bilindiği varsayılan sicillerdir.
2)Hukuk Kuraları Hakkında Bilgisizlik
Kural olarak,yasa kurallarını da herkesin bildiği
varsayılır.Ceza Hukukunda geçerli olan ‘kanunu bilmemek
mazaret sayılamaz’ilkesi,kural olarak hukukun diğer
alanlarında da geçerlidir.Ancak,Medeni Hukuk yönünden
bu kuralın katı bir biçimde uygulanması doğru
değildir.Herkes tarafından bilinebilecek bir Medeni Hukuk
kuralının bilinmemesi hoş görülmelidir.
c)İyiniyetin Korunmasının Nedeni
İyiniyet kuralı,temelde ahlak ölçülerine
dayanır.Toplumsal yaşam içinde,kişilerin davranışlarını
ilgilendiren bir ilkedir ve bu ilke özellikle bir hakkın ya da
hukuki durumun doğmasında ve belli durumlarda aranan
bir koşuldur.
İyiniyetin aranmasında ve korunmasında kamunun
çıkarı vardır.İş hayatında,hukuki işlemlerde ve daha genel
olarak günlük yaşamda hukuk açısından güvence ögesinin
bulunması zorunludur.
d)İyiniyetin Aranacağı Kişi ve İyiniyetin Aranacağı An
*İyiniyetin Aranacağı Kişi
*İyiniyetli olması gereken kişi,hakkı kazanacak olan veya
iradesi hukuki sonuca yönelik olan kişidir.
*(Temsilci varsa) temsil eden kişinin ve temsilcinin
iyiniyetli olması
*(Tüzel kişi ise ) onu temsilen hareket eden organın
iyiniyetli olması aranır.
*(Tüzel kişiliği bulunmuyorsa) bu kişilerin tümünün
iyiniyetli olması gerekir.
*İyiniyetin Aranacağı An
İyiniyet,bazen hakkı doğuran işlemin yapıldığı,hakkın
doğduğu anda aranır.Sonradan gerçek durumun
öğrenilmesi,hakkın yitirilmesine neden
olmaz.Yani,sonradan doğan kötü niyet zarar getirmez.
Bazen de iyiniyet,hakkın kazanılmasını sağlayacak
eylemin yapıldığı sırada aranmakla birlikte,bu eylemin
yapılmasından itibaren belirli bir süre boyunca da devam
etmelidir.
Örnek:Medeni Kanunun 712’nci maddesine göre,haklı bir
neden olmadan tapu sicilinde adına kayıtlanan bir
taşınmazı on sene boyunca çekişmesiz ve kesintisiz elinde
bulunduran kişi,onun maliki olur.Taşınmazın adına tapuya
kayıtlandığı anda iyiniyetli olmak,mülkiyet hakkının
kazanılması için yeterli değildir.Kayıt anından itibaren,on
sene boyunca bu iyiniyet korunmalıdır.Ancak bu durumda
diğer koşulların da gerçekleşmesiyle mülkiyet hakkı
kazanılabilir.
e)İyiniyetin Korunduğu Durumlar
A)İyiniyetin Hakların Kazanılmasındaki Etkisi
1)Ayni Hakların Kazanılmasındaki Etkisi
a)Taşınır Mülkiyetinin Kazanılmasındaki Etkisi
aa)Sahibinin Elinden Rızası ile Çıkan Taşınırlar
Yönünden
Sahibini elinden rızası ile çıkan,çeşitli amaçlarla başkalarına
teslim edilen taşınırlara TEVDİ EDİLEN EŞYA
denir.Kullanmak,saklanmak,başkasına iletilmek üzere eşyanın
sahibinin rızası ile başkasına tevdi edilmesi halinde,eşyanın
tevdi edildiği kişiye de,EMİN KİŞİ(EMİN SIFATI İLE
ZİLYET)denir.
Emin kişi kural olarak kendisine tevdi edilmiş eşya üzerinde
tasarruflarda bulunamaz,eşyayı başkalarına devredemez.Buna
karşın emin kişi bu yetkiyi aşarak,eşyayı devrederse,devralan
iyiniyetli olmak koşuluyla eşyanın mülkiyetini
kazanır(MK.m.988).
bb)Sahibinin Elinden Rızası Dışında Çıkan Taşınırlar
Yönünden
Bir taşınırın,sahibinden çalınması,zorla alınması,sahibi
tarafından bir yerde
unutulması,kaybedilmesi,düşürülmesi ve benzer
durumlarda,taşınır eşya,sahibinin elinden rızası dışında
çıkmış demektir.Bu gibi taşınırlar kural olarak iyiniyetle
de olsa kazanılamaz.Ancak,kazanacak kişinin iyi niyetli
olması,bazı koşullar altında hukuken etkili
olabilmektedir.
aaa)Her Türlü Taşınırlar İçin Geçerli Olan Etkiler
Sahibinin elinden rızası dışında çıkan bir taşınırı,iyiniyetle
devralan ve beş yıl boyunca iyiniyetle,çekişmesizve kesintisiz
elinde bulunduran kişi,zamanaşımı yoluyla onun mülkiyetini
kazanır.Beş yıl dolmadan önce,malın asıl sahibi taşınırı dava
yoluyla geri alabilir.Beş yıl dolduktan sonra artık iyiniyetli kişi
taşınırın maliki olur(MK.m.989\1)
bbb)Özel Durumlardaki Taşınırlar İçin Olan Etkiler
b.1.Para ve Hamiline (Taşıyana) Yazılı Senetler
Medeni Kanunun 990.maddesine göre sahibinin elinden
rızası dışında çıkmış olsa da,para ve hamiline yazılı senetler
iyiniyetle kazanılabilirler.Bunların iyiniyetle kazanılabilmesi
için,iyiniyetin kazanmayı sağlayan işlemin yapıldığı anda
bulunması yeterlidir,belirli bir süre bpyunca devam etmesi
gerekmez.
b.2.Açık Artırma,Pazar ve Benzeri Eşyaların Satıldığı
Yerlerden Alınan Taşınırlar Yönünden Geçerli Olan Etkiler
Bir taşınırı pazardan veya bir açık artırmadan yahut da
benzeri eşyaların satıldığı yerden iyiniyetle satın alan
kişi,iyiniyetine karşın,onun maliki olamaz.Taşınırın asıl
sahibi,dava açarak malını o kişiden geri alabilir.Taşınırın
asıl sahibi,taşınırın geri verilmesini istediğinde,iyiniyetli
kişi de,o taşınırı satın alırken ödediği bedelin kendisine
ödenmesini isteyebilir ve bu bedel ödenmedikçe malı da
geri vermez.
b)Taşınmaz Mülkiyetinin Kazanılmasındaki Etkisi
Bir taşınmaz üzerinde mülkiyetin kazanılabilmesi tapu
sicilinde yapılacak işlerle olur.Fakat tapu sicilindeki kayıt
gerçeğe uymayabilir,yanlış bir kayıt olabilir,tapuda malik
gözüken kişi aslında malik olmayabilir.Tapudaki kayda
güvenerek,iyiniyetle taşınmazı alan kişi mülkiyet hakkını
kazanır.
Medeni Kanunun 712’nci maddesine göre taşınmaz
mülkiyetinin zamanaşımı ile kazanılmasında da hakkı
kazanacak kişinin –diğer koşullar yanında-on yıl boyunca
iyiniyetli olması gereklidir.
2)İyiniyetin Kişisel Hakların Kazanılmasındaki Etkisi
Hiç kimse,ilan edilmiş hususları bilmediğini ileri
süremez.Bu nedenle,eşlerden her biri,ailenin sürekli
ihtiyaçları için birliği temsil edebilir.(MK.m.188)
Eşlerden birinin birliği temsil yetkisi kısıtlanırsa
veya kaldırılırsa,bunun ilan edilmemesi halinde
üçüncü kişilerin iyiniyeti korunur.
B)İyiniyetin Bazı Hukuki Sonuçların Doğmasındaki
Etkisi
İyiniyet,bazen,doğan bir hukuki durumdan,hukuki
sonuçtan yararlanma olanağı da verir.
1)İyiniyetin Aile Hukuki Nitelikli Statülerin
Korunmasındaki Etkisi
Medeni Kanunun 145.maddesi,birden çok evliliği
yasaklamıştır.Evli olan bir kimse ikinci bir evlilik
kuramaz.Bir kişi bu yasağa uymayarak mevcut evliliği
devam ederken aynı anda ikinci bir evlilik yaparsa ve
birinci evlilik ölüm ya da herhangi bir nedenle ortadan
kalkarsa,ikinci evlilikteki eş iyiniyetli olmak
koşuluyla,ikinci evlilik ortadan kaldırılamaz.
2)Alacağın Temkilinde İyiniyetle Ödemenin Borçluyu
Borcundan Kurtarması
Borçlar Kanunun 162. ve devamındaki maddelerine göre
alacaklı alacağını üçüncü kişilere temlik edebilir.Bunun
için borçlunun onamını alması gerekmez.Borçlu,alacağın
üçüncü kişiye devredilmesi durumunda,artık yeni
alacaklıya ödeme yapmak zorundadır.Eski alacaklıya
yapacağı ödeme onu borçtan kurtarmaz.Bunun için
alacağın devredildiğinin devreden ya da devralan
tarafından borçluya bildiilmiş olması da gerekir.Alacağın
temliki kendisine bildirilmemiş olan borçlu,bu devirden
haberdar olmaksızın eski alacaklıya,iyiniyetle yapmış
olduğu ödeme ile borcundan kurtulur ve artık alacağı
devralan yeni alacaklı borçluya karşı herhangi bir talepte
bulunamaz.
d)İyiniyetin İspatı
Medeni Kanunun 3.maddesinde ‘Kanunun iyiniyete
hukuki sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyiniyetin
varlığıdır.’denmektedir.Bu düzenleme bir karine
niteliğindedir.Buna ‘İYİNİYET KARİNESİ’
denir.Karine,bilinen ve varolan olay ve hukuki ilişkilere
dayanarak bilinmeyen olay ve hukuki ilişkiler hakkında
sonuçlar çıkarmak demektir.
DÜRÜSTLÜK KURALI (HAKLARIN
KULLANILMASININ VE BORÇLARIN YERINE
GETIRILMESININ KAPSAMINI BELIRLEYEN
ANA ILKE)
1)Dürüstlük Kuralının Anlamı
Dürüstlük kuralı Medeni Kanunun 2’nci maddesinde
düzenlenmiştir.’Dürüst davranma’başlığı altında,bu
maddenin 1.fıkrasında,’herkes haklarını kullanırken ve
borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak
zordundadır.’denilmektedir.Bu ilke hukukun genel
ilkelerindendir ve emredicidir.Çünkü bu ilke,genel ahlak
ve kamu yararı düşüncesi ön planda tutularak düzenlenmiş
temel bir ilkedir.
2)Dürüstlük Kuralının Hakların Kullanılması ve Borçların
Yerine Getirilmesindeki Etkisi
Dürüstlük kuralı,hakkın kullanılması ve borcun yerine
getirilmesinde toplum menfaatleri doğrultusunda sınır
koyan,kapsamı belirleyen bir ilkedir.
3)Dürüstlük Kuralına Uymamanın Sonuçları(Hakkın
Kötüye Kullanılması-Suistimali-Yasağı)
A)Hakkın Kötüye Kullanılması Kavramı
Bir kişi,hakkını gereğinden daha kapsamlı olarak,yani
kendisine yararlı olan ölçüyü de aşarak ve başkalarına zarar
verecek biçimde kullanırsa,bu kullanmayı yasa
korumaz.Buna HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI
YASAĞI denir.
B)Hakkın Kötüye Kullanılmasının Ögeleri
Bir hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için,
bazı koşulların bir arada bulunması gerekir.
1)Bir Hakkın Varlığı
Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için
hakkın var olması gerekir.
2)Hakkın Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırı Biçimde
Kullanılması
Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek
için,dürüstlük kuralına aykırılık AÇIK(BARİZ) olmalıdır.
3)Hakkın Kötüye Kullanılmasından Zarar Doğması
Medeni Kanunda ‘bir hakkın açıkça kötüye kullanımını
hukuk düzeni korumaz.’ifadesi vardır.Hakkın kötüye
kullanılmasından bahsedebilmek için bir zararın doğmuş
olması koşulu aranmamaktadır.
B)Hakkın Kötüye Kullanılmasına Örnekler
1)Hakkın Karşı Tarafı Esirgeyici Biçimde Kullanılmaması
Hak sahibi seçtiği yolun karşı taraf için doğuracağı
sakıncaları dikkate alma zorunluluğu yoktur.Ancak bazı
hallerde muhataba hiç zarar vermeyen yolun tercih edilmesi
hak sahibinden beklenebilir.Bu durumda hakkın karşı tarafı
esirgeyici biçimde kullanılmaması hakkın kötüye
kullanılması olarak kabul edilir.
2)Hakkın Kullanımında Yarar Yokluğu
Hakkı kullanan kişi bu durumdan bazen yarar
sağlamayabilir yada çok az yarar sağlayabilir.Bu durum
bazı koşullar altında hakkın kötüye kullanılması olarak
kabul edilmektedir.
3)Hakkı Kullananın Davranışının Çelişkili Olması
Hiç kimse iş hayatında tutum ve davranışlarını olduğu
gibi muhafaza etmek zorunda değildir.Ancak bu davranışın
değiştirilmeyeceğine dair bir güven oluşturulup daha sonra
bu güveni boşa çıkarmak hakkın kötüye kullanılmasını
oluşturur.
4)Kötü Kazanılmış Bir Hakkın İleri Sürülmesi
Hukukça meşru olmayan bir sebepten kazanılan hakkı
kişinin ileri sürerek hakkını talep etmesi hakkın kötüye
kullanılmasını oluşturur.
5)Şekil Sakatlığının Caiz Olmayan Biçimde İleri Sürülmesi
Hukuk düzenimiz bazı hukuki işlemlerin geçerliliğini belirli
şekil kurallarına uyulmasına bağlamıştır. Bu kurallara uymamak
işlemin geçersizliği sonucunda olur.Eğer şekle aykırılığa
taraflardan biri sebep olmuşsa,şekle uyulmadan da hukuki
işlemin geçerli olduğu konusunda diğer tarafı
yanıltmışsa,sonradan şekle aykırılık nedeniyle geçersizlik iddiası
hakkın kötüye kullanılmasıdır.
D)Hakkın Kötüye Kullanılmasının Sonuçları
Medeni Kanunun ikinci maddesinin ikinci fıkrasında,hakkın
kötüye kullanılması düzenlenirken nitelikli bir yaptırım
öngörülmüştür.Hakkının kötüye kullanan davacının davası
reddedilir;davalı ise,mahkeme davacı lehine uyuşmazlığı karara
bağlar.Ayrıca Medeni Kanunun 730.maddesinde;hakkın kötüye
kullanılmasından zarar gören kişiye hakkın kötüye kullanımını
durdurma davası,önleme davası,tazminat davası ve hakkın
kötüye kullanıldığına ilişkin tespit davası açma olanaklarını
sağlar.
3)ISPAT YÜKÜ
DAVA
DAVACI
(İDDİA)
DAVALI
(SAVUNMA)
İKRAR(+)
YENİ OLAY
İTİRAZ
DEF’İ
İspat Yükü Kavramı
Davalarda ileri sürülen olayların hangisini kimin
kanıtlaması gerektiği ispat yükünü oluşturur. İspat yükü iki
yönlüdür.
1)Kimin kanıtlamak zorunda olduğu
2)Neyi kanıtlamak zorunda olduğu
Burada ana kural taraflardan her birinin hakkını
dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
Öncelikle iddia sahibinin ispat yükümlülüğü vardır. Karşı
taraf iddiayı çürütürse bu sefer ispat yükü el değiştirir.
İspat yükünün yerine getirilmesinde
senet,tanık,bilirkişi,keşif,yemin gibi delil araçlarından
yararlanılabilir.
Ancak ayrık durumlar diye ifade edilen iddia sahibini
iddiasını kanıtlamak zorunda olmadığı haller vardır.
1.Yasa tarafından getirilen istisnalar(zarara uğrayan kişi!)
2.Dürüstlük kuralı gereği geçerli istisnalar(İddiayı
kanıtlama kolaylığı)
3.Hakkaniyet gereği geçerli istisnalar(tarihe geçen,varlığı
geniş kitleler tarafından tanınan ve bilinen olaylar)
4.Yasal karinelere dayanan istisnalar (karine;bilinen ve
var olduğu kabul edilen bir olaydan bilinmeyen bir olayın
varlığı hakkında sonuç çıkarmaktır.kesin ve adi karineler
olarak ikiye ayrılır.)
Resmi sicil ve senetlerin ispat gücü
RESMI SICIL VE SENETLER, BELGELEDIKLERI
OLGULARIN DOĞRULUĞUNA KANIT OLUŞTURUR.
Resmi sicil ve senetlerin içeriğinin doğru olmadığının ispatı
kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir
şekle bağlı değildir.
Resmi siciller,devletin resmi memurlarınca tutulan ve aksi
kanıtlanıncaya dek doğru oldukları kabul edilen
kayıtlardır.(Tapu sicili,nüfus sicili,noterlerce tutulan
siciller,mülkiyeti muhafaza sicilleri,hayvan sicili,ticaret
sicili,gemi sicili)
Resmi senetler,belirli bir hukuki işlemin(sözleşmenin)
geçerli olabilmesi için yasayla resmi şeklin öngörüldüğü
durumlarda,resmi şekilde sözleşmeyi düzenlemeye yetkili
kişi veya makamların düzenledikleri belgelerdir.