Nükleer enerji nedir?

Download Report

Transcript Nükleer enerji nedir?

 Enerji, iş
yapabilme yeteneğidir.
 Enerji asla yok edilemez veya yoktan var
edilemez.
 Enerji, dönüştürülmeye çalışıldığı enerji
çeşidine dönüşürken istenmeden başka
enerji çeşitlerine de az miktarda
dönüşebilir.
 Isı
enerjisi,
 Elektrik enerjisi,
 Atom enerjisi,
 Kimyasal enerji,
 Işık enerjisi,
 Kinetik enerji,
 Potansiyel enerji,
 Biyokütle enerjisi.
 Bir
termik santralde yakıtların yakılması ile
kimyasal enerji, elektrik enerjisine dönüşür.
 Hidroelektrik
santrallerde ise potansiyel enerji,
kinetik enerjiye ve elektrik enerjisine dönüşür.
 Nükleer
santrallerde, atom enerjisi ısı enerjisine;
ısı enerjisi kinetik enerjiye; kinetik enerji ise
elektrik enerjisine çevrilir.
Nükleer enerji atomun çekirdeğinden elde edilen bir enerji
türüdür.Kütlenin enerjiye dönüşümünü ifade eden, Albert
Einstain’a ait olan E=mckare formülü ile ilişkilidir. Bununla
beraber kütle-enerji denklemi, tepkimenin nasıl olduğunu
açıklamaz,bunu daha doğru olarak nükleer kuvvetler yapar.
Nükleer enerjiyi zorlanmış olarak ortaya çıkarmak ve diğer
enerji tiplerine dönüştürmek için nükleeer reaktörler
kullanılır. Nükleer enerji,üç nükleer reaksiyondan biri ile
oluşur:
FÜZYON:Atomik parçacıların birleşme reaksiyonudur.
FİSYON:Atom çekirdeğinin zorlanmış olarak parçalanmasıdır.
YARILANMA:Çekirdeğin parçalanarak daha kararlı hale
geçmesidir.
İnsanoğlunun enerji gereksinimi,dünyada var olduğu tarihten bu yana
gittikçe artmış ve atalarının kullandığı ateşten başlayarak,gelişen
dünyamızda çağdaş boyutlara ulaşmıştır.
Kullanılan enerji kaynaklarının yenilenebilir olmaması ve insanların
sınırsız tüketme isteği, mevcut enerji kaynaklarını tükenme
noktasına getirmiştir.Son yılarda, dünya enerji kaynaklarının
yetersiz olduğunu ve bütün gereksinimleri karşılayamayacağı
düşüncesi yayılmaya başlamıştır.
Bu durumun neticesinde insanlar maliyeti düşük ve çevreci yeni
enerji kaynakları aramaya yönelmiştir.
 Tıp
ve saglık: Tıp alanındaki radyasyon uygulamaları,
radyasyonla görüntü elde edebilme ve radyasyonun hücre veya tümörleri
ile yok edebilme yeteneğine sahip olması temeline dayanır. Bu iki
özelliğnden dolayı radyasyon hastalıkların teşhis ve tedavisinde önemli rol
oynar. Radyasyonun tıbbi alanda hala kullanılmakta olan ve gün geçtikçe
geliştirilen en eski çeşidi X ışınlarıdır. Genellikle hastalıkların teşhisi
amacıyla kullanılan X ışınları, hastalardan geçirilerek hastalıklı bölgenin
görüntüsü röntgen filmi olarak da adlandırılan radyografi filmi şeklinde
elde edilir. Tıpta Radyoloji olarak adlandırılan bu yöntem hastalıkların
teshisinde son derece yaygın bir şekilde kullanılmakta ve her yıl X
ışınlarıyla milyonlarca kişi muayene edilmektedir.
FİSYON:Ağır radyoaktif
maddelerin dışardan nötron
bombardımanına tutularak
daha küçük atomlara
parçalanması olayıdır.
Nükleer santrallerde kullanılan
tepkimler, atom bombası
teknolojisi fisyona örnek
olarak gösterilebilir.

FÜZYON:Hafif radyoaktif
atomların birleşerek meydana
getirdiği kimyasal
tepkimelerdir.
Güneş patlaması füzyona örnek
olarak gösterilebilir.
Füzyon tepkimeleriyle fisyon
tepkimlerinden daha fazla
enerji elde edilir.


SANAYİ: Radyasyon endüstriyel alanda oldukça yaygın bir
şekilde kullanılmaktadır. Örneğin, X ve gama ışınlarından
yararlanılarak röntgen filmleri çekilen endüstriyel ürünlerin
(borular, buhar kazanları, her türlü makine aksamları, vs.)
herhangi bir hata içerip içermediği tespit edilebilmektedir. Bu
işlemler, özel olarak imal edilmiş X ışını üreten veya gama ışını
yayan radyoizotop içeren cihazlarla yapılmaktadır. X ışını ile
yapılan çalışmalar X ışını grafi, gama ışınları ile yapılan
çalışmalar ise gama grafi olarak, her ikisi birden radyografi
olarak adlandırılırlar.
Radyografi çalışmalarının yanısıra yine birçok sanayi ürününün
(demir, çelik, lastik, kağıt, plastik, çimento, şeker, vs.) üretim
aşamasındaki seviye, nem ve yoğunluk ölçümleri radyasyondan
yararlanılarak yapılmaktadır.
Tek kullanımlık atılabilir tıbbi malzemelerin özel tesislerdeki
radyasyonla sterilizasyonu (mikroorganizmalardan
arındırılması), klasik sterilizasyon yöntemlerine göre
kıyaslanmayacak derecede başarılı ve çok daha güvenilir olarak
gerçekleştirilmektedir.Yine benzer tesislerde yapılan gıda
ışınlamaları ile gıdaların daha uzun süre dayanmaları
sağlanmaktadır.

TARIM VE HAYVANCILIK: Tarım alanında bitkilerde
üretim artışı sağlama amaçlı genetik çalışmalarda, ıslâh
çalışmalarında toprak-bitki-besin-su ilişkilerinin hassas
olarak incelenmesi, çeşitli haşere ve böceklerle mücadele,
çiftlik hayvanlarının üreme performanslarının arttırılması,
depolanmış tarım ürünlerinin ışınlanarak korunması ve
benzeri birçok uygulamada kullanılır.
 BİLİMSEL ÇALIŞMALAR : Endüstriyel uygulamaların
yanısıra radyasyon üniversite ve diğer araştırma
merkezlerinde araştırma amaçlı olarak yaygın bir şekilde
kullanılmaktadır.


Haberleşme uyduları ve uzay roketleri için gerekli enerji
uzun ömürlü nükleer pillerle sağlanır.
(a); malzeme işaretlemedeki radyoaktif teknikler
genetik araştırmalar ve genetik mühendislik dahil bir çok
alanda kullanılmaktadır.
(b); arkeolojik nesnelerin yaş tayininde radyoaktif
maddeler önemli rol oynar.

ASKERİ ALANDA :Yarı yavaşlatılmış (epitermal) nötronlarla çalışan bir
reaktör tipidir. Fisyondan doğan hızlı nötronları tam yavaşlattıktan sonra
kullanan reaktör tipine de termal reaktör denir. Söz konusu iki reaktör
temelde aynıdır. Termal ve epitermal reaktörler arasındaki farklar sadece
yapısal ayrıntılardır. Epitermal reaktör küçük ve hafif reaktör yapmak
ihtiyacından doğmuştur. Bu sayede nükleer reaktör denizaltı teknesinin dar
hacmine sığdırılabilmiştir.

Uzay teknolojisinde: Hızlı üretken reaktörün çabuk
geçiştirilen bir cazibesi de hacimce ve ağırlıkça küçük
olmasıdır. Bu da onu uydularda ısı ve elektrik kaynağı
olarak kullanılmasını çekici kılmıştır.
3 Nisan 1965, nükleer reaktörün uzaya ilk gönderiliş
tarihidir
 Nükleer
enerji, Uranyum’un nükleer
santrallerde nötron bombardımanına
tutulmasıyla açığa çıkar.



Nükleer enerji üretimi için Uranyum kullanılır. Bunun
sebebi; Uranyum elementinin jeneratörü çeviren türbini
hareket ettirecek olan su buharının eldesi için gerekli ısıyı
açığa çıkaracak yakıt pili oluşturulmasına yetecek
miktarda serbest elektronu bulunmasıdır.
Burada 92 rakamı Uranyum elementindeki proton
sayısını belirtir ve atom numarası olarak bilinir.
238 rakamı ise Uranyum elementinin atom kütle birimi
cinsinden ortalama kütlesini belirtir.
Bir nükleer reaktör, temel olarak, suyu
kaynatacak ısıyı ve sonra elektriğin elde edildiği
jeneratör türbinlerine yollanacak buharı üretir.
Nükleer reaksiyon, herhangi bir atom
çekirdeğinin alfa parçacıkları, gamma ışınları,
nötronlar, protonlar veya herhangi bir atom gibi
diğer fiziksel bir varlıkla çarpışması sonucu
değişmesiyle meydana gelir. Bu nükleer
reaksiyonlardan ikisi olan fisyon ve füzyon,
büyük miktarda enerji açığa çıkardıkları için
özel ilgi çekmektedir. Günümüzde bu ikisinden
sadece fisyon reaksiyonundan elektrik üretimi
için yararlanılmaktadır.

Doğada bulunan veya yapay olarak üretilen uranyum gibi bazı
ağır elementler kararsızdırlar. Böyle bir elementin çekirdeğine
bir nötron çarptığında çekirdek iki parçaya bölünür . Bu esnada
iki veya üç nötron ve bir miktar enerji açığa çıkar . Fisyon
sonucu ortaya çıkan ve birçok kombinasyonu mümkün olan bu
parçalar fisyon ürünleri diye isimlendirilirler. Reaksiyon
ürünlerinin (fisyon ürünleri ve nötronlar) toplam kütlesi
atomun ve çarpan nötronun orijinal kütlesinden biraz daha
azdır. Enerjiye dönüşen bu fark Einstein’nın meşhur E=mc²
formülü ile izah edilir.
235U’in fisyonu ile olasılık ve radyoaktitive açısından ortaya çıkacak önemli
fisyon ürünleri, Brom (Br), Sezyum (Cs), İyot (I), Kripton (Kr), Stronsiyum
(Sr) ve Ksenon (Xe)’dir. Herhangi bir radyoaktif element gibi bu izotoplar
da her biri değişik periyotlarla ölçülen ve yarı ömür diye isimlendirilen
sürelerle bozunuma uğrarlar. Miktarları ve radyoaktiviteleri sebebiyle bu
izotoplar ve bozunma ürünleri nükleer atıkların önemli bir parçasını
oluştururlar.
İlk çarpışmadan sonra dışarı atılan fisyon ürünleri yakınında bulunan diğer
atomlarla çarpışmaya başlarlar ve hareket enerjilerinin büyük bir kısmı ısı
enerjisine dönüşür. Bu ısı daha sonra soğutucunun ısıtılmasında
(dolayısıyla elektrik üretiminde) kullanılır.






1-Reaktör:Yakıt (yeşil) basınçlı suyu ısıtır, kontrol
çubukları (gri) fisyon reaksiyonunu kontrol etmek
veya sona erdirmek için nötronları yutar.
2-Sogutucu ve yavaslatici: Soğutucu ve
yavaşlatıcı olarak hizmet etmek için yakıt ve kontrol
çubukları su ile çevrelenmiştir.
3-Buhar uretici:Reaktörde oluşan sıcak su yüksek
basınçlı buhar üretmek için ısı değiştiricisine (buhar
üretecine) pompalanır.
4- türbin jenarötörü:Buhar elektrik üretmek
üzere elektrik jeneratörüne yönlendirilir.
5-kondansatör:Yoğunlaştırıcı, Buharı suya
dönüştürmek için ısıyı soğurur.
6-sogutma kulesi:Dönen soğutma suyundaki ısıyı
yakın çevre ısısına dönüştürür.
Doğal uranyum, büyük oranda 238U izotopunu ve az miktarda
235U izotopunu içermektedir.Tabiatta doğal olarak bulunan tek
bölünebilen madde ise 235U’tir. 235U termal veya hızlı
nötronların çarpması ile kolayca fisyon yapabilir.Yaygın ticari
reaktörler için üretilen Uranyum yakıtlarında, tabiatta bulunan
orandan daha yüksek konsantrasyonlarda 235U
kullanılmaktadır. Bu yüksek konsantrasyon zenginleştirme ile
elde edilir.
Uranyum yakıtının 235U dışındaki kısmı (238U) ancak belirli
enerji seviyelerindeki nötronların çarpmasıyla fisyona
uğrayabilir. Ancak bu çarpışmalar genellikle nötronun yutulması
sonucunda 238U’in Plütonyum–239’a (239Pu) dönüşmesi ile
sonuçlanır. Plütonyumun bu izotopu termal veya hızlı
nötronların çarpmasıyla fisyona uğrayabilir; ve hafif sulu
reaktörler için enerji üretimine katkısı, üretilen gücün %30’u
oluncaya kadar yavaş yavaş artar. Bazı reaktörler başlangıçta
plütonyumla karıştırılmış yakıt kullanırlar, buna karışık oksit
yakıt denir. Bu tip yakıt kullanmak, kullanılmış yakıtın yeniden
işlenmesiyle elde edilen plütonyum stoklarının tüketilme
yollarından biridir. Kullanılmış yakıt yeniden işlenmediği taktirde
plütonyum atık olarak muamele görür.

Fisyon sonucu ortaya çıkan hızlı
nötronların ileri evredeki fisyon
oluşumunda verimliliğini attırmak için
bu nötronları termal enerji düzeyine
kadar yavaşlatacak bir yavaşlatıcı
gereklidir.Yavaşlatıcı, nötronların
yutulmadan/tutulmadan
yavaşlatılmasını sağlayacak hafif bir
malzeme olmalıdır. Genel olarak bu
yavaşlatma işlemi için normal su
kullanılır, alternatifleri ise bir karbon
formu olan grafit ve ağır sudur.

Nükleer fisyon sonucu oluşan ısıyı
yakıttan çekmek ve yakıtın sıcaklığını
kabul edilebilir sınırlar içinde tutmak
için bir soğutucu gereklidir. Daha sonra
bu soğutucu elektrik üreten türbinleri
çalıştırmak için ısısını iletebilir. Eğer
soğutucu olarak su kullanıldıysa elektrik
üretimi için, elde edilen buhar doğrudan
türbinleri beslemek üzere gönderilebilir
veya alternatif olarak soğutucu, gerekli
buharı üreten ısı değiştiricisinden geçer.

Bor, gümüş, indiyum,
kadmiyum ve
hafniyum gibi nötron
yutucu
malzemelerden
yapılan kontrol
çubukları gerektiğinde
nötron sayısını
azaltarak fisyonun
durdurulması veya
çalışma esnasında güç
seviyesinin ve
reaktördeki lokal güç
dağılımının kontrol ve
düzenlenmesi için
kullanılır.

Dünyada kullanılmakta olan
reaktörlerin %81,9’unu
soğutucu ve yavaşlatıcı olarak
normal su kullanan
reaktörler teşkil etmektedir.
Bunlara hafif sulu reaktörler
(light water reactor, LWR)
denir ve Rusların VVER
modelini de içeren basınçlı su
reaktörleri (pressurized
water reactor, PWR) ile
kaynar sulu reaktörler
(boiling water reactor, BWR)
olmak üzere iki tip şeklinde
sınıflandırılmışlardır. Geriye
kalan 18% oranındaki
reaktörlerin çoğu ağır su ve
gaz soğutmalı reaktörlerdir


Çoğunluğu Fransa, Japonya ve ABD’de olmak üzere
Dünya'da en yaygın olarak çalışan reaktör tipi basınçlı su
reaktörüdür.
Rus tasarımı olan basınçlı su reaktörleri VVER adını
alır.

Japonya ve ABD gibi ülkelerde
kullanılmaktadır. Bir kaynar sulu reaktörde
normal su hem soğutucu hem de yavaşlatıcı
olarak kullanılır. Soğutucu, reaktörden aldığı ısı
ile kaynayabilmesi için PWR’da kullanılan
basınçtan daha düşük basınçta tutulur.

Gaz soğutmalı reaktör yalnız İngiltere tarafından ticari
olarak kullanılmaktadır. Soğutucu olarak karbondioksit ve
yavaşlatıcı olarak grafit kullanılmıştır.Yakıt olarak doğal
uranyum zenginleştirilmiş uranyum kullanır. Bunlar
CANDU reaktöründe olduğu gibi, yakıt değişimi reaktör
çalışırken yapılacak şekilde tasarlanmışlardır.

Bugünkü reaktörlerin çoğu
1970 ve 1980’lerde inşa
edilmişlerdir. Bu reaktörler
ortalama 40 yıllık
ömürlerinin sonuna
2015’ler civarında
ulaşacaklardır. Bununla
beraber, reaktörün
çalışması ve malzemelerle
ilgili deneyimler özellikle
PWR ve BWR
tasarımlarında uzun
çalışma ömürlerini
kısaltacak teknolojik
sorunların olmadığını
göstermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu
Hükümeti arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu sahasında
4 ünite 1200 MWe Rus tasarımı VVER reaktörü tesisine ve
işletimine dair işbirliğine ilişkin anlaşma imzalanmıştır.
Ancak anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte vatandaşlar ve çevreci
gruplar, nükleer enerji karşıtı girişimlerde bulunuyorlar.
Gerçekten bu kadar korkulması gereken bir şey midir nükleer
enerji?
Avantajları ve dezavantajlarını birlikte inceleyip görelim;



Potansiyel rezervleri yüksektir. Bugünkü
rezervlerin nükleer santralleri 150 yıl
besleyebileceği hesaplanmıştır.
Hammadde hacmine göre çok yüksek
miktarda enerji sağlar. 1kg kömürden 3 kWh, 1
kg petrolden 4 kWh elektrik enerjisi
üretilmekteyken 1 kg uranyumdan ise 50.000
kWh elektrik enerjisi üretilmektedir (TAEK,
2000: 21)
Hammadde maliyet fiyatları çok düşüktür.
Çünkü enerji üretiminde çok az miktarda
hammadde kullanılmaktadır.
 Nükleer santraller diğer santrallere göre
daha az arazi kullanır.




Nükleer atıkların geri dönüşümü söz
konusudur. İleri teknolojilerde yeniden işleme
ile yanmış yakıtın içinde kalan fosil malzeme
(uranyum, plutonyum) fisyon ürünlerinden
ayrılıp yakıt üretiminde kullanılabilir.
Nükleer enerjide yakıtın on yıl depolanma
kolaylığı vardır. Dolayısıyla dışa bağımlılığı
azaltma imkanı bulunmaktadır (TAEK, 2000:
X).
Nükleer silah üretmek için bir nükleer santrale
ihtiyaç yoktur. Başka bir anlatımla Nükleer
santraller nükleer silah yapımı için uygun
tesisler değillerdir (TAEK, 2000: XIX).


Nükleer santrallerde alınan önlemler nedeniyle,
insan yapısı her cihazda kaza riski olmasına karşın,
kaza riski çok azdır. Reaktör ve yardımcı cihazlar
kalınlığı 2.5 m olan beton dış güvenlik kabuğu içinde
korunmuştur. Büyük bir kaza halinde radyoaktif
buhar bu duvar içinde kalacaktır.
Nükleer santraller çevreyi korur. 1000 MW
gücündeki bir kömür santrali yılda yaklaşık 3 milyon
ton kömür harcayarak 7 milyon ton CO2, 140 bin
ton asit ihtiva eden gazlar (sülfür ve azot oksitler),
750 bin ton kül üretir. Bu değerlere bakarak 38 yıllık
geçmişi olan nükleer santraller, bu 38 yılda 5500
milyon ton daha az kömür yakılmasına neden
olmuşlardır. Böylece 13 000 milyon ton CO2 ve 250
milyon ton asit gazlar ve kanser yapıcı organik
yanma ürünlerinin çevreye atılması önlenmiştir.




Radyoaktivite nedeniyle gerek üretimden önce, üretim
aşamasında ve gerekse atıklar nedeniyle tehlike arz eder.
Uranyum madeni hacimce hafif olmasına karşılık, çıkarım
esnasında çok fazla arazi işlendiği için dev miktarlarda
atık madde ortaya çıkar.
Kullanılmış yakıtın reaktörlerden alınarak işleme
tesislerine ve çıkan yüksek seviyeli atığın ise gömülmesi
için taşınması gerekmektedir. Bu esnada da potansiyel
tehlike söz konusudur.
Santralleri belirli coğrafi özellik taşıyan yerlerde
kurulmak zorundadırlar. Hammaddenin yer seçiminde
önemi yoktur. Bu konuda asıl önemli olan pazar ve
soğutma suyuna yakınlıktır. Bu nedenle deniz ve göl
kıyıları, haliçler, büyük akarsu kıyıları uygun coğrafi
mekanlardır. Pazar konusunda ise sanayi bölgelerine
yakınlık önemlidir.



Kaza riski doğal afetlerle biraz artar. (Japonya’da
olduğu gibi)Bu nedenle deprem, heyelanlar, çığ
düşmeleri gibi doğal afetler santrallerin yer
seçiminde dikkate alınması gerekir. Ayrıca nükleer
santraller büyük kentler ve yoğun nüfuslu
bölgelerden uzak konumlara kurulmalıdırlar.
Nükleer güç insanlık için çok büyük tehlikedir.
Atom, hidrojen ve nötron bombaları sırasıyla yakıcı
etkileri artacak şekilde hep bu gücün eseridir.
Tesisin çok büyük olacak ağırlığını çekebilecek
temellere oturtulması gerekir. Dolayısıyla zemin
tabiatı yer seçimini etkileyebileceği gibi, tesisin
kuruluşu esnasında getirilecek parçalar için deniz
ulaşımı tercih edilir.
Görüldüğü üzere termik santrallerin yaydığı radyasyon
nükleer santrallerden çok daha fazladır.
 Özellikle gaz atık miktarında ve çeşidinde nükleer
santraller çok büyük avantajlara sahip olmakla beraber
şimdiye kadar küresel ısınmanın artmasına yönelik hiçbir
etkileri görülmemiştir.


Termik Santral Atıkları:

Katı Atıklar; toprağa serpiştirilir ya da deniz tabanına salınır.

Sıvı Atıklar; denize ya da çevredeki akarsuya dökülür.

Gaz Atıklar;Yaklaşık %90’ı filtrelenip katılaştırıldıktan sonra toprağa atılır. Geri kalan havaya
salınır.

Nükleer Santral Atıkları:

Katı Atıklar; özel metal kaplarda depolanır ve saklanır.

Sıvı Atıklar; denize ya da çevredeki akarsuya dökülür.

Gaz Atıklar; Su buharı havaya salınır, yoğunlaştırılmışsa denize dökülür
İki santral tipinde de ısıtılmış su, şebekeye sıcak su olarak verilerek
verim yükseltilebilmektedir.
Nükleer santralin ortaya çıkardığı uranyum atığı depolanır ve değerlidir.
Çünkü bilimsel çalışmalar bunların defalarca kullanılabileceğine dair
ipuçları içermektedirler. Bu nedenle de dünyada hurda ya da atığı en
kıymetli metaller sıralamasında altından sonra 2. sırada yer almaktadır.

Doğrudan Çevresel
Etkiye Farklı Bir Açıdan
Bakış
Nükleer enerji, havayı kirletmeyen ve
sera gazları salmayan çok az sayıdaki
enerji kaynağından biridir. Cevher
madenciliği dahil olmak üzere
nükleer yakıt çevriminin tüm
aşamalarında ve santral inşasında
üretilen kilowatt saat başına 2.5-5
gram karbon salındığı
öngörülmektedir.

Bu miktar yenilenebilir enerji
kaynaklarınca(rüzgar, hidrolik ve
güneş) salınan miktarlara yaklaşık
olarak eşit olup mevcut fosil
kaynakları arasında en temizi olarak
düşünülen doğalgaz santrallerinden
25 – 75 kat daha düşüktür


1000 Mwe enerji üretimi için; termik kömür santrallerinde 2
milyon ton, termik petrol santrallerinde 1 milyon ton, nükleer
santrallerde ise 25 ton yakıt gerekmektedir.
Bu yakıtların elde edilme masrafları ve madeni kazıların
ne kadar yüksek sağlık tehlikesi oluşturduğunu göz önünde
bulundurursak nükleer santrallerin avantajı açık ve net bir
şekilde ortadadır(yaklaşık 80.000 kat daha az yakıt miktarı).

Görüldüğü üzere nükleer santraller
diğer santrallere nazaran çok daha
uygun bir maliyet tablosuna sahiptir.

Not: Nükleer ve termik santraller
8000 saat/yıl rüzgar türbinleri ise
2200 saat/yıl baz alınarak
karşılaştırma yapılmıştır.

Sadece OECD(Ekonomik Kalkınma
ve İşbirliği Örgütü) ülkelerindeki
nükleer santraller yılda 1200 milyon
ton CO2 salımına engel olmaktadır.
Mevcut nükleer santraller kapatılıp
termik santrallerin açılması
durumunda CO2 miktarının %8
artacağı bilinmektedir.
Bireysel Olarak Yapacağımız En Güzel Şey;

Dünya’nın bir enerji ihtiyacı olduğu gerçeğini kabullenmeliyiz.
Bu ihtiyaç bir şekilde karşılanmak zorundadır ve bunun en iyi
yolu nükleer santrallerden geçmektedir. Doğanın daha fazla
korunabilmesi, daha yaşanası ortamların oluşabilmesi için
yapılacak en güzel şey enerji tasarrufudur.

Hem Cebinizi Hem Doğayı Tasarrufla Koruyun!
Semiha simge alas
9-b
288
KIMYA DERSI PROJE ODEVI