Transcript Buradan

İlköğretim Matematik Öğretiminde
Karşılaşılan Kavram Yanılgıları
Kavram: nesnelerin ya da olayların belirli ortak özelliklerini
taşıyan ve ortak ad altında toplayan soyut ve genel bir isimdir.
 Doğru, ışın, açı, üçgen, paralelkenar, çokgen, işlem, benzerlik, küme vs.
birer matematiksel kavramdır. Matematiğin yapısında tanımsız kavramlar,
tanımlar, aksiyomlar ve teoremler gibi temel elemanlar da vardır. Örn:nokta,
doğru tanımsız kavramlardır.
 Bir sistemin, teorinin ya da modelin kurulmasında kullanılan
kavramların iyi tanımlanmış olması gerekir. Yani, bunların adları olan
terimlerin ve ifadelerin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılacak
biçimde, hiç biri açıkta bırakılmadan ve bir karışıklığa meydan
verilmeden açıklanması gerekir.
 Örneğin, “ Bir düzlemde, en az üçü doğrusal olmayan noktaları birleştiren
doğru parçalarının oluşturduğu kapalı düzlemsel şekillere çokgen denir.”
 Bu tanımda nokta ve doğru kavramları kullanılmaktadır. Oysa nokta ve
doğru matematikte tanımsız kavramlardır.
KAVRAM YANILGISI NEDİR?
 Matematik eğitimi literatüründe matematik öğreniminde
karşılaşılan zorlukları ifade etmek için birçok değişik terimin kullanıldığı,
aynı zamanda birbirlerinin yerine de kullanıldığı görülmektedir. “zorluk”
(difficulty), “kavram yanılgısı” (misconception) ve “hata” (error) terimleri
öğrencilerin matematik öğreniminde yaşadıkları güçlüklerin ifade
edilmesinde en sık kullanılanlar arasındadır.
 Öğrencilerin öğrenme güçlüklerini anlamlandırmada ve çözümlemede en
yeterli terimin kavram yanılgısı olduğuna karar verilmiştir. Kavram
yanılgısı en genel ifadeyle “öğrencilerin fikirlerindeki bilimsel olarak doğru
olmayan, kendilerine özgü yorumlar ve anlamlar” olarak tanımlanmaktadır.
 Smith, diSessa ve Roschelle (1993,s.119)
kavrayış teriminin kavram yanılgısının
anlamlandırılmasındaki rolüne işaret etmiş
ve kavram yanılgısını “sistematik bir şekilde
hata üreten öğrenci kavrayışı” olarak tarif
etmiştir. Zembat da kavram yanılgısını
“basit hatadan çok sistemli bir şekilde insanı
hataya teşvik eden algı biçimi” olarak
belirtmiştir. Buradan da anlaşılmaktadır ki
öğrencilerin sistematik olarak yaptıkları
hatalar sıradan yapılan bir işlem hatasından
farklı olup, kendisini ortaya çıkaran ve
kontrol eden derin bir kavrayışın, bir mana sisteminin (Nesher,1987), bir
bilişsel yapının (Oliver,1989) ya da bir kavram yanılgısının varlığına işaret
etmektedir. Başka bir deyişle öğrencilerin yaptıkları hatalar yüzeydeki
görüntü olup, bu görüntünün oluşmasını kontrol eden ve oluşmasına
kaynaklık eden bir kavram yanılgısı söz konusudur. (Nesher,1987)
Kavram Yanılgısı Türleri
Kavram yanılgıları farklı özelliklere sahip olduğu için farklı türlerinin de
olması söz konusudur. Aşırı özelleme ve aşırı genelleme en öne çıkan
türlerdir. (Graeber ve Johnson,1991;Ben-Hur,2006; Zembat,2008)
1-Aşırı özelleme: En genel anlamıyla “bir kuralın, prensibin veya kavramın
kısıtlı bir kavrayışa indirgenerek düşünülmesi ve kullanılmasıdır.”
örneklerle inceleyelim: öğrencilerin sıklıkla karşılaştıkları dik üçgen
modeline bakarsak; dik üçgenlerin sadece şekildeki modele indirgenerek,
dik kenarları değişik konumlarda yer alan üçgenlerin dik üçgen
olmadığının düşünülmesi aşırı özellemeye örnektir.
 Benzer bir örnek dikdörtgen kavramı için de söz konusudur. Ryan (2007)
gerek öğretmenlere gerekse öğrencilere “dikdörtgeni hayal edin; hayal
ettiğiniz dikdörtgen neye benzer?” türünden bir soru yönletildiğinde, hemen
hemen herkesin şekildeki işaretli dikdörtgene benzer bir dikdörtgen
çizdiklerini belirtmektedir. “kalıplaşmış” bir düşünme tarzının yol açtığı bu
sonuçlar, Ryan’ın işaret ettiği gibi kare şeklinin, bir dikdörtgen olarak kabul
edilmemesine neden olmaktadır.
 2- Aşırı genelleme: Zembat (2008,s.43) yaptığı literatür taramasında büyük
oranda Graeber ve Johnson’ın (1991) çalışmasına dayanarak aşırı
genellemeyi şu şekilde tarif etmektedir: “belli bir sınıfa ait kural, prensip
veya kavramın diğer sınıflarda da işliyormuş gibi düşünülmesi ve diğer
sınıflara da yayılmasıdır.”
 Örneklerle inceleyelim: Aşırı genellemeye ondalık sayılarla alakalı kavram
yanılgılarını örnek olarak gösterebiliriz.Öğrenciler ondalık sayıların
karşılaştırılmasında “uzun sayılar değerce daha büyüktür” (örneğin
3,17>3,2) ve “az rakam içeren sayı değerce daha büyüktür” (5,2>5,34)
şeklinde kavram yanılgılarına sahiplerdir.Bu kavram yanılgılarını aşırı
genelleme açısından ele alacak olursak ,karşımıza şu şekilde bir tablo
çıkacaktır.Öğretimde sürekli 4,25>4,1 şeklindeki ondalık sayıların
karşılaştırılmasını tecrübe eden bir öğrenci ,bu tecrübeden yola çıkarak
“uzun sayılar değerce daha büyüktür” kavrayışı geliştirebilir.Bu tür bir
kavrayış öğrenciye 4,25>4,1 ve benzeri örnekler için doğru cevaplar
bulmasına fırsat verirken 3,17>3,2 ve benzeri örneklerde ise hata yapmasına
neden olur.Öğrencinin 4,25>4,1 türü örnekler üzerinden geliştirdiği “uzun
sayılar değerce daha büyüktür “ kavrayışı bir aşırı genellemedir.
Kavram Yanılgılarının Nedenleri?
 Konu üzerinde yapılan araştırmalar incelendiğinde öğrenci kavram
yanılgılarının nedenlerinin öğrenci bilgi düzeyi ve becerisi,öğretim
yöntem ve stratejisi,öğrenilen konunun zorluğu gibi birçok değişik
etkenle ilişkilendirildiği görülmektedir. Kavram yanılgılarına yol açan
sebepleri de ayrıntılı incelersek;
 1. Epistemolojik nedenleri
 2.Psikolojik nedenleri
 3.Pedagojik nedenleri
şeklinde sıralayabiliriz.
Kavram yanılgılarının epistemolojik nedenleri
 Matematik öğreniminde ortaya çıkan kavram yanılgıları kimi zaman öğrenilen
kavramın doğasından veya özelliklerinden kaynaklanabilmektedir. Literatürde
“epistemolojik zorluk” ya da “engel” terimleri (Bachelard,1938) üzerinden
açıklanan bu zorluk ve kavram yanılgıları bu kısımda “kavram yanılgılarının
epistemolojik nedenleri” başlığı altında ele alınmaktadır.
Bachelard epistemolojik zorlukların/engellerin iki temel karakteristik
özelliğinin olduğunu belirtmektedir:
 (epistemolojik engeller) kaçınılmazdır ve öğrenilecek bilginin temel bir
parçasını oluşturmaktadır,
 Bu engeller, en azından bir kısmı, ilgili kavramın tarihsel gelişiminde de
karşılaşılmıştır.
Bu iki temel karakteristik özelliğin birincisinden anlaşılacağı üzere
epistemolojik engeller öğrenilecek kavramın doğasında vardır. Tarihsel gelişim
sürecinde söz konusu kavram yapılandırılırken bilim insanlarının karşılaştığı
güçlükler ve ihtilafa düştükleri noktalar bu kavramın sahip olduğu epistemolojik
engellere bir kanıttır.
 Tarihi gelişiminde matematikçilerin
anlamlandırmakta zorluklar yaşadığı irrasyonel
sayılar,aynı zamanda öğrencilerinde anlamakta
güçlükler çektikleri sayılar olduğu yapılan
çalışmalar tarafından ortaya konmuştur. Örneğin,
Mamolo’nun (2007) üniversite birinci sınıf
öğrencileri üzerine yaptığı
çalışmasında,öğrencilerin π irrasyonel sayısını
sonsuz bir sayı olarak niteledikleri görülmüştür.
Mamolo öğrencileri bu türden yanlış bir cevaba
götüren nedeni ise π sayısında sonsuz basamağın
olması şeklinde belirtmiştir. Ayrıca,π sayısının
sonsuz basamağa sahip olması,öğrencileri bu
sayının gerçek sayı doğrusunda bir noktaya karşılık
gelmeyeceği şeklinde bir hataya da sevk etmiştir.
Üniversite öğrencilerinin bile bu sayı türü ile ilgili
yaşadıkları güçlükler,aslında bu sayıların doğasında
var olan engellerle ilişkilidir.
Kavram yanılgılarının psikolojik nedenleri
 Kavram yanılgılarının psikolojik
nedenleri,en genel
anlamda,biyolojik,bilişsel ve duyuşsal
boyutları içeren kişisel gelişimle alakalıdır.
Bu bağlamda,öğrencinin kavrama
yeteneği,becerisi,öğrenilenin öğretildiği
dönemde bireyin bulunduğu gelişim
aşaması,önceki bilgileri ve hazır
bulunuşluk düzeyi gibi faktörlerin hepsi
öğrencinin öğreneceği yeni bir kavramı
nasıl öğrendiğini derinden etkilemektedir.
Öğrencilerde görülen kavram
yanılgılarında bu faktörlerin yol açtığı
kavram yanılgılarına öğrenci kaynaklı ya
da psikolojik kaynaklı kavram yanılgısı
denilecektir.
 Öğrenciler öğrenme ortamlarına ya da sınıflara, Resnick’in de belirttiği gibi
boş levhalar olarak gelmezler. Aksine, öğrenciler tecrübeleri ışığında aktif
olarak yapılandırdıkları bazı teori,bakış açısı,bilgi ya da kavrayışlar ile
gelirler. Ausubel “öğrenmeyi etkileyen en önemli faktör öğrencinin o
zamana kadar ne bildiğidir” demiştir.
 Öğrenciler okul yaşantıları dışında edinmiş oldukları bilgileri ile formel
öğrenme ortamları olan sınıflara gelirler. Dolayısıyla öğrenciler bazı
olgu,olay ve kavramlarla ilgili sezgisel kavrayışlara sahiptirler( Mack,1995).
Bu nedenle okul yaşantıları dışında ve boyunca edinilen kavrayışlar
öğrencilerin kavram yanılgılarına düşmelerine neden olabilmektedir.
 Okul yaşamı dışında edinilmiş bilginin yol açtığı kavram yanılgısını
örneklendirmek için sonsuzluk kavramını ele alalım. Öğrenciler sonsuzluk
kavramı ile ilgili olarak öğrenime başlamadan önce sezgisel olarak bazı
kavrayışlara sahiptirler ve bu yüzden sonsuzluk kavramı öğrencilere birtakım
zorluklar yaşatmaktadır.
 Singer ve Voica’nın (2003) 10-14 yaşları arası öğrencilerle sonsuzluk
kavramı üzerine yaptıkları çalışma, öğrencilerin sezgisel kavrayışlarının
sonsuzluk kavramını adlandırmada ne ölçüde önemli olduğunu ortaya
koyması açısından önemlidir. Bu çalışmada öğrencilerden sonsuzluk
kavramını kendi kelimeleri ile ifade etmeleri istenmiştir. Buna karşılık
öğrenciler de sonsuzluğu; sürekli artan, çok büyük, sınırsız, sayılabilen bir
kavram olarak çeşitli şekillerde tasvir etmişlerdir. Aşırı genelleme içeren bu
tür kavrayışlar kavram yanılgılarının da birer örneğini teşkil etmektedirler.
 Öğrencilerin yaşadıkları matematiksel
zorluklar ve kavram yanılgıları sadece
okula getirdikleri sezgisel bilgilerden
kaynaklanmaz. Okul yaşamları
sırasında geliştirilen kavrayışlar da
bazen kavram yanılgılarına neden
olabilmektedir. Örneğin: ilköğretimin
ilk kademesinde çarpma işlemi
konusundaki tecrübeler neticesinde
“çarpma işleminin sonucu her zaman
çarpan ya da çarpılandan daha
büyüktür.” şeklinde aşırı genelleme
içeren bir kavrayış da hatalıdır. Bu
kavrayış, pozitif tamsayıların çarpımı
için doğru sonuçlar verse de, negatif
bir sayı ile pozitif bir sayının çarpımı
ya da iki tane ondalık sayının çarpımı
söz konusu iken hatalı sonuçların elde
edilmesine yol açmaktadır.
Kavram yanılgılarının pedagojik nedenleri
 Öğretim modelleri, bu modellerin uygulanışı, öğretmenlerin kullandığı
metafor ve analojiler, ders kitapları,konu ve kavramların ders kitapları ve
programlarda ele alınış sıraları ve biçimleri gibi unsurlar pedagojik sebepler
bağlamında düşünülebilecek faktörlerdir. Bu faktörlerin hemen hepsi
şüphesiz ki, öğrencinin öğrenimini ve neyi nasıl öğrendiğini çok yakından
etkileyebilmektedir.
 Örneğin, bir sayıyı 10 sayısı ile çarpma
Bilindiği gibi ilköğretim yıllarında 10 sayısı ile çarpma işlemi öğretilirken
bir sayıyı 10 ile çarpmak demek çarpılan sayının sonuna bir 0 eklemektir.
Şeklinde bir kural kullanılır. Doğal sayıların 10 ve kuvvetleri ile çarpımında
doğru sonuca ulaşmak için kolaylıklar sağlayan bu kural ondalık sayıların
10 ile çarpımında kavram yanılgısına neden olmaktadır. Öğrenci 2,3 x 10
çarpma işlemini 2,30 şeklinde cevaplayarak hataya düşmektedir. Halbuki 10
sayısı ile çarpma işlemi “ çarpılan sayıyı 10 kat büyütür” kuralı şeklinde
verilmelidir.
Kavram yanılgılarının yaşandığı başlıca konular
 Üslü ve köklü sayılar
 Sayılarda basamak değeri kavramı
 Negatif sayılara ilişkin zorluklar
 Simetri kavramı
 Permütasyon, kombinasyon konuları
 1. dereceden bir bilinmeyenli denklemler
 Bir sayıyı sayı doğrusu üzerinde gösterme
 Kesirler üzerinde dört işlem
 Ondalık sayılar üzerinde işlemler, sıralama
 Yüzde problemleri
 Oran-orantı…
Sorular ve görülen bazı kavram yanılgıları
 Soru 1. A musluğu bir havuzu tek basına 6 saatte; B musluğu aynı havuzu
tek başına 9 saatte doldurabiliyor. Aynı anda açılan ve bir havuza 3 saat
boyunca su dolduran A ve B musluklarından hangisi daha çok su akıtır?
Hâlbuki A musluğu 3 saatte havuzun yarısını doldurabilecek kadar su
akıtırken; B musluğu havuzun üçte birini doldurabilecek kadar su
akıtır.
 Soru 2: Bir musluk boş bir havuzu 12 saatte doldurmaktadır. Musluktan bir
saatte akan su miktarı %20 azaltılırsa, bu boş havuz kaç saatte dolar?
Bu soruda matematikte yüzde kavramı ile orantı kavramı bilgilerini
kullanarak öğrencinin problemi çözmesi istenmektedir.
Aşağıda verilen öğrenci cevabından öğrencinin yüzde kavramı
konusunda bilgi sahibi olmadığı anlaşılmaktadır.
Soru 3. Ali günde 10 saat çalışarak bir isi 12 günde bitirebiliyor. Günde 8
saat çalışsaydı aynı isin üçte birini kaç günde bitirebilirdi?
Öğrenci bu soruda, günlük çalışma süresinin azaltılması
durumunda gün sayısı olarak işin bitme süresinin artacağını düşünerek
orantı kuramamıştır.
Bu soruda görüldüğü üzere öğretmen kesir kavramını ve kesirler arasında
dört işlemi anlatırken işlem önceliği konusunun üzerinde durmamıştır. Bu
nedenle öğrenci kendine kolay gelen bölümleri yaparak soruyu çözmüştür.
Burada öğrencilerin, rasyonel sayılarla ilgili temel işlem yapma ve
denklem kurma ile ilgili becerilerinin tam olarak gelişmediği
anlaşılmaktadır.
 Soru 4: Aşağıdaki sayılardan hangisi bir rasyonel sayıdır? Cevabınızın
nedenini açıklayınız.
a)3/5
b) -2
c) 0
d) 1
e) hepsi
Bazı ders kitaplarındaki anlatım bozuklukları:
Örnek , 24sayısının sadece pozitif bölenlerini içeriyor. Oysa ifade
genel olup, sayının negatif bölenlerini içermiyor.
Bu tanımdan 1 sayısının da asal sayı olduğu sonucu çıkar!
Bir üçgende 60 derecelik bir açı karşısında 4cm, 70 derecelik bir açı
karşısında 3 cm’lik bir uzunluk olabilir mi? Böyle bir üçgen çizilebilir
mi?
Özellik negatif tam sayılarla ilgili, ancak örnek pozitif tam sayılarda
verilmiş.
Peki alttaki örneğe bakarsak; 7 ve 8 tam sayıları için,
7:8= tam sayı mıdır?
(-7):8= negatif bir tam sayı mıdır?
(-7): ( -8)=? tamsayı mıdır?
Sayı doğrusu üzerinde, sıfırın solunda bulunan sayılar zaten
sıfırdan küçüktür. Fakat hepsi tam sayı değildir. Örn: -5/7
rasyonel sayıdır.
 Yukarıdaki verilerin sonuçlarına bakıldığında, ülkemizdeki matematik
öğretiminde, öğrencilerin çoğunun sadece dinleyen, sorgulamayan, tahtaya
yazılanı defterine aynen yazan, kitaplardaki bilgileri tartışmayan; yani halen
pasif alıcı konumda olduğu; dolayısıyla öğretmen merkezli bir öğretim
olduğu söylenebilir. Bu durumu sadece öğrenciler değil öğretmenlerin
öğrencilere karşı tutumu ve konuyu anlatış biçimi, kitaplardaki konu anlatım
hataları da etkilemektedir.
 İlköğretimdeki matematik konuları genel olarak temel kavramları
içerdiğinden, bunların hemen hepsi birbirleriyle ilişkilidir. Sayılar (bir,
iki,…,on bir, on iki, dörtte bir,… ), sayılar arasındaki büyüklük küçüklük
kavramı, oran, toplam, çarpım bunlara örnek olarak verilebilir.
 Matematikteki kavramların kazanılması için çocuğun zihninde bu ilişkilerin
oluşması gerekir. Bu nedenle kavramları çocuğun kendisi kazanır. Burada
öğretmenin rolü, çocuğun bu kavramları zihninde oluşturmasına yardımcı
olmak ve bu amaçla uygun öğretim ortamı hazırlamaktır. Kavram bilgisinin
tam olarak kazandırılabilmesi için, konu ile ilgili tanımlar, özellikler
eksiksiz ve doğru olarak verilmelidir. Ayrıca bir kavram öğretilirken o
kavramın ne olduğunun yanı sıra ne olmadığının da verilmesi gerekir. Bu
durum çocuğun zihninde, o kavramın ne olduğunun ya da neler
olamayacağının netleşmesinde yardımcı olur.
 Etkili bir matematik öğretimi yapabilmek için, o konulara ilişkin
kavramların, öğrenciler tarafından tam olarak kazanılması gerekir.
 Matematikteki formüller ve genellemeler, öğrencilere hazır olarak
verilmemeli, öğrencilerin bunları kendilerinin yaparak, deneyerek bulması
esas alınmalıdır. Aksi halde bu kavramlar tam olarak kazandırılmadan
problem çözmek ya da uygulama çalışmaları yaptırmak, ezbere dayalı bir
öğrenme ortamına yol açar. Ayrıca öğretmenler, öğrencileri matematiksel
problemler ya da sorular üzerinde düşündürmek için uygun yöntemler
kullandırmalı ve ortamlar sağlanmalıdır.
 Matematikte her bir konu, daha önce gelen konu ile ilişkili olduğundan,
öğrenciler matematiksel düşünceleri ve bunlar arasındaki ilişkiyi fark
etmelidirler. Öğrenciye matematiksel düşünceyi kazandırabilmek için,
öğrencinin matematiğe karşı olumlu tutum geliştirmesi ve matematiğin
önemini kavrayabilmesi gerekir.
Matematik konularında kavram yanılgılarını minimum
düzeye indirme yolunda;
 Sınıfların kalabalık oluşu, matematik öğretiminin gerçekleşmesini
zorlaştırmaktadır. Bu yüzden, sınıflar 20-25 kişilik öğrenci sayısıyla
sınırlandırılmalıdır.
 Kavramlar öğretilirken, öğrencilerin yaşadığı çevreden örnekler verilip,
günlük hayatla ilişkilendirilmelidir.
 Öğretmenlerimizin yeni programı uygulayabilmelerine yönelik, yeni
programın uygulama, yöntem ve tekniklerine ilişkin hizmet içi eğitime
tabii tutulmalıdırlar.
 Sınav sistemleri işlenilen müfredata göre
yapılmalı ve sorular öğretilen konular
çerçevesinde sorulmalıdır.
 Aileler yeni uygulanan sistemden haberdar
edilerek, onların da eğitimin içine girmeleri
sağlanmadır.
 Konuların sınırlılıkları ve verilmesi
hedeflenen amaçları öğrencilere de
aktarılarak güdülenmeleri sağlanmalıdır.
 Matematik öğretiminde sadece işlemsel ve kurala dayalı bilgiye önem
verilmemeli, bu bilginin temelini oluşturan kavramsal bilgi üzerinde de
durulmalıdır.
 Matematik öğretiminde sadece tahta kullanılarak sunuş yoluyla öğretim
yapılmamalıdır. Konuların özelliğine göre değişik öğretim yöntemleri ve
teknoloji de kullanılmalıdır.
 Öğrencilerin matematiğe karşı ilgisini artırmak için, birbirleriyle iyi iletişim
kurmaları, matematiği tartışacakları iyi bir öğrenme ortamı hazırlanmalıdır.
 Öğretmenlerin anlattıkları konular
içerisinde, sordukları soruları
kendilerinin çözmemesi,
öğrencilere çözdürmesi ve onların
sorular üzerindeki düşüncelerini
alması, problem çözümünde
nerelerde hata yapıyorlarsa,
oralarda öğrencilere yardımcı
olması kavram ve konu
öğreniminde yararlı olmaktadır.
HAZIRLAYANLAR
Hatice DİMLİOĞLU
Funda KÜÇÜKKARA
Neşe DEMİREL
Özge KANBER
Teşekkürler…
Kaynakça:
 Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi,
13 (2009), 97-112
 Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,Cilt
11,Sayı 2,Ağustos 2010,Sayfa 173-185
 Özmantar, M. Fatih - Bingölbali,E. Matematiksel
Zorluklar ve Çözüm Önerileri (Pegem Akademi)