Sosyalleşme

Download Report

Transcript Sosyalleşme

Sosyalleşme
•
Hemen hemen bütün canlılar, kendileriyle aynı türden canlıların arasına doğarlar. Bunlar
arasında kimileri doğduktan hemen sonra kendi başlarının çaresine bakabilirken, bazıları
herhangi bir destek veya yardım almadan varlıklarını sürdüremezler. İşte insan da bir
canlı olarak yaşamının başlangıcından sonraki en az 5-6 yıllık dönemde herhangi bir
destek ve yardım almadan hayatını sürdüremez.
•
Bitkisel ve hayvansal organizmalar, kendi doğal çevrelerine mükemmel bir biçimde uyum
sağlamışlardır. Buna karşın; insan, doğal bir çevrede rekabet edebilmek için çok yetersiz
bir görüntü sergilemektedir. Fiziksel olarak olgunlaşmamış, organik olarak özelliksiz,
büyük ölçüde işlevsiz içgüdüleri olan ve yaşama elverişli bir hareket tarzı; insanın
hayatta kalabilmesi için özel koşullara sahip olması gerekmektedir.
•
Sosyal çevre, bu koşulların arasında, insanın hayatta kalmayı öğrenebilmesi ve bunu
geliştirebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Yeni doğan bir insan için sosyal
çevre ilk başlarda onun yaşamsal koşullarıyla ilgilenecek bir grup insandan oluşmaktadır.
Etrafında kümeleşen insanlar, birlikte -ilk bakışta ondan tamamen bağımsız- dengeli bir
yaşam görünümü ve denenmiş görgü kurallarıyla şekillenen karmaşık bir ilişki ağı
oluşturmaktadır. Bu ağ örgüsü, daha geniş sosyal ağların içine girmektedir.
• Sosyolojik bir kavram olarak toplumsallaşma; yaşamını devam
ettirebilmek için yardıma ihtiyaç duyan insanın, içinde doğduğu
topluma adapte olabilme sürecidir. Bu süreç içinde (toplumsallaşma
süreci) insan; içine doğduğu toplumun kültürel değerlerini öğrenir,
kendine has beceriler edinir, kendi bilincine ulaşmış bir birey haline
gelir.
• Toplumsallaşma genellikle, bireyin belirli bir toplumda (geleneklerin
devam ettirilmesi vb.) yer almasını ve o toplumun kültürünü
benimsemesi, yani; sosyal yaşamında yer alan ve gelişmesini
etkileyen, toplum aracılığıyla gerçekleşen öğrenme sürecinin
(davranış biçimleri de dâhil) bütününü tanımlamaktadır. Bu nedenle;
toplumsallaşma yaşamın tüm evrelerini kapsayan bir süreçtir.
• Öğrenme süreci aslında doğumla hemen başlayan bir süreçtir ve
bütün yaşamımız süresince devam eder. Bazen sanatsal aktivitelerle
keyifli bir hal alırken bazen de aldığın cezalarla acılı bir hal
alabilmektedir.
• Sosyalizasyon, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere
öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey
ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı
zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen
rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini,
toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir.
• Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı,
toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın
davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel
toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de
kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve
normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla,
birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.
• Birey bu süreçte biyolojik bir varlık olmaktan çıkar ve kendi
toplumuyla bütünleşme sürecine girer. Bu süreç aracılığıyle birey
bir kişilik kazanır.
Sosyal Kontrol aracı olarak sosyalleşme
• Sosyal bilimsel bir kavram olan toplumsallaşma, bir taraftan bireyin
diğer bireyler ya da sosyal ve fiziksel çevre ile iletişimiyle oluşan
kişisel gelişimi, diğer taraftan da bireyin sosyalleşmesi sırasında
oluşan bağlarını tanımlamaktadır. Bireyin kişiliği üzerindeki kasıtlı ve
sistemli önlemlerin (eğitim) yanı sıra istenmeyen etkileri de
kapsamaktadır. Bu nedenle toplumsallaşma süreci, bireyin ortak
yaşamdaki eylemleri (kolektifleştirme) ve eylem yönelimlerini
(sosyal kimlik) oluşturan, sosyal faaliyetlerini şekillendiren normları
da etkiler. Ayrıca bireylerin toplumda geçerli normlar, değerler ve
değer yargılarına göre şekillenen eğilimlerinden oluşur.
• Diğer bir deyişle toplumsallaşma bireyin, içine doğduğu toplumun
ekinini yani maddi ve manevi öğeleriyle birlikte öğrenmesini,
benimsemesidir.
•
•
•
•
Sosyalleşmeyi doğal ve planlı sosyalleşme olarak iki süreçte anlatabiliriz. Doğal sosyalleşme daha
çok memeli hayvanlarda görülen yavruların hayatı öğrenme sürecidir. Planlı sosyalleşme ise insana
özgüdür. Hayatı öğrenme süreci planlı hareketler içerisinde oluşmaktadır. Ama hayatımız hep
başkalarının elinde de değil. Aklımız kendimiz ile ilgili süreçleri planlayabilme kabiliyeti vermektedir.
Ailemizi, anne babamızı seçme şansımız yok. Hatta okul çağının sonuna kadar sosyalleşme sürecimiz
hep başkaları yönetiyor. Ancak, toplumsallaşma hiç bitmeyen bir süreçtir ve temelinde bireyin
kişisel gelişimi – örneğin bir bireyin sosyal ilişkileri- vardır. Kişilik, bir taraftan bireyi diğer bireylerden
ayıran özlüğü anlatırken; diğer taraftan da bir toplum ya da topluluğa ait bireylerin paylaştıkları
ortak özellikleri tanımlamaktadır (örneğin; değerler, kurallar ve sosyal kimlikler).
Olgunlaşmamış bir birey, sosyal çevresinde onunla da onsuz da yaşayabileceği bir dünyaya uyum
sağlamıştır. Bu dünya, insanların ilgili çevrelerinin doğal koşullarıyla çoktan belirlenmiş görüş,
yönelim ve yaşam biçimleri yapılarıdır. Bireyler, o anki çevrelerini anlamlandırdıkları ve kendilerine
uyumlu hale getirmek için kullandıkları araçlar icat ederler. Yeni doğan bir insan, hayatta kalabilmek
için ihtiyacı olan bu araçlarla iyi geçinmeyi öğrenmek durumundadır.
Toplumsallaşma süreci temelde bir koşullanma sürecidir. Bireyler içine doğdukları belli toplumun
ekinine koşullanmaktadırlar. Bu koşullanma ödüller ve cezalar yoluyla olmaktadır. Çocuklar ilk
günden itibaren olumlu ve olumsuz süreçlerle bu toplumsallaşmayı en yoğun yaşayan bireylerdir.
Birincil Toplumsallaşma
• Birincil toplumsallaşma ile içinde ya da dışında yaşama hakkına sahip
olduğu bu dünyaya bireyi hala devam eden uyumunun temelleri
atılmaktadır. Bu şekilde, bireyin çevresine ayak uydurmak için ihtiyacı olan
hayat ve dünya bilgisinin de temelleri atılmış olur. Birincil toplumsallaşma
ile sağlanacak olan; yeni bireyin kendi sosyal çevresine ait bakış açılarında,
yaşam şekillerindeki kademeli özümseme, başlarda çok az insanın yerine
getirebildiği bazı koşullara bağlıdır.
• Birinci ve en önemli koşul; yeni doğan çocuğun dünyaya gelişinden itibaren
çevresinde olan insanlarla güvenli bağları (temel güven duygusu) olmasıdır.
Bu bağ, yeni doğan çocuğun duygusal gelişimini, neredeyse tamamen iç
refah üzerine kurmuştur. Bu anlamda da, en kolay ulaşılan, ona duygusal
anlamda hamilelikten beri en yakın insan olan annesi ile yeni doğan çocuk
arasında gelişir. Kendisini içsel olarak, ayrıca çevresinde de en çok güvende
hissetmesi, sıcaklık, beslenme, sevgi ve bakım gibi yaşamsal ihtiyaçları
karşıladığı takdirde gerçekleşecektir. Bu bağlamda, diğer insanlarla bağının
ne denli iyi olacağı, onların yeni doğan çocuğun refahına katkıları ile doğru
orantılıdır.
İkincil Toplumsallaşma
• Birincil Toplumsallaşma ile bireyin dünyasına uyumunun esasları ortaya
konmuş, yaşamını doğru şekilde sürdürebilmesi için yerine getirmesi
gereken görev üzerinde durulmuştur. Bu görev, birincil toplumsallaşmanın
dışında bir dünya ile ilişkilendirilmelidir ve bu ilişkilendirme süreci “İkincil
Toplumsallaşma” olarak tanımlanmaktadır. Karmaşık ve emekçi
toplumlarda dünya bireylerin tek tek kendileriyle çatıştıkları, içinde
birbiriyle iletişimde olan birçok grup barındıran, her biri birçok özel bilgi ve
beceriyle karakterize edilmiş, iç içe geçmiş alt grupların yaygın olduğu bir
yerdir.
• İkincil toplumsallaşma bu nedenle; bu tür işle ya da görev dağılımı ile
belirlenen kurumsal alt dünyaların özümsenmesine de denmektedir.
Toplumsal rollere özgü bilgi ve becerilerin edinilmesiyle gerçekleşmesinin
yanı sıra; her role özgü kelime dağarcığının “kendisine ait olma durumunu”
da desteklemektedir. İkincil toplumsallaşma ile özümsenmiş alt dünyalar,
birincil toplumsallaşmada kaydedilen “Temel Dünya”nın aksine kısmi
gerçekliklerdir.
• Toplumsallaşma, toplum içinde farklı kuşakların birbirleriyle olan iletişimini
ve etkileşimini sağlar. Bu farklı kuşaklar, toplumsallaşma süreci içerisinde
birbirlerinin yaşantılarını etkiler biçimdedir. Örneğin bir çocuğun dünyaya
gelmesi, onun sorumluluğunu taşıyan ailesinin bir grup olarak yaşantısında
ve bu aile grubunun bireylerinin yaşantılarında farklılıklara yol açacaktır.
• Toplumsallaşma kişiliğin kazanılmasında da temel süreçtir. Birey
toplumdan ve öğelerinden ayrı var olmaz. Bu öğeler içerisinde yaşadığı
ilişkiler onun bilincini belirler. İnsan kendi bilincine ve kişiliğine diğerleri
olan etkileşimleriyle farkına varır. Ancak nihai durumda nesnel çevre
koşullarıyla etkileşim içerisinde olan kendisidir ve kendi bilinç seviyesine
yine bireyin kendi karar verecektir.
• Sonuç olarak toplumsallaşma; insanların yaşam süreçleri boyunca
(doğumdan ölüme kadar) içinde bulundukları ve hem bireysel, hem de
toplumsal bir canlı olarak geliştikleri süreçtir. Toplumsallaşma, genel
anlamda bir adaptasyon ve tamamlanma sürecidir. Ama bu süreç hiç
bitmediğinden tamamlanma da biten bir süreç değildir.
• Sosyalleşme süreci içerisinde kendi kültürümüzü tanırız ve bu sayede
hayatımız şekillenir.
Toplumsallaşma
• Sosyolojik bir kavram olarak toplumsallaşma;
yaşamını devam ettirebilmek için yardıma
ihtiyaç duyan insanın, içinde doğduğu topluma
adapte olabilme sürecidir. Bu süreç içinde
(toplumsallaşma süreci) insan; içine doğduğu
toplumun kültürel değerlerini öğrenir, kendine
has beceriler edinir, kendi bilincine ulaşmış bir
birey haline gelir.
• Toplumsallaşma, toplum içinde farklı kuşakların
birbirleriyle olan iletişimini ve etkileşimini sağlar.
Bu farklı kuşaklar, toplumsallaşma süreci
içerisinde birbirlerinin yaşantılarını etkiler
biçimdedir.
• Yani, toplumsallaşma; insanların yaşam süreçleri
boyunca (doğumdan ölüme kadar) içinde
bulundukları ve hem bireysel, hem de toplumsal
bir canlı olarak geliştikleri süreçtir.
Toplumsallaşma, genel anlamda bir adaptasyon
ve tamamlanma sürecidir.
Toplumsallaşma Araçları
•
•
•
•
•
Aile
Medya
Arkadaşlık
Okul- eğitim sistemi
Spor
Aile: Bireyin doğumdan itibaren ilk sosyalleşme ortamıdır. Seçme şansı yoktur.
Aslında çocuğun toplum içerisinde var olma aracıdır. Ailedeki davranışlar
ve ebeveynlerin yaklaşımları çocuğun toplumla olan bütünleşmesine ve
kişilik oluşumlarına katkı yapar.
Medya: Çocuklarımız zamanının birçoğunu medya ve kitle iletişim araçlarının
önünde geçiriyor ve yoğun bir şekilde onlardan öğrenme süreci içerisinde
bulunuyor. Çoğu zamanda farkında olmadan öğreniyor.
Arkadaşlık: Kişiliğinin farkında olmaya burada başlıyor. Aileden farklı
paylaşımlar var. Arkadaşlar sayesinde kişilik oluşumu hızlanıyor, sosyal
iletişim becerileri gelişiyor ve farklı değerler içersine giriyor. Erkek grupları
daha sert ve hiyerarşik düzen içerisindeyken, kız gruplarında daha eşit
şartlar vardır.
Spor: kişiliği oluşuyor. Kendini tanıma ve kendine güven oldukça fazla bir
şekilde yaşanıyor.
Okul: Okul içerisinde beklentilere cevap verme ve mücadele gücü artıyor. Bu
bağlamda farklı davranışlar içerisine giriyor. Müfredat programının içeriği
çocukların gelecekteki rollerini etkiliyor.
Yaşamın Adımları
• Çocukluk
• Yetişkin Dönem
• Yaşlılık
Toplum Türleri
Avlayıcı ve toplayıcı- mekanik dayanışma
Pastoral- mekanik dayanışma
Tarım Toplumu- mekanik dayanışma
Endüstriyel- organik dayanışma
Dünya toplumları sınıflaması
1. Dünya Ülkeleri
2. Dünya Ülkeleri
3. Dünya Ülkeleri
Rollerin belirlenmesi
Rolleri belirleyen etmenler
– Liderlik
– Aile
– Çalışma Yaşamı; Beyaz/ mavi yaka
– Uzmanlaşma
Modern Toplumların farklılıkları
Toplumları tanımlarken nelere dikkat ederiz?
1. Ekonomik Düzen (Üretim İlişkileri)
2. Politik Düzen (Yönetim şekli, asker)
3. Sosyal Yaşam (Özgürlük, Kadının rolü,
ırkçılık)
4. Kurumsal Yapı (Bürokrasi devletin rolü)
5. Kültürel yapı