BİLİŞSEL GELİŞİM - Eğitim Psikolojisi Dersi Web Sitesi

Download Report

Transcript BİLİŞSEL GELİŞİM - Eğitim Psikolojisi Dersi Web Sitesi

BİLİŞSEL GELİŞİM
Dr. İbrahim Keklik
ÜNİTENİN ANA HATLARI






Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı
Piaget Sonrası Araştırmalar ve Piaget Eleştirisi
Vygotsky’nin Bilişsel Gelişim Kuramı
Yetişkin Bilişsel Gelişimi
Yetişkin Kadınlarda Bilişsel Gelişim
Dil Gelişimi
Giriş



Bilişsel gelişim kimi kaynaklarda “zihinsel gelişim”
olarak anılır. Biliş sözcüğü akıl, bilgi, bellek, akıl
yürütme, anımsama, unutma, problem çözme,
kavramlar ve düşünce gibi zihinsel işlevleri ifade eder
(Yeşilyaprak, 2002).
Başka bir ifadeyle, biliş, insanların dünyayı
öğrenmeleri ve anlamalarına-anlamlandırmalarına
kaynaklık eden zihinsel faaliyetleri ifade eder.
Bilişsel gelişim, bireylerin zihinsel yapı, becerileri ve
süreçlerindeki değişimleri konu alır.
Giriş

Marcy Driscoll’a göre, bilişsel gelişim,
“bebeğin farklılaşmamış-özelleşmemiş zihinsel
becerilerinin yetişkin kavramsal yetkinliğine
ve problem çözme becerilerine dönüşme”
sürecidir.
Giriş

Kısacası, bilişsel gelişim, bebeğin
reflekslerden ibaret olan ve kendisiyle
etrafındaki nesne ve kişileri ayırt edemediği
basit zihinsel becerilerinden- hastalıklara
çareler bulan tıp uzmanlığına, Nobel ödülü
kazanan bilim ve sanat insanlarına nasıl bir
süreç takip ederek ve ne tür yaşantılardan
geçerek dönüştüğümüzü betimleme
çabasındadır.
Sunumun Seyri




Bu bölümde öncelikle bilişsel gelişim konusunda bir
çığır açan Jean Piaget’nin kuramı ele alınacaktır.
Bunu, kuramın eleştirileri ve Piaget sonrası yapılan
araştırmaların Piaget’nin kuramına katkıları ele
alınması takip edecek.
Daha sonra, Lev Vygotsky’nin fikirlerine değinilecek.
Çağdaş gelişmelerin ve yetişkin düşünüş şekillerini
ele alan teorilere de yer verdikten sonra bölüm, bütün
bu kuram ve bulguların eğitim açısında
doğurgularının tartışılmasıyla son bulacak
JEAN PIAGET



Jean Piaget 1896 yılında
İsviçre’de doğdu. Piaget
insanın bilişsel gelişimi
konusunda öncü
çalışmalarıyla bilinir.
Kuramını kendi çocukları ve
diğer çocuklarla 50 yılı
aşkın bir süre boyunca
yaptığı titiz çalışmaları
neticesinde oluşturdu.
Piaget çocuk aklının
yetişkinlerin bir minyatürü
olmadığını ve düşünüş
tarzlarının kendilerine has
olduğu fikrini ortaya attı.
Piaget’nin Yaşamı


Piaget doktora derecesi de dâhil olmak üzere
kimi kaynaklara göre biyoloji- kimilerine göre
de zooloji alanında eğitim gördü.
Ancak annesinin ruh sağlığının bozulmasıyla
psikopatolojiye ilgi duydu. 1919’da Fransa’ya
gidip orada psikopatoloji, mantık, bilim
felsefesi ve epistemoloji dersleri aldı
Piaget’nin Yaşamı




Daha sonra zekâ testlerinin gelişiminde öncü
isimleriyle beraber çalışmaya başladı.
Piaget’nin belki de kuramına temel teşkil eden
gözlemi çocukların zekâ testlerine benzer yanlış
yanıtları vermeleriydi.
Piaget kuramın genetik epistemoloji olarak
isimlendirirdi.
Piaget psikolojinin felsefe (epistemoloji) ile biyoloji
arasındaki halka olacağı kanaatindeydi.
Piaget’nin Yaşamı



Piaget’nin en az 50 kitap ve sayısız makale ve
en az 30 civarında fahri doktorası olduğu
bilinmektedir.
Kendisi insan bilişsel gelişimini kapsamlı bir
teorinin kurucu olarak yirminci yüzyılın en
önemli bilim insanlarından biri olarak anılır.
Nitekim Time dergisi Piaget’yi 20. yüzyılın en
önemli 100 bilim insanları arasında andı.
Piaget’nin Yaşamı


Piaget Geneva, Neuchatel, Lausanne ve
Sorbonne gibi Avrupa’nın önemli
üniversitelerinde felsefe, psikoloji ve sosyoloji
dersleri verdi.
1979 yılında üniversitede ders vermekten
emekli oldu ancak ölüm tarihi olan 1980’e dek
araştırmalarına devam etti.
PİAGET’NİN BİLİŞSEL GELİŞİM
KURAMI--Temel Kavramlar




Piaget (1852, 1960) çalışmalarını insanın nasıl bir yol
izleyerek düşündüğünü bulmaya adadı.
Fikirlerinde biyoloji eğitimi almış olmasının etkileri
belirgindir.
Kuramında biyolojik dinamikleri özenle vurgular.
Bu nedenledir ki, Piaget bilişsel gelişimin insanın
olgunlaşma sürecine paralel-dolayısıyla- yaşa dayalı
bir seyir izleyerek vukuu bulduğunu ifade eder.
Piaget’nin Temel Kavramları




Yine biyolojideki bilgisi ve tecrübesinden ötürü teorisinin
temeli olarak dengeleme (equilibration) kavramını kullanır.
Tıpkı biyolojik yapı ve organizmalarda olduğu gibi insan
zihninin de gelişiminin temelinin denge arayışı olduğu
iddiasındadır.
Bilindiği gibi bir dokuda yer alan hücrelerde herhangi bir
madde eksildiğinde dengesinde bir bozulma olur ve yeniden
denge sağlamak için bu maddeyi temin ederler.
Piaget biyolojide hemeostasis (denge) olarak bilinen bu
dinamiği zihnimizin işleyiş ve gelişiminde de temel
mekanizma olarak nitelendirir.
Piaget’nin Temel Kavramları



Bulguları eşiyle beraber kendi üç çocuğunu
yıllarca detaylı bir şekilde gözlemlemek ve
çalıştığı diğer çocuklardan elde ettiği verilere
dayanır.
Piaget 1930’larda psikoloji gündemindeki
önemli bir isim oldu.
Tıpkı biyolojik dünyada olduğu gibi, insan da
uyum (adaptation) sağlama eğilimi ve yetisine
sahiptir.
Piaget’nin Temel Kavramları



Tıpkı biyolojik dünyada olduğu gibi, insan da uyum
(adaptation) sağlama eğilimi ve yetisine sahiptir.
Piaget’ye göre insanın zihinsel gelişiminin temeli
biyolojik olgunlaşma sürecine dayanır. Bu nedenle
yaşa paralel bir gelişim gösterdiğimiz kanısındadır.
Piaget çocukların aktif “düşünürler” olduğunu ve
sürekli olarak dünyayı anlamalarını ilerletmek
çabasında oldukları fikrindeydi
Piaget’nin Temel Kavramları



Piaget bu “anlamaları ya da
anlamlandırmaları” bilişsel dünyamızın yapı
taşları olarak nitelendirdi.
Ve Piaget bunları şema (schema-schemata)
terimiyle ifade etti.
Piaget yaşamı sürekli bir şekilde yeniden
anlamlandırmamızın dünyayı zihnimizde
organize etme eğiliminde olduğumuzu
savunur.
Piaget’nin Temel Kavramları



Kimi yazarlar bu şemaları bilgisayar
dosyalarına benzetir.
Piaget’ye göre insanlar var olan şemalarına
uygun olmayan durum ve bilgilerle
karşılaştıklarında zihinsel dengeleri bozulur.
Bu dengeyi tekrar oluşturmak için 3
mekanizmadan birini kullanırlar
Piaget’nin Temel Kavramları



Bu bilgileri var olan şemalarımızdan birine
yerleştirmek.
Yani, varılan bilgi ve şemaların içinde asimile
ederler. Buna özümleme (assimilation) der.
Eğer yeni bilgi ya da yaşantıyı eski şemalara
yerleştirmek dengeyi sağlayamıyorsa- var olan
şemaları bu yeni bilgi dâhilinde değiştirerek
yeniden denge sağlanır.
Piaget’nin Temel Kavramları



Buna da uyma (accomodation) der Piaget.
Üçüncü bir mekanizma da, eğer bir yeni bilgiyi
bu iki mekanizma ile işleyememeğimiz kadar
bize yabancıysa o zaman da bu bilgiyi
görmezden gelmek yeniden denge kurmakta
kullandığımız bir yoldur.
Buna örnek, hiç bilmediğimiz bir yabancı dilde
konuşan iki insanın konuşmalarına kısa bir
süre sonra hiç dikkat etmemektir.
Piaget’nin Temel Kavramları



Piaget’nin kuramı kalıtım ve çevre etkileşimini
oldukça iyi dile getiren bir modeldir.
Piaget insan da dâhil bütün canlı organizmaların
kendi kendini düzenleme yeteneğine sahip olduklarını
ve bu mekanizma sayesinde kendi kalımını (survival)
sağladığını ifade eder.
Hatta Piaget bu uyum sağlama yeteneğinin biyoloji
(kalıtım) ile çevre arasındaki temel halka olarak
görür.
Piaget’nin Temel Kavramları





Bir anlamda denebilir ki, Piaget’ye göre bilişsel gelişimin en
temel amacı uyum-adaptasyondur.
Piaget kuramı çocuklara ilişkin şu varsayımlara dayanır:
Çocuklar bilgiyi yaşantıları yoluyla kendileri organize eder ve
yapılandırırlar.
Çocuklar yaşıtlarından, yetişkinler ya da büyük çocuklardan
öğrenirler ancak daha çok kendi başlarına oluştururlar.
Çocuklar öğrenme yönünde doğal bir yönelim (eğilimle)
doğarlar. Çocukların öğrenmek için yetişkinlerin teşviki ya da
ödüllendirmelerine ihtiyaçları yoktur
Piaget’nin Temel Kavramları


Piaget’nin kuramı kalıtım ve çevre etkileşimini
oldukça iyi dile getiren bir modeldir.
Piaget insan da dâhil bütün canlı
organizmaların kendi kendini düzenleme
yeteneğine sahip olduklarını ve bu mekanizma
sayesinde kendi kalımını (survival) sağladığını
ifade eder.
Piaget’nin Temel Kavramları



Hatta Piaget bu uyum sağlama yeteneğinin
biyoloji (kalıtım) ile çevre arasındaki temel
halka olarak görür.
Bir anlamda denebilir ki, Piaget’ye göre
bilişsel gelişimin en temel amacı uyumadaptasyondur.
Piaget çocuklara çocuklardan problemler
çözmeleri sorup-çocukların çözümlerinin nasıl
bir mantıksal sıra izlediklerine baktı.
Piaget’nin Temel Kavramları


İlk bulgularından bir tanesi çocukların
yetişkinlerden belirgin bir şekilde farklı
düşündüğünü fark etti.
Araştırmaları neticesinde, Piaget insanın
düşünme ve dünyayı anlamlandırma tarzlarının
niteliksel olarak farklılıklar arz eden
dönemlerden geçerek oluştukları fikrini
savunur
Piaget’nin Temel Kavramları

Piaget evrensel (her toplum ve kesimde aynı
şekilde) olarak insanların dört dönemden
geçerek-refleksif motor tepkilerle başlayan ve
soyut düşünmeye dek devam eden bir süreç arz
ettiğini savunur (Woolfolk, 2004).
Piaget’nin Önerdiği Gelişim
Dönemleri




Duyusal-motor Dönem (Sensory-Motor Stage) 0-2 Yaş
İşlem Öncesi Dönem (Preoperational Stage: Intuitive and
Symbolic Stages) 2-7 Yaş
Somut İşlemsel Dönem (Concrete Operational Stage) 7-11
Yaş
Soyut İşlemsel Dönem (Formal Operational Stage) 11+
Yaş
Duyusal-Motor Dönem (0-2 Yaş)
Bu dönemin gelişimsel görevleri:
 Hafıza geliştirmeye, taklit etmeye başlar
 Nesnelerin gözden kaybolmalarına rağmen yok
olmadıklarını anlamaya başlar
 Reflekslerden ibaret davranışlarda
bulunmaktansa giderek amaçlı davranışta
bulunmaya başlar
Duyusal-Motor Dönem (0-2 Yaş)


Piaget bebeklerin doğuştan reflekslerle
doğduklarını.
Reflekslerin hayvanlarca ömür boyu
kullanılmasına karşın insan bebeklerinin
çevreye uyum amacıyla bu refleksleri kullanır
ve kısa sürede bu refleksler yapılandırılmış
daha anlamlı şemalara dönüşürler.
Duyusal-Motor Dönemin Alt
Dönemleri


Bu dönem diğer dönemlerden daha ayrıntılı ele
alınacaktır.
Piaget’nin insan gelişimini ne derecede
kapsamlı ve detaylı ele aldığını vurgulamak ve
edindiğimiz zihinsel becerilerin
kazanılmasında meydana gelen karmaşık
süreçleri göstermek amacıyla bu dönem burada
ayrıntılı bir şekilde sunulmuştur
Duyusal-Motor Dönemin Alt
Dönemler




Bu dönemde bebekler kendi bedenleriyle çevre
arasındaki ilişkileri kurmakla meşguldürler.
Göreli olarak iyi gelişmiş duyu organlarının
sayesinde bunu yapabilirler.
Görme, dokunma, duyma ve emme yoluyla
kendilerine ve çevreye dair izlenimler toplarlar.
Piaget bu döneme duyusal-motor dönem adını
koymuştur çünkü ilerideki zihinsel etkinliklerin
temeli sayılan bu yaşantılarda temel araç duyusal ve
motor yaşantı ve etkinliklerdir
Duyusal-Motor Dönemin Alt
Dönemler



Bebek sayısız deneme sonucu dışsal dünya ile
kendisinin birbirlerinin uzantıları olmadıklarını
ve bilakis ayrık olduklarını fark eder.
Yine bebekler bir nesnenin elle yer
değiştirebileceğini (nedensellik kavramı)
kavrarlar.
Bu dönemde edindikleri en önemli keşiflerden
bir tanesi nesne devamlılığı (sürekliliği)
kavramıdır
Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)

Bu, bir nesne gözden kaybolsa dahi (annenin
mutfağa gitmesi, oyuncak topun koltuğun
altına girmesi) yok olmadıklarını- varlıklarına
devam ettiklerini fark etmektir.
Nesne Devamlılığı (Sürekliliği)



Resimdeki bebekte bu
kavram henüz gelişmemiştir.
Bu nedenle önünde ilgi
gösterdiği oyuncakla kendisi
arasına oyuncağı kapatacak
bir kâğıt parçası
konduğunda, oyuncağa olan
ilgisi kaybolur (başka yöne
bakıyor ikinci resimde).
Bu da bebeğin oyuncağın
hala kâğıdın arkasında gizli
olduğunu “bilmediğini”
gösterir.
Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)





Nesne devamlılığını kazandıktan sonra bebekler
motor becerileriyle sayısız denemeler yaparlar.
Bu denemeler kendilerine veri toplar.
Bu bize basit gibi görünen hareketleriyle her bir
davranışın sonucunda neler olabileceğine dair yaşantı
biriktirir.
Bu denemeler sayesinde battaniyesinin üzerinde elle
ulaşamayacağı uzaktaki oyuncağına ulaşmak için
battaniyeyi kendisine doğru çekmeyi öğrenmiştir.
Aşağıda da değinileceği üzere bu bebek için oldukça
önemli bir aşama kat etmektir
Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)
Aşağıda bu dönemde meydana gelen değişimler daha
ayrıntılı bir şekilde ve evreler halinde izah edilmiştir.
 I.Evre
 1. ayın sonundan başlayarak, refleksif hareketlerde
giderek ustalaşır (giderek annenin meme ucunu daha
kolaylıkla bulur). Piaget buna fonksiyonel özümseme
demiştir,
 Bu da genellenmiş özümsemeye yola açar (anne
memesi dışındaki objeleri de ağza alma)
 Ve bu da ayırt etme özümsemesine (anne memesinin
diğer objelerden farklı olduğunu algılama) yol açar
II. Evre



4. aydan itibaren başlar
Refleksif olarak parmak emme davranışı
gösterir. Bu davranış anne karnındaki benzeri
davranıştan farklıdır çünkü bebeğin bunu bir
nevi beslenme amaçlı yaptığı düşünülür
Bu temel (beslenme temelli oluğundan)
döngüsel (çünkü tekrar tekrar yapılır) bir
davranış olarak tanımlanır
III. Evre




İkincil döngüsel reaksiyon dönemi olarak
bilinir
4-8 ay arasıdır
Daha önceden seslere aşina olan çocuk ve
objeleri yakalamayı öğrenmiş olduğundan bu
iki şemayı birleştirerek çıngırak alıp tekrar
tekrar sallar
Böylelikle bebek iki şemayı birleştirmeyi
öğrenmiştir
IV. Evre



-12 aylar arası dönemi kapsar
Gözleri önünde bir yastık altına gizlenen
oyuncağın yok olmadığının farkındadır ve
arayıp bulur oyuncağı
Bir süre oyuncak ilkin aynı (kırmızı) yastığın
altına sonra da oradan çıkarılıp sarı yastığın
altına gizlendiğinde, çocuk oyuncağı arar
ama sadece kırmızı yastığın altına bakar
V. Evre





12-18 ay arası dönem
Nesnelere ulaşmak için yeni yöntemler araştırır
Mesela birçok deneme-yanılmadan sonra ve kimi
kez kazara battaniyenin uzak ucundaki oyuncağa
battaniyeyi çekerek ulaşabileceğini fark eder
Bu dönemde nesnenin sürekliliği edinilir/yerleşir
Bu da mantık yürüterek düşünme için önkoşuldur
VI. Evre


18 ay–2 yaş arası dönem
Nesne ve kişilere dair semboller/temsiller
oluşturabilmeye başladıklarından zihinsel
gelişimlerinde bir dönemi kapayıp –bir
yenisini açıyor olurlar
Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)


Piaget’nin her bir dönemi için öngörülen
gelişimsel görevlerin tamamlanması çocuğun
söz konusu dönemden “mezun olup” bir
sonraki döneme geçmesine olanak sağlar.
Hatırlanmalıdır ki, bu dönemin çocukları
yukarıda belirtilen beceri ve yaşantıları
kazanmadan bir sonraki dönemin sembol
kullanma ve dil öğrenme gibi temel öğrenme
yaşantılarına hazır bulunmuşluk geliştiremez.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)




Bu dönemin gelişimsel görevleri:
Dil öğrenmeye ve sembollerle düşünmeye başlar
Mantık yürütebilir ancak olayları sadece bir
yönleriyle düşünebilir (renkli üçgen, kare ve
dikdörtgenleri sınıflandırırken, bunları en belirgin
özellikleri olan renkleri göz önünde bulundurmak
gibi)
Ben-merkezcidir, başkasının bakış açısını
algılayamaz/anlayamaz
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Bu dönemin gelişimsel görevleri:
 Dil öğrenmeye ve sembollerle düşünmeye başlar
 Mantık yürütebilir ancak olayları sadece bir
yönleriyle düşünebilir (renkli üçgen, kare ve
dikdörtgenleri sınıflandırırken, bunları en belirgin
özellikleri olan renkleri göz önünde bulundurmak
gibi)
 Ben-merkezcidir, başkasının bakış açısını
algılayamaz/anlayamaz
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)





Bu dönemdeki öğrenme yaşantılarının meydana
gelmesi için aşağıdaki nörolojik özelliklerin mevcut
olması şarttır:
İlkel düzeyde de olsa motor, görsel, işitsel ve
kinestetik refleksler
Motor tepkide bulunma kapasitesi ve dengeli bir
beden duruşu (duyusal bilgilerin doğru algılanmaları
için)
Bilgi depolayabilmeye uygun hafıza
Belli bir olgunlaşma düzeyinden sonra, kimi şeyleri
taklit edebilme yetisi
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)


Çocukların maruz kaldıkları uyaran miktarı
göz önünde bulundurulduğunda, bunun
kendilerinin baş edemeyeceği derecede olduğu
görülür.
Neyse ki, insan türünün evrimi sonucu bu
uyaranların ancak çocukların baş edebileceği
kısmını algılamalarını sağlamıştır.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)



Mesela zor ve karmaşık uyaranlar bunları
algılamaya ve işleme yetisine ulaştıklarında
algılarlar.
Bu dönemin çocukları giderek dili daha iyi
öğrenir olayları belli bir mantıkla
düşünebilirler (tek bir doğrultuda ama- mesela
nesneleri renklerine göre sınıflandırmak gibi).
Bu yaş çocuklar ben-merkezcidir ve başka
birinin gözüyle olaylara bakamaz.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)

Bu benmerkezcilik o derecededir ki, telefonda
işteki annesiyle konuşan bir çocuk kendisine
“anne bak, kırmızı elbisemi giydim” diyebilir
ve kendisinin gördüğü şeyi annesinin de
görebileceğini zanneder.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)


İnsanların etraflarındaki nesne, olay ve
kişilerin sembolik temsillerine sahip olma
yetileri bir tür olarak bugün ulaşmış
olduğumuz uygarlık düzeyini edinmemizde
çok önemli bir yer teşkil eder.
Sembol kullanma yetisi sayesinde bir
semboller sistemi olan dili öğreniriz.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)



Dil ise bilişsel gelişimin seyrinde vazgeçilmez
bir öneme sahiptir.
Zira dil sayesindedir ki belleğimize onca
sembol ve kavramların şemalarını
oluşturabiliyoruz.
Nitekim belleğe bu bilgileri kaydedemiyor
olsaydık bugün bir tür olarak da onbinlerce yıl
geride bir uygarlık düzeyine sahip olurduk
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)


Bu nedenle, işlem öncesi dönemde edindiğimiz
temellere yetişkin olarak baktığımızda her ne
kadar bize basit gibi görünse de sonraki
karmaşık zihinsel yapılarımızın önemli
temelleri atılır bu dönemde.
Düşünmelerine cansız nesnelere canlılık
atfetmek (animizm) ve doğa olaylarına
birilerinin sebep olduğunu düşünmek
(yapaycılık) hâkimdir.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)


Örneğin, bu çocuklar güneşin her gün
birilerince ortaya çıkarılıp gökyüzünün bir
yanından ötekine taşıdığını düşünebilirler.
Bu dönem iki alt döneme ayrılır


Sembolik dönem (2-4 yaş)
Sezgisel dönem (4-7 yaş)
Sembolik Dönem (2-4 Yaş)




Çocukların dil gelişimi 2-4 yaşlarında oldukça
hızlıdır.
Sözcük dağarcıklarını 200’den 2000’e kadar
çıkarırlar.
Dildeki bu hızlı değişime karşın dilin karmaşık
özelliklerinden bihaberdirler.
Örneğin, yazın sevdiği kışlık bir kıyafeti giymek
istediğinde kendisine bu kıyafetin mevsime
uymayacak derecede sıcak olduğunu izah etmeye
çalışmak boşunadır
Sembolik Dönem (2-4 Yaş)


Çocukların kullandıkları sembollerle ifade
ettikleri her zaman yetişkin mantığına uyar
şekilde değil kendilerince etraflarındaki
dünyayı temsil eden ve iç dünyalarında olup
bitenleri dışa vuran sembolik oyunlar oynarlar.
Bu dönemde sembolik oyunlar oynarlar
Sembolik Dönem (2-4 Yaş)




Mesela bir çubuğu at olarak kullanmak ya da
anne-baba taklitleri yapmak gibi.
Bu dönemde nesneleri sadece bir yönleriyle
algılarlar.
Mesela, geometrik şekilleri hem renk hem de
türlerine göre sınıflandıramazlar.
Bu da bilişsel gelişimde önemli bir kavram
olan korunumun (conservation) henüz
gelişmediğini gösterir
Sezgisel Dönem (2-7 Yaş)


Bu dönemde çocuklar nesnelerin en dikkat
çekici özelliklerine odaklaşır diğer özellikleri
gözden kaçırırlar.
Çokça sorular sorarlar, her şeyin cevabını
bilmek isterler, bildiklerinden emin görünürler
ancak bildiklerini nasıl bildiklerini
açıklayamadıklarından bu döneme sezgisel
dönem denmiştir
Sezgisel Dönem (2-7 Yaş)

Bu yaş grubundaki çocuklar olguları
aralarındaki karmaşık ilişkilerle ele
alamadıklarından bunlara ilişkin algılayışlarını
“dar kavramlarla örgütlemeye ve sıkıştırmaya
çalışırlar.[bu nedenle]..kalıp yargılar”
geliştirirler (Akyol-Köksal, 2007. s. 86).
Sezgisel Dönem (2-7 Yaş)




Mesela, ailesini ziyaret eden subay olan
halasının eşi bu yaştaki bir kız çocuğa ne
olmak istediğini sorduğunda hemşire olmak
istediğini ifade eder.
Subay olmak istemez misin?
Diye sorduğunda “kızlar subay olmaz” diye
yanıt verir.
Kendisine yapılan açıklamaları da doyurucu
bulmaz
Sezgisel Dönem (2-7 Yaş)


Piaget ve sonrasındaki araştırmacılar bu
çocukların gözü önünde kalın ve kısa bir
bardaktan ince ve daha uzun bir bardağa suyu
aktarıp- bu çocuklara hangi bardayken suyun
miktarının daha fazla olduğunu sorarlar.
Bu işlem gözlerinin önünde yapıldığı halde ve
kısa bardaki su aynen uzun bardağa aktarıldığı
halde çocuklar uzun bardaktaki suyun daha
fazla olduğunu söylerler.
Sezgisel Dönem (2-7 Yaş)


Bu deney, çocukların korunum ilkesi
geliştirmediklerinin kanıtıdır.
Zira korunum “herhangi bir nesne ya da nesne
grubunun fiziksel biçimi ya da mekândaki
konumu değiştiğinde, nesnenin miktar, sayı,
alan, hacim vb. özelliklerinin değişmeyeceği
ilkesidir” (Senemoğlu, 2004. s. 43).
Sezgisel Dönem (2-7 Yaş)

Bu dönemin işlem öncesi dönem olarak
nitelendirilmesinin nedeni çocukların işlemleri
tersine çevirmenin mevcut olmamasıdır. Buna
benzer bir şekilde, çocuk 7+9= 16 olduğu için
16-9=7 olduğunu aynı anda tasavvur edemez.
Sezgisel Dönem (2-7 Yaş)
Örnek:
 Piaget: Ali hiç kardeşin var mı?
 Ali: Evet. Bir tane. Adı Ezgi.
 Piaget: Ali, Ezginin hiç kardeşi var mı?
 Ali: Hayır.
Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)





Bu dönemin gelişimsel görevleri:
Somut problemler çözebilir
‘Korunumu edinir
Olayların, nesnelerin birden fazla yönözelliğini hesaba katarak düşünebilir
Geri çevrilebilirlik edinir
Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)



Bu çocukların düşünüşleri kendilerini çevreleyen
fiziksel gerçeklikle ve “şimdi ve burada” ile sınırlıdır.
Dolayısıyla uzak geleceğe ya da varsayımsal olarak
akıl yürütemezler.
Bir önceki dönemdeki çocuklar da kendilerine verilen
farklı uzunluktaki çubukları sıralayabilirler ancak
bunu yaparken sık sık çubukları yan yana getirerek
boylarını kıyaslarlar.
Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)


Somut işlemsel dönemde böyle bir
kıyaslamaya ihtiyaç duyulmaksızın ve
dolayısıyla boy sırasına koyma çok daha hızlı
yapılabilir.
Önceki dönemdeki çocukların aksine bu
çocuklar çubuk sıralama işlemini yaparken
daha çok içsel bilişsel süreçlerini kullanırlar
yani kendi zihinlerinde çubuk boylarını
kıyaslayabilirler.
Korunum Deneyi
Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)



Bu çocuklar korunumu edinmişlerdir yani
maddenin miktarının onların aldıkları şekil ve
ya pozisyonla değişmediğini kavramışlardır.
Çocuklar ilkin miktarların (sayılar, uzunluk,
alan) korunumu, sonra ağrılık, sonra da hacim
korunumu edinirler.
Piaget buna gelişimde ardışıklık adını
vermiştir.
Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)




Yani, edinilen her bir beceri, öncesinde
edinilmiş başka becerilerle mümkün olur.
Her bir dönemde bu deyim yerindeyse dikey
öğrenme tekrarla oluşur.
Okul çağı çocukları yine işlemleri geri
çevirebilirler (zihinlerinde).
Bu nedenle, Piaget bu dönemi işlem
yapılabilen ilk dönem olarak nitelemiştir
Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)


Bu yaş çocuklar yine önceki dönemin aksine
bir nesne ya da durumun sadece bir özelliğine
odaklanmazlar ve birden fazla özelliği göz
önünde bulundurabilirler.
Piaget bu çocukların tersine çevirme ve bu
odaktan uzaklaşma sayesinde korunumu
edindikleri kanısındadır.
Korunum


Piaget’nin korunumu test
etmek için kullandığı
örneklerden bir tanesi
çiftlikteki inek örneğidir.
Resimde görülen yeşil renkli
karelerin yemi temsil
ettiğini ve hangi ineğin daha
çok yem yediğini (ya da
hangi ineğin daha çok yemi
var?) diye sorar çocuklara.
Korunum

Oysa korunumun gelişmesi için mantık
yürütmenin üç öğesinin oluşması gerektiği
kanısındadır: özdeşlik, ödünleme ve
dönüşümsel düşünebilme. Özdeşlik/ayniyet
(identity): maddeye herhangi bir şey
eklenmemiş ya da çıkarılmamışsa maddenin
aynı kaldığını bilme
Korunum


Ödünleme (compensation): Çocuğun nesnenin
bir boyutundaki artmanın başka bir boyuttaki
azalmaya neden olduğunu kavrama.
Dönüşümsel düşünebilme (reversibility):

Herhangi bir değişimi (uzun bardakta daha fazla
görünen su) işlemi zihninde geri-başlangıç
noktasına (kısa bardaktaki haline) geri götürerek
ortadan kaldırım maddede bir değişim olmadığını
bilebilir.
Korunum


Daha önce çocukların korunum
edinmemelerinin nedenlerinden bir tanesi
algıda baskınlıktır (perception dominance).
Algıda baskınlık çocuğun o an gözlemlediği
somut durumun algılayışının kendisinin başka
işlem yapmasına engel olacak kadar baskın
olması durumunu ifade eder
Somut İşlemsel Dönem




Bu dönem çocukları birer pozitivist/realist gibidirler.
Yani, onlar inatla gözlenebilir olaylara yoğunlaşırlar.
Önceki dönemlerdeki gibi sihirli düşlerin gizeminde
kalmazlar.
Mesela rüyaların kafalarında vukuu bulduklarını
düşünürler. Soyut kavramlar ya da atasözleri fazla
anlam ifade etmez bu dönem çocukları için
Somut İşlemsel Dönem

Bu dönemdeki çocukların düşünmeleri
mantıksal kurallar içerir ve bu çocuklar bir
önceki dönemin ben-merkezciliğinden
uzaklaşmış olduklarından başkalarının
düşünceleri olabileceğini tasavvur edebilir.
Somut İşlemsel Dönem


Dünyanın biç çok ülkesinde çocukların bu dönemde
okula gitmelerinin nedeni de bu dönemde
gruplandırma, sınıflandırma, kıyaslama, parçalar
arasındaki ilişkileri görme ve problem çözerken hem
eldeki unsurları hem de o durum hakkındaki eski
bilgilerini birleştirebilirler.
Bu yetilerine bakarak çocukların düşünmelerinin üst
düzeylere çıktığı yargısına varılmamalı.
Somut İşlemsel Dönem


Zira çocuklar ulus, kavram, olgu, onur, erdem,
gibi terimlerde ifade edilen soyut anlamları
bilmezler.
Benzer şekilde, deyimler ve atasözlerindeki
soyut anlatımı anlayamazlar.
Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)



Soyut problemleri mantıksal yollarla çözebilir.
İzafi/göreli ve karşılaştırmalı düşünür.
Düşüncede tümdengelim kullanabilir ve
mantıksal ayırımlar yapabilir.
Bu yaş bireyler ideolojik sorunlarla ilgilenir ve
kendi ahlaki anlayışlarını geliştirme uğraşı
içine girerler
Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş
sonrası)


Bilimsel yöntem problem çözme aşamalarında
olduğu gibi sistematik düşünebilir. Toplumsal
olaylara ilgisi artar, kim olduğunu sorgular.
Soyut düşünmenin önemli
gerekliliklerinden biri varsayımsal düşünmedir
Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş
sonrası)


Ancak bu yetiyi kazanmış öğrencilere “eğer 1924
yılında Mustafa Kemal değil de Turgut Özal ülkenin
başında olsaydı, ne gibi tarihsel farklılıklar olurdu?”
diye sorulduğunda mantığa uygun yanıtlar alınabilir.
Bu gençler bir bütünü oluşturan değişkenleri
bütünden ayırıp- tek tek ele alabilir, bu değişken
yerine başka bir değişken olduğunda bütünün bundan
nasıl etkileneceğini tasavvur edebilir ve ele alınan
parçalara dair çokça bilgiyi bir araya getirebilir.
Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)


Ergenlik çağında çocukların varsayımsal
düşünebilmesi kimlik gelişimi açısından da
önemlidir.
Çünkü gençler başka insanların kendilerini
nasıl gördüklerini zihinlerinde test edebilir ve
kendilerinin değişik özelliklerini tek tek ele
alıp bu özelliklerde değişimlerin kendilerinin
bütünlerine nasıl yansıyacağını zihinlerinde
canlandırabilirler
Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)


Yaygın olarak ergen ben-merkezciliği olarak
nitelendirilen özellik de nitekim soyut
düşünmenin bir ürünüdür.
Bu kavram ergenlerin sanki sahnedelermiş de
etraftaki herkes kendilerini izliyor olarak
algılamalarını tasvir etmek kullanılır
Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)


Soyut düşünmenin oluşması için hem
olgunlaşma hem de bu aşamaya dek gerekli
olan gelişimsel görevleri yerine getirmeyi
kolaylaştıracak derecede öğrenme yaşantıları
açısından bir çevre gereklidir.
Soyut düşünme yetisini kazanmayı Piaget
bireyin uyum sağlama çabasının bir ürünü
olarak görür
Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)

Zira bilhassa çağdaş dünyada yaşayan
bireylere somut işlemsel dönem ve ya önceki
dönemlere ait düşünme tarzları yetmemektedir.
Hatırda tutulmalıdır ki, ergenlik çağındaki
gençlerde soyut düşünme becerileri gelişmiş
olmasaydı bugünkü eğitimin gereği olan
matematik, tarih, fizik, felsefe vb. birçok
dersten başarılı olmaları mümkün olmazdı.
Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget
Sonrası Araştırma Bulguları



Piaget farklı kültürden örneklemlerle
çalışmamasına rağmen iddialarının evrensel
olduğunu iddia ederdi.
Sonraki uzmanlar Piaget’nin kültürün etkilerini
hesaba katmamış olmasını eleştirdiler.
Yine kendisine getirilen en önemli
eleştirilerden bir tanesi her bir gelişimsel
dönemi katı çizgiler halinde izah etmesiydi
Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget
Sonrası Araştırma Bulguları


Piaget’nin bilişsel gelişimi ergenlik çağına
kadar getirip-sonraki dönemlere değinmemiş
olması da yine kuramına getirilen eleştirilerden
biridir.
Piaget sonrası yapılan araştırmalar gelişimsel
değişimin seyrinin genel çizgileriyle Piaget’nin
ifade ettiği sıra içinde vukuu bulduğunu ifade
eder
Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget
Sonrası Araştırma Bulguları


Değişik kültürlerle yapılan çalışmalar her bir dönem
için belirtilen zaman aralıklarında kimi farklar olsa da
gelişimsel sıranın farklı kültürlerde de Piaget’nin
belirttiği sırayı izlediğini bulmuştur.
Yeni çalışmalar, Piaget’nin bulgularının aksine, iki
dönem arasındaki geçişin daha esnek, daha az bir
keskinlikle ve bu geçiş zamanlarının her iki döneme
ait özellikler taşıdığı bulunmuştur.
Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget
Sonrası Araştırma Bulguları


Kişi ardışık iki dönemden Piaget’nin
düşündüğünden daha fazla özellikler
sergilemekle beraber, tıpkı O’nun değindiği
gibi içinde bulunulan dönemin özellikleri daha
baskındır.
Başka bir ifadeyle, somut işlemsel dönemdeki
çocukları işlem öncesi dönemden de, soyut
işlemsel dönemden de özellikler taşır.
Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget
Sonrası Araştırma Bulguları



Ancak Piaget’nin ifade ettiği üzere baskın
olarak somut işlemsel dönemin özelliklerini
taşırlar. Bu son bulgu duyusal-motor dönem
için o kadar geçerli değildir.
Yani bu dönemde Piaget’nin vurguladığı
karakteristikler üzerinde evrensel bir fikir
birliği vardır.
Bu dönem, diğerlerine kıyasla bir sonraki
döneme ait daha az benzerlikler içerir
Piaget Eleştirisi



Hatırlanmalıdır ki, gelişimsel özellikler
yaşamın ilk 1-2 yılında biyolojik dinamiklerin
baskın etkisi altındadırlar.
Bu nedenle de, sonraki dönemlere kıyasla bu
ilk zamanlardaki gelişimsel daha az kültürel
varyasyon gösterirler.
Bunun nedeni de biyolojinin kültüre kıyasla
daha evrensel olmasındandır.
Piaget Sonrası


1980 ve 90’larda çocukların başkalarının bakış
açılarının alma (perspective taking)
kapasiteleri ile araştırmalarla yoğundu.
Bu araştırmacılar sıklıkla çocukların akıl
teorisi (theory of mind) geliştirdikleri ve bu
vesileyle hem kendi düşünüşleriyle hem de
başkalarının nasıl düşündükleri ile ilgili bilgi
ve şemalar geliştirdiklerinden bahseder ve
buna dair araştırmalar yaptılar.
Piaget Sonrası



Bu araştırmaların başında Heinz Wimmer ve
Josef Perner gelir.
Bu araştırmalar Maxi’nin Çikolata Testi (the
Maxi Chocolate Task) adını verdikleri bir
hikâye anlatırlar çocuklara.
Hikâyeye göre Maxi adında bir çocuk mutfak
tezgâhının üzerine çikolatasını koyar ve
koşarak dışarı oynamaya gider.
Piaget Sonrası



Maxi dışarıda oynarken, annesi mutfaktaki
işlerinden dolayı Maxi’nin çikolatasını kaldırır
mutfak masasına koyar.
Maxi oyundan geri döndüğünde çikolatasını
ister.
Wimmer ve Perner (1983) deneylerine katılan
değişik yaş gruplarından çocuklara “Maxi
mutfağa döndüğünde çikolatasını nerede arar?”
diye sorar.
Piaget Sonrası


Üç yaşındaki çocukların çoğu Maxi’nin
çikolatayı mutfak masasında arayacağını
söyler.
Buna karşın 4 yaşındaki çocukların çoğu ve 5
yaşındaki çocukların neredeyse hepsi Maxi’nin
çikolatayı mutfak tezgâhının üzerinde
arayacağını çünkü annesinin çikolatanın yerini
değiştirdiğini bilmez diye yanıt verirler
Piaget Sonrası



Bu bulgular Piaget’nin 6-8 yaş çocuklarda oluşan
aklın teorisi fikrinin daha önce de oluştuğuna
işarettirler.
Dolayısıyla 5 yaşında çocukların başka bir insanın
yerine kendilerini koyabileceklerine de işaret
etmektedirler.
Yeni bulgular çocukların Piaget’nin ifade ettiğinden
daha fazla ileri dönemlere ait özellikler taşıdıklarını
vurgular ( Renner, Stafford, Lawson, McKinnon,
Friot & Kellogg, 1976).
Piaget Sonrası


Kimi araştırmalar lise son sınıf öğrencilerinin
ancak %30-35’nin soyut işlemsel döneminin
özelliklerini taşıdıklarını bulmuştur (Kuhn,
Langer, Kohlberg & Haan, 1977).
Öte yandan Piaget çocukların 11 yaşından
sonra çoğunluğunun soyut işlemsel
geçmelerini öngörmüştü
Piaget Sonrası


Bu, bir yandan Piaget’nin metodolojisindeki
sınırlılıklardan kaynaklanabilecekken öte
yandan da şimdiki çocukların Piaget’nin
zamanındakilerden farklı olabileceğiYani daha da hızlı gelişimse değişimler
göstermelerine vesile olan- öğrenme için daha
zengin çevrelerde yaşıyor olduklarının da
belirtisi olabilir
Piaget Sonrası



Kısacası, bu bulgular, gelişimsel dönem fikrinin daha esnek
bir şekilde yorumlanması gerektiğini gösteriyor ancak
Piaget’den beri yapılan çalışmalar O’nun teorisini temel
anlamda doğrulamıştırlar.
Çoğu çağdaş bilim insanları Piaget’nin ergenliğin ötesinde
gelişime değinmediği için eleştirir.
Sırf Piaget’nin kuramını kullanarak psikolojinin Yunus
Emre, Mevlana, Dali Lama gibi bilgelerle sıradan ama
soyut işlem yapan birey arasında bilişsel anlamda nasıl bir
fark vardır ve bu farka ne tür evrelerden geçerek
oluşabileceğine yanıt verilmez
Piaget Sonrası

Çağdaş bilişsel psikolojide ele alınan eleştirel
düşünceyi araştıran bilim insanları kimi durum
ya da önermeleri nasıl ele alıpdeğerlendirdiğimize bakarken, yaratıcı
düşünmeyi inceleyenler “normalim dışında”yani farklı olarak nasıl durumlara- olaylara
alternatif/özgün bakış açıları üretebildiğimizi
incelerler
Piaget Sonrası

Yine kimileri bilişsel dünyamızı incelemede
her bir kişide baskın olarak ya “tek yanıt
bulmaya” (convergent thinking) dair
eğilimin ya da var olan olay ve fikirleri daha
da çoğaltarak ele alan “ayrık düşünme”
(divergent thinking) hakim olduğunu ifade
ederler.
Piaget Sonrası



Buna benzer bir sınıflandırmayı sağ-ve ya sol
beyin yarım kürelerinin hangisinin ağırlıklı
kullanıldığına göre sağ beyin ağırlık düşünme ya
da sol beyin ağırlıklı düşünme olarak tanımlarlar.
Sağ beyin ağırlıklı düşünme daha yaratıcı ve
sanatsal bir düşünüş şeklidir ve ayrıksı
düşünmeye paraleldir.
Sol beyin ağırlıklı düşünme ise var olan verilerden
yola çıkarak çabuk ve tereddüt etmeden giderek
tek yanıta ulaşmada bir zorluk çekmezler
Piaget Sonrası



Mesela, bu grup çoktan seçmeli sınavlarda ayrıksı
düşünen bireylere göre daha az bir oranda seçenekler
arasında tereddüt yaşar.
Oysa ayrıksı düşünen bireyler bakış açısına birden
seçeneğin de doğru olabileceğini düşünürler.
Geleneksel toplumlarda bireyselliğin önemli olduğu
kültürlere kıyasla ayrıksı düşünme pek teşvik edilmez
ve böyle düşünmekle bireylerin kararsız-ne istediğini
bilmeyen bireyler olduklarını ifade ederler.
Piaget Sonrası


Piaget sonrası bakış açılardan bir tanesi Amerika
Birleşik Devletlerinin Harvard ÜniversitesiGelişim Çalışmaları Laboratuarından gelir.
Bu merkezde yıllardır bebeklerle araştırmalar
yapan Elizabeth Spelke kendisinden önce Robert
Fanz tarafından kullanılan “seçici bakma”
(preferential looking) adı verilen bir tekniği
kullanarak bebeklerin zihinsel kapasitelerini
incelemektedir.
Piaget Sonrası


Spelke Piaget aksine nesne devamlılığın temel
bir düzeyde bebeklerde var olduğunu ifade
eder.
Dahası, Spelke, bebeklerin katı cisimlerden
geçilmeyeceği (örnek: duvarın içinden yan
odaya geçme) gibi kimi temel doğa
kanunlarına dair bir farkındalıkla doğduklarını
ileri sürer
Piaget Sonrası



Yine bu araştırmacıya göre bebekler temel geometrik
bilgiler taşıdıklarını ve kendilerini uzayda (alanda)
nasıl yönlendireceklerine dair bir farkındalığa
sahiptirler.
Kısacası, bu anlayışa göre bebekler Piaget’nin ifade
ettiklerinden daha çok temel kimi “bilgilere” sahip
olduklarını araştırmalarıyla ele alır.
Dahası bebeklerin kimi çok temel bilgileri
öğrenmeden doğuştan taşıdıklarını ifade eder.
Piaget Sonrası



Spelke’ün çalışmaları ve bu çalışmalara ilişkin
tartışmalar günümüzde olanca yoğunluğuyla
devam etmekte.
Robert Campbell (2006) gibi kimi psikologlar
Piaget’nin felsefi alt yapısının 1900’lü yılların
ilk çeyreğinden kalma olduğunu ve dolayısıyla
da çağdaş felsefenin birikiminden uzak
Aristocu bir yaklaşım arz ettiği yönünde
eleştirirler
Piaget Sonrası
Kimi yani araştırmacılar insan zihnini
bilgisayarlara benzer bir çalışma usulü olan-bir
bilgi işleme sistemi olarak görür.
Ancak bu sistem her an çevreyle aktif bir
etkileşim içinde olan bir işleyiş içindedir.
İşlenen bilgi hem içsel hem de dışsal bilgidir.
Piaget Sonrası
Bu bakış açısına göre zihinsel anlamda yol kat
etmek (gelişmek) şu unsurları içerir:
 Giderek artan kapasitede işleyen bellek
geliştirme
 Daha hızlı bilgiyi işleme kapasitesi
 Yeni yöntem (algoritmalar) kurma-geliştirme
 Daha fazla düzeyde kaydedilmiş bilgi
Piaget Sonrası

Bir diğer bakış açısı bilişsel gelişim gibi geniş
bir alanı tümel olarak incelemektense teker
teker becerileri ya da beceri alanlarını
incelemenin bilimsel olarak daha işlevsel
olacağı ve daha elle tutulur bilgiler sağlayacağı
kanısındadır.
LEV SEMENOVİCH VYGOTSKY




Vygotsky Marksist bir Rus
psikologdu.
Piaget’nin insan gelişimine
bakış açısını sosyal ve
kültürel bağlamı (context)
hesaba katmadığını
vurgulayarak eleştirdi.
Vygotsky 38 yaşında
ölmüştür.
Bu kısa yaşamına rağmen
insan gelişimine anlamamız
yönündeki katkıları
azımsanacak gibi değildir.
VYGOTSKY




İnsanların üst düzeyde zihinsel fonksiyonlara
sahip oluşlarının kaynağını sorgulamıştır.
Bu kaynağın insanların içinde yaşadıkları sosyokültürel yapı/bağlam olduğunu düşünmüştür.
Daha spesifik olarak bu kaynağın sosyal süreç
olduğu sonucuna varmıştır.
Bireyin bilişsel gelişimini kişisel bir çaba olarak
yani bireysel psikoloji bakış açısıyla değil, bireyi
toplum-içindeki-birey olarak algılamıştır.
VYGOTSKY




Vygotsky’e göre sosyal süreçler giderek
zihinsel süreçlere dönüşürler.
Vygotsky Piaget’nin önerdiği dengeleme vb.
gibi süreçlerin hiçbirinin tek başına zihinsel
gelişimi açıklayamayacağı kanısındadır.
Vygotsky’e göre insan davranışı doğal koşullar
atlında gözlenmelidir.
Değişik türler arasında kıyaslar yapılmalıdır.
VYGOTSKY




Tarihsel koşullar gelişim üzerinde önemli etkiye
sahiptirler.
Bilimsel incelemenin konusu birey değil, bireyin
sosyokültürel bağlam içindeki etkileşimleridir
fikrindedir.
Gelişim bir sosyalleşme süreci değil, sosyal
etkileşimlerin zihinsel süreçlere
çevrilmesi/dönüştürülmesidir.
Çocuğun kültürel gelişiminde her fonksiyon iki
kez vukuu bulur; ilkin sosyal olarak çocuk ve
çevresi arasında- sonra çocuğun zihninde
VYGOTSKY



Bu anlamda bütün üst seviyedeki zihinsel
süreçlerin orijinleri kişiler arası ilişkilerdir.
Kişiler arası etkileşimler çocuğun zihnindeki
tartışma ve değerlendirmelere dönüştürülür.
Bu dış dünya ve bireyin zihni arasındaki bağı
Vygotsky’nin deyimiyle araç ve işaretler
sağlar.
VYGOTSKY


Vygotsky’e göre çocuklar kendi kendilerine
konuşurken (self-talk) bunu Piaget’nin
zannettiği gibi benmerkezci oldukları için
değil, bunu kendi düşünüşlerini düzenlemek
için yaparlar.
Çocuklar büyüdükçe bu kendi kendiyle sesli
konuşma fısıldamaya, sonra sessiz dudak
hareketlerine dönüşür
VYGOTSKY



Daha sonra da bu konuşma tümden içsel bir
şekilde olur. 4-7 yaşlarında kendiyle konuşma
en yüksek seviyeye ulaşır ve 9 yaşına doğru
içsel düzeye ulaşır.
Ancak bu tür süreçler daha zeki çocuklarda
daha erken/hızlı olur.
Vygotsky’e göre kendi kendine konuşmanın
sessiz bir şekle gelmesi bilişsel gelişim
açısından çok önemlidir.
VYGOTSKY


Yani bunu yapabilen kişi kendi zihninde daha
hızlı ve daha kolay ve daha ustalaşmış bir
tarzda bilişsel işlemler yapabilmektedir.
Bu yüzdendir ki biz yetişkinler zor
durumdayken daha sesli bir şekilde düşünürüz
çünkü zor durumdayken insanlar daha çok
gelişimsel olarak eski (geri) basamaklara has
davranışlara gerileyebilmektedir (regression).
VYGOTSKY




Vygotsky’e göre dil bilişsel gelişimin vazgeçilmez bir
parçasıdır.
Dil ise takdir edileceği üzere sosyal yaşamın bir
gereği ve sonucudur.
Vygotsky dilin bilişsel gelişime katkısını da nitekim
sosyal bağlamın katkıları arasında sayar.
Bugün de bilinmektedir ki, dil açısından zengin çevre
koşullarında yaşamak bilişsel gelişime manidar
katkılar yapar.
VYGOTSKY



İçsel konuşmanın aracı olduğundan, kişinin soru
sormasına, fikirler üretmesine, düşünmeye araç
olan kavram ve kategorileri sağlamakla dil bilişsel
gelişimde temel bir önem arz eder.
Vygotsky’e göre dilin önemi ayrıca dilin sosyal
etkileşimin temel aracı olmasından da
kaynaklanır.
Vygotsky kişinin gelişiminde kişiyi tek başına ele
almamaktadır.
Yakınsal/yaklaşık Gelişim Alan (the
zone of proximal development)



Mesela bebekle konuşmanın yanı sıra, bebeğin
çevresinde birbirleriyle konuşmak suretiyle de
kişiler çocuğun gelişimini etkilerler- bu etkide araç
yine dildir.
Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the zone of proximal
development) kavramı Vygotsky’nin en temel
kavramlarındandır.
Vygotsky’e göre gelişim her zaman daha
karmaşığa doğru giden bir hiyerarşi arz
ettiğinden, çocuklar kendilerinin hemen önündeki
eşikleri aşmak için rehberliğe ihtiyaç duyarlar
Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the
zone of proximal development)


Burada sözü edilen alan çocuğun tek başına
beceremeyeceği ama bir başkasının az bir
yardımıyla baş edebileceği becerilere ilişkin
“gelişmeye açık alan” kastedilir.
Vygotsky çocukların gelişiminde sadece
yetişkinlerin değiş diğer çocukların da
önemli olduğunu vugurlamıştır (birbirlerine
örnek teşkil etme ve rehberlik etmekle).
Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the
zone of proximal development)


Yakınsal/ yaklaşık gelişim alanı denen alan,
eğitimin ve ebeveynlerin gelişime katkıda
bulunmak anlamında kullanabilecekleri
alandır.
Vygotsky’e göre kişiler ve gruplar beraberce
hatırlayabilir ve problem çözebilirler.
Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the
zone of proximal development)

Mesela oyuncağını kaybetmiş bir çocuğun
babası tekrar tekrar sorular sorar ve en son
çocuk oyuncağın arabada unutulduğu
sonucuna bu sayede varabilir bu da tıpkı
içsel diyalog gibi diğerleriyle diyalogun da
düşünme ve problem çözme gibi bilişsel
işlemlerde önemli araç olduğunu gösterir
Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the
zone of proximal development)




Mesela bu oyuncağın yerini bulma örneğinde
“oyuncağı kim buldu?
Sorusunun yanıtı tek başına çocuk ya da tek başına
baba değildir- cevap; ikisi beraber buldular.
Böyle bir yaşantıdan sonra çocuğun aynı problem
çözme yöntemini ondan sonraki benzeri durumlarda
kullanması olasıdır.
Vygotsky’e göre gelişimin amacı kişinin düşünsel
süreçlerinde giderek özerkleşmesi-özgürleşmesidir.
YETİŞKİN BİLİŞSEL GELİŞİMİ


Yetişkin zihinsel gelişimine dair araştırmaların
birçoğu üniversite öğrencileriyle yapılmıştır
(Baxter Magolda, 1992; Kegan, 1982; Perry,
1970, 1981).
Bunun yanı sıra sadece kadınlarla çalışıpkadınların zihinsel işleyişlerini ve yaşamı nasıl
anlamlandırdıklarına dair çalışmalar da
mevcuttur (Belenky ve ark. 1986).
William Perry

Yetişkin bilişsel gelişimi ile ilgili ilk
çalışmalardan biri Harvard Üniversitesinden
William Perry (1970, 1981) tarafından
geliştirildi. William G. Perry, Jr., bir grup
Harvard Üniversitesi öğrencisiyle üniversite
eğitimleri boyunca detaylı görüşmeler
yaparak, öğrencilerin nasıl düşündüklerini ve
ne gibi akıl yürütme tarzlarına sahip
olduklarını tespit etmeye çalıştı.
William Perry



Perry bunu yaparken epistemolojik sorular
sordu.
Öğrencilerin hakikatin ne olduğu, bir şeyin
hakikati temsil edip etmediğini nereden
bilebileceklerini, bilgi nereden elde edilir gibi
sorular sormuştur.
Perry ilk çalışmasından (1970) sonra aynı
üniversitede çalışmalarını tekrarladı (1981) ve
benzer sonuçlar elde etti
William Perry



Perry, Harvard Üniversitesi’nde okuyan erkek
öğrencilerle çalışmış ve üniversite eğitiminin
ve yaşantısının öğrencilerde bilişsel olarak
nasıl değişikliklere vesile olduğunu bulmaya
çalıştı.
Perry’nin çalışması bu alanda öncü bir
çalışmadır.
Ancak sadece erkeklerle çalışmış olmakla
önemli eleştiriler almıştır
William Perry


Aşağıda Perry’nin tespit ettiği sıra ile öğrencilerin
önemli bir kısmında meydana gelen düşünsel
değişimlerin seyri betimlenmektedir.
Şunu hatırlatmakta yarar vardır; Perry de dahil olmak
üzere üniversite öğrencilerinin düşünsel gelişimi
üzerinde çalışan uzmanlar (örnek: Chickerin &
Reisser, 1993) bu gelişimsel sürecin çağdaş
üniversitelerde ve bu üniversitelerdeki fikirsel,
demografik (örneğin öğrenci ve öğretim kadrosu) ve
akademik iklimdeki çeşitlilik koşullarında meydana
geldiğini özellikler vurgularlar.
William Perry

Araştırmacılar sözü edilen gelişimsel
değişimlerin üniversitenin düşünce özgürlüğü
ortamında ve gerek akademik kadrosunun
gerekse öğrenci kitlesinin çeşitlilik arz etmesi
ve de bu çeşitliliği kabul ve teşvik edildiği bu
günün çağdaş üniversite ortamının sağladığı
yaşantılar sayesinde olduğu kanısındadır.
William Perry



Perry ve sonrası modeller bireylerin nasıl doğruyanlış (ak-kara) gibi daha basit düşünüş tarzından
daha kapsayıcı, çeşitliliği hesaba katar bir
karmaşıklığa doğru düşünmeye doğru yol aldıklarına
bakarlar.
Bu bakış açısı yine gelişimin basitten karmaşığa
doğru olduğu ilkesine bir örnektir.
Bu kuramlarda daha karmaşık düşünmenin ölçüsü
bireyin düşünüşünün ne kadar toplum ve doğadaki
karmaşıklık ve çeşitliliğe denk düştüğüdür.
Perry’nin Epistemolojik
Pozisyonları
1. Pozisyon Temel İkilemcilik (Dualism)
 Temel kanı "her şey ya doğru ya da yanlıştır-ak ya da
karadır" bunun arası yoktur.
 Bu aşamadaki kişiler için bilgi mutlaktır.
 Üniversite öğrencisi dersi anlatan hocasını otorite
olarak görür ve öğrencilere doğru yanıtları vermekten
sorumlu kişi olarak görürler.
 Eğer doğru yanıtları veremiyorsa o zaman kötü
hocadır
Pozisyon Temel İkilemcilik (Dualism)



Bu pozisyondaki öğrenciler, çalışkanlık ve uysallığın
nihayetinde başarıyı getirecektir düşüncesine
sahiptirler.
Bilginin kaynağı otoritedir ve ondan sapmak yanlıştır.
Bu pozisyonla bağdaşmayan öğeler yaşamak ve
gözlemlemek kişiyi bu pozisyondayken değişim ve
ilerleme kat etmesine ve bir sonraki aşamaya
geçişinde temel kaynak teşkil eder (ikinci pozisyon).
Pozisyon Temel İkilemcilik (Dualism)



Kısacası, öğrenci bu her şeyi mutlak algılayışına
uymayan yaşantılar biriktirir.
Örneğin, daha önce Arap insanlara karşı önyargısı
olmuşken, sınıfında bulunan Lübnanlı bir öğrenciyi
tanımak suretiyle bu algılayışının eksikliğinin
farkında olur.
Çağdaş üniversitenin bireyin kalıp yargılarını
zorladığı bir ortam olmasının neticesinde öğrenci eski
şemalarını sorgular duruma gelir ve ak ile kara
arasında başka renkler olduğunun farkına varmakla
bir sonraki aşamaya geçer.
Çoğulculuk (Multiplicity)





("Herkes kendince doğrudur.")
Çoklu bakış açılarının varlığını fark eder
Her bir bakış açısını yeteri kadar
değerlendirecek durumda değildir henüz.
Bir fikri ötekine üstün ne kılar?
Buna ilişkin ölçütleri henüz mevcut değildir.
Görelilik (Relativism)




("Aslında herkesin kendince bir fikri var ve bu
fikirlerin her biri de pekâlâ doğru olabilir.")
İnsan bilgisi bağlamsaldır yani durum ve koşullara
göre değişir. Bilginin doğruluk ve ya yanlışlığı söz
konusu değildir.
Birey kendi düşünce ve değer yargılarına dışardan ve
objektif bakıp-inceleyecek bir durumdadır.
Bilgi ve hakikat kişilerin yaşantılarıyla göreli olarak
şahıstan şâhısa değişir.
Görelilikte Kalıcılık (Commitment
to Relativism)



("Kimi fikirlerin doğruluk payı ötekilere göre daha güçlüdür.
Kişi bir fikri ele alırken iddiaları ve kendilerini destekleyene
kanıtları ve diğer koşulları dikkatlice ele alarak
değerlendirilir.")
Çoğulcu bir dünyada kendi yerini belirleme sorumluluğunu
üstlenir. Bunu yapmakla genç yetişkinlikte kendine ergenlikte
edinilenden daha ayağı yere basar bir kimlik de edinmiş olur.
Hayatına dair geliştirdiği amaçlar doğrultusunda bu çoğulcu
dünyada kendince seçimler yaptığının ve bu seçimlerin
başkalarınınkilere kıyasla daha iyi ya da kötü olmaktansa
sadece kendisine bilebildiği kadarıyla en uygun seçenekler
olduğunda
Kadınlarda Düşünüş Tarzları


Psikolojide kadın meselesi feminizmin
1960’larda güçlenmesiyle yer yer dile
getirildiyse de en etkili ses 1982 yılında
Amerika Birleşik Devletlerinin Harvard
Üniversitesi öğretim elemanlarından Carol
Gilligan’dan geldi (1982).
Gilligan onyıllarca ahlak gelişiminde otorite
olan Kohlberg’ün yüksek lisans öğrencisiydi.
“Ses” ve Kadın


Gilligan ve sonraki araştırmacılar “ses” kişiyi
yansıtan onun kimliğini sosyal arenada ortaya
koyan bir ayırt edici özelliktir diye düşünürler.
“Farklı Bir Sesten (In a different voice) adlı
kitabında psikoloji biliminin araştırmalarının
erkeklerle yapılan çalışmalardan elde edilen
verilere dayanmalarına karşın bu bulguların
herkese (kadınlara da) genellenmesine itiraz etti.
“Ses” ve Kadın



Gilligan aynı zamanda ahlak gelişimi konusunda
hocası Kohlberg’ü sert bir şekilde eleştirdi.
Gilligan ile başlayan bu yeni “ses”e Belenky ve
arkadaşları (1986) kadınların düşünüş şekillerini
incelediler.
Gilligan gibi bu araştırmacılar da kadınların
evrensel olarak erkeklerin adalet kaygılarının
ötesinde insanlararası ilişkileri önemsediklerini
vurgularlar.
Kendi ve Ötekilerin İhtiyaçları


Bu nedenledir ki, kadınların kişilik gelişiminde
ve dolayısıyla dünyayı anlamlandırmalarında
temel zorluğun (dilemma) onların ilişkileri
önemseyişleriyle kendi bireysellikleri
arasındaki diyalektik dengedir.
Bu yazarlar, kadınların erkeklerden farklı
olarak kendi gelişimlerinde, kendi ihtiyaçları
ile başkalarının ihtiyaçları arasında tercihler
yapmak zorunda hissettiklerini savunurlar.
Belenky ve Arkadaşları

Belenky ve arkadaşları ABD’de 135 tane
kadınla uzun saatler süren görüşmeleri
sonucunda yazdıkları “Kadınların bilme
yolları: Benlik, ses ve aklın gelişimi”
(Women's ways of knowing: The Development
of self, voice, and mind) adlı kitapta kadınların
kendilerine has yaşamı anlamlandırma
tarzlarını incelediler
Kadınların Düşünme Tarzları


Araştırmaya konu olan kadınların
demografik özellikleri çeşitlilik arz eder.
Aralarında kırsal/kentsel, okumamış,
ergenlik çağında çocukları olanlar,
üniversitede öğretim üyesi olanlar, vb.
toplumun muhtelif kesimlerinden
kadınlarla çalışılmıştır.
Kadınların Düşünme Tarzları


Araştırmaya katılan kadınların yaşları 14
ile 60 arasında değişmektedir.
Belenky ve arkadaşları Perry’nin
sorduklarına benzer (aynı değil)
epistemolojik sorular sormuşlardır
kadınlara.
Kadınların Düşünme Tarzları

Sordukları sorulardan bir kısmı şunlardır:



Hakikate nedir?
Otorite nedir? Birinin (bir şeyin) otorite
olduğuna kanıt nedir?
Bildiklerimizi nasıl biliriz? Son yılları
düşündüğünüzde sizin gelişim ve değişiminize
katkıda bulunan etmenler arasında hangileri
özellikle akla gelmektedir?
Kadınların Düşünme Tarzları



Bu tür soruları, benlik imajı, ilişkileri, eğitim ve
öğrenme, kişisel gelişimleri ve etik sorular
izlemiştir.
Kadınların bu sorulara verdikleri cevaplardan 5
tane epistemolojik bakış açısı saptanmıştır.
Belenky ve arkadaşlarını bu kategorileri ardışıklık
arz eden bir sıra olarak sunmamışlardır. Sadece
olanı tespit etmeye çalışmışlardır.
Kadınların Düşünme Tarzları



Başka bir deyişle, bu düşünüş şekillerinin
birbirlerinin ardı sıra gelen bir hiyerarşi arz
ettikleri düşünülmemelidir.
Bu araştırmacılar kategorileri sıralarken basitten
karmaşığa doğru bir sıralama yapmışlardır.
Belenky ve arkadaşları insanların nasıl olup da bir
düşünüş tarzından ötekine geçiş yaptıklarını, ya
da bulundukları aşama/döneme nasıl ulaştıklarına
dair fikir belirtmemişlerdir.
Kadınların Düşünme Tarzları

Bu araştırmacıların buldukları düşünüş
tarzları genel olarak Perry’nın dönemlerine
paralellik göstermekle beraber önemli
farklar da taşırlar
Bilmenin Beş Yolu





Sessizlik (Silence) Dışsal otoriteye tümden bağlılık
Edinilmiş Bilgi (Received Knowledge) Dualizm
hâkimdir, bilgiye sahip kişiler dikkatle dinlenerek
doğru bilgi elde edilebilir
Subjektif Bilgi (Subjective Knowledge) Bilgi
kişiseldir
Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge) Aslolan
bilgiyi edinmenin yoludur.
Yapılandırılmış Bilgi (Constructed Knowledge)
Bilgi bağlamsaldır. Bilgiyi (hakikati) edinmek hem
kişisel hem de objektif yollarla olur
Sessizlik (Silence)



Başkalarına bağımlılık ve körü-körüne
itaatkârlık ve pasiflik ifade ederler.
Örneklemdeki en fakir, en genç ve en
eğitimsiz kadınların düşünüş tarzı olarak
dikkati çekmiştir.
Kelimeleri ve dili ürkücü ve başkalarının
kendilerini cezalandırma amacıyla
kullandıkları araçlar olarak algılarlar
Sessizlik (Silence)




Düşünüşleri şimdi ve burada ve de çevrelerindeki
somut gerçeğe dairdir. Her şey ak ya da karadır.
Bu aşamadaki kadınlar kendilik, kendine ait bilgi,
düşünce ya da kimlikten söz etmemiştir.
Seslerini çıkaramamaktan ve sık sık sessiz oluştan
söz etmişlerdir.
Perry’nin dualistleri otoriteyi örnek alırken,
sessizliğin kadınları otoriteye hayrandırlar.
Sessizlik (Silence)



Belki de bu farklılık bu kadınların bir gün otoriteye
benzeyeceklerine dair hiçbir umutlarının olmayışındandır.
Perry’nin dualist erkekleri yaşıtlarından öğrenmeye çok
da aldırmıyorken sessizliğin kadınlarının yakın ilişkileri
sembiyotiktir. Bu kadınlar çoğu kez başkalarının
kendilerininkine benzer yaşantılardan söz etmelerine
şaşkınlıkla bakmışlardır.
Bu kadınların çocuklarına nasıl bakmaları gerektiğinden,
kıyafetlerinin kendilerine yakışıp-yakışmadığına dair dahi
kendi fikirleri pek yoktur.
Edinilmiş Bilgi (Received
Knowledge)


Bu kadınlar da bilgi-bilmek için dışsal
otoriteye yönelirler ve onları yakından takip
edip dinlemenin önemine inanırlar.
Kendilerini bilgi edinme kapasitesine sahip
bulurlar ancak bilgiyi üretmek ya da
kendilerine ait yaratıcı bir etkinlikte
bulunacak donanımı kendilerinde
bulmazlar.
Edinilmiş Bilgi (Received
Knowledge)




Bilgi toplarlar.
Kendi fikirlerini kendilerine aitmiş gibi
algılamazlar.
Bu kadınlara göre öğrenme bilginin
otoritelerden edinilmesi, muhafaza edilmesi
ve gerektiğinde kullanılmasından ibarettir.
Dualisttirler- her soru ya da sorunun sadece
bir doğru cevabı ve çözüm yolu vardır diye
düşünürler.
Edinilmiş Bilgi (Received
Knowledge)





Belirsizliğe ve çelişkiye tahammülleri yoktur.
Araştırmaya katılan kadınların neredeyse yarısı
bu gruptan.
Kendi düşünce ve seslerini geliştirmenin
başkalarını olumsuz etkileyeceğini zanneder
(düşünür).
Kendilik imajları için dahi başkalarına
yönelirler.
İyi dinleyici olmak övülür.
Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective
Knowledge)



Önceki dönemlerdeki kadınlarına kıyasla otoriteye
daha esnek bakarlar ve özellikle erkeklerin otoritesine
güven azalmıştır.
Bu kadınların hemen hepsi bir şekilde cinsel taciz
yaşadıklarını ya da en azından kendilerinin şu ya da
bu derecede rahatsız edildikleri yaşantılarının
olduğunu belirtmişlerdir.
Dolayısıyla çoğunda erkeklere karşı kızgınlık
gözlenmiştir.
Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective
Knowledge)

Bu döneme denk düşen Perry’nin erkek
üniversite öğrencilerinde kendi fikirlerine
güvenin gelişmesi ve bu fikirleri savunma
gözlenmişken, bu dönemin kadınları
bildiklerini pek ifade etmezler bilginin
kişisel bir mesele olduğunu ve herkesin
bildiğinin kendince olduğu kanısındadırlar.
Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective
Knowledge)



Bu kadınlar eski bildikleri ve yaşadıklarından
uzak yaşarlar (eski bağlamlarından) ancak
kendilerine ait-entegre olmuş bir benlik de
geliştirmemişlerdir henüz, bu gelişim çoğu kez 30,
40 ya da 50’li yağlardaki kadınlarda görülmüştür.
Bu oryantasyonun kadının kendi sesinin gelişmeye
başladığı aşama olarak düşünülmüştür Belenky ve
arkadaşları tarafından.
Bu kadınlara göre hakikat kişinin kendisinin
bulduğu bir şeydir- bir nevi sezgiseldir (it is
intuitive)
Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective
Knowledge)




Fikirlerini başkalarına ispatlamak gibi bir endişeleri
yoktur.
Bunu kısmen kimseyle olan ilişkilerini bozmamak
amacıyla yaparlar.
Erkekler “kendi fikrimin olması benim hakkımdır”
kanaatindeyken, bu aşamadaki kadınlar ise “bu da
benim kendimce fikrim” gibi bir pozisyondadırlar.
Mantık, soyutlama, analiz ve hatta dile bile bile şüphe
ile bakarlar çünkü bunları erkekler dünyasının öğeleri
olduklarını düşünürler.
Yaşantısal Bilgi (Procedural
Knowledge)



Bilgiyi artık sadece kişisel olarak algılamaktansa,
öğrenmek iletişimini kurmak için belli metotları
olan bir olgu olarak algılarlar.
Öğrenme, irdeleme, sorgulama, eleştirel düşünme
ve sistematik düşünmeye önem verirler.
Kimi olay/olgu ve yaşantıların yoruma açık
olduklarının ve bu yorumlardan kimilerinin
diğerlerine kıyasla daha akla uygun olduğunu
fark ederler.
Yaşantısal Bilgi (Procedural
Knowledge)





Düşüncelerin kabul edilebilir olmaları için
objektif olması gerektiğini kanısındadırlar.
Ne düşünüldüğü o düşünülene nasıl ulaşıldığı
kadar önemli olmayabilir.
Otoriteye ne bir bağımlılık ne de ona karşı aşırı
bir tepki vardır bu dönemin kadınlarında.
Otoriteleri otorite kılan bilgiye nasıl ulaşmayı
bilmeleridir.
Herkesçe bilinen şeylere kuşkuyla bakılır çünkü
bilginin irdelenerek elde edilen bir süreç olduğu
kanısındadırlar.
Yaşantısal Bilgi (Procedural
Knowledge)



Bu dönemin kadınları entellektüeldirler.
Belenky ve arkadaşlarına göre bu kadınlar liberal
ya da tutucu olabilirler ama “radikal” olamazlarçünkü sisteme ilişkin eleştirileri sistem içidir.
Bu araştırmacılar bu dönemin kendi içinde iki
eğilim/düşünüş tarzına ayrıldığını gözlemiştir:


Ayrık bilme (Separate knowing)
İlişkisel bilme (Connected knowing).
Yaşantısal Bilgi (Procedural
Knowledge)-Ayrık Bilme (Separate
Knowing)



Bu kadınlara bilginin edinilmesinde Perry’nin
bu döneme denk düşen erkeklerine daha
benzerdirler.
Bilgi sezgisel, kişisel ya da duygusal öğeler
taşımaz daha nesneldir.
Bu gruptaki kadınlar çoğu kez kaliteli
akademik çevrelerindendir.
Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge)İlişkisel Bilme (Connected Knowıng)


Bilgi kişinin kendini ve başkalarını
dinlemesinden/anlamasından- tartışmaktan çok
sohbet ve muhabbetten edinilir.
Empatik, içten ve ilişkisel derinliği önemserler.
Yapılandırılmış Bilgi (Constructed
Knowledge)





İçsel dünyasıyla ve dışsal davranışı entegre
olmuştur.
Her türlü bilgi oluşturulmuş ve yapılandırılmıştır
ve bilgi onu bilenden bağımsız düşünülemez.
Bilgi bakış açısına ve başlama bağlı olarak
durumdan duruma- zamandan zamana ve kişiden
kişiye değişir.
Her şey görelidir.
Kuramlar sadece bilgiyi işlemek ve irdelemenin
araçlarıdırlar
Yapılandırılmış Bilgi (Constructed
Knowledge)


Var olan bilginin irdelenmesi ve kendine has
bir şekilde yorumlanıp yapısallaştırılmasını
önemserler.
Soru sormak (kendine/başkasına/ ve bilinene)
öğrenmenin önemli bir aracıdır.
Yapılandırılmış Bilgi (Constructed
Knowledge)





Kişinin kendisine ait bilgisi (kendini bilmesi) sağlıklı
bilgi edinmesinin ve düşünülmesinin ayrılmaz bir
parçasıdır.
Entegrasyon, birleştirme, dengelemek, önemlidirdışlamanın aksine.
Kendi içindeki heterojenliğe tahammül edebilir.
Yaşamı oluşturan öğeler arasında bir birlik- bütünlük
algılarlar.
Kişi aklını ve kalbini dünyaya açmaktan korkmaz.
DİL GELİŞİMİ




Dil evrimsel süreç içerisinde insan türünün
karmaşık geliştirdikleri karmaşık ilişkilerine araç
olsun diye gelişen bir iletişim aracıdır.
Dilin gelişimine paralel olarak insan beyni de
karmaşıklaşmıştır.
Dil hem sosyal bir varlık olmamızın bir sonucudur
hem de aracıdır.
Aynı ifade genel sembol ve işaret kullanımı için de
geçerlidir.
Dilin Tanımı


Yani iletişim kurma ve iletişim kurmaya
araç teşkil eden semboller (dil ya da dil dışı
semboller) hem sosyal bir varlık olmanın
bir gereği hem de sosyal bir varlık olmanın
sonucudurlar.
Bireyin gelişiminde de dil hem bilişsel
gelişimin bir aracı hem de bir sonucudur.
Dilin Tanımı

Aksan (1979) dili “duygu, düşünce ve
isteklerin bir toplumsal ses ve anlam
yönünden ortak öğeler ve kurallardan
yararlanılarak başkalarına aktarılmasını
sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş simgesel bir
dizge” olarak tanımlar
Dil




Dil sembollerden oluşan bir dizgedir. Çocukların
sembollerle düşünmeye başlamasına paralel olarak
dilin edinilmesi meydana gelir.
Yazılı ve konuşma dili olara ikiye ayrılır.
Yazılı dil daha özenle yapılandırılmış kurallarla
işlerken konuşma dilinin temel amacı kolaylık ve
kullanışlılık olduğundan, daha düzensizdir.
Yazı dilinde daha çok sözcük varken, konuşma dili
tekrarlar, vurgular ve sözel olmayan dilin
zenginliklerini de taşır.
Dil ve Kültür

Dünya üzerinde 4000 civarında dil vardır.
İnsanların konuştukları dillerin benzer kimi
özellikleri dilde bir evrensellik olduğunu
gösterir. Öte yandan, dil konuşulduğu
kültürel bağlamın özelliklerini taşımakla da
yereldir. Dil hem kültürün bir ürünü olarak
hem de kültürün şekillenmesinde rol
oynayan bir faktör olarak nitelendirilir
Dil ve Kültür


Ayni şekilde dil kültürü yansıttığı gibi
kendisini konuşan kişinin özellikleri
hakkında ipuçları verir.
Konuşurken nasıl bir şive ile konuşulduğu,
hangi sözcüklerin kullanıldığı ve hangilerin
kullanılmadığı kişi hakkında önemli bilgiler
aktarır.
Dil Nasıl Gelişir?




Dil gelişimi özellikle fiziksel ve bilişsel
gelişime paralel olarak ortaya çıkar
Yeni doğan çocuklar ağlama dışında iç
dünyalarını yansıtan ya da dış dünyaya
tepkilerini ifade edecek başka dilsel bir araç
kullanamazlar.
Ancak üç aylıkken duygusal kimi tepkilerinin
belirtisi sayılacak bazı sesler çıkarırlar.
Bu seslerin çıkarıldığı süre giderek uzar.
Dil Nasıl Gelişir?




Dil gelişimi insan gelişiminin diğer temel
alanlarından olduğu gibi yaşa paralel bir seyir izler.
Benzer yaştaki çocuklar dil gelişimi açısında
benzerlikler gösterirler.
Elbette bu benzerliklerin yanı sıra bireysel ve kültürel
kimi farklar da taşırlar.
Çocukların içine doğdukları ortamda konuşulan ve ilk
öğrendikleri dil ana dilleridir.
Dolayısıyla da, ses ve anlamsal yapısıyla kendine has
bir yapısı olan bir dili edinirler.
Dil Nasıl Gelişir?




Her bir dil evreni kendine özgü şekillerde zihinsel
temsiller taşır ve her dilin kendine özgü anlatım ve
evrene bakış açıları taşır.
Aynı dili konuşan insanlar dahi hem kişisel
özelliklerinden dolayı hem de kendi yerel özellikleri
açısından farklılıklar taşıyabilir.
Dil, insanların tarihine, yaşam biçimlerine, ne
derecede yazılı bir tarihe sahip olduğuna vb. koşullara
göre de farklılıklar gösterir.
Eskimo dillerinde kar ve kar ile ilgili kelime sayısı
diğer dillere kıyasla daha fazla sözcük taşır.
Dil Nasıl Gelişir?


Birey dili nasıl edinir? Sorusu uzun yıllar
uzmanlar arasında tartışma konusu
olmuştur.
Davranışçı yaklaşımın mensubu olan bilim
insanlar tıpkı her türlü davranışın
edinilmesinde olduğu gibi dilin gelişimini de
öğrenme kuramlarının (klasik ve edimsel
koşullanma) ilkelerine göre izah ederler.
Dil Nasıl Gelişir?

Bu uzmanlar çocukların yetişkinleri
konuşmalarını tekrar etmek suretiyle ve
konuşmaları ne derece yetişkin
konuşmasına benziyorsa buna denk
derecede pekiştirildiklerini ve böylelikle dili
öğrendiklerini savunurlar.
Dil Nasıl Gelişir?

Buna karşın kimi uzmanlar da bu görüşün
aynı ailenin çocuklarının aynı anda
konuşmaya başlamadıklarını ve dünyanın
farklı yerlerindeki bebeklerin ilk
çıkardıkları seslerin benzer olmasını kanıt
olarak göstererek davranışçı kuramın
önerilerinin eksikliğine işaret ederler.
Dil Nasıl Gelişir?

Davranışçı kuramlardan sonra ortaya çıkmış ve
davranışçı ilkelere ek olarak bilişsel unsurları
da öğrenmede göz ardı etmeyen sosyal
öğrenme kuramcıları da dil gelişiminin gözlem
ve model alma ve taklit yoluyla öğrenildiğini
savunurlar.
Dil Nasıl Gelişir?

Bu görüş ise neden aynı çevrede yaşamış
bireyler arasında kimilerinin ortalama düzeyde
dili bildikleri ve kullandıkları halde kimileri
uluslararası başarılar kazandıracak derecede
üstün dil becerileri sergileyen yazarlar
olduklarını izah edemez.
Noam Chomsky


Dil gelişimi kuramları
arasında en çok ilgi gören
yaklaşım Lennenberg
(1965, 1967) ve Noam
Chomsky’nin (1957)
öncülüğünü yaptığı
psikolenguistik
kuramlardır.
Bu yaklaşımlar arasında
Chomsky’nin bakış
açısıdır.
Noam Chomsky

Chomsky insanın dil öğrenmeye yatkın bir
aygıt/mekanizma/program (language
aquisition device) ile doğduğunu ve dili ne
zaman nasıl öğreneceklerinin bu program
dâhilinde olduğunu savunur.
Noam Chomsky



Chomsky bu mekanizma sayesinde
çocukların dilsel öğeleri seçebildikleri ve
edindiklerini ifade eder.
Bu yaklaşımı destekleyen iki temel bulgu
vardır.
Birincisi, çocukların dil gelişimi seyri ve bu
seyirde olup biten temel değişimler bütün
dil ve kültürlerde paralellik göstermesi.
Noam Chomsky



İkincisi, çocuklar yapılandırılmış bir dile
yeteri kadar maruz kalmadıklarında dahi
belli bir düzeyde dil edindikleridir.
Bu işiten anne-babaların doğuştan
duymayan bebekleriyle yapılan
çalışmalarda görülmüştür.
Bu ebeveynlerden bir kısmı, çocuklar
konuşma dilini öğrenebilsinler umuduylabilerek çocuklara işaret dili öğretmezler.
Noam Chomsky


Goldin-Meadow (1977) bu bebeklerle
yaptığı çalışmada bu çocukların
ebeveynlerinden gözlemlediklerinin dışında
işaretlerle kendilerini ifade etmeye
çalıştıklarını gözlemlemiştir.
Chomsky dili öğrenmek ile yürümeyi
öğrenmenin benzer olduğunu ve her ikisinin
de temelde olgunlaşma sürecince belirlenen
bir seyre göre değişim gösterdiğini savunur.
Noam Chomsky




Chomsky’ye göre dil edinme aygıtı, biri temel biri
de yüzeysel olmak üzere iki yapıdan ibarettirler:
Temel yapı kavramların düşünsel düzeyi ile
ilgiliyken, yüzeysel yapı da sözcüklerle ilgilidir.
Dil gelişiminde bu iki süreç hem beraber hem de
ayrı ayrı işler.
Temel yapı genellikle yüzeysel yapıdan önce
oluşur.
Noam Chomsky


Başka bir ifadeyle, çocuklar ilkin seslerin ilgili
oldukları anlamları kavradıktan sonra ilgili
yüzeysel yapıyı oluştururlar.
Chomsky’nin kuramı hakkında hatırlanması
gereken en önemli noktalardan biri de, dil edinme
aygıtı kısmen dilsel çevreden bağımsız işliyor olsa
da (Goldin-Meadow, 1977) ancak dilin
konuşulduğu sosyal bir ortamda etkili bir şekilde
işlerlik kazanır.
Dil Gelişimi Dönemleri
1. Ağulama Evresi
a. Ağlama evresi (0-2 ay)
b. Babıldama evresi (2-5ay)
c. Çağıldama-heceleme evresi (6-12 ay)
2. Tek Sözcük Evresi (12-18 ay)
3. Telgrafik Konuşma Evresi (18-24 ay)
4. İlk Dilbilgisi (gramer) Süreci (24-60 ay)
Ağulama Evresi

Bu evre yaşamın ilk yılından ibarettir ve 3 alt evreden
oluşur: Ağlama, babıldama ve çağıldama.
Ağlama evresi (0-2 ay)



Bebeklikte ağlama bilinçsizce ve refleksif bir tepki de olsa
bebeklerin ihtiyaçlarını belli etmelerine yarar.
Bunun yanı sıra, ağlama ileride çıkarılacak seslerin
oluşumu için bir ön hazırlık niteliği de taşır.
Bu aylarda bebekler ağlamanın yanı sıra “ooo” ya da
“aaah” gibi ünlü sesler çıkarırlar.
Babıldama evresi (2-5 ay)



Bu evrede bebekler “da-da” gibi hem ünlü hem
de ünsüz sesler çıkarırlar.
Bu dönemde çıkarılan sesler ana dile has
değildirler ve evrenseldirler.
Dünyanın bütün bebekleri benzer sesler
çıkarırlar bu evrede.
Çağıldama-heceleme evresi (6-12 ay)





Bebeğin konuşma dilini öğreninceye dek
çıkardığı sesler dil edinmeye zemin hazırlar.
Yaşamın ilk iki yılında sözcük çıkarmaya
yaklaşıldıkça bebeğin çıkardığı anlamsız sesler
azalır.
Bu evre bebeğin ilk hecelerini çıkarır.
1 yaşa doğru ilk anlamlı kelimelerini söyler.
Kelime çıkarılmasına doğru ana dilin etkisi
önem kazanmaya başlamıştır.
Tek sözcük evresi (12-18 ay)



Bu evrede çocuk ilk sözcüğünü çıkarır ve bu
sözcüğü birden fazla amaçla kullanır.
Mesela “anne” diyorsa bu sözcük “anne
gitme,” anne gel,” vb. anlamlar taşıyabilir.
Bu dönemde çocuğun etrafındaki insanlar
çocuğa zengin dilsel öğeler sunarakkendisine modellik ederek dil gelişimine
katkıda bulunabilirler.
Tek sözcük evresi (12-18 ay)



Örneğin, bebek annenin odaya dönmesi üzerine
“anne” dediğinde “evet, anne geldi-anne sana bak ne
getirdi” vb. zengin karşılıklar verilebilir ancak bu tür
konuşmalar yapılırken bebeğin tepkilerini
gösterebileceği zaman aralığı tanınmalıdır.
Çocuklar için isim öğrenmek daha kolaydır ve daha
önce edinilir isimler.
Bunun yanı sıra çocuğun dile ilişkin bilgisi
söyleyebildiği sözcüklerle sınırlı değildir.
Telgrafik Konuşma Evresi (18-24 Ay)



Çocuklar ilk 12. ay civarı bir ya da birkaç
kelime söyleyebilirken, iki yaş dolayı bu sayı
kimi çocuklarda elli-kimilerindeyse birkaç
yüz bile olabilmekte.
Çocuklar iki yaş civarından itibaren
oldukça yüksek bir hızla bildikleri kelime
sayısına yenilerini eklerler.
Telgrafik konuşma evresinde çocuk iki
kelimeden oluşan cümlecikler kurarlar.
Telgrafik Konuşma Evresi (18-24 Ay)



Burada da tıpkı ilk sözcüklerinde olduğu
gibi “anne gel” gibi bir ifadeyi birden fazla
amaç için kullanırlar.
Bu kullanımların anlamlarını aile bireyleri
kısa sürede anlarlar.
Bebeğin iki ve ya üç sözcüğü bir arada
kullanmasıyla dil bilgisini ilk kullanma
olarak algılanır
İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci (24-60
Ay)




İki ile üç yaş arasında çocuklar 300
civarında kelime bilirler.
Bu dönemde dil yapısına dair bilgi oldukça
hızlı bir şekilde gelişir.
Bu çocuklar soru sormaya ve konuşmaya
oldukça heveslidirler.
Bu çocukların konuşmaları her zaman akıcı
olmazsa da 3-4 ve ya daha çok kelimeden
oluşan sözcükler kullanırlar
İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci



Cümlede artan sayıda kelime kullanmanın
ortaya çıkmasına paralel olarak bu
kelimeleri dizme bilgisi de gelişir.
Gramer öğrenmede deneme-yanılma önemli
rol oynar.
Üç yaşında çocuk adını, cinsiyetini ve yaşını
söyleyebilir.
İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci




Kendisine sorulan soruların hepsini
yanıtlayamazsa da cevaben ne beklendiğini
çoğu kez bilir.
Bu yaşta çocukların bildikleri kelime sayısı
1000 civarındadır (Cüceloğlu, 2006).
Çocukların gramer öğrenme seyirleri
benzerdir.
Benzer yaştaki çocuklar benzer hatalar
yaparlar.
İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci


İki-beş yaş çocuklar fiillerin zamanlarında değişlikler
yapabilir ve giderek yetişkin konuşmalarındaki
karmaşıklığa doğru ilerleyen bir seyirde gramer
bilgisi öğrenir.
Çocukların dil gelişiminde çokça etmen rol oynar.
Ailede dilin ne zenginlikte kullanıldığı, anne-baba
tutumları, ailenin sosyal sınıfı, dil dışı etkinlik
zenginliği, çocuğun genel sağlık durumu ve gelişim
ortamının ruhsal sağlığa ne derecede destekleyici bir
ortam olduğu.
SUNUMUN SONU!!!