Kur`an`da Siyaset Düşüncesi

Download Report

Transcript Kur`an`da Siyaset Düşüncesi

İSLAM SİYASETİNİN ORTAYA
ÇIKMASI
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
3. DERS
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
1
İslamiyet'ten Önce Arabistan’da
Siyaset
 İslam dini gelmeden önce Arap yarımadasında
güvenliği temin eden, düşmana karşı bu toprakları
savunan ve içeride idarenin düzenli bir şekilde
yürümesini sağlayan siyasi bir birlik yoktu.
 Şehirler kendi güçleriyle ayakta kalan kabilelerden
meydana geliyordu. Her şehir kabilelerden oluşan
bir şehir devleti tarafından yönetiliyordu.
 Siyasi anlamda hakimiyetleri yoktu. Özellikle aşırı
kabilecilikten
dolayı
bir
siyasi
birlik
oluşturulamıyordu.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
2
İslamiyet'ten Önce Arabistan’da
Siyaset
 Mekke’de yerleşik Kureyş kabilesinin kolları şehri yönetiyor,
Darunnedve veya Şura Evi denilen yerde toplanarak her kolun
reisinden oluşan on kişi toplanıyor ve her gün toplantı yaparak
ortaya çıkan sorunları hallediyordu.
 Bu sistem bir hakem heyeti gibi çalışıyor, kişi kabilesinin
çoğunluğunun kabul ettiği bir görüşü bile reddedebiliyor, bir
otorite olmadığından zulme uğrayan kişi cezayı kendisi veriyordu.
 Araplar nazarında kişinin ve kabilenin önemi vardı. Kabile
taassubu her şeyin üzerinde yer alıyor, tartışmalar Mekke ve
Kâbe üzerindeki hakimiyetten çıkıyordu. Kâbe’ye hakim olmak
önemli bir gelir kaynağı anlamına geliyordu. Kâbe üzerindeki
hakimiyet kavgası genellikle Abdi Şems (Ümeyye) ve Hâşim
(Abbasiler’in bir kolu) arasında yaşanıyordu.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
3
İslamiyet'ten Önce Arabistan’da
Siyaset
 Her kabilenin bir adı ve atası vardı. Kabilenin
başında bir şeyh bulunur, ancak verasetle intikal
etmez, kıdemli ve yaşlı kişi şeyh olurdu. Şeyhler
genellikle şahsi meziyetleri ve servetleri yönüyle
kabile mensupları tarafından lider olarak kabul
edilen kişilerdi.
 Şeyhin otoritesi tamamen kendi askeri gücüne ve
nüfuzuna bağlıydı.
 Şeyhler görev karşılığı olarak ganimetlerin ¼’ünü
alırlardı.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
4
Kur'an'da Siyaset Düşüncesi
 Kur’an-ı Kerim’de anayasa ve idare hukuku alanına girebilecek
yöneten-yönetilen ilişkilerine ve siyasi iktidarın kullanımına dair
kamu yönetimi ile ilgili her zaman ve toplumda geçerli olabilecek
genel esaslar ve evrensel değerler yer almaktadır.
 Kur’an temel esasları belirlemiş, değişen şartlara göre zamana
uygun siyasi model ve yapıları oluşturmayı Müslümanlara
bırakmıştır.
 Özellikle eski kavimlerden örnekler vererek evrensel insani
değerleri öne çıkarmıştır. Ad-Semud, Mısır, Filistin, İran, Irak,
Doğu Roma İmparatorluğu Kur'an'da adı geçen yerlerdir.
 Örneğin Mısır’daki firavunların zulümleri üzerine Hz. Musa ve Hz.
Harun’un gönderilmesi.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
5
Kur'an'da Siyaset Düşüncesi
Temel Özellikler
 Hakimiyet (Hükümranlık) : «Kâinatta mülkün sahibi
Allah’tır» prensibi dünyadaki siyasi hakimiyeti bir
zümre veya sınıf yerine herkese vermektedir.
 Allah insanı yeryüzünde «halife» yapmakla siyasi
iktidarın kullanımını da insanlara bırakmıştır.
 Kur’an’a göre iktidarın kaynağı halktır. Halktan alınmış
iktidar yetkisi, Allah’tan verilmiş şeklinde telakki
edilmektedir. Bu şekilde elde edilen siyasi iktidara
itaatin şart olduğuna delil olarak «Ey İman edenler,
Allah’a, Peygamber’e ve yöneticilerinize itaat ediniz»
ayeti gösterilmiştir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
6
Kur'an'da Siyaset Düşüncesi
Temel Özellikler
• Biat: Biat bir anlamda toplumsal sözleşme
sayılabilir. Çünkü bu uygulamada birey iradesine
bir değer mevcuttur ve birey sahip olduğu idare
etme gibi bazı haklarını devleti temsilen bir
başkana devretmektedir. İnsanlar biat ederek
iktidar kavgası yapmayacaklarına söz vermekte ve
sınırsız hakimiyetlerinden vazgeçmektedirler.
• Kur’an’da biatle ilgili olarak çeşitli ayetler vardır.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
7
Kur'an'da Siyaset Düşüncesi
Temel Özellikler
 48.
Sure
(Fetih
Suresi),
10.
Ayet
Sana bîat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar.
Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden
dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü
yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.
 48.
Sure
(Fetih
Suresi),
18.
Ayet
Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken
inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı
bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara
yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler
nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet sahibidir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
8
Kur'an'da Siyaset Düşüncesi
Temel Özellikler
 Kanun hakimiyeti: Kur’an insanlığı iki cihan saadeti için iyi
ve güzel değerlerin hukuki sembolü olark Allah ve Resulüne
itaati emretmiş ve iktidarı birtakım prensipler ve kanunlara
tabi tutarak bir hukuk devleti oluşturmayı amaçlamıştır.
Kur’an’ın temel hedefi adaleti sağlamaktır.
 Hakimiyetin kullanımı hukukla sınırlanmıştır, adalete
uymamanın zulme sebep olacağı «Allah’ın indirdiği ile
hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir ( Maide/45)»
ayetiyle belirtilmiştir.
 Hukuka uymamak iktidarı kaybetme nedenidir. Kur’an’da
Allah Hz. Davut’a hitaben «Seni yeryüzünde halife tayin
ettik ki, insanlara hak ile hükmet ( Sad/26)».
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
9
Kur'an'da Siyaset Düşüncesi
Temel Özellikler
 Otoriteye itaat: Kur’an sosyal kargaşa, kaos, huzursuzluk ve anarşi ile fitne
ve fesadı çok kötü fiiller olarak görmüştür. Merkezi bir otoriteye itaat
olmadan huzur ve düzen de sağlanamayacaktır. Onun için yöneticilere itaat
öne çıkmıştır.
• 4. Sure (Nisâ Suresi), 59. Ayet
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan
ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz
takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve
Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.
• 5. Sure (Mâide Suresi), 33. Ayet
Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya
çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve
ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar
onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.
 Meşru otorite gerektiğinde kuvvete başvurma hakkına da sahiptir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
10
Kur'an'da Siyaset Düşüncesi
Temel Özellikler
 İstişare: İstişare halkın kendisini ilgilendiren kararlara siyasi
katılımının sağlanmasıdır.
 Kur’an siyasi iktidara halkın katılım hakkını emretmiş, ayrıca halkın
iktidar üzerinde baskı grubu olarak görev yapmasını istemiştir.
 Müslümanlar siyasi hayata aktif olarak katılmalı ve aktif birer
vatandaş olmalıdırlar.
• 42.
Sure
(Şûrâ
Suresi),
36.
Ayet
(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının
geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır.
Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük
günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman
bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı
dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar,
kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir
saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
11
Hz. Peygamber’in (SAV) Siyaseti
 Hz. Peygamber (SAV) Mekke’de devlet başkanı değilken, Hicret’le
beraber Medine’de devlet başkanı konumuna geldi.
 Medine’de bulunan Evs ve Hazrec kabilelerinden (Araplar)
Müslümanlar, Gayrimüslimler ve Museviler arasında bir anlaşma
yaparak İslam Devleti’ni meydana getirdi (Medine Vesikası).
 Devlet düzeni herkesin kabullendiği bir yüksek otorite konumuna
geldi. Toplum hayatı kamu menfaati asıl olarak bir düzene kavuştu.
 Hz. Peygamber (SAV) biat yoluyla meşruluğunu halka dayandırmış,
dönemin özelliği itibarıyla siyasi iktidar için bir mücadele
yaşanmamıştır.
 Yapılan anlaşma ile değişik unsurların güven içinde birlikte
yaşayabilecekleri bir siyasi yapı oluşturuldu. Anlaşma taraflara
sorumluluklar verdiği gibi, belli haklar da tanımıştır.
 Tam metin için bak.
http://www.yeniumit.com.tr/konular/detay/medine-vesikasi
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
12
Hz. Peygamber’in (SAV) Siyaseti
 Hz. Peygamber (SAV) hiçbir zaman bu devlete bir isim
vermemiş, İslam Devleti adı kullanılmamıştır.
 Hz. Peygamber (SAV) modern anlamda siyasi iktidarın
unsurlarını oluşturmuştur. Emirler vererek uygulatıyor,
bir konu için kurallar koyabiliyor, gerektiğinde cezalar
verebiliyordu. Bütün bunlardaki hareket noktası Kur’an
emirleri idi.
 Bu devlet kabile veya ırk temeli yerine takvayı esas
almıştır.
 Daha önceki dönemlerde (Mısır, Babil) görülen
idarecinin kutsallaştırılması yaklaşımı, Peygamber’in
şahsında da olsa İslamiyet tarafından tanınmamıştır.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
13
Dört Halifenin İktidara Geliş Şekilleri
 Hz. Peygamber (SAV)’in vefatından sonra bazı
kabileler biatin ortadan kalktığını ileri sürerek
zekat vermeyi reddettiler. Bu durum siyasi birliğin
bozulmasına ve Ridde Savaşlarının yaşanmasına
neden oldu. İlk ayrılıkçı muhalefet hareketi bu
şekilde başladı.
 Bu sırada ortaya çıkan asıl sorun «imamet» oldu.
Müslümanların liderinin kim olacağı ve bu kişinin
nasıl belirleneceği, kriterlerin neler olacağı gibi
adım adım çözülmesi gereken problemler vardı.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
14
Dört Halifenin İktidara Geliş Şekilleri
 Bu dönemde yeni siyasi yapıyı belirleyecek beş güç (parti?)
vardı.
 Ensar: Adayları Hazrec’in lideri Sa’d b. Ubade idi. Ancak
hem Evs kabilesinin desteği yoktu, hem de Ensar'dan da
karşı çıkanlar vardı.
 Muhacirler: Birkaç farklı gruba ayrılmış durumdaydılar.
 Kureyş aristokrasisi: Ümeyye ailesinin adayı Ebu Süfyan’dı.
 Hz. Peygamber (SAV)’in yakın çevresi: Hz. Ebu Bekir’in halife
olmasını istiyorlardı.
 Hz. Ali taraftarları: Hz. Ali’nin «nass» ile tayin edildiğini ve
imametin Hz. Ali’nin hakkı olduğunu savunuyorlardı. Bu
durum sonraki dönemlerde Şia’ya temel oluşturmuştur.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
15
Dört Halifenin İktidara Geliş Şekilleri
 Hz. Ebu Bekir’in halife seçilmesinde Sa’d b. Ubade ilk
aday olmuş; Hz. Ebu Bekir Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde b.
Cerrah’ı teklif etmiş, ancak ilk biat edilen Hz. Ebu Bekir
olmuştur. Hz. Ali de Hz. Peygamber (SAV)’in amcasının
oğlu olmasından dolayı imametin kendi hakkı olduğunu
ileri sürmüştür.
 Halife seçiminde Ensar’ın durumu, Hz. Peygamber
(SAV)’in yakın çevresinden olma, Kureyş’ten olma,
sahip olunan faziletler, Hz. Peygamber (SAV) ailesinden
olma gibi çeşitli özellikler öne çıkmış ve tartışmalardan
sonra Hz. Ebu Bekir’e biat edilmiştir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
16
Dört Halifenin İktidara Geliş Şekilleri
Hz. Ebu Bekir vefatından önce kendisinden
sonra Müslümanları birleştirebilecek bir aday
aramış ve Hz. Ömer’le Hz. Ali arasında seçim
yapma ihtiyacı duymuştur. Muhtemelen kendi
adayı olan Hz. Ömer lehinde bir kamuoyu
oluşturabilmek için Abdurrahman b. Avf ve Hz.
Osman b. Affan’ın fikirlerine başvurmuş ve Hz.
Ömer’i kendisinden sonraki halife olarak tayin
etmiştir.
Seçiminin
gerekçesini
de
«Müslümanların iyiliği» olarak açıklamıştır.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
17
Dört Halifenin İktidara Geliş Şekilleri
 Hz. Ebu Bekir’in bu seçimine Hz. Ali, Hz. Talha b.
Ubeydullah ve Hz. Zübeyr b. Avam tepki göstermişler,
Hz. Ebu Bekir de «Allah’a kullarının en iyisini onlara
seçtim derim» diyerek «üstün insan» modelini öne
çıkarmıştır.
 Bu seçimde «istişare» tam olarak gerçekleşmemiştir.
Ancak bunda şuranın şeklinin Kur’an ve hadislerde tam
ortaya konulmamış olması da etkilidir. Hz. Peygamber
(SAV) de bazen ağırlıklı görüşü kabul etmiş, bazen bir
kişinin görüşü öne çıkmış, bazen de kendi görüşünü
uygulamıştır.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
18
Dört Halifenin İktidara Geliş Şekilleri
 Hz. Ömer suikasta uğradıktan sonra daha katılımcı bir seçim
sistemi getirmiştir. Aşere-i Mübeşşere’den hayatta olan altı
sahabeden (Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz.
Sa’d b. Ebu Vakkas ve Hz. Abdurrahman b. Avf) bir şura
oluşturmuş ve yeni halifeyi bu heyetin seçmesini istemiştir.
Bu heyet üç gün içinde halifeyi seçecek ve azınlık çoğunluğa
uyacaktı.
 Hz. Ömer’in oluşturduğu «şura» bundan sonraki
dönemlerde ulemanın icma teorilerinde önemli bir yer
tutmuştur.
 Seçimde aday olarak Hz. Osman ve Hz. Ali öne çıkmış ve
değişik gerekçelerle hilafetin kendi hakları olduğunu ileri
sürmüşlerdir. Sonunda Hz. Osman halife seçilmiştir. Böylece
hilafet Beni Haşim’den Ümeyye ailesine geçmiştir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
19
Dört Halifenin İktidara Geliş Şekilleri
 Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra Hz. Ali’ye
gelen Hz. Talha ve Hz. Zübeyr halifelik teklif
etmişler, ancak Hz. Ali kabul etmemiştir.
Israrlardan sonra imameti kabul eden Hz. Ali
halka «Benden öncekilere biat edildiği gibi bana
da biat ettiniz. İmama istikamet, tebaasına da
itaat gerekir. Bu biat umumidir» dedi.
 Hz. Ali devri birçok olaya sahne oldu ve başkent
Medine’den Kûfe’ye taşındı. Mekke ve Medine
sahabelerin inziva yerlerine dönüştü.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
20
EMEVİLER
 Hz. Ali döneminde Hz. Osman’ın kanını dava etme tartışması
halifelik tartışmasına dönüşmüş, Cemel Vak’ası (656), Sıffin
Savaşı (657) ve Hakem Olayı yaşanmıştır. Bu olaylar sonunda
Müslümanlar Hz. Ali taraftarları, Muaviye taraftarları ve Hariciler
olarak üçe ayrılmışlardır. Özellikle imametin kimin hakkı olduğu
ve meşruiyet kaynağı gibi sorular Hariciler tarafından ortaya
atılmış ve asırlarca tartışılmıştır. Bu dönemde «tekfircilik»
yaygınlaşmaya başlamıştır.
 Hz. Ali’nin şehit edilmesiyle yerine vasiyeti gereği oğlu Hz. Hasan
halife olmuş, yani veraset usulü başlamıştır. Ancak Hz. Hasan bazı
görüşmelerden sonra halifeliği Muaviye’ye devretmiş, Muaviye
de yirmi yılın sonunda ölmeden önce oğlu Yezid için biat almış,
ölümünden sonra Yezid’in halife olmasıyla babadan oğula geçen
saltanat dönemi başlamıştır.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
21
EMEVİLER
 Yezid’e Hz. Hüseyin, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b.
Zübeyr biat etmemişler, Kûfelilerin davet ettiği Hz.
Hüseyin ve ailesi Kerbela’da şehit edilmiştir (680). Bu
olay farklı dini gelişmelere neden olmuş, özellikle Arap
egemenliğine karşı çıkan İranlı mevalinin destek verdiği
Şia güçlenmiştir. Özellikle «gizli imam» teorisi
yayılmıştır.
 Bu dönemde Basra, Mekke ve Medine’de farklı kişilere
«halife» olarak biat edilmiş, aynı anda birkaç halife
olmuştur. Abdülmelik ve Velid dönemlerinde otorite
yeniden sağlanmış, Emeviler eski sınırlarına
ulaşmışlardır. Daha sonra Emeviler Orta Asya ve Atlas
Okyanusu’na ulaşmışlar, İspanya’yı da fethetmişlerdir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
22
EMEVİLER
 8. yüzyıl başında Emevi ülkesindeki en büyük
problem, Haricilerdi. Hariciler diğer Müslümanları
tekfir ediyor ve Emevi halifesini tanımıyor,
özellikle
Basra
merkezli
olarak
Irak’ta
huzursuzluğa neden oluyorlardı.
 Özellikle Ömer b. Abdülaziz’in hilafeti «adil» bir
dönem başlatmış, Hz. Ali’nin torunlarına Fedek
arazisini vererek ve minberlerde Hz. Ali’ye lanet
okunmasını önleyerek birlik ve beraberliği
sağlamaya çalışmıştır.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
23
EMEVİLER
 Hişam döneminde Hz. Ali’nin torunu Zeyd b. Ali Kûfe’de
hilafetin kendi hakkı olduğunu iddia ederek ayaklandı.
Kur’an ve Hz. Peygamber (SAV)’in sünnetini esas
alacağını, haksız otoritelere karşı mücadele edeceğini,
zayıfları koruyacağını, geliri adil olarak dağıtacağını vaat
ediyordu. Bu isyan Şia’nın Emevilere karşı ilk büyük
isyanı oldu ve sonlarını hazırladı. Bu hareket Zeydilik’i
başlatmış, Hazar’ın güney kenarında (Taberistan-Alavi
devleti) ve Yemen’de devlete dönüşmüştür.
 Emeviler bir Arap devleti karakteri gösterirken zamanla
İran etkisi artmaya başladı. Halifeler bir kabile reisi
yerine İran şahı gibi bir konum üstlendiler, hatta ulema
ve ümeranın başı sayıldılar.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
24
EMEVİLER
 Emevilere Şia dışındaki muhalefet Hz. Abbas’ın soyundan
gelen Abbasi ailesinden geldi. Abbasîler hilafetin kendi
hakları olduğunu ileri sürerek muhalefet ettiler. EmeviAbbasi çatışmasında Hz. Ali taraftarları ile Ehl-i Sünnet ve’l
Cemaat tarafsız kalmayı tercih ettiler.
 Emeviler devrinde dinin ve dindarların arka plana itilmeleri
hukuk araştırmalarının gelişmesini sağladı. Hayatta olan
önce sahabe, daha sonra da tabiin bu konuda onlara destek
verdiler. Halk Hariciler’in şiddete dayanan muhalefetine de
destek vermemiştir.
 Emevilere karşı tepkilerden birisi de zalim hükümdarlar
aleyhinde ve Hz Ali ve ailesi hakkında pek çok hadis
uydurulmasıdır.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
25
ABBASİLER
 Abbasiler, Emeviler devrinde bir hücre faaliyeti göstererek, ulema, hatta
Zeydiler gibi muhalif gruplarla işbirliği yaptılar. Merkezleri Horasan olan
Abbasîler, bir Şii olan İranlı Ebu Müslim’in isyanı ile Emeviler’i yıkarak
devletlerini kurdular.
 Abbasilerin karşısında iki muhalefet vardı: Emevilerin kalıntıları ve Hz. Ali
taraftarları. Abbasi halifesi Mansur Hanefilerin ve Malikilerin desteğini
almayı da başardı. İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin talebesi Ebu Yusuf Baş Kadı
tayin edildi.
 Abbasiler Mehdi devrinde de İran’da etkili olan Maniheizm yanlılarına karşı
mücadele edildi.
 Harun Reşid devri hem devletin zirveye ulaştığı, hem de çöküşün başladığı
dönem oldu. İspanya Abbasi hilafetini tanımadığı gibi, Fas ve Tunus’ta
bağımsız hanedanlar ortaya çıktı. Özellikle İran’da otorite iyice zayıfladı.
 Abbasiler devri hem eski İran, hem de Helen kültürü eserlerinin tercüme
edildiği, bir sentez oluşturulmaya çalışıldığı dönem oldu.
 Sasani etkisi gittikçe arttı.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
26
ABBASİLER
 Bu dönemde hilafetin el değiştirmesini izah etmek için
«Asr-ı Saadet (Altın Çağ)» kavramı öne çıktı. Abbasîler,
kendilerini saltanat değil, İslami hükümetler olarak
gördüler.
 Emevi ve Abbasîler «Halifetullah» ifadesini kullanmak
istedilerse de bu durum hoş görülmedi. Çünkü Hulefa-i
Raşidin bile Halife-i Resulullah olarak isimlendirilmiştir.
 Memun döneminde siyaset teorisi adına yeni
gelişmeler yaşanmış, siyasi birliği sağlamak isteyen
Hükümdar, Şia’nın savunduğu «Kur’an mahluktur»
düşüncesini kabul etmiştir.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
27
ABBASİLER
 9. yüzyıl sonlarında Abbasîler parçalanmaya başlamış, Mısır,
Tunus, Horasan gibi yerlerde «tavaif-i müluk» devletleri
kurulmuştur.
 10. yüzyılda hilafet artık sembolik bir şekle dönüşmeye
başladı. Şii Fatımiler önce Kuzey Afrika’yı, sonra da Mısır ve
Suriye’yi ele geçirdiler. Fatımiler kendilerinin gerçek halife
olduklarını iddia ettiler. Kahire’de Ezher’i kurup mezunlarını
«dâi» olarak propaganda amaçlı olarak gönderdiler.
 İran ve Irak’a hakim olan Şii Büveyhiler Bağdat’ı ele
geçirerek halifeyi kukla durumuna getirdiler. Büveyhilerin
hakimiyeti 945-1055 arasında devam etti ise de Tuğrul Bey
Bağdat’a girerek bu egemenliği sona erdirdi.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
28
ABBASİLER
 Abbasiler kendilerini meşru imam olarak takdim
ettiler ve Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve
Peygamber'in halefi ilan ettiler. Hz. Peygamber
(SAV)’in hırkasını hutbede giydiler, Cuma ve
bayram namazlarını kıldırdılar.
 Ulema bu devirde itibar kazandı. Halifeler fetva ile
görevden alınmaya başladı.
 Abbasiler hilafetin Hz. Peygamber (SAV)’in
kızından değil, en yakın erkek akrabasından
devam etmesi gerektiğini savundular.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
29
ABBASİLER
 Abbasiler «İmamlar Kureyş’tendir» hadisine ve
Şia’ya karşı «Peygamberler miras bırakmaz»
hadisini öne çıkardılar. Miras olmayınca hilafet de
imamet yetkisi de devredilmeyecekti.
 Memun ilk defa «İmam» unvanını kullandı. Bu
arada sadece Hz. Peygamber (SAV) için kullanılan
«eşref-i mahlukat» sıfatını kullandı. Her ne kadar
Şii imamların masumiyeti kadar olmasa da
kendisini «ilmin hazinesi ve Peygamber’in varisi
ve halkı yönlendirmek ve halka gerçek dini
öğretmekle görevli» görüyordu.
YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU
30