Transcript İndir

İLERİ GELİŞİM PSİKOLOJİSİ
YETİŞKİN PSİKOLOJİSİ
Ders 2
Yrd. Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi
Hasan Kalyoncu Psikoloji
Lisans 2. Sınıf, 2013-2014
C. Erikson: İnsanın Sekiz Çağı
Klinik gözlemlere ve kuramsal psikolojiye
dayanır.
Bugüne kadar ileri sürülmüş en kapsamlı
açıklamadır.
Tüm yaşam boyunca gelişimin çeşitli
yönleri (bilişsel, duygusal, toplumsal yönleri)
arasında bağlantılar kurulmuştur ve
disiplinlerarası bir kuramdır.
İnsan doğumla birlikte sosyal bir çevreye doğar ve sosyal
çevrenin varlığında varlığını sürdürebilir. Sosyal çevreyle
ilişki yaşam boyu sürer ve her aşamada çocuğun
gereksinimleri ile toplumun çocuktan beklentileri değişir.
Erikson'a göre "eğer her şey çocukluk dönemiyle
açıklanırsa, o zaman her şey bir başkasının kusuru olarak
değerlendirilir ve insanın kendi sorumluluğunu üstlenme
gücüne duyulan güvende azımsanmış olur".
Erikson bireyin cinsel gelişimi yerine onun sosyal
gelişimini ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle onun
kuramı psikososyal kuram adını alır.
Erikson’un Freud’dan bir diğer farkı gelişim sürecinin ömür
boyu sürdüğünü ileri sürmesidir. Çocuğun sosyal ve duygusal
gelişimi, duygusal, hareketsel ve bilişsel gelişimine paralel
olarak oluşur ve değişik aşamalardan geçerek onun topluma
girmesini hazırlar. Her evrede benlik, belli bir takım gelişmeleri
tamamlamakta; sorunları çözmekte ve evreye özgü bir
psikososyal bunalımı atlatmaktadır .
Erikson'un epigenetik kuramı da Freud'un psikanalitik kuramı
gibi çocukluk gelişimine ağırlık verir ve ilk dört evresi büyük
ölçüde Freud'un çocukluk evrelerinin genişletilmiş biçimidir.
Epigenetik oluşum ilkesi
– Gelişme evrimsel olarak saptanmış bir taban
plana göre olur
– Organizmanın parçaları taban plana göre belli
zamanda ve belli sırada gelişir.
– Her dönem kendisinden sonra gelen dönem
için basamak oluşturur.
– Bir dönem, önceki dönemlerin etkisi ile
biçimlenir.
– Önceki dönem sonraki dönemlerde gelişecek
olan çekirdek özellikleri içinde taşır.
– Kişilik gelişmesi, yaşamın ilk günlerinden
başlayarak birbiri üzerine binen; birbirini
hazırlayan basamaklardan ilerleyerek
gerçekleşir.
– Her dönemin özgül gereksinimleri, görevleri,
sorunları, duyarlı yönleri ve özgül bir dönemeci
(crisis) vardır.
– Normal kişilik gelişmesi döneme uygun
gereksinimlerin karşılanması, sorunların
çözülmesi, görevlerin tamamlanması,
dönemecin atlatılması ile gerçekleşir.
Erikson gelişimi 8 evreye ayırmıştır:
1. Evre: Temel Güven-Güvensizlik (0-1,5 yaş)
2. Evre: Özerklik-Utanç ve Şüphe (1,5-3 yaş)
3. Evre: Girişim-Suçluluk Duygusu (3-5 yaş)
4. Evre: Üreticilik-Aşağılık Duygusu (6-12 yaş)
5. Evre: Kimlik-Kimlik Karmaşası (12-20 yaş)
6. Evre: Yakınlık–Yalnızlık (20-40 yaş)
7. Evre: Üreticilik–Verimsizlik (40-60 yaş)
8. Evre: Benlik Kaynaşımı-Çökkünlük ve Bezginlik (60 yaş ve üstü)
1. Evre: Temel Güven-Güvensizlik (0-1,5 yaş)
Temel güven duygusu;
yaşamın ilk yıllarındaki deneyimlerden çıkarılan,
dünya ve diğer insanlara yönelik yaygın olan
tutumlardır.
“güven” kavramı,
bireyin kendisine olan güven duygusu olduğu
gibi, diğer insanlara olan temel
güven duygusunu da ifade eder.
Doğumdan sonraki ilk bir yıl içinde, bebekler
anababalarıyla ilişkilerinin sonucu ya temel güven
duygusu kazanır ya da güvensizlik geliştirir.
Yani bebek temel güven duygusu kazanamazsa
bunun yerini güvensizlik alır.
Erikson’a göre temel güven yaşamsal bir kişiliğin ve
bir kimlik duygusunun temel yapısıdır. Diğer kişilerin
bizimle ilgili olumlu duyguları olduğu, onlara
inanabileceğimiz, güvenebileceğimiz, yardım
alabileceğimiz, diğer kişilere bağlanabileceğimiz gibi
olumlu duygu ve düşüncelerin temelini oluşturur.
Güvensizlik ise;
diğer kişilere karşı olumlu duygu ve düşünceler
geliştirmeyi engeller ya da sınırlar. Bu temel yapı
bireyde uyumsuz ve normal dışı davranışların
kaynağı olarak kabul edilir
2. Evre:Özerklik-Utanç ve Şüphe (18ay-3 yaş)
Bu dönem çocuğun kas sistemindeki gelişmenin etkisi altındadır.
Çocuklar özellikle bu dönemde psiko-motor hareketlerindeki kontrol
ve öz-yeterliliği denemek ve bundan haz almak isterler.
Bu dönemde çocuklar bağımsızlık kazanmak için çaba gösterirler.
Bağımsızlık çocuğun hareketlerini ve vücudunu kontrol etmesi olarak
değerlendirilir.
Bu dönemi başarıyla atlatan çocuklar yeterlik duygusunu, kendine
güveni, ayrıca öz değerlerini kazanmış olurlar. Bu yeterliliği yerine
getiremeyen veya engellenen çocuklar bağımlılık duyguları yanında
utanma ve kendi değerliliklerine yönelik şüpheyi yaşarlar.
3. Evre: Girişimcilik- Suçluluk Duygusu (3-6 yaş)
Erikson, bu dönemde çocuğun bir kişi olarak kendisine güçlü bir şekilde
inanma duygusunun başladığını ve bir kişi olarak yapabileceklerinin
neler olduğunu keşfetmeye çalıştığını ifade etmektedir.
a.
Çocuklar giderek daha çok özgür bir şekilde çevrede hareket
etmeyi öğrenir ve bu yüzden kendisi için daha geniş ve limitsiz bir
şekilde amaçlarını gerçekleştirebilecekleri bir alan kurarlar.
b.
Çocuklar anlamadığı konuları tam olarak anlamaya çalışır ve sayısız
konular hakkında durmadan sorular sorabilirler.
c.
Çocukların düşüncelerinde ve hayal gücünde bir artma gözlenir.
Bu dönemde yakın ve uzak çevredeki yetişkin rolleri fark
edilmeye ve yetişkinlerin dünyasına yönelik her ayrıntı büyük
bir merakla soruşturulmaya başlanır.
Değişik rolleri tanıyan ve özdeşim yapan çocuk, yalnızca düşleri
ve oyunlarında kendini bu rollere sokmakla kalmaz, gerçek
yaşamda da özendiği rolleri oynama denemelerine girişir.
Tüm bu rol denemelerinden çocuğun çıkardığı özellik “girişim”
duygusudur.
Bu düşlerini gerçekleştirmek için işe girişmek, amaçlarına
ulaşmak doğrultusunda girişimde bulunmayı ifade eder.
Çocuklardaki bu girişimci duygu ebeveynler
tarafından desteklenmelidir.
Çocukların koşmaları, atlamaları, oynamaları ve
fırlatmaları için fırsatlar ve ortamlar hazırlanmalıdır.
Çünkü çocuklar kendilerinin kim olduklarını
yapabildikleri, başarabildikleri şeylerle tanımlarlar.
Ebeveynler çocuklardaki bu doğal girişimci
davranışları şiddetle cezalandırdıklarında çocukta
suçluk duygusu gelişir.
4. Evre: Çalışkanlık-Aşağılık Duygusu (6-12 yaş)
Erikson, çocuğunun bu dönemde istekli bir şekilde ve çabucak
öğrenme konusunda hiçbir zaman olmadığı kadar hazır
olduğunu ifade etmektedir.
Ona göre bu dönemde, girişimcilik döneminin sonunda
olduğundan daha fazla bir şekilde, çocuğun görev paylaşımı,
disiplin ve bir şeyler yapabilme duygusunda büyük bir artma
ortaya çıkmaktadır.
Çocuk bu dönemde diğer çocukları bir şeyler yapmaya
zorlamak ya da kızdırmak yerine, planlı ve yapıcı
bir paylaşım duygusu içerisinde onlarla birlikte bir şeyler
yapmaya eğilimlidir.
Bu yaşta çocuk pek çok kültürde okul eğitimine başlamıştır.
Çocuk akranları arasında en iyisi olmak için çalışma duygusu geliştirir. Çocuğun
doyurulmaz merak ve enerjileri okuldaki akranları ve sosyal çevresini tanıma
ve bu ilişkilerde başarılı olma amacıyla kullanılır.
Bedensel gelişimi bir önceki döneme göre yavaşlar, sosyal ve cinsel roller daha
belirgin bir şekilde algılanmaya başlar. Bu dönemde çocuk ya çalışkan olma
duygusunu kazanacak ya da yaptığı şeyler yeterince ödüllendirilmediği veya
engellendiği için bu duyguyu kazanamayacaktır.
Başarısız olduğu her deneyimden sonra yetersizlik, aşağılık duyguları
geliştirecektir. Çocuk çalışkanlık duygusunu yaparak, yaşayarak,
ödüllendirilerek, onaylanarak geliştirir.
Erikson kişinin ileriki hayatındaki çalışkanlığı ve çalışmaya karşı geliştirdiği
tutumların bu dönemde oluştuğunu ve beslendiğini söyler
5. Evre: Kimlik Kazanmak-Kimlik Karmaşası (12-21 yaş)
Ergenlik dönemi, çocukluk ve yetişkinlik dönemi
arasındaki, belirgin ve bilinçli bir evreyi ifade eder.
İlkokul yıllarının sonlarında ergenler, cinsel olgunlaşma
ilgili fizyolojik değişimler ve önündeki yetişkin rollerindeki
belirsizlik ile uğraşmak durumunda kalırlar.
Ergenler, günlük hayattaki ideal örneklerle, daha önceki
dönemlerde sahip olduğu beceriler ve roller arasında nasıl
bir bağlantı kuracağı sorusunu sıklıkla düşünür.
Genç bireyin bir erişkin olarak yaşama hazır
olduğunu duyumsayabilmesi için kimlik duygusunun
yeterince oturmuş olması gerekir. Bu yüzden
özellikle gençliklerinin sonuna yaklaşmış bireylerde
kimlik duygusunu yeterince oturtamamış olma bir
sorun oluşturur ve kimi zaman uyumlarını belirgin
biçimde bozar.
Ergenin ne olduğuna ve ne yapmak istediğine karar
vermede yaşadığı zorluk onu kimlik karmaşasına
götürür. Bunun tam tersi durumda ise kimlik
kazanımı sağlanmıştır.
Erikson’a göre,
ergenlikte bir kimlik krizinden geçmek normal
gelişimin bir parçasıdır.
Bu kriz dönemi, önceden kabul edilen fikirlerin,
değerlerin ve inançların sorgulanmasını, farklı inanç
sistemlerinin ve hayat tarzlarının keşfini içerir.
Kriz dönemi seçilen bir hayat yoluna ve inanç ve
değerler sistemine bağlılıkla sonuçlanır.
6. Evre: Yakınlık-Yalıtılmışlık (20-40 yaş)
Cinsel yakınlık kapasitesi ergenlikte
başlıyor olsa da, birey kimlik karışıklığı sorununu yeterince
çözmeden tam bir yakınlık ilişkisi kurmayı başaramaz.
Bireyin bir başkasının özel (tek) oluşunu ve onunla
kaynaşabilmesi için önce kendisinin tam olduğu
konusunda belirli bir görüş sahibi olması gereklidir.
Daha önceki romantik yakınlıklar genellikle bireyin kendini
romantik ilişki aracılığıyla tanıma çabalarından başka
birşey değildir.
Erikson,
«Cinsel yakınlık ile anlatmak istediğim yakınlığın
sadece bir parçasıdır" demektedir.
«Cinsel yakınlıklar bireyin gerçek ve karşılıklı
psikososyal yakınlık kapasitesi geliştirmesinden
önce de yaşanabilir. Arkadaşlıkta olsun, erotik
karşılaşmada ya da ortak çalışmada olsun, kendi
kimliğinden emin olmayan genç, kişilerarası
yakınlıktan kaçınacak ve sürekli olarak yüzeysel
ilişkilere girecektir."
7. Evre: Üretkenlik-durgunluk (40-60 yaş)
Yaşamın bu yedinci evresi en uzun evre olabilir, çünkü insanın
anabalalık ve iş başarıları ile kendisinden de çok yaşayacak bir
şeyler üretmesi olanağını içerir.
Bu evre, bireyin tüm üretkenliğini kapsayan ve genç
yetişkinlikten yaşlılığa dek uzayan bir evredir ve yaşamda
doyuma ulaşma duygusunu sağlamada önemli bir yer tutar.
Bu evrenin olumsuz çözümü ya da çözümsüzlüğü, durgunluk,
sıkılma, yoksullaşma duygularıyla ve bireyin fiziksel ve
psikolojik gerileyişiyle aşırı uğraşmasıyla kendini gösterir.
8. Evre: Bütünleşme-umutsuzluk (60 yaş üstü)
Bu evre, gittikçe artan bir biçimde yaşamın sınırlı olduğu ve ölüme
yakınlaşıldığı duygusuyla yaşanır.
Bu oluşum çoğu zaman emekliye ayrılma ya da bir sağlık bozukluğuyla hızlanır.
Bu evrenin en önemli görevi, bireyin kendi yaşamını ve elde ettiklerini
değerlendirerek yaşamının tarih içinde anlamlı bir serüven olduğu sonucuna
ulaşmasıdır.
Önceki evrelerdeki başarılar ve elde edilenler bu bunalımın atlatılmasında
önemli bir rol oynarlar.
Bu evrenin olumsuz çözümü ise umutsuzluk, çaresizlik duygularıdır. Bu,
varoluşçu anlamda tam bir anlamsızlık duygusudur, bütün yaşamının boşa
gitmiş olduğu ya da başka türlü yaşanmış olması gerektiği duygusudur.
Erikson'un kuramında son iki evre yaşam döngüsünün orta ve ileri
yıllarnı içermektedir.
Robert Peck, orta ve ileri yaşların önemli dönüm noktalarını daha kesin
olarak belirleyebilmek için yeni bir düzenleme gerçekleştirmiştir:
Orta yaştaki sorunlar
-
Akla karşı fiziksel güce değer verme
İnsan ilişkilerinde toplumsallaşmaya karşı cinselleşme.
Duygusal esnekliğe karşı duygusal yoksullaşma
Zihinsel esnekliğe karşı zihinsel katılık
Yaşlılıktaki sorunlar
- Ego ayrışmasına karşı iş rolünün ağırlık kazanması
- Bedenin aşılmasına karşı bedene aşırı ilgi
- Ego aşkınlığına karşı egoya aşırı ilgi
- Akla karşı fiziksel güce değer verme (orta yaş):
Kırk yaş dolaylarında bir dönüm noktası yer
almaktadır.
Fiziksel güçlerine sıkı sıkıya sarılan ve bu güçler
azaldıkça çöküntüye uğrayan bireyler ile zihinsel
güçlerini öne alarak daha başarıyla yaşlanan
bireyler söz konusudur.
- İnsan ilişkilerinde toplumsallaşmaya karşı
cinselleşme (orta yaş):
Erkek ve kadınlar bu evrede cinselliğin gittikçe
daha az yoğunluk taşıdığı arkadaşlar olarak
kendilerini yeniden düzenleyebilirlerse,
kişilerarası ilişkiler daha bir derinlik ve anlayış
kazanmakta ve evliliğe yeni bir boyut
katmaktadır.
-Duygusal esnekliğe karşı duygusal yoksullaşma
(orta yaş):
Bu evrede duygusal alanda bir açıklık
öngörülmektedir.
Anababanın ölmesi, eski dost çevresinin dağılması,
çocukların evden ayrılması ile bireylerin daha önce
hiç yaşamadıkları çeşitli insan çevrelerine
uzanmalarına olanak sağlar.
Yetişkinler çocuklarının aileleriyle yine duygusal
bağlar oluşturabilirler.
- Zihinsel esnekliğe karşı zihinsel katılık (orta
yaş):
Bu evrede bireyin yeni deneyim ve yorumlara
açık olabilmesi ya da geçmiş yaşantıların bireyi
güncel sorunlara farklı yanıtlar bulmaktan
alıkoyması söz konusudur.
- Ego ayrışmasına karşı iş rolünün ağırlık
kazanması (yaşlılık):
Buradaki görev değişik etkinlikler edinebilmektir.
Bu etkinlikler, işin yitirilmesi (emeklilik) ya da
alışılmış rollerin yitirilmesi (çocukların evden
ayrılması) durumlarında insanı doyum
duygusuna ulaştırabilirler.
- Bedenin aşılmasına karşı bedene aşırı ilgi
(yaşlılık):
Hemen bütün yaşlı insanlar hastalıktan, artan
ağrılardan ve çeşitli rahatsızlıklardan geçerler.
Buna karşın bazıları insan ilişkileri ve yaratıcı
etkinlikleriyle yaşamdan tat almayı sürdürerek
yaşlanan bedenlerini aşmayı başarırlar.
- Ego aşkınlığına karşı egoya aşırı ilgi (yaşlılık):
Çocuklarla, kültüre yaptıkları katkıyla ve
dostluklarıyla insanlar kendi davranışlarının önemini
yaşamlarından sonraya da uzatabilirler.
Ölüm kaçınılmazdır ve bu gerçek bütün ağırlığıyla ilk
kez ancak yaşlılıkta algılanabilir;
ama insan yine de ailesinin ve insan tümünün
gelecek kuşaklarında, ürettiği kendi fikirlerinde
yaşamına doyurucu bir anlam katabilir.
Kaynaklar:
• Prof. Dr. BEKİR ONUR GELİŞİM PSİKOLOJİSİ
• Arı, R. (2005). Gelişim ve Öğrenme. Ankara:
Nobel Yayın Dağıtım.
• Dereboy, İ.F. (1993). Kimlik bocalaması,
Anlamak, Tanımak, Ele Almak. Malatya:
Özmert Ofset