Dışsal motivasyon

Download Report

Transcript Dışsal motivasyon

İnsan davranışlarına yön veren, onları çeşitli
şekillerde harekete geçiren psikolojik güç motiv
(güdü) ve motivasyon (güdüleme) kavramları ile
ifade edilmektedir.
MOTİVASYON TANIMLARI
∞Motivasyon; ihtiyaçları, istekleri, dürtüleri, ilgileri
ve arzuları içeren genel bir kavramdır.
Organizmayı güdüler harekete geçirir ve
organizmanın hareketini belli bir hedefe doğru
yöneltir.
∞İnsanların ortak amaçları için maddi ve manevi
güçlerini harekete geçirmeye motivasyon denir.
∞Motivasyon bir ihtiyacı gidermek için gerekli
davranışları başlatan bir kuvvettir. Bu kuvvetin
pozitif veya negatif olması arasında motivasyon
sağlama bakımından bir görev farklılığı yoktur. Bu
kuvvet bizi rahatlatan bir olay olabileceği gibi bize
hayal kırıklığı tattıran bir olay da olabilir.
MOTİVASYON
Dışsal ve içsel olmak üzere iki tür motivasyon
vardır:
Dışsal motivasyon dışarıdan gelir. Yani kişinin
çevresindeki faktörlerin kişiyi etkilemesidir.
Örneğin yöneticilerin çalışanlara, işletmede
yaratıcı olarak özgün düşünceler üretirsen işte
kalırsın ya da işten çıkarılırsın sözünü söylemesi
gibi. Yöneticiler organizasyonlarda dışsal
motivasyon aracı olarak parayı kullanırlar. (Çakal
ve Ünsar ve Oğuzhan,2011:162 )
Bir insanın bir işi yapmak için içinden duyduğu
istek içsel motivasyondur. İnsanların ilgi, tatmin
ve meydan okuma gibi içsel motivasyon
unsurlarına sahip olması, dışsal motive edici
unsurların
yaratıcılıklarını
daha
da
arttırmaktadır.
Olumlu ve Olumsuz Motivasyon
Olumsuz motivasyon geçmişten itilmek,
Olumlu motivasyon gelecekten çekilmektir.
Unutmayalım ki, olumsuz motivasyonla kim ve ne
olmadığımıza karar veririz; olumlu motivasyonla ise
kim olduğumuza ve ne olacağımıza.
Motivasyon güçleri evrensel değildir. Bu güçler
subjektiftir ve hem öncelikleri hem kendileri her an
değişebilirler. Bu gün motive edenler yarın boş,
gereksiz görünebilir ya da yetersiz kalabilir.
Arzu+Umut=Motivasyon
NELER MOTİVE EDER?
Grand Ole Opry’in menajeri Jimm Denny, 1954’te ilk
performansından sonra Elvis Presley’i işten kovarken
ona şunları söylemiş:’’Hiçbir işe yaramazsın Oğlum.Sen
git kamyon sürücülüğüne dön!’’demişti; ama Elvis
Presley Amerika’nın en ünlü şarkıcısı olmayı başardı.
Thomas Edison Amerika’nın belki en büyük
mucididir.Okula başladığı Micigan’ın Port Hurton
şehrinde öğretmenleri Edison’dan çok yavaş bir öğrenci
diye şikayet etmeleri sonucu annesi Edison'u okuldan
alarak evde kendi eğitmeye karar vermiş.Küçük Edison
on yaşına geldiğinde kendi kimya laboratuarını
kurmuş.Edison bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve
zekasıyla yaşam boyunca bin üç
yüzden fazla buluş
yapmıştır.
Albert Einstein dört yaşına kadar hiç konuşmamış, okumayı ise yedi
yaşında öğrenmiş. Öğretmeni Einstein’ı tanımlarken şu ifadeleri
kullanmış’ ‘Kafası çok yavaş çalışıyor. Üstelik çok asosyal ve aptalca
düşlerin peşinde bir serseri’’ denilmiş ve okuldan atıldığı için Zürih
Politeknik Okuluna kabul edilmiş.
Louis Pasteur, üniversitedeyken vasat bir öğrenciymiş ve kimya
dersinden aldığı ortalama not ise yirmi iki üzerinden on beşmiş.
Isaac Newton’un okuldaki notları pek çok düşükmüş.
Savaş ve Barış adlı romanın yazarı Leo Tolstoy, kolejden atılmış ve
öğrenmeye isteksiz ve yeteneksiz olduğu belirtilmiş.
Ama hepsi dünya tarihine adını yazdıracak kadar büyük işler
başarmış. Öyleyse öğrencilerimiz için asla bu adam olur bu olmaz
diyemeyiz. Einstein’ın dediği gibi ‘’Öyle bir bedbaht çağdayız ki bir
önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha zor.’’
(Kaya,2011:42-43)
GÜDÜLENME YAKLAŞIMLARI
•
•
•
•
Davranışçı Yaklaşım
İnsancıl Yaklaşım
Bilişsel Yaklaşım
Sosyal Öğrenme Yaklaşımı
1.Davranışcı Yaklaşım
• Davranışçılar, öğrenmenin oluşumunu büyük ölçüde dışsal
etkenlere bağlarken, aynı doğrultuda motivasyonun
oluşumunda da dışsal etkenleri vurgulamışlardır. Bu
yaklaşım, öğrencilerin dıştan verilen uyarıcılar ile ( Yüksek
not, yıldız, artı, kurdele yapıştırma, aferin, güzel sözler vb.)
güdülenmesini önerir .
• Sınıfta motivasyonu arttırmak için ödülün kullanımı çok
önemlidir Ancak bu yaklaşım dışsal güdülemeye dayalı bir
yaklaşım olduğu için öğrenciyi kendi amaçlarını bir kenara
bırakıp, kendisini ödüle getiren amaçlara yönlendirebilir.
• Bu yaklaşımın temsilcileri öğrenmelerde koşullanma
süreçlerinin önemli bir yeri olduğunu vurgulamış,
öğrenilmiş davranış örüntülerinin kendisinin güdüleyici
özellik kazandığını belirtmişlerdir.
• Organizma, pekiştirilen davranışları tekrar etme
eğilimindedir. Herhangi iki tepkiden, yapılma olasılığı
yüksek olan yapılma ihtimali düşük olanı pekiştirir
(David Premack ilkesi). Bu durumda eğitimci seyrek
görülen davranışları sık görülen davranışların önüne
koyması gerekir.
• Davranışsal yaklaşımın okullarda yaygın bir şekilde
uygulanmasına
rağmen,
öğrencileri
güdüleme
konusunda tartışmalı bir yaklaşım olduğu da
bilinmektedir.
• Bu yaklaşıma getirilen ana eleştiri, dıştan
güdülenmenin bireyin üzerindeki olumsuz etkileridir.
Öğrenciler, alınan ödülün çaba ve ödevin kalitesi ile
değil de, onun yapılmasıyla kazanılacağı mesajını
alırlar. Buda güdülenmeye zarar verir.
2.Bilişsel Yaklaşım
• Bu yaklaşım davranışçı yaklaşıma karşıt görüşler içerir.
Davranışçı yaklaşımda dışsal etkenler önemli
görülürken, bilişsel yaklaşımda içsel etkenler ön plana
çıkmaktadır.
• Bireyler dış uyarıcılardan ziyade, bu uyarıcıları
yorumlama biçimlerine göre tepkide bulunurlar.
Davranışlar üzerinde, bilme, dengeleme, dünyayı
anlama gibi ihtiyaçlar etkili olmaktadır. Bireysel
farklılıklara önem veren bilişsel yaklaşım, öğrencilerin
çalışmaya yönelik düşüncelerinin öğretmen tarafından
bilinmesinin önemi üzerinde durmaktadırlar.
• Öğrencilerin bilme ve öğrenme merakı, geribildirim
alma, çaba sarf etme, hedefe varma ve başarma
ihtiyacı gibi içsel özelliklerinin, motivasyonun en önemli
unsurları olduğunu vurgulamaktadırlar.
• Hoşlandığı bir dersin sınavına çalışan bir öğrenci
yorgunluğunun, açlığının ya da uykusuzluğunun
farkında olmayabilir.
• Çünkü, amaçlarını gerçekleştirme gibi içsel ihtiyaç
onu etkilemektedir. Bu nedenle öğretmenler, ders
esnasında öğrencilerin içsel ihtiyaçlarını merak
uyandırarak, ilginç ve şaşırtıcı sorular sorarak harekete
geçirmelidir.
• Ancak, bütün öğrencilerde içsel ihtiyaçlarını harekete
geçirmesi zordur. Çünkü, öğrencilerin beklentileri,
amaçları, değerleri ve ihtiyaçları çok farklıdır.
3. Sosyal Öğrenme Yaklaşımı
• Sosyal öğrenme yaklaşımcıları gözlem yoluyla
modelden öğrenmeyi savunurken içsel ve dışsal
süreçlerin birlikte etkili olduğunu vurgulamaktadırlar.
• Dışarıdakini gözlerken iç dünyamız etkili olmaktadır.
• Davranışçı ve bilişsel yaklaşımların özelliklerini içeren
ve yeni boyutlar ekleyen bu yaklaşıma göre, hem dışsal
uyarıcılardan etkilenmekteyiz hem de içsel etkilerle
yönlendirilmekteyiz.
• Çevresel değişkenler ve bilişsel özellikler kadar, özyeterlilik, bağımlılık, başarı, saldırganlık gibi kişisel
özellikler de bireyin davranışını etkiler
Sosyal öğrenme yaklaşımına göre, güdülenmeyi etkileyen üç
ana etken vardır. Bunlar:
1. Bireyin amacına ulaşma beklentisi
2. Amacın birey için değeri
3. Bireyin yapılacak işe yönelik tepkisidir.
Birey ilk iki maddeye olumlu cevaplar veriyorsa öz-yeterlik
duygusu geliştirecektir. Öz-yeterlik, bireyin belirli bir işi
başaracak yeteneğe sahip olduğuyla ilgili algısıdır
4. İnsancıl Yaklaşım
• İnsancıl yaklaşım, insanı zihinsel, duygusal ve sosyal faktörler içinde bir
bütün olarak inceler ve bu faktörlerin öğrenme ve güdülenmeyi nasıl
etkilediği üzerinde durur. İnsancıl yaklaşım kişilerin algılamaları ve içten
gelen ihtiyaçları üzerine odaklanır. “Aslında bütün insanlar güdülenmiştir.
Kimse asla motivasyonsuz değildir. Bazen insanlar, bizim onların
yapmasını tercih ettiğimiz şey için güdülenmemiş olabilirler, ancak
onların tamamen motivasyonsuz olduğunu söylemek doğru olmayabilir”
• İnsancıl yaklaşıma göre, bireyin güdülenmesinin temelinde ihtiyaçlar yer
almaktadır. Bu yaklaşımda; sağlıklı insanların Güvenlik, ait olma, sevgi,
saygı ve özsaygı gereksinimlerini gidermeye ve kendini gerçekleştirmeye
güdülendikleri vurgulanmaktadır. Güdülenmede şartsız kabul, empati,
etkin dinleme, saydamlık gibi tutumların öğretmen tarafından
sergilenmesinin önemi üzerinde durulmaktadır. Bu yaklaşıma göre her
öğrenci güdülenmiştir.
• Öğrenci merkezli bir eğitimi öneren insancı yaklaşım, öğretmenin de
programa aşırı bağlı kalmadan özerk davranması gerektiğini
vurgulamaktadır.
MOTİVASYON KURAMLARI
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Maslow, ihtiyaçlar hiyerarşisi adını verdiği kuramında insan
ihtiyaçlarını belli bir sırada yükselen 5 grupta toplamıştır.
Daha temel ihtiyaçları yeterince karşılanmadan kişi, daha
yüksek
ihtiyaçlarını
karşılamak
için
çabalamaz.(Arısoy,2007:34)
1.
2.
3.
4.
5.
Fizyolojik istekler:Açlık, susuzluk, uyku vb. gibi.
Güvenlikte olma isteği
Ait olma isteği :Aşk, sevgi, şefkat, vb.
Takdir edilme isteği. Saygınlık, başarı, kendine saygı vb
Başarı isteği. Kendini gerçekleştirme yani kendi olanak
ve yeteneklerini uygulama isteği.
Maslow'un görüşüne göre, bir üst düzeyde bulunan isteğin
ortaya çıkabilmesi için bir alt düzeydeki isteğin tatmin
edilmesi gereklidir.(İnceoğlu,1985:7)
Herzberg'in Kuramı
Herzberg'le arkadaşları yaptıkları araştırmada
(Herzberg, Mausner, Snydeman, 1959 ) 200 kadar
teknik-meslekî işgörenle konuşarak birtakım
etmenler çıkarmışlardır. Bu etmenlerin kimileri
doyuma, kimileri de doyumsuzluğa yol
açmaktadır.
Sonraki
araştırmalarla
da
tamamlanan bu etmenler şunlardır:
(1) Doyuma yol açan etmenler : Başarı elde
etme, bir başarı elde ederek yani hak ederek
tanınıp sayılma, işin kendisi, sorumluluk,
ilerleme, gelişme. Dikkat edilecek olursa
hepsi de yapılan işle ilgili olan, işin içeriğini
oluşturan bu etmenlere "güdüleyiciler"
denir.
(2) Doyumsuzluğa yol açan etmenler : örgütün
siyasetiyle yönetimi, gözetim, gözeticiyle ilişkiler,
iş koşulları, ücret, iş arkadaşlarıyla ilişkiler, özel
yaşam, astlarla ilişkiler, güvenlik. Doğrudan
doğruya işle ilgili olmayıp işin yapıldığı çevrede
bulunan bu etmenlere de "sağlık etmenleri" adı
verilir.
Herzberg bu etmenleri iki ana ihtiyaca
bağlamaktadır. Güdüleyiciler başlıca gelişme,
kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarını karşıladıkları için
doyuma, sağlık etmenleri de hoş olmayan şeylerden
kaçınma gereksinimi yüzünden doyumsuzluğa yol
açmaktadır. Herzberg'in (1964) Finlandiya'da
gözetmenlerle yaptığı bir araştırmada, çalışma
yaşamında olumlu duyguların % 90'a yakın bir
bölümünün, olumsuz duygularınsa % 10 kadarının
güdüleyicilere; olumsuz duyguların % 80 kadarının,
olumlu duygularınsa °/o 15'inin sağlık etmenlerine
bağlandığı sonucu alınmıştır. (Onaran,1981:45-48)
Alderfer’in ERG Kuramı
Clayton Alderfer, ihtiyaçları 3 temel gruba ayırmıştır:
• Existence: Var olma ihtiyacı
• Relatedness: Aidiyet ihtiyacı
• Growth: Gelişme ihtiyacı
Kuramın adı, bu 3 ihtiyacın İngilizcedeki karşılıklarının baş
harflerinden oluşmaktadır.
Alderfer'in ERG Kuramındaki var olma ihtiyaçları,
Maslow'un
kuramındaki
fizyolojik
ve
güvenlik
ihtiyaçlarının karşılığıdır.
Çalışma hayatındaki karşılıkları: Ücret, ikramiye, iş ortamı
ve sosyal güvenlik şeklinde sayılabilir.
Üç Güdü Teorisi
McClelland'a göre insanları motive etmek
için kullanılacak üç temel faktör vardır.
Bunlar; başarı, güç ve ilişki kurma (bağlılık).
McClelland;
başarı
yani
kazanma
duygusunun en önemli motivasyon kaynağı
olduğunu vurgularken, bu duygunun bütün
kültürlerde,
bölgelerde
ve
sosyal
çevrelerde insanları etkilediğini ifade
etmektedir.
Fromm'un İhtiyaçlar Kuramı
Alderfer ve Maslow'un kuramlarına Erich Fromm 2
ihtiyaç daha eklemiştir:
Amaç Edinme İhtiyacı: İnsanlar daha varlıklı hâle
geldikçe ihtiyaçlarını doyurma konusunda zaaflarla
karşılaşırlar. Bu nedenle bir amacın olması,
bireylerin yaşamındaki en önemli öğelerden biridir.
Bir Dünya Görüşü İhtiyacı: İnsanların kendilerini
kanıtlayabilmeleri, bazı şeyleri yalnız başlarına
başarabilmeleri için bir düzen gereklidir. Böyle bir
düzenin yokluğu bireyleri kaygılı, korkak ve endişeli
hâle getirir. Bu durumda bireyin ayakta kalabilmesi
için istikrarlı karakter sergilemesi önemlidir. Bu
çerçevede, bireyin sağlam bir dünya görüşünün
olması önem kazanmaktadır.
Özerklik Kuramı
Özerklik teorisine göre insan davranışları üç temel
ihtiyaç tarafından idare edilmektedir. Bu ihtiyaçlar
şu şekilde sıralanabilir:
1. Bireyin kendisini ilgilendiren konular üzerinde
seçimlerini yapması anlamına gelen özerklik
(otonomi) ihtiyacı,
2. Bireyin yeteneklerini kullanması ve geliştirmesi
anlamına gelen yeterlilik ihtiyacı,
3. Bireyin diğer insanlarla birlikte olması ve kendisini
sosyal açıdan değerli hissetmesini sağlayan ilişki
ihtiyacı
Bu kurama göre ihtiyaçları sürekli karşılandığı
ölçüde insanlar, etkili biçimde çalışacak ve
sağlıklı bir biçimde gelişeceklerdir. İhtiyaçları
engellendiği ölçüde ise olumsuzluğa gidiş
belirtileri gösterecekler ve isteğe bağlı
olmayan davranışlar sergileyeceklerdir.
Vroom’un Beklenti Kuramı
Vroom'un modelinde
kavramlar şunlardır:
kullanılan
başlıca
• Birinci kademeli amaç ya da sonuç: Giriştiği
faaliyeti başarıyla gerçekleştirdiği takdirde,
bireyin varmayı arzuladığı amaçtır. Bir işin
başarılması durumunda elde edilecek ödülü
her birey farklı derecede arzulayacaktır.
• Beklenti (bekleyiş): Bireyin seçtiği bir eylemin
ya da faaliyet biçiminin kendisini birinci
kademeli bir sonuca ya da amaca
ulaştırma
olasılığı hakkındaki beklentisini ifade eder.
Araç olabilirlik: Bireyin, birinci kademeli amaca
ya da sonuca varmasının, kendisini arzulanan
ikinci kademeli bir sonuca ya da amaca ulaştırma
olasılığı hakkındaki algısal beklentisidir. Bu
kurama göre, birinci kademeli sonuçlar, ikinci
kademeli sonuçlara ulaşmada araç özelliği
taşımaktadır. Bir kişinin hem birinci kademe
amacı hem de beklentisi güçlü ise motive
olacaktır.
Lawler Poter’ın Geliştirilmiş Beklenti Teorisi
Bu güdüleme modeline göre, gayret ,bilgi,
yetenek ve algılanan rol değişkenlerine göre
gösterilen performans belirli bir ödülle
ödüllendirilecektir. Bu birinci kademe sonucu
ifade etmektedir. Vroom’un modeline ek
olarak algılanan eşit ödül değişkenidir.
Herkes kendi performansı ile başkalarının
performansını
karşılaştırır
ve
kendi
performansının
nasıl
bir
ödülle
ödüllendirilmesi konusunda bir anlayışa ulaşır.
Başka
bir
deyişle
bir
çeşit
ödül
algılanmasından oluşur.
Eğer kişinin fiilen aldığı ödül bu algılanan eşit
ödülden az ise tatmin olmayacaktır. Bu nedenle
kişinin bekleyişi etkilenecektir. Tatmin olma
derecesine göre sonucun değeri ve bekleyiş
etkilenecek ve süreç yeniden işleyecektir.
Adams’ın Ödül Eşitliği Kuramı
Adams adlı düşünür A.B.D’nin General Electric
işletmesinden güdüleme konusunda araştırma ve
deneylerde bulunarak ödül adaletinin çalışanları
sürekli güdülemek ve teşvik etmek bakımından çok
önemli
değeri
olduğuna
işaret
etmiştir.
İncelemelerinde bireylerin kendilerine verilen
ödüllerle başkalarına verilen ödülleri daima
karşılaştırdıkları ve kendilerine uygun görülen
ödüllerin benzer başarıyı gösteren kimselerle ne
oranda eşit olduğunu saptamaya
çalıştıklarını
belirlemiştir.
Eğer bir eşitsizlik varsa ödül adaletinin
bozulduğu ve bir dengesizlik hali ortaya çıktığı
gözlemlenmektedir.
Amaç
daima
ödül
adaletinde bir eşitlik ve denge aramadır.
Davranışlar bu amaca yönelmiştir. Şu halde,
birey kendisi ile diğer çalışma arkadaşları
arasında eşitliğin ve dengenin sağlandığına
inandığı zaman huzura kavuşmuş olacaktır.
Şartlandırma Veya Pekiştirme Kuramı
Pavlov ve Skinner adlı düşünürler, hayvanlar
üzerinde yapmış oldukları araştırma ve
incelemelerde belirli bir davranışın sonucunda
eğer organizma haz duymuşsa bu davranışı
tekrar edecek, acı duymuşsa bir daha bu
davranışı göstermeyecektir.
Olumlu Pekiştirme: Olumlu pekiştirme
arzulanan bir davranışı yapan bireyin bu
davranışı devamlı surette tekrar etmesi için
teşvik edilmesidir.
Olumsuz Pekiştirme: Olumsuz pekiştirme birey
tarafından yapılmış veya denemiş bir davranış ya
da tutumu önlemek ve onu istenmiş davranışa
yöneltmek için başvurulan tedbirlerden oluşur.
Burada önemli olan bireyin ortaya koymuş
olduğu
davranışın
benimsenmeyen
ve
istenmeyen bir tutum olduğunun hissettirilmesi
durumudur.
Son Verme: Bu, bir davranışı ortadan kaldırma
ortaya çıkışını bütünüyle yok etme tedbirlerinden
oluşur. Böylece, yapılmış olan ve fakat istenmeyen
bir hareket bir daha tekrarlanmayacak ve pekiştirme
süreci gerçekleşmeyecektir.
Cezalandırma: İstenmeyen bir davranışı ortadan
kaldırmak için iş göreni cezalandırmadır. Ceza
verilen bir iş gören istenmeyen davranışları
tekrarlamayacak veya onlardan vaz geçecektir. Ceza
güdüleyici bir unsur olmaktan çok yöneticilere karşı
kızgınlık ve moral bozukluklarına neden olan bir
tutum olduğu ifade edilebilir. Pekiştirmenin
gerçekleşmesi için ödül verici tutumlara ağırlık
verilmelidir.
MOTİVASYON VE GÜÇ
On dokuzuncu yüzyıl Alman filozofu Friedrich
Nietzsche, güç isteğinin birincil güdüleyici kuvvet
olduğunu iddia etmiştir. İnsanların hayatta en çok
istedikleri şeyin mutluluk olduğunda ısrar
etmelerine karşın, aslında en fazla istedikleri şeyin
güç olduğu inancındadır. Bu arzuyu ahlaki olmadığı
ve değerlerine ters düştüğü için kabullenmediklerini
düşünmektedir. Mutluluk, zevk ve heyecanın
güçlülük hissinden kaynaklandığına yürekten
inanmaktadır. İnsanın mutlu olması için kendini
güçlü hissetmesi gerekmez. Sadece güçsüz
hissetmemesi gerekir.
KENDİMİZİ MOTİVE ETMEK
Bir bireyin motivasyonu, o kişinin daha önceden
kendi değeri ve yeteneklerine ilişkin öğrenilmiş
inançları üzerine kuruludur. Öğrenme için içsel
motivasyon, herkeste bulunan pozitif zihinsel
sağlığın doğal olarak mevcut bir parçasıdır
(Mccombs ve Pope,2010:146).
Kendimizi motive etme ile ilgili öneriler:
Başarı en büyük motive edicidir.
Büyük bir şey yapmaya gayret edip başaramamak
«hiçbir şey yapmamakta başarı» kazanmaktan
daha iyidir.
Elde ettiğin, elde edeceğini engellemesin.
Başarmak için başarıyı tasavvur et ve inan.
Sadece ‘şimdi’ vardır. ’Sonra’ asla gelmez.
Yükselmek kabiliyetten ziyade gayrete bağlıdır.
Herkesin başarılı olduğu bir şey vardır.
Niyetler sayılmaz, işler sayılır.
Şu anda ne olduğun geçmişte ne olduğundan
daha önemlidir. Ne amaçladığınız, ne olmak
istediğiniz ise hepsinden önemlidir.
Amaçladığınızdan daha yükseğe varamazsınız.
Ne en büyük korkularımız ne de en büyük
umutlarımız
kabiliyet
limitlerimizin
ötesindedir. Her ikisini de karşılayabiliriz.
Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız hiçbir plan sizi
oraya götüremez.
Sadece az bir şey yapabilecek olmanız hiçbir
zaman bir şey yapmamanın mazereti olamaz.
Mağlubiyet en son motive edicidir.
• Bu işi becereceğini sanmıyorum ama neyse….
• Bu problemi ancak benim anlattığım şekilde çözebilirsin!
• Ne yani? Bunlarda iş mi?
• Seni kimse burada zorla tutmuyor.
• Senden bir baltaya sap olmayacağını herkes iyi biliyor!
• Sende bir ışık göremiyorum!
• Kafa değil, odun mübarek!
• Mecbursun bu işi yapmaya!
• Kimsenin gözünün yaşına bakmam, ona göre!
• Senin tipin zaten fiyasko!
• Seni gözüm hiç tutmadı
• Size anlatacağıma duvara anlatsam daha iyi!
• Bir çocuk bile bunu senden daha iyi yapar!
SINIFTA MOTİVASYON
Öğrencilerin motive olmamaları diye bir şey söz
konusu değildir. Her öğrencide ihtiyaçları karşılama
motivasyonu vardır. Eğer öğretmenin öğrettiği
konuda öğrenci yeteri kadar motivasyona sahip
değilse bunun nedeni; çalışmanın, öğrenci ihtiyacını
karşılayamamasıdır. Öğrencinin motivasyonu;
Başarabilme beklentisine,
Başarının sağlayacağa yarara,
Öğrenme ortamının fiziksel, toplumsal, duygusal
ihtiyaçlarını karşılama düzeyine bağlıdır.
Motivasyon ve başarı
Araştırmalar motivasyon ve başarı arasında
kuvvetli
bir
pozitif
ilişki
olduğunu
göstermektedir.
Motivasyondaki
artış,
öğretmen
öğrencilerin
okuldan
daha
çok
duymalarına imkân sağlar.
ve
haz
Motive olmuş öğrencide gözlenen bazı genel
davranışlar
Okula karşı pozitif düşünceye sahip olma ve
okulu tatmin edici bulma.
Güç görevlerde ısrarcı olma ve az sayıda
yönetim problemlerine neden olma.
Bilgiyi derinlemesine işleme.
Aynı zamanda, motive olmuş öğrenci,
öğretmeni için önemli bir iş doyum kaynağı
olduğu gibi sınıf işleyişine olumlu katkıda
bulunur.
MOTİVASYONU ENGELLEYEN
DIŞ ETKENLER
AİLE
ARKADAŞLAR
ÇEVRE
MOTİVASYONU ENGELLEYEN
İÇ ETKENLER
ÇALIŞMA İSTEKSİZLİĞİ
KENDİNE GÜVENMEME
UMUTSUZLUĞA KAPILMA
 Öğrenciler, çevrelerini kontrol etmelerini sağlayacak
becerileri öğrenmek için isteklidirler.
 Öğrenciler, sosyal hayatta kabul edilmelerini sağlayacak
konularda daha çok öğrenme isteği gösterirler.
 Düşünceye ait merak, öğrenmede güçlü bir motive edicidir.
 Öğrenciler yeni bir konu öğrendikleri zaman kolaylıkla
yapabilecekleri özel görevlerde bunu uygulamak isterler.
 ‘Öğrenilemez… çok zor ‘ şüphesi en parlak motivasyonu bile
bozabilir.
 Eğer
siz
motive
edilmemişseniz
öğrencilerinizin
motivasyonlardan etkilenmelerini bekleyemezsiniz.
 Yeni kavram ve becerileri öğretirken mümkün olan her
zaman yardımlaşma metodu kullanmaktır.
Öğrenme ile ilgili başarısızlık korkusunu
potansiyelini azaltmak için her türlü çabayı sarf
edin. Hatalardan ziyade doğrulara dikkat çekin.
Bu doğruların etrafında başarılı alışkanlıklar
oluşturun.
Öğrenciler ilginç ve hazırlıklı öğretmenlerden
öğrenmeyi tercih erdeler. Öğretmenin sunduğu
bilginin, onu ilginç yapan bilgi olduğuna inanırlar
ve bu bilgiyi öğrenmek için istek duyarlar.
Merak korkudan daha güçlü bir motive edicidir.
Davranan kişiyi değil ,davranışı eleştirin.
Öğrenmeyi eğitici oyunlarla eğlenceli hale getirin
(Kim,1997:55-59).
İnsanı tanımadan yapılan motivasyon;
barajınızın seviyesini, debisini, tarlaların
konumunu,
jeomorfolojisini
bilmeden
savakların açılmasına benzer. Yarardan çok
zarar getirecektir. Öyleyse, her çocuğun
kendine özgü yapısını analiz etmeden yapılan
motivasyon yarardan çok zarar getirebilir.
(Kaya,2011:38)
Duygularını
kontrol
edemeyen
insan
sızıntılarla dolu baraj gibidir. Hiçbir zaman
istediği potansiyele ulaşamaz ( Kaya,2011:39).
Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda
bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.
Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı
hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince
ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de
çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200
dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını
da ekledi.
Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.. İki gün
sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir
"0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.
- Neden "0" aldım? diye merakla sordu hocasına, çocuk..
- Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal dedi, hocası..
Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği
kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık
hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız ve ekledi: Eğer
ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman
notunu yeniden gözden geçiririm.
çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
Babası:
- Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için
oldukça önemli bir seçim!...
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir
değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına…
- Siz verdiğiniz
hayallerimi.......
notu
değiştirmeyin
dedi…
Ben
de
O, orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki
1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev
şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.