Hadis - Zeleka

Download Report

Transcript Hadis - Zeleka

İSLAM
VE
BİLİM
İSLAM’DA BİLGİYE
VERİLEN DEĞER
Ey Muhammed!, İnsanı pıhtılaşmış kandan
yaratan Rabbinin adıyla OKU!
OKU! KALEMLE öğreten, insana bilmediğini
bildiren Rabbin,en büyük kerem sahibidir.
(ALAK:1-5)
(PEYGAMBERİMİZE İLK İNDİRİLEN AYETLER)
De ki:
Hiç bilenlerle bilmeyenler
bir olur mu?
(ZÜMER:9)
De ki:
... "Rabbim, ilmimi artır!" de.
(Taha:114)
Allah’tan, kulları arasında ancak
bilginler korkar.
(FATIR:28)
Hadis:
“İlim elde etmek her Müslüman
kadına ve erkeğe farzdır.”
Hadis:
“İlim aramak için bir tarafa
yönelen kimseye Allah, cennet
yolunu kolaylaştırır.”
Hadis:
“Muhakkak ki alimler,
peygamberlerin mirasçılarıdır.”
Hadis:
“Hikmet(ilim), Müminin kaybolmuş
malıdır, onu nerede bulursa alır.”
Hadis:
“İlim, Çin’de dahi olsa gidip
alınız.”
Hadis:
Alimin (bilginin), abide (kendini
ibadete veren kimseye) olan
üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara
olan üstünlüğü gibidir.
Hadis:
“Ya ilim sahibi (öğreten) ol, ya ilmi
öğrenen, ya da dinleyen (ol),
veya ilmin dostu ol. Sakın beşinci
durumda olma, (yoksa)
mahvolursun.”
KURANDA EVRENİ
ARAŞTIRMAYA TEŞVİK
“Bakmıyorlar mı develere, nasıl yaratılmış?” (Ğaşiye-17)
“(Bakmıyorlar mı ) Göğe, nasıl yükseltilmiş?” (Ğaşiye-18)
“(Bakmıyorlar mı ) Dağlara, nasıl dikilmiş?” (Ğaşiye-19)
“(Bakmıyorlar mı ) Yere, nasıl yayılıp döşenmiş?” (Ğaşiye-20)
“Birbiriyle uyum
Ve ahenk içinde
yedi gökleri Yaratan
da O'dur. O Rahman'ın
yaratışında/yarattıklarında
herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık,
çelişme göremezsin. Bir kez daha bak!
Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?
Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; Göz
(aradığı bozukluğu bulmaktan) umudu keserek
hor ve bitkin bir halde sana döner.” (Mülk : 3-4)
Onlar ayakta,
oturarak ve
yanları üzerine
yatarken Allah'ı
anarlar,
göklerin ve
yerin yaratılışı
üzerinde
düşünürler:
"Rabbimiz
(derler), bunu
boş yere
yaratmadın,
sen yücesin, bizi
ateş azabından
koru!“
(Al-i İmran-191)
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında,
gece
ve
gündüzün
değişmesinde,
insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp
giden gemilerde,
Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri
dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında,
rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen
bulutları evirip çevirmesinde
elbette düşünen bir topluluk için (Allah'ın
varlığına ve birliğine) deliller vardır.
(Bakara-164)
KARA PARÇALARININ
HAREKETLİLİĞİ
“Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi
gibi yürümektedir. (Bu,) Her şeyi gayet iyi yapan
Allah'ın yapısıdır. Doğrusu O, yaptıklarınızı haber
almaktadır.” (Neml: 88)
Derinlik arttıkça sıcaklığı artan
yer içinde büyük boyutlu ısı
akımları vardır. Bu akımlar
yeryüzünü kaplayan katı ve
kırılgan kabuk parçalarının,
levhaların hareket etmesine
neden olmaktadır.
Bu hareket sırasında levhalar
birbirlerinden koparlar,
birbirlerini sıyırırlar veya
birbirlerine çarparlar....
Depremler levhaların
birbirlerini dokunduğu sınırda
oluşan deformasyon ve
kırıklarla ilişkilidirler.
Yerkabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası
üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. Bu nedenle kıtaların
yılda 1-5 cm. civarında birbirinden uzaklaştıkları hesaplanmaktadır.
"Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi
gibi yürümektedir. (Bu,) Her şeyi gayet iyi yapan
Allah'ın yapısıdır. Doğrusu O, yaptıklarınızı haber
almaktadır.“ (Neml: 88)
DENİZLER
ARASINDAKİ SU
ENGELİ
O, iki denizi birbirine salmıştır. Bu tatlı, susuzluğu giderici; bu
tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına
engel olan bir perde koymuştur (hiç birbirine
kavuşmazlar). (Furkan-53)
Birbirine açılan fakat suları
kesinlikle birbiriyle karışmayan
denizlerin ayette bildirilen bu
özelliği, okyanus bilimciler
tarafından çok yakın bir zaman
önce keşfedilmiştir.
"Yüzey gerilimi" adı verilen fiziksel
bir kuvvet nedeniyle, komşu
denizlerin sularının karışmadığı
ortaya çıkmıştır. Denizlerin farklı
yoğunluklarından kaynaklanan
yüzey gerilimi, adeta bir duvar
gibi sularının birbirine karışmasını
engeller.
“Bazı araştırmacıların, farklı
deniz kütlelerini birbirinden
ayıran engellerin bulunduğuna
dair ileri sürdükleri görüşleri
araştırıyorduk.
Araştırma sonunda gördük ki,
Akdeniz’in kendine özgü
sıcaklığı, tuzluluğu, yoğunluğu
var. Aynı zamanda kendine
özgü canlıları barındırıyor.
Jacques Cousteau
Fransız Bilim Adamı
Deniz Araştırmacısı
Sonra Atlas okyanusundaki su
kütlesini inceledik. Akdeniz’den
tamamen farklı olduğunu
gördük.
Bu iki su kütlesi Cebeli Tarık
boğazında birleşiyor ve bu
birleşme binlerce yıldan
beri sürüyordu.
Buna göre bu iki deniz
suyunun birbirine karışması
ve sonuç olarak da
tuzlulukta, yoğunlukta ve
içerdiği madde oranında
eşit veya eşite yakın bir
durumda olmaları
gerekiyordu.
Oysa böyle bir durumun
bulunmadığını, yani su
kütlelerinin birbirine
karışmadığını ve her iki denizin
yakın kısımlarında dahi ayrı bir
yapıya sahip olduğunu
hayretle gördük.
Bunun üzerine yapmış
olduğumuz araştırmada bizi
şakına çeviren bir durumla
karşılaştık. Çünkü bu iki denizin
karışmasını önleyen, arada
harika bir su engeli vardı.”
Kaptan Cousteau
“(Allah) Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.
İkisi arasında bir engel vardır; birbirlerinin sınırını
geçmezler.” (Rahman Suresi, 19-20)
EVRENİN OLUŞUMU
“O inkar edenler görmüyorlar mı ki,
(başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik
iken, Biz onları ayırdık ... “
(Enbiya Suresi, 30)
Bu gün
Evrenin
oluşumu
Büyük
Patlama
(Big Bang)
teorisi ile
açıklanmakta
dır.
Büyük Patlama teorisi, tüm evrenin yaklaşık 15 milyar yıl
önce "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip tek bir
noktanın patlamasıyla meydana geldiğini belirtmektedir.
Edwin Hubble
1929 yılında
yaptığı gözlemler
sonucunda
evrenin devamlı
genişlemekte
olduğunu
ispatlaması
Büyük Patlama
teorisini
güçlendirdi.
Teorik hesaplamalara göre büyük patlamadan arda
kalması gereken radyasyonu araştırmak üzere NASA
tarafından 1989 yılında fırlatılan CUBE uydusu bu
radyasyonu fırlatılışından sekiz dakika sonra belirleyerek
"Big Bang" teorisini kesin olarak kanıtladı.
Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve
biz (onu) elbette genişleticiyiz.
(Zariyat Suresi, 47)
1929 yılında California Mount
Wilson gözlem evinde, Amerikalı
astronom Edwin Hubble
kullandığı dev teleskopla
gökyüzünü incelerken, yıldızların,
uzaklıklarına bağlı olarak kızıl
renge doğru yaklaşan bir ışık
yaydıklarını saptadı.
Bu buluş bilim dünyasında büyük
bir yankı yarattı. Çünkü bilinen
fizik kurallarına göre, gözlemin
yapıldığı noktaya doğru hareket
eden ışıkların tayfı mor yöne
doğru, gözlemin yapıldığı
noktadan uzaklaşan ışıkların
tayfı da kızıl yöne doğru kayar.
Hubble'ın gözlemleri sırasında
ise yıldızların ışıklarında kızıla
doğru bir kayma farkedilmişti.
Yani yıldızlar bizden sürekli
olarak uzaklaşmaktaydılar.
Hubble, çok geçmeden çok
önemli bir şeyi daha keşfetti:
Yıldızlar ve galaksiler sadece
bizden değil, birbirlerinden
de uzaklaşıyorlardı.
Her şeyin birbirinden uzaklaştığı
bir evren karşısında varılabilecek
tek sonuç, evrenin her an
"genişlemekte“ olduğuydu.
Konuyu daha iyi anlamak için,
evreni şişirilen bir balonun yüzeyi
gibi düşünmek mümkündür.
Balonun yüzeyindeki noktaların
balon şiştikçe birbirlerinden
uzaklaşmaları gibi, evrendeki
cisimler de evren genişledikçe
birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar.
ATMOSFERİN
KORUYUCULUĞU
Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.
Onlar ise, gökyüzünün delillerinden yüz çevirirler.
(Enbiya:32)
Atmosfer Dünyaya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök
taşını eriterek yok eder ve bunların yeryüzüne düşerek
canlılara büyük zararlar vermesini engeller.
Atmosfer, bunun yanısıra,
uzaydan gelen ve canlılar için
zararlı olan ışınları da filtre
eder. İşin ilginç olan yanı,
atmosferin sadece zararsız
orandaki ışınları, yani görünür
ışık, kızıl ötesi ışınlar ve radyo
dalgalarını geçirmesidir.
Bunların tümü yaşam için
gerekli ışınlardır. Örneğin
atmosfer tarafından belirli
oranda geçmesine izin verilen
ultraviyole ışınları, bitkilerin
fotosentez yapmaları ve
dolayısıyla tüm canlıların
hayatta kalmaları açısından
büyük önem taşır.
Güneş tarafından yayılan şiddetli ultraviyole ışınlarının büyük bölümü,
atmosferin ozon tabakasında süzülür ve Dünya yüzeyine yaşam için
gerekli olan az bir kısmı ulaşır.
Dünya'yı zararlı etkilerden koruyan,
yalnızca atmosfer değildir.
Atmosferin yanısıra "Van Allen
Kuşakları" denilen ve Dünya'nın
manyetik alanından kaynaklanan
bir tabaka da, gezegenimize gelen
zararlı ışınlara karşı bir kalkan görevi
görür.
Güneş'ten ve diğer yıldızlardan
sürekli olarak yayılan bu ışınlar,
insanlar için öldürücü etkiye
sahiptir. Özellikle Güneş'te sık sık
meydana gelen ve "parlama" adı
verilen enerji patlamaları, Van Allen
Kuşakları olmasa, Dünya'daki tüm
yaşamı yok edebilecek güçtedir.
YÖRÜNGELER
O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı. . . yaratandır. Her biri
bir yörüngede yüzmektedirler. (Enbiya Suresi, 33)
PARMAK UÇLARI
İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya
toplayamayacağımızı mı sanır?
Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile
aynen eski haline getirmeye gücümüz
yeter.
(Kıyamet Suresi: 3-4)
Ayette insanın başka bir
yerinden değil, özellikle
parmak uçlarından söz
edilmektedir.
Çünkü tek yumurta ikizleri
de dahil olmak üzere,
Dünya üzerinde yaşayan
her insanın parmak izi
kendine özeldir ve
birbirinden farklıdır.
Başka bir değişle, insanların parmak uçlarında kimlikleri
şifrelenmiştir. Bu nedenle suçluların tespitinde parmak
uçlarının farklılığından yararlanılmaktadır.
Bu ayetle “Allah’ın Ahiret’te yalnızca kendisine özgü olan
parmak uçlarını bile yeniden oluşturacağı” belirtilmektedir