Biyolojik çeşitlilik

Download Report

Transcript Biyolojik çeşitlilik

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK
NEDİR
Biyolojik çeşitlilik, en basit tanımıyla canlılığın, yani
yaşamın çeşitliliği, bir bölgedeki genlerin, türleri,
ekosistemlerin ve ekolojik olayların oluşturduğu
bir bütündür denilebilir.
Biyolojik çeşitliliğin seviyeleri genetik
materyalden, türlerin içinde barındığı cansız
çevreyi de içeren ekosistemlere kadar geniş bir
yelpazede değişir. Canlılığın en temel bileşeni
olan genetik yapı bu seviyelerin temelini
oluşturur.
Genleri türler takip eder ve daha üst
seviyelerde türler, birbirleri ve çevreleriyle
olan ilişkileri ile ekosistemleri meydana getirir.
Bu kadar geniş bir kapsamı olan biyolojik
çeşitliliği açıklamak ve çalışmak oldukça zor
olduğu için bilim adamları genellikle biyolojik
çeşitliliğin seviyelerini bir açıklama ve çalışma
yöntemi olarak tercih ederler.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN
SEVİYELERİ
1. Genetik Çeşitlilik:
Kalıtsal olarak geçen ve var
oluşun fiziksel ve
biyokimyasal özelliklerini
belirleyen biyokimyasal
paketler olarak
tanımlanabilir. Genetik
çeşitlilik belli bir
tür,popülâsyon, çeşit, alttür ya da ırk içindeki gen
farklılığıyla ölçülür.
2. Tür Çeşitliliği:
Biyolojik çeşitliliğin en iyi bilinen
ve en kolay ölçülebilen
bileşenidir. Tür çeşitliliği bir
alandaki türlerin sayısı ve o
türlere ait bireylerin sayısı
kullanılarak ölçülür. Yani tür
çeşitliliğinin yüksek olması için
sadece tür sayısının bolluğu
yeterli değildir; her türü temsil
eden bireylerin de sayıca birbiri
ile dengeli olması gereklidir. Tür
çeşitliliğine benzer şekilde belirli
bir alandaki yaşam
topluluklarının, hayvan ve bitki
topluluklarının ve tür öbeklerinin
de çeşitliliğinden bahsedilebilir.
3. Ekosistem Çeşitliliği:
Daha geniş alanlar
değerlendirildiğinde, o
alanlarda yaşayan canlılar
ve cansız ortam bütünü olan
ekosistemlerin çeşitliliği de
biyolojik çeşitlilik açısından
önem taşır çünkü yaşam
alanları ne kadar çeşitli ise o
alanlarda yaşayabilen
canlılar ve bu canlıların
genetik yapıları da o derece
zengin olacaktır.
4. Ekolojik Süreçler:
Biyolojik çeşitliliğin temel bir öğesi olup,
ekosistemin canlı ve cansız öğeleri
arasında bağlantı kurulmasını, ekosistemin
işlemesini ve biyolojik çeşitliliğin
yapısal parçaları arasında karşılıklı denge
oluşmasını sağlamaktadır. Ekosistemler
farklı olunca, orada bulunan canlı ve cansız
varlıklar da farklı olmakta böylece, her
bir ekosistem içinde süregelen süreçler de
birbirinden farklı olabilmektedir.
Biyolojik Çeşitliliğin Önemi
• Havayı temizler,erozyonu önler,toprağa
organik madde kazandırır.
• Diğer canlılara barınma ve beslenme ortamı
sağlayarak ekosisteme devamlılık kazandırır.
• Eczacılıkta kullanılarak ilaçların üretimi
yapılır.
• Tarımda zararlı şeylerin savaşımında kullanılır.
• Çeşitli bitkilerin tozlaşmasını sağlamaktadır
ve bu sayede bitki yaşamının devamlılığı
sağlanır.
• Gıda olarak tüketilir.
BİYOLOJİK
ÇEŞİTLİLİĞİ TEHDİT
EDEN FAKTÖRLER
1. GDO(Genetiği Değiştirilmiş
Organizmalar):
GDO’ ların biyolojik türler
üzerindeki etkileri konusundaki
çalışmalar devam etmektedir ve
kesin bir sonuç henüz yoktur. Şu
ana kadar yapılan çalışmalar
gösteriyor ki; GDO çevredeki bazı
canlı türlerine zarar verebilir. Bu
da o türün göçüne ya da yok
olmasına sebep olabilir. Daha
sonra bu göç eden türler gittikleri
bölgede istilacı bir tür haline
gelebilirler. Göç eden ya da yok
olan türlerden dolayı da ekolojik
denge bozulur.
2. Aşırı Otlama ve Meraların
Tahribi:
Meraya besleyebileceğinden
fazla sayıda hayvanın
sokulması, bu hayvanların
otları kökleri ile birlikte
yemesi, henüz otların yeni
büyümeye başladığı ve tam
olarak gelişemediği ilkbahar
aylarında otlatma
yapılması;toprak yüzeyini
örten bitki örtüsünün
ortadan kalkmasına ve mera
kalitesinin bozulmasına
neden olmaktadır.
4. Aşırı Kimyasal İlaç ve
Gübre Kullanımı
Tarımsal üretimde
bilinçsiz ve aşırı miktarda
kullanılan kimyasal gübre
ve ilaçlar çevre üzerinde
oldukça olumsuz etkiler
yaratmaktadır. Uygulanan
kimyasal gübrenin belirli
bir kısmı bitkiler
tarafından kullanılmakta,
geriye kalan kısım ise yer
altı ve yüzey sularına
karıştırılarak insan,bitki ve
hayvan sağlığını tehdit
etmektedir.
5. Evsel Atıklar
Evsel atıkların oluşturduğu
çevre kirliliği ekolojiyi ve
biyoçeşitliliği tehdit eden
önemli unsurlardandır.
Ama bu konu üzerinde
yapılan çalışmalar ve
bulunan geri dönüşüm
yöntemleri,bu konuyu bir
nebze de olsa sorun
olmaktan çıkarmaktadır.
6. Nüfus Artışı
Nüfus artışı ve
sanayileşme sonucu
ortaya çıkan kentleşme
olgusu, çok sayıda sorunu
da beraberinde
getirmiştir. Kentleşmenin
yanında; hava kirliliği, su
kirliliği gibi çevre üzerinde
de olumsuz etkileri vardır.
Bunların en büyüğü de
biyoçeşitlilik üzerine olan
etkisidir.
7. Deniz Kazaları
Deniz kazaları neticesinde
deniz kirliliği meydana
gelmekte,insan
sağlığına,deniz canlılarına
ve kaza kıyıya yakın yerde
meydana gelmişse kıyılara
zarar vermektedir. Zarar
verdiği yerlerde ekolojik
dengenin bozulmasına
neden olur.
8. Küresel Isınma
Küresel ısınma
doğrudan veya dolaylı
yollarla,canlı türlerini
tehdit
etmektedir.Günümüzde
de canlı türlerinin yok
olmasında en büyük
etkenler arasında
gösterilmektedir.
Biyolojik çeşitliliği tehdit eden diğer
unsurlar da şunlardır;
• Anız yakılması
• Yanlış sulama
• Bilinçsiz ağaçlandırma
• Maden ocakları
• Uygulanan tarım
politikaları
• Turizm faaliyetleri
• Aşırı avlanma
• Plansız ve kontrolsüz
bina yapımı
• Sanayi ve tarım kökenli
kirlilik
• Bilinçsiz bitki ve hayvan
ihracatı,
• Çevre koruma
programlarında çalışacak
uzman ve eleman azlığı.
Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasıyla
İlgili Alınacak Önlemler
Dünya’da bilim adamlarının kamuoyu ve politikacıların
Bilinçlendirilmesi Avrupa ve A.B.D gibi ülkelerde konu önemle ele
alınmıştır.Bu bilinçlenme sonucu nesli tehlikede olan canlı türlerinin
korunmasına yönelik yasalar kabul edilmiş ve teşkilatlar kurulmuştur;
 Biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımı konusunda toplumun
her kesimi bilgilendirilmelidir.
 Biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli faktörler arasında yer alan
erozyonu önlemek için tedbirler alınmalıdır.
 Doğa tarihi müzeleri oluşturulmalıdır.
 Nesli tehlikede türlerle ilgili kırmızı listeler hazırlanmalı ve bu
türlerle ilgili yapılacak bilimsel çalışmalar desteklenmelidir.
 Ülkemizde de batılı ülkelerde olduğu gibi nesli tehlikedeki türlerle ilgili
yasa kabul edilmeli ve bu konuda çalışacak ayrı bir teşkilat kurulmalıdır.
 Ülkemizde farklı bölgelerdeki tabii parkların sayısı arttırılmalıdır.
 Yazılı ve görsel medyada bu konu daha fazla yer almalı,nesli tehlikede
olan türlerle ilgili posterler,kartpostallar,takvim v.b şeyler hazırlanmalıdır.
Peki canlıların nesli
neden tükeniyor
?
Eski çağlarda insanlar, beslenmek ve korunmak
için hayvanları öldürüyorlardı. Ama yüzyıllar
içinde insanın hayvanları öldürme nedenleri çok
çeşitlendi ve giderek bir katliama dönüştü.
Bugün var olan türlerin %20’ sinin XXI. Yüzyılda
yok olacağı tahmin ediliyor.
Yanlış inançlar
Hayvanlar konusunda insanlar,
birçok yanlış ve boş inanca
sahipler. Kendileri için yararlı
pek çok hayvanı bu yanlış
inançlar nedeniyle yok yere
öldürüyorlar. Örneğin tarlaları,
köyleri farelerden temizleyen
baykuş, "uğursuz" olduğu
yolundaki yanlış inanç
nedeniyle öldürülüyor. Leşleri
yiyerek hastalık ve mikropların
çoğalmasını engelleyen
sırtlanlar, "çirkin" oldukları
gerekçesiyle yok ediliyor. Aynı
biçimde kurt, karga, yılan,
örümcek ve daha pek çok tür,
yanlış inançlar nedeniyle
öldürülüyor.
Korunmak için;
• Çok eski çağlardan beri
insanlar korunmak amacıyla
hayvanları yok ediyorlar. O
günlerde insan, korkak ve
korunmasız bir yaratıktı.
Silahları ilkeldi ama zekâsı
sayesinde kendisini tehdit
eden hayvanları tuzağa
düşürüp yok ediyordu. Tarih
öncesi çağlardan kalma
mağara resimlerinde, ilk
insanların vahşi hayvanlara
karşı düzenledikleri avlar
sahnelenir.
Oyun ve eğlence için;
İnsanlar, basit ve acımasız zevkler için yüzyıllardan beri
hayvanlara doğalarına aykırı olarak davranıyor. Onlara
ya işkence ediyor ya da öldürüyorlar. Roma
İmparatorluğu döneminde aslan ve leoparlar
arenalarda öldürülürdü. Günümüzde, horoz ve köpekler
vahşice dövüştürülüyor. İspanya ve Meksika'daki boğa
güreşlerinde yüzlerce boğa, acı çeke çeke yaşamını
yitiriyor.
Beslenmek için;
Hayvanlar, insanların en önemli besin kaynaklarından
biri.Eski çağlarda sürek avına çıkarak yabankoyunu,
yabanöküzü, yabankeçisi, geyik gibi hayvanlardan
yiyeceğini sağlayan insan, bu alışkanlığını günümüzde de
sürdürüyor. Bugün en önemli besin kaynaklarımızı evcil
hayvanlar ve deniz canlıları oluşturuyor.
Havayı kirlettiğimiz için;
Kirli hava yalnız insanların
değil, hayvanların da
zehirlenip ölmelerinin
nedenidir. Bu kirli hava
asit yağmurlarına, asit
yağmurları da
yeryüzündeki ormanların
ölümüne neden oluyor.
Ormanlar ise yaban
hayvanların evi…
Moda ve aksesuar için;
Kürkü için birçok türden binlerce hayvan öldürülüyor. Çanta, şapka, kemer
ya da biblo yapmak için fillerden timsahlara, yılanlardan ceylanlara kadar
birçok hayvan acımasızca yok ediliyor. Hem de yasadışı yollarla ve son
derece acımasız yöntemler kullanılarak. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de,
kürkleri nedeniyle birçok tilki, doğaya bırakılan zehirli yemlerle öldürüldü.
Soyları tükenme noktasına gelen, günümüzde koruma altına alınan
karacalardan bir çoğu, ayaklarından baston yapmak için katledildi. Gösteriş
için de yüz binlerce hayvanın ölümüne neden oluyoruz. Yalnızca gösteriş
için, soyu tükenme noktasına gelmiş olan kaplan, geyik, leopar gibi
hayvanlar öldürülüyor. Bu hayvanların post, boynuz, diş gibi organlarıyla
bazı insanlar evlerini süslüyor.
Göl ve bataklıkları kuruttuğumuz için;
DSİ gibi bazı kurumlar,
tarım arazisi kazanmak
ve su rezervi elde etmek
için göl ve bataklıkları
kurutarak yaban
hayvanların soylarının
tükenmesine neden
oluyor. Göl ve bataklık
kurutma işlemi
günümüzde de sürüyor.
Tarım ilaçlarıyla;
Bitkilere zarar veren böcek, fare gibi canlılarla mücadele etmek için
tarlalara atılan yapay gübreler ve zehirler, milyonlarca hayvanın da ölüm
nedeni. Tarım ilaçları nedeniyle soyları tükenen hayvanlara en güzel örnek,
kelaynaklar. Göçmen kuşlardan olan kelaynaklar, yazın Afrika'dan göç edip
Urfa'nın Birecik ilçesine geliyorlardı. 1950'li yıllarda, bölgede 600 çiftten
fazla kelaynak görülüyordu. Ama yine o yıllarda zararlı böcekler için
kullanılmaya başlanan tarım ilaçları, kelaynakları da yok etti. Çünkü
kelaynakların yiyeceğini bu zararlı böcekler oluşturuyordu. 1970'li yıllara
gelindiğinde, kelaynakların sayısı 50'nin altına düşmüştü. Koruma altına
alındılar ama, artık her şey için çok geçti. Bugün Birecik'teki koruma
istasyonunda üretilmiş olan kelaynaklar, göç etme özelliklerini yitirmiş
durumdalar.
Avcılık
İnsan yüzyıllardır
avlanıyor. Ama avcılık
hiçbir çağda 20.
yüzyıldaki kadar katliam
boyutlarına ulaşmadı.
Günümüzde, Türkiye'de
4 milyon kayıtlı avcı
olduğu sanılıyor.
Hayvanların sayısı ise bu
rakamın çok altında.
Örneğin soyu tehlikede
olan dikkuyrukların
sayısı 15 bini geçmiyor.
Ayı sayısı ise 2 bin
civarında…
Ormanları yakıp yıktığımız için;
Ormanlar doğal yaşamın en
önemli alanları. Ama yakarak,
keserek ormanları yok ediyor,
dolayısıyla burada yaşayan
böcekten ayıya, kelebekten
kuşa kadar birçok hayvanın
soyunun tükenmesine neden
oluyoruz. Özellikle yaz
mevsiminde Ege ve Akdeniz
bölgelerinde çıkan yangınlar
hayvanlara büyük zarar veriyor.
Bu yangınlarda belki de hiç
keşfedilmemiş türlerin son
üyeleri de yanıp kül oluyor.
Bilimsel deneyler
Kobay sözcüğü, çoğu kişi için
"laboratuarda deney amacıyla
kullanılan canlı" anlamına gelir. Ama
bu sözcük, laboratuarlarda deney
amacıyla en çok kullanılan hayvan
olan "kobay"dan kaynaklanır. Yaklaşık
30 santimetre boyundaki kobaylar
çok kolay evcilleşirler. Güney Amerika
kökenli bu hayvanların yaşamı
laboratuarda başlayıp, laboratuarda
biter. Kobayların yanı sıra, insanın
fizyolojik yapısıyla benzer özellikler
gösterdikleri için beyaz fareler,
maymunlar, köpekler de çeşitli
deneyler amacıyla laboratuarlarda
işkence görüyor ve öldürülüyor.
Tropikal bölgelerde yaşayan birçok
yılan, zehirleri alınmak üzere doğal
ortamlarından koparılıp yok ediliyor.
Otoyol kazaları
Gelişen ulaşım sektörü, bütün doğal
alanlardan otoyol geçmesine neden oldu. Hızlı
giden taşıtlar bu yollarda birçok yaban
hayvanın ölümüne neden oluyor.Yol
kenarlarında araçların çarpması sonucu
yaşamını yitirmiş birçok kedi, köpek, kirpi,
yılan, kaplumbağa, kuş cesedi görebiliriz.
Uçakların pervaneleri ve jet motorları da
yüzlerce kuşu öldürüyor.
Ticaret için;
Vahşi ve egzotik hayvan
ticareti tüm dünyada
olağanüstü boyutlarda.
Bunun yanı sıra derisi, dişi,
kürkü, kemikleri ve kabukları
için, fillerden timsahlara, deniz
kabuklularından tilkilere kadar,
birçok türde hayvan acımasızca
öldürülüyor. Örneğin tropik
ülkelerde tuzaklarla yakalanan
papağan, maymun gibi birçok
tür, Türkiye'nin büyük illerindeki
hayvan mağazalarında rahatlıkla
satılıyor.
NESLİ TÜKENMİŞ VE
TÜKENMEKTE OLAN
CANLILAR
Dinozorlar
• Dinozorlar 160 milyon yıl
civarında kara hayatına
egemen olmuş hayvanlardır.
Yeryüzünde bulunan yaklaşık
1000 dinozor türünün 65
milyon yıl önce çoğu türün
nesli tükenmiştir. Dinozorların
nasıl yok olduğuna dair birçok
iddia gündeme atılmıştır.
Bunlardan en kabul göreni
Nobel ödüllü fizikçi Luis
Alvarez ve oğlu jeolog Walter
Alvarez’in ileri sürdükleri
“dinozorların sonunun 65
milyon yıl önce yaklaşık 10km
çapında bir göktaşının
Dünya'ya çarpmasıyla
nesillerinin tamamen sona
erdiği” fikridir.
Mamut
• 4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa
kadar varan bu cinsin son
üyeleri M.Ö. 1700 yılında
yaşamıştır. Bulunan en eski
mamut kalıntıları 4 milyon
yaşındadır. Mamutların
neslinin tükenmesinin
nedeni de tam olarak
bilinmemekle birlikte, aşırı
avlanma ya da buzul çağı
sonundaki iklimsel
değişimlerin buna neden
olabileceği ileri
sürülmektedir.
Moa
• Maolar Yeni Zelanda’da
yaşamış olan dünyanın
en büyük kuş türü
olarak kabul edilirler.
Nesilleri insanlar
tarafından yok
edilmiştir.
Tazmanya Kaplanı veya Tazmanya
Kurdu
• Avustralya’ya özgü
büyük bir etçil keselidir.
1930'lara kadar yaşadı.
Tazmanya hükümeti ve
çiftçilerin desteğiyle
sürdürülen avlarla soyu
tüketildi.
Hazar Kaplanı veya Pers Kaplanı
• Hazar kaplanları yalnız
yaşayan hayvanlardır. En
batıda Türkiye olmak
üzere Hazar denizi
etrafında, Kafkasya’da
İran, Türkmenistan,
Afganistan’ın kuzey
kesimlerinde ve
Moğolistan bölgelerinde
yaşamaktaydı. En son
1970 yılında Rusya'daki
türün son üyesinin
ölümüyle yok oldu.
Anadolu Panteri
•
Anadolu parsı, Orta Doğu ve Batı
Asya'da yaygın olan İran leoparının
Anadolu'da yaklaşık 30 yıl öncesine
kadar yaşamış olan bir ırkıdır.
Anadolu parsı Ege ve Batı Akdeniz,
Doğu Akdeniz ve Doğu Anadolu
bölgelerinde, daha çok ormanlık ve
dağlık alanlarda yaşamıştır.Doğal
yaşam alanları ve av kaynaklarının
azalması parsları insanların yaşadığı
yerlere yönlendirmiş ve bu da
genellikle vurularak ya da
zehirlenerek öldürülmelerine yol
açmıştır. Anadolu'da varlığı 1974
yılından bu yana güvenilir şekilde
kanıtlanamamıştır. Bundan dolayı en
son bireyin 1974'de Beypazarı'nda
vurulduğu kabul edilmektedir.
Mersin Balığı
• Bütün türlerinin nesli
tükenme tehlikesi ile
karşı karşıya
bulunmaktadır, ve
çoğunun yöresel olarak
nesli çoktan tükenmiştir
Çizgili Sırtlanlar
• Çizgili sırtlan Afrika
kıtasının kuzey
yarısında, Asya'nın
batısında (Anadolu
dahil), Arap
Yarımadasında ve
Hindistan'da
bulunuyordu. Artık
nesillerinin tükendiği
kabul edilmektedir.
Dev Panda
Çin’deki bambu
ormanlarının giderek yok
olması, pandaların hayatını
da tehdit ediyor. Şu anda
sadece 700 tane kalan bu
hayvanların da habitat
kaybı yüzünden sayılarının
azaldığı bilinmektedir.Çok
sevdiği bambuyu
yiyebilmek için Çin’den
başka bir yere
gitmediklerinden, ne yazık
ki nesilleri tükenmek üzere.
Kutup Ayıları
• Kutup bölgesindeki buzulların
erimesiyle yaşam alanı tehlike
altına girmiştir. Tahminlere göre
kutup bölgesindeki bu durum
değişmezse önümüzdeki 45 yıl
içinde türde yüzde 30'luk bir
azalma olacak ve sonunda da
tümüyle yok olacak. Yapılan
ölçümler buzulların
yüzölçümünün önümüzdeki
yüzyıl içinde en az yarı yarıya
azalacağını, hatta tümden yok
olabileceğini ortaya koyuyor.
Küresel ısınma Kuzey
Kutbu’ndaki buzulları erittikçe bu
hayvanların büyük bir çoğunluğu
açlıktan ölecek ya da sularda
boğulup yok olacak.
Penguenler
• Tasmanya'nın güneyinde
Antarktik kıyısında yaşayan
imparator penguenleri
büyük bir hızla azalıyor.
Bölgedeki buzlar eridikçe
hayvanların sayısı da
düşüyor. Penguenlerin sayısı
son 50 yılda 3 bine kadar
düştü. En büyük ölüm
oranına 1976-1980 arasında
denizde buzların azalması
sırasında rastlandı.
Kısa Gagalı Yunus
• Akdeniz alttürüdür. Son
40 yıl içinde türün
nüfusu aşırı avlanma ve
yaşam alanlarının
bozulması sonucu %50
düşmüştür.
Asya Yaban Eşeği
• Kulan da denir, Equidae
familyasından Orta Doğu'ya özgü
bir hayvan çeşididir. Asya yaban
eşeği, evcil eşekten az daha iridir
ve ata daha çok benzer . 190 kg.
ağırlığında ve 2.1 m. boyundadır.
Postları yazın kızıl kahverengi,
kışın sarımsı kahverengidir. Evcil
eşeğin yabani atası Afrika yaban
eşeği olmasına karşılık, bazen
Asya yaban eşeği kabul edilir.
Sümerlilerin Asya yaban eşeğini
evcilleştirdiği sanılmaktadır. Asya
yaban eşeği, İran, Pakistan,
Kazakistan, Hindistan, Çin ve
Moğolistan’dır.
• Bu hayvanın eti yenilebilirdir.
İran Alageyiği
• Alageyiğin bir alt türüdür.
Kimi zoologlar tarafından
ayrı bir alt tür olarak kabul
edilmemiş ve ayrı bir tür
olarak incelenmiştir.İran
alageyiği, alageyikten daha
büyüktür ve boynuzları da
daha az elsi yapıdadır.
Günümüzde soyları
tükenmeye yüz tutan İran
alageyikleri Huzistan, güney
İran, Mazandaran ve
Urumiye Gölü'nde bir adada
yaşar.
Sibirya Kazı
• Ördekgiller familyasına ait
bir kaz türü.
• Avrupa'da, sık sık avcı
kuşların yuvalarına yakın
olarak bulunan bir kazdır.
Bu kendilerini Kuzey tilkisi
gibi avcılarından
korumalarına yardımcı olur.
• Kışları güney doğu
Avrupa'da geçirirler.
İngiltere'de ve diğer batı
Avrupa bölgelerinde az ve
dağınık olarak bulunurlar.
Kelaynak
•
Ortadoğu ve Afrika ,Kuzey Sahra
çöllerinde kayalıkların
uçurumlarında 2-3 yumurta
yumurtlayarak ürer. Böcekler ve
diğer küçük yaratıklarla beslenirler.
Önceleri Ortadoğu, Kuzey Afrika ve
hatta Avrupa Alplerinde yaygın
bulunmaktayken 400 yıl önce
buralardan yok olmuştur. Kendi
mesafe alanında göçmen bir kuştur.
Kışı geçirdiği yerler Sudan'ın bir
kısmı, Etiyopya, Eritre ve belki de
Somali' nin bazı yerleri ,Yemen ve
Suudi Arabistan'dır. Bu tür şimdi
resmi olarak kritik tehlike
sınırındadır. Vahşi olarak yaşayan
nüfusu 420 olarak tahmin
edilmektedir. Ve yaklaşık 1500'ü
tutsaktır.
Dikkuyruk
• Ördekgiller familyasından
küçük bir ördek türü (Akbaş
ve Kalkık kuyruk olarak da
bilinir. İngilizcede "Ruddy
Duck" olarak bilinir. Aslında
"dik kuyruk" ifadesi belirli
bir grup kazsıları nitelemek
için kullanılır.
• Uzun,arkaya ya da yukarıya
doğru dikilmiş kuyruğu,
büyük, beyaz başı ve geniş,
mavi gagasıyla hemen
tanınan, nadir bulunan
küçük bir ördektir.
İNCE GAGALI KERVAN ÇULLUĞU
• Batı Sibirya'daki Güney
Talge bölgesi ile Orman
steplerinde yapılan
incelemelerde küçük ağaçlık
alanlar, sığ sular, küçük
çayırlar ve küçük bitkisiz
alanlar yaşama alanlarıdır.
Ülkemizde 1946-1990 yılları
arasında 29 kayıt tespit
edilmiş ve 29 kayıt
mevcuttur. Türkiye' deki
potansiyel alanlar; Tuz Gölü
Göksu Deltası Seyfe Gölü,
Burdur Gölü ve
ÇamaltıTuzlası son olarak
Kızılırmak Deltası olarak
tahmin edilmektedir.
FIRAT KAPLUMBAĞASI
• Hayatlarının çoğunu dipte
çamura gömülü olarak
geçirirler. Deri ve ağız içi
solunumunda yaptıkları
için uzun süre su altında
kalabilirler.
• Türkiye'de Fırat ve Dicle
nehirlerinde görülürler.
Yapılan barajlar nedeniyle
soyları tükenme tehlikesi
altındadır.
FİLLER
• Bu hayvanlar genelde
otla beslenirler. Her ne
kadar otla beslenseler
de en sevdikleri yiyecek
fıstıktır. Bu hayvanlar
nesli tükenen hayvanlar
olduğu için günümüzde
özel bakim altına
alınmıştırlar.
DENİZATLARI
• DÜNYA VE ÜLKEMİZ
SULARINDA NESLİ
TÜKENMEKTE OLAN
CANLILAR ARASINDA
YER ALIR.
KOALALAR
• Nesli tükenmekte olan
canlılardan bir tanesi de
koalalardır. Koala
deyince, aklımıza
okaliptüs ağacı denilen
ağacın gövdesine
kollarını ve bacaklarını
dolayarak tutunmuş
olan gri tüylü, sevimli
bir hayvan gelir.
TOROS KURBAĞASI
• Ranidae familyasından ortalama
boyları 6 cm ile 7.5 cm arasında
değişen endemik bir kurbağa
türü. Yalnızca Orta Toroslar'da
bulunan Bolkar Dağlarındaki Çinili
Göl ve Karagöl'de yaşarlar.
• Yaklaşık 2000 metre yükseltide
bulunan bu türün morfolojik
yapısı sırt bölgesi sarı, yeşil siyah
desenli gözlenebilirken karın
pembe veya sarımsı
olabilmektedir. Temel besinleri
böcekler ve diğer eklem
bacaklılardır. Toros kurbağasının
ürediği göllere sonradan getirilen
sazan balıkları yüzünden nesli
tükenme tehlikesiyle karşı
karşıyadır.
KARA SEMENDERİ
• Salamandridae
familyasından bir
semender türü.
• Yunanistan ve
Türkiye'de görülürler.
Doğal habitatları, ılıman
ormanlar ve Akdeniz'e
ilişkin-tip çalılık bitki
yaşamıdır. Habitat
kaybından dolayı
tehlikedirler.
AKDENİZ FOKU
• Milyonlarca yıldır
yaşayan Akdeniz
Fokları bugün yok
olmak üzeredir.
Akdeniz Foku
bütün dünya nesli
tehlike altında
bulunan türler
içinde ilk sırada
yer almaktadır.
TIRTAK
• Bayağı yunus olarak da
bilinir, yunusgiller
familyasından Türkiye'nin
bütün denizlerinde
bulunan ve bütün
dünyada büyük
okyanusların farklı
kısımlarında yaygın olan
bir yunus türü. Tırtak
Yunusgiller familyasının
asıl örnek türüdür. Nesli
tükenmekte olan bir canlı
türüdür.
Mutur
• Domuzbalığı en küçük
deniz memelilerinden
biridir. Muturlar, denizin
kıyıya yakın kısımlarında
yaşarlar.
• Türkiye'de sadece
Karadeniz kıyılarında
görülürler.
VAN KEDİSİ
• Evcil hayvanların her
birisinin ayrı bir özelliği
vardır. Çağlar boyunca,
insanların dikkatini üzerine
toplamış kedilerden bugün,
ipeksi beyaz kürkü, değişik
gözleri, mükemmel avcılığı
ve suda oynamayı
sevmesiyle en fazla ilgi
görenlerden biride Van
Kedisi’dir.Ancak ne yazık ki
onların da soyları
tükenmektedir.
NESLİ TÜKENMEKTE OLAN
İLGİNÇ CANLILAR
Suda Yürüyen Balık
• Meksika bölgesinde yaşayan bu
pembe balığın dört ayağı olduğu
için yürüyen balık adıyla anılıyor.
• Uzaylıya benzeyen ve Meksikalı
yürüyen balık ya da Meksikalı su
canavarı ismiyle de bilinen Axolotl
semender,suların kirlenmesi ve
doğal ortamın imha edilmesi
yüzünden nesli tükenmekle karşı
karşıya. 1998 yılında bir mil
karede 1500 yaşarken şimdi sayısı
1 mil karede sadece 25’e düştü.
Yerli olmayan Asyalı sazan balığı
ve Afrikalı tilapia balığının Axolotl
yavrularını yemesi büyük sorun
oluşturuyor.
• Bir başka yürüyen balık
çeşidi de kırmızı dudaklı
yarasa balığıdır.
Dünyadaki dört
yüzgecinin üzerinde
yürüyen tek balıktır.
Yürümek için tasarlanmış
yüzgeçleri, tuhaf
görünüşlü burnu ve büyük
kırmızı dudakları ile
balığın son derece ilginç
bir görünümü vardır.
Kuş Yiyen Örümcek
Güney Amerika'da
yaşayan 30 santimetreye
kadar ulaşan boyutlarıyla
dünyanın en büyük
örümceği "kuş yiyen
tarantula" ya da "Goliat
Tarantula" olarak bilinen
örümceklerden daha
küçük olmasına rağmen
"muz örümceği" olarak da
bilinen Avustralya'daki bu
tür, devasa ağlarıyla ünlü.
Çizgili Tavşan
• Dünyada eşine en az
rastlanan hayvanlardan
olan çizgili tavşan
Endonezya'daki
bir yağmur ormanında
görüldü. Yok olma
tehlikesi altındaki çizgili
tavşanlar, tebeşir rengi
tüylere ve koyu
kahverengi çizgilere
sahip.
Dev Su Böcekleri
• Amazonların en uzaylı
yaratıkları. Dev
boyutlara ulaşan bu su
böceklerinin en leziz
yemeklerinden biri pir
analar. Dişlerindeki
zehir sayesinde avlarını
kısa sürede etkisiz hale
getiriyorlar.
Dev Palouse Solucanı
• Başlıca yaşam alanları
ABD'nin Washington
eyaleti. Zararsız olan bu
solucanların 2005 yılına
kadar var oldukları
sanılıyor. Bugün
nesillerinin tükenmiş
olduğu varsayılıyor.
Toprağın dört metre
altına kadar
inebiliyorlar.
Dev Hindistan Cevizi Pavuryaları
• Pasifik adalarında
bulunan ve günlük
hayatın bir parçası
haline gelmiş bu
yaratıklar çöp kutularına
bile tırmanabiliyorlar.
Çok ağır hareket
ettiklerinden dolayı
insanlar açısından çok
büyük bir tehlike
oluşturmuyorlar.
Deniz Lalesi Karidesleri
• Nesli tükenmekte olan
diğer bir canlı türü de
bu karidesler. Şeffaf
görüntüleriyle oldukça
farklı görünen bu deniz
canlıları ses de çıkarıyor.
Honduraslı Hayalet Yarasaları
• Tropikal Amerika'da
Guatemala ile
Brezilya'nın arasındaki
bölgelerde palmiye ile
şeker kamışı
yapraklarının arasında
tünemiş vaziyette
bulunur. Bu 7-8 santim
uzunluğunda orta
irilikteki yarasa kar gibi
beyaz bir kürkle kaplıdır.
Ebe Kurbağası
• Avrupa'da yaşayan ebe
kara kurbağası yaşamının
büyük bölümünü
karada sudan uzakta
olmayan toprak
oyuklarında geçirir. Bu
kurbağanın en büyük
özelliği yumurtalarını
taşıyabilecek şekilde
benzeri olmayan bir
derisinin olmasıdır.
Ördek Kurbağası
• Tıpkı bir ördek sesi
çıkardıkları için bu isim
verilmiştir ve nesilleri
giderek azalmaktadır.
Cam Kurbağası
• Kurbağa türünün belki
de en estetik ve güzel
olanıdır. Şeffaf yeşil
rengi ve transparan
gövdesiyle göz alıcı bir
güzelliği vardır. Yağmur
ormanlarında
yaşarlar.Ne yazık ki bu
kurbağalar da yok
olmak üzere.
Ayaklı Amfibiler
• İlginç vücut şekilleri
olan bu canlılar
evrimlerini tam olarak
tamamlayamamışlardır.
Kuyruk biçimindeki
vücut şekilleri farklı
yaşam şekillerine ayak
uydurmalarını sağlıyor.
Yumuşakça grubunda
yer alıyorlar ve oldukça
keskin dişlere sahipler.
Dev Komodo Ejderi
•
Bu ejder ancak 1912 yılında
keşfedilmiştir. Bu tür yalnız Sonda
takımadalarının bazı küçük adalarında
ve özellikle adını taşıdığı adada
bulunur. Uzunluğu 3 metreyi
geçtiğinden kertenkelelerin devi
sayılır. Yerliler yavru geyikleri ve
yavru yaban domuzlarını hatta
zaman zaman yabani atları yediğini
söylerler. Adı fare adası olan Komodo
adasında bir tek farenin kalmamış
olmasının nedenidir. Dev varan
bunların hepsini yediği tahmin
edilebilir. Kendi hemcinslerine saldırıp
onları yemeye ve her türlü hayvan
leşiyle karnını doyurmaya kadar
vardırır.
Kagu
• Avustralya'nın bin küsur
mil doğusundaki Büyük
Kaledonya adasında
yaşar. Yeni Kaledonya
pullarında yer alan bu
tavuk iriliğindeki kuş
özellikle geceleri faaldir.
Asya Aslanı
• Kedigiller familyasından
Hindistan'ın batısında, Gucerat
bölgesinde,özellikle Gir
Ormanları'nda yaşayan bir
aslan alt türüdür.
Gir Ormanı'ndaki nüfusu 350
civarındadır. Eskiden Asya
aslanı Kafkaslardan Yemen'e,
Makedonya'dan Yunanistan'a
kadar çok geniş bir coğrafyada
yaygındı. Türkiye'de nesli 19.
yüzyılda tükenmiştir. Şimdi ise
Hindistan başta olmak üzere
İran, Afganistan, Pakistan ve
küçük bir popülasyonda
Bangladeş'te yaşamaktadır.
NESLİ TÜKENEN CANLILARI KORUMAK
İÇİN ALINAN ÖNLEMLER
• Hayvanların nesillerini korumak için sahip olmaları gereken
‘sürdürülebilir nüfus’ sayılarını takip etmeli ve sayıları azalanları
korumalıyız ki bugün tehlikede olmadığını düşündüğümüz türleri
yarın tehdit altında bulmayalım.
• · Öncelikle nesli tehlikedeki hayvanlar hakkında detaylı bilgi
edinebiliriz. Nerede ve nasıl yaşıyorlar? Var olmaları neden önemli?
Bunları bilirsek onlara daha kolay yardım edebiliriz.
• · İnsanların geçmişte yaptıkları hataları, doğal dengeyi nasıl
bozduklarını öğrenebiliriz. Böylece aynı hataları tekrarlamamış
oluruz.
• · Kendi ülkemizde soyu tükenmekte olan hayvanları araştırıp
öğrenebiliriz.
• · Bir bahçemiz varsa, bahçede yaşamaya elverişli bir hayvan türünü
orada besleyip sayısını çoğaltabiliriz.
Unutmayalım ki
hayvanlar doğal
dengenin
korunmasında
büyük rol
oynarlar...
BAHAR ŞAHUTOĞLU
1011211048 2-B
SIDIKA ALCAN
1011211030 2-B