XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim Bu yüzyılı batılılar `bilimsel devrim`

Download Report

Transcript XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim Bu yüzyılı batılılar `bilimsel devrim`

XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA
BİLİM
XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim


Bu yüzyılı batılılar ‘bilimsel devrim’
yüzyılları olarak adlandırmaktadır.Ancak
bu deyim daha çok 17. yy için geçerlidir.
17. yy da devrim sayılabilecek nitelikte
girişimler ve fikirler mevcuttur.18.yy ise
ilk yarısı bilimsel gelişme yönünden
sönük bir dönemdir.17.yy parlak ve
devrimci atılımları göze çarpmaz.Bu
döneme, deyim yerinde ise, on yedinci
yüzyılda yutulan büyük lokmaların
sindirildiği dönem olarak bakılabilir.
XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim

Ancak bilimde 17.yy göre sönük olan
dönem, felsefede oldukça parlak
görünmektedir. Bir yanda Francis Bacon
geleneğini sürdüren İngiliz empirist
filozofları (Locke, Berkeley, ve Hume ),
öte yandan Descartes’in rasyonalist
geleneğine bağlı Fransız filozofları
(Voltaire, d’Alembert, Diderot vb. )
görülür.
XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim

18.yy özellikle Fransa’da ‘Aydınlanma
Çağı’ dır. Fransız aydınları akıl ve
bilimin, özgür koşullar altında, dine
gerek bırakmayacak yeni bir dünya
görüşü için yeterli olduğu
inancındadırlar. Bu düşünce için ise
kaynak olarak Descartes’dan
kuşkuculuğu, Bacon’dan doğaya
egemen olmanın yolunun bilimden
geçtiğini, Newton’dan evreni mekanik
terimlerle açıklamayı bulmuşlardır.
XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim

Aydınlanma çağı filozoflarının bilimsel
kültüre en büyük katkıları 1751-1765
arasında yayımladıkları 21 ciltlik
Ansiklopedi olmuştur. Bu nedenle bu
guruba ‘Ansiklopedistler’ de
denmektedir. Grubun ortak özellikleri
arasında ilerlemeye inançları ve
Hıristiyan dinine karşı antipatileri
başta gelir.
XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Matematik
17.yy da yapılan devrimlerin üzerine
18.yyda ki bilim adamları alternatif
teoriler geliştirmek yerine eldeki
teorilerdeki boşlukları doldurma,
sonuçları genelleştirme, pürüzleri
giderme yönünde çalıştılar.
 Bu dönemde günümüz matematiğinin
temelleri atılmıştır. Blais Pascal,
Fermat, Leibniz, Euler, Lagrange ve
Descartes bu dönemde matematik ve
bir çok konuda öne çıkan bilim

Descartes ve Matematik


Descartes René soylu bir Fransız
ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.
(1596-1650 )
Fransız düşünür, Analitik geometrinin
ve Francis Bacon ile birlikte çağdaş
felsefenin kurucusudur.
Descartes ve Matematik

İkici (düalist ) nitelikte ve derin
karşıtlıklarla dolu olan Descartes
felsefesi; metafizik, biçimsel, maddeci
ve idealist öğeleri birlikte
içerir.Descartes bir yandan orta çağ
düşüncesinin bazı özelliklerini taşıyan,
öte yandan günümüzde bile yeni
yorumlara yol açan özgün düşünceler
ortaya koydu.
Descartes ve Matematik


Öğrenimi sırasında matematiğe büyük
ilgi duyan Descartes, bu bilimin
yöntemini felsefeye de uygulayarak
matematikte olduğu gibi genel geçer
ve zorunlu bilgilere ulaşmayı
amaçladı.
İşe, o güne kadar bildiğini sandığı her
şeyden kuşkulanmakla başlayan ve
bunu yöntem kuşkusu diye adlandıran
Descartes, kuşku götürmez tek
gerçeğin ‘kuşkulanmak’ olduğunu
Descartes ve Matematik


Descartes, ‘düşünüyorum o halde
varım’ (cogitoergosum) biçimindeki
ünlü yargısıyla bunu belirtir.
Descartes cebir işlemlerini geometriye
uygulamış ve analitik geometriyi
kurmuştur.
Descartes ve Matematik


Cebirdeki işaretleri basitleştirmiş ve
fizyolojik ruh biliminin temellerini
atmıştır.
Cebirin geometriye uygulanması
sonucunda ilk defa koordinat
geometrisi fikri gelişmiş, koordinat
sisteminde ox ve oy doğruları o
noktasında birbirlerini dik keserler
ifadesi görülmüştür.
Blaise Pascal (1623-1662)


Fransa’nın matematik, fizik ve felsefe
alanındaki ünlü dehalarından olan
Pascal küçük yaşta kendini
göstermiştir.
Yunanca ve Latince öğrenmiş ve
babasının desteği ile konuya ilişkin
bilgisini arttırmak için Eukleides’in
‘Elementler’ ini’ ve Apollonios’un
‘Konikler’ini’ Yunancasından
okumuştur.
Blaise Pascal (1623-1662)



Henüz 12 yaşındayken hiç geometri
bilgisine sahip olmadığı halde bir
üçgenin iç açılarının toplamının iki dik
açıya eşit olduğunu kendi kendine
bulmuştur.
Dil derslerinden arta kalan boş
zamanını babasının verdiği kitapları
okuyarak değerlendiren Pascal 16
yaşında konikler üzerine bir eser
yazmıştır.
19 yaşında aritmetik işlemlerini
mekanik olarak yapan bir hesap
makinesi icat etmiştir. (1642-1645)
Blaise Pascal (1623-1662)


Pascal yalnızca teorik bilimlerde değil,
pratik ve deneysel bilimlerde de
yetenekli ve özgün bir araştırmacıydı.
23 yaşında Toriçelli’nin (1608-1647)
atmosfer basıncı ile ilgili çalışmasını
incelemiş ve bir dağa çıkartılan
barometredeki civa sütununun
düştüğünü, yani yükseğe çıkıldıkça
hava basıncının azaldığını göstermiştir
(1646-1648).
Blaise Pascal (1623-1662)




Diş ağrısından uyuyamadığı bir gece
rulet oyunu ile sikloid üzerine
düşünmüştür.
Çok genç yaşlarda çok önemli
çalışmaları tamamlamış ve
matematiğin gelişimine çok önemli
katkılar yapmıştır.
Fermat ile yazışarak Olasılık Teorisini
kurmuştur.
Binom açılımında katsayıları vermiştir,
Blaise Pascal (1623-1662)



25 yaşındayken kendini felsefi ve dini
düşüncelere adamıştır.
Felsefe ile ilgili en ünlü kitabı
‘Düşünceler’dir.
1653’ ten itibaren matematik ve fizik
üzerinde çalışarak “sıvıların
kararsızlığı” üzerine bir kitapçık
yazmıştır ve bu kitapçıkta Pascal'ın
basınç kanunu açıklanmıştır.
Blaise Pascal (1623-1662)





Önemli yapıtları:
Aritmetik Üçgenin İncelenmesi (1654)
Geometri Anlayışı Üzerine (1658)
Hava Boşluğuna İlişkin Yeni Deneyler
(1647)
Sıvıların Dengesi ve Hava Kütlesinin
Ağırlığı Üzerine İncelemeler (1651)
Blaise Pascal (1623-1662)



Sağlık problemlerinden dolayı 39
yaşında Paris’te ölmüştür.
Sebeplerin varacağı son nokta, onun
ötesinde çok şey vardır.
Yarış at için neyse; yalanlamak,
inanmak ve şüphe etmek insan için
odur.
Pierre De Fermat (1601-1665)



Bask kökenli Fransız hukukçu ve
matematikçidir.
Fermat amatör bir matematikçiydi.
Ancak yinede 17.yüzyılın ilk yarısının
önde gelen iki matematikçisinden
biridir.
Asıl mesleği memurluk olan Fermat
hukuk ile ilgili çalışmalarını Fransa’nın
Toulouse şehrinde yapmıştır.
İşlerinden arta kalan zamanlarda ise
matematik ile uğraşmıştır.
Pierre De Fermat (1601-1665)



Fermat’ın günümüzde hatırlanmasının
en önemli sebebi son teoremi olan
Modern Sayılar Kuramıdır:
‘’ Herhangi x, y, z pozitif tam sayıları
için, xn + yn = zn ifadesini sağlayan ve
2’ den büyük bir n doğal sayısı
yoktur.’’
Eğrilerin teğetlerini, maksimumlarını
ve minimumlarını bulmak için
yöntemler geliştirmiştir. Böylece
diferansiyel hesabın temellerini
Pierre De Fermat (1601-1665)


Fermat matematiksel olasılıklar
kuramının da kurucusudur. Pascal ile
birlikte bir şans oyununda her
oyuncunun kazanma olasılığı problemi
üzerinde durmuş ve kombinasyonlar
teorisi ile problemi çözmüştür.
Descartes’ten bağımsız olarak analitik
geometriyi kurmuştur.
Pierre De Fermat (1601-1665)


Fermat buluşlarını yayınlamayı
savsaklayan savruk bir kişiydi. Bu
yüzden günümüzde analitik
geometrinin kurucusu olarak
Descartes’ı, diferansiyel hesabın
başlatıcısı olarak da Newton’u
biliyoruz.
Asal sayılar üzerinde çok durmuştur.
Bu konuda çeşitli teoremleri vardır.
Örneğin; 4n+1 şeklinde yazılan bir
asal sayı, yalnızca bir tek şekilde iki
karenin toplamı olarak yazılabilir.
Pierre De Fermat (1601-1665)


‘Fermat Teoremi’ olarak bilinen
meşhur teoremi ise; ‘p asal bir sayı ve
a ile p aralarında asal olduğu zaman
(ap-1-1) sayısı p sayısına bölünebilir.’
biçiminde ifade edilebilir.
Fermat ayrıca x2-Ay2 = 1 denkleminde
A kare olmayan bir tam sayı olmak
şartıyla sınırsız sayıda tam sayı
çözümünün bulunduğuna işaret eden
ilk matematikçidir (1657).
Pierre De Fermat (1601-1665)

Fermat aynı zamanda modern dönem
ışık tasarımının geliştirilmesinde
önemli bir adım atmıştır. Snell Kanunu
kanıtlamıştır.
sinα/sinβ=V1/V2
GOTTFRİED WİLHELM LEİBNİZ
GOTTFRİED WİLHELM LEİBNİZ
(1646-1716); Ünlü bir Alman
filozofu, bilim dünyasının en önemli
sistemci düşünürlerinden biridir.
 Matematik, metafizik ve mantık
alanlarında ileri sürdüğü yeni
düşünce ve görüşleriyle tanınır.
 Leibniz, Leipzig'de doğdu, 15
yaşında Leibzig Üniversitesi'ne
girdi. Almanya'da felsefe tarihinin
kurucusu sayılan Jakob

GOTTFRİED WİLHELM LEİBNİZ

Leibniz 1672 yılında, 26 yaşında ileri
modern matematik çalışmalarına
başladı. Bundan 3 yıl sonra Isaac
Newton'dan bağımsız olarak
Calculus'un temel teoremini keşfetti
(Fundamental Theorem of Calculus).
Pek çok yıl Leibniz ve Isaac Newton
taraftarları arasında kimin Calculus'u
keşfettiğine dair bir tartışma olsa da
şuan Leibniz ve Isaac Newton
Calculus'un babaları olarak kabul
edilmektedir.
Leibniz'in Felsefesi



Leibniz, duyusal verilerin zihin ya da
akıl sayesinde bilgiye dönüştüklerini
belirtir.
Duyulardan geçmemiş hiç bir şey
zihinde bulunmaz.
Deney ile akılı birleştirmeye yönelik
bir teori kurmaya çalışmıştır.
Leibniz'in Felsefesi


Felsefesinde Descartes'in töz
kavramından hareket eder.
"Tözü düşündüğüm zaman var olmak
için kendinden başka hiçbir şeyin
varlığına muhtaç olmayan bir şeyi
düşünüyorum. Açık söylemek
gerekirse böyle olmayan yalnız
Tanrıdır.“
Leibniz'in Felsefesi


Leibniz'in töz olarak adlandırdığı
şeyler monadlardır.
Leibniz'e göre monadlar önceden
belirlenmiş bir düzen içinde
bulunurlar. Buna önceden düzen
kuramı denir.
Leibniz‘in Çarpma Kuralı


iki veya daha fazla fonksiyonunun
çarpımının türevinin
hesaplanmasında kullanılan bir
yöntemdir.
Kuralın matematiksel ifadesi f ve g
sırasıyla f(x) ve g(x) ifadelerinin
kapalı formu olmak üzere şöyle verilir:

dx, dy simgelerini d(uv)=udv+vdu
gibi türev alma kurallarını sınır
değerlerinde dy=o büküm
noktalarında d2y=0 koşuluyla
bölümün diferansiyeline de
deyinmiştir.
Başlıca Eserleri




Metafizik üstüne konuşmalar
İnsan zihni üzerine yeni denemeler
Theodise
Monadoloji
Leibniz Ödülü, Alman Araştırma
Topluluğu'nun Alman bilim adamlarını
desteklemek amaçlı verdiği ödüldür.
Leonhard Euler
Leonhard Euler



18. yüzyıl'ın en önemli ve tüm
zamanların önde gelen
matematikçilerinden biri kabul
edilmektedir.
Fonksiyon kavramı ve onun yazımını
tanımlamıştır .
Yaptığı bu çalışma için verilebilecek
örneklerden bazıları trigonometrik
fonksiyonlar için yaptığı sin, cos ve
tan tanımlamalarıdır.
Leonhard Euler

Euler 1735 yılında bir takım sağlık
problemleri yaşamaya başladı.
Humma hastalığına yakalandı ve
1740 yılında sağ gözü görmemeye
başladı. Yapılan cerrahi müdahale ile
geçici olarak iyileşse de yeniden
görme kaybı yaşamaya başladı. 1771
yılında yapılan yeni bir cerrahi
müdahale öteki gözünü de
kaybetmesine neden oldu.
Leonhard Euler


Euler matematiğin neredeyse bütün
alanlarında çalışmıştır; geometri,
aritmetik, trigonometri, cebir ve sayı
teorisi. Bunlara ek olarak uzay-zaman
süreklisi mekaniği, ay teorisi ve diğer
pek çok alanda da katkıda
bulumuştur.
Tıp, botanik ve kimya alanında önemli
çalışmalar yapmıştır. Aynı zamanda
mükemmel bir tarihçi ve çok okuyan
bir edebiyat severdi. Olağanüstü
hafızası ile bilinir .


Euler' in çalışmalarının tamamı eğer
basılsaydı 60 ve 80 ciltlik yer
kaplardı.
Euler e(Euler sabiti olarak da bilinir)
sabiti ile formüller yazan ilk kişidir.
Faydasını, tutarlılığını ve bir sanal
sayının üssünü almakta nasıl
kullanılacağını Euler formülü ile
tanımlamıştır.


Euler özdeşliği:
Büyük asal sayılar buldu ve asal
sayıların sonsuz tane olduğu
sonucuna vardı.

1. e sayısı, aşağıdaki diferansiyel
denklemi sağlayan yegâne pozitif reel
sayıdır.
e sayısı, aşağıdaki limite eşittir:


e sayısı, aşağıdaki sonsuz toplama
eşittir:
Euler toplamı, almaşık dizilerin
yakınsaklığını hızlandırmak amacıyla
kullanılmaktadır. Yöntem, ıraksak
toplamların hesaplanmasını da
olanaklı kılmaktadır.



Euler integral 'inin iki tipi vardır:
Euler integral’inin ilk türü: Beta
fonksiyonu
Euler integral 'inin ikinci türü: Gama
fonksiyonu'dur.
TELESKOP
Teleskop (Yunanca tele = uzak ve
skopein = bakmak), uzaydan gelen
her türlü radyasyonu alıp
görüntüleyen astronomların
kullandığı bir rasathane cihazıdır.
 XVII. yüzyıldan sonra astronominin
gelişmesi büyük ölçüde teleskopun
gelişimine bağlı kalmıştır.

TELESKOP


İcat edildiği tarih açık değildir; bir
bilim adamı değil bir usta tarafından
keşfedilmiş olması muhtemeldir.
Kimin tarafından yapıldığı da
muamma olan teleskop belli
dönemlerde birkaç ismin üzerinde
yaptığı çalışmalar sonucu bugünkü
halini almıştır.
TELESKOP


Teleskopun ilk şeklinin tarifi Türk
İslam alimi Ebü’l Hasan (9711029) tarafından yapılmıştır.
Osmanlılar döneminde de bunun
üzerine birtakım çalışmalar
yapılmıştır.
Galileo Teleskopu
Kepler Teleskopu
Newton Teleskopu
Gregorian Teleskopu
Mercekli Teleskoplar
Aynalı Teleskoplar
Newtonian Tipi Teleskoplar
Cassegrain Tipi Teleskoplar
Katadioptrik (aynalı-mercekli) Teleskoplar

Schmidt-Cassegrain Teleskopları:
Johannes Kepler (d. 27 Aralık
1571 - ö. 15 Kasım 1630)
Johannes Kepler
Çağdaş astronominin kurucusu
sayılan Kepler 1571 yılında
Almanya'nın güneyinde bulunan
Weil'da doğdu. Çocukluğunda çok
hasta olmasından dolayı ellerinde ve
gözlerinde kalıcı bozukluk olmuştu.
Buna rağmen Tübingen Üniversitesi'ne
girdi ve öğrenim gördü. 1591'de
yüksek lisans derecesi aldı. Graz'da
matematik profesörlüğü yaptı.
Johannes Kepler
Bu dönemde yazdığı
Mysteriumcosmographicum (Evrenin
Gizleri, 1596) adlı yapıtında açıkladığı
gezegen sistemiyle ünlü astronomlar
arasına katıldı. Linz'de kaldığı 14 yıl
içinde iki kitap yazan Kepler, burada
üçüncü yasasını keşfetti.
Johannes Kepler



1. yasası: Bütün gezegenler,
odaklarından birinde Güneş'in
bulunduğu elips biçimli yörüngeler
üzerinde hareket eder.
2. yasası: Bir gezegeni Güneş'e
bağlayan doğru parçası eşit zaman
aralıklarında eşit alanlar tarar.
3. yasası: Gezengenlerin dolanım
sürelerinin karesi ile Güneş'e olan
uzaklıklarının küpünün oranı tüm
gezegenler için aynıdır.
Johannes Kepler


Bütün ilk ve ortaçağ boyunca, Dünya’nın
evrenin merkezi olduğu varsayıldı. Buna
karşı çıkan ilk isim görüşlerini ölüm
döşeğinde yayınlatmayı başaran Polonyalı
papaz ve bilim adamı NicolausCopernicıus
(1473-1543) oldu (MikolajKopernik).
17.yüzyıla gelindiğinde bilim adamları ikiye
ayrılmıştı. Bir bölümü din ve ilk çağ Yunan
filozoflarının etkisi altında hala Dünya
merkezli evreni, bir kısmı da Güneş merkezli
evreni savunuyordu.
Johannes Kepler
Kepler ikinciler arasındaydı. Ne var
ki, Güneş merkezli evreni savunanlar
o tarihte bilinen altı gezegenin
(Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter
ve Satürn) hareketlerindeki bazı
düzensizlikleri açıklayamıyorlardı.
Platon felsefesi ve Pisagor
matematiğinin etkisiyle evrende
varolduğuna inandığı matematiksel
uyumu göstermeye çalışmıştır.
Rana Descartes


Descartes bu yöntemini dört kuralla
temellendirmiştir.
1-Apaçıklık Kuralı: Doğruluğu apaçık
bilinmeyen hiçbir şeyi doğru olarak
kabul etmemek, yani acele yargılara
varmaktan ve ön yargılara
saplanmaktan çekinmek, yargılarda
ancak kendilerinden
kuşkulanılmayacak derecede açık ve
seçik olarak kavranılan şeyleri
bulundurmak.
Rana Descartes

Bu yöntemin esası, sağlam bir nokta
buluncaya kadar sezişle apaçık olarak
kavranılamayan her şeyden kuşku
duymaktır. Bu yönüyle kuşkucuların
yöntemlerinden tamamen farklı olan
yöntemsel kuşkuculuk, Descartes'ın
deyimiyle, gerçeği, yani kayayı
bulmak için gevşek toprak ve kumu
atmak amacına dayanır. Böylece elde
edilen bilgi artık kendisinden kuşku
duyulmayan, apaçık olarak kavranılan,
doğruluğuna güvenilen bilgi olacaktır.
Rana Descartes

2-Analiz Kuralı: Bu kural incelenecek
problemlerden her birini, olanaklar
ölçüsünde ve daha iyi çözümlemek
için gerektiği kadar parçalara ayırmayı
belirtir, yani karmaşık ve karanlık olan
önermelerden, basamak basamak
daha yalın önermelere inmek ve daha
sonra bu yalın önermelerden
başlayarak daha karmaşıkların
bilgisini elde etmektir.
Rana Descartes

3-Sıra Kuralı: En yalın ve bilinmesi en
kolay şeylerden başlayarak, tıpkı
basamak basamak bir merdivenden
çıkar gibi, derece derece daha
karmaşık olanların bilgisine
yükselirken, doğaları gereği ard arda
sıralanmayan şeyler arasında bile bir
sıra olduğunu öngörerek düşünmeyi
yürütmektir.
Rana Descartes

4-Sayış kuralı: Bu kural hiçbir şeyin
unutulup atlanmadığından emin olmak
için, her yönden tam sayış ve genel
tekrar yapmayı belirtir. Burada dikkat
edilmesi gereken dört nokta vardır.
Sayışın sürekli, kesiksiz, yeter ve sıralı
olması.
Galileo Galilei
(15 Şubat 1564 – 8 Ocak 1642)

İtalyan fizikçi,
matematikçi,
gökbilimci ve
filozofu olup,
Bilimsel devrim'de
büyük bir rol
oynamıştır.
Galileo Galilei

Galileo hem yüzyıllardır hakim
olan Aristoteles akımından, hem de
Kutsal Kitap'tan şüphe duyarak
Ortaçağ'daki bilim anlayışında
devrim yaratmıştır.
Galileo Galilei



Galileo 15 Şubat
1564'te İtalya'nın Pica şehrinde doğdu.
Döneminin
tanınmış müzisyenlerinden Vincenzo
Galilei'nin oğlu olan Galileo, ilk tahsilini
Floransa'da yaptı.
Babası kendi matematik uğraşısı
nedeniyle varlığının çoğunu kaybetmişti
ve Galileo'u matematikten uzak tutmaya
çalışıyor, bir hekim olmasını
istiyordu.Galileo'nun müzisyenlik
ve ressamlığa oldukça ilgisi vardı ama
babasının isteğine uyarak Pisa
Üniversitesi'nde tıp okumaya karar verdi.
Galileo Galilei


Babasının bir arkadaşı olan matematik
öğretmeni Ricci, Galileo'yu oldukça etkiledi
ve Galileo babasının karşı çıkmasına rağmen
özel matematik dersleri almaya başladı. Bu
derslerde Arşimed'in çalışmalarını öğrendi.
Galileo deneylerinin ilkini 17 yaşında tıp
öğrencisiyken gerçekleştirmiştir.Kilise
avizelerinin rüzgar ile salınmasını inceleyen
Galileo, rüzgarın sertliğine
göre açının değiştiğini
fakat salınım zamanının değişmediğini fark
etti.Bu gözlemini evde iki sarkaç oluşturarak
denemiş, aynı sonucu almıştır.
Galileo Galilei

Galileo Pisa Üniversitesi'ndeki
eğitimi sırasında tıp dalından
vazgeçti ve felsefe ile matematik
çalışmaya karar verdi. 1589'da Pisa
Üniversitesi'nde matematik
profesörü oldu, 1592'de Padua
Üniversitesi'ne geçti ve 1610 yılına
kadar burada kaldı.
Galileo Galilei


22 yaşında "Hidrostatik Terazi" kitabını
yayınlayarak bilim dünyasının ilgisini çekti.O
dönemde Aristoteles geleneği izlenerek bir
cisim ne kadar ağır olursa, o kadar hızlı bir
şekilde yere düşeceği düşünülüyordu.
Galileo tüy, yaprak gibi cisimlerin yere daha
yavaş düşmesinin nedeni olarak
geniş yüzeylerinin hava ile sürtüşmesi
olduğunu gösterdi.Havasız bir ortamda
bütün cisimlerin yere aynı hızda düşeceğini
iddia etti, o dönemde bu iddiasını
kanıtlayacak bir gözlem imkanı yoktu ama
gelecekte vakum ile yapılan deneyler
Galileo Galilei


1609 yılında Hollanda'da
teleskobun icadını öğrendi ve ertesi
yıl daha üstün bir teleskop
geliştirdi.Sonrasında Ay'ın
yüzeyi, Güneş'teki
lekeleri, Jüpiter'in uydularını keşfett
i.
Gökbilimi çalışmaları Galileo'yu
oldukça ünlü yapmıştı.
Galileo Galilei
Bilimsel metodu:

Galileo çalışmalarını yaparken fiziksel
olayları parçalara ayırıyor ve bu
parçaları herkesin anlayacağı
kesinlikte açıklamaya çalışıyordu. Bu
parçalar sonra da birbirleri ile
ilişkilendirilmeydi; bu yaklaşım
günümüzde "model kurma" olarak
adlandırılmaktadır
Galileo Galilei'nin buluşları

Teleskop:

Aslında mercekleri
kullanarak uzağı
gören aletler
Galilei'den daha
önce yapılmıştı.
Ancak bu aletleri,
yıldızları ve
gezegenleri
inceleyecek
kadar güçlü hale
getiren o oldu.
Galileo Galilei'nin buluşları

Silindirin göz dayanan
kısmına ve diğer ucuna
mercekler yerleştiren
Galilei teleskopu
bulmuş oldu. 1609
yılında yaptığı
teleskopla birçok
astronomik gözlem
gerçekleştirdi. Bunların
arasında Ay'ın
yüzeyindeki kraterlerin
ilk kez tespit edilmesi de
vardı.
Galileo Galilei'nin buluşları

Jüpiter'in
Uydularını Nasıl
Keşfetti?

Galilei 7 Ocak 1610
akşamı, kendi yaptığı
teleskobuyla Jüpiter'i
incelerken, gezegenin
yakınında 3 küçük ve
parlak yıldız gördü.
Böyle birşey
beklemediği için bir
hayli şaşırmıştı.
Jüpiter'in Uydularını Nasıl Keşfetti

Onların, diğerleri gibi birer yıldız
olduğunu düşündü. Ertesi akşam yine
Jüpiter'i gözlemledi. 3 küçük yıldız bu
kez Jüpiter'in batısına geçmiş ve
gezegene daha fazla yaklaşmıştı. O
zaman bunların yıldız değil, Jüpiter'in
etrafında dönen gezegenler olduğunu
anladı. Sonra bu gezegenlerin bir
dördüncüsünü daha keşfetti.
Jüpiter'in Uydularını Nasıl Keşfetti

Böylece Jüpiter'in ilk 4
uydusu keşfedilmiş oldu.
Dönemin öndegelen
astronomlarından Simon
Marius, Kasım 1609'da, yani
Galilei'den enaz 5 hafta önce
4 uyduyu keşfettiğini öne
sürdü. Ama daha önce hiçbir
açıklama yapmadığı için
bunu kanıtlayamadı. Bilim
dünyası, Jüpiter'in 4
uydusunu Galilei'nin
keşfettiğini kabul eder
Galileo Galilei'nin buluşları

Mikroskop

Galilei teleskoptan
daha küçük
ölçülerde bir
silindire yine
mercekler
yerleştirerek
mikroskopu yaptı.
1619 - 1624 yılları
arasında bu aletten
çok sayıda üretti.
Galileo Galilei'nin buluşları

Termoskop

Galilei, 1597 yılında
sıcağı ve soğuğu ölçmek
için bir alet yaptı.
Termoskop adını verdiği
bu alet, ince ve uzun bir
tüp şeklinde boynu olan,
yumurta büyüklüğünde
cam bir şişeydi. Şişenin
tüp şeklindeki boynu ,
içinde sıvı olan başka bir
kaba konuluyordu.
Yumurta şeklindeki
kısmı da elle
ovuşturarak ısıtılıyordu.
Eller çekildiğinde
kaptaki sıvı, tüpün
içinde belli bir
yüksekliğe ulaşıyordu.
Galileo Galilei'nin buluşları

Sarkaçlar ve
Saatler


Galilei'nin sarkaçlar
üzerinde yaptığı
incelemeler modern
saatin ortaya
çıkmasına katkıda
bulundu.
Bunun ilginç bir
öyküsü vardır.
Galilei çocukluğunda
birgün kiliseye
gider. Ayin sırasında
uzun boylu bir
adamın başı bir
kandile çarpar ve
kandil ileri geri
sallanmaya başlar.
Sarkaçlar ve Saatler

Kilisede canı sıkılan ve ayinle fazla
ilgilenmeyen küçük Galilei kandilin,
yavaşlasa bile hep aynı süre içinde ileri ve
geri gittiğine dikkat eder. Ünlü bilim
adamı hayatının daha ilerki dönemlerinde de,
sarkaçların, yani ipe bağlı ağırlıkların
sallanması üzerine incelemeler yaptı. İplerin
uzunluğu aynı olduğu zaman, bütün
ağırlıkların sallantılarını aynı zamanda
tamamladıklarını tespit etti.
Galileo Galilei'nin buluşları

Eskiden saat yapımında en
büyük sorun kendini
yineleyen ve hep aynı
uzunlukta olan bir hareket
bulmaktı. Galilei'nin
sarkaçlarla ilgili tespiti
saatlere uygulanırsa bu
sorun aşılacaktı. Bunu
daha sonraki yıllarda
Hollandalı bilim adamı
Christian Guhens başardı
ve "tik - tak, tik - tak" diye
çalışan, bildiğimiz modern
saati yaptı.
Galilei'nin Mahkemesi

Galilei'nin yaşadığı
çağda, Güneş sistemi
konusunda hararetli
tartışmalar yapılıyordu.
Aslında bu alandaki
çalışmalar yeni değildi.
Milattan sonra 150
yılında Mısır'ın
İskenderiye kentinde
yaşayan Batlamyus,
kendinden önce gelen
düşünürlerin
çalışmalarını gözden
geçirerek, dünyanın
uzaydaki konumuyla
ilgili bir çalışma
hazırladı.
Galilei'nin Mahkemesi
Batlamyus'a göre Dünya evrenin
merkezinde yeralıyordu. Güneş ve
diğer yıldızlar Dünya'nın etrafında
dönüyordu. Dünya'yı evrenin
merkezine koyan bu anlayış Kilise
tarafından benimsendi ve yaklaşık
1400 yıl boyunca resmi görüş olarak
varlığını korudu. Ancak Polonyalı
Nikolas Kopernik 1530 yılında
tamamladığı çalışmasıyla yeni bir
yaklaşım getirdi.
Galilei'nin Mahkemesi
Kopernik'e göre;
Dünya günde bir kez kendi ekseni
etrafında, yılda bir kez
de Güneşin çevresinde dönüyordu.
Kilise'nin bütün öğretilerini altüst eden
bu yaklaşımı Galilei de destekledi. Yaptığı
gözlemlerle Jüpiter'in aylarının, bu
gezegenin çevresinde döndüğünü tespit
etti. Bu konuları tartıştığı, "Öndegelen İki
Dünya Sistemi Üzerine Diyaloglar" adlı
kitabının 1632'de yayımlanması büyük
yankı yaptı. Bu kitap, Güneş sistemiyle
ilgili karşıt görüşleri savunanların
ağzından yazılmış bir tartışmaydı. Bir
Galilei'nin Mahkemesi
Katolik Kilisesinin yetkilileri Galilei'yi
Vatikan'a çağırdılar. Ünlü bilim adamı,
din adamlarının oluşturduğu bir
mahkeme tarafından yargılandı. Suçlu
bulundu. Dünyanın güneşin etrafında
döndüğü yolundaki görüşlerini resmen
yalanlamaya zorlandı. Yaklaşık bir yıl
süreyle sürgüne yollandıktan sonra
evine dönmesine izin verildi. Ancak
zaman Galilei'yi haklı çıkardı.
Günümüzde, Kilise de dahil olmak
üzere herkes, Dünya'nın ve diğer
gezegenlerin Güneş'in etrafında
William Herschel (1738 – 1822)
Uranüs
gezegenini ve
kızılötesi
ışınımı
keşfetmesi ile
bilinen Almanya
doğumlu İngiliz
Astronom,
esasen bir
besteci.
William Herschel (1738 – 1822)



Alman asıllı İngiliz astronomi bilgini
Sir William Herschel, Güneş sisteminin
dışındaki uzak gökcisimlerini
inceleyen ilk bilim adamı olarak
çağdaş astronominin kurucusu sayılır.
Almanya'nın Hannover kentinde doğan
Herschel'e ailesi Friedrich VVilhelm
adını verdi ve babası gibi müzik
eğitimi görmesini sağladı.
1757'de, Yedi Yıl Savaşı sırasında
Hannover kenti Fransız işgaline
uğrayınca genç Herschel ülkesinden
kaçarak İngiltere' ye sığındı ve küçük
William Herschel (1738 – 1822)


İngiltere'de uzun süre müzik dersleri
vererek yaşamını kazandı ve 1766'dan
1782'ye kadar Bath'daki bir kilisenin
orgculuğunu üstlendi.
Bu arada okuduğu kitapların etkisiyle
gökyüzünü inceleme tutkusuna
kapılmıştı. İşinden arta kalan
zamanlarda uzayın derinliğindeki en
uzak yıldızlan inceleyebilmek için
güçlü teleskoplar yapmaya başladı.
William Herschel (1738 – 1822)
•
•
1789'da evinin bodrumunda çağının en
büyük gözlem aracını yaptı. Bu, aynasının
çapı 121 cm olan 12 metrelik bir
yansımalı teleskoptu.
Ömrü boyunca hiçbir gözlemevinde
görev almayarak çalışmalarını evinde tek
başına sürdüren William Herschel'in en
büyük yardımcısı kız kardeşi Caroline
Lucretia Herschel'dir (1750-1848).
Ağabeyinin gözlem kayıtlarını tutan
Caroline de kısa sürede iyi bir astronom
olarak yetişti; sekiz kuyrukluyıldız
keşfetti ve çok sayıda bulutsu ile yıldız
kümesini tanımladı .
William Herschel (1738 – 1822)


William Herschel 1781'de Uranüs
gezegenini keşfederek büyük bir ün
kazandı. Herschel'in İngiltere Kralı III.
George'un onuruna Georgium Sidus
("George'un Yıldızı") adını verdiği bu
gezegen bir gözlemcinin kişisel
çabalarıyla keşfedilen ilk gezegendi.
Daha sonra Mars'ı incelemeye başlayan
Herschel, bu gezegenin dönme ekseninin
de Dünya'nınki gibi eğimli olduğunu
saptadı. Buradan yola çıkarak Mars'ta da
mevsimlerin birbirini izlediği ve
kutuplarının Dünya'nın kutupları kadar
soğuk olduğu sonucuna vardı.
William Herschel (1738 – 1822)


Mars'ın kutuplarının çevresinde
gözlemlediği beyaz noktaların buzul
takkeleri olduğunu düşünen Herschel'in
bu görüşünü çağımızda yapılan
araştırmalar da doğrulamıştır
Kendi çabalarıyla çağının en ünlü
astronomlarından biri olmayı başaran
Herschel'i Londra'daki Kraliyet Derneği
üyeliğe kabul etti ve çalışmalarını altın
madalyayla ödüllendirdi. 1782'de de Kral
III. George'un özel astronomluğuna
atanan Herschel, kendisine bağlanan
gelir sayesinde müzik öğretmenliğini ve
kilise orgculuğunu bırakarak bütün
William Herschel (1738 – 1822)

Yaşadığı çağda belki de bütün ününü
bir gezegen keşfetmesine borçlu olan
Herschel, günümüzde özellikle
yıldızlar ve bulutsular konusundaki
çalışmalarıyla büyük saygı duyulan
bilim adamlarından biridir. Gerçekten
de yeni bulutsu ve yıldız kümelerine
ilişkin birçok katalog hazırlayan
Herschel yıldız astronomisinin
öncüsüdür. Bazı yıldızların birbirinin
çevresinde döndüğünü fark ederek
100'den fazla çiftyıldızin
William Herschel (1738 – 1822)


Teleskopla yaptığı gözlemlerle bazı
bulutsuların gerçekte sayısız yıldızı
içeren dev topluluklar olduğunu
ortaya koydu. Bugün bu topluluklar
gökada ya da galaksi adıyla bilinir.
Bunlardan başka Güneş'i de inceleyen
Herschel, bu gökcisminin bütün Güneş
sistemiyle birlikte uzayda hareket
ettiğini öne sürdü. Güneş gözlemleri
sırasında evrende kızılötesi ışınların
varlığını saptadı. Ayrıca Satürn ile
XVII. Ve XVIII. YÜZYILLARDA
FİZİK


Kepler’in gezegenlerin üzerlerine
çakılı olduğu kabul edilen kristal
kürelerin var olmadığını
belirlemesiyle gezegenlerin
hareketlerini açıklayacak yeni bir gök
fiziğine gereksinim olduğu açıkça
ortaya çıkmıştır.
Kepler’in yol açtığı problemler Galileo
ve Newton tarafından çözülecektir.
XVII. Ve XVIII. YÜZYILLARDA
FİZİK



XVII. Ve XVIII. Yüzyıllarda yapılan
fizik çalışmaları iki önemli konuda
yoğunlaşmıştır.
Bunlar temelinde eylemsizlik ilkesinin
yer aldığı hareket olgularının
irdelendiği mekanik ve diğeri de ışık
olgularının incelendiği optiktir.
Bunun dışında ısı, manyetizma vb.
alanlarda çalışmalar başlatılmıştır.
GALİLEO GALİLEİ
GALİLEO GALİLEİ
5 Şubat 1564’te İtalya’nın Pisa
kentinde doğdu.
 1581’de Pisa Üniversitesi’ne
kaydolan Galileo, asıl amacı tıp
okumak olmasına karşın,
matematiğe yoğun bir ilgi duydu.
 Matematiğe olan tutkusu, astronomi
ve fiziğe olan yaklaşımını da etkiledi.

GALİLEO GALİLEİ
Pisa’da bulunduğu dönemde Hareket
Üzerine adlı kitabını hazırladı.
 Kendi geliştirdiği teleskopuyla yaptığı
gözlemlerin sonuçlarını topladığı Yıldız
Habercisi adlı kitabını yazdı.
 Papa VIII. Urban’ın karşı çıkmasına
rağmen, İki Büyük Dünya Sistemi
Üzerine Diyalog adlı kitabını yayınladı.

GALİLEO GALİLEİ
İki Büyük Dünya Sistemi Üzerine
Diyalog adlı kitabından dolayı göz
hapsine mahkum olmuştur.
 Galileo mahkûmiyeti boyunca da boş
durmayarak İki Yeni Bilim Üzerine
Konuşma adlı kitabını yazdı.
 Galileo 8 Ocak 1642 tarihinde hayata
gözlerini yumdu.

GALİLEO GALİLEİ
Galileo serbest düşme hareketinde
hangi nesnenin özgül ağırlığı daha
fazla ise onun daha hızlı düşeceğini
ileri sürmüştür.
 Bu durumda hareket nesnenin
yoğunluğuna bağlı olmaktadır.
Nesnenin düşme hızını bulmak için,
kendi yoğunluğundan ortamın
yoğunluğunu çıkarmak gerekir.
 V1/V2 = d1/d2 – dO1/dO2

GALİLEO GALİLEİ


Galileo sonuçta, çalışmalarında “boşlukta
serbest düşme” ve “ideal sarkaç” gibi
idealleştirmeleri kullanmıştır.
Bir ayin sırasında tesadüfen avizenin
salınışına gözü takılan Galileo, avizenin
salınımının önce daha büyük bir mesafe
kat ettiğini, daha sonra giderek bu
mesafenin azaldığını ve buna bağlı olarak
avizenin hızının da azaldığını fark etmiştir.
GALİLEO GALİLEİ

Aynı uzunlukta iki
ayrı ipe asılı biri
mantar, biri
kurşun iki sarkaç
alarak, her birini
90o’lik açılar
altında salınıma
bırakır ve bunların
yarım daire
çizdikten sonra
yerlerine dönüş
sürelerinin eşit
olduğunu belirler.
GALİLEO GALİLEİ
Galileo’nun modern bilime üç önemli
katkısı oldu:
 Doğanın matematik yapıda olduğunu
ileri sürerek yeni bir bilim anlayışı
ortaya koydu.
 Teleskopla gökyüzünü gözlemleyerek
evrenin gerçek yapısının
anlaşılmasını sağladı.
 Eylemsizlik ilkesini ortaya koyarak
fizik biliminin önünü açtı.

GALİLEO GALİLEİ

Galileo’nun düşen nesnelere ilişkin
yasaları saptamak amacıyla yaptığı
deneyler sırasında Pisa kulesine
çıkarak farklı ağırlıktaki iki nesneyi
birçok kez buradan boşluğa bıraktığı
ve her ikisinin de aynı anda yere
düştüğünü gözlemlediği anlatılır.
GALİLEO GALİLEİ
Galileo hava sürtünmesini hesaba
katmayarak tüm nesnelerin aynı
hızla düştüğü sonucuna varmıştır.
GALİLEO GALİLEİ

Konuyu eğik düzlemde ve ideal
koşullar altında incelemeye karar
veren Galileo, İki Büyük Dünya
Sistemi Üzerine Diyalog adlı
kitabında, eylemsizlik ilkesinin ilk
yalın anlatımına ulaştığı kurgusal bir
deney tasarlamıştır.
GALİLEO GALİLEİ


Soru: Çok pürüzsüz
bir şekilde
yuvarlatılmış bir
metal top ve aynı
şekilde pürüzsüz bir
eğik düzlem olsa ve
top bu eğik düzlem
üzerine konulsa ne
olur?
Cevap: Top
düzlemden aşağı
düzgün olarak artan
bir hızla yuvarlanır.
GALİLEO GALİLEİ


Soru: Yukarı doğru
yuvarlanabilir mi?
Cevap: İlk itme
verilmedikçe
yuvarlanmaz.
Ancak bu
gerçekleşirse, o
zaman da
hareketin hızı
düzgün bir
yavaşlama içinde
olacaktır.
GALİLEO GALİLEİ


Soru: Peki top yatay bir
düzlem üzerine konulur
ve her hangi bir yöne
itilirse ne olacaktır?
Cevap: Topun hızlanma
ya da yavaşlaması için
bir neden olmayacak ve
top hareketini düzlemin
bittiği yere kadar
sürdürecektir. Bu
durumda eğer bu
düzlem sonsuzsa
harekette sonsuza
kadar devam edecektir.
GALİLEO GALİLEİ
Değişik mesafelerde zamanı ölçerek,
başka bir deyişle topun hangi
mesafeyi ne kadar zamanda
yuvarlandığını hesap ederek.
 S=l/2gt2
 Formülünü elde ediyor. Böylece
deneysel olarak serbest düşme
kanıtlanmış oluyor.

GALİLEO GALİLEİ

Galileo'ya göre fırlatılan nesnelerin
çizdiği yolun parabol olmasının
nedeni, fırlatılmanın yarattığı yatay
hareketin yere doğru düzgün
hızlanan düşüşüyle birleşmesidir.
GALİLEO GALİLEİ

Galileo hem fırlatılan hem de serbest
düşen nesnelerin hareketlerini bir
çözüme bağlamış ve böylelikle
mekaniği tam anlamıyla inceleme
hedefini gerçekleştirmiştir.
GALİLEO GALİLEİ

Aristo ve Aristocular nesneler niçin
düşer ? sorusunu sorarken. Galileo
nesneler nasıl ? düşer sorusunu
bilimde sorulması gereken temel
soru olarak belirlemiştir. Bu
belirleme bu dönemden sonraki
bütün fizik araştırmalarının
karakteristiği olmuş ve Galileo’nun
deneysel bilimin kurucusu olarak
kabul edilmesine yol açmıştır.
ISAAC NEWTON(1642-1727)
ISAAC NEWTON

25 Aralık 1642’de Woolsthorpe’ta
doğan Isaac Newton, eğitimini
1661’den itibaren Cambridge Trinity
College’da sürdürmüştür.
Barrow, kürsüsünü ona bırakmak için
görevinden istifa etmiş ve böylece
Newton’un öğretim üyesi olmasına
olanak sağlamıştır.
ISAAC NEWTON

Üniversitenin 1665’teki büyük veba
salgını nedeniyle kapanmasından
dolayı, annesinin evine çekilen
Newton burada evrensel çekim
yasasını keşfetmiş, ışığın özellikleri
ve doğası üzerine çok sayıda deney
yapmış, Galileo’nun yer bilimiyle
Kepler’in gök kuramını birleştiren
evrensel mekaniğin ilkelerini
geliştirmiştir.
ISAAC NEWTON

Newton, mekaniğin ve kozmolojinin
sorunlarını tartıştığı büyük yapıtı
Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri
ardından da gün ışığının bize beyaz
görünmesine karşın, aslında pek çok
rengin karışımından oluştuğunu
belirten buluşunun yer aldığı Opticks
adlı kitabını yayınlamıştır.
ISAAC NEWTON

Newton bu kitaplarında hem fizik
bilimine doğrudan katkı getirmiş,
hem de bilimin ne tür bir araştırma
süreciyle ilerleyebileceği konusunda
yetkin örnekler vermiştir. Newton,
hiçbir bilim adamına nasip olmayan
bir üne sahip olarak 1727’de
ölmüştür.
ISAAC NEWTON


BİLİMSEL YÖNTEMİ
Principia kitabının giriş kısmında bilimin
olması gereken amacını şu şekilde
belirtmiştir: “Olgulardan doğanın
kuvvetlerini keşfetmek, sonra da bu
kuvvetler yardımıyla diğer olayları
açıklamak”
Önce olgular gözlemlenmeli, bu gözlemler
sonucu doğanın yasaları keşfedilmeli ve
oluşturulan kuram olayları
açıklayabilmelidir.
ISAAC NEWTON
MATEMATİK
Analitik geometride eğrilerin teğetleri
(diferansiyel) ve eğrilerin oluşturduğu
alanları (integral) hesaplamada
yöntemler geliştirmiştir. Bu iki işlemin
birbirlerine ters olduğunu bulmuştur.
Eğimler ile ilgili çözümler geliştirmiş ve
bunlara akış metotları ismini vermiştir.
Çünkü niceliklerin bir boyuttan diğerine
aktığını hayal etmiştir.
Matematikte (a+b)ª ifadesinin üstel seriye
açınımını veren genel iki terimli teoremini
buldu.

ISAAC NEWTON


MEKANİK
Newton denilince akla gelebilecek ilk şey
kütle çekimidir. Newton’dan önce Kepler,
gezegenlerin hareketlerini açıklayan elips
yörüngeleri ve mesafelerarası bağıntıları
bulmuştu. Gezegenlerin hareketlerini
kinematik olarak, başarılı olarak açıklıyordu.
Ancak bilimsel anlamda Kepler’in açıklaması
gereken sorular vardı: Neden gezegenler
Güneş’in etrafında elips yörüngelerde
dolanıyorlar da çekip gitmiyorlar? ve “Ay
neden Yer’in etrafında dolanıyor da
uzaklaşıp gitmiyor?”
ISAAC NEWTON

O dönemde egemen olan
Aristotelesçi fizikle açıklamanın
mümkün olmadığı bu soruya,
Kepler’in cevap vermesi neredeyse
olanaksızdı. Sorulara doğru cevap
veren Newton olmuştur.
ISAAC NEWTON

Elmanın basit bir biçimde Yer’in merkezine
doğru çekildiğini gözlemleyen Newton, bu
düşüşü Ay’a da uygulamış ve Ay’ın Yer’e
doğru düşüş ivmesi ile bir elmanın veya bir
taşın Yer’e düşüş ivmesi arasındaki bağıntıyı
nasıl vereceğini tasarlamıştır. Buna göre her
iki düşüşte gerçekleşen ivme miktarı, Ay’ın
ve elmanın Yer’in merkezine uzaklıklarıyla
orantılı olmalıydı. Hesaplarını buna göre
yapan Newton, sonunda ünlü yasaya
ulaşmayı başardı: Kuvvet, gezegenin
kütlesiyle doğru, Güneş’e olan uzaklığının
karesiyle ters orantılıdır
ISAAC NEWTON
ISAAC NEWTON

Böylece Newton, Kepler’in üçüncü
yasası yardımıyla iki cisim arasında
bulunan çekimi ifade etmeyi
başarmış ve bütün evreni yöneten
tek bir kanun olduğunu kanıtlamıştır.
ISAAC NEWTON

Onun zamanına kadar bilimde,
gözlem ve deney aşamasında bir
takım kanunların elde edilmesiyle
yetinilmişti. Newton ise bu kanunlar
ışığında, bilimin bütününde geçerli
olan ilkelerin oluşturulduğu kuramsal
evreye ulaşmayı başarmış ve fiziği
aksiyomatik hale getirmiştir. Newton
kitabının ilk kısmında tanımlar verir
ve ardından ilkeler veya hareket
yasaları adını verdiği kuralları sıralar.
ISAAC NEWTON
İleri sürdüğü ilkeler mekanik biliminin
temellerini oluşturan ilkelerdir:
1.Her cisim, üzerine uygulanan kuvvetler
yoluyla dinginlik ya da düzgün doğrusal hareket
durumunu değiştirmeye zorlanmadıkça
durumunu korur (Eylemsizlik İlkesi).
2. Hareket değişimi (ivme), uygulanan kuvvet
ile orantılıdır ve kuvvetin uygulandığı yöndedir
(F = m.a).
3.Her etkiye, her zaman karşıt olan eşit bir
tepki vardır; yani iki cismin birbiri üzerindeki
karşılıklı etkileri her zaman eşit ve zıt
yönlüdür(Etki-Tepki İlkesi).

ISAAC NEWTON

Newton evrensel çekim kanunundan
yola çıkarak ,Ay’ın dairesel hareket
yapmasına neden olan iki kuvveti
birleştirerek Kepler’in üçüncü
yasasına ulaşır.Güneş en büyük gök
cismi olarak sistemin merkezindedir.
Sistemindeki tüm gök cisimlerini
çevresinde eliptik yörüngeler
izleyecek şekilde kendine doğru
çekmektedir.
Ay’ın Yörünge Hareketi
ISAAC NEWTON

OPTİK
Newton bir ışık kaynağından çıkan
ışığın bir cisme çarpıp aydınlatması
olayına farklı bakmış, ışığın hareket
ettiğini ve sonlu bir hızı olduğunu
düşünmüştür. Mercek ve prizmalar
kullanarak bu ışık tayfını tekrar
beyaz ışığa çevirmeyi de başarmıştır.
ISAAC NEWTON

Newton karanlık bir odada küçük bir
delikten gelen güneş ışığını bir
prizmadan geçirerek bir renk tayfı
oluşturmuş ve gökkuşaklarının nasıl
oluştuğunu açıklamıştır.
ISAAC NEWTON

Aynı zamanda ışık ile yaptığı
deneyler sonucu mercekli
teleskopların kusurlar yarattığını fark
etmiş ve kendisi yansıtmalı teleskobu
bulmuştur.


OPTİK
Optik bilimi ışık ışınlarının bir ortamdan başka
bir ortama geçerken kırılması olgusuna
dayanır. Çinliler daha M.S. 10. Yüzyılda, bükey
yüzeyli cam parçalarının -yani merceklerinışığı nasıl kırdığını biliyorlardı. Avrupa'da 13.
ve 14. Yüzyıllarda merceklerin özellikleri
görme bozukluklarını düzeltme amacıyla
kullanılmaya başlandı ve gözlükler ortaya
çıktı. Daha sonraları makyaj yapmada ve saç
taramada yardımcı bir araç olarak kullanılmak
için parlak metalden aynalar yapıldı. Ama çok
küçük şeyleri büyütmeyi ve uzaktaki nesneleri
daha belirgin bir görüş odağına getirmeyi
sağlayan daha güçlü optik aletlerin yapımı,
ancak 17. yüzyılda gerçekleştirilebildi


17. yüzyılın ilk çeyreğinde Willebrord van
Roijen Snell(1580-1626) kendi adını
taşıyan kırılma kanunun tam formülünü
elde etmiştir.
Snell’in kırılma kanununu bulması optiğin
yeni evresinin başlangıcı olmuştur.Ancak
bu tarihten sonra yapılan çalışmalar daha
çok ışığın niteliğini deneysel olarak
anlama çabasına dönüşecektir.Bu çabayı
gösterenlerin başında Grimaldi
gelmektedir.




FRANCESCO MARİA GRİMALDİ(1618-1663)
2 Nisan 1618’de Bologna’da doğdu.28
Aralık 1663’de aynı kentte öldü.
Matematikçi sırasıyla Parma,Fransa,Ferrara
ve Bologna’daki cizvit okullarında
felsefe,retorik ve din bilimi öğrenimi
gördü.Daha sonra matematik,astronomi ve
mekanik araştırmalarına yöneldi.
Grimaldi 1655’ten sonraki çalışmalarını
ölümünden kısa bir süre önce
tamamlayabildiği Physco-Mathesis de
Luhmine(Işık Üzerine Fiziksel ve
Matematiksel bir tez)adlı kitabında
yoğunlaştırdı.



Grimaldi bilimsel katkılarının en önemlisini
ışığın yansıması ve kırılması özelliklerinin
yanı sıra kırınımına uğrama özelliğini de
gözlemlemekle yapmıştır.
İçine yalnızca dar bir delikten güneş ışığı
girmesine izin verilen bir odaya yaptığı
deneylerde ışığın yolu üzerine yerleştirilen
ışık geçirimsiz bir cisim ekrana düşürülen
görüntüsünün içinde parlak ve renkli
çizgiler bulunduğunu gördü.
Başka bir deneyde de ikinci ve daha dar
bir delikten geçmesini sağlayan ışığın
ekranda yarattığı aydınlık bölgenin
beklenenden daha geniş olduğunu
gözlemlemiştir.


Işığın bir engele rastladığında
büküldüğünü gösteren ve çizgisel
yayılmayla açıklanamayan ve bu sonuçlara
bir akarsuyun karşılaştığı engeller
çerçevesindeki davranışları arasındaki
koşutluğu De Lumine’de açıklayan
Grimaldi ışığın kırınıma uğradığını
göstermekle sonraları Huygens’in
kurculuğunu yapacağı dalga kuramına
ulaşan yolu açmıştır.
Matematikçini yazmış olduğu bir kitapta
Coloribus et Iride(Bologna 1665)’dir.



OLE RØMER(1644-1710) ve IŞIK HIZI ÖLÇÜMÜ
Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde 1675
yılında Rømer ölçmüştür.
Güneş Sistemimizin 5. gezegeni olan ve Dünya’ya
yüz milyonlarca kilometre uzaklıkta bulunan
Jüpiter’in hareketlerini gözlerken, ışık hızını
hesaplamaya yardımcı olacak ipuçlarını
yakalamıştır. Rømer, Jüpiter’in o dönemde bilinen
dört uydusunun, düzenli aralıklarla bir görünüp
bir kaybolduğunu gözlemlemişti. Uydular,
gezegenin çevresinde bir yörünge izliyor ve bu
yörüngede ilerlerken gezegenin arkasına
geçtiklerinde Dünya’dan görünmüyorlardı.
Tutulma denilen bu durum zaten biliniyordu;
ilginç olansa, aynı uydu için yaklaşık 42 saat olan
bu tutulma süresinin, Dünya’nın Jüpiter’e olan
uzaklığına bağlı olarak çok az da olsa değişiklik
göstermesiydi.


Rømer bu farkı, iki
gezegenin birbirlerine göre
konumlarına bağlı olarak,
ışığın kat etmek zorunda
kaldığı uzaklığın
büyüklüğüyle açıkladı.
Buradan yola çıkarak yaptığı
hesaplamalarla ışık hızını
215.000 km/sn olarak buldu.
Rømer böylece ışığın hızını
ilk kez başarmış ve keşfini
Demonstratıon touchant le
mouvement de la lumière
trouvé(Gözlemlene Işığın
Hareketine İlişkin
Kanıtlama)başlıklı kısa bir
makale halinde
yayımlamıştır.



CHRİSTİAN HUYGENS(1629-1695) ve IŞIĞIN
KÜRESEL YAYILIMI
Huygens ışığın dalga kuramını Fransızca kaleme
aldığı Traite de la lumiere (Işık Üzerine inceleme)
adlı yapıtında ortaya koyar. Onun bu kurama
yönelmesinde bir etken ışıkla ses arasında gördüğü
benzerlikti.Bir başka etken de bir delikten çıkan
ışığın yalnız tam karşısında ulaştığı noktadan değil
çevredeki hemen her noktadan görülmesi olayıydı.
Bu olay ışığın devinimini anlamak bakımından
önemliydi.
Huygens'in "esir" kavramı bu işlevi sağlayacaktı. Bir
benzetme olarak,demiryolunda birbirine dokunan
ama bağlı olmayan bir dizi vagon düşünelim. Şimdi
dizinin başındaki vagona lokomotifin hafif bir vuruş
yapması nasıl bir sonuç doğurur? Darbeyi dizi boyu
ileten vagonların yerlerinde kaldığı, yalnızca son
vagonun uzaklaştığı görülür.


Nedenini, devinimin "etki - tepki" yasasında dile
gelen ilişkide bulabiliriz: Vuruş etkisini bir sonraki
vagona ileten her vagon aldığı tepkiyle dizideki
yerinde kalır. Bir tepki almayan son vagon
ise,aldığı vuruş etkisiyle diziden uzaklaşır.
Verdiğimiz bu örnek dalga kuramına önemli bir
açıdan ışık tutmaktadır. Huygens, uzayın, "esir“
dediği görünmez bir nesneyle dolu olduğunu
varsaymaktaydı. Buna göre,ışık bir yerden başka
bir yere ilerlerken tıpkı vagonların ilettiği vuruş
etkisiyle devinir, şu farkla ki, ilerleme tek bir
yönde değil,esir ortamında tüm yönlerde oluşur.
Nasıl ki, demiryolunda ilerleyen şey vagonlar
değilse, uzayda da ilerleyen tanecik türünden
nesneler değil, devinim dalgasıdır.
Huygens dalga kuramıyla ışığın yansıma, kırılma,
kutuplaşma gibi davranışlarını da açıkladığı
inancındaydı. Ne var ki, dalga kuramı,Newton'un
parçacık kuramının gölgesinde, 19. yüzyıla
gelinceye dek gözden uzak kalır.
Huygens görüşüne göre
görüşüne göre
dalga kırılımı
Huygens
dalga kırınımı
ISAAC NEWTON(1642-1727) ve RENGİN DOĞASI

19. yüzyılın başlarına
kadar ışık küçük
parçacıkların
akışından oluştuğu
düşünülüyordu.
Parçacık teorisinin baş
mimarı olarak kabul
edilen Newton, ışığın
bir ışık kaynağından
parçacıklar olarak
yayıldığı ve bunların
gözde meydana
getirdiği uyarımlar
sonucunda görme
olayının gerçekleştiği
görüşüyle yansıma ve
kırılma olaylarını
başarılı bir şekilde
açıklamıştır.


Newton renkler konusunda deneyler yapmaya
başlamıştı. O zamanlar genel kabul gören
fikre göre; renkler, ışık ve karanlığın (farklı
düzeylerdeki) karışımı olarak kabul
ediliyordu. Bu renk teorisinin savunucusu
Hooke, kendi mantığınca bir renk skalası
öneriyordu. Buna göre; parlak kırmızı, saf
beyaz ışığın karanlıkta en az karışmış haliydi.
Işığın karanlıktan tamamen soyutlandığı
siyah renkten bir önceki adım ise lacivert
olarak tanımlanmıştı.
Newton bunun doğru olmadığını çabuk fark
etti. Üstüne siyah mürekkeple yazı yazılmış
beyaz bir kağıda, bu renklerin göz tarafından
'karışmış' olarak algılanacağı kadar uzaktan
bakıldığındaki kağıt herhangi bir renkte değil
fakat sadece gri olarak görünüyordu.


Renk konusunda prizmayla deney yapan diğer
insanlar, bu renklerin bu şekilde prizma
tarafından 'etkilendiğini' düşünüyor ve beyaz
ışığın 'ayrıştırılmasıyla' bu renklerin
oluştuğunu akıllarına getirmiyorlardı.
Newton şöyle bir deney düzenledi: Prizmadan
geçen güneş ışınlarını, sadece yeşil renkli ışığı
geçiren bir filtreden geçirdi. Filtrenin arkasına
ise ikinci bir prizma yerleştirdi. Buna göre;
eğer bu renkleri beyaz ışığa prizmanın kendisi
'ekliyorsa', filtreden süzülen saf yeşil ışığı da
'yeşilden başka' bir renge dönüştürecek
şekilde ikinci bir prizmanın bazı renkler
eklenmesi gerekiyordu. Oysa filtreden süzülen
saf yeşil ışık ikinci bir prizmaya
düşürüldüğünde gene 'saf yeşil ışık' olarak
kalmıştı. Demek ki prizma, üstüne gelen ışığa
kendiliğinden bir renk eklenmiyordu.

Aksine, birinci prizmayla beyaz ışıktan
türetilen renkleri uygun şekilde
yerleştirilmiş bir diğer prizmayla tekrar
birleştirilerek gene beyaz ışık elde
edilebiliyordu. Bu işlemden sonra oluşan
beyaz ışık olağanüstü bir
parlaklıktaydı.Newton günlüklerindeki
kendi oluşturduğu bu ikinci ve daha parlak
beyaz ışığı, yaptığı her deneyde tekrar
tekrar hayranlıkla izlediğini yazmıştır.
Gökkuşağının sırrını dünyada ilk defa
çözen kişi de Newton oldu.

Ne var ki, çağının akademik çevrelerine
çok mesafeliydi. Onlarla aynı sosyal
çevrelere girmiyor, üniversitedeki
meslektaşlarıyla beraber öğle yemeği bile
yemiyordu. Işık ve optik deneylerinin
sonuçlarını açıkladığında, Robert Hooke
tarafından 'başkalarının akademik
çalışmalarını kendine mal etmekle' ve
Jesuit'ler tarafındansa düpedüz
sahtekarlık ve yalancılıkla suçlandı. Bu
ithamlar karşısında çok derin bir öfke ve
üzüntüye kapılan Newton, optik ve ışıkla
ilgili çalışmalarını noktaladı ve bir daha bu
konularda hiç kimse ile yazışmadı.

1.
2.
3.
4.
5.
6.
Newton’un ışık hakkındaki görüşlerini
özetleyelim;
Doğada gerçekte beyaz ışık ve içinde de
renkler bulunmaktadır.
,
Prizma renkleri üretmemekte, sadece
ayrıştırmaktadır.
Bu nedenle ayrışmış renk tekrar
ayrışmamaktadır.
Işık, ışıklı nesnelerden çıkan ince
parçacıklarından oluşan bir akıştır.
Işık parçacıklarını tamamen olağan
mekanik ilkelere bağlıdır.
Işık ışınları bütünüyle doğrusal çizgilerde
yayılırlar.
7.
8.
9.
Işık parçacıkları katı nesnelerle
karşılaştıklarında, bükülmelere uğrarlar.
Güneş ışığı ya da beyaz ışık bütün
renklerin birleşimidir.
Renkler ışığın doğasında
bulunmaktadır,prizmanın oluşturduğu bir
şey değildir.

Isaac
Newton'ın,
ufak bir
delikten
gelen
ışığın, önce
bir
mercekten
sonra ışığı
renklere
ayıran iki
prizmadan
geçişini
gösteren
çizimi
XVII ve XVIII YÜZYILLARDA
COĞRAFYA


Rönesans ile keşifler coğrafya alanında
gelişme sağladı.1500’lü senelerde
coğrafya demek uzak yerlerin, kıyıların
betimlemesi demekti. Bu dönemlerde
önemli eserler yazılmıştır. Özellikle
İngilizler sömürgeciliğe önem
veriyordular.
Sonraki dönemlerde coğrafya teriminin
içinde nüfus, iklim, insani ekonomide
girmiştir. Böylece coğrafya ayrı bir alan
olarak ortaya çıkmıştır.


Coğrafyanın ayrı bir bilim olması
Bernhardus Varenius rafından atılmıştır.
Varenius 1622 yılında doğmuştur. Ve
‘’Genel Coğrafya’’ adlı eserinde
coğrafyayı tanıtmış ve coğrafyayı
teolojiden ayırmıştır. (Teoloji=Tanrı
bilimi) Modem Coğrafyayı kurdu.
Coğrafyanın bilim olarak ortaya
çıkışında Immanvel Kant’ın da katkısı
olmuştur. Coğrafya dersleri verilmiştir.
‘’Fiziksel Coğrafya’’ adlı eserinde
coğrafyayı teknolojiden ayırmıştır.
Kant eserlerinde dünyaya 3 şekilde
yaklaşılacağını ileri sürdü:
1-Matematiksel
2-Siyasal
3-Fiziksel açıdan yaklaşılmasıdır.
 Kant’a göre insanda var olan iki duygudan
Biri olan iç duygu insana karşılık geliyorsa
diğer duygu, dış duygu, fiziksel,
coğrafyaya karşılık gelir.dünya iç duygular
ile algılanınca insana, dış dünya ile
algılanınca doğaya ilişkin bilgiler elde
edilir. Kant’a göre coğrafya yeryüzünün
fiziki tasviridir.


Diğer coğrafya alanındaki bilim
adamları Alexander Van Humbolt ve
Carl Ritter olmuştur.Humbolt’un asıl
ilgisi botanikti. Fakat kant’a ve
coğrafyaya ilgi duydu. Bitkilerin,
hayvanların ve taşların coğrafyası
konusunda kitap kaleme aldı.
‘’Kosmos’’ adlı eseri yazdı.Kosmos’un
kelime anlamı birlikli bir bütün yada
sistem olarak evren demektir. Aynı
zamanda ‘’Bitki Coğrafyası’’ adı
altında eseride vardır.

Ritter ise modern coğrafyanın
kurucularındandır. Türkçe karşılığı
‘’coğrafya’’ olan 18 ciltlik eser
yazmıştır. Uzun yıllar bu eser
üzerinde çalışmıştır. Ritter’e göre
coğrafya insanla dolu yeryüzünün
incelenmesidir. Coğrafi görünümden
çok, coğrafi görünümün insanla olan
ilişkisine önem vermiştir.coğrafyanın
tümdengelimsel değil, tümevarımsal
olduğunu vurgular. Bu görüşünden
dolayı zamanın ilk coğrafyacısı
unvanı verilmiştir.

Humbolt ve Ritter’in çalışmaları
Almanya’da üniversitelerin
açılmasıyla klasik dönem kapanmış
ve modern dönem başlamıştır.
Paris’te ilk dernek olan Coğrafya
Derneği kuruldu. Ardından Berlin ve
Londra’da da Coğrafya Derneklerin
kuruldu. Sonuç olarak 1922 yılında
uluslar arası Coğrafya Derneği
faaliyete geçti.
XVII. VE XVII.
YÜZYILLARDA
BİYOLOJİ


17. yüzyıl, tüm bilimlerde olduğu
gibi, biyolojide de önemli
gelişmelerin olduğu bir dönemdir.
1600 ‘ lü yılların başında ortaya
çıkan mikroskop , biyoloji biliminin
kökten değişmesini ve yeni
kuramların geliştirilmesini
sağlamıştır.

17. yüzyılda mikroskopun
geliştirilmesi biyolojide bir dönüm
noktası oldu. Sistematik biyolojiye,
sınıflandırmaya ve canlıların
karşılaştırmalı incelemesine ağırlık
veren 17 ve 18. yüzyıllardan sonra,
19. yüzyıl evrim ve hücre
kuramının doğuşuna, çağdaş
embriyolojinin başlangıcına ve
kalıtım yasalarının bulunmasına
tanık oldu.
Mikroskopta kullanılan kısa odaklı
yakınsak mercekler , Grekler ve Ortaçağ
Müslümanları tarafından bilinmekteydi .
Ancak bileşik mikroskop 1590 ‘ lara
kadar keşfedilmemiştir. İki tür mikroskop
vardır:
1.Bileşik mikroskop
2.Basit mikroskop
BASİT MİKROSKOP
 Tek lens bulunur ve
bu lens objeyi
büyütmeye yarar.
 2 mikron civarında
çözünürlüğe sahiptir.
BİLEŞİK MİKROSKOP
 Yakınsak merceklerin
bir
bileşiminden oluşan
bileşik mikroskopta
iki lens bulunur.
 Ana mercek nesneyi
büyütür ve göz
merceği büyütülmüş
görüntüyü daha da
büyütür.
BİLEŞİK MİKROSKOP
Bileşik mikroskobun ne zaman
keşfedildiği kesin değildir . Bilinen en
eski bileşik mikroskobun, içlerinde
Antonio van Leeuwenhoek ‘ un (16321723) da bulunduğu bir grup bilim
adamı tarafından geliştirildiği kabul
edilmektedir . Bunlar 17. yüzyıl
mikroskopist biyologlarıdır.



Mikroskop ilk olarak Galileo’nin de üyesi old
uğu ilk bilimsel kuruluş olan "Academia dei
Lincei“ nin üyeleri tarafından icat edilmiştir.
1590 Hans & Zacharias Janssen of Middlebur
g, Holland ilk bileşik mikroskop icat edildi.
1660 - Marcello Malpighi (1628-1694), ilk
büyük mikroskop mucitlerinden olup,
embriyoloji ve histolojinin babası olarak kabul
edilir. 1660’ta kılcal damarları gözlemlemiştir.
Italyan bir tıp profesörü ve anatomisttir.
Tohum gelişimi üzerine gözlemleri
bulunmaktadır.
Robert Hooke(1635-1703)

1665 - Robert Hooke ,
Micrographia isimli kitabını 1665 te
yayımlamıştır. İlk defa, geliştirdiği
bileşik mikroskopla, ince kesilmiş
şişe mantarında boşlukları
gözlemlemiş ve onları “Hücre” olarak
isimlendirmiştir. Ve şöyle söylemiştir:
“. . . Müthiş açık ve net bir şekilde
gözlemleyebildiğim tamamı
delinmiş ve boşluk olan yapılardı..
. Bu boşluklar veya “hücre”ler . . .
benim için veya benle birlikte,
onlarla henüz karşılaşmamış veya
farkında olmayan yazarlar ya da
kişiler için, gördüğüm
boşluklar gerçekten mikroskop
çalışmalarında bir ilk idi.”
Micrographia Robert
Hooke'un 1664 yılında
yayımladığı eseridir.
Mikroskopi hakkında
yazılan ilk önemli eser
olarak kabul edilir. Bu
eser, Hooke'un yaptığı
mikroskobik gözlemlere
ve çizimlere dayanır.
Hücre sözcüğü ilk kez bu
eserde kullanılmıştır.
Zacharias Jansen
(1580-1638)
Hollandalı gözlük
yapımcısı Jensen ,
bileşik mikroskobun
mucididir .
Mikroskobun bulunuşu
da teleskop gibi
rastlantıdır.
1590 yılında, iki
mercekten oluşan basit
bir büyüteç yaparak,
bazı objeleri 50x ve
100x büyütebilmiştir.
Galileo Galilei(1564-1642)


İtalyan fizikçi,
matematikçi,
gökbilimci ve filozof.
Galileo hem
yüzyıllardır hakim
olan Aristoteles
akımından, hem de
Kutsal Kitap'tan
şüphe duyarak Orta
Çağ'daki bilim
anlayışında devrim
yaratmıştır.
Galileo Galilei


İtalya'nın Pisa kentinde dünyaya
gelen Galileo, ilk önce tıp eğitimine
başlamış, sonra ilgisi matematik ve
felsefeye dönmüştür.
25 yaşında Matematik profesörü olan
Galileo, genç yaşlarından itibaren
hareket hakkında kendi başına
deneyler yapmaya başlamıştır.
Galileo Galilei


1609'da yapılmış basit bir
teleskoptan ilham alarak daha üstün
teleskoplar geliştirmiş ve uzay
hakkında daha önce hiç yapılamamış
gözlemler yapmıştır.
Galileo, kendisinden önce
Copernicus'un öne sürdüğü güneş
merkezli evren kuramını benimsemiş
ve bu nedenle Vatikan kilisesi
tarafından iki defa yargılanmıştır.
Galileo Galilei
Kilise dünya merkezli bir evren
anlayışını savunuyordu ve Copernicus
teorisini dine aykırı buluyordu. 1614'te
ilk mahkemesinde görüşlerini yayması
ve öğretmesi yasaklanmış, 1632'de
yazdığı bir kitap nedeniyle
yargılanması sonucu ömür boyu ev
hapsine mahkum edilmiştir. Bu olaylar
nedeniyle Galileo tarihte bilim ve din
çatışmasının bir sembolü haline
Galileo Galilei

Galileo ileri yaşlarında körlük geçirdi
ama buna rağmen yazmaya devam
etti. 1638'de hareket kanunları ve
mekanik ilkeleri hakkında bir çalışma
yayınladı . Galileo 8 Ocak 1642'de
hayatını kaybetti.
Galileo Galilei


Galilei teleskoptan daha küçük
ölçülerde bir silindire yine mercekler
yerleştirerek "occhialino" adını
verdiği mikroskobu yaptı. 1619 1624 yılları arasında bu aletten çok
sayıda üretti.
1610 yılında Galileo , bileşik
mikroskopla bir böceğin hareket ve
duyu organlarını inceledi.
Galileo Galilei
Galileo, Floransa’ da kendisini ziyaret
eden bir ziyaretçiye şöyle diyordu:
“ Bu tüpü kullanarak bir koyun
kadar büyük görünen sinekleri
inceledim ve öğrendim ki tamamen
kıllarla kaplılar . Ayaklarında , yere
ters bile dursa, bir camın
boşluklarına batırarak üzerinde
durmalarını ve yürümelerini
sağlayan sivri uçlu iğneler var . ”
Galileo’ nun Mikroskobu
Marcello Malpighi


Malpighi, 1660 yılında bir kurbağanın
vücudundan aldığı zarda, kılcal damarlara
rastladığını bildirmiştir: "Denemelerim
sonuçlanıncaya kadar bütün kurbağa neslini
yok ettim! "
Mikroskopla çalışmalarına devam eden
Malpighi, akciğerlerin bir kesecik yığınından
ibaret olduğunu ve her keseciğin bir kılcal
damar ağıyla çevrili bulunduğunu ispatladı. Bu
keseciklere günümüzde de kullanılmakta olan
alveol (petek gözü) adını verdi.
Marcello Malpighi(1628-1694)


Mikroskobik anatominin kurucusu, modern
histoloji ve embriyolojinin öncüsü İtalyan
hekim.
Canlı maddenin bir parçasını mikroskopla
inceleyen Marcello Malpighi, canlı organların
çeşitli dokulardan, bu dokuların da çıplak
gözle görülmeyen, değişik biçimlerde
hücrelerden meydana geldiklerini
ispatlamayı başarmış oldu. Malpighi,
hücrelere ütrikül veya kesecik adını
vermiştir.
Marcello Malpighi


Daha sonra sırayla karaciğer, dalak ve
böbrek dokularını inceledi. Bütün bu
organlarda çeşitli cisimciklerin varlığını
meydana çıkardı. Böbreklerdeki Malpighi
piramitleri bunların en ünlüleridir.
Malpighi, araştırmalarına ara vermeyerek
dişler, kemikler ve beyin üzerinde de
incelemeler yaptı. Bu çalışmalarda
mikroskop, onun en önemli yardımcısı
olmuştur.
Antonio van Leeuwenhoek
(1632-1723)


Dönemin en iyi
mikroskoplarını
yapmıştır.
1974 yılında , sarı
renkli çamurlu bir su
damlasını incelemiş ve
tek hücreli canlıları
bulmuştur . Böylece
bakteri dünyasını
keşfeden Leeuwenhoek
,bunların soyağacını
çıkarmıştır.
Antonio van Leeuwenhoek

Düz bir gümüş ya da pirinç bir
levhaya bir lens yerleştirmiş ve ışığı
nesneye odaklamak için içbükey
lensler kullanmıştır . Leeuwenhoek ,
bu mikroskopla küçük balıkların
şeffaf kuyruklarındaki kan dolaşımını
incelemiştir.
Jan Swammerdam
(1637-1680)

Mikroskop ile yaptığı
gözlemler sonucunda,
böceklerin de insanlar
gibi evrim geçirdiklerini
ve gerekli organları
geliştirdiklerini bulmuş
ve böceklerin diğer üst
sınıf hayvanlarda
olduğu gibi karmaşık bir
anatomiye sahip
olduklarını ve bölünerek
çoğaldıklarını
göstermiştir.
XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA
TEKNOLOJİ

XVII. ve XVIII. Yüzyıl bilimsel
çalışmaların yoğun olduğu bir
dönemdir. Fizik bilimdeki gelişmeler
bağlı olarak gelişmiştir. Teleskopun
bulunuşu astronomi bilimini,
mikroskobun bulunuşu da biyoloji
bilimini etkilemiştir. Bunların dışında
bu dönemde ortaya çıkan araçlar ise
termometre, barometre, buharlı
makineleri, elektrikli araçlar ve
mekanik saatlerdir.
TERMOMETRE

Termometre kelimesi,"ısı" anlamına
"thermo" ve "ölçü" karşılığı "meter
metre" kelimelerinden meydana
gelmiştir. Yani bileşik bir kelimedir.
İnce cam borudan yapılır. Borunun
alt ucu şişkincedir, buraya alkol ya
da civa doldurulur.


Bir termometrenin yapı ve
görevindeki esas,aynı ısıda,
daima aynı dereceyi
göstermesidir. Bu alandaki
ilk çalışmalar da,Kristof
Kolomb'un Amerika’yı
keşfinden 100 yıl sonra,
1592 yılında Galileo
(Galile) adındaki bilgin
tarafından yapılmıştır.
Galile,gerçekte bir "hava
termoskopu" diye
tanımlanması gereken bir tür
termometrenin yapımını
tasarlamış ve bunu başarıyla
gerçekleştirmiştir.
GALİLEO TERMOMETRESİ

Galileo termometresi,
nesnelerin yoğunluk
farkından dolayı bir
sıvının içerinde
batması, yüzmesi
veya asılı kalması
durumları ve sıvının
yoğunluğunun
sıcaklık ile değişmesi
olayı kullanılarak
tasarlanmıştır.
GALİLEO TERMOMETRESİ


Galileo’nun yaptığı termometresi ilk
defa insan vücudunun ısısını
ölçebilecek biçime getirilerek klinik
amaçlı olarak arkadaşı Sanctorius
tarafından kullanılmıştır.(1612)
1620 yılında Francis Bacon
Galileo’nun termometresine benzer
bir alet tasvir eder. Ayrıca birde
gösterge çizelgesi ekler.
OTTO VON GUERİCKE


Almanya 20
Kasım
1602, tarihinde
doğdu.
Matematik hukuk
ve mühendislik
eğitimi sırasında
vakum ve hava
basıncı ile yaptığı
deneylerle ünlü
olmuştur.
GURİCKE’İN TERMOMETRESİ


1672 yılında değişik bir hava
termometresi yapmıştır.
Bu termometre hava içeren bir
bakır küreden oluşmaktaydı. Buna
U biçimde alkol içeren bir tüp
bağlamıştır. Tüp içerisinde bulunan
şamandıranın ucunu ip ile
bağlayarak ipi makara sisteminden
geçirdikten sonra ipin diğer ucuna
melek figürü asmıştır.

ÇALIŞMA SİSTEMİ:
Küre İçerisindeki hava
genleştiğinde alkol U tüpünün içinde
yükseliyor ve melek yavaş yavaş
alçalıyordu. Hava yoğunlaştıkça da
melek yükseliyordu.
Guericke bu termometresinde çok
sıcaktan başlayıp çok soğukta biten 6
derecelik bir gösterge çizelgesi
kullanmıştır.


1688 yıllarında Amantons tarafından,
sıcaklığın çevreleyen havanın
genleşmesi ile değil de yükseldiği
basınç ile ölçüldüğü ve atmosferik
basınç dalgalanmalarının düzenli
olarak düzeltildiği bir hava
termometresi geliştirdi.
Termometre, bir ABC cıva sifonundan
oluşmaktaydı.


1732 yılında ise jean Rey hava
genleşmesi yerine havasız ortamda
sıvının genleşmesi esasına dayalı ilk
sıvı termometreyi yapmıştır. Rey bu
termometresinde ısı indeksi olarak
suyun genleşmesinden
yararlanıyordu.
Yalnız sıvı termometrede önemli
adımı Floransa’da Grand Dük
Ferdinand II tarafından atılmıştır.

Grand Dük Ferdinand’ın yaptığı
termometre Floransa akademisi’nde
düzenli olarak kullanılmıştır. Bu
termometre ayrıca ilk defa tüpün
üzerine küçük cam parçalarından
oluşan ısıyı gösteren işaretler
yapılmıştır.
‘Floransa termometresi’ adıyla
anılan bu termometre kısa sürede
Avrupa’da yayıldı. Boyle ve Hooke bu
termometre üzerinde deneyler
yaptılar.

İlk termometrik gösterge çizgisi
belirleyen Boyle’dir ve anason yığınının
donma noktasını sabit nokta olarak
önermiştir.1669 yılında ise Fabri kış ve
ve yaz sıcaklığını iki uç sıcaklık olarak
kabul etmiş. Dalence ise suyun donma
noktasını ve bitkisel yağın kaynama
noktasını sabit noktalar olarak
önermiş.1693-1694 yılında ise
Renaldini suyun kaynama ve donma
noktasını uç noktalar olarak
belirleyerek, bu ikisi arasında eşit
parçalara bölmüştür.
BAROMETRE

Atmosfer basıncını ölçen bir aygıttır.
İsmi yunanca ağırlık anlamına gelen
‘’baros’’ ve ölçü anlamına gelen
‘’metron’’dan gelmiştir.

Barometreyi 1643'te, Galileo'nun öğrencilerinden
İtalyan bilim adamı Evangelista Toricelli bulmuştur.
Atmosferin yeryüzündeki her şey üzerinde belirli bir
basıncı olduğunu kanıtlamak için deneyler yapan
Torricelli, 90 cm uzunluğundaki bir cam tüpü cıva
ile doldurdu ve tüpü ters çevirerek açık ucunu cıva
dolu bir kaba daldırdı. Tüpteki cıvanın kaptaki cıva
düzeyinden 76 cm yüksekliğe kadar alçaldığını ve
bu yükseklikte kaldığını gördü. Tüpteki cıva
sütununu yukarıda tutan güç, havanın kaptaki
cıvanın yüzeyine yaptığı basınçtı. Atmosferin
basıncı arttığı zaman tüpteki cıva düzeyi yükseliyor,
azaldığı zaman cıva düzeyi düşüyordu. Böylece
Torricelli havanın bir basıncı olduğunu kanıtlamakla
kalmadı, ilk cıvalı barometreyi de yapmış oldu.
BUHAR MAKİNESİ

İngiliz mühendis Thomas Savery, 1698’de maden
ocaklarında biriken suları çekmek için bir buhar
makinesi yaptı. Makine aynı zamanda yangın
söndürmek amacıyla da kullanılabiliyordu. Savery,
bu makinesine “Madenci Dostu” adını taktı. Buhar
önce, yumurta şeklindeki büyük bir kaba
doldurulurdu. Daha sonra buhar giriş vanası
kapatılıp, maden ocağına bağlı bir borunun vanası
açılırdı. Yumurta şeklindeki kap su ile soğutulunca,
sıvılaşan buhar vakum yaratır ve madendeki suyu
kabın içine çekerdi. Ardından maden ocağına inen
borunun vanası kapatılır ve kaba tekrar buhar
basılırdı. Buharın basıncı ile kaptaki su 2deşarj
borusundan dışarı atılırdı.

Boşluklarla ilgili önemli deney yapan
diğer bir bilim adamına Otto Von
Guericke’dir. Konuyla ilgili olan ilk
deneyinde su dolu bir fıçıdan suyu
pompa ile boşaltıp boşluk elde
etmeye çalışmış ve başarılı
olamamıştır. Suyun yerine havanın
dolduğunu gören Guericke, kalın bir
bronz küre ile deneyini tekrarlar ve
hava boşluğunu oluşturur ve böylece
bu kürelerle çeşitli deneyler yapmaya
başlar.


Von Gericke 1661 yılında basınç
yardımı ile havası boşaltılmış bir
silindirin içine doğru bir pistonun
hareket etmesi ile mekanik işin elde
edileceğini göstermiştir.
1673 yılında Huygens, barutun
patlaması ile bir metal silindirin
içerisinde hava boşluğunu elde
etmeyi denemiş ve piston hava
basıncının etkisi ile ileri doğru
hareket ederek mekanik işi
gerçekleştirmiştir. Böylece ilk içten
yanmalı motoru yapmıştır.(1680)




Huygens ile çalışan papin
ise 1708 yılında ilk buhar
makinesini yapmıştır.
Yapmış olduğu buhar
makinesi ,silindir
biçimdeki bir kazan ,bir
piston ve bir buhar
borusundan oluşmakta idi.
Kazan içerisindeki su
ısıtıldığında ağırlık aşağı
iniyor, soğutulduğunda ise
ağırlık yukarı çıkıyordu.
Papin bu makineyi
kusursuzlaştırmak amacı
ile gerekli parayı almak
için Kraliyet Bilim
Derneği’ne başvurmuştur.
Ancak başvurusu
reddedilmiştir.

Papin buhar makinesini geliştirmeye
çalıştığı yıllarda İngiltere’de Thomas
Savery de aynı konu ile
uğraşmaktaydı. Bu buhar makinesi
Papin’in geliştirmiş olduğu makine ile
aynı ilkelere dayanmasına karşılık bir
pistona gereksinim duyulmamıştır.
Burada buhar suyu aşağı itmekte,
depoya dolan su depo soğuduğunda bir
pompa yardı ile dışarı çekilmektedir.
Daha sonra 1769 yılında James Watt
tarafında geliştirilen makine sanayi
hizmetine sunuldu.


Watt makinenin verimi
artırmak için çeşitli
yöntemler geliştirdi ve
eski modellerde
kullanılan silindirin
küçük olması nedeni ile
büyük ısı kaybına neden
olduğunu fark etti.
Böylece daha büyük
silindirler kullanarak isi
kaybını düşürmeyi
başardı.
Daha sonra Matthew Boulton ile ortaklık
kurdu ve birlikte buhar makinesi satmaya
başladılar.
1769 yılında
Richard Watt’ın
buhar makinesini
hareket edecek
hale getirdi.
 1804 yılında ray
üzerinde giden ilk
gerçek lokomotif ile
5 vagonda 70 yolcu
10 tonluk maddeyi
taşımayı başardı.
Bundan sonra demir yoları yapımı başlamış
oldu ve 1830 yılında Liverpool Manchester
hattının açılması ile çağdaş
demiryolculuğunun temeli atıldı.


MEKANİK SAATLER



Mekanik saatin nerede ve ne zaman
yapıldığına dair kesin bir bilgi yoktur.
Heron’un, bir kule üzerinde muhtazam
hızda dolanan bir kuşun bulunduğu
mekanik alet ilk örnek sayılabilir.
VII. ve VIV.yüzyıllarda Çin’de astronomik
saatlerin yapıldığı bilinmektedir. Bu
saatlerde kovalar birer birer su ile dolar ve
buna bağlı olan çark her iki saatte bir
gonk çalar.


Saatlerde harekete geçiren
mekanizma olarak zembereğin
kullanılması 1500 yıllardadır.
Zembereğim kullanılmasıyla saatler
küçültülebilmiş ve taşınabilir hale
getirilmiştir.
Galileo 1641 yılında oğluna sarkacın
saatlerde nasıl kontrol mekanizması
olarak kullanabileceğini açıklamıştır.
Oğlu 1649 yılında Galileo’nun fikrini
kullanmış ama babasının ölümü
üzerine sonuç alamamıştır.


Sarkaçlı saat yapan
ilk kişi Huygens’tir.
1673 yılında
sarkaçlı saatlerin
prensiplerini ele alıp
matematiksel
analizini yapmıştır.
Böylece bir sarkacın
salınımının,
Galileo’nun da
işaret ettiği gibi, Eş
zamanlı olduğunu
göstermiştir.
ELEKTRİK VE ELEKTRİKLİ
ALETLER


Elektrik ile ilgili çalışmalar M.Ö. 600’lere
kadar gider. Yün bir beze sürülen
kehribarın saman ile hafif cisimleri, doğal
mıknatısında demir parçalarını çektiği
bilinmektedir.
Bu konuda bilimsel olarak ilk defa William
Gilbert (1546-1603)tarafından ele
alınmıştır. Gilbert sürtünme ile oluşan
statik elektrikle ilgilenmiş ve elektriğin
sadece belirli maddelere özgü olduğu
saptamıştır.

Otto Von Guericke, statik elektriğin elde
edilebileceği bir araç yapmayı başardı. Araç
bir eksene geçirilmiş bir kükürt toptan
oluşmaktaydı ve top dönerken topa
dokunulduğunda kıvılcımlar saçıyordu.

Elektriğin depo
edilmesi leyden
şişesinin yapılası ile
gerçekleştirilmiştir.
1745 yılında Von
Kleist, içi su dolu bir
şişeye bir çivi daldırır
ve çiviye elektrik
verir. Böylece suyu
şarj ederek elektriğin
depo edilebileceğini
gösterir.

Yıldırımın elektrikten başka bir şey
olmadığını ve atmosfer elektriğinin
depo edilebileceğini ise ilk defa
Benjamin Franklin (1706-1790)
ortaya koymuştur. Sayısız deneylerle
atmosfer elektriğini depo etmeyi
başarmıştır. Ancak deneyler sırasında
birkaç asistanı yıldırım çarpması
sonucu hayatını kaybetmiştir.


XVII. Yüzyılın ikinci yarısında elektrik
akımının keşfi ile yeni bir dönem başlar
Galvani, tamamen tesadüf eseri olarak,
metal bir masa üzerindeki ölü bir
kurbağanın bacağına bıçak deydiğinde
kasıldığını fark eder ve hücrelerin
elektrik içermesi nedeni ile oluştuğunu
ileri sürer. Fakat birkaç yıl sonra
Alessandro Volta bu kasılmanın iki farklı
metalden kaynaklandığını bulur. Ve
deneyleri sonucunda, iki farklı metal
arasında çeşitli sıvılar koyarak ilk
elektrik pilini yapmayı başarır.



1821 yılında Michael Faraday ilk elektrikli
motoru yapmıştır.
Elektriksel ve manyetik kuvvetlerinin
çizgilerini mıknatıs etrafında toplanan demir
tozları yardımı ile göstermeyi başarır ve bu
çizgilere, manyetik çizgiler adını verir.
H. Rudolf Hertz, ilkel bir verici devresinde
oluşan kıvılcımı, yine ilkel bir alıcı
devresinde, arasında hiçbir bağlantı
olmadan elde eder. Böylece
elektromanyetik dalgaların uzayda
yayıldığını ispatlar. Ulaştığı bu sonuçla
teknoloji önemli bir ivme kazanacaktır.
Telsiz, telgraf, telefon, radyo gibi araçlar
birer birer icat edilir.



1833 yılında Karl F Gauss ilk telgrafı
yapar. 1835 yılında ise Samuel Morse
telgraf mesajlarını 16 km ye kadar
gönderir.
1853 yılında Alexander Gragam Bell
tarafından telefon icat edilir.(ABD
Temsilciler Meclisi'nden, telefonun
mucidinin İskoçyalı Graham Bell değil,
İtalyan göçmeni Antonio Meucci
olduğu kararı çıktı.)
1890 yılında Gublielma Marconi ilk
radyoyu yapar ve ilk radyo yayınana
başlar.

Ampulün keşfi dönemin en önemli
olaylarından biridir. Bir çok deneyler
yaparak başarısız olan Thomas Alva
Edison, bir gün ceketinin kopmakta
olan düğmesine bakarak, bildiğimiz
dikiş ipini kullanmayı düşündü ve 1879
yılında hiç sönmeden tam 40 saat
boyunca etrafını ışıtan bir ampul
yapmayı başarmıştır.

Hazırladıkları slaytlardan dolayı
Kimya öğretmenliği programındaki
arkadaşlara teşekkür ederiz…