Ekoloji Ders Notları

Download Report

Transcript Ekoloji Ders Notları

Genel Ekoloji
1
Ekoloji, organizmalarla, içinde yaşadıkları ortamı ve bu
iki varlığa ait karşılıklı etki ve ilişkileri inceleyen bir bilim dalı
olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamadaki organizmalar, diğer bir
deyim ile canlılar; insan, hayvan ve bitkilere ait bireyleri veya
bunlardan oluşmuş toplumları ifade etmektedir.
Organizmaların içinde yaşadıkları ortam deyimi ise
cansız çevre olarak da ifade edilir ve hava, su, toprak, ışık gibi
faktörleri kapsar.
2
Bitkilerle çevre ilişkilerini inceler.
Hayvanlarla çevre ilişkilerini inceler.
Çevre koşullarını inceler.
Canlıların hangi ortamlarda nasıl yaşadıklarını inceler
3
Çevre; insan davranışları ve canlılar üzerinde
hemen ya da zamanla, dolaylı ya da dolaysız bir
etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve
toplumsal etkenlerin toplamıdır.
4
• İnsanın diğer insanlarla olan karşılıklı ilişkilerini,
insanların bu ilişkiler süresinde birbirlerini
etkilemesini,
• İnsanın bitki ve hayvan türleriyle olan karşılıklı
ilişkilerini ve etkileşimini,
• İnsanın hava, toprak, su, yer altı zenginlikleri ve
iklimle olan karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler
çerçevesindeki etkileşimini anlatır.
5
Türk Çevre Mevzuatı Kanunu yasasına
göre çevre, bütün vatandaşların ortak
varlığı olup hava, su, toprak, bitki ve
hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel
zenginlikleri içermektedir.
6
Ekolojinin;
botanik,
zooloji,
mikrobiyoloji,
fizyoloji,
bitki
beslenmesi,
anatomi,
morfoloji,
patoloji, pedeloji, jeoloji, jeomorfoloji,
mineraloji, fizik, kimya, meteoroloji ve
klimatoloji gibi bilim dalları ile yakın
ilgisi vardır.
7
TÜR
Benzer özelliklere sahip olan ve aralarında
üreme ilişkisi bulunan canlı bireyler
topluluğudur.
8
POPULASYON
Belli bir türe ait , aralarında sosyal
ilişkiler bulunan ve gen alışverişi
yapabilen gruplardır
TÜR
pop
1
pop
2
pop
6
pop
3
pop
4
pop
N
pop
7
pop
5
9
HABİTAT
Bir canlının yaşadığı doğal alandır, yani evidir.
Bir hayvanın sığınma, saklanma, dinlenme, yuva yapma, çiftleşme ve
beslenme
ihtiyacını
gidermesine
elverişli,
sosyal
ilişkilerini
gerçekleştirebilmesine uygun, yeterli büyüklükte bir alandır.
Gerçek avcı mutlaka türlerin habitat özellikleri hakkında bilgi
sahibi olmalıdır.
10
• Yaban hayvanlarının üzerinde yaşadığı yer veya
içinde barındığı ortam olarak tarif edilebilecek
habitat; mekan, örtü/sığınak, besin ve su gibi
dört temel bileşenden meydana gelir. Buna
“Habitat Faktörleri” de denir. Besin ve örtü
hayvanın günlük yaşantısında iki temel ihtiyaçtır.
• Gıdanın noksanlığı veya miktarca azlığı hayvan
için açlık veya göç
demektir. Besinin
kalitesindeki yetersizlik ise fiziken zayıflık, güç
kaybı, üremede azalma, populasyonun inişe
geçmesi ve hatta ağır ağır ölümü demektir.
11
• Örtü, bir hayvanın yaşama faaliyetini güven içerisinde
sürdürdüğü, beslenip çoğalabildiği yerlerdir.
• Mesela bir bıldırcın yetersiz örtü ile kaplı yerlerde
gezmekten psikolojik olarak, sanki orada kendisine bir
şey olacakmış gibi kaçınır. Bu bakımdan örtü, hayvanın
güvenlik ihtiyacını en az psikolojik emniyet eşiği
ölçüsünde karşılayabilmelidir.
• Mesela alaycı kuş, yaşadığı yerde hem ağaçlar, hem de
açık çayırlıklar bulunmasını ister. Ancak çayırlar çalı
boyuna geldiği zaman Alaycı kuş oradan ayrılarak tekrar
otların çimen döneminde olduğu yerlere döner. Çünkü
kuş otların iyice boylandığı yerlerde kendini güvende
hissetmemektedir.
12
• Yaban hayatına müdahalenin en kestirme yolu örtü
şartlarını değiştirmektir.
• Mesela kuzey Amerika da küçük yapılı birkaç sincap türü
sulama yapılan yonca tarlalarında zaman zaman fazlaca
çoğalarak zararlı hale gelirler. Buna karşı çiftçilerin
yaptığı iş, tarlayı tam tesviye ederek bu hayvanların
barınacağı kesek bırakmamaktır. Hayvana uygun
sığınak sağlayan kaba toprağa müdahale şeklindeki bu
işlem, esasen yaban hayatı bakımından en basit
uygulamadır.
13
TANIMLAR
Biyom (Yaşam Birlikleri )
Dünya üzerinde çok geniş bölgelerde
arazi yapısı ve özellikle iklim koşullarının
yanısıra bitki ve hayvan topluluklarıyla benzer
toplumsal yapıyı gösteren birliklerdir.
14
BİYOMLAR
· Tropik Ormanlar
· Tundralar
· Çöller
· Savanlar (Ilıman Bölge Çayırları-Otlakları)
· Kuzey Bölgeleri İbreli Ormanları
· Ilıman Bölge yapraklı Ormanları
· Herdem yeşil ormanlar
15
BİYOSFER
Atmosfer
Litosfer
Hidrosfer
Biyosfer:
Ekosistemlerin içinde toplandığı, dünyanın
yaşanabilir alanı
16
ORTAKLIK
Belli bir alanda birarada yaşayan hayvan
ve bitki populasyonlarının tümüdür.
17
Ekosistem

Kendi aralarında etkileşim içerisinde olan tüm organizmaları
ve cansız ortam bileşenlerini içine alan, mekansal olarak belirli
bir yeri kaplayan yeryüzü birimleridir.
 Canlı ve cansız çevre bakımından benzer özelliklere sahip
alanlardır.
18
EKOSİSTEM
İklim
Arazi
Şekli
Toprak
Mikro
Canlılar
Hayvanlar
Vejetasyon
19
EKOSİSTEMİN ÖZELLİKLERİ
 Ekosistemin dinamiğini doğum, gelişim, ölüm ve ayrışma olayları ile
madde ve enerji dolaşımı simgeler.
 Ekosistemin sınırları doğada sabit değildir. Örneğin akarsuların birçok
ekosistemler içinden akarak geçişi, ekosistemlerin kapalı olmadığını
gösterir.
 Ekosistemler birbirlerine zincirleme bağlıdır.
 Ekosistemler zamanla değişir.Bu değişim iki şekilde olur.
Doğal yolla gerçekleşen değişim
Dış çevreden gelen etkiler sonucu olan değişim
 Ekosistemleri oluşturan dört varlık vardır.
Cansız varlıklar, Üreticiler, Tüketiciler ve Ayrıştırıcılar
20
Ekosistemdeki madde ve enerji nakli organizmalar
arasında görülen besin zinciri yoluyla olur. Besin zinciri
ekosistemdeki canlılardan birinin diğerini besin olarak
alması sonucu oluşan zincirleme bir olaydır.
Ekosistemdeki enerjinin birincil kaynağı güneştir.
Bazı canlılar doğal enerjiden faydalanarak ürettikleri
maddeleri besin zinciri yoluyla diğer canlılara vermek
suretiyle enerji akışını sağlarlar.
21
Enerji akışı iki aşamada gerçekleşir.
- Birinci aşamada yeşil bitkiler
güneş
enerjisini
fotosentez
yoluyla
kimyasal
enerjiye
çevirerek besinsel ürünlerde
depolar,
- ikinci aşamada ise hayvanlar
bu bitkileri ve birbirlerini yiyerek
gerekli enerjiyi sağlarlar. Yani
otoburlar, yeşil bitkileri yiyerek
organik maddeyi alır ve bir
kısmını enerji şeklinde kullanır,
bir kısmını depolar.
Etçiller
ise
otoburları
ve
birbirlerini
yiyerek
bu
depolanmış organik maddeyi
enerji üretimi, büyüme, gelişme
için kullanır.
22
23
24
25
• Besin zincirinin son halkasını ayrıştırıcılar
(parçalayıcılar) oluşturur. Bunlar canlı
artıklarını (ceset, dışkı vb.) ayrıştırarak
organik maddeleri, mineralleri tekrar toprağa
iade eder. Bu minerallerde yeşil bitkiler
tarafından kullanılır. Böylece tabiattaki
madde döngüsü devam eder.
26
Son yıllarda aşırı nüfus
artışına
bağlı
olarak
trafikte, endüstride ve
yapılaşmada
oluşan
büyük değişimler, bir
zamanların
zengin
hayvan, bitki ve yaşam
çeşitliliğini tahrip etmiş
ve kısa zamanda birçok
yerde
ortadan
kaldırmıştır.
27
• Tür nesillerinin tükenme hızına bir örnek vermek
gerekirse; Kuzey Amerika kıtasında pleistosen devrinin
3000 yıllık periyodunda sadece 50 memeli ve 40 kuş
türünün neslinin tükenmesine karşılık, Avrupalıların
Amerika ya ayak bastığı tarih olan 1620 yılından 1990 lı
yılların başlarına kadar 500 den fazla bitki ve hayvan
türünün nesli tükenmiş, 170 türe nesli tükenmekte olan
tür statüsü verilmiş, 1867 türün nesli tükenmekte olan
türler listesine alınması teklif edilmiştir.
• Bu duruma neden olarak da insan faaliyetleri neticesinde
çevrenin tahrip olması ve yaban hayatı habitatlarının
kaybolması en önemli etkenler olarak gösterilmiştir.
28
İnsan genellikle besin zincirinin son halkasıdır. Tabiatta birçok
küçük besin zinciri birbiri içine geçmiş durumdadır. İç içe geçmiş besin
zincirlerinin tümüne besin ağı denir. Besin zinciri veya besin ağını
oluşturan canlılar arasında bir denge vardır. Herhangi bir basamaktaki
bir değişim hayvan populasyonları arasındaki dengeyi bozar ve
herhangi bir basamaktaki değişim onun üzerindeki veya onunla
beslenen basamağı etkiler, değişimlere hatta açlıktan ölümlere sebep
olur. Örneğin; fareler ortadan kalktığında bununla beslenen yılan, tilki,
çakal, yırtıcı kuşlar, baykuş gibi hayvanlar açlıktan ölür. Veya tersi bir
durumda, ortamdaki yılan, tilki, çakal, yırtıcı kuşlar, baykuş gibi
hayvanlar ortamdan kaldırılırsa köyler ve kentler fare istilasına uğrar.
Fare ve sıçanların çoğalmasıyla tarladaki sebzeye, meyveye verilen
zarar arttığı gibi, veba, kuduz, beyin zarı iltihaplanması, kolera gibi
birçok hastalıkların yayılmasına sebep olur.
29
Kısacası
zincirin
bozulması,
türlerden
birinin
azalmasına
diğerinin çoğalmasına sebep olur.
Bu dengenin bozulması ise besin
ağının son halkası olan insanı her
yönden olumsuz etkiler.
30
Organizmaların beslenme ilişkileri her zaman bir organizmanın
diğerini besin kaynağı olarak kullanması biçiminde görülmez. Değişik
türden canlılar, herhangi bir besin kaynağını elde etmek için
yarışabilirler. Bu olaya ‘ekolojik rekabet’ denir. Otobur hayvanların belli
bir bölgedeki ot varlığı için rekabet etmesi örnek verilebilir.
Ekosistemlerde rekabet kavramını ikiye ayırarak inceleyebiliriz.
Aynı türün bireyleri arasındaki rekabete ‘tür içi rekabet’, birden çok
türün birbirleriyle rekabetine ise ‘türler arası rekabet’ denir.
31
Doğada; avcı türle, avlanan tür arasında da bir
rekabet vardır. Ancak türlerden birinin yok olmaması
için sayı bakımından birbiriyle dengede kalması
gerekir.
32
EKOSİSTEMDE DENGE
Doğaya dıştan bir müdahale olmadıkça sürekli
değişen dinamik bir denge oluşur.
Ta ki insan kendi çıkarlarına uygun kontrolsüz
yararlanmaya başladığında, yaşanan alanları kirlettiğinde bu
dengeler altüst olur.
Günümüzde küresel ısınma, iklim değişiklikleri, türlerin yok
olması gibi önemli çevresel konular çoğumuz için pek bir anlam ifade
etmiyor. Belki hormonlu gıdaların zararından korkuyoruz. Ama tarımsal
ilaç kalıntıları çok daha fazla tehlikelidir. Su kirliliği deyince, içme
suyunun kanalizasyon atıklarıyla kirlenmesi aklımıza gelir. Oysa, asıl
tehlike, yer altı sularının bile kimyasal atıklarla kirlenmesidir. Taşıtlar ve
fabrikalar yazın bile tehlikeli boyutlarda kirliliğe neden olabilmektedir.
34
Modern çağın
etkileriyle
çevremiz
üzerindeki genel
tehlikeler
1-Islah
2-Modern Tarım
3-Hava alanları ve askeri yapılar
4-Enerji yapıları ve hatları
5-Yerleşim yapıları
6-Endüstri yapıları
7-Yollar
8-Yoğun turizm
9-Gürültü
10-Hava kirlenmesi
11-Su kirlenmesi
12-Çakıl, Kum maden vb. alınması
35
Hayvan ve bitki türlerini
tehlike altında bulunduran
etmenler
1- Zararlı Kimyasal Maddeler
2-Yaşam Alanlarının
Tahribi
3- Koleksiyon ve diğer amaçlı
toplamalar
4- Yollar ve İnsan Tahripleri
5- Yanlış Yapılan Avlanmalar
6- Hava ve Su Kirlenmeleri
36
EKOSİSTEMLERİ TEHDİT EDEN
UNSURLAR
 Yoğun ve Bölgesel Sanayileşme ve Şehirleşme
 Sulak Alanların Kurutulması
 Doğal Alanların özellikle Orman alanlarının tahribi
 Orman Yangınları
 Yaygın Olarak Böcek (Pestisit) ve yabani ot Öldürücü (herbisit) lerin
Kontrolsuz ve Yoğun Kullanımı

Soğanlı ve Yumrulu Bitkilerin Bilinçsiz Toplanması ve Yurtdışına
Kaçırılması
 Yoğun ve Bilinçsiz Avlanma
Kirleticiler



Yalnız ABD 500.000 kirletici madde üretilmekte
Atmosferde 3000 den fazla yabancı madde
Kutuplarda 1940 yılına göre % 300 kurşun birikimi
Sonuçları
Sera etkisi ve iklim değişmeleri

Kuraklık, sel, erozyon gibi felaket artışları

Yaşamın tükendiği denizler, göller, akarsular

Yok olan bitki ve hayvan türleri

Problemin Kaynakları
Çarpık Sanayileşme ve Kentleşme
-2000
-1750
-1500
-1250
-1000
-750
-500
-250
0
3
2
0
(M. Ö.)
Kaynak: Dr. Ali Sencer BİRLER
25
0
YILLAR
500
750
1000
1250
1500
1750
2000
GLOBAL NÜFUS (Milyar)
GLOBAL ORMAN ALANI (Milyar ha)
Problemin Kaynakları
Nüfus Artışı
10
9
8
7
6
5
4
ORMAN ALANI
NÜFUS
1
(M. S.)
Asit Yağmurları
Tarım ve Çevre
DDT
Kirlenen
Nehirler
Kaynak suları
Göller
Denizler
42
Çocuklarımıza bir zamanlar sahip olduğumuz ve
belki de halen sahip olduğumuz gibi verimli topraklar,
sağlıklı bitkiler, hayvanlar bırakabilecek miyiz?
Yaptığımız tarımla ürettiğimiz ürünler insan
sağlığına ne derece uygun?
Toprağa kentleşme, sanayileşme, tarım ilaçları
ve hormonlar yoluyla geçen zararlı maddelerin yeni
hastalıklara sebep olması, bağışıklık kazanmış yeni
zararlıların ortaya çıkması, kullanılan ilaçların
zararlıların yanında yararlıları da öldürmesi, doğal
dengenin bozulmasına neden oluyor.
43
Pestisit adı verilen zararlı maddeler sadece
toprağın yapısını bozmakla kalmıyor. Bu zararlı
maddelerin yüzde 90'ı kullanıldıktan altı saat sonra
havaya karışırak hava kirliliğine de neden oluyorlar.
İlk kullanıldığında tarımda yeni bir reform ve
mucize gibi görülmüştü. Ancak daha sonra tam bir
felaket oldu.
44
Tarımda kullanılan pestisitler zincirleme bir
felaketi de beraberinde getiriyor. Örneğin, azot ve
gübrelemede bitki, ihtiyacı olan azotu aldıktan sonra
geriye kalan, taban suyuna nitrat formunda karışıyor.
Ürün hasat edildikten sonra nitrat nitrite
dönüşerek,
canlı
bünyesinde
nitrozaminlere
dönüşüyor ve bu da kansere yol açıyor.
45
·
·
·
·
·
·
Üretimde kimyasallar kullanılması sonucunda;
Çevre kirliliği artmaktadır.
Atmosfer kirlenmektedir.
Sağlık sorunlarında artış görülmektedir.
İklimler değişmektedir.
Doğal denge bozulmaktadır.
Doğal afetler artmaktadır.
46
EKOLOJİK OLMAYAN ÜRÜNLERİN NEDEN OLDUĞU SAĞLIK SORUNLARI
·
·
·
·
·
·
·
·
Mide, kalın barsak ve pankreas kanseri
Lösemi
Erken doğum ve doğuştan bozukluklar
Emzirme süresinin kısalması
Saç dökülmesi ve deri sorunları
Mutasyon
Astım
Allerji
Göz rahatsızlıkları
47
Birçok hayvan türünün üreme gücünün ne kadar yüksek
olduğu, rahat bırakılan populasyon büyüme yapısından anlaşılır.
Örneğin tavşanın yılda sadece 2 kez üçer yavru doğurduğunu
farzedersek, tavşan mevcudu, sadece beş yılda, bir ‘çift’ tavşanın bin
katına ulaşırdı.
Bu gelişme, çok çabuk sonsuzluğa götürebileceğinden ve buna
karşın her yaşam alanında kaynaklar sınırlı olduğundan, böyle bir
çoğalma, kısa sürede felakete yol açar. İlk önce, her türlü yiyeceği
bulmak, gittikçe zorlaşmaya başlar. Daha az güçlü olan bireyler, daha az
uygun olan alanlara razı olurlar.
48
• Artan yoğunluk ve kapasite sınırına
yaklaşmayla çoğalan tüm güçlükler, tek tek
hayvanların daha erken ölmesine, yırtıcılar
tarafından daha kolay avlanmalarına yol açar
ve böylece çoğalma oranı düşürülür.
Yaşlılığa bağlı ölümle çoğalma frenlenemez.
Ancak, hastalık, yırtıcı hayvanlar, rekabet,
yiyecek kıtlığı ve hava koşullarının sebep
olduğu ölümler daha etkilidir.
49
Bir populasyonun yoğunluğu, örneğin yırtıcılar
tarafından azaltılmışsa, aynı miktar kayba yol açacak
muhtemel bir hastalık başlangıcı önlenmiş olur. Sonbaharda
hastalık veya yırtıcı tarafından bir populasyonun budanması,
hayatta kalan hayvanlar için, yiyecek miktarının kışın
yeteceği ve kışın sıkıntısından dolayı kayıp vermeyecekleri
anlamına gelebilir.
50
Ancak oldukça yüksek orandaki ölümün de
zaman ve boyutu, bir populasyon için tam bir
sorundur. Başka populasyonu olmayan ve
ağır kış şartlarında oldukça zayıf düşmüş bir
populasyonun kaybı ağır olur ve bir daha
dengelenemeyebilir. Hayvanların en zayıf
oldukları dönem çiftleşme, kuluçka ve doğum
dönemleridir. Bu nedenle bu dönemlerde
avlanmaları yasaktır.
51
Çevresel değişimin nedenleri
Ekolojik değişimler sadece insan eliyle olmuyor. Örneğin
buzul çağının başlaması, güneye doğru yavaşça inen bir yokoluş
sürecidir. Bunun aksi olarak güneyli sıcak havaların kuzeye ilerlemesi
kim bilir nasıl oluşumlara yol açtı. Bunlar insan etkisiyle olmayacak
değişimlerdir.
Bunun yanı sıra insana bağlanacak nedenler de var.
52
Özellikle savaşlarda sırf zarar vermek amacıyla yakılan
ormanlar, oldukça fazladır. Tarım amaçlı açmalar o günlerde de vardı.
Keza gereksinimi için olmayan, ama o günün insanına şan, şöhret
kazandıran büyük yabanıl hayvanların avlanması, tutsak edilmesi
günümüze kadar yansıyan ekolojik değişim ve oluşumlara yol açtı.
Bu nedenlerle yaban hayatının bir bölümü günümüze kadar
ulaşmadan yok olup gitti.
Yaban hayatının insana zararı, bizim onların yaşam alanına
musallat olmamızla bağlantılıdır. Büyük yırtıcıların insanın hedefi
olmasının bir sebebi de, yaşlanan yırtıcıya en kolay avın silahsız insan
olmasıdır. Bunun sonucu büyük yırtıcı hayvanları, hem intikam amaçlı
hem de öyle güçlü bir yırtıcıyı avlamanın insana kazandıracağı şeref
ve
saygınlık
uğruna yok
edilmişlerdir.
53
Günümüzden 2000 yıl önce soyu tükenmiş hayvanların yaşam
ortamları, hemen hemen insan ile aynıdır. Dolayısıyla insanın
egemenlik alanında yaşam şansı kalmayan otoburlar tarih sahnesini
en büyük ve güçlü rakibi insanoğluna bırakıp silinip gitmişlerdir.
Doğada bir türün fert sayısı belli bir düzeyin altına indiğinde
artık neslin devamlılığı tehlikeye girmiş demektir.
54
Anadolu’da hangi yaban hayvanları yok oldu?
Kaplanlar, aslanlar, filler, çitalar, parslar, yaban eşekleri... Neler
geldi, neler geçti ve artık Anadolu’da yaşamıyorlar. Tıpkı, Anadolu'da
bizden önceki yüzlerce diğer uygarlık gibi onlar da tarihteki yerlerini
aldılar.
Dünyada kıtasal özellik gösteren, bir çok türün anavatanı ve
özellikle geçmişteki jeolojik ve iklimsel değişikliklerden etkilenen
canlılara barınak olan Anadolu coğrafyası, dünyadaki herhangi bir kara
parçasından çok daha fazla biyolojik öneme sahiptir.
55
Artık tanımadığımız türler;
Asya Fili (Elephas maxima asurus): M.Ö.I.
Yüzyıla kadar başta Fırat Havzası olmak üzere
Anadolu’da yaşayan en büyük hayvanımızdı.
Yaşama alanlarını insanların kendi lehlerine
kullanmaları sonucu giderek yok olmuşlardır.
Yaban Eşeği (Equus hemionus anatoliensis):
12. Yüzyıl sonuna kadar bilinen ve özellikle
Anadolu’ya
has
bir
türdü.
56
Aslan (Panthera leo persica):
Anadolu’daki son kayıt 1880, Birecik’tir.
Aşağı Fırat Havzasında yaşayan bu hayvan
bu tarihten sonra bir daha görülmemiştir.
57
Çita (Acinonyx jubatus): Aşağı Fırat Havzasında 19. Yüzyıla
kadar yaşadığı bilinmektedir. Zaman içersinde bu hayvanın
beslenmesinde önemli yer tutan ceylanların ortadan kalkmasıyla,
bölgeden çekilmeleri ve giderek yok olmaları söz konusudur.
Kaplan (Panthera tigris virigata): Anadolu’daki son kayıt 1970,
Hakkari Uludere olarak saptanmıştır.
Kaplanın Siirt ve Hakkari arasındaki bölgede yakın zamanımıza
kadar yaşadığı, daha sonra bu bölgelerden hiçbir ihbar alınamadığı
bilinmektedir. Bu durumu büyük yırtıcıların zaman içersinde güneye
doğru çekilmelerine bağlamak mümkün olabilir.
58
Anadolu Parsı (Panthera pardus tulliana
Valenciennes): Charles Danford’un 1875 ve
1879 yılındaki seyahatlerinden edindiği
bilgilere
göre;
20.11.1879’da
Osmaniye
yakınında Gavur dağında vurulan dişi bir
parsın ölçüleri: Baş ve gövde uzunluğu
takriben 150 cm. Kuyruk uzunluğu 94 cm.
Omuz yüksekliği 66 cm’dir. Buna ait kafatası
ile iskelet 1931’de Whittal tarafından
Karacahisar’da vurulmuş bir parsın postu ile
birlikte Britanya Natural History müzesindedir.
1942 Yılında İzmir ili Urla ilçesi dağlık alanında bir çoban tarafından
yavru pars yakalanmış ve İzmirli tanınmış avcılardan Murat
Türkmenoğlu’na satılmıştır. Murat Türkmenoğlu tarafından 9 ay
bakılan pars büyüyünce İzmir hayvanat bahçesine armağan
edilmiştir.
59
Atatürk Orman Çiftliği Ankara Hayvanat
Bahçesinde tahnit edilmiş Anadolu Parsını, 1952
yılında Aydın ili Dilek Yarımadası Dilek dağında,
Güzelçamlı köyünde, Afyonlu Mehmet (Mehmet
Karabulut) kapanla yakalamıştır. Ankara Hayvanat
Bahçesinde 6 yıl yaşamıştır. Adı "Efe" olarak
konmuştur. Tam boyu (burun ucundan kuyruk ucuna
kadar) 170,5 cm’dir.
60
Evliya Çelebi seyahatnamesinde İzmir Sığacık yöresinde ve
Şebinkarahisar ve Erzincan civarında Pars görüldüğü doğrulamaktadır.
Selçuk-Efes arasındaki "kaplanboğazı" mevkii ismi üstünde parsın bu
yörede
çokça
bulunduğunun
bir
işareti
sayılmaktadır.
Anadolu’daki son kayıt, 1974 Beypazarı olarak bilinmektedir. 17
Ocak 1974 Yılında Ankara ili Beypazarı ilçesinin 5 km batısında Bağözü
köyünden Havva Köksal adlı kadına saldırıp, kolunu iki yerden kıran ve
köy bekçisi Ahmet Çalışkan tarafından vurulan parsa ait tahnit Ankara
MTA Tabiat Tarihi Müzesinde sergilenmektedir.
61
Sazlık kedisi (Felis catus Güldenstaedt): Bu türlerin
önceki sayıları hakkında bir fikir olmamasına rağmen,
tarım için hızla alan kazanıldığı güney illerimizde, hızla
küçülüp kaybolan sazlık ve çalılıklarla beraber, bu
kedilerinde hızla yok oldukları bilinen bir gerçektir.
Ceylan (Gazella dorcas L.): Elli beş- altmış yıl önce
Antakya’da Belen geçidinin 7-8 km güneyine doğru
gidildiğinde, ormanla yaylalar arasında rastlanması
mümkün olan bu ender memelimiz, artık buralarda
aranmakla da bulunamıyor.
62
Gazella subgutturosa Güldenstaedt (Acem
gazeli, Kursaklı ceylan) ise, Urfa’nın Ceylanpınar
Devlet Üretme Çiftliğinde korunmakta ve
üretilmektedir. Çiftlik arazisi dolaşıldığında bir
günde 30-40’lık 8- 10 sürüye rastlamak mümkün
olabilmektedir. Çiftlik dışında ise bir tek örnek dahi
yoktur.
63
Sonuç olarak:
Birkaç istisna dışında memeliler açısından tüm
olumsuzlukların sınai süreci ile birlikte son yarım yüzyılda
meydana gelmesi, insanlık açısından hiç de affedilecek bir
sonuç değildir.
Ekonomik sorunlarımızın öncelikli olarak gündemde
tutulması, doğal varlığımız olan yabani memelilerimizin
varlığını tehlikeye düşürmemelidir. Çünkü; geç kalındığında bu
varlıklarımızı bir daha geri getirmek mümkün olmayacaktadır.
64
Unutulmamalıdır ki ekonomik krizler aşılabilir,
fakat ekolojik krizler (ekokriz) sonucunda, doğal
varlıklarımız insan kaynaklı faaliyetlerin etkisinin
altında kalarak özelliklerini gün geçtikçe yitirerek
tarihteki
yerlerini
almaktadırlar.
65
SÜRDÜRÜLEBİLİR KAYNAK KULLANIMI
• Gelecek kuşakların doğal kaynaklardan
aynen bugünkü kuşaklar gibi hatta
bugünkünden daha iyi faydalanması
olanaklarını tehlikeye atmadan yapılan
kullanım şeklidir.
• Doğal süreçleri etkilemeden, türler arası
dinamikleri
bozmadan,
tüm
türlerin
yaşamasına olanak sağlayacak kullanımdır.
• Çevreyi koruyan ve geliştiren yararlanma
şeklidir.
Biyolojik Çeşitlilik
Proses Çeşitliliği
(Ekolojik Olaylar)
Ekosistem
Çeşitliliği
Tür
Tür
Çeşitliliği
Çeşitliliği
Genetik
Çeşitlilik
"Biyolojik çeşitlilik" deyimi, tüm canlı
organizmalar ve bu organizmaların yaşam alanlarının
çeşitliliğini, birbirleri ve yaşadıkları ortamlarla olan
ilişkilerini tanımlamak üzere kullanılmaktadır.
Biyolojik Çeşitlilik:
1) Genetik çeşitlilik: Bir tür içindeki çeşitliliği
tanımlar.
2) Tür çeşitliliği: Küresel, bölgesel ya da belli bir
yerdeki tür çeşitliliğini tanımlar.
68
3) Ekosistem çeşitliliği: Bir ekolojik ünitede
birbirleriyle ilişki içinde bulunan tüm canlı organizmalar
topluluğu ve cansız etmenleri tanımlar. Ekosistemlerde
tüm canlı toplulukları birbirlerinin yanı sıra yangın ya da
iklim gibi fiziksel ve çevresel etmenlerle de ilişki
içindedir. Ekosistemlerin canlı ve sağlıklı olmaları,
içindeki canlı türlerinin devamlı canlı ve sağlıklı
olmalarına bağlıdır. Canlı türlerinden yalnız birinin
uzaklaşması ekosistemin ideal olarak işlev görmesini
engeller.
69
Anadolu, özünde zengin bir müzedir. Avrupa kıtasının tümünde bitki
türlerinin sayısı yaklaşık 12.000 olmasına karşın, bugün Türkiye’de saptanmış
bitki türü sayısı hemen hemen bu sayıya yaklaşmıştır (yaklaşık 9000 tür).
Hayvan türlerinin sayısının ise, Avrupa Kıtası’nda yaşayanların hemen hemen
1.5 katı kadar, yani 80.000’in üzerinde olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca her türün,
çok fazla miktarda alttür ve ırkla temsil edilmesi, bu zenginliği daha da
arttırmaktadır. Bunun yanı sıra özellikle kıtalar arasında göç eden kuşların,
kullandıkları köprülerin en önemlilerinden birisi Anadolu’dur. Gerek kara gerekse
su habitatlarıyla, bu kuşlara yılda iki kez ev sahipliği, bir çoğuna ise konak görevi
yapan kara parçası yine Anadolu’dur.
70
TÜRKİYE’DE TÜR ÇEŞİTLİLİĞİ
TÜRKİYE YÜZÖLÇÜMÜNÜN DÜNYA YÜZÖLÇÜMÜNE ORANI: % 0,5
TÜRKİYE’DE YAŞAYAN
CANLI TÜRÜ SAYISI
9000
BİTKİ TÜRÜ (% 33 ENDEMİK, 3000)
DÜNYADAKİLERE
ORANI (%)
2,4
(564 ODUNSU (%13.5 ENDEMİK, 76)
640
BALIK TÜRÜ
2,9
22
AMFİBİ TÜRÜ
0.8
106
SÜRÜNGEN TÜRÜ
1.7
425
KUŞ TÜRÜ
5,0
132
YABANİ MEMELİ HAYVAN TÜRÜ
2,9
ANADOLU KENDİ BAŞINA AYRI BİR KITA DEĞİLDİR. ANCAK, SANKİ AYRI
BİR KITAYMIŞ GİBİ, BÜYÜK BİR KITANIN SAHİP OLABİLECEĞİ DEĞİŞİK
EKOSİSTEM VE TÜR ÇEŞİTLİLİĞİNE TEK BAŞINA SAHİPTİR.
TEŞEKKÜRLER
İ.Serhat UĞRAŞ
Doğa Koruma ve Sulak Alanlar Şube Müdürü
72