PowerPoint Sunusu

Download Report

Transcript PowerPoint Sunusu

FEN BİLGİSİ A.B.D/3A-İÖ
Esma DEMİRTAŞ
Gökçe DEMİR
İsmail ÇELİK
Merve Teslime KAZIK
Ömer Faruk ÜNAL
Seçilay SEZGİN
Şenay TEKİN
Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için
enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji ise fotosentez ve
solunum yoluyla sağlanır.
Bitkiler, havadaki karbondioksit ile kökleriyle
topraktan aldıkları suyu, güneş enerjisi yardımıyla
besine dönüştürürler. Fotosentez olayında bitki için
gerekli olan enerji açığa çıkar.
Fotosentez olayının genel kimyasal denklemi
şöyledir:
aCO₂ +2aH₂O + ışık enerjisi
(CH₂O)ₐ+ aO₂+ aH₂O
Fotosentezin sağladığı faydaları maddeler
halinde sıralayacak olursak ;
• Işık enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürür.
• Canlılar için gerekli olan besinleri oluşturur.
• Havadaki CO₂ ve O₂ dengesini korur.
• Hem atmosferdeki CO₂ miktarını düşürerek, hem de
güneşten gelen ışınları kullanarak sera etkisini
azaltır.
Biyolojik Sistemlerde Solunum
• Fotosentez
yapamayan
canlılar
yaşamlarını
sürdürebilmesi için solunum yoluyla aldıkları
oksijenle
bir
dizi
kimyasal
tepkimeler
gerçekleştirerek aldıkları besinleri yakarlar.
• Vücudu oluşturan tüm hücreler yaşamlarını
sürdürebilmek için bir dizi kimyasal işlemler
yaparlar.Bu işleme metabolizma denir.
Metabolizma işlemleri sırasında hücreler oksijen ve
glikoz kullanır.
Karbondioksit ile diğer artık maddeler yanında
enerji üretirler.
C₆H₁₂O₆ + 6O₂
6CO₂ +6H₂O + enerji
Nişasta, Yağ ve Proteinlerin Hidrolizi
• Nişastanın kimyasal formülü (C₆H₁₀O₅)ₐ olup
amilaz ve amilopektin isimli iki polimerik
karbonhidratın birleşmesiyle oluşmaktadır.
• Amilaz, glikoz monomer birimlerinin birbirlerine
bağlanması uç uca eklenmesiyle oluşur.
• Amilaz sarmallardan oluşan doğrusal yapılı bir
moleküldür. İki amilaz molekülü birbirine sarılarak
bir sarmal oluşturur.
• Bu sarmalın iç yüzeyi hidrofobik olduğu için içinde
yer alan su molekülleri kolaylıkla daha hidrofobik
moleküllerle yer değiştirebilir.
• Amilopektinde dallanma noktalarından sonra
birbirine parelel iki zincir birbirine sarılarak bir çifte
sarmal oluştururlar.
• Nişasta suda çözünmez.
• Sindirilmesi hidroliz yolu ile olur.
• Hidroliz tepkimesi amilaz enzimleri yardımıyla
gerçekleşir.
• Enzimler glikozlar arasındaki bağları keserler.
• Hayvan ve insanlar amilaz enzimlerine sahip
olduklarından nişastayı sindirebilirler.
Ekolojik Denge
• Dünyada katmanlar arasındaki madde ve enerji
alışverişi,dünyanın doğal dengesini sağlar ve
dünyanın katmanlarının bileşimi daima sabit
kalır.Buna dünyanın ekolojik dengesi denir.
• Karbon, oksijen, azot, kükürt, fosfor gibi
elementlerin ve suyun dünyadaki toplam miktarı
sabit olup,çeşitli maddelerin yapılarına girer çıkar ve
dünyanın katman ve bölümleri arasında sürekli
olarak dolaşırlar.
• Ancak toplam miktarı hiçbir zaman değişmez.
• Bu dolaşıma ekolojik çevrimler denir.
• Atmosferdeki CO₂’in tüketilmesi ve ekolojik
dengenin kurulması ancak bitkiler tarafından
fotosentez yoluyla olabilmektedir.
• Atmosferdeki CO₂ vb. sera gazlarının devamlı
artmasında ve CO₂/O₂ ekolojik dengesinin
bozulmasına temelde insanoğlunun faaliyetleri
neden olmaktadır.
•O₂/CO₂ ekolojik dengesin bozulmasında nüfusunda
etkisi vardır. Bunlar;
•
Nüfusun fazla olması kullanılan elektrik
miktarını,sanayi
üretimini
ve
taşımacılığı
artırır.Bunun sonucu olarak fosil yakıt tüketimi
artar ve CO₂ oluşumu da artar.
•
Isınma ve bina yapımında kullanılan ağaç ürünler
yanında kağıt,kalem vb. ağaçtan yapılan ürünlerin
kullanımını da artırır.Bu yüzden daha fazla ağaç
kesilir.Buda
fotosentez
yapımının
azalması,atmosferdeki CO₂ miktarının artması
demektir.
Günlük Yaşantımızda Kullandığımız
Kimyasal Maddeler
• Kimyasal madde üretimi sanayi devrimi ile
başlamış ve sürekli artarak devam etmiştir.Bugün
gelinen noktada kimyasal maddeler yaşamın bir
parçası olmuştur.
• Temizlik için kullandığımız deterjanlar, giydiğimiz
elbiseler, yemek pişirdiğimiz teflon (floropolimer)
tava ya da tencereler,hastalık için kullandığımız
ilaçlar, gübreler hepsi birer kimyasal madde
ürünüdür.
• Tuvalet ve fırını temizlemek için
asit, banyoyu dezenfekte etmek
için fenol, mobilyalar cilalamak
için damıtılmış petrol ürünleri,
çamaşırlarımızı beyazlatmak için
klor ve evlerimizi temiz tutmak
için çeşit çeşit kimyasal maddeler
kullanılmaktadır.
• Yani,günlük yaşamda kullandığımız bu ürünler
binlerce kimyasal madde çeşidini içermektedir.
• Bu ürünlerin büyük kısmı kullanıldıktan sonra
doğrudan kanalizasyona akmaktadır.
• Ancak bilinçsizce doğaya bırakılan bu kimyasal
maddelerin su sistemlerimize karışıp tekrar bize
döneceği unutulmamalıdır
• Bu kimyasallar vücudumuzdan kolay atılamıyor,
birikmeye başlıyor.
• Zehirli olma düzeyine
hastalıklara yol açıyor.
ulaştığında
çeşitli
• Kronik yorgunluk sendromu,alerjiler;karaciğer
sorunları,lenf kanseri gibi hastalıklara neden
oluyor.
• Evsel temizlik malzemeleri sadece toprağı ve su
kaynaklarını değil, teneffüs ettiğimiz havayı da
kirletmektedir.
• Kimyasal maddeler cildimizle doğrudan temas
ettiğinde cildimizi tahriş etmektedir.
• Boyalar, çözücü,inceltici,ağartıcı
kimyasallar,aseton,tuvalet
temizleyiciler ve lavabo açıcılarda
bulunan kimyasal maddeler,organik
maddeleri parçalayan organizmaları
zehirleyebilmektedir.Oysaki organik
maddelerin parçalanması doğal
döngünün işlemesi ve ekolojik
dengenin kurulması yönünden çok
önemlidir.
DETERJANLAR
• Deterjanlar kompleks yapılı sentetik yapılı maddelerdir.
• Sabun ve deterjanların kimyasal yapısı çok farklı
olduğundan temizleme işlevindeki etkileri de farklıdır.
• Sabun asidik ve sert sularda etkili değildir .Sert sudaki
Ca ve Mg ile (CHCOO)Ca oluşur , çöker ve bir çökelti
oluşturur. Buna karşılık deterjanlar bu tip sularda
etkilidir.
• Yüzey aktif madde (sürfaktan) ismi sabun, deterjan,
emülsiyon oluşturan maddeler, ıslatıcı maddeler için
kullanılan genel bir isimdir.
• Deterjan imalatı sırasında çeşitli kriterlere
uyulmalıdır. Öncelikle kimyasal maddelerin
birbirleriyle uyumlu olmaları gerekmektedir.
• Ayrıca maddelerimiz
özellikte olmalıdır.
birbirlerini
tamamlayıcı
Örneğin;Labsa yağı çözer ama elleri tahriş
eder.Lauryl alkol temizler ancak kıvam yapmaz.
• Sodyum Sülfat Islatır ama durulama güçlüğü
verir.Dietanolamin su fazına geçmede yardımcı
olur.Bu bileşikler birbirlerini tamamlayıcı özellikte
olduklarından kullanılırlar.
• Deterjan ve diğer temizlik maddelerinin
vücudumuz ve çevreye bir çok zararı vardır.
• Deterjanlar;kullanıldıktan sonra biyolojik olarak
parçalanmadıkları için çevre kirliliğine de sebep
olmaktadır.
• Cilt üzerinde egzama ve
mantar gibi hastalıklara sebep
olmasının yanı sıra,içme suları
ve deterjanla temizlenen
bulaşıklarda kalan deterjan
atıkları yoluyla da sindirim
sisteminde de rahatsızlıklara
neden olmaktadır.
Gübreler
• Gübre,bitkinin beslenmesinde gerekli olan
kimyasal elementleri sağlamak için toprağa ilave
edilen herhangi maddelerdir.
üre gübresi
fosfat gübresi
• Her ne kadar toprak ve su bu elementlerin
büyük bir kısmını sağlamayabiliyor olsa da,bazı
elementler bakımından fakir olabiliyor.Böyle
durumlarda toprağın gübre ile takviye edilmesi
gerekir.
• Bitkiler, büyüme ve yaşamları için azot, fosfor,
potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt,
demir, mangan, bakır, çinko, bor ve bazı hallerde
de molibden gibi elementlere gereksinim
duyarlar.
• Tarlalara, bahçelere hatta saksılarda çiçek
yetiştirmek için hazırlanan toprağa hayvan dışkıları
atılır.
• Hayvan dışkıları,saman ve diğer bitki artıkları
binlerce yıldan beri doğal gübre olarak
kullanmaktadır.Bitkilerin ihtiyacı olan elementlerin
birçoğu bunlarda vardır.
Sodyum Sülfür (Na₂S)
• Halk dilinde zırnık olarak adlandırılır.
• Dericilikte tüyleri deriden dökmede, kağıt
imalatında, kağıt hamuru hazırlamada kullanılır.
Sodyum Kromat (Na₂CrO₄)
• Çoğu krom kimyasalları, kimyasal kalitedeki krom
cevherinden doğrudan elde edilen sodyum bikromattan
üretilir.
• Sodyum bikromat, kromik anhidrit ve krom oksit en
yaygın kullanılan krom kimyasallarıdır.
• Krom kimyasal paslanmayı önleyici özellikleri nedeniyle
uçak ve gemi sanayinde yaygın olarak; kimya
endüstrisinde de sodyum bikromat, kromik asit ve boya
hammaddesi yapımında kullanılmaktadır.
• Krom kimyasalları; metal kaplama, deri kaplama,
boya maddeleri seramikler, parlayıcı gereçler
konserve kutulama temizleme, sondaj çamuru ve
diğer birçok alanda tüketilir.
• Cr⁺⁶ ’nın bakteri, bitki ve diğer canlılar için
zehirleme özelliğine sahiptir.İnsanda akciğer
kanserine,karaciğer böbrek ve mide hastalıklarına,
gastrit ve epidermal rahatsızlıklara yol açmaktadır.
• Cr⁺ᵌ canlılar üzerinde zehirleme etkisi yoktur.Hatta
metabolizma için faydalıdır.
Sülfirik Asit (H₂SO₄)
• Sülfirik asit gübre, pigment, boyar madde, patlayıcı
madde, ilaçlama, tuz ve petrol arıtım ve metallerin
işlenmesi alanlarında kullanılır.
• Çeşitli pillerin
yararlanılır.
yapımında
da
sülfirik
asitten
• Elektriği iyi iletir.
• Birçok organik maddeden suyu çeker ve ısı veren bir
tepkime oluşturur.Bu özelliği nedeniyle,temas
edildiğinde cilde büyük zararlar verebilir.
Hidroklorik asit (HCl)
• Halk arasında tuz ruhu olarak da bilinir.
• Suyun oluşturduğu kireçlenmeleri temizlemede
yaygın olarak kullanılır.
• Metal oksitleri (pas) genellikle hidroklorik asitte
çözünürler.Bu özelliği nedeniyle metalleri
parlatmada pas giderici olarak kullanılır.
• Midemizde de hidroklorik asit salgılanmaktadır.
• Hidroklorik asidin aşırı salgılanması mide
rahatsızlıklarına neden olurken, az salgılanması da
sindirimi zorlaştırır.
• Çeşitli maddelerin vücuttaki yetersizliğine bağlı
olarak ortaya çıkan kansızlık hastalığının başlıca
nedeni hidroklorik asit salgılanmasının eksikliğidir.
• Derişik hidroklorik asit
iltihaplara neden olur.
deride
yanıklara
ve
• Çevreye ve sağlığa zararlı olan maddelerin hepsi
aynı şekilde zarar vermez.
• Bu maddelerin oluşturdukları etkiler farklı
farklıdır.
• Kimyasal maddeler hakkında bilgi sahibi olmak
ve bu maddeleri bilinçli kullanmak insan sağlığı
ve ekolojik dengenin korunması açısından
oldukça önemlidir.
Kimyasal maddeler çevreye verdikleri zarar
yönünden beş gruba ayrılır
KİMYASAL MADDE
1) Zehirli ve tahriş ediciler
2) Atmosferin ısı dengesini bozanlar
3) Atmosfer bileşimini etkileyenler
4) Suları kirleticiler
5) Tarım arazilerini işgal ediciler
!!! Kimyasal maddeler atmosfer, su
ve toprağı kirletmektedir !!!
Atmosferi kirleticiler
Hava kirleticileri havanın doğal bileşimini değiştiren, sıvı veya katı
haldeki kimyasal maddelerdir.
• Kükürtlü maddeler
• Organik maddeler
• Azotlu maddeler
• Karbon mono oksit
• Karbondioksit
• Radyoaktif maddeler
• Halojenlergaz
Hava kirliliği kaynakları ikiye ayrılır:
Doğal
kaynaklar
Yapay
kaynaklar
Atmosferin kirlenmesine neden olan
endüstriyel kaynaklar
• Minerallerin işlenmesi: kömür üretimi, çimento fabrikaları,
cam fabrikaları
• Metalurjik işlemler: demir-çelik üretimi,hurda demir
işlenmesi,dökümhaneler
• İnorganik kimyasal işlemler: asit üretim tesisleri, suni
gübre fabrikaları
• Organik kimyasal işlemler: petrol rafinerileri, tarım ilaçları
üretimi
• Kağıt, kağıt hamuru üretimi
• Sunta ve ağaç ürünleri tesisleri
Sularda kirlilik
• Su kirliliği, suya karışan maddelerin, suyun fiziksel,
kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirmesidir.
• Denizlerden, göllerden, akarsulardan buharlaşan
sular yoğunlaşıp yağmur halinde yeryüzüne geri
dönmektedir. Buna SU DÖNGÜSÜ denilir.
• Yeryüzüne geri dönen su yer altına inmekte ya da
akarak tekrar denizlere ve göllere ulaşmaktadır.
Su kirliliğinin kaynakları
•
•
•
•
•
Ülkemizde su kirliliğinin kaynakları;
Sanayileşme
Kentleşme
Nüfus artışı
Tarımsal mücadele ilaçları
Kimyasal gübreler
Su kirliliğinin sonuçları
Su kirliliği ile deniz kenarındaki bitki ve alg gibi
kaynakları yok olmaktadır. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan
soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik
nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan
çıkmıştır.
Kirli
su;
içerisinde
insan
sağlığına
zararlı,
patojen
mikroorganizmalar bulundurmaktadır. Kirli suyun çeşitli yollarla içme
ve kullanma sularına karışması ve sulamada kullanılması sonucunda
tifo, dizanteri, sarılık, kolera vb. bulaşıcı hastalıklara yol açmaktadır
Toprakta kirlilik
• Dünya üzerinde bütün topraklar çok yönlü baskı
altında bulunmaktadır. Bunun sonucunda verimli
toprakların yerini, kıraç ve çorak araziler ile çöller
almaktadır.
• Böyle bir sürecin gelişiminde hava ve su
kirlenmesi, küresel iklim değişimi,hızlı nüfus
artışı gibi temel ekolojik sorunlar hiç kuşkusuz
önemli roller oynamaktadır.
• Ancak bu faktörlerin yanında,yoğun tarım
işletmeciliği uygulaması da etkili olmaktadır.
Toprak kirleten kaynaklar
Havadaki kirletici maddelerin toprağı kirletmesi:
Fabrika bacalarından, termik santrallerden ve konut bacalarından
gaz, aerosol (gaz-toz veya gaz sıvı karışımı) ve katı parçacıklar
halinde çıkan zararlı maddeler, çeşitli yollarla toprağa ulaşarak,
toprakta birikirler ve toprakta bazı kimyasal ve biyolojik
reaksiyonlara girerek toprağa zarar verirler.
Hava kirleticileri olarak toprağa ulaşıp, kirlilik yaratan gaz
maddeler, özellikle sıvı maddelerden sülfürik asit ve sülfüroz asit
içeren yağışlardır.
Toprak kirleten kaynaklar
• Sulardaki toprak kirletici maddeler: endüstriyel
ve kentsel atık sular içindeki zararlı maddeler ile
çöplerden kaynaklanan yüzey ve sızıntı suları,
çiftlik gübrelerine ait çözeltiler sulardaki toprak
kirleten başlıca kirleticilerdir.
Çiftlik gübresi
Toprak kirleten kaynaklar
Tarımsal aktivitelerin yarattığı toprak kirleticileri:
•
Toprağa verilen mineral maddeler (azotlu
gübreler)
• Tarımsal zararlılara karşı kullanılan kimyasal
mücadele ilaçları
• Büyük çiftliklerde meydana gelen katı ve sıvı
gübreler ve diğer atıklar
Toprak kirleten kaynaklar
• Diğer toprak kirletici madde kaynakları: petrol,
mineral yağlar, radyoaktif maddeler,uçucu küller
ve tuzlarda toprağı kirletici kimyasal
maddelerdir.
Atık yağın çevreye zararları
Çevre-Endüstri-Enerji İlişkisi
• Günümüzde tüketimi durmadan artan ve
gelecekte de durmadan artmaya devam edecek
olan en önemli ihtiyaçlarımızdan biri enerjidir.
• Artan enerji ihtiyacı hızlı nüfus artışı, trafik
yoğunluğu, kentleşme ve sanayileşme de hatalı
yer seçimi v.b. Çevre sorunlarının giderek artan
boyutlara ulaşmasına neden olmaktadır.
Günümüzde dünyadaki enerji üretimi daha çok fosil yakıtlı
termik santraller, hidroelektrik ve nükleer enerji
santrallerinden karşılanmaktadır.
Nükleer enerji
santrali
Hidroelektrik
santrali
Termik santrali
• Endüstriyel faaliyetler sonucunda her yıl atmosfere
yaklaşık 20 milyar ton karbondioksit, 100 milyon
ton kükürt bileşikleri, 2milyon ton kurşun ve diğer
zehirli kimyasal bileşikler salınmaktadır.
• Ülkemizde
toplam enerji üretiminde %47
oranında bir paya sahip olan LİNYİT, en önemli
enerji kaynağı olmaktadır.
Enerji üretim ve kullanımının çevre
üzerindeki etkileri
Hidroelektrik santraller iklimsel, ekolojik,
sosyoekonomik, ve kültürel etkilere sahiptir.
Üretime geçen bir hidroelektrik santralinin su
toplama kısmı(baraj), çevresel etki
yaratmaktadır. Baraj gölünün yüzey alanı
itibariyle nehre göre daha geniş olması ve
buharlaşmanın artmasından dolayı iklimsel
etkiler oluşmaktadır.
ILISU
BARAJI
Termik santrallerin çevreye etkileri
• Termoelektrik güç üretimi en genel anlamıyla
kömür, petrol ve doğalgaz yakıtlı olarak
yapılmaktadır.
• Termik santrallerde yakıtın yanması sonucunda
oluşan ve atmosfere verilen başlıca emisyonlar
kükürt oksitleri, azot oksitleri, karbon oksitlerdir.
• kükürt oksit su ile birleşerek sülfürik sit oluşturur.
Sudaki çözünürlükleri yüksek olduğu için yağmur
damlacıkları ile birlikte Asit yağmurları olarak
yeryüzüne ulaşır.
Esma DEMİRTAŞ
Gökçe DEMİR
İsmail ÇELİK
Merve Teslime KAZIK
Ömer Faruk ÜNAL
Seçilay SEZGİN
Şenay TEKİN
BESİN: Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi
için gerekli olan kimyasal enerjiyi sağlamakla beraber
hücrelerin oluşması ve yenilenmesi içinde gerekli olan
maddelerdir.
BESİNLERİ OLUŞTURAN MADDELER:
Karbonhidratlar, mineraller,proteinler yağlar ve
sudur.
BESLENME: Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için
bu besinlerden belirli oranda gerekmektedir.buna aynı
zamanda dengeli beslenmede denir.Eğer besinler
uygun ve dengeli biçimde alınmazlarsa çağımızın
yaygın hastalığı olan obezite gibi beslenme bozukluğu
hastalıkları ortaya çıkar.
Besinler; Enerji Vericiler, Yapıcı Onarıcılar Ve
Düzenleyiciler Olmak Üzere 3’e Ayrılır:
1-) Enerji Vericiler: Karbonhidrat,yağ
Protein.
2-)Yapıcı Onarıcılar: Protein,yağ karbonhidrat
3-)Düzenleyiciler: Protein,vitamin,mineraller ve
sudur.
KARBONHİDRATLAR: Canlıların yaşamsal
faaliyetleri için temel enerji kaynağı olan
karbonhidratlar genellikle karbon,hidrojen ve oksijen
elementlerinden oluşmuş bir grup organik
bileşiklerdir.yapıtaşları glikozdur.
Karbonhidratların Genel Sınıflandırılması:
a)Doğada bulundukları yere
b)Fonksiyonlarına
c)Kimyasal Yapılarına
1)Bulundukları Yere Göre;
•
•
Bitkisel Karbonhidratlar: Tüm şekerler,nişasta, Selüloz.
Hayvansal Karbonhidratlar: Laktoz,glikoz.
2)Fonksiyonlarına göre:
•
•
•
Çatı-İskelet Bileşeni Olan Karbonhidratlar: Selüloz,
hemiselüloz, kitin.
Rezeru Maddesi Olan Karbonhidratlar: Nişasta, glikoz, inulin.
Jelleşme Maddesi Olan Karbonhidratlar: Pektin, ogar-oga.
3)Kimyasal Yapılarına Göre :
a) Monosakkaritler: En basit monosakkarit bir aldehit grubu
içeren, gliseraldehit bunun izomeri olan keton grubu içeren
dihidroksi asetondur.
Özellikleri:
• Sindirime uğramazlar.
• Yalnızca ototroflar tarafından sentezlenirler.
• İçerdikleri karbon sayılarına göre ikiye ayrılırlar:
5C=Riboz,Deoksiriboz
6C=Glikoz,galaktoz,fruktozdur.
b)Dissakkaritler: Dissakkaritler yapılarında glikozit
bağla birbirlerine bağlanmış iki monosakkarit birimi
içeririler.
Maltoz (glikoz+glikoz=maltoz+H2O)
Laktoz (glikoz+galaktoz=laktoz+H2O)
Sakkaroz (glikoz+fruktoz=sakkaroz+
H2O)
c)Oligosakkaritler: oligosakkaritler yapılarında 3-10
birim monosakkarit içerirler ve çoğu kez
polisakkaritler içerisinde sınıflandırılırlar.
d)Polisakkaritler: polisakkaritler bir çok sayıda(n)
monosakkarit
birimlerinin
değişik
karbonlar
arasında gilikozidik bağlarla bağlanıp n sayıda H2O
çıkması sonucunda oluşmuş karbonhidratlardır.
Karbonhidratların genel özellikleri:
• Bitki ve hayvan dokularında yaygın olarak bulunan
karbonhidratlar genel olarak şeker,nişasta ve selüloz
olarak bilinir.
• Enerji kaynağıdır.
• Yapısal maddedir( ATP,DNA,RNA’ da bulunur.
Bitkilerde çeperin yapısına bütün canlı hücrelerde de
zarın yapısına katılarak görev yapar.)
• Genel formülü (CH2O)n’dir.
NİŞASTA
•
Bitkilerde glikozun depo şeklidir.
•
Suda az çözünür.İyot ile maviye
boyanır.
•
Bitkide depolanır. Yumru
tohumlarda daha çok depolanır.
•
ve
Sindirilmesi hidroliz yolu ile olur.
• Nişasta parçalandıkça dekstrin,
maltoz ve son olarak glikoz a dönüşür.
• Maltoz ayrıca maltoz enzimleri ile de
sindirilebilir.
Nişasta
glikoz
monomerleri
içerdiğinden
kan
şekerine doğrudan katılırlar.
GLİKOJEN
Hayvanlarda glikozun depo şeklidir.
Suda çözünür.İyot ile kahverengiye boyanır.
En fazla karaciğer ve kaslarda bulunur,depo edilir.
SELÜLOZ
• Bitkilerde yapı maddesidir.
• Çeperin yapısına katılır.
• Düzdür ve beta glikozit bağı ile
bağlanmıştır.
• Suda çözünmez.
KİTİN
Böceklerin iskeletinde ve
kabuğunda bulunur.
Karbonhidrat içeren besinler
Karbonhidratlar en çok
Ekmek, makarna,
fasulye, patates, kepek,
pirinç,tahıl ve hububat
içinde bulunurlar.
• Bünyelerine su alarak kimyasal olarak parçalanırlar.
Buna hidroliz denir.hidroliz işleminde asit ve enzimler
rol oynar.
• Karbonhidratlar apolar yapıda oldukları için
yapılarında içerdikleri hidrojen bağı ile suda
çözünebilmektedirler.
• Tatlıdırlar.
• Fermantasyon özellikleride vardır(karbonhidratların
mayalar,bakteriler ve küf mantarları tarafından
parçalanması.)
MİNERALLER: Mineraller vücudun sağlıklı
kalabilmesi için gerekli olan kimyasal elementler
ile bu elementlerin inorganik bileşikleridir.
Mineraller diğer besinlerin metabolizması için
tamamlayıcı nitelikte olan inorganik maddelerdir.
•
•
•
•
•
Genel Özellikleri:
Enzimlerin yapısına katılırlar
Sindirilmeden doğrudan kana geçerler.
Vitaminlerle beraber düzenleyici olarak görev
yaparlar.
Vücut ve hücre sıvısının osmotik basıncını düzenler.
Kemiklerin ve dişlerin normal olarak gelişmesini
sağlarlar.
VİTAMİNLER: Vitaminler vücuttaki birçok biyokimyasal
olayların gerçekleşmesini sağlayan besinlerdir.
Özellikleri:
• Vücut direncini arttırırlar.
• Vücuda alınan doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu
önlerler. Vücutta depolanmazlar.
• Günlük gereksinimden fazla alınan vitaminler idrarla
birlikte dışarıya atılırlar.
• Yağda eriyenler:A,D,E,K
• Suda eriyenler:B ve C vitaminleridir.
A Vitamini: karaciğer, havuç,balık yağı, süt gibi
besinlerde bulunur. Vücudun direncini arttırır.
Eksikliğinde gece körlüğü görülür.
B1 Vitamini: Buğday, kepek,yumurta ve ette bulunur.
Kasların ve sinir sisteminin faaliyetleri için gereklidir.
Eksikliğinde beriberi hastalığı görülür.
B2 Vitamini: Karaciğer, böbrek, buğday unu, et,süt
yumurta ve fındıkta bulunur.eksikliğinde ciltte
yaralar,beyazlıklar ve sinir sistemi bozuklukları
görülür.
B3 Vitamini: Yumurta, süt,limon,kabak incir, hurma ve
balıkta bulunur. Eksikliğinde kan şekerinde düşme,
ellerde titreme ve kalp çarpıntıları görülür
C Vitamini: Siyah üzüm, çilek, havuç, portakal, kivi,
şeftali gibi besinlerde bulunur. Bağ dokunun oluşması
için önemlidir. Eksikliğinde diş etlerinde kanama
görülür.
D Vitamini: Balık tereyağı ve karaciğerde bulunur.
eksikliğinde kemik ve dişlerde bozukluk görülür.
Çocuklarda
raşitizm
büyüklerde
osteomalazi
hastalığına sebep olur.
E Vitamini: Tohumlu besinler,arı sütü, ceviz, marul,
kereviz, ıspanak gibi besinlerde bulunur. Eksikliğinde
karaciğer,kalp,damar hastalıkları görülür.
K Vitamini: süt, yumurta, karaciğer, lahana, ıspanak,
domates ve bitkisel yağlarda bulunur.eksikliğinde kan
pıhtılaşmaz.
Amino asitlerin zincir halinde birbirlerine bağlanmasından
oluşan büyük organik bileşiklerdir. Açlık anında en son tüketilir.
Kimyasal sindirimi midede başlar. Proteinler, amino asitlerin
yapıtaşlarından oluşan polimerlerdir. Her proteinin kendisine has
özelliklerinin olmasını sağlayan özel amino asit dizilimleri vardır.
Vücudun en etkili kalori yakıcı bölümü olan kas dokusunu
güçlendirmek açısından çok önemlidir.

Protein kaynakları, hayvansal ve bitkisel olarak
ikiye ayrılır.
• Hayvansal kaynakların yüzde 97’si, bitkisel
kaynakların ise yüzde 60-70’i sindirilir.
• Proteinlerin sindirimi midede başlar. Ardından ince
bağırsağa geçer, oradan da kana karışır.
• Kan dolaşımı ile karaciğere taşınan amino asitler,
burada enerjiye dönüşür.
• Bu dönüşüm sırasında amino asitlerden oluşan
amonyak, üreye dönüşerek, idrar yoluyla dışarı atılır.
Proteinler ne işe yarar?
• Hücreleri onarır ve yeniler.
• Enfeksiyonlarla savaşan antikorları üretir.
• Hücre içi ve hücre dışı sıvıların ozmotik
dengede tutulmasını sağlar.
• Beden fonksiyonlarıyla birlikte, sinir ve kas
çalışmalarını koordine eden hormonlar ve
enzimler için gereklidir.
Vücudun ne kadar proteine ihtiyacı var?
• Günlük enerjinin yüzde 10-15’i proteinden karşılanmalıdır.
Bütün besin gruplarından tüketen bir kişinin günlük
protein ihtiyacı, kilosu başına 1 gramdır.
• Yani sağlıklı ve dengeli beslenen 60 kilogramlık bir kişinin,
günde 60 gram protein tüketmesi yeterlidir.
• Enerji sağlamak için fazladan alınan protein, yağa
dönüşerek depolanır. Fazla protein tüketen bir vücut suyla
birlikte, potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi temel
minerallerini kaybeder.
Protein kaynakları nelerdir?
Hayvansal kaynakları; yumurta, et, tavuk, balık, süt
ve peynir.
Bitkisel protein kaynakları; mercimek, kuru fasulye,
nohut gibi kuru baklagiller, fındık, tahıllar, bulgur,
tam buğday ekmeğidir. Çok az miktarda da olsa, bazı
yeşil sebzelerde protein bulunur ama emilimleri çok
düşüktür.
Yağlar
 Yağlar insan vücudu için gerekli olan enerjinin en
önemli kaynaklarından biridir. Her bir gram
yağda 9 kalori bulunur. Diğer kalori kaynakları
olan karbonhidrat ve proteinlerin bir gramında 4
kalori, alkolün ise bir gramında 7 kalori bulunur.

Vücudumuz beslenme ile aldığı yağı depolar (vücudun yağ
depolama kapasitesi sınırsızdır) enerjiye gereksinimi olduğu
zaman bu depoları kullanır.
 Yağlar ayrıca A, D, E, K vitamini gibi yağda eriyen vitaminlerin
emilimini sağlar, vücut ısısının korunmasını ve organların dış
darbelerden korunmasını sağlar. Ancak yağın fazlası obezite,
kalp hastalıkları ve kansere neden olabilir.
 Önerilen günlük yağ alımı günlük gereksinim duyulan kalorinin
% 25-35 ini karşılayacak miktarlarda olmalıdır.
 Yağlar yağ asitleri denilen temel ünitelerden oluşur. Yağların
tipleri çeşitli farklı özellikleri olan yağ asitlerinin değişik karışımı
ile oluşur:
Görevleri:
1. Vücudun ısı yalıtımını sağlarlar.
2. Vücudu darbelere karşı korurlar.
3. Hücre zarının yapısına katılırlar.
4. Hormonların yapısına katılırlar.
5. Depo besin maddesi olarak görev yaparlar.
6. İç organların etrafını sararak onları korurlar.
Yağlar oda sıcaklığında katı ya da sıvı olmalarına göre ikiye
ayrılırlar.
—
Sıvı Yağlar: Oda sıcaklığında sıvıdırlar. Bitkisel yağlardır.
Mısır özü, zeytin yağı, susam yağı gibi.
—
Katı Yağlar: Oda sıcaklığında katıdırlar. Hayvansal
yağlardır. Tereyağı, kuyruk yağı gibi.
Doymuş Yağlar

Genel olarak hayvansal gıdalarda bulunan doymuş yağlar
fazla alındığında kolesterol düzeyini yükseltir, kalp hastalıkları,
kanser ve şişmanlık için risk faktörleri oluşturur.
 Doymuş yağ asitlerinde yağ asidi zincirini teşkil eden karbonların
zincir
haricinde
olan
bağlarının
hepsi
Hidrojenle
bağlanmıştır.Hiç yağ yenmese bile bu tip yağ asitleri
karbonhidrat ve protein metabolizması ile oluşan moleküllerden
sentez edilebilir.
 Et, tam yağlı mandıra ürünlerinde (peynir, süt ve dondurma),
kümes hayvanlarının derisinde ve yumurta sarısında bulunur.
Hindistan cevizi, hurma yağı ve kakao yağı gibi bazı bitkisel
besinler de doymuş yağ bakımından zengindir.
 Doymuş yağlar oda sıcaklığında katı haldedirler. Ancak
zeytinyağ, ayçiçek yağı, kanola yağı, soya yağı, yerfıstığı yağı gibi
sıvı yağlar da çok küçük miktarlarda olsa bile doymuş yağ
içerirler.
Doymamış Yağlar
Doymamış yağlar vücudun gereksinim duyduğu zorunlu
yağ asitlerinin en iyi kaynaklarıdır.Oda sıcaklığında sıvı
haldedirler ve büyük çoğunluğu bitkisel kaynaklıdır.
Doymamış yağ asitlerinde bir veya daha fazla karbonun
birer bağı hidrojenle bağlanmamıştır.
Doymamış yağlar tekli (monoansatüre) ve çoklu
(poliansatüre) yağlar olarak ikiye ayrılırlar.Tekli
doymamış yağ asitleri insan vücudunda sentez edilebilir.
Tekli doymamış yağların günlük kalori gereksiniminin
maksimum % 15 ini, çoklu doymamış yağ asitlerinin ise
maksimum % 10'unu karşılayacak şekilde alınması
önerilmektedir.
Trans Yağlar

Trans yağlar, sıvı bitki yağlarının hidrojenizasyonu ile
oluşan yağlardır.Yağ ne kadar hidrojene ise oda
sıcaklığında o kadar katı olacaktır.
Hidrojenize bitkisel yağlar ile pişirilen yiyeceklerde
bulunurlar. Krakerler, margarinler, patates cipsleri,
patlamış
mısır,
kremalı-karamelli
bisküviler,
şekerlemelerde bulunur.
 Trans yağları bazı et ve mandıra ürünlerinde de doğal
olarak bulunabilir.
Trans yağlar en tehlikeli yağlardandır. Vücuttaki LDL(kötü
kolesterol) düzeyini yüksellttiği gibi HDL (iyi kolesterol)
düzeyini de düşürür.Ayrıca kanser riskini (özellikle göğüs
kanseri) arttırdığı düşünülmektedir. Kaçınılması gereken
yağlardır.
Yaşamın sürdürülebilmesi ve sağlığın korunması için yeterli ve
dengeli beslenme gereklidir.
 Bu gereksinimin besinlerle karşılanması açısından güvenli
besin tüketimi bir zorunluluktur.
 Oysaki yaşamımızın temel maddesi olan besinler, satın
almadan tüketime kadar geçen aşamalarda hijyenik koşulların
yeterince sağlanamaması nedeniyle zararlı hale gelebiliyor ve
sağlığımız için gizli bir tehlike oluşturuyor.
Bir tüketici olarak besin güvenliğini sağlamada bize de bazı
görevler düşüyor. Her şeyden önce besin güvenliği konusunda
tüketici bilincine sahip olmamız gerek.
Güvenli besin ne demektir?
Güvenli (sağlıklı) besin, besleyici değerini kaybetmemiş,
fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan temiz, bozulmamış
besinlerdir.
Besin kirliliğine yol açan etmenler besinin güvenliğini
tehdit ediyor, böylece besinlerin sağlığımızı bozucu hale
gelmesine neden olabiliyor.
Güvenilir besinin elde edilebilmesi için hasattan tüketime
kadar geçen tüm aşamalarda besinin çeşitli kaynaklardan
kirlenmesinin önlenmesi gerekiyor. Besinler; bazı durumlarda
fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak kirlenebiliyor ve
sağlığımızı tehdit edici unsurlar meydana gelebiliyor.
Besinlerin kirlenmesi 3 şekilde olur
* Fiziksel kirlenme
Fiziksel kirlenmeye, besin olmayan yabancı maddeler, cam kırıkları,
kıymık, metal parçaları, saç, tırnak, sinek vb. neden olabilir.
* Kimyasal Kirlenme
Kimyasal kirlenmeye neden olan maddeler, besine içinde saklandığı
ya da bekletildiği kaptan çözünme sonucu geçen metaller, tarım
ilaçları, iyi durulanmayan kaplardan geçen deterjanlar, besin
ambalajında kullanılan özellikle renkli plastikler gibi uygun olmayan
malzemeler, önerilen miktarların üzerinde kullanılan gıda katkı
maddeleridir.
* Biyolojik Kirlenme
Besinin bileşiminde doğal olarak
bulunan zehirli maddeler (yeşillenmiş
ve filizlenmiş patates, zehirli bal, bazı
mantar türleri vb. ), besinlerin uygun
koşullarda saklanmaması, hijyenik
koşulların yeterince sağlanamaması
nedeniyle hızla üreyen
mikroorganizmalar (küfler, parazitler,
virüsler, bakteriler) biyolojik
kirlenmeye neden olurlar.
Mikroorganizmalar içerisinde besin
güvenliğini tehdit eden, besinler
aracılığı ile oluşan hastalıklara ve besin
zehirlenmelerine en fazla yol açan
etmenler bakterilerdir.
• Yanmış tencereyi, yanmış fırın tepsisini vs. kolayca temizlemek için:
Örneğin tencereye bir parmak kalınlığı kadar su doldurulur; bir
paket kabartma tozu (ya da karbonat) ilave edilip, 10 dakika kadar
kaynatılır. Yanmış yemek tortusu anında çözülecektir.
• Çaydanlıklardaki, termoslardaki ve çiçek vazolarındaki lekeler
kaynamış su ve karbonat karışımı ile kolaylıkla giderilir.
• Lahana, karnabahar gibi sebzeler kükürtçe zengindirler. Bu kükürt,
bu gibi sebzeler haşlanırken çözünür ve hoş olmayan kokuya
sebebiyet verir. Bu tür sebzeleri haşlarken haşlama suyuna biraz
karbonat eklemek istenmeyen kokuların oluşumunu azaltır.. Aynı
zamanda karbonat bu tür sebzelerin gaz yapıcı özelliğini de azaltır.
• Deodorant yerine ve terlemiş ayaklar için ayak banyosunda kullanılır. Bu
uygulama en fazla haftada bir yapılmalıdır.
• Böcek sokmasından sonra o bölgeye karbonatlı su ile pansuman
uygulanırsa kaşıntıyı ve kabarmayı hemen azaltır. Genel olarak yarım litre
suda bir kaşık karbonatla yapılan karışım kaşıntılara karşı iyi gelir. Güneş
yanığına maruz kalan bölgelere de karbonatlı su faydalıdır, anında ağrı
kesici özelliği vardır.
• Karbonat mide yanması için de kullanılır. Mide yanması, midenin
gereğinden fazla mide asiti salgılamasından kaynaklanır. Mide asitini
azaltmak amacıyla anti asit olarak verildiğinde genel olarak vücudun fazla
asidini yok eder.
• Eğer yemekler veya salatalar çok ekşili iseler karbonat katarak ekşiliği
(asitliliği) azaltabilirsiniz.
• Gümüş eşyalar karbonatlı suyla ovularak parlatılır. Ancak önce eşyanın iç
tarafını ovup denemeli.
Misss Gibi Vanilya Kokusu
Vanilya orkidesinin kokusu özel ve tadı acıdır.
Yeşilken toplanıp, sonra suda haşlandıktan sonra
kurutulan meyveleri kullanılır.
Özel kokulu vanilin maddesi ancak fermentatif bir
kurutma sonucunda meydana gelmektedir. Vanilin
meyveden glikosit ile bağlı durumdadır. Ancak böyle bir
kurutma esnasındaki mayalanma ile serbest hale
geçmektedir.
Besinlerin İşlenerek Saklanması
i)Isıtma yöntemi ile
ii)Soğutma ve dondurma yöntemi ile
iii)Kimyasal öğeler ile
iv)Kurutma
v)Işınlandırma ile
vi)Fermantasyon ile
vii)Antibiotikler ile
i)Isıtma yöntemi ile:
Besinler, mikroorganizma ve enzimlerin yaşamları
için gerekli ısı derecesinin üzerinde tutulursa, bu
etmenlerin çoğalması durumunda durur ve ısı
daha da artarsa, mikroorganizma ve enzimler
yok olur. Böylece besin bozulur.
ii)Soğutma ve Dondurma ile:
Besinler 10 derecenin altında saklanırsa
mikroorganizmaların çoğalma hızı yavaşlar. Isı
O dereceye düşerse çoğalma hızı durur.
Dondurarak saklama en iyi saklama yöntemidir.
iii)Kimyasal öğeler ile:
Besin saklamasında kullanılan kimyasal öğeler,
mikroorganizmanın
çalışmasını
durdurarak
bozulmayı önler. Tuz, organik asit gibi kimyasal
maddeler besinlerin saklanması amacıyla yaygın
olarak kullanılır.
iv)Kurutma ile:
En eski saklama yöntemidir. Kurutma güneşte, sıcak
fırında, kurutma tünelinde yapılır. Güneşte ve
fırında
yapılan
kurutma
işleminde
enzim
çalışmalarını
durdurmak
için
haşlama
ve
kükürtleme işlemi uygulanır. Böylece hem renk
korunur hemde besin değerlerinin daha az
kaybolması sağlanır.
v)Işınlandırma yöntemi ile:
İyonlayıcı ışınlar verilen doza göre mikroorganizmaların
çalışmasını durdurur. En çok gama ışını kullanılır. Düşük
dozlardaki ışınlardırmanın besin değerinde önemli bir
düşme yapmadığı bildirilmiştir.
vi)Fermantasyon Tekniği ile:
Fermantasyon, besinin içindeki bazı öğelerin biyokimyasal
parçalanması ile daha dayanıklı ürünlere değişimidir.Bu
teknikle; yoğurt, peynir, zeytin, turşular elde edilir.
vii)Antibiotikler
ile:
Bazı
antibiotikler
ile
mikroorganizmaların öldürüldüğü saptanmıştır. Ancak
besinlerdeki antibiotik kalıntıları sağlık için uygun değildir.