Transcript Morfoloji

MORFOLOJİ-ŞEKİL (KELİME) BİLGİSİ
Dildeki kelimelerin yapısını ve çeşitlerini inceler.
•Türkçe yapı bakımından………………………….dildir.
•Çince ………………………… bir dildir. Kök ek yoktur.
•Arapça, İngilizce, Fransızca…………………… dillerdir. Kök kalıp
değiştirerek, şekil değiştirerek yeni kelimeyi oluşturur. Örneğin
Arapçada cem sözcüğünden cami yapılabilir. Bu dillerde ek azdır.
•Dillerde 3 türlü ek vardır. Ön ek, orta ek, son ek. (Türkçe
bunlardan……………………………………)
•Kelimelerin bir şekil yönü bir de mana yönü vardır. Dil sadece
kelimelerden ibaret değildir. Öyle olsa idi elimize bir sözlük alıp
sadece kelimeleri ezberleyerek bir dili öğrenebilirdik.
• Kelimeler seslerden oluşurlar. Sesler aşağı
yukarı aynıdır. Çoğu ses her dile uyar her
hançerede söylenebilir. Fakat her dilin ayrı bir
kelime kadrosu vardır. (örneğin dağ sözcüğü)
• Dil ilk bakışta kelimelerden, kelime
guruplarından ve cümlelerden ibarettir. Fakat
esas itibariyle cümlelerden ibarettir. İnsanlar
duygularını,düşüncelerini cümleler halinde
söylerler.
• Neden dil cümlelerden ibarettir. Çünkü cümle
ifade kabiliyeti en tam olan dil birliğidir. Dilde
sesten cümleye kadar çeşitli üniteler vardır.
Sesler, heceler, kökler, ekler, kelimeler, kelime
gurupları bulunmaktadır. Bu ünitelere dil
birlikleri diyoruz. Bir ses bir dil birliğidir, bir
kelime bir dil birliğidir, bir cümle bir dil
birliğidir.
• Cümleler bir hüküm ifade ettiği için
düşünceleri, hareketleri tam olarak karşılarlar.
Marallar suya indi (bir yargı var). Hava, dağ,
unvan vs. (tek başına bir anlamları yoktur)
• Cümleye tam ifade kabiliyetini veren fiildir.
Cümle eylem(fiil) üzerine kuruludur.
• Cümle kelimelerden oluşan bir dil birliğidir.
En küçük cümlede iki unsur bulunur. Fiil ve fail
Bu unsurlar nesne, yer tamlayıcısı, zarf gibi
unsurlar da eklenebilir. Ama bu unsurların hepsi
tek başına birer kelimedir.
Hala tuzlu akar kanım.
Fiil: akar
Fail:kanım
Zarf: hala, tuzlu
• Dil cümlelerden, cümleler ise kelimelerden
oluşmaktadır.
Kelime Nedir? Manası ve vazifesi bulunan ve tek
başına kullanılabilen ses veya sesler
topluluğudur.
Kelimenin Mahiyeti:
1-Manası veya vazifesi bulunmak
2-Tak başına kullanılmak
3-Ses veya sesler topluluğu olmak
1. Kelimeler manalı ve vazifeli dil birlikleridir.
Kelimeleri meydana getiren sesler de dil birlikleridir.
Fakat onların manaları yoktur. Kelimelerin manaları
vardır. Dışarıda bir varlığı, bir nesneyi, bir hareketi
karşılarlar. Kelimeyi duyduğumuz zaman o varlık
gözümüzün önünde canlanır, aklımıza ve dilimizin
ucuna karşılığı olan kelime gelir. (gömlek, ev, melek,
kuş)
Ancak anlamı olmayan fakat vazifesi olan sözcükler de
vardır. Gibi, ile, için, beri, kadar vs… Ancak bu
sözcükler dildeki manalı sözcüklerle birlikte
kullanılarak onların manalarına yeni anlamlar
katarlar. Dağ gibi adam, senin için yapıyorum
• Kelimeden küçük dil birlikleri tek başlarına
kullanılmazlar. Sesler, ekler, kökler, heceler vs.
Küçükten büyüğe doğru gidildiğinde ilk defa
kelimeler müstakil kullanılan bir hüviyete
bürünürler. Konuşmada ve yazıda tek başlarına
kullanış alanına çıkarlar ve müstakil
hüviyetlerini korurlar. Böylece cümlede ve
kelime guruplarında birbirleriyle bitişmezler.
• 3. Kelimeler yapı olarak ses veya ses topluluklarıdır. Tek sesli
kelimelerin sayısı azdır. o bahçe, a birader vs. Kelimelerin
geneli çok seslidir. Bu, dört, çatı, korku vs. Kelime ölçüsüz bir
biçimde uzun olamaz.
YAPI BAKIMINDAN KELİMELER
Yukarıda da bahsedildiği üzere kelimelerin mana ve yapı olmak
üzere iki yönü vardır. ‘Kediler’ sözcüğü anlam olarak bir
hayvanın ismi ama yapı olarak yedi sesten ve isim köküne
gelen çoğul eklerinden oluşmuştur. Bütün dil birlikleri
böyledir. Bu sebeple dili incelemek demek bu şekillerin bir
yandan yapısını bir yandan da manasını incelemek demektir.
Şimdi ilk önce kelimeyi ses yönünden ele alacağız, daha sonra
ise mana ve vazife yönünden inceleyeceğiz.
Ses Yapısı, Şekil Yapısı Olarak Kelimeler
‘Gülüm’ sözcüğünü ele alalım. g ve ü sesleri bir araya
gelerek bir ses topluluğu oluşturmuş; l, ü ve m sesleri
de ikinci bir ses topluluğu oluşturmuş. Bunlar arka
arkaya söylenince kulağımıza ‘gülüm’ şeklinde iki
darbeli bir ses örgüsü gelmektedir. Demek ki bu
kelimede ses yapısının parçaları gü- lüm topluluklardır.
Diğer yandan bu sözcükte gül-ü-m şeklinde ayrılan
parçalar vardır. Gül sözü alınmış ve m sesi eklenerek
göz sözcüğü bir şahsa mal edilmiştir. Bu arada ikisini
bağlamak için de araya bir ü yardımcı ünlüsü getirilmiş.
İşte bu durum da kelimenin şekil yönünü
oluşturmaktadır. Bir yanda gö-züm ses yapısı diğer
yanda göz-ü-m şekil yapısı karşımıza çıkmaktadır.
• Ses yapısı kelimenin kulağa hitap eden
yönüdür. Kelimenin ses çatısını oluşturur.
• Şekil yapısı ise anlayışa hitap eden yönüdür.
Kelimenin mana yapısını oluşturur.
Bu durumda kelimenin:
1-Ses yapısı
2-Şekil yapısı
3-Manası
1-SES YAPISI BAKIMINDAN KELİMELER
Hece: Kelimenin ses yapısının parçaları hecelerdir. Heceler
kelimedeki ses bütünlükleridir. Kelimenin ses çatısını kuran
ses birliklerine hece denir. Hece bir ses veya ses topluluğu
olabilir. Örneğin u-çak sözcüğünde olduğu gibi. Tek seste zaten
bir bütünlük vardır. Çok sesli hecede ise bütünlük organlar
hecenin seslerini arka arkaya çıkarmaya başlarken eski
yerlerine dönmeden bir sonraki sesi çıkarmaya başlarlar. Ç
sesini çıkarmaya başlayan organlar eski duruş vaziyetlerine
geçmeden a sesini ve yine sakinleşmeden k sesini çıkarırlar.
Böylece bir hecenin seslerinin organ hareketleri birbirine
bağlanmış olur. Bu bağlanış üç sesin hareketini tek ses haline
getirir. Bu sebeple heceye ağzın tek hareketi ile bir çırpıda
çıkarılan ses topluluğu da denir.
• Ders hecesinde dört ses hareketi aynı istikamette olduğundan
ve birbirine duraklamadan kırılmadan geçildiğinden dolayı bir
çizgide birleşmiş ve bütünleşmişlerdir. Gel-dim kelimesinde ise
hareket çizgisi l ve d sesleri arasında kırılmaktadır. Böylece iki
hece karşımıza çıkmaktadır. Kelimeyi oluşturan her hecede bir
bütünlük, heceler arasında ise bir yan yana gelme vardır.
Örneğin el-le-rin-den kelimesinde bu dört hecenin her birinde
bir ses bütünlüğü, aralarında ise bir sıralanma ve arka arkaya
gelme söz konusudur. Eğer heceler içinde bir ses bütünlüğü ve
aralarında bir yan yana gelme olmasaydı bu kelimenin
söylenişi şu şekilde olurdu: e,l,l,e,r,i,n,d,e,n şeklinde olurdu ve
kelime çatısı yıkılmış olurdu.
Hece ve Vokal
Hecenin çekirdeği vokal seslerdir ve hece vokal temeli üzerine
kurulur. Örneğin kır-mı-zı sözcüğünde her hecede bir vokal
görüyoruz. Bu durumda hece vokal üzerinde bir ses
bütünleşmesidir. Dolayısı ile bir kelimede kaç vokal varsa o
kadar hece var demektir. Vokaller tek başına seslenilebilen
sesler olduğu için bir vokal tek başına bir hece de olabilir. alem, u-fak gibi. Bu durumda Türkçede en küçük hece tek
sesten en çok ise dört sesten oluşur. Başka dillerde dört
sesten fazla olan heceler de vardır.
Türkçenin Heceleri
Birli, ikili, üçlü ve dörtlü olmak üzere Türkçenin dört
büyüklükte hecesi vardır. Mesela i-nanç-la-rım kelimesinde bu
dört tip heceyi görürüz. İkili ve üçlü heceler iki çeşittir. Böylece
Türkçede altı çeşit hece olur. Bunlar:
1- Bir vokalden ibaret heceler. u-zak
2-Bir vokal bir konsonanttan oluşan heceler: at, ol-muş
3- Bir konsonant ve bir vokalden oluşan heceler: bu- tü-men
4-Bir konsonant bir vokal bir konsonanttan oluşan heceler: sevmek
5-Bir vokal iki konsonanttan oluşan heceler: alt, ürk-müş
6-Bir konsonant bir vokal iki konsonanttan oluşan heceler: sevinç
• Açık Hece: Türkçe sözcüklerde sesli harf ile belirtilen kısa
heceler. örneğin: a-na-do-lu, a-şı-la-ma gibi. arapça ve
farsça’da ise sözcüklerde sesli harflerle yazılmayıp hareke ile
gösterilen kısa hecelere verilen isim.
örneğin: ka-de-me, ha-se-ne gibi. aruz vezninde bütün açık
heceler kısa hece olarak kabul edilir. Açık hece formunda olan
bütün heceler kısadır ve vokal değerleri 0,5 kabul edilir.
• Kapalı Hece: Aruz vezninde, uzun olarak da bilinen, vokal
değeri 1 olan heceler. iki şekilde olur:
1. ünsüzle biten heceler: “ter-ket-mem” derken cümlesindeki
bütün heceler kapalıdır.
2. Arapça ve Farsça kökenli olan, uzatılarak bitirilen heceler:
"as-lâ dersin, lâ-kin hâ-lâ sev-dâ sev-dâ-dır" cümlesindeki
bütün heceler kapalıdır.
• Aruz vezninde ölçü üretmek için, hangi hecelerin nasıl
kullanılacağı hakkında bilinmesi gereken en önemli hususlar:
1. Açık hece formunda olan bütün heceler kısadır ve vokal
değerleri 0,5 kabul edilir.
2. Kapalı hece formunda olan bütün heceler uzundur ve vokal
değerleri 1 kabul edilir.
3. bilindiği gibi, bir hecenin kapalı olması için, iki durum
sözkonusudur, bu kapalı hece maddesinde işlenmiştir. bazen,
bu iki durum birlikte de olabilir. yani şiirimizde, hem uzatılarak
biten, hem de ünsüzle kapanan bir takım heceler vardır ki,
bunların vokal değerleri 1,5 kabul edilir. yani 1 uzun + 1 kısa.
örnekler;
hân, râm, rûz, sahûr, celâl, cemâl, hitâp...
• 4. İki ünsüzle biten hecelerde ise;
eğer kelime türkçe kökenliyse genelde vokal değeri 1 kabul
edilir: türk, mert, sırt...
eğer kelime türkçe kökenli değilse genelde vokal değeri 1,5
kabul edilir: aşk, meşk, farz...
• İki ünsüzle başlayan kelimelerde ise; -ki bunlar türkçe değildirgenellikle yazılışı değil okunuşu esas alınarak vokal değer
verilir. mesela tren için, "tiren" diye düşünülerek bir açık ve bir
kapalı, toplam 1,5 uygulanır. ancak bu, yukarıdaki 1,5
uygulamasının tam tersidir. burada, önce açık, sonra kapalı
hece vardır ( . - )
2-Şekil Yapısı Yönünden Kelimeler
Kökler: Kökler, kelimelerin en küçük anlamlı parçalarıdır. Meselâ
bakış kelimesinde bak köktür. Bakma işinin anlamı bak kökü
üzerindedir. Buradan bakma işi anlamını çıkarıyoruz.
• Kökler, kelimelerin parçalanamayan kısımlarıdır. Meselâ bak
kökü daha fazla parçalanamaz. Parçalanırsa bakmakla ilgili
anlamı ortadan kalkar.
• Kökler varlıkların ve hareketlerin yalın karşılıklarıdır. Onlar bir
zaman, şahsa bağlanmazlar, soyut olarak ifade edilirler.
• Kökler, kelimelerin çekirdekleridir. Meselâ gözlemek, gözlem,
gözcü, gözcülük, gözlük kelimeleri hep göz kökünden
türetilmiştir.
• GÖZ= gözlemek, gözlem, gözcü, gözcülük, gözetmen, gözlük,
gözlükçü, gözlükçülük, gözlü, gözsüz...
• Her varlık veya hareket için dilde bir kök yoktur. Birbirine yakın
varlık veya kavramlar aynı kök etrafında yapılan kelimelerle
karşılanır. Meselâ ver kökünden vergi, verim, verimli, verecek,
verimlilik gibi.
• Kökler eskiden beri var olan ve sonradan yapılamayan dil
birlikleridir. Yeniden kök yapılamaz. Ancak yabancı dillerden
yeni kökler alınabilir. Radyo-cu, radyo culuk vb.
• Dilde iki çeşit kök vardır: isim kökleri, fiil kökleri. Çünkü kâinatta
iki çeşit varlıktan söz edebiliriz:
– Nesne
– Hareket
• İnsan, hayvan, bitki, dağ, orman, taş, toprak, duygu, akıl,
hastalık vb. nesnelerdir. Bunların gelmesi, gitmesi, yanması,
büyümesi, tükenmesi vs. hareketlerdir. İşte nesneler isimlerle,
hareketlerle fiillerle karşılanmaktadır.
• Nesne, tek başına müstakil bir varlıktır ve başka bir şeye bağlı
değildir. Hareket ise nesnenin hareketi demektir, tek başına
hareket yoktur. İşte iki temel varlığın bu nitelikleri onların
dildeki karşılığı olan köklere de akseder. İsim kökleri tek
başlarına bir nesneyi karşıladıkları için müstakil olarak
kullanılabilirler. Ev, araba, kedi
Buna karşılık hareket fiil kökleri tek başlarına kullanılamazlar.
Hareket nesneye bağlı olarak ortaya çıktığı için fiil kökleri bir
nesneye, isme ve şahsa bağlanmak isterler. Geldi, yaptı.
Demek ki fiil kökleri bir kelime değil bir kelimeden daha küçük
bir yapıdır.
• Şu halde isim kökleri en küçük kelimelerdir fakat; fiil kökleri
kelimeden de daha küçük dil birlikleridir. Fiil birlikleri şu halde
tek başlarına kullanılamazlar ve yazıda yaz-, aç-, yap-, şeklinde
gösterilirler.
• Fiil kökleri tek başlarına kullanım alanına çıkamadığı için
pratikte fiilden bahsederken gezmek, uçmak, oynamak fiili
deriz ve böyle yazarız. Aslında bu durum fiillerin hareket
isimleridir. Bir ses birliğinin fiil mi isim mi olduğunu –mek/mak eklerini getirerek öğrenebiliriz. Sor-mak, ev-mek
• Gez, gör, yap gibi emir kiplerinde fiil kökü sanki tek başına
kullanılıyormuş gibi zannedilmektedir. Halbuki emir kipi
çekimine göre bu sen gez, sen gör, sen yap şeklindedir.
Eskiden bu durum –gil ekiyle sağlanmaktaydı. Gezgil, yapgıl,
görgil şeklinde.
• İsim fiil kökü farklı şeylerdir. Bir kök hem isim hem de fiil kökü
olamaz. Fakat sonradan ortaya çıkan birkaç istisna vardır. Tat,
tat-, boya, boya-, savaş, savaş-, Bu kelimelerin aslı isimdir.
Eskiden tatıg, boyag şeklinde söylenen isimlerin sonundaki
sesler düşerek tat ve boya şeklini almıştır.
• Türkçede fiil kökleri isim köklerinden daha asli görünmektedir.
Kelimeleri köke indirgediğimiz zaman çok defa karşımıza fiil
kökü çıkar. Bil-gi, aç-ı-k, oku-l vs.
• Kökler Türkçede kelime başında bulunurlar ve değişmezler.
Türkçe eklemeli bir dildir yani kökler ve ekler vardır. Kelimeler,
köklere ekler getirilerek yapılır. Bu sırada kökler sabit kalır. Sula-mak, su-cu, su-lak, su-lu, su-suz vs.
• Kökler kelimenin başında açık olarak görünürler. Ancak bazı
kökler kök olarak kullanımdan kalkmış genişlemiş şekilleriyle
ortaya çıkmışlardır. Bek-çi, bek-lemek / tüke-nmek, tüke-tmek/
öğre-nmek, öğre-tmek
• Ekler:
Türkçedeki eklerin nitelikleri
1-Kökler kelimenin manalı parçaları, ekler ise vazifeli parçalarıdır.
Yani eklerin tek başına manası yoktur. Askı-lık
2-Ekler tek başlarına kullanılamazlar ancak köke eklenerek
kullanım alanına çıkarlar. Bu sebeple eki yazıda başına kısa
çizgi koyarak yazarız. -cık
Fiil kökünün sonundaki çizgi bu kök tek başına kullanılmaz, ekin
başındaki çizgi ise bu unsur tek başına kullanılmaz, bir köke
eklenir demektir.
3-Kökler kelimede kendisine uyulan ekler ise köke uyan
unsurlardır. Bu sebeple kökler tek şekilli ekler ise çok şekillidir.
Taş-lık, çift-lik, odun-luk, gül-lük
4-Ekler fazla büyük olmazlar. Tek ses halinde de olabilirler. Hem
tek vokal hem de tek konsonant olabilir.
5-Türkçe şekillilik bakımından ekler:
a)Bir şekilli: -m
baba-m
b)İki Şekilli: -en/-an koş-an
c)Dört Şekilli: -ıp/-ip/-up/-üp
alı-ıp, gel-ip, ol-up, gül-üp
d)Sekiz Şekilli: -dı/-di/-du/-dü/-tı/-ti/-tu/-tü
6-Ekler bu çok şekillilikle bütün köklere ve kelimelere gelirler ve
yeterler. Eklerin sayısı sınırsız değildir, kökler kadar çok değilidir.
Birkaç tane –i eki olabilir. Kilerin kilid-i (-i tamlanan eki)
Gid-i-verdi (-i tezlik eki)
7-Ekler dilin oynayan ve köke uyan parçalarıdır. Bu sebeple devirler
arasında değişiklikler gösterirler. Bil-dik, bil-dük/ol-gan, ol-an
şeklinde.
• Ekler gördükleri vazife bakımından ikiye ayrılırlar: Yapım Ekleri,
Çekim Ekleri
• Yapım ekleri kökün veya kelimenin manasında değişiklik yapan
eklerdir. Mesela: su isim köküne –la eki getirildiğinde sulaeylemi yapılır.
• Kökün veya kelimenin manasında değişiklik yapmayan eklerdir.
Çekim ekleri kök ve kelimelere kullanış ifadesi veren, onları
kullanış sahasına çıkaran, onları diğer kelimelerle münasbete
getiren eklerdir. Göz köküne –den eki getirilirse kelimede mana
yine aynı kalır. Ek sadece göz kökünü kullanım alanına çıkarır ve
diğer kelimelerle münasebete sokar. Gözden düştü, gözden uzak
• Fillerde de durum aynıdır. Duy-du-m eyleminde duy- köküne
getirdiğimiz ekler anlamı değiştirmez sadece zaman ve şahıs
yönünden başka kelimelerle münasebete geçerler. Ben duydum
• Köklere bir takım yapım ekleri getirilerek yapılan bir çeşit
genişlemiş köklere gövde denir. Bil-dir/bildirmek
• Bu durumda yapım ekleri köklerden gövdeler yapan ekler,
çekim ekleri ise kök ve gövdelere işleklik veren eklerdir. Bu
sebeple çekim eklerine işletme ekleri de denir.
• Kökler manalı, ekler ise vazifeli parçalardır. Eklerin iki çeşit
vazifesi vardır. Yapım ekleri manada değişiklik yapan ekler,
çekim ekleri ise işleklik veren eklerdir.
Yapım Ekleri
• İsim ve fiil kökü olmak üzere iki çeşit kök olduğuna göre:
1-İsimden isim yapım ekleri
2-İsimde fiil yapma ekleri
3-Fiilden fiil yapma ekleri
4-Fiilden fiil yapma ekleri
Olmak üzere dört çeşit yapım eki vardır.
Çekim Ekleri
• İsim çekim ekleri:
1-Çoğul ekleri (Sayı)
2-Hal ekleri (Durum)
3-İyelik ekleri (Aitlik)
4-Soru eki
• Fiil çekim ekleri:
1-Kip(şekil) ve zaman ekleri
2-Şahıs ekleri
3-Partisip (sıfat-fiil) ekleri
4-Gerundium (zarf-fiil) ekleri
5-Soru eki
•
•
•
•
•
Genel Olarak:
Kelimenin şekil yapısı kökler ve eklerden oluşur.
Kökler iki çeşittir: İsim kökleri, fiil kökleri
Ekler de iki çeşittir: Yapım ekleri, çekim ekleri
Çekim ekleri iki çeşittir: Fiil çekim ekleri, isim çekim ekleri.
Yardımcı Sesler
• Kelimenin şekil yapısında kök ve eklerden başka üçüncü bir
yapı daha bulunur ki bu unsur yardımcı sestir. Bunlara
kaynaştırma sesleri veya bağlayıcı sesler de denir.
• Kökler ve ekler birbirleriyle her zaman doğrudan doğruya
birleşmezler. Doğrudan doğruya birleşmeyen bu sesler arasına
onları birleştirmek üzere bağlayıcı bir ses getirilir.
• Kelimede birleşemeyen iki ses konsonant ise araya bir vokal
yardımcı girer.
• Kelimde birleşemeyen iki ses vokal ise araya bir yardımcı
konsonant gelir.
• a ve e sesleri hiçbir zaman yardımcı ses olamazlar. O ve ö
vokalleri ise sadece ilk hecede oldukları için yardımcı vokal
olamazlar. Bu durumda ı,i,u,ü sesleri yardımcı vokaldirler.
Yol-u-m, göz-ü-mü, kaç-ı-n, geç-i-t vs.
• Türkçenin umumi yardımcı konsonantı y sesidir. Dere-y-e, başlay-ış vs.
• Diğer bir yardımcı konsonant ise n sesidir. Genellikle iyelik
çekimlerinden sonra gelir. Ev-i-n-de, söz-ü-n-ü vs.
• Diğer bir yardımcı konsonant ise s sesidir. İyelik çekimlerinde
ünlü ile biten üçüncü tekil kişide kullanılır. Onun araba-s-ı
• Son yardımcı konsonant ise ş sesidir. Üleştirme sayı sıfatlarında
ortaya çıkar. Yedi-ş-er, altı-ş-ar
1.
2.
•
•
•
•
•
•
İSİM ÇEKİM EKLERİ
Çoğul eki: İsimlerin çokluk şekillerini ifade eder: -lar, -ler:
kitap-lar, çocuk-lar, araba-lar, ev-ler, gece-ler, sergi-ler vb....
İyelik ekleri: “İye” Türkçede “sahip” anlamına gelir. İyelik
ekleri ismin karşıladığı nesnenin bir kişiye veya nesneye ait
olduğunu gösteren çekim ekidir. Bunlar nesneyi nesneye, yani
ismi isme bağlayan eklerdir. İyelik ekleri altı şahsa göre
çekimlenebilmektedir: yani getirildikleri isimlerin ben, sen, o
,biz, siz, onlar şeklindeki sahipliklerini ifade ederler.
Baba-m
defteri-m
Baba-n
defter-in
Baba-sı
defter-i
Baba-mız defter-imiz
Baba-nız defter-iniz
Baba-ları defter-leri
3. Hal ekleri: Bu ekler ismi bazen isme, bazen fiile bazen de edata bağlar:
• Okul-a gitti. Evden gelmiş. (fiile bağlamış)
• Kitab-ın kapağı
bahçe-nin yolu (isme bağlamış)
• Orman-a karşı sen-in kadar (edata bağlamış)
• Türkçedeki isim hal ekleri şunlardır:
a)Yalın hal: İsmin başka bir kelimeye bağlı olmadığını gösteren haldir. Tekil,
çoğul ve iyelik şekli yalın haldir: okul, baba-sı, yollar.. okul teklik yalın hali,
yollar çoğul yalın hali, babası iyelik yalın halidir. Demek ki, yalın hal isimlerin
hal eki getirilebilen şekilleridir.
b)İlgi hali (Tamlayan): (-ın, -in, -un, -ün, -nın, -nin, -nun, -nün)
• Çocuğ-un
defter-in
• Evler-in
anne-nin
• Yol-un
masa-nın
• Yokuş-un
akıl-ın
• Onlar-ın
uykusu-nun
c)Yükleme hali (Belirteme): (-ı, -i, -u, -ü)
• Kapı-yı
taşlar-ı
• Babam-ı
göz-ü
• Yol-u
sözlerim-i
d)Yönelme hali: (-a, -e)
• okul-a
bakkal-a
• dağlar-a
biz-e
e)Bulunma hali: (-da, -de, -ta, -te)
• Ev-de
çocuk-ta
• Tepeler-de
akıl-da
f)Ayrılma hali (Çıkma): (-dan, -den, -tan, -ten)
• Karşı-dan
soy-dan
• Biz-den
türk-ten
• Çiçek-ten
bilenler-den
g)Beraberlik hali (Vasıta): (-la, -le)
• Gönül-le
kalbimle
• Araba-y-la
ekmek-le
h)Eşitlik hali: (-ca, -ce, -ça, -çe)
• İnsan-ca
on-ca
• Ben-ce
ardın-ca
4-Soru eki : ( mı, mi, mu, mü)
• Okul mu
çocuk mu
• Öğrenciler mi
rüya mı
KELİME YAPIMI
• Morfolojinin, kelime bilgisinin iki ana konusu vardır: kelime
yapımı (kelime teşkili) ve kelime çekimidir (kelime tasrifi).
Kelime teşkili ele alınacaktır.
• Kelime yapımı kelime köklerinden yapım ekleri vasıtasıyla
kelime gövdeleri yapmaktır.
• İlk zamanlarda insanların kullandığı nesne ve hareketler sınırlı
idi.
Bu sebeple dilde kullanılan köklerin sayısı da ihtiyaçlara göre az
ve sınırlı idi. İnsanlık ilerledikçe yeni nesneler ve hareketlerle
karşılaşmışlar ve bu yeni varlıkların ve kavramların dildeki
karşılıklarını türetmeye başlamışlardır. Böylece dilde
kelimelerin sabit iki temeli ortaya çıkmıştır: kökler, gövdeler
• Her kelime ya köktür ya gövdedir ya da kökün çekimli şeklidir.
Örneğin taş, su, çekmek, gözlük kök ve gövde halinde kelimler,
taştan, suya, gözlükte ise kelime ve köklerin çekimli halleridir.
• Kökler ve gövdeler sabit kelimelerdir, kalıcı kelimelerdir. Kökün
veya gövdenin çekimli şekli ise işleyen, oynak, geçici
kelimelerdir. Öyleyse demektir ki yapım ekleri sabit, bulunduğu
kelimede kalıcı; çekim ekleri ise oynayan, geçici eklerdir. Bu
yüzden sözlükte kelimelerin yalnız kök ve gövdeleri madde başı
olur. Çekimli konular gramerin konusudur.
• Görülüyor ki kelime yapımı gövde teşkili demektir. Ve gövde
genişlemiş kök demektir.
• Mana, kullanış, ve fonksiyon bakımından kök ile gövde arasında
fark yoktur. Dilde ikisi de aynı muameleyi görür.
• Gövde, köke yapım eki getirmek suretiyle kökün manasına
dayanan yeni bir kelimedir. Bu sebeple kökün manası sağlam
değilse gövde de sağlam olmaz.
• Gövdeler de kökler gibi iki çeşittir: isim gövdeleri, fiil gövdeleri
Açık, açıkla
Yeni Kavramları Karşılama Yolları
1-Yabancı kelime almak
2-Kelime diriltmek ve derlemek
3-Kelime gurubu yapmak
4-Kelime yapmak
•
•
•
•
•
1-YABANCI KELİME ALMAK
Yabancı kelime almak yeni bir nesnenin veya kavramın, geldiği
yerden ismini de beraber almak demektir. Alınan yabancı
kelime ya dilde karşılığı hiç olmayan kelimedir ya da dilde
karşılığı olan fazladan bir kelimedir.
Birinci halde, yeni bir nesne veya kavramla karşılaşılır. Dilde
onun kelimesi yoktur. Bu durumda ilk tabii yol onun ismini de
beraber almaktır:
Ayet, gazel, cami, otomobil, radyo, telefon
Özellikle eşyaların beraberinde getirdiği kelimelerin dile
süratle girme ve yayılma gücü vardır. Eğer adını önceden
hazırlamamış ve o adla girişi sağlamamışsanız, eşyanın kendi
kelimesini beraber getirmesine engel olamazsınız. Zaten
hazırlıklı olmak da kolay değildir. Yenilik ve kelime çok defa dili
ansızın bastırır. Dilde gümrük yoktur
Dilde karşılığı olsa da yine fazladan yabancı kelime dile girebilir.
Teşekkür-mersi, teminat-garanti,
2-KELİME DİRİLTMEK VE DERLEMEK
• Dilde yeni kelime için başvurulabilecek iki kaynak daha vardır.
Bunlardan biri, eski yazı dili devreleri, diğeri yaşayan şiveler,
ağızlardır. Eski yazı dilinin unutulmuş kelimeleri tekrar dile
kazandırılabilir:
Kamu, subay, yargı, nitelik, savcı, tanık, köken, arıtmak
• Diğer taraftan kültür dilinde bulunmayan fakat ağızlarda
yaşayan bazı kelimeler de yazı diline alınabilir:
aylak, onarmak, asalak, yitirmek, doruk, yozlaşmak
• Ancak bu diriltme ve derleme yolu sanıldığı kadar kolay bir yol
değildir. Eski kelimeler çok defa ölmüşlerdir. Ayrıca metinlerden
çıkarılan şekilleri, eski devrin fonetik değerini taşır. Böylece
bugünkü dil için işlenmiş sayılmazlar. Bu sebeple onların
diriltilmesi çok güçtür, büyük gayret ister. Bu, bütün millete
yeniden kelime öğretmek demektir.
3-KELİME GURUBU YAPMAK
• Dilde yeni kavramları karşılamanın bir yolu da kelime grubu
yapmaktır. Bu yol, dilde var olan kelimelerden bir terkip yaparak
yeni ihtiyaçları karşılama yoludur. Bu yol, dilin yeni kavramları
karşılamada kullandığı çok tabii ve güzel bir yoldur. Ancak
bunda varlığı veya kavramı tek kelime ile değil, birden fazla
kelime ile ifade etme durumu vardır. Tabi her nesne de böyle iki
kelime ile karşılanmaya uygun olmayabilir. Onun için kelime
grubu yapma yolu, imkânları geniş olmayan bir yoldur:
Demiryolu, bilirkişi, uçaksavar, gecekondu, su yılanı
4-KELİME YAPMAK
• Türkçenin en tabii, en işlek, en geniş yeni kelime kazanma
yoludur. Kelime türetmek köklerden yapım ekleri ile görevden
yapmak demektir. Eklemeli bir dil olan Türkçenin çok zengin bir
kelime yapma mekanizması vardır.
Türkçenin her tipte pek çok olan yapım ekleri ile sayısız kelimeler
yapılabilir. Türkçenin bu imkânı her zaman açıktır. Ancak bu imkânın
iyi, doğru ve yerli yerinde kullanılması gerekir. Bu husustaki ölçü
yeni yapılan kelimede hiç bir sunilik bulunmaması,
hissedilmemesidir.
• Kelime kökleri isim veya fiil olduğuna göre, türetme ekleri isme
ilave edilenler ve fiile getirilenler olmak üzere iki büyük bölüme
ayrılırlar. Sonra bunlar, meydana getirdikleri kelimenin isim veya fiil
oluşlarına göre de ikiye bölünürler. Böylece kelime yapma ekleri;
- isimden isim yapma ekleri
– isimden fiil yapma ekleri
– fiilden isim yapma ekleri
– fiileden fiil yapma ekleri
Ekler ayrıca, işlek (canlı), az işlek ve işlek olmayan olmak üzere üçe
ayrılırlar. Bir dilde yeni kelimeler ancak canlı eklerle meydana
getirilebilirler. Bu durum dil ilminin değişmez prensibidir.