ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI Davranış; bireyin gözlenebilen eylemleridir. Uyum; bireyin sahip olduğu özelliklerinin, kendi benliğiyle içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi sürdürebilmesidir. Davranış bozuklukları,

Download Report

Transcript ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI Davranış; bireyin gözlenebilen eylemleridir. Uyum; bireyin sahip olduğu özelliklerinin, kendi benliğiyle içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi sürdürebilmesidir. Davranış bozuklukları,

ÇOCUKLARDA
DAVRANIŞ
BOZUKLUKLARI
Davranış; bireyin gözlenebilen eylemleridir.
Uyum; bireyin sahip olduğu özelliklerinin, kendi
benliğiyle içinde bulunduğu çevre arasında
dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi
sürdürebilmesidir.
Davranış bozuklukları, çocuğun çeşitli ruhsal ve
bedensel nedenlere bağlı iç çatışmalarını
davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkar.
Hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık, yalan,
çalma, küfür etme gibi davranışlar davranış
bozukluklarına girer.
Çocuk, gelişim basamaklarında birtakım zorluklarla
karşılaşır. Bu zorluklar anne-babanın desteğiyle
çözümlenecek zorluklardır. Çocuk, bu desteği
bulamaz ya da anne-baba tutumu yanlış olursa
bunlara tepki olarak çocukta duygusal düzeyde
bozukluklar görülebilir. Bu tür bozukluklara
davranış bozuklukları diyebiliriz.
Her dönemin kendine özgü özellikleri vardır. Eğer
dönemin özelliği olan sorunlar çözümlenemezse
bu sorunlar sonraki dönemlere aktarılır ve yeni
dönem sorunları ile birleşerek büyür.
Örn; 2-3 yaşında çocuğa tuvalet eğitimi verilmezse,
kendi başına yeme alışkanlığı kazandırılmazsa
sonraki dönemlerde daha büyük sorunlar yaşanır.
Anne-babasının desteği, sevgisi ve ilgisi
çocuk için çok önemlidir. Çocuğun kendine
güvenli, sağlıklı bir kişilik geliştirebilmesi
için , güven veren, anlayışlı ve sevgi dolu
bir çevre çok önemlidir. Bu çevreyi
bulamayan çocuk kendine güvensiz olur ve
kendini değersiz hisseder, çevresine kuşku
ile bakar. Büyüklerin ilgisini çekmek için
gereksiz davranışlarda bulunur. Böylelikle
çocuğun çevreyle olan uyumu bozulur. Bu
tür uyum bozukluklarının başında sinirlilik,
kavgacılık, hırçınlık, söz dinlememe gelir.
Bir çocuğun davranışının bozukluk sayılabilmesi için
bazı ölçütler gerekir. Bu ölçütler;

Yaşa uygunluk: Her gelişim döneminin kendine
özgü davranışları vardır. Bu nedenle çocuğun
içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini
bilerek hareket etmek gerekir. Örn; 3-5 yaş
çocuğunun hayal dünyası çok geniş olduğu için
öyküler anlatabilirler. Henüz yalanla yalan
olmayanı ayırt edemezler. Bu nedenle anlattıkları
öyküler yalan olarak değerlendirilmemelidir.

Yoğunluk: Yapılan davranışın yoğunluğu
önemlidir. Örn; 5 yaş çocuğunda öfke ve
huysuzluk doğalken, bu davranış başkasına fiziki
zarar verme şekline dönüşürse davranış
bozukluğu olarak kabul edilebilir.

Süreklilik: çocuğun olumsuz davranışı uzun
süre devam ettirmesi gerekmektedir.

Cinsel rol beklentileri: Erkeklerin, kızlara
oranla daha saldırgan olmaları beklenir. Erkeklere
benzer saldırgan davranışlar gösteren kızların
davranışları normalden sapan kategorisine
girmektedir.
Ruhsal belirtiler, tek başlarına çocuğun uyumsuz
olduğunu göstermezler. Genel olarak eşlik eden
davranışların bazıları;
 Sinirli ve huysuz olma,
 Tırnak yeme, parmak emme gibi davranışlar,
 Otoriteye direnme,
 Yalan söyleme,
 Çalma,
 Utangaç, korkak, endişeli ve şüpheci olmadır.
Saydığımız bu özelliklerin birkaç tanesini en az 6 ay
gözlemlemeliyiz.

Uyumsuzlukların büyük bir çoğunluğu çocukluk
çağından gelmektedir. Bu nedenle çocuk ailesi ve
çevresi ile ele alınmalıdır. Gelişiminin doğal seyri
içinde aşması gereken sorunları, anne-babanın
ve çevrenin desteği olmadan çözmeye çalışması
ruhsal olgunlaşmasının geri kalmasına sebep
olmaktadır.
Davranış bozukluklarının nedenleri
Dikkat çekmek: çocuğa gerekli sevgi ve ilgi
gösterilmediğinde ya da yeterli zaman
ayrılmadığında dikkat çekmek için olumsuz
davranışlara yönelir.
 Ebeveynlere karşı güç kazanma isteği.
 İntikam alma isteği: Özellikle dayak yiyen
çocuk, sevgi verilmeyen çocuk anne-babasından
intikam almak ister. Aşırı otoriter ve baskıcı
tutum, katı disiplin anne-babaya karşı öfke ve
nefret duygularının gelişmesine sebep olur. Bu
da başkaldırıcı bir bireyin oluşmasına sebep olur.


Yetersizlik: Anne
babanın aşırı koruyucu
tutumu, gerektiğinden
fazla özen gösterilmesi
fazla kontrol anlamına
gelir. Böylelikle çocuk, aşırı
bağımlı, kendine güveni
olmayan, kaygılı, duygusal
olarak çabuk kırılan bir kişi
haline gelir. Bu durum
çocuğun kendi kendisine
yetmesine izin vermez ve
davranış bozukluklarına
neden olur.
Davranış bozukluğu olan çocuklarla olumlu
ilişki nasıl kurulur?
Karşılıklı saygı: Azarlamak, bağırmak, vurmak,
susturmak, tutarsız davranmak çocuğa yapılan
saygısızlıktır. Her çocuk ayrı bir birey olarak ele
alınıp, fikirleri sorulmalı ve fikirlerine saygı
gösterilmelidir.
 Çocuğa zaman ayırmak: Çocukla geçirilecek
olan zamanın niteliği çok önemli. Birlikte
yapılacak olan faaliyetler çocuğun hoşlanacağı
şekilde olmalıdır.


Cesaretlendirme: Çocuğun kendine
güvenmesini istiyorsanız önce anne-baba çocuğa
güvenmelidir. Çocuğun çabasını övmeli ve
yüreklendirmelidir. Cesaretlendirme çocuğun
kendini değerli algılayabilmesi için çok önemlidir.
Cesaretlendirme, çocuğu olduğu gibi kabul edip,
kendi olduğu için değer vermedir.

Sevgiyi anlatmak: Çocuğun kendini güvenli
hissedebilmesi için en azından sevildiğini bilmesi
ve sevmesi gerekir.
KAYGI
 Kaygılı çocuk, çabuk üzülen, çabuk
heyecanlanan çocuktur. Hep gergin ve hep
tedirgindir
Korku ve kaygı birbirine çok yakın ilişkili ancak
farklı kavramlardır. Korku belli bir nesne yada
durumdan oluşurken, kaygıda daha çok nesne
belirsizdir.
Kaygılı çocuk gergin, endişeli ve duygusaldır.
Kaygılı çocuk karşılaştığı yeni durumlarda fazla
heyecanlıdır. Bu durum tırnak yeme, saçı ile
oynama
gibi
bazı
fiziksel
davranışlar
göstermesini sağlar. Kaygılı çocuk kurallara
uymaya özen gösterir. Kendisine kızılmasına veya
eleştiriye karşı duyarlıdır.
Kendi gelişimsel uygunluğu içinde çocuklar pek çok
kaygı yaşayabilir. Ancak uygunluk yaşını çoktan
aşmış ise o zaman geçici olmayan bir hal almış
olabilir. Kaygı düzeyinin yüksek olması çocukların
diğer insanlarla olan ilişkilerine bakıldığında;
sosyal ortamlardan izole olma, iyi ilişkiler
geliştirememe gibi güçlükler görülebilir. Bu
durum çocuğu saldırgan yapabileceği gibi, içe
kapanık, itaatkar ve çekingen de yapabilir.
Örn; ilkokula başlayan bir çocukta yeni bir ortama
girmesinden dolayı kaygı gözlemlenebilir. Kaygı
duymasından dolayı baş ağrısı, karın ağrısı vb.
fizyolojik rahatsızlıklar görülebilir.
Kaygının Oluşmasını Engellemeye Yönelik
Öneriler





Çocuğa kaygı veren ortamlardan kaçınılmalıdır.
Kaygı durumunun fizyolojik kökenli bir rahatsızlık sonucu
olup olmadığını belirlemek için tıbbi yardım alınmalıdır.
Çocuğun kendine olan güvenini arttırıcı faaliyetlerde
bulunmasına destek olunmalıdır. ( bir spor dalına
yönlendirilebilir.)
Ailevi
sorunların
çocuktaki
kaygıyı
arttırdığı
unutulmamalıdır.
(anne-baba
arasında
yaşanan
tartışmalar vb.)
Okul ortamında arkadaşları ve öğretmenleri ile olan
ilişkilerinde kaygı düzeyini azaltmak için onun ilgisini
çeken materyaller ve etkinlikler düzenlenerek kafasında
oluşturduğu kaygı yumağı dağıtılmaya çalışılmalıdır.
Sınıftaki aktivitelerde etkin rol alması sağlanmalı,
başarabileceği sorumluluklar verilmeli. Sürekli
olumlu
pekiştireçler
kullanarak
özgüveni
desteklenmelidir. (Örn; verilmiş olan görevi
başarı ile gerçekleştirdiği zaman ödül verilmesi.)
 Çocuğun aktif katılımı ve arkadaşları arasındaki
kabulünü kolaylaştırmak gerekmektedir.( gruplar
kurularak oyun oynanması vb.)
 Kaygının nedenlerini araştırmak ve çocuğa
anlayabileceği bir dille bu kaygıların önemli
olmadığını açıklamak uygun olacaktır.

ÖFKE VE SALDIRGANLIK
Öfke, engelleme ve korku karşısında ortaya çıkan bir
tepkidir. İstediğini elde edemeyen veya oynanması
engellenen çocuk saldırganlaşabilir. Bu durum
yetişkinler için anlamsız gelebilir. Ancak saldırganlık,
küçük çocuklarda normal bir tepki biçimidir. Bazen
engeller karşısında öfkelenmek kişiliğin
korunmasının öğrenilmesinde de önemli rol
oynayabilir. Örn; oyuncağı elinden alınan çocuğun
oyuncağını vermemek için öfkesini göstermesi,
kendi hakkını savunması yapıcı yöndedir. Ancak bu
davranışın şiddeti çok önemlidir. Saldırganlık, karşı
tarafa ciddi fiziksel zarar verme boyutunda ise
davranış, yapıcı yönünü kaybetmektedir.
Saldırganlık, öfkenin dışa yansıyan şeklidir.
İnsanda varolan bir dürtüdür. Varolan bu dürtü
yok olmaz veya tümüyle bastırılmaz ancak biçim
değiştirir. Saldırganlığın sözel, fiziksel, pasif ve
aktif olmak üzere çeşitleri vardır. Bebeklik
döneminde amaçsız olan ağlama vurma gibi öfke
tepkileri görülür. 1-4 yaşları arasında fiziksel
saldırganlık daha çok görülürken, 4-5 yaşlarında
ise sözel saldırganlık ifadeleri artar. Bunlar o
dönemin gelişimsel özellikleridir. Örn; 4-5 yaş
grubunda olan çocuk, arkadaşı ile bir sorun
yaşadığında öfkesini, ona kötü sözler söyleyerek,
hakaret ederek dile getirebilir.
Saldırganlığın nedenleri neler olabilir?





Çocuğa aile içinde fiziksel ve sözel şiddet
uygulanması,
Anne-baba ile sağlıklı iletişim kuramaması,
Anne-babanın ilgi ve sevgi eksikliği,
Sürekli baskı ve kısıtlama ile karşı karşıya
kalması,
Evdeki eğitim ortamının tutarsızlığı ve
dengesizliği,
Evde veya çevresinde saldırgan davranışlarda
bulunan bir modelin olması,
 Çocuğun daha önce saldırgan davranışlarının
pekiştirilmiş olması,
 Kendi dürtülerine engel olamama gibi nedenler
saldırganlığın ortaya çıkmasını sağlar.

Sürekli saldırgan olan çocuk sinirli, anlaşılmaz ve
eyleme hazırdır. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir.
 Hemen sinirlenir ve kavga etmeye hazırdır.
 Durmadan kuralları çiğner ve ceza alırlar.

Bu tarz çocuklar cezadan etkilenmezler sadece
etkilenmiş gibi gözükürler. Öfkesini yenemez ve
hep kendini haklı çıkarmaya çalışırlar. Evde ve
okulda sürekli sorun yaratırlar, yetişkinler ile de
sürekli çatışma halindedirler.
Saldırgan Davranışların Oluşmasını
Engellemeye Yönelik Öneriler
Aile içindeki dengesiz ve olumsuz ilişkilerden
kaçınılmalıdır.
 Çocuğun saldırganlık dürtüsünün kaba üstünlük
sağlamak için değil de yeteneklerini ve zekasını
kullanarak toplumsal amaçlara yönlenmesi
sağlanmalıdır.
 Çocukta güven duygusu geliştikçe beklemeyi ve
tepkisini dizginlemeyi öğrenir. Bu yüzden çocuğa
güven aşılanmalıdır.
 Başkaldırma yerine uysal davranmanın kendi
yararına sonuçlandığını gördüğünde saldırganlık
davranışı azalır.






Baskıcı ve otoriter bir yaklaşımdan kaçınılmalı,
çocuğa duygu ve düşüncelerini ifade etme
olanağı sunulmalıdır.
Saldırgan dürtüyü boşaltmak için çocuk spor gibi
çeşitli faaliyetlere yönlendirilmelidir.
Saldırgan çocuğa aktif olmasını sağlayacak
hareketli oyunlar veya etkinlikler hazırlanmalıdır.
Saldırganlık davranışını pekiştirebilecek her türlü
davranış biçiminden kaçınılmalıdır.
Çocuğun saldırgan davranışını engellemek için
motivasyon arttırıcı etkinlikler ve başarabileceği
sorumluluklar verilmelidir.
Çocuk, saldırgan modellerle karşı karşıya getirilmemelidir.
 Televizyonda
şiddet içeren programları izlemesi
engellenmelidir.
 Kızgınlıktan kurtulmak için alternatifler üretilebilir. Örn;
resim çizme, boyama, kağıt yırtma, kesme vb.
 Çocuğun aynı davranışlar kendisine yapıldığında neler
hissedeceğini düşünmesi sağlanmalıdır.
 Çocuk öfkesini saldırgan davranışlara başvurmadan
doğru şekilde ifade etmeyi öğrendiğinde takdir edilip
ödüllendirilmelidir.
 Yaptığı zarar verici davranışlardan dolayı özür dilemesi
sağlanmalıdır.

Ayrıca saldırganlığa; fizyolojik bir rahatsızlık,
beyin zarı yangısı veya doğum sırasındaki
beyin hasarları da sebep olabilir. Böyle bir
şey söz konusu ise verilmiş olan öneriler
bu durumda geçerli değildir.
Bu tarz bir sorun tespit edilirse bir uzman
tarafından yardım alınması gerekmektedir.
İNATÇILIK

İnatçı çocuk saldırganlığını pasif direniş yoluyla
açığa vurur. Gergin ebeveyn çocuk ilişkisinin bir
sonucudur ve başlangıcı özerklik dönemine
( 1-3 yaş) kadar gider. Ebeveynin tuvalet eğitimi
veya yemek konusunda çok katı ve ısrarcı oluşu
çocuğu pasif direnmeye götürür. Çok karışan,
çok söylenen, ayrıntılar üzerinde çok duran
ebeveynler çocuğunu böyle bir savunma yoluna
kolayca iter. Kardeşler arasında ayırım yapılması
da yine inatçılığı tetikleyen bir durum olabilir.
Çocuğun İnatçı Davranışı İle Başa Çıkmaya
Yönelik Öneriler
Aile tutum ve davranış çeşitlerinden olan baskıcı
ve katı olma çocuğun inatçılık davranışını artırır.
Örn; çocukla ebeveyn arasında kıyafet sorunu
yaşanması. Çocuk kendi istediğini giymek için
ebeveyn ile inatlaşmaktadır.
 Aile, çocuğun sosyalleşmeyi öğrenebilmesi için
kabul edilmiş uygun davranış biçimlerini içeren
birer model oluşturmalıdır. Bulunulan sosyal
çevrede anne-baba da örnek davranışlar
sergilemelidir.
 Çocuğa isteklerini ertelemesi ve bu istekleri
kontrol altına alması konusunda destek
olunmalıdır.

Çocuğun benlik saygısını geliştirmesine destek
olunmalıdır.
 Arkadaşları ve diğer yetişkinlerle nasıl sağlıklı
iletişim kurulabileceği konusunda yardımcı
olunmalıdır.
 İnatçı olan bir çocuğun inatçılık davranışını
pekiştirebilecek ve devamını sağlayacak her türlü
tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır.
 Çocuk yetiştirme konusunda uygulanacak disiplin
ve konacak kurallar konusunda tutarlı ve kararlı
bir davranış sergilenmelidir.

YALAN SÖYLEME
Yalan, bir hatayı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun
olmayan şeyler söylemektir.
Çocukların söylediği yalanlarda çocuğun gerçeği iyi
değerlendirememesi, gördüğü ve duyduğu şeyleri
uydurması veya olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması söz
konusudur.
Anne-babaların birçoğu çocuğunun gelişim dönemini göz
önüne almadan çok erken yaşlarda gerçeğe sadık
kalmasını isterler. Çocukta gerçeklik ilkesi zaman içinde
oluşmaktadır. 7 yaş öncesinde söylediği gerçek dışı sözler
ve olaylara yalan demek yanlıştır.
Çocukluğun ilk 5 yılında yalan söylemesi
konusunda endişe duymaya gerek yoktur.
Çocuğun gerçeğe sadık kalması için zorlamak
ve yalanını ortaya çıkarmak yanlıştır. Aksine bu
tarz öyküler uydurması çocuğun hayal gücünün
geniş olduğunu göstermektedir.
Bu yaşlarda söylenen yalanlar sözde yalanlardır.
Bu tür sözde yalanların yanlış değerlendirilip
kınanması ve sert cezalar verilmesi gerçek
yalanların doğmasına sebep olabilmektedir.





NEDENLERİ
Çocuğun aşırı baskı altında
tutulması,isteklerini
büyüklere sezdirmeden
gerçekleştirmek zorunda
kalması,
Çocuğa fazla
karışılması,çocuğun
dünyasına ait her şeyin
öğrenilmek istenmesi,
Büyüklerin söylediği
yalanlar,
Grup içinde statü kaybetme
endişesi,
İlgi çekmek
Çocuk yalan söylemeyi nasıl öğrenir?
Çocukları yalana iten çoğunlukla yetişkinlerin
gerçek karşısındaki çelişkili tutumlarıdır. Anne ve
babanın yalanına çocuğunu ortak etmesi ve
bunun sonucunda çocuğa susması konusunda
ödüller vaat etmesi ile çocuk yalanlardan
kendine kazanç sağlamak gibi bir alışkanlık elde
eder.
 Diğer çocukları taklit ederek de yalan söylemeyi
öğrenir. Yalan söyleyerek yaptığı hatanın
sonucundan kurtulan arkadaşını gören çocuk,
yalanın ona avantaj sağladığının farkına varır.


Yetişkini taklit de yalanı öğrenmesine sebep olur.
Bazen kendi aralarında yalan söyledikleri gibi
çocukları da bu yalana ortak ederler.
Böylece 7 yaş sonrasında mantık geliştirmeye
başlayan çocuk, yalanın kötü bir şey olmadığını
eğer kötü olsaydı yetişkinlerin söylemeyeceğini
düşünmeye başlar.
Yalanı engellemek için neler yapabiliriz?
Çocukla sağlıklı iletişim ve etkileşim kurulmalıdır.
 Çocuk kesinlikle cezalandırılmamalı, yaptığı
davranışın yanlış olduğu ve doğru söylemenin
övgüye değer bir davranış olduğu anlatılmalıdır.
 Doğru söylemeye teşvik edici pekiştireçler
kullanılmalıdır. Doğruyu söylemeye
yönlendirilirken dikkatli davranılması
gerekmektedir.
 Yetişkinler örnek olmalıdır.

Çocuklar yalan söylemede araç olarak
kullanılmamalıdır.
 Çocuk sorgulanmamalı ve suçlanmamalıdır.
 Anne-baba-çocuk iletişiminin sağlıklı olması
gerekir. Çocuk, istek, sıkıntı ve kaygılarını
rahatlıkla ebeveynleriyle konuşabilmelidir.
 Doğrudan emin olmak için kontrol edilmelidir.

KÜFÜR
Küfür; insanların öfke, korku, endişe ve
hayal kırıklığı gibi duygularını ifade etmek
veya karşısındaki insanları incitmek için
kullandığı kötü kelimelerdir.
NEDENLERİ
Dikkat çekme: Bazı çocuklar anne-babaların
yeterli ilgiyi göremiyorlarsa dikkat çekmek için
küfür ederler.
 Şok etme: Bazı çocuklar için yetişkinleri şok
etme, rahatsız etme eğlenceli olabilir.
 Ağızdan kaçıverme: İnsanlarda engellenme
yada kızgınlık hissedildiğinde yada fiziksel bir
gerginlik olduğunda küfürün ağızdan çıkıvermesi
çok doğaldır. Çok engellenen, yaşama alanı çok
daraltılan çocuk, kızgınlık olarak küfredebilir.


Savunma:Bazıları için kötü söz söyleme bir
savunma davranışıdır. Küfür etmenin tam
anlamıyla yasak olduğu çevrede yetişenler, isyan
ederek bağımsızlıklarını göstermek isterler.

Olgunlaşma: Bazen de çocuklar yetişkin
olmanın bir sembolü olarak kötü söz söylerler.


Akranları tarafından onaylanma
Zevk alma
Küfürü önlemek için yapılması gerekenler;

Örnek oluşturma: Eğer kaba ve küfürlü bir
konuşma eğilimini kendinizde
engelleyebiliyorsanız, çocuğunuzda bu kontrolü
sizi taklit ederek öğrenecektir.

Dürtülerini ifade edebilme: Eğer çocuk,size
olan kızgınlıklarını rahatlıkla dile getirebiliyorsa,
bu özgürlüğe sahip ise, olumsuz duygularını
belirtmek için daha az küfürlü sözcük
kullanacaktır.

Tartışma: Bu kelimeler bir kağıda yazılarak
tanımlanır ve daha sonra tartışılır.

Önemsememek: Çocuklar kötü sözcükler
kullandığında, anne-babalar bu duruma pek fazla
üzülüp şaşırmıyorlarsa,çocukların bu sözcükleri
söylemeleri için bir nedenleri kalmayabilir.

Dilsizlik Oyunu: Ana-babalar böyle durumlarda
şoke olmaktan çok, sessizlik oyunu oynayarak
çocuğu yönlendirebilirler. "senin kullandığın
kelimenin anlamı nedir?","anlamıyorum",
denilerek çocuktan yanıtlaması istenir.
Yaratıcı olmaya özendirmek: Yaratıcı
faaliyetler, spor vb. şeylerle yaratıcılığı arttırmak
kötü söz kullanımını engeller.
 Ciddi cezalandırmama: Eğer çocuğunuzu
döverek, bağırarak, tehdit ederek
cezalandırırsanız, çocuğunuz bu kelimeleri,
yakalanıp cezalandırılmamak için gizli gizli
kullanmaya başlar.
Uygun olmayan bu sözcüklerin yerine uygun olan
sözcüklerin kullanması için çocuğu bilgilendirmek
gerekir. Çocuk olumlu sözcük kullandığında
çocuğun övülmesi teşvik edilmesi gerekir.

ÇALMA
Çalma; başkalarına ait eşya,para vb şeyleri
habersiz almaktır. Çocuklarda doğuştan, ait olma
kavramı yoktur. Bu nedenle hoşuna giden, ihtiyaç
duyduğu her şeyi kendisininmiş gibi kullanmaya
başlar. 2 yaş çocuğunda sahiplik kavramı yoktur
her şey onundur. Çocuk yaşı ilerledikçe kendinin
olan ile olmayanı ayırt etmeye başlar ama bencil
tutumu uzun süre değişmez. Örneğin 3-4 yaş
çocuğu sormadan bir yerden şeker
alınmayacağını bilir ama alma isteğine karşı
koyamaz. Hatta gezmeye gittiği yerlerden
cebinde kendine ait olmayan oyuncak ve
nesnelerle dönebilir.
5-8 yaş arasında parlak ve kağıt paralar daha çekici
gelirken, birbirinin renkli kalemleri ve silgilerinde
gözleri kalır. Çoğu çocuk izinsiz alıp eve getirdiği
nesneleri “buldum”
“kendi paramla aldım”
“değiş-tokuş ettim” veya “ödünç aldım” diye
açıklar.
Küçük yaşlarda çocuklar tarafından başkalarına ait
olan bir şeyi izinsiz alma davranışına sık rastlanır.
Ancak bu tür eylemleri çalmak anlamında kabul
etmemek gerekir. Çocuklar hangi kurala uyulup
hangisine uyulmayacağının yeterince bilincinde
değildirler.
Okul çağlarında yinelenen çalmalar üzerinde
önemle durulmalıdır. Çünkü bu çalmalar ruhsal
sorundan ileri gelebilir. Şu olasılıklar üzerinde
durulmalıdır:
 Çalmanın en önemli nedeni çocuğun doyumsuz
olmasında aranmalıdır.
 Yaşına göre olgunlaşması geri kalmış bir çocuğun
evden aldığı paralar veya nesneleri başka
çocuklara dağıtarak kazanamadığı arkadaşlığı
sağlamaya çalışır.
 Yaşına uygun olgunlukta olmayan bir çocuk
durmadan almaya alışmış olabilir ve çocuğun
istekleri kısıtlanmadığı için sürekli almakta
sakınca görmez.

Sevgi eksikliği ile çalma
arasında belirli bir ilişki vardır.
davranışını

Çocuğun anne babasından öç alma
nedeniyle de çalma davranışı görülebilir.
isteği
HIRSIZLIK ÇEŞİTLERİ
-Yarar sağlamayan hırsızlıklar:
Çocuklardaki karakteristik çalma biçimidir.
-Cömertlik hırsızlıkları: Çalınan obje
dağıtılır. Değer kazanmak için yapılan
hırsızlıklardır.
-Gereksinim hırsızlıkları: Yoksul ya da
amaçsız çocuklarda görülür. İhtiyacı
olduğu bir şeyi elde etmek için çaldığı
düşünülür.
Patolojik hırsızlıklar:
-Saldırgan hırsızlıklar: Zarar verme amacı
vardır.
-İçgüdüsel hırsızlıklar: Çalma eylemi
düşünülmeksizin ve bir plan yapılmaksızın
gerçekleştirilir.
-Telafi hırsızlık: Aşağılık duygusu olanlarda,
çekingen ve duygusal kişilik yapısındakilerde
görülür. Burada sevgi eksikliği telafi edilir. Bunlar
aynı zamanda kardeş doğumu, kardeşler arası
kıyaslama gibi nedenlere bağlı olarak ortaya
çıkan kıskançlık ve avunma hırsızlıklarıdır.
Nedenleri;
-Doyumsuzluk: Çeşitli durumlarda ortaya
çıkabilir. Kısa süreli ya da uzun süreli
olabilir. Çocuk, sahip olduğu şeylerin
yeterli olmadığını düşünür.
-Sevgi açlığı: Genellikle anne-baba
yoksunluğu çeken çocuklarda görülür.
Sevgi açlığından güvensizlik duygusu
oluşur. Bu güvensizlik duygusunun
kendisine ait bir şeyler elde ettiğinde
giderebileceğini düşünür.
-Arkadaşlar arasında özel bir yere sahip
olmak: Arkadaşları arasında özel bir yere sahip
olmak için rüşvet vermek amacı ile kullanılan
küçük eşyaları çalarlar. Bu tür hırsızlıklar en fazla,
arkadaşlar arasında yapılan yarışmalarda
başarısız olan çocuklarda gözlenir. Bu çocuklar
saygı görmedikleri gibi kendilerine de saygı
duymazlar.
-Çocukta mülkiyet fikrinin gelişmemiş
olması: çocuk, nelerin kendine ait olduğunu
bilmeyebilir.
-İntikam almak: Örn; başarılı bir çocukla
kıyaslanan bir çocuk ondan intikam almak için
eşyalarını çalabilir. Çocuk, otoriter anne-baba ya
da öğretmenden intikam almak için de çalabilir.
-Anne-babanın çocuğun yaptığı bu
davranıştan bilinçaltı zevk alması: Çocuk
bunu hisseder ve çalmaya devam eder.
-Çocuk özdeşleşmek için kendine kötü örnek
seçmiş olabilir: Bir grubun onayını almak için
yapabilir. Amaç çalmak değil, başkalarına
yaranmaktır.
-Çocuğun anne-baba ile hesaplaşmasının bir
yolu olabilir.
Çalma davranışı karşısında neler yapılabilir?
Çalma olayı 5 yaşına kadar sorun teşkil
etmemektedir. Çocuğun kendisine ait eşyalarının
olması sağlanmalı ve başkasına ait olan eşyaları
izinsiz alamayacağı öğretilmelidir.
Çocuk ailenin diğer bireylerinin eşyalarını almaya
kalktığında bunların kime ait oldukları
hatırlatılmalıdır. Anne-babaların çocuklarına iyi bir
örnek olmaları için, başkalarına ait eşyaları izinsiz
almamaları gerekir. Böylece çocuk başkalarının
mülkiyet hakkına saygılı olmayı öğrenir.
Çalma Davranışının Ortadan Kaldırılmasına
Yönelik Öneriler
Çocuğa karşı ağır suçlamalar yapılmamalı
ve çocuğu örseleyici cezalar verilmemelidir.
 Anne babaların çocuğa olan sevgi ve
ilgisini her zaman göstermesi ve çocuğun
bunu hissetmesini sağlamak gerekir.
 Çocuğun yaptığı bu olumsuz davranış
karşısında duyarsız kalınmayıp çocukla açık
olarak konuşulmalıdır.

Çocuğu bu davranışı yapmaya iten nedenler
araştırılmalıdır.
 Etrafta cezbedici eşyalar bırakılmamalı.
 Çocuğun mutlaka kendisine ait birkaç parça
eşyası olmalı.
 Çocuklara 7-8 yaşından itibaren ihtiyaçlarını
karşılayacak ölçüde harçlık verilmeli.

Çocuğa dürüstlük ve başkalarının mülküne önem
verme öğretilmelidir.
 Çocuk başkalarına ait eşyaları aldığında anne
babanın bu durum karşındaki tutumu çok
önemlidir. Anne baba alınan eşyaların özür
dileyerek sahibine verilmesi konusunda çocuğu
teşvik etmelidir.
 Çocuğa
ihtiyacı olduğunda, kendisine ait
olmayan bir eşyayı nasıl ödünç alabileceği ve
bunu nasıl geri vereceği öğretilmelidir.
