Transcript 871 KB

TÜRKİYE İŞGÜCÜ PİYASASINDA
KADIN
Namık Kemal SEVİNÇKAN
Çalışma Hayatında Kadın
Cinsiyet eşitsizliği tarihsel süreç içerisinde hemen her toplumda var
olan, günümüzde de var olmaya devam eden bir olgudur.
Bu eşitsizlik, yaratılış ve biyolojik farklılıkların zaman içinde toplumsal
farklılığa dönüşmesinden ve kadın-erkek için ayrı roller
biçilmesinden kaynaklanmıştır.
Tarih boyunca yerleşmiş geleneksel kalıpları kırmak çok kolay
değildir.
Bunun için hemen her toplumda kadınlar, politik/ekonomik ve sosyal
haklarını geliştirmek, toplumsal rol ve statülerini yükseltmek, üretim
ve yönetime katılma imkanlarını geliştirmek adına ciddi mücadeleler
vermek zorunda kalmışlardır.
Çalışma Hayatında Kadın
Kimi örneklerde ve ülkelerde daha geniş fırsatlar yakalanıp, başarılı olunmuştur.
Ancak teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, medeniyet seviyesi ne kadar yükselirse yükselsin,
refah düzeyi ne kadar artarsa artsın, bu mücadele hala devam etmektedir.
Kadın-erkek eşitsizlikleri özellikle istihdam sorununun bütün yönlerini etkilemeye devam
etmektedir. Kadınlar hala düşük ücret alan, hakları yeterince sağlanamayan çalışanlar arasında
çoğunluğu oluşturmaktadır.
Kadınlar savaşlardan, afetlerden tüm felaketlerden paylarını son derece yüksek oranda
alırken, refahtan, toplumun gelişmesinden çok iyi oranlarda faydalanamıyor
Dünyada yoksulluk sınırındaki 1,5 milyar insanın %e 70'ni kadınlar oluşturmaktadır. Hala 85 milyon
kız çocuğunun eğitim olanağı bulunmamaktadır. Mülteci nüfusunun yüzde 85'i kadın ve
çocuklardan oluşmaktadır. Dünyadaki işlerin % 60'ını yapan kadınlardır. Buna karşılık toplam
gelirin % 10'una, dünya üzerinde mal varlığının ise %2 sine sahip olabilmektedir. Dünyada
gayrimenkullerin yüzde 98'i erkeklerin üzerine kayıtlı.
Oysa kadınlar dünyanın her yerinde kendi toplumlarının en üretken kesimini teşkil etmektedir.
Kadınlar, tarih boyunca devletlerin demokratikleşmesinde etkili olmuş, üretime ve yönetime
katılma imkanına erişen kadınlar, toplumsal gelişme çabalarında etkin roller üstlenmişlerdir.
Bu gerçeğe rağmen, dünyada ve ülkemizde kadın sorununun bütünü ile çözülebildiğini
söyleyebilmek imkansızdır.
Çalışma Hayatında Kadın
Hiç kuşkusuz kadınların sorunları, ülkelerin genel
ekonomik ve sosyal sorunlarından bağımsız değildir.
Ancak kadınların yaşadıkları sorunlarda kaydedilecek
ilerlemeler ülkelerin temel sorunlarının çözülmesinde de
önemli bir role sahiptir.
Çünkü bir ülkenin çağdaşlığının ve gelişmişliğinin en
önemli göstergesi kadınlardır.
Toplumsal ve siyasal yaşamda sahip oldukları hakları en
iyi biçimde kullanan kadınlar, ülkelerinin kalkınmasına,
gelişmesine ve çağdaşlaşmasına büyük katkı
sağlayacaktır
Türk Çalışma Hayatında Kadın
Türkiye'de kadınlar siyasi ve hukuki haklarını pek çok Batı ülkesinden daha
önce elde etmişlerdir.
Kadınların çalışma yaşamına katılımı, dünyada olduğu gibi ülkemizde de
sanayi devriminin yarattığı toplumsal değişimle beraber gerçekleşmiştir.
Türkiye’de kadınlar ilk kez;
-
Ücretli işçi olarak 1897 yılında,
Devlet memuru olarak 1913 yılında
Tüccar ve esnaf olarak 1914 yılında çalışmaya başlamıştır.
1930 yılında doğum izni düzenlenmiş, 1936 yılında İş Kanunu Yürürlüğe
girerek kadınların çalışma hayatına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.
İlk kadın sendikacı ZEHRA KOSOVA DURMAZ 1928 yılında bir tütün işçisi
olarak sendikal faaliyete başlamıştır.
ANCAK ülkemizde kadınların çalışma hayatına
istenilen düzeyde katılımı sağlanamamış;
çağdaş anlamda ücretli çalışma kadınlar için
yaygınlaşamamıştır. Kırsal kesim ve kayıtdışı
sektör kadınlar için temel istihdam alanları
olmaya devam etmektedir.
Ülkemizde işsizlik sorununun geçmişten bugüne
ciddi boyutlara ulaşmasının; ekonominin yeni
yatırımlarla verimli istihdam alanları yaratma
performansının azalırken, kayıtdışı istihdamın
giderek büyümesinin de kuşkusuz buna etkisi
olmuştur.
Türk Çalışma Hayatında Kadın
Kadın nüfusumuza ilişkin gösterge ve veriler geleneksel sosyo-kültürel
yapımızın da etkisiyle uluslar arası arenadaki ülkelerin çok gerisindedir.
OECD 2008 istihdam raporuna göre Türkiye
2006 yılında yüzde 10.6 ile kadın işsizliğinin en yüksek olduğu 6. ülke
konumundayken 2007 YILINDA 4. ÜLKE OLMUŞTUR.
(2007 yılında kadın işsizliği Avrupa Birliği'nin (AB) 15 üyesinde yüzde 7.9,
OECD ortalamasında ise yüzde 6'ya kadar gerilemiştir. Ülkemize ilişkin
rakam ise %10.5’tir.)
28 OECD ülkesi içinde kadın işsizliği oranının en hızlı yükseldiği 2. ülke
durumundadır. Kadın işsizliği ülkemizde 2.3 puan artarken, OECD'de 1.9
puan, AB'de 3.9 puan azalmıştır.
Ayrıca Ülkemiz, kadınların işgücüne katılma oranı, işgücüne katılma oranı
gibi istatistiklerde de OECD ülkeleri içinde en son sırada yer almaktadır.
OECD Ülkelerinde Kadınların İşgücüne Katılım Oranları
(32 ülke)
2007
2006
2000
İzlanda (1)
83.6
84.2
83.3
İsveç (2)
78.2
77.7
76.4
Norveç (3)
76.5
75.6
76.5
Danimarka (4)
76.4
76.7
75.9
Hollanda(9)
71.1
69.4
65.2
Almanya (11)
69.4
68.5
63.3
Fransa (15)
65
64.5
61.7
AB 15
64.7
64.2
60.1
OECD
61.2
60.8
59.3
Yunanistan (28)
50.7
50.8
46.3
İtalya (30)
45.3
44.5
46.3
Meksika (31)
45.3
44.5
41.0
Türkiye (32)
26.6
26.7
28.0
OECD Ülkelerinde Kadın İstihdam Oranları (32 ülke)
2000
2007
İzlanda (1)
81
81.7
Norveç (2)
74
74.6
Danimarka (3)
72.1
73.3
Hollanda(9)
62.7
68.1
Almanya (14)
58.1
63.2
AB 15
54.2
59.6
OECD
55.2
57.5
Yunanistan (29)
41.3
48.1
İtalya (30)
39.6
46.6
Türkiye (32)
26.2
23.8
OECD Ülkelerinde Kadın İşsizlik Oranları (32 ülke)
2000
2007
Yunanistan (1)
16.9
12.8
İspanya (3)
20.6
10.9
Türkiye (4)
6.5
10.5
Polonya(5)
18.4
10.4
Almanya (7)
8.1
8.9
AB 15
9.8
7.9
OECD
6.9
6.0
Norveç (31)
3.2
2.5
İzlanda (32)
2.8
2.4
AB Ülkeleri ve Kadın Verileri
Eurostat tarafından yayınlanan Avrupa Birliği İşgücü Araştırması (EU-LFS)’nın 2007 yılı
sonuçlarına göre, AB-27 ülkeleri içinde;
Toplam nüfusun %51,7’sinı ve toplam istihdamın %44,6’sını kadınlar oluşturuyor
Kadın istihdamının en yüksek düzeyde bulunduğu ülkeler sırasıyla Danimarka (%73,2),
İsveç (% 71,8) ve Hollanda (% 69,6) olurken, kadın istihdamının en zayıf olduğu
ülkeler ise İtalya (% 46,6), Yunanistan (%47,9) ve Hırvatistan (%50,0)
AB genelinde istihdam edilen kadınların % 4,7’si tarım sektöründe çalıştı. Bu oran AB
üyeleri içinde en yüksek % 31 ile Romanya’da görülürken, Türkiye’de % 47,4’e vardı.
AB’de kadın istihdamında dikkat çeken bir diğer veri, toplam kadın istihdamının
%31,2’sinin kısmi süreli istihdamdan oluşması…(tam süreli %37.5) Bu oran
Hollanda’da %75’e, Almanya’da % 45,8’e, İngiltere’de ise % 42,3’e kadar çıkarken,
ülkemizde % 19,7 düzeyinde kaldı.
AB-27 genelinde işsiz sayısı toplam 16,7 milyon iken, bunun % 49,4’ü kadınlardan
oluşuyor.
Türkiye’de Cinsiyete Göre İşgücüne
Katılım Oranları (TÜİK)
Yıllar
Kadın
Erkek
1980
45.77
79.76
2000
39.60
70.60
2006
24.90
71. 50
2007
24.80
71.60
2007
23.4
70.90
2008
25.4
71.80
Türk Çalışma Hayatında Kadın
2008 Kasım Ayı verilerine göre Genel İşsizlik
oranı %12.3 (2007 Kasım %10.1),
Tarımdışı işsizlik oranı %15.4.
Kadınlarda İşsizlik Oranları (TÜİK)
2007
2008
İşsizlik
10.7
Tarımdışı İşsizlik 17.3
12.7
20.3
KADINLARININ ÇALIŞMA HAYATINDAKİ
SORUNLARI
Rakamlar bize olumsuz bir tablo sunuyor.
Özellikle de kadınlarının işgücüne katılım
oranlarında ve işsizlik oranlarında ciddi
bir artış olduğu göze çarpmaktadır.
KADINLARININ ÇALIŞMA HAYATINDAKİ
SORUNLARI
Kadınların işsizlik oranlarındaki artışa ,istihdam oranlarındaki
düşüşe en önemli neden olarak tarımın ekonomideki payının
gittikçe azalması ve kırdan kente yaşanan göç gösterilebilir.
Kırdan kente göç sonucu kadınlar tarım sektöründen kopmakta ve
sanayi ve özellikle hizmet sektörüne yönelmektedirler. Ancak
vasıf problemi nedeniyle beklenen bulunamamaktadır.
Ekonomik, kültürel ve sosyal birtakım nedenlerle de kadınlar
genellikle emek yoğun, düşük ücretle ve büyük ölçüde ev eksenli
çalışmalarda yer almakta dolayısıyla kadınların istihdam alanında
sağladığı katkı görünür olmaktan uzak kalmaktadır.
KADINLARININ ÇALIŞMA HAYATINDAKİ
SORUNLARI
Kadınların istihdama katılımını engelleyen en önemli unsurlardan
biri, yetersiz eğitim düzeyi ve bilgi-beceri noksanlığıdır.
Eğitim düzeyinin düşüklüğü ve kayıtlı sektördeki istihdam
imkanlarının sınırlı olması, kadın işgücünün kayıtdışı sektörde
düşük ücretle, sosyal güvenceden yoksun şekilde istihdam
edilmesine yol açmaktadır.
Oysa ki kadınların eğitim düzeyi arttıkça, işgücüne katılım
olanakları artmaktadır.
Kadın emeğine vasıf kazandırabilmek için örgün eğitim yanında
bilgi ve beceri geliştirmeye yönelik yaygın eğitime ihtiyaç vardır.
Eğitim Durumuna Göre İşgücüne
Katılım 2008
Lise altı eğitimlilerde işgücüne katılma
oranı kadınlarda % 21,4’tür. (2007 %
21.3)
Lise ve dengi okul mezunlarında işgücüne
katılma oranı kadınlarda % 33,6’dır.(2007
% 31.7)
Yükseköğretim mezunlarında işgücüne
kadınlarda % 71,2'dir. (2007 % 70.4)
Eğitim Durumuna Göre İşsizlik
2008
Lise altı eğitimlilerde işsizlik kadınlarda %9.6
(2007 % 7.0)
Lise ve dengi okul mezunlarında işsizlik
kadınlarda %23.7 (2007 % 21.4 )
Yükseköğretim mezunlarında işsizlik %15.9
( 2007 % 13.4 )
KADINLARININ ÇALIŞMA HAYATINDAKİ
SORUNLARI
Kadınların hem çalışma yaşamına girmesi, hem de
girdikten sonra işte devamları konusunda
yasalarda cinsiyete dayalı bir ayrımcılıktan tam
olarak bahsedemeyiz.
Ancak belli iş ve mesleklerin kadınlara uygun
işler olarak toplumsal kabul görmemesi, görev
dağılımında adil davranılmaması, ekonomik kriz
dönemlerinde önce kadınların işten çıkarılması,
özellikle kayıt dışı sektörde ücretlerin düşük
tutulması gibi bazı ayrımcılık örnekleriyle
karşılaşılmaktadır.
YAPILAN DÜZENLEMELER
Kadınların çalışma hayatında yer almasının önündeki
engelleri ortadan kaldırmak ve sorunlarına çözüm
üretmek amacıyla ülkemizde birçok yasal ve idari
düzenleme yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir.
Özellikle 1990'lı yılların ikinci yarısından itibaren
kadınların ekonomik, sosyal ve kültürel hayata
katılımının artırılması ve kadın haklarının geliştirilmesi
yönündeki çalışmalar hız kazanmıştır.
Ülkemiz, kadın ve erkek çalışanlara eşit muamele
konusunda AB’nin sosyal politika programlarından olan
Cinsiyet Eşitliği Topluluk Programına katılmıştır.
YAPILAN DÜZENLEMELER
1990’lı yıllardan itibaren ülkemizde yapılan
çalışmalara başta;
BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW),
Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu,
Pekin+5 Sonuç Bildirgesi olmak üzere
Uluslararası sözleşme ve kararlar ile
AB’ye uyum kriterleri yön vermiştir.
YAPILAN DÜZENLEMELER
Ülkemizde AB’ne uyum sürecinde, kadın-erkek
eşitliğinin sağlanması yolunda, Anayasa'nın
10'uncu ve 41'inci madde değişiklikleriyle,
kadın-erkek eşitliğinin yasal anlamda eşitlikçi
bir güvenceye kavuşması için Medeni Kanun,
Ailenin Korunmasına Dair Kanun, aile
mahkemelerinin kurulması, İş Kanunu, töre
cinayetleriyle mücadelede ağır hükümlerin yer
aldığı yeni Türk Ceza Kanunu gibi yeni
düzenlemeler çok önemli gelişmelerdir
YAPILAN DÜZENLEMELER
Bu düzenlemelerin yapılmasında AB ile imzaladığımız 2001, 2003 ve 2005
yılı Katılım Ortaklığı Belgeleri ve taahhütlerimiz etkili olmuştur.
AB, aday ülkelere bazı alanlarda AB Müktesebatına uyum sağlanması için
tam üyelik sonrasında bir geçiş süreci öngörebilirken, cinsiyet eşitliği
mevzuatının katılım süreci boyunca “eşzamanlı” olarak
gerçekleştirmesini istemektedir.
Bu yüzden bu düzenlemelerin uygulamaya tam manasıyla girmesi
üyeliğimiz için kritik öneme sahiptir.
Ancak yapılması gereken, Avrupa Birliğine katılım sürecini yaşayan
Türkiye’nin, AB sosyal politikasının temel amaçlarından biri olan cinsiyet
eşitliğinin “bir insan hakkı, sosyal adalet ve demokratik temsil
sorunu” olduğu görüşünü toplumsal sisteme yansıtmayı başarmasıdır.
Neler Yapıldı?
Anayasamızın 10. maddesine, “Kadınlar ve
erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla
yükümlüdür” ibaresi eklendi,
Anayasa’nın 41. maddesine, “Aile, Türk toplumunun
temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır”
düzenlemesi yapıldı.
Neler Yapıldı?
Bu süreçte;
1975 yılında çıkarılan kadın ve erkek çalışanlara eşit ücret ilkesinin uygulanması hakkındaki
(75/117/EEC) sayılı direktif,
1976 yılında çıkarılan istihdamda, mesleki eğitimde, meslekte yükselmede ve çalışma
koşullarında kadın ve erkeğe eşit muamele ilkesinin uygulanmasına ilişkin (76/207/EEC)
sayılı konsey direktifini değiştiren 23 Eylül 2002 tarih ve (2002/73/EC) sayılı direktif,
1978 yılında çıkarılan sosyal güvenlik alanında kadın ve erkeğe muamele eşitliği hakkındaki
(79/7/EEC) sayılı direktif,
1986 yılında çıkarılan Tarım da dahil bağımsız çalışan kadınların hamilelik ve analık
dönemlerinde korunması ve tarım da dahil bağımsız çalışan kadın ve erkeğe eşit muamele
prensibinin uygulanmasına ilişkin 86/613/EEC sayılı direktif,
1986 yılında çıkarılan sosyal güvenlik sistemlerinde kadın ve erkeğe muamele eşitliği
prensibinin uygulanması hakkındaki (86/378/EEC) sayılı direktif,
1992 yılında çıkarılan doğum iznini düzenleyen (92/85/EEC) sayılı direktif,
Neler Yapıldı?
1996 yılında çıkarılan ebeveyn iznini düzenleyen (96/34/EC) sayılı
direktif,
1986’da çıkarılan sosyal güvenlik sistemlerinde kadın ve erkeğe
muamele eşitliği prensibinin uygulanmasını sağlayan direktifi değiştiren
(96/97/EC) sayılı direktif,
1997 yılında çıkarılan cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunda kanıt
yükümlülüğü hakkındaki direktif (97/80/EC).
UNICE, CEEP ve ETUC tarafından sonuçlandırılan ebeveyn izni
konusunda çerçeve anlaşma hakkında 3 Haziran 1996 tarih ve
96/34/EC sayılı Konsey Direktifi
gibi düzenlemelerin iç hukukumuza yansıtılması çalışmaları
gerçekleştirildi. Direktifler ve kurucu antlaşmalardaki ilgili maddeler
aracılığıyla ülkeler bu politikaları gerçekleştirmekle yükümlü
kılınmaktadır
Neler Yapıldı?
Bu direktiflerin yansımasıyla 4857 sayılı Yeni İş Kanunu ve bu Kanuna dayanarak
çıkarılan Yönetmeliklerle, kadınlara yönelik düzenlemeler güçlendirmiştir.
İş Kanunumuzda önemli değişiklikler yapılmıştır.
Is Kanununun “Eşit davranma ilkesi” başlığı altında 5. maddesinde getirilen
düzenlemede; Anayasanın 10. maddesinde getirilen eşitlik ilkesi dikkate
alınarak, is ilişkisinde dil, irk, cinsiyet siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve
mezhep ve benzeri sebeplere dayalı olarak ayırım yapılamayacağı hükme
bağlanmıştır .
•
Özellikle kısmi süreli çalışmaların kadın isçiler tarafından tercih edildiği
dikkate alınırsa ;
- 5/1Maddesinde Ayrıca işverenin belirli ve belirsiz süreli is sözleşmeleri ile tam
ve kısmî süreli is sözleşmelerine göre çalışan isçiler arasında "esaslı sebepler
olmadıkça ayrım yapılamayacağı,
- 5/2 esnek istihdam türlerine ilişkin olarak 4857 sayılı Yasanın 11, 12 ve 13.
maddelerinde getirilen belirli belirsiz süreli ve kısmi süreli tam süreli is
sözleşmelerine göre çalışmalarda hakli nedenler olmadıkça eşitlik ilkesine
uyulması kuralına yer verilmiştir.
YAPILAN DÜZENLEMELER
5/3 maddesinde biyolojik veya isin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça bir isçiye is
sözleşmesinin yapılması, şartların oluşturulması, uygulanması ve sona ermesinde cinsiyet ve
gebelik nedeniyle doğrudan ve dolaylı olarak farklı işlem yapılamayacağı ifade edilmiştir.
•
5 (3/4) maddeleri ile aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük
ücret kararlaştırılamayacağı gibi, cinsiyet nedeniyle özel koruyucu hükümlerin
uygulanması da, daha düşük bir ücret uygulanmasını haklı kılamaz.
•
5/6.maddesinde eşit davranma ilkesi ve cinsiyet ayrımı yasağına aykırı davranmanın hukuki
yaptırımı da düzenlenmiştir. Buna göre isçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki tazminattan
başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir.
•
5/7 maddesi ile ispat yükümlülüğüne ilişkin önemli bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre
20. madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin 5.madde hükümlerine aykırı davrandığını
isçi ispat etmekle yükümlü kılınmıştır. Ancak işçi, ihlalin varlığını gösteren durumu ortaya
koyması halinde ispat mükellefiyeti işverene geçmektedir.
YAPILAN DÜZENLEMELER
- Analık halinde çalıştırılma yasağı doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8
hafta olmak üzere toplam 16 haftaya çıkarılmıştır.
- Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılamayacak 8 haftalık
süreye 2 hafta ekleneceği hükme bağlanmıştır.
- Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde ve doktorun onayı ile kadın
isçi isterse doğumdan önceki 3 haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu
durumda, kadın isçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir.
- Böylece kadın isçilerin çocuklarına bakabilmeleri için ihtiyaç duydukları
doğum sonrası iznin 13 haftaya kadar arttırılması imkanı, isabetli olarak,
sağlanmıştır.
YAPILAN DÜZENLEMELER
Hamilelik süresince kadın isçiye periyodik kontroller için izin verileceği; hekim
raporu ile gerekli görülürse hamile kadın isçinin sağlığına uygun daha hafif
islerde, ücretinden bir indirim yapılmaksızın, çalıştırılacağı hükme bağlanmıştır.
•
Kadın isçilere bir yasından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir
buçuk saat süt izni verileceği, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça
bölünerek kullanılacağının isçi tarafından belirleneceği düzenlenmiştir.
•
Sanayiye ait islerde 18 yasini doldurmamış çocuk ve genç isçilerin gece
çalıştırılması yasaklanmıştır.
•
Kadın isçilerin yer ve su altında çalışma yasağına ilişkin düzenleme bulunmaktadır.
YAPILAN DÜZENLEMELER
4857 sayılı İs Kanununda getirilen bir diğer önemli değişiklikte, isçinin haksiz ve
keyfi ve geçerli bir nedene dayanmaksızın yapılan fesihlere karşı korunma
getirilmiştir.
•
Yeni düzenlemeye göre, otuz veya daha fazla isçi çalıştıran işyerlerinde en az altı
aylık kıdemi olan isçinin belirsiz süreli is sözleşmesini işverenin fesh edebilmesi
için isçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin ve işin
gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanması gerekir
Irk, renk, cinsiyet, medeni hâl, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi
görüş ve benzeri nedenler ve 74. maddede öngörülen kadın isçilerin
çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek de sayılmıştır.
•
O halde hamilelik ve doğum, is güvencesi kapsamında kalan kadın isçilerin
belirsiz süreli hizmet akitlerinin işveren tarafından feshi durumunda geçerli
bir neden olarak ileri sürülemeyeceği gibi, 74. maddede yer alan doğum öncesi
ve doğum sonrasında kadın isçinin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde ise
gelmemekte geçerli bir fesih nedeni olamayacaktır.
•
Bu sebeplere dayalı olarak is sözleşmesinin feshinde, geçersiz sebeple yapılan
feshin hüküm ve sonuçları uygulanır.
YAPILAN DÜZENLEMELER
4857 sayılı Kanunun 24. maddesinin 11/d fıkrasında cinsel taciz hakli
bir fesih nedeni olarak hükme bağlanmıştır.
Getirilen yeni düzenlemeye göre "isçinin işyerinde başka bir isçi veya
üçüncü kişiler tarafından cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene
bildirmesine rağmen onun gerekli önlemleri almaması hali isçi açısından
hakli bir fesih nedenidir.
•
İşverenin isçiye cinsel tacizde bulunması da isçi açısından hakli bir fesih
nedenidir (m.24/II-b).
•
4857 sayılı Kanun ile cinsel tacize ilişkin olarak getirilen bir diğer
düzenleme m.25/11-c yer almıştır. Buna göre isçinin işverenin başka bir
isçisine cinsel tacizde bulunması işveren açısından haklı bir feshi
nedenidir.
YAPILAN DÜZENLEMELER
Sosyal Güvenlik Kanunlarına İlişkin Düzenlemeler
Tarımda kendi nam ve hesabına çalışan kadınlar aleyhine var olan eşitsizlik 2003 yılında
yapılan bir düzenleme ile kaldırılmıştır.
Daha önce bu konumda olan kadınlar için, sisteme girişte aile reisi olma koşulu aranmakta
idi. Ancak Medeni Kanunumuzdaki düzenlemeye paralel olarak sosyal güvenlik alanındaki bu
eksiklik de giderilmiş oldu.
Vergi
2007 yılında Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle hane halkı içinde kadınlar
tarafından üretilen ürünlerin düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve
kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması sonucu kadınların elde ettikleri
gelirler vergiden muaf tutulmuştur.
İstihdam Paketi ile yaş sınırı aranmaksızın teşvikler
getirildi. Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
kuruldu.
YAPILAN ÇALIŞMALAR
“Kadına Yönelik Şiddete Son” Kampanyası kadına yönelik şiddetle mücadele bir
devlet politikası haline gelmiştir.
KSGM tarafından “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi”
yürütülmeye başlamış ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Geliştirme Eylem
hazırlanmıştır.
Kadın, çocuk ve özürlülerin ihmal ve istismarını önlemek amacıyla ALO 183 Aile,
Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattının hizmete girmiş,
Sosyal desteğe ihtiyaç duyan kadın, genç ve ailelere hizmet götüren Aile
Danışma ve Toplum Merkezlerinin sayısı artmıştır
şiddet mağduru kadınlara yönelik hizmet veren kadın konukevlerinin sayısı da
8’den 21’a yükselmiş ve ayrıca yerel yönetimlerin koruma evleri açma konusunda
yetkili kılınmıştır.
“Haydi Kızlar Okula” kampanyası ile yaklaşık 250.000 kız çocuğu okullu yapılmış,
ekonomik ve sosyal yoksunluk sonucu okula gidemeyen yaklaşık 1,6 milyon
çocuğun okula devam şartı ile ailelerine eğitim ihtiyaçları karşılanmıştır.
Rakamlarla Kadın
AB’de cinsiyetler arası ücret farkı 15, Türkiye’de 22
AB’de kadın girişimci oranı 28, Türkiye’de 12,5
AB’de profesör kadın oranı 15, Türkiye’de 27
AB’de şirketlerde üst düzey kadın yönetici oranı 33, Türkiye’de 6
AB’de kadın temsili; AB parlamentosunda 30, üye devletlerin ulusal
parlamentolarında ortalama 23; Türkiye’de parlamentoda kadın temsili 9,1
Hala ülkemizde 4,5 milyon kadın okuma yazma bilmemektedir.
15-19 yaş arası genç kızların% 44.3’ü ne okula, ne işe gidiyor.
Türkiye’de yılda 2 bin 500 kadın anne olmak isterken ölüyor.
Kadınların kazancı da erkek kazancından yüzde 40 daha az.
.
Değerlendirme
Mevzuatımıza giren esnek çalışma modellerinin sosyal güvenlik boyutu
sağlam temellere oturtulmalıdır.
Kadınlar için aile yapısını bozmayacak iş düzenlemelerinin ve sosyal
hakların gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Kadınlarımızın katma değeri yüksek, nitelikli ve düzgün iş ve alanlarda
istihdam edilebilmeleri için girişimciliği destekleyen politikalar
izlenmelidir.
Kırsal kesimde yaşayan kadınlar için gelir getirici ve çalışma koşullarını
iyileştirici projeler yapılmalıdır.
Kadınlarımız ekonominin talep ettiği işgücü nitelikleriyle donatılmalıdır.
Özellikle “bağımsız özellikte idari ve mali özerk” bir “Eşitlik Kurumu”nun
kurulmalıdır.
Değerlendirme
Çalışma yaşamına girebilen kadınların çalışma yaşamlarını kısa bir dönemde bitirmesi
ve/veya kariyerde yükselme doğrultusunda tüm potansiyelini ortaya koyamamasının
temel nedeni, ev ve iş yaşamını uzlaştırma konusunda yaşadıkları sorunlardır.
Aile yaşamında çocuk bakımı, yaşlı ve hasta bakımı gibi yükümlülükleri sadece
kadınların sorumluluğunda gören anlayış yerine, bu sorumlulukların anne, baba,
devlet veya işveren arasında paylaşılması yaklaşımı benimsenmelidir.
Ülkemizde kreş gündüz bakımevi gibi sosyal destek kurumlarının sayısı artırılmalıdır.
Özel sektörde çalışan kadınların bir çoğu doğum yaptıktan sonra çocuklarının bakımı
amacıyla kreş veya bakıcı parası ödememek için işten ayrılarak çocuklarına kendileri
bakmaktadır. Özellikle ücretleri düşük olan kadın işçiler doğumdan sonra işe devam
etmeleri durumunda kazandıkları ücretlerin büyük bir kısmını bakıcı veya kreşlere
ödemek durumunda kalmaktadırlar. Hal böyle olunca kadın yönünden çalışmamak
daha kazançlı bir duruma gelmiş olmaktadır.
İşte bu olumsuz durumu giderebilmek için doğum yapan kadının çocuğunun kreş veya
bakıcı ücreti, aile ve sosyal yardım sigorta kolundan devlet tarafından karşılanması
gerekmektedir. Bu sigorta kolu kadınların küçük çocuklarının bakımlarının
sağlanması için işten ayrılmalarını önleyecektir. Bu nedenle aile ve sosyal yardım
sigortası adı altında bir sigorta kolu ihdas edilmelidir.
Doğum sonrası ücretsizi izin uygulamasının yeniden
düzenlenmesi
Doğum yaptıktan sonra kadınlara (memur ve işçilere) toplam 16 hafta(çoğul
gebelikte 18 hafta) doğum izni verilmektedir. Bu izin süresinin bitiminden
itibaren işçilere altı ay memurlara ise 12 ay talep etmeleri halinde ücretsiz
izin verilmektedir. Ücretsiz izin uygulaması sadece doğum yapan kadına
tanınmıştır. Doğum izninin kullanılması da ücretli iznin bitim tarihinden
başlamaktadır. Ücretsiz iznin kısa bir süre içerisinde kullanılması pek
hakkaniyetli gözükmemektedir. Örneğin çocuk altı aylık iken bu izni anne ve
baba kullanmaya gerek duymayabilirler. Anne ve baba ücretsiz izni çocuk
üç yaşında iken kullanmak isteyebilirler.
Ücretsiz doğum izni süreleri işçi ve memurlarda eşitlenerek bu izinler
ebeveyn izni adı altında Avrupa ülkelerinin bir kısmında uygulandığı gibi
anne ve babaya verilmelidir. Bu izinlerin doğumdan sonra beş yıllık bir süre
içerisinde kullanılması yönünde düzenleme yapılmalıdır. Anne ve babadan
birisi veya izni paylaşmak suretiyle her ikisi birden bu izni beş yıllık süre
içerisinde istedikleri zaman kullanabilmeleri yönünde mevzuatımızda
düzenlemeler yapılmalıdır.
Değerlendirme
Gerek kadınların çalışma hayatında daha fazla yer alması gerekse toplumsal
cinsiyet eşitliğine ulaşmak için Türkiye özellikle yasal açıdan çok önemli
gelişmeler kaydetmiştir. Hiç kuşkusuz bu gelişmeler yeterli değildir. Uygulamada
da ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Bu gelişmelerin eksiksiz olarak uygulamaya konulması en önemli hedef olarak
önümüzde durmaktadır. yapılan tüm düzenlemelere ve kadınların işgücüne
katılımında yasal açıdan herhangi bir ayrım olmamasına rağmen hala bu durum
rakamlara yansımamaktadır.
Bunu aşabilmenin yolu da yasalardan çok, kafaları değiştirmekle mümkündür.
Uluslar arası referanslar, iç hukuk düzenlemeleri ve hatta dini referanslar
kadınlara ne kadar ileri haklar tanırsa tanısın, sorun daha çok, kültürel
gelenekler, alışkanlıklar ve ezberlerlerle ilgilidir. Öncelikli olarak toplumsal
anlayış ve davranış biçimlerimizi gözden geçirmeli, sorgulamalı ve
değiştirmeliyiz. Yeni bütüncül politika ve stratejiler oluşturmalıyız.
SENDİKA VE TOPLU İŞ
SÖZLEŞMELERİNDE KADIN
Türkiye’de kadınların sendikalaşma oranları
oldukça düşük düzeydedir.
Sendikalardaki kadın üye oranı toplam
üyelerin ortalama %12-13’ü düzeyindedir.
Yönetim kademesinde görev yapan kadın
sayısı ise yalnızca % 1 seviyesindedir.
KADINLAR NE DİYOR?
Yapılan araştırmalarda en önemli faktörün aile ve iş yaşamındaki
sosyal rolleri gereği kadınların sendikal faaliyetlere yeteri kadar
zaman ayıramaması, sendikaların faaliyetleri konusunda yeterli bilgi
sahibi olunmaması gelmektedir. Diğer önemli bir faktörde erkek
egemen bir yapıda olan sendikaların içerisinde yönetim
kademelerinde görev alamayacaklarını düşünmeleridir.
Yapılan çalışmalarda ortaya çıkan tespit ve sorunlar
—Kadınlar sendikanın kendilerine ne bakımdan faydalı olacağını
bilmiyorlar.
—Aile ile ilgili sorumlulukları yüzünden zamanları yok.
—Onlara bu konuda yol gösteren olmamış.
—Sendikalar hakkında olumsuz düşüncelere sahipler.
— Sendikalar kadınların ihtiyaçlarına cevap vermiyor.
—Erkeklerin egemenliğindeler.
—İşverenden çekiniyorlar.
—Kocaları engel oluyor.
—Üye aidatlarını ödemekte zorlanıyorlar.
-Üye olmak için özgüvene sahip değiller.
Şeklinde sıralanabilir.
Teşekkürler…