Document 7482695

Download Report

Transcript Document 7482695

KAN ÜRÜNLERİ VE
TRANSFÜZYON
ENDİKASYONLARI
Dr. Gökalp GÜZEL
GAZÜ TF Kalp Damar Cerrahisi
AD.
Kan ürünleri; kandan hazırlanan tüm
terapötik materyalleri yani hem kan
komponentleri hem de plazma
fraksinasyon ürünlerini içerir.
Kan komponentleri tanımına;
eritrosit,lökosit ve trombosit
konsantreleri ile taze plazma ve
kriopresipitat dahil edilmektedir.
Antikoagulan ve koruyucu sıvılar



Antikoagulan olarak sitrat kullanılır
Sıvı içinde trisodyum sitrat olarak bulunur
ve kalsiyum ile şelazyon yaparak
koagulasyon sisteminin aktivasyonunu
önler
Her 100 ml kan için 14 ml sitratlı sıvı
yeterlidir.
Antikoagulan ve koruyucu sıvılar




Koruyucu sıvılar glikoz-dekstroz- adenin ve
fosfat kombinasyonları içerir.
Dextroz ; eritrosit metabolizması sırasında
enerji kaynağı olarak,
Adenin; hücrelerin canlılığı,ATP düzeyi ve
oksijen taşıma kapasitesinin devamlılığı
için gereklidir,
Fosfat ise; 2,3-DPG düzeyini artırır
Antikoagulan ve koruyucu sıvılar




Kanın saklama süresini artırmak için değişik koruyucu sıvı
kombinasyonları denenmiştir.
Türkiye'de en çok kullanılan antikoagulan koruyucu sıvı
CPDA-1(Citrate-Phosphate-Dextrose-Adenin) dir.
Buna ek olarak ACD(Acid–Citrate-Dextrose) ve
CPD(Citrate-Phosphate-Dextrose) kullanılmaktadır.
Ayrıca CPD içeren torbalara toplanan tam kanın
eritrositlerinin SAG-M (Saline,Adenin,Glikoz,Mannitol)
ilaveli ayrı bir torbaya toplanabildiği bir sistemde vardır
Antikoagulan ve koruyucu sıvılar




Ek sıvıların özelliklerine göre kanın
saklama süresi uzar.Buna göre kanın 1-6 C
de saklama süresi;
ACD ve CPD sıvılarında 21 gün,
CPDA-1 sıvısında 35 gün,
SAG-M ilaveli ortamda 42 gündür.
Tam Kan





Donörden alındıktan sonra hiçbir işlem
uygulanmadan 63ml antikoagulan içinde
saklanan 450ml (+- %10) kana denir.
Htc %36-37 donör htc sine göre değişir.
200ml si eritrosit, 250 ml si plazmadan oluşur.
+4 ‘C de trombositler tamamen fonksiyonlarını
kaybederler.
Faktör 5 gün boyunca aktivitesini sürdürür.5.
günde %80;14. günde % 50 aktiftir.
Tam Kan





Faktör 8 seviyesi 1-2 gün içinde normalin % 50
sine 5 gün sonra ise %30 una iner.
Faktör 11, 7. gün normalin %20 si kadardır.
Lökositler bir süre sonra canlılığını yitirir.
24 saatten daha kısa süre beklemiş kana taze
tam kan denir.
Günümüzde tam kan nadir kullanılmakta, temel
olarak diğer kan ürünlerinin elde edildiği kaynak
materyal olarak kullanılmaktadır.
Eritrosit Süspansiyonu




ES plazmasının ¾ ü alınmış kandır. Antikoagulankoruyucu sıvı içine alınmış tam kandan hazırlanır.
Yaklaşık 200ml eritrosit içerir.Htc %70-80 kadardır.
CPDA-1 solüsyonu ile +4’C de 35 gün saklanabilir.
Eritrositler üzerine SAG-M solüsyonu da eklenebilir.
Santrifugasyondan sonra optik okuyuculu ekstraktör
ile plazması tama yakın alınan ES üzerine ek solüsyon
torbasındaki SAG-M ilave edilir.Bu ürün +4 ‘C de 42
gün saklanılabilir.Htc ‘i %55 kadardır.
Eritrosit Süspansiyonu



CPDA-1 içeren torbalarda 1. günde plazma K ’u
ortalama 5.1 mEq/L 35. günde ortalama 78.5
mEq/L ‘dir.Renal fonksiyonu iyi olanlar tolere
edebilirken bozuk olanlar ve yeni doğanlar bu
düzeydeki K ‘u tolere edemezler.
Bunlar için saklama süresi daha kısa olan kan
ürünleri tercih edilir.Özellikle yeni doğana 7
günlükten taze olması tercih edilmektedir.
Hemoliz saklama süresiyle orantılı olarak artar.
Serbest Hb 1. günde ortalama 78 mg/L iken 35.
günde 658 mg/L dir.
Lökositten Fakir Eritrosit
Süspansiyonu



ES içindeki lökositler lökosit filtreleri kullanılarak
uzaklaştırılır.3.jenerasyon filtrelerle %99.99
oranında lökositten ayırmak mümkündür.
Bu işlem uygulanırken eritrositlerin yaklaşık %25
i kaybedilir.
Ürün içindeki lökosit sayısı febril non hemolitik
transfüzyon reaksiyonlarından korunmak için
5.108 ,alloimmünizasyon ve CMV enfeksiyon
geçişini önlemek için 5.106 dan az olmalıdır.
Yıkanmış Eritrosit Süspansiyonu



Devamlı akım hücre yıkama cihazları veya elle
hazırlanabilir.
ES soğutmalı santrifüjde veya normal santrifüjde
+5’C deki 3000 devirde 15 dk santrifüj edilir.Bu
uygulama ile trombosit ve plazma proteinlerinin
önemli bir kısmı lökositlerin de %70-80 i
temizlenir.İşlem sırasında eritrositlerin %10-20 si
harap olur.
Açık sistemlerle hazırlandığından yıkanmış ES 24
saat içinde kullanılmalıdır(Kontaminasyon riski).
Dondurulmuş Eritrosit
Süspansiyonu



Kriyoprotektif sıvı olarak kristalleşmeyi önleyen gliserol
kullanılır.En fazla 6 gün sonra eritrositler -65-80’C de
dondurulur,kullanılmak istenildiğinde
çözülür,degliserolirize edilir ve transfüzyona hazır hale
getirilir.
Saklama süresi ortalama 10 yıldır.Literatürde 21 yıl
saklandıktan sonra transfüze edilmiş eritrosit
süspansiyonları vardır.
Pahalı işlemdir,kullanmadan önce degliserolize
edilmelidir.Acil durum için uygun olmaz,çözündükten
sonra 24 saat içinde kullanılmalıdır.Yüksek miktarda
serbest Hb içerir.
Trombosit Süspansiyonu




Trombosit ünitesi tanımı dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok
kan merkezinde net değildir.”1 ünite trombosit” terimi tek donörden
elde edilen trombosit süspansiyonlarını ifade eder.
Tek ünite trombosit süspansiyonlarının 4-6lı olarak steril şartlarda
bir araya getirilmesiyle havuz trombosit süspansiyonları elde
edilmektedir.
Random donör trombositleri donörden alındıktan 8 saat içinde
tam kanın santrifügasyonu ile elde edilir. Santrifügasyon 2000g
devirde 3 dk ile tam kan trombositten zengin plazma ve eritrositlere
ayrılır.
Trombositten zengin plazma süratle tekrar santrifüj elde edilen platet
pellet’in 50-70 ml otolog sitratlı plazmada süspansiyonu sağlanır.Bu
şekilde hazırlanan trombosit süspansiyonu 5-10.1010 trombosit
içerir.Tranfüzyondan önce bu süspansiyonların 6-8 ünitesi(yetişkinler
için) bir terapötik doz olarak havuzlanır.
Trombosit Süspansiyonu



Tek donör trombositleri HLA tiplendirmesi yapılarak aile içi veya dışı
donörlerden tercihen aferezle toplanır.Aferez ürünlerinin avantajları; rölatif
olarak daha az lökosit içermesi,daha az sayıda donör gerektiğinden
transfüzyonla bulaşan enfeksiyon olasılığının azalması,havuzlama
yapılmadığından bakteriyal kontaminasyon riskinin düşük olması,febril nonhemolitik transfüzyon reaksiyonlarının azaltılması veya önlenmesi olarak
söylenebilir. Dezavantajları olarak şunlar gösterilebilir; hasta ile donör farklı kan
gruplarından olduğunda plazmanın ABO uyumsuzluğu ve dolayısıyla potansiyel
hemolitik transfüzyon reaksiyonları.
Trombosit süspansiyonu hazırlandıktan sonra iki yöntemle saklanır. En sık
kullanılan saklama yöntemi 20-24’C de beş gün boyunca ikinci kuşak gaz
permeable torbalarda sürekli ajitasyondur. Trombositler 5. günün sonunda
%20-25 oranında canlılığını kaybederler.FV ve FVIII ’de orta derecede azalma
hariç,koagulasyon faktörleri aktivitesi iyi korunur fakat pH azalır.İkinci yöntem
ise dondurarak saklamadır.Bunun için kriyoprotektif olarak DMSO(Dimetil
sulfoksit) kullanılır. Hızlı eritmeden sonra trombositlerin canlılık oranı %50 ye
düşer.
Aferez donörleri 1 yılda en çok 24 kez cihaza bağlanabilir.İki aferez arası süre
en az 3 gün olmalıdır.Ön sayımlarında trombosit sayısı 150 000m/mm3
olmalıdır.
Lökosit suspansiyonu





Nötrofillerin intravasküler alandaki yarı ömürleri sadece 4-10 saattir.
Lökositler ya tam kandan veya efektif şekilde aferez işlemi ile
toplanabilir.
Yeterli hücre toplanmasını genç eritrositler ve lenfositlerle
granülositlerin dansitelerinin yakınlığı ile dolaşımdaki granülosit
sayısını azlığı engeller.
Lökosit aralığı Hidroksietil starch gibi solusyonlarla daraltılır.Ek olarak
donör granülosit sayısı işlem öncesi kullanılan bazı ilaçlarla artırılır
Granülositleri Kİ den ayırıp dolaşıma geçmesini prednisolon ve
benzeri glukokortikoidler sağlar.Son zamanlarda glukokortikoid
yerine Granülosit koloni stimülan faktör etkin şekilde
kullanılmaktadır.
Taze Donmuş Plazma








Antikoagulanlı tam kanın alındıktan hemen sonra veya +2-6 C de bekletip
en geç altı saat içinde santrifüj edilmesi ile elde edilir.
Şekilli elemanların ayrılmasından sonra kalan kısmına taze plazma denir.
İçerisinde bütün pıhtılaşma faktörleri, globulin ve albumin
bulunur.Koagulasyon faktörlerinin zamanla aktiviteleri azalır.
Eğer plazma alındıktan sonra ilk altı saat içinde dondurulursa buna taze
donmuş plazma (TDP) denir.
Bu üründe özellikle labil koagulasyon faktörlerinin aktiviteleri korunmuş
olur.
Hazırlanan plazmada rezidü hücre miktarlarının eritrosit için 6x109/L,
lökosit 0.1x109/L ve trombosit 50x109/L olması gerekmekmektedir.
Bu sayımlar dondurma işleminden hemen önce yapılmalıdır.
Dondurma şok şeklinde veya kuru buz ile yapılır.Kullanılacağı zaman 37C de
çözülür ve altı saat içinde kullanılır.
Kriopresipitat



Tam kandan elde edilen kriopresipitat en
azından 80 Ü Faktör VIII, 200mg Fibrinojen,
orjinalinin %50 si kadar von Willebrand Faktör
ve %25 ‘i kadar Faktör XIII içerir.
Bir ünite TDP 1-6 C de yavaş olarak eritilir,
santrifüj sonucunda supernatan atılır, kalan 1015 cc plazma ile torbaya yapışık peltemsi kısma
Kriopresipitat denir.
Hemen dondurulur saklama süresi TDP nin
üzerindeki son kullanma tarihine kadardır.
KAN VE KAN
KOMPONENTLERİNİN
TRANSFÜZYON
ENDİKASYONLARI
Yetişkinlerde Kırmızı Küre için
Normal Değerler
Kırmızı Küre
Hematokrit
Hemoglobin
Erkekler
26 mL/kg
%40-54
13.5-18.0 g/dL
Kadınlar
24 mL/kg
%38-47
12.0-16.0 g/dL



Anemi kanın oksijen taşıma kapasitesinde azalma
ile karakterize bir durumdur.Kanın oksijen taşıma
kapasitesi dolaşan kırmızı küre kütlesiyle
belirlenir.Bu yüzden anemi kırmızı küre kütlesinde
azalma olarak tanımlanabilir.
Dolaşan eritrosit sayısının azalması kanın
vikozitesini azaltır ve kan akım oranı artar.
Anemiye karşı diğer bir kompansatuar cevap
doku oksijenasyonunu devam ettirmek için
sistemik kapillerlerden oksijen salınımının
artırılmasıdır.


Yoğun bakım hastalarında tek başına hematokrit
veya hemoglobin seviyeleri transfüzyon
endikasyonu olarak kullanılmamalıdır.Yetersiz
doku oksijenasyonu göstergeleri hemotokrit veya
hemoglobin seviyelerinden daha önemlidir.
Oksijen salınımındaki kompansatuar artış % 50
den sonra yetersizlik gösterir.Bu yüzden O2ER nin
0.5 değeri transfüzyon başlatılması için kriter
kabul edilir.
mL/min/kg
15
DO2
60
(O2 delivery)
10
40
5
20
(%)
O2ER
(O2 extraction ratio)
mL/min/kg
0
4
0
VO2
(O2 uptake)
10
mEq/L
3
2
1
7.5
5
Lactate
Normal
2.5
30
20
Hemotokrit (%)
10
0
Eritrosit Transfüzyonu
Endikasyonları
1.
a)
b)
c)
d)
e)
Aşağıdaki durumlar için eritrosit transfüzyonu
endike değildir.
İyileşme hissini artırmak için
Yara iyileşmesini artırmak için
İntravasküler volümü genişletmek için
Hemoglobini 10 g/dL nin altında olan fakat
doku iskemisi belirtileri (anjina, iskemik strok,
hiperlaktatemi) göstermeyen hastalarda.
Kardiyaks disfonksiyon, koroner arter hastalığı
yada serebrovasküler hastalığı olmayan
hastalarda aneminin herhangi bir değerini
düzeltmek için
2-Aşağıdaki durumlar için eritrosit transfüzyonu yapılmalıdır.
a)
Yetersiz doku oksijenasyon bulgusu (VO2 100 mL/dk /m2
yada hiper laktatemi) yada yeterli kan volümüne rağmen
koroner yada serebrovasküler iskemi gösteren hastalar
b)
Yeterli kardiyak outputa rağmen oksijen salınım oranı %
50 nin üzerinde olan hastalar
c)
Aktif koroner arter hastalığı serebrovasküler hastalığı
yada önemli kardiyak disfonksiyon gösteren hemoglobini
7 g/dL nin altında olan hastalarda eritrosit transfüzyonu
gereklidir.
Kanamalı hastanın değerlendirilmesi



Kanama sırasında intravasküler sıvı hacmi azalır
ve eritrosit kaybı nedeniyle dokulara oksijen
taşınması bozulur.
Sıvı ve eritrosit kaybının ne düzeyde olduğu,
tedavinin gerekliliği hastanın semptom ve fizik
muayene bulguları ile değerlendirilmelidir.
İV sıvı açığı kristaloid ve /veya kolloid sıvılarla
sağlanır.Eritrosit kaybı ve yol açtığı doku hipoksisi
gerektiğinde ES transfüzyonu ile karşılanmalıdır.
Kanama sırasında oluşan semptom ve
bulgular
KAYBEDİLEN
HACİM(ml)
500
%
KLİNİK BULGULAR
10
Yok.Seyrek olarak kan donörlerinde
görülen vasovagal senkop
1000
20
1500
30
İstirahatte klinik bulgu
olmayabilir,belki hafif postural
hipotansiyon,egzersizle taşikardi
İstirahatte ve yatarken kan basıncı ve
nabız normal,postural hipotansiyon
2000
40
2500
50
İstirahatte ve yatarken bile kardiak output
ve kan basıncı normalden az,hava açlığı
var,nabız hızlı ve zayıf,cilt soğuk ve nemli
Laktik asidoz,ağır şok,ölüm
Tam Kan Transfüzyonu
Endikasyonları



Doğru endikasyon konulduğunda kullanım oranı
%3-5’ tir.
Kanaması devam etmeyen bir erişkinde bir
ünite tam kan hematokriti ortalama %3,
hemoglobini %1g/dl artırır.Çocuk hastalarda 8
ml/kg miktarındaki tam kan transfüzyonu ile
hemoglobin düzeyi yaklaşık 1 g/dl yükseltilebilir.
Tam kan transfüzyonunun en önemli
endikasyonu masif transfüzyonu gerektirecek
kanamalardır.
Tam Kan Transfüzyonu
Endikasyonları

-
-
-
-
Masif Kanama :
Hastaya 24 saat içinde total kan hacmine eşit miktarda
kan transfüzyonu yapılmasını gerektirecek miktarda
kanama
24 saat içinde 10 üniteden fazla tam kan veya 20
üniteden fazla eritrosit süspansiyonu verilmesini
gerektirecek miktarda kanama
Üç saat veya daha az bir süre içinde dolaşımdaki kan
hacminin %50’ sinden fazlasının replasmanını
gerektirecek kanama
150 ml/dk üzerindeki kan kaybı.
Tam Kan Transfüzyonu
Endikasyonları

Bazen kanamanın masif olduğu
başlangıçta anlaşılmayabilir.Öncelikle
hastanın nabız ve sistolik kan basıncı
değerlerine göre şok indeksi hesaplanıp
kan kaybı yaklaşık belirlenir.
Şok İndeksi
=
Nabız(vuru/dakika)
Sistolik Kan Basıncı(mmHg)
Tam kan transfüzyon endikasyonları
ŞOK İNDEKSİ
İNTRAVASKÜLER SIVI KAYBI
0.5
%10
0.8
%10-20
1.0
%20-30
1.1
%30-40
1.5
%40-50
Tam Kan Transfüzyonları
Endikasyonları
Arka arkaya 4 ünite eritrosit süspansiyonu transfüzyonu ve sıvı
replasmanına rağmen hastanın hemodinamik dengesi stabil
hale gelmiyorsa tam kan transfüzyonuna ihtiyaç vardır.Başka
bir deyişle kan kaybının total kan hacminin %25-30’ unu
geçmesi halinde tam kan transfüzyonu endikasyonu doğar.
 Verilecek kan miktarı ve süresi hastanın klinik durumuna göre
değişir. Amaç hemodinamik dengeyi stabil hale getirmektir.
 Tam kan transfüzyonunu gerektirecek bazı özel durumlar
vardır;
-Böbrek transplantasyonu öncesi immünolojik tolerans sağlanması
-Yeni doğanda exchange transfüzyon
-Kardiyopulmoner bypass ameliyatlarındaki bazı transfüzyonlar
bunlar arasında sayılabilir.

Tam Kan Transfüzyonları
Endikasyonları


Masif transfüzyonlarda 4, exchange
transfüzyonlarda 7, kardiyopulmoner
bypass ameliyatlarında 2 günlükten daha
taze tam kan önerilmektedir.
Çünkü pıhtılaşma faktörleri çok düşük
seviyelere inmemiş,plazmada K , H+ ve
diğer metabolitler birikmemiş ve eritrosit
canlılığı daha iyidir.
Eritrosit Süspansiyonları
Transfüzyonu Endikasyonları


ES hematinik ilaçlarla düzeltilemeyecek anemilerde
oksijen taşıma kapasitesindeki azalmaya bağlı semptom
ve klinik bulgular (taşikardi,yorgunluk,kısa ve sık
soluma,senkop,serebral hipoksiye bağlı semptom ve
bulgular,anjina pektoris) gösteren hastaların tedavisinde
kullanılır.
ES transfüzyonu eskiden kabul edildiği gibi hemoglobin
kritik seviyenin altında ise değil doku hipoksine bağlı
belirti ve bulgular vücudun kompanse edici
mekanizmalarınca düzeltilemeyecek hale geldiğinde
yapılmaktadır.Anemilerde sadece eritrosit kitlesi azalıp IV
sıvı hacmi değişmediğinde sıvı tedavisine gerek yoktur.
Eritrosit Süspansiyonu
Transfüzyonu Endikasyonları

Kronik anemilerde çoğu hasta 7-8 g/dl Hb
değerini tolere edebilir.Ancak hastanın
genel durumu ve altta yatan hastalığı
mutlaka değerlendirilmelidir.Örneğin; ortaağır derece kalp yetmezliği,solunum
yetmezliği , koroner arter yada
serebrovasküler hastalığı olanlarda bazı
yaşlı kişilerde Hb miktarı yüksekte olsa ES
transfüzyonuna gerek duyabilir.
Eritrosit Süspansiyonu
Transfüzyonu Endikasyonları


Hastanın kliniği uygunsa ve anemi hematinik (Fe
eksikliği B12 ve/veya folik asit yetmezliğine bağlı
anemilerde) yada kemik iliğinde eritropoezi
uyaran ilaçlarla edilebiliyorsa transfüzyon
yapılmamalıdır.
Transfüze edilecek ES miktarı hastanın klinik
durumuna bağlıdır.Erişkinde bir ünite ES ile Htc
%3 Hb 1 g/dl yükseltilebilir.Yeni doğan ve
çocukluk döneminde 6-10 ml/kg ES 2-3 saatte
transfüze edilerek Hb miktarı yaklaşık 2-3 g/dl
yükseltilebilir.
Lökositten Fakir Eritrosit
Süspansiyonu Transfüzyonu
Endikasyonları


Lökositlerin üzerindeki MHC class I antijenleri alıcının
immünize olmasına yol açar.Özellikle çok kan
transfüzyonu yapan hastalarda yada gebelik öyküsü
olanlarda bu durum,daha sonra verilen kan ürünlerinde
aynı antijenleri taşıyan trombositlerin immünolojik
yıkımını febril non-hemolitik transfüzyon reaksiyonlarına
ve yapılacak organ transplantasyonlarında graftın
reddine yol açar.
Bir alıcıda febril non-hemolitik atak iki kez tekrarlamış
veya bir kez olmuş çok ağır seyretmişse,organ
transplantasyonu planlanıyorsa ve sık transfüzyonu
gerektirecek bir hastalık varsa lökositten fakir ES
verilmelidir.
Lökositten Fakir Eritrosit
Süspansiyonu Transfüzyonu
Endikasyonları



Ayrıca yeni doğanda oluşabilecek immünolojik
değişikliklerden sakınmak özellikle malign
hastalık nedeniyle operasyon planlananlarda
lökositten fakir ES verilmelidir.
Gene CMV insan T hücre Lenfotropik virüs ve
Ebstein –Barr virüs gibi ajanların bulaşını
önlemek için de lökositten arındırılmış ES
verilmesi önerilmektedir.
Yukarıda anlatılan özel durumlar dışında
lökositten fakir ES transfüzyon endikasyonları ES
transfüzyonu endikasyonlarıyla aynıdır.
Yıkanmış Eritrosit Süspansiyonu
Transfüzyonları Endikasyonları



Plazma proteinleri pek çok allerjik ve anaflaktik transfüzyon
reaksiyonlarından sorumludur.Bu nedenle yıkanmış eritrosit
süspansiyonları transfüzyon sırasında ağır ürtiker,allerjik ve
anaflaktik reaksiyon gösteren hastaların daha sonraki
transfüzyonlarında kullanılır.Yıkanmış ES içinde 5.108 kadar
lökosit bulunduğunda lökositten fakir bir üründür.Lökosit
filtresinde temin edilemediği durumlarda neonatal ve intrauterin
transfüzyonlarda kullanılabilir.
Eritrosit antijenlerine karşı alloimmünizasyon varlığında yıkanmış
eritrosit vererek sorununu çözülebileceği yanlış bir
uygulamadır.Eritrositlerin yıkanması sadece plazmayı
uzaklaştırır.Dolayısıyla plazma proteinlerine karşı korur.Ayrıca
yıkama işlemiyle GVHD (Graft Versus Host Diseases) veya CMV
enfeksiyonu önlenemez.
Diğer endikasyonlar ES transfüzyonu ile aynıdır.
Dondurulmuş Eritrosit
Süspansiyonu Transfüzyonu
Endikasyonları


Endikasyon alanları en dar olan ürünlerden dan
biridir.Toplumda çok nadir bulunan kan gruplarının fazla
miktardaki acil(askeri ve sivil felaketlerde) yada normal
zamanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla stok
olarak hazırlanabilir.
Talassemi major, orak hücreli anemi hastalıklarda çok
sayıda transfüzyon nedeniyle allo antikor gelişmişse
uygun kan bulunması halinde aynı vericiden alınan
kanların dondurularak saklanması ilerde kullanıması ikinci
bir endikasyondur.Ayrıca elektif ameliyatlardan önce
otolog amaçlı alınmış kanların ameliyatın ertelenmesi
halinde dodurularak saklanması da mümkündür.
Dondurulmuş Eritrosit
Süspansiyonu Transfüzyonu
Endikasyonları


Bu ürünler kullanılmadan yıkandığından
hem lökosit hem de plazmadan arındırılmış
ES’ dir. Gerektiğinde lökositten fakir yada
yıkanmış ES yerine kullanılabilirler.
Diğer endikasyonları ES transfüzyonlarıyla
aynıdır.
Granülosit Süspansiyonu
Transfüzyonu Endikasyonları

Özellikle myleoid sistemin büyüme faktörlerinin
rekombinasyon yöntemleriyle elde edilmesi ve
nötropenik hastalarda nötropeni süresini
kısaltma etkisini göstermesiyle granülosit
süspansiyonu transfüzyonu hemen hemen hiç
kullanılmamıştır.Öte yandan yeni,etkin
antibiyotiklerin ve immünglobilinlerin klinik
kullanımlarının yaygınlaştırılmasıyla
enfeksiyonların daha kolay kontrol edilmesi
granülosit transfüzyonu ihtiyacını azaltmıştır.
Granülosit Süspansiyonu
Transfüzyonu Endikasyonları
Granülosit süspansiyonu endikasyondan çok
komplikasyonu olan bir üründür. Bu komplikasyonlar ;
1)
Hemolitik Reaksiyonlar: ABO uygun olmayan granülosit
süspansiyonlarındaki eritrositlerinin alıcıda hemoliz
yapabilirler.
2)
Febril reaksiyonlar: %10 olguda görülür.(Allo
immünizasyon)
3)
Akut Pulmoner Yetmezlik: Nedenleri
a)Pnömonili hastalarda transfüze edilen lökositlerin akciğere
migrasyonu.
b)Lökoaglutinin mikroembolileri
c)Kompleman aktivasyonu
d)Amphotericin B ile aynı anda kullanılması

Granülosit Süspansiyonu
Transfüzyonu Endikasyonları
4)Graft versus host hastalığı:Özellikle immün yetmezliği olanlarda
önem kazanır.
5)CMV enfeksiyonu
Yeni doğan sepsinde yararlı olabileceği belirtilen granülosit
süspansiyonu transfüzyonu aşağıdaki hallerden bir veya
birkaçının varlığında düşünülebilir:
 Absolüt nötrofil sayısı 500/ul’ nin altında ve kısa sürede
düzelmeyecekse
 Kontrol altına alınamayan ateş varsa
 Enfeksiyon etkeni gösterilememişse
 Uygun antibiyotik baskısına rağmen 48 saat içinde ateş
kontrol edilemiyorsa ve hastanın genel durumu bozuluyorsa
 Kronik granülomatöz hastalıklarda enfeksiyonlarda antibiyotik
tedavi yetersiz kalıyorsa.
Trombosit Suspansiyonu
Transfuzyon Endikasyonları



Trombosit sayısının üretimde azalma/yıkımda artmaya
bağlı azalma durumunda veya trombosit fonksiyonlarının
herediter/akkiz nedenlerle bozulduğu durumlarda
trombosit suspansiyonu kullanılır.Günümüzde trombosit
transfuzyonunun gerektiği trombositopeniler malingn
hastalıklara bağlı olanlardır.Bunlarda üretime bağlı azlık
varsa transfüzyona yanıt iyi yıkım ve tüketim artışına
bağlı ise yanıt iyi değildir.
Trombosit fonksiyon bozukluğu kardiyopulmoner bypass
ve aspirin kullanımı gibi nedenlere bağlı ise yanıt gene iyi
, üremi gibi sistemik bir nedene bağlı ise iyi değildir.
Herediter trombosit fonksiyon bozukluklarında
alloimmunizasyondan kaçınmak için, ciddi kanama
olmadıkça transfüzyon önerilmez.
Trombosit Suspansiyonu
Transfuzyon Endikasyonları devam


Trombosit transfüzyonu için en önemli kriter
kanamadır.Ancak transfüzyona karar verirken klinlik
bulgular bir bütün halinde değerlendirilmelidir.Hastanın
trombosit sayısında azalmadan başka koagulasyon
defektinin olup olmadığı(DİC gibi),kontrol altına
alınamayan nötropenik ateş-sepsis ,mukozit
splenomegali,trombosit fonksiyonunu bozan ilaç
kullanımı,üremi,ağır anemi,akut lösemilerde
hiperlökositoz,bazı tm tipleri(metastatik malign
melanom) tablonun ağırlaşmasına ve daha kolay
kanamalara neden olmaktadır.
Burada önemli olan kanama gelişmeden trombosit
sayısını risk sınırlarının üzerine çıkarmaktır.Bu durumda
proflaktik trombosit transfüzyonu kavramı ile
karşılaşılmaktadır.
Trombosit Suspansiyonu
Transfuzyon Endikasyonları devam

Genel olarak ek bir risk faktörü yoksa trombosit
sayısı 20x109 /L altına indiğinde proflaktik
trombosit suspansiyonu transfüzyonu yapılır.
Trombosit fonksiyonları normal ve vasküler
problemleri olayanlarda 5x109 /L üzerindeki
trombosit sayılarında kanama beklenmezken bu
sayının altındaki sayılarda yaşamı tehdit eden
spontan kanamalar olabilir.Buna göre 10-50x109
/L arasında spontan kanama beklenmemekte,
ancak cerrahi girişim , travma gibi etkenler var
ise kanama görülebilmektedir.
Trombosit Suspansiyonu
Transfuzyon Endikasyonları devam




Diğer yandan yoğun kemoterapiler sırasında gelişen uzun süreli
aplazi dönemlerinde bu eşik değerlerde fazla miktarda trombosit
transfüzyonu yapmak alloimminüzasyonu hızlandıracaktır ve sonraki
transfuzyonların etkinliğini azalma maliyette artma, enfeksiyonlarla
ilgili komplikasyonlarda artmaya yol açacaktır.O halde eşik değerlerin
net olarak belirlenmesi gereklidir.Bu konuyla ilgili tam bir fikir birliği
olmasa da;
Trombosit sayısının 10x109 /L ‘den az olması
Trombosit sayısının 10-20x109 /L arası iken 380C üzerinde
ateş,sepsis,,ilaç(antibiyotik) kullanılması hali,başka bir koagulasyon
faktörü eksikliği veya heparin kullanıyor olması yada kemik iliği
,lomber ponksiyon gibi işlemlerin yapılacak olması,
Trombosit sayısı 20x109 /L üzerinde iken major kanamanın varlığı
veya majör cerrahi girişim planlanması proflaktik trombosit
transfüzyonunu gerektirir.
Trombosit Suspansiyonu
Transfuzyon Endikasyonları devam

a)
b)
c)
Yukarıdaki bilgiler ışığı altında
Hematolojik maligniteli hastaların indüksiyon tedavileri
sırasında blast sayısı yükseldiğinde SSS’e kanama riski
artar proflaktik transfüzyon eşiği yüksek tutulmalıdır.
Aplastik anemi veya myelodisplastik sendrom gibi
hastanın Kİ nakil şansı yok tam şifa beklenemiyorsa
mümkün olan en düşük değerde trombosit susp.
verilmelidir.
Solid tümörlerde genellikle Kİ’nin aplazi süresi kısa
olmasına bağlı özellikle SSS’ne metastaz yapmış Malign
Melanomda eşik değer yüksek tutulmalıdır.
Trombosit Suspansiyonu
Transfuzyon Endikasyonları devam
d) Aspirin alanlarda major cerrahi girişimden 10
gün önce ilaç kesilmelidir.Operasyon sırasında
trombosit sayısı 50x109/L den az ise trombosit
süspansiyonu önerilir.Karaciğer
transplantasyonlarında özel hemostaz
problemleri olabilir ve trombosit transfüzyonu
gerekebilir.Transfüzyona ek olarak karaciğer
transplantasyonları ve kardiyovasküler cerrahi
olgularında trombosit koruyucu etkileri nedeni ile
antifibrinolitik ajanlar denenebilir.
Trombosit Suspansiyonu
Transfuzyon Endikasyonları devam


Tam kandan elde edilen 1 Ü trombosit 75 kg
ağırlığındaki bir erişkinin trombosit sayısını
yaklaşık 5-10x109/L artırır.Buna göre istenen
sayıya ulaşmak için 6-8Ü süspansiyon
gerekir.Çocuklarda vücut ağırlığının her 10 kg ‘ı
için 1Ü trombosit yeterli olmaktadır.
Pratikte trombosit transfüzyonlarına yanıt
kanamanın durması ve trombosit sayısındaki
artışla değerlendirilir.Trombosit sayısının 50.00070.000/mm3’e yükseltilmesi major kanamalar
dahil birçok sorunu çözer.
Işınlanmış Hücre suspansiyonu
transfuzyonu endikasyonları


Lenfosit ve lökositler yabancı doku antijenleri taşıyan kan
hücreleridir. İçerisinde bu kan ve kan komponentleri
sağlam kişiler tarafından reddedilir. İmmun sistemi zayıf
kişilerde bu reddedilemez ve transfüze edilen bu sağlıklı
hücreler hastayı yabancı tanır ve aktive olur, çoğalarak
hastanın dokularını infiltre eder organ fonksiyonlarını
bozarak hastanın ölümüne yol açan Graft Versus Host
Hastalığına(GVHH) neden olur. Buna transfuzyonla ilişkili
GVHH(TİGVHH) denir.Oluşması için 1x107/kg lenfosit
yeterlidir.Transfuzyondan 1-2 hafta sonra(20-30) başlar.
Tedavisi zor pahalı ve başarısı azdır.En iyi yöntem
hastalığın oluşmasını önlemektir. En iyi yöntem transfüze
edilecek kanın içindeki immunolojik aktif hücrelerin
gamma ışınları ile ışınlanıp çoğalma yeteneklerini
önlemektir.Böylece fonksiyonel yönden aktif fakat
üreyemediğinden dokuları infiltre edip TİGVHH
Taze Donmuş Plazma Transfüzyonu
Endikasyonları


Taze donmuş plazma,pıhtılaşma faktörü (II, V, VII, X, XI, XIII gibi)
eksiklikleri nedeniyle protrombin ve/veya parsiyel tromboplastin
zamanı normalin 1.5 katının üzerinde olan hastalarda kanamayı
durdurmak yada bu hastalara uygulanacak invaziv girişimlerinden
önce kanamayı önlemek amacıyla kullanılır.
Warfarin etkisini hızla geri döndürdüğünden Warfarin alan ve aktif
olarak kanayan hastalarla acil olarak ameliyata alınacaklarda K
vitamininin etkisini göstermesi için 12 saat beklenemeyecekse taze
donmuş plazma verilerek pıhtılaşma bozukluğu düzeltilebilir.Masif
tansfüzyon yapılanlarda gelişen pıhtılaşma faktörü eksikliklerinin
laboratuvar tetkiklerle de gösterilmesi halinde taze donmuş plazma
transfüzyonu önerilir.Gene trombotik trombostopenik purpurada
plazma exchange işleminde replasman sıvısı olarak TDP
kullanılır.Ayrıca akut DIC olgularında tüketime bağlı kanama
bozukluklarının ağır karaciğer hastalıklarında pıhtılaşma faktörü
yapımındaki azalmaya bağlı kanama bozukluklarının düzeltilmesinde
plazma protein C ,protein S ve anti trombin III eksikliklerinin
tedavisinde transfüzyon endikasyonları vardır.
Taze Donmuş Plazma Transfüzyonu
Endikasyonları


Damar içi hacmi artırmak için TDP kullanılması
yanlış bir uygulamadır.
Transfüzyon dozu hastanın klinik durumu v altta
yatan hastalığın şiddeti ile ilgilidir.Erişkinde
genellikle vücut ağırlığının her bir kilosu için 1215 ml TDP verilir ve yanıt laboratuvar testleriyle
değerlendirilir.Protrombin ve/veya parsiyel
tromboplastin zamanında düzelme tedavinin
etkinliğini gösterir.Testlerin sonucuna göre tedavi
aralığı belirlenir.Hastanın hemodinamik durumu
dikkate alınarak 200 ml’ den daha hızlı
transfüzyon önerilemez.
Kriyopresipitat Transfüzyonu
Endikasyonları


Kriyopresipitat konsantre fibrinojen içeren tek kaynaktır.Günümüzde
kriyopresiptat kullanımının temel endikasyonu fibrinojen
replasmanıdır.Ayrıca Hemofili A olgularında (F –VIII replasmanı), Von
Willebrand hastalığında ve F XIII replasmanı için kullanılır.Viral
inaktivasyon işlemlerinden geçirilmiş pıhtılaşma faktörü
konsantrelerinin ticari olarak satılmasından sonra kriyopresipitat
kullanımı azalmıştır.
Kriyopresipitat dozu,plazma hacmi dikkate alınarak hesaplanır.70 kg’
lık bir erişkinde fibrinojeni hemostatik doza yükseltebilmek için 10
ünite kriyoprespitat verilmelidir.Bu dozla fibrinogende 75 mg/dl’ lik,
F-VIII düzeyinde %30’ luk artış beklenir.Çözüldükten sonra 6 saat
içinde kullanılmalıdır.İnfüzyon hastanın tolere edebileceği en hızlı
şekilde yapılmalıdır.Kanamanın durması yada önlenmesi tedavinin
başarısını gösterir.Tedavinin etkinliğini anlamak,tedavi aralığını ve
sıklığını belirlemek için laboratuvar testleri yapılmalıdır.
TRANSFÜZYON PRATİĞİ
Transfüzyon Pratiği


Modern kan transfüzyon tedavisinde amaç
öncelikle eksiklikleri yerine koymaktır.Bu nedenle
etkili bir kan transfüzyon tedavisi kan komponent
tedavisidir.
Kan her biri ayrı birer fonksiyona sahip son
derece spesifik yapılardan oluşmuş bir bütün,
canlı bir dokudur.Bu yüzden kan transfüzyonu
aslında bir doku, bir organ
transplantasyonudur.Günümüz tıbbında kan
paranteral bir solüsyon olarak kullanılmaktan
çıkmış her parçası işe yarayan ilaç gibi
düşünülmeye başlanmıştır.
Transfüzyon Pratiği

1)
2)
3)
4)
Komponent tedavisinin avantajları şunlardır:
Gerekli komponentlerin transfüze edilebilmesi
tedavinin başarısını artırır
Sadece gerekli komponentlerin transfüzyonu
yan etkileri azaltır.
Bir ünite tam kan birkaç hastayı tedavi
edebilecek komponentlere ayrılabilir
Reziduel komponentler daha uzun süre
saklanabilir.
Transfüzyon Pratiği

1)
2)
3)
4)

Kaynağı insan olduğundan kanın çok dikkatli
kullanılması ve suistimal edilmemesi gerekir.Bu nedenle
transfüzyona karar vermeden hekimin dikkat etmesi
gereken birkaç nokta vardır.
Hastada gerçekten transfüzyon endikasyonu var mıdır?
Eğer bu endikasyon varsa ihtiyaç duyulan komponent
nedir?
Hastaya kaç ünite transfüzyon yapılması gerekecektir?
Verilecek kan ve kan ürününün hastaya yararları ve
zararları ne olabilir?
1. sorunun cevabı kesinlikle EVET, 4. sorununda cevabı
da yararı zararından fazla olmalıdır.
Transfüzyon Pratiğinde özel
uygulamalar


1.
2.
3.
4.
Otolog transfüzyon; hastanın kendi
kanının alınması saklanması ve
gerektiğinde hastaya transfuzyonudur.
Günümüzde dört tip otolog transfüzyon
yöntemi vardır.
Preoperatif deposit/donasyon
Akut normovolemik hemodilusyon
İntraoperatif salvage
Postoperatif salvage
Bazı operasyon tipleri için
maksimum cerrahi kan şeması
Operasyon türü
Kolon rezeksiyonu
Laparatomi
Kan miktarı
2 ünite
2 ünite
Koroner bypass,çocuk
Lobektomi
Koroner bypass,erişkin
Aortik bypass
Femoral-popliteal bypass
Anevrizma rezeksiyonu
2
2
4
4
4
6
Tecnical Manual 1996 12.ed.
American Association of Blood
Banks
ünite
ünite
ünite
ünite
ünite
ünite
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
a)Hemolitik Transfüzyon Reaksiyonları
1.
Akut Hemolitik Transfüzyon Reaksiyonları(HTR)
HTR antijen,antikor reaksiyonuyla başlatılan; kompleman ve koagülasyon
sistemlerinin aktive edildiği ve endokrin yanıtların başlatıldığı
durumdur.Şok,DIC ve akut renal yetmezlikle sonuçlanabilir.HTR’ ı daima
verici kanın ABO tiplendirme ve tanımlanmasına ait hatalarla yanlış kan
verilmesinden kaynaklanır.Diğer kan gruplarında uyumsuzluk sonucuda allo
antikorlarla alıcıda hemoliz görülebilir.
Akut HTR şüphesinde hasta başında yapılacaklar ;
a)
Transfüzyon hemen durdurulur.Sorumlu hekime haber verilir.
b)
Normal serum fizyolojik ile IV yol açık tutulur.
c)
Hasta yatağı başında bütün etiketlerin,formların ve tanımların o hasta için
olup olmadığı kontrol edilir.
d)
Şüphelendiğimiz kan transfüzyon reaksiyonunu ivedilikle kan bankası
personeline bildirilir.
e)
Mümkün olan en kısa sürede mekanik hemolizden sakınarak aldığımız kan
örneklerini kan bankasına kan torbası,iğnesiz transfüzyon seti birlikte
kullanılan IV çözeltileri ilgili form ve etiketleri ile birlikte iletiniz.
f)
Akut hemolizin değerlendirilmesi için diğer kan ve idrar örneklerini kan
bankası yöneticisi veya hastanın hekiminin yönetiminde gönderiniz.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
a)Hemolitik Transfüzyon Reaksiyonlarının
Tedavi İlkeleri
1)
2)
Hipotansiyonla mücadele
Yeterli renal kan akımının sağlanması
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
a)Hemolitik Transfüzyon Reaksiyonları
2. Gecikmiş Hemolitik Transfüzyon
Reaksiyonları(HTR)
a)
b)
Primer İmmünizasyon
Anamnestik Reaksiyonlar
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
b)Hemolitik Olmayan Ateşe Bağlı Transfüzyon
Reaksiyonları(FNHTR)


Transfüzyon sırasında veya sonrasında hemoliz bulguları gibi belirgin bir
nedeni olmaksızın vücut ısısının +1 ‘C den fazla yükselmesidir.FNHTR aslında
klinik açıdan hastaları bir miktar rahatsız etmesi dışında pek önem
taşımamaktadır.
Ancak ateş transfüzyonunun en korkulan reaksiyonlarından olan HTR nın ve
bakteriyal reaksiyonlarının sık ve erken dönemde açığa çıkan bir bulgusu
olabilmektedir.Sırt ağrısı,baş ağrısı,nefes darlığı, hemoglobinüri ,şok ve
DIC bağlı kanama gibi eşlik eden bulgular ön planda hemolitik reaksiyonu
düşündürürken ateşle birlikte titreme, bulantı ,kusma , ishal, şok, solunum
sistemine ve/veya DIC e ait belirti bulgular transfüzyonla geçen bakteriyal
enfeksiyonu akla getirmektedir. Ateş tüm bu tabloların ilk belirtisi
olacağından transfüzyon hemen durdurulmalı ve yaşamı tehdit eden
reaksiyon olup olmadığı hemen araştırılmalıdır.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
c) Transfüzyona Bağlı Akut Akciğer Hasarı(TRALI)

Başka bir nedene bağlı olmaksızın transfüzyon sonrası
gelişen solunum sıkıntısı hipoksi ve pulmoner
infiltrasyonlar ile kendini gösteren şiddetli ve akut bir
transfüzyon reaksiyonudur.Vericinin plazmasında bulunan
lökositlere karşı gelişmiş antikorların ransfüzyon ile
alıcıya geçmesi sonrasında pulmoner alanda lökostaz ve
lökosit aktivasyonu oluşmakta ve buna bağlı kapiller
sızıntı ve pulmoner hasar gözlenmektedir.5000
transfüzyonda bir görüldüğü bildirilmektedir, kadın-erkek
oranı eşittir ve her yaşta görülebilir.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
c) Transfüzyona Bağlı Akut Akciğer Hasarı(TRALI)

TRALI transfüzyona başladıktan sonra ilk 6 saat içinde
gelişen solunum sıkıntısı şeklinde kendini
gösterir.Şiddetli çift taraflı pulmoner ödem hipoksi
ateş ve akciğer grafisinde orta ve alt zonlarda
perihiler ve nodüler gölgelenmeler izlenmektedir.Aktif
enfeksiyon varlığının, sitokin tedavisi
uygulanmasının,operasyon geçirilmesinin veya masif
transfüzyon yapılmasının hazırlayıcı faktör olarak rol
oynayacağı bildirilmektedir.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
c) Transfüzyona Bağlı Akut Akciğer Hasarı(TRALI)


Bu komplikasyonlar tam kan eritrosit konsantreleri TDP
Kriyopresipitat ve trombosit konsantreleri gibi plazma içeriği
yüksek olan komponentlerin transfüzyondan sonra
rastlanmaktadır.
TRALI 'yi klinik olarak ARDS'den ayırmak olası değildir. Bu
yüzden transfüzyondan bir süre sonra gelişen ARDS' de
TRALI akla gelmelidir.ARDS' den farklı olarak TRALI kendini
sınırlayan bir tablodur.48 – 96 saat içinde kendiliğinden
düzelmektedir.Kardiyak nedenlere bağlı gelişen pulmoner
ödem tablosunun TRALI ' den ayrılması gerekir.TRALI olan
hastalarda CVP Pulmoner Kateter Basınçlarının normal olması
tanı için yardımcıdır.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
c) Transfüzyona Bağlı Akut Akciğer Hasarı(TRALI)


Hastanın lökositleriyle reaksiyona giren HLA veya diğer
lökositlere özel antijenlere karşı gelişmiş antikorların,
verici veya transfüzyon yapılan komponentin
plazmasında gösterilmesi ile tanı desteklenebilir.
TRALI gelişen olguların tedavisinde mutlaka hızlı bir
şekilde solunum desteği sağlanmalıdır.Genellikle
entübasyonun ardından oksijen verilmesi ve mekanik
ventilasyona geçilmesi gerekmektedir. Steroidler ne
kadar kullanılmaktaysa da etkileri tartışmalıdır.Diüretik
verilmesine gerek yoktur.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
c) Transfüzyona Bağlı Akut Akciğer Hasarı(TRALI)

Destek tedavisiyle TRALI genellikle 48 -96 saat içinde
düzelmekte pulmoner infiltratların düzelmesi 1-4 gün
içinde gerçekleşmeketedir.Yaklaşık %20 olguda bu
süre 1 haftaya kadar uzayabilmektedir.Kısa sürede
düzelen hastalarda uzun dönem sekel
izlenmemektedir.Mortalite oranı %5 olarak
bildirilmektedir.

İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
d)Ürtiker ve Anaflaktik Reaksiyonlar
Genellikle kan komponenetlerinde bulunan plazmada yer alan
proteinlere ve nadiren diğer maddelere karşı gelişen bu
reaksiyonlarda immunolojik olan veya olmayan bazı
mekanizmalar rol oynamaktadır.Allerjik reaksiyonlar lokal deri
reaksiyonları (ürtiker veya anjiyoödem) şeklinde kendini
gösterebileceği gibi hafiften ağır derecelere kadar değişen
şiddette sistemik reaksiyonlar (hırıltılı solunum nefes darlığı
yaygın ültiker/anjioödem obstrüktif larenks ödemi şok aritmi
bilinç kaybı ) şeklinde izlenebilmektedir.Nadir izlenmekle
beraber anaflaksi veya anaflaktoid reaksiyonlar
transfüzyonun yaşamı tehdit eden komplikasyonları arasında
yer almaktadır.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
d)Ürtiker ve Anaflaktik Reaksiyonlar





Hafif derecelerde de olsa bu reaksiyonlarla karşılaşılınca
transfüzyon durdurulmalı ve reaksiyonun derecesine göre
tedavi hemen planlanmalıdır.
Lokal Ürtiker/Anjio ödem oral antihistaminik
Hafif sistemik reaksiyonlar (hırıltılı solunum yaygın ürtiker
anjioödem) antihistaminik salbumatol ve/veya inhaler steroid
Orta derecededeki reaksiyonlar (nefes darlığı obstrüktif
larenks ödemi) ek olarak oral prednisolon veya IV
hidrokortizon +/- IM adrenalin
Şiddetli reaksiyonlar (anaflaksi/ anaflaktoid) da ise mutlaka
IM yanıt yoksa IV adrenalin (0.01 mg/kg) yaşam kurtarıcı
olarak kullanılmalıdır.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
e)İmmünmodülasyon

Kan transfüzyonundan sonra alıcıların bağışıklık
sistemlerinde kısa veya uzun süreli değişiklikler olduğu
gösterilmiştir.Bu değişikliklerin bir kısmı eritrosit trombosit
lökosit ve HLA antijenlerine karşı alloimmünizasyon
şeklinde immün sistemin uyarılması yönünde
gerçekleşirken diğer yandan vericiye transfüze edilen
komponentin özelliklerine ve alıcının immün durumuna
bağlı olarak immün sistemin baskılanması yönünde
gerçekleşebilmektedir.Bu baskılayıcı yanıtların tam olarak
nasıl gerçekleştiği bilinmemekle beraber bu olaylardan
başlıca vericiye ait lökositlerin sorumlu olduğu
bilinmektedir.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
f)Transfüzyona Bağlı Graft Versus Host Hastalığı
(TA_GVHD)

TA-GVHD genel olarak deri döküntüsü ishal karaciğer
fonksiyonlarında bozulmayla kendini gösteren ardından
kemik iliğinde hipoplazi ve pansitopeni ile devam eden ve
transfüzyon yaklaşık 3-4 hafta sonra enfeksiyona bağlı
ölümle sonuçlanan önemli bir transfüzyon
reaksiyondur.Alıcının bağışıklık sistemindeki bozukluk alıcı ve
verici arasındaki HLA benzerliği gibi bazı risk faktörlerinin
saptanmış olmasına rağmen TA- GVHD günümüzde bile
%100 e yaklaşan mortalite ve diğer komplikasyonlara göre
az izlenmesine rağmen etkili bir tedavisinin bulunmaması
nedeniyle transfüzyonun en korkulan komplikasyonları
arasında yer almaktadır.



İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
f)Transfüzyona Bağlı Graft Versus Host Hastalığı
(TA_GVHD)
Risk taşıyan transfüzyonlarda kan komponenetlerine 25 Gy
dozunda  ışınlama yapılması ile korkulan komplikasyondan
korunmak sağlanabilmektedir.
Kan komponentleri ışınlama gereksinimlerine göre 3 gruba
ayrılmaktadırlar
1)Taşıdıkları yüksek risk nedeniyle her alıcı için ışınlanması
gerekenler Bu gruba giren komponenetlerin başında aferez
Ya da buffycoat ile hazırlanmış granülosit süspansiyonları yer
almaktadır. HLA benzerliği TA-GVHD gelişiminde rol oynadığı
bilindiğinden akraba vericilerden hazırlanan hücresel
komponenetler ve trombosit süspansiyonları her alıcıda
ışınlanmalıdır.


İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
f)Transfüzyona Bağlı Graft Versus Host Hastalığı
(TA_GVHD)
2) Taşıdıkları düşük risk nedeniyle ışınlanması önerilmeyen kan
komponentleri TDP kriyoprisipitat ve plazmadan fraksinasyonla
elde edilen ürünler bu gruptadır.
3) Bazı hastalar için ışınlanmanın yararlı olacağı komponentler Bu
gruptaki hastalar içinde özellikle T hücrelerini ilgilendiren immün
yetmezliği olanlar intrauterin exchange tranfüzyon yapılanlar,
allojenik ve otolog kök hücre nakli yapılanlar ve Hodgkin hastalığı
olanlar .Standart olmamakla beraber ışınlamanın yararlı
olabileceği düşünülen hastalar arasında HIV pozitifliği AIDS
olguları aplastik anemili akut ve kronik lösemili non Hodgkin
lenfomalı hastalar yeni doğan döneminde yapılan transfüzyonlar
immünsüpressif etkileri belirgin olan fludarabin vb. Pürin
analoglarını kullanan hastalar bulunmaktadır.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
g) Transfüzyon sonrası izlenen Purpura (PTP)

PTP transfüzyondan yaklaşık 1 hafta sonra kadar
trombosit sayısının hızla düşmesi ve kanama diyatezinin
başlaması şeklinde kendini gösteren nadir izlenen ancak
önemli transfüzyon reaksiyonlarından biridir.Görülme
sıklığı 1/200.000 olarak tahmin edilmektedir.Bu reaksiyon
önceden geçirilmiş olan gebelikler veya transfüzyonlar ile
trombositlerde bulunan human platelet antijen (HPA)-la
olarak adlandırılan antijenine karşı alloantikor geliştiren
HPA-la ve çoğu kadın alıcılarda izlenmektedir.
İmmünolojik Transfüzyon
Reaksiyonları
g) Transfüzyon sonrası izlenen Purpura (PTP)

PTP gelişen olgularda ölümle sonuçlanabilen kanama söz
konusu olduğu için tanı düşünldüğü an tedavi acilen
başlatılmalıdır.Günümüzde önerilen tedavi yaklaşımı IVIG
(2g/kg 2-5 gün içinde) uygulanmasıdır. Steroidler ve
plazma değişim protokolleri önceden kullanılan kısmen
etkili yaklaşımlar arsında yer almaktadır.Trombosit
transfüzyonlarının yapılması genellikle trombosit sayılarını
yükseltmemektedir.Ancak IVIG tedavisinin etkisini henüz
başlamadığı yaşamı tehdit eden kanamaların varlığında
yüksek doz trombosit verilmesinin yararlı olduğu ileri
sürülmektedir.
İMMÜNOLOJİK OLMAYAN
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI
İMMÜNOLOJİK OLMAYAN
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI
a)Hiperkalemi


Depolanmış kanda 3 hafta içnde K değerleri 5-6 kat
artar.Serbest K’ un açığa çıkmasıyla oluşan
hiperkalemi elektrokardiyak değişimlere ve kardiak
arreste neden olabilir.Böbrek fonksiyonu bozuk
hastalarda yeni doğanlarda ve massif transfüzyon
alan hastalarda risk oluşturur.
Tedavide kalsiyum glukonat, kalsiyum klorid veya
katyon değiştirici resinler verilir.Daha az ciddi olgular
glukoza,insüline ve bikarbonata yanıt verirler.
İMMÜNOLOJİK OLMAYAN
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI
b)Sitrat Toksisitesi


Donörden alınan kanda kullanılan sitrat iyonize
edilmiş kalsiyumu bağlar.Masif transfüzyonlarda
veya karaciğer fonksiyonu bozuk sitratı metabolize
edemeyen hastalarda toksik olmaya
başlar.Hastlarda kas tremoru kardiak aritmiler ve
ağız çevresinde uyuşmalar başlar.
Hipokalsemiyi önlemek için dikkatli bir şekilde
kalsiyum glukonat veya klorid verilmesi ile
semptomlar düzelir.
İMMÜNOLOJİK OLMAYAN
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI


c)Hipotermi
Büyük miktarlarda verilen soğuk kan
transfüzyonu vücut ısısını 37 dereceden
27.6 -29 dereceye düşmesine sebep olabilir.
Bunun sonucunda ventrüküler aritmi ve
kardiak arest olabilir.
Hipotermi massif transfüzyon esnasında
kanın ısıtılmasıyla önlenir.
İMMÜNOLOJİK OLMAYAN
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI
d)Dolaşım Yüklenmesi



Hastanın kardiyo pulmoner dolaşım kapasitesinin üzerine
çıkmasıyla oluşur.Transfüzyon sırasında hızlı kan volum
artışı kalp ve akciğer yetmezliği sınırlarda olanlarda uzun
süredir derin anemisi olanlarda ve küçük bebeklerde
görülür.
Transfüzyon sırasında veya bitiminde hastada KKY
öksürük,dispne,siyanoz,ciddi baş ağrısı,sistolik kan
basıncındaartış ve periferik ödem belirtileri başlar.
Bu reaksiyon transfüzyon hızının azaltılması veya
durdurulması hastanın pozisyonunun değiştirilmesi
diüretik ve oksijen verilmesiyle düzeltilir.Ağır durumlarda
flebotomi yapılarak aşırı volüm çıkarılır.
İMMÜNOLOJİK OLMAYAN
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI
d)Dolaşım Yüklenmesi

Tam kan yerine konsantre ES kullanımı bu riski yarı
yarıya azaltır.Kardiak veya pulmoner fonksiyonu bozuk
olan hastalar ve genişlemiş plazma volumu veya kronik
anemili hastalar risk altındadır. Yetmezlik riski olan
hastada infüzyon çok yavaş olarak (1 mL/kg/saat)
şeklinde verilmelidir.Gerekirse mevcut ünite bölünerek 16 o C de saklanarak birden fazla seferde verilebilir. Ayrıca
transfüzyon öncesi diüretik verilmesi fayda sağlayabilir.
İMMÜNOLOJİK OLMAYAN
TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI
e)Transfüzyona Bağlı Hemosiderozis


Ttransfüzyona bağlı demir birikimi talassemi gibi
hastalarda yaşamın ikinci 10 yılında ölümcül
komplikasyonlara yol açar.Başta kardiyak
komplikasyonlar ikinci planda karaciğer fibrozisinden
siroza kadar ağır bozukluğa ayrıca diabet hipotiroidi,
hipoparatirioidi gibi endokrin kemik ve iskelet sistemi
nöroloik ve dermatolojik komplikasyonlara yol açar.
Şelazyon tedavisi kullanılır.Bunun için 1980li yıllardan
beri desferrioksamin(DFO) in kullanılır. 1 gr'ı 85 mg
demir bağlar.Hastanın demir yükü veriliş yolu ve C
vitamini düzeyi önemlidir.
TRANSFÜZYONUN ENFEKSİYÖZ
KOMPLİKASYONLARI






Kan transfüyonuna bağlı ölüm nedenlerinin
çoğu virüs, bakteri veya parazit bulaşından
kaynaklanmaktadır. Transfüzyon ile bulaşan
ajanların bazı ortak özellikleri vardır.
a)Dolaşımda uzun süre kalırlar.
b)Taşıyıcılık ya da latent hastalığa neden olurlar.
c)İnkübasyon dönemleri uzundur.
d)Asemptomatik enfeksiyonlara neden olurlar.
e)Banka kanında ve hatta fraksinasyon
ürünlerinde stabilitelerini korurlar.
a) Transfüzyonla Bulaşan Parazit
ve Bakteri Enfeksiyonları

Kan kompenentlerinin bakteri kontaminasyonu
ciddi fatal seyredilen transfüzyon
reaksiyonlarına neden olabilirler.Kapalı
sistemlerin kullanılmaya başlanılmasından
sonra bakteri kontaminasyonu sorun olmaktan
çıkmış olmasına rağmen kan
transfüzyonlarında %0,2 -%0,5 oranında
bakteri kontaminasyonu olduğu tahmin
edilmektedir.
Mekanizma
En sık izole edilen
mikroorganizmalar
Donörde Bakteriyemi
Gastroenteritli donörde asemptomatik
bakteriyemi ÜSYE’de asemptomatik inkübasyon
dönemi Lyme hastalığı erken dönemi Kronik
enfeksiyonlar Osteomyelit Sifiliz Topuk
ülserasyonları Dental girişimler veya küçük
cerrahi operasyonlar
Kanın Alınması
Yetersiz deri dezenfeksiyonu Flebotomi
alanında enfeksiyon Vatumlu tüplerin
komptaminasyonu Aferez solüsyonunun
komptaminasyonu
Kan Torbalarının Üretimi
Torbanın hazırlanması aşamasında
komptaminasyonu
Kan Ürünü Hazırlanması
Kan ürünlerinin transfüzyon öncesi hazırlanması
Isıtma banyolarından
Yersinia enterocolitica,
Campylobacter jejuni
Streptococcus pyogenes
Borrelia burgdorferi
Salmonella choleraesuis
Treponema pallidum
Serratia liquefaciens
Staphylococcus epidermis,
Bacillus suşları, Dİfteroidler
Enterokoklar
Serratia marcescens
Enterobacter cloacae
Pseudomonas cepacia
P.aeruginosa

Bağışçılarda asemptomatik bakteriyemiye bağlı
bulaştan genellikle salmonella spp. Ve yersina
enterocolitica sorumludur.Buzdolabında üreme
özelliği olan bu bakteriler özellikle beklemiş kanda
fatal enfeksiyonlara neden olabilecek miktarlara
ulaşabilmektedir.Bağışçılar flebotomi bölgesinin iyi
temizlenmemiş olmasına bağlı normal deri florası
bakterileri ile de kontaminasyon gelişebilir.Gram
pozitif bu bakteriler genellikle stafilokoklar
,sterptokoklar,bacillus suşları ve difteroidlerdir.


Özellikle oda ısısında saklanan kan ürünlerinde
bakteri üremesi hızlı olacağından trombosit
konsantrelerinin hazırlanması ve saklanması
sırasında kontaminasyon riski yüksektir.
Genellikle gram negatif bakteriler (pseudomonas
spp. ,achromobacter spp. E.coli enterobacter
agglomerans, citrobacter freundi gibi)
laboratuvar çalışmaları sırasında bulaşır.En iyi
merkezlerde bile risk %5 tir. Aferez ile hazırlanan
trombositlerde kontaminasyon riski daha azdır.
Asemptomatik Bağışçıdan Bulaşan
Enfeksiyonlar
Bruselloz
Salmonelloz
Yersiniyoz
Spiroket
Riketsiyozlar
Rekürren ateş
Lyme hastalığı
Sifiliz
Kayalık Dağlar Benekli Ateşi
Q ateşi

Kontamine kan infizyonuna bağlı gelişen reaksiyonu
ciddiyeti bakteri tipi, miktarı ve konağa bağlıdır.Gram
negatifler gram pozitiflere göre daha ciddi reaksiyonlar
gösterirler.Gram negatif bakteri hücre duvarındaki
endotoksin, makrofaj aktivasyonu için güçlü
stimülatördür. Aktifleşen makrofajlar, TNF-a, IL-1b, IL -6
ve IL-8 gibi sitokinleri salgılar.Bunlar septik şokun
sistemik etkilerini meydana getirir.Gram negatif bakteri
ile kontamine olmuş kan transfüzyonunda görülen septik
şoka masif sitokin salınımı bakteri proliferasyonundan
daha önemlidir.Beklemiş trombosit(3 günden fazla) ve
eritrosit konsantrelerinde (21 günden fazla) bakteriler
daha yoğun hale gelmektedir.İmmunsüpresif konakta
tablo daha ağırdır.
Bruselloz,Salmonelloz,Yersinioz

Transfüzyonla nadir bulaşır.Bulaşmadan özellikle
lökositler sorumludur. Buzdolabında 2 ay süreyle
canlılığını koruyabilir.Endemik bölgelerde 1/1000
üzerinde tüp aglütinasyon pozitif olan
donörlerden red edilmektedir.Salmonelloz kronik
enfeksiyonu olan bağışçıladan
bulaşabilir.Yersinioz asemptomatik bakteriyemili
bağışçılardan bulaşır.Bakterini üremesi için
buzdolabı ideal bir ortamdır.Bakterinin üremesi 2
haftadan fazla saklanan ES’lerde üreme hızlanır.
Daha uzun süre saklanan kanlarda endotoksemi
gelişir.
Sifiliz(sy)

Bulaşma inkubasyon dönemindeki veya primer
sifiliz dönemindeki bağışçılar ile olur.Primer
şankr’dan 6-20 gün önce serolojik testler
pozitifleşmeden önce kanda bakteri
bulunabilir.Treponema pallidum +4 0C de birkaç
gün canlılığını koruyabilir. 72 saatten fazla
bekleyen kanda bakterini enfektivitesini
kaybettiği kabul edilir.Sifiliz testlerinin kan ve kan
ürünlerine kullanılması tartışmalıdır.Nadir
bulaşır.Gerektiğinde tedavisi kolaydır.
Finlandiya,Danimarka gibi ülkeler tarama
testlerinden çıkarılmıştır.
Riketsiyozlar

Kene ile bulaşan bakteriler plazmada
serbest olarak dolaşabileceğinden tüm kan
kompanentleri teorik olarak riketsiyozlar
bulaştırma riski taşır.Borrelia’ların 3-6 hafta
buzdolabındaki kanda yaşayabileceği
bilinmekteyse deneylerde sadece Kayalık
Dağlar Benekli Ateşinin bulaşabileceğini
göstermiştir.
Funguslar

Mantar enfeksiyonları nadirde olsa immün
süprese hastalarda transfüzyona bağlı
oluşabilir.Genellikle izole edilenler
Hormodendrum,Aspergillus,Penicillum
suşlarıdır.
Parazitler


SITMA(MALARYA)
Sıtma etkeni plasmodiumlar sivrisinekte seksüel ve insan
eritrositlerinde aseksüel gelişimini tamamlar.Plasmodium
vivax , P. Falciparum, P. Ovale ,P. Malariae, P. Knowlesi en
çok bilinen 5 türüdür.P vivax ülkemizde en çok görülenidir.P.
Falciparum da her yaştaki eritrositleri enfekte edebildiğinden
en ağır şeklidir.Transfüzyonla sıtma bulaşması sadece
intraeritrositer aseksüel plasmodiumlar aracılığıyla olur.Bir
torbada 10 adet plasmodium bulaşma için yeterlidir.ES içinde
10 -12 gün canlı kalabileceği gösterilmişse de 4-6 oC de
ortalama 7 gün canlıdır.Sıtmanın endemik olmadığı
bölgelerde tanı geç konulduğundan fatal seyreder.Özellikle
gebeler,splenektomililer veya immün sistemi baskılanmışlar
tehlike altındadırlar.




Bu bölgelerde;
a) 30 gün içinde ateşli hastalık geçirenler bağışçı
olarak kabul edilmemektedir.
b)Bağışçılara kan almadan 48 saat veya hemen
önce tek doz klorokin verilmeli
c)Gebeler,emziren anneler,çocuklar ve klorokine
dirençli P. Falciparum suşlarının neden olduğu
hastalıklar dışında alıcıya kemoprofilaksi
uygulanmalıdır.


DİĞER PARAZİTLER
Toxoplasına gondii, zorunlu hücre içi
parazitidir ve uzun süre lökosit içinde canlı
kalabilir.Toxoplazma IgM antikorları taşıyan
bağışçıdan hazırlanan lökosit konsantresi
ile immünsüprese hastalarda ciddi akut
toxoplazmoz bildirilmiştir.Leishmania
donovani, geniş sitoplazmalı monositler ve
ganülositler içinde yaşamını sürdürür.Nadir
bulaşır.
Transfüzyona Bağlı Bakteri yada
Parazit Bulaşında Tanı

Semptomlar çok kısa sürede başlar.
Üşüme,titreme,ateş,bulantı,kusma,kanlı ishal,karın ağrısı,kas
ağrıları,hipotansiyon,hemoglobinüri ve DIC gelişebilir.Özellikle
ateş,üşüme, titreme ve hipotansiyon hekimi
uyarmalıdır.Genellikle semptomlar, transfüzyonun
başlangıcından bir saat sonra başlar ve infüzyon hızı
reaksiyonun ciddiyetini etkileyebilir.Deri genelde sıcak ve
pembedir.( red shock) Erken tanı9 tedavide geç kalınmaması
için gereklidir.Bakteriyemiden şüphelendiğinde transfüzyona
acilen son verilmeli artan torba incelenmek üzere laboratuvara
gönderilmeli hemokültür alınmalı , hastaya sepsis tedavisi
uygulanmalıdır.Mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen kan veya
kan ürünü direkt boyama ile bakılmalı aerob ve anaerob
kültürleri alınmalıdır.Diğer pek çok transfüzyon reaksiyonlarında
da yüksek ateş,hipotansiyon ve şok meydana gelebilir.O
yüzden ayrıcı tanıda çok dikkatli olunmalıdır.
Transfüzyonla Bulaşan Virüs
Enfeksiyonları

Transfüzyonla virüs enfeksiyonlarının
bulaşabildiğine ilişkin ilk veriler 1940’larda
kadar uzanmaktadır.Günümüz transfüzyon
tıbbında başta HIV,HBV,HCV olmak üzere
HTLV,Parvovirüs B19 gibi bazı virüsler
transfüzyon güvenliği açısından önem
kazanmıştır.Bütün çabalara karşı alıcıya
virüs bulaşma olasılığı azalmış olsa da
önemini korumaktadır.
HEPATİT VİRÜSLERİ



A’dan E’ye kadar olan klasik hepatit virüsleri içerisinde kan
bankacılığı açısından önemli olanlar B ve C virüsleridir.
HEPATİT B VİRÜSÜ(HBV)
Transfüzyonla bulaşan hepatit virüsleri arasında sarılıkla giden
klinik belirtilerin daha sık olması nedeniyle HBV,HCV’den daha
önce dikkati çekmiştir.HBV enfeksiyonu akut yada kronik,
belirtili yada belirtisiz olabilir. Tipik bir akut HBV
enfeksiyonunda ortaya çıkan ilk gösterge yüzey antijeni
(HBsAg)’dir.(1-12.haftalar ortalama 4-8 hafta.) Hemen sonra
HBeAg HBcAg ‘ne karşı gelişmiş antikorlar gelişir.Enfeksiyon
ilerledikçe HBeAg kaybolur ve antiHBe gelişir.Son olarak
HBsAg azalarak kaybolur.AntiHBs gelişir.Hastaların %510unda enfeksiyon kronikleşir.Bu durumda HBsAg anti HBc
,IgG ile birlikte bulunur.ve bunlara HBeAg (ileri derecede
bulaştırıcı, 1 yada birkaç damla kan) veya antiHBe ( az
bulaştırıcı bir ünite kan) eşlik eder.
HBsAg
HBeAg
Anti-HBc
IgM
AntiHBc
AntiHBe
Anti-HBs
Erken akut HBV yada ilk 4 ün içinde HB aşısı
+
-
-
-
-
-
Erken akut HBV enfeksiyonu
+
+
+
+
+
+
-
-
+
+
+
+
-
+
-
+
+
+
+
+
-
-
-
+
+
-
+
+
+
+
+
-
+
+
+
-
-
-
+
-
-
+
Akut HBV enfeksiyonu
Yüksek enfeksiyözite riskli kronik HBV taşıyıcısı
Akut HBV infeksiyonu
Düşük enfeksiyozite riskli kronik HBV taşıyıcısı
Akut HBv enfeksiyonu pencere dönemi
Yakında geçirilmiş HBV, şimdi bağışık
Geçmişteki HBV enfeksiyonu
Geçmişteki HBV enfeksiyonu
Geçmişteki HBV enfeksiyonu*
Geçmişte HBV teması( aşı?)
*Bir başka anti HBc kitiyle test
yinelenmelidir

a)
b)
c)
d)
e)
Kan bankacılığında başka bir sorun anti
HBc pozitifliğidir.Bunun nedenleri ;
Yalancı pozitiflik
Gösterilebilir düzey altında HBsAg
üretimiyle giden hepatosit içi enfeksiyon
Birinci pencere dönemi
HBsAg nin kaybından sonraki dönemde
anti HBs nin gösterilebilir düzeyin altına
düşmesi veya hiç gelişmemesi
Mutant HBV varlığı



HEPATİT C VİRÜSÜ( HCV)
HCV enfeksiyonu akut yada kronik belirtili veya belirtisiz
olabilir.Belirtisiz gidiş ve kronikleşme oranı belirgin
şekilde yüksektir.Tanıda özgül IgG yapısındaki antikorların
saptanması ilk adımdır,fakat antikorların ortaya çıkışı
gecikebilmektedir.Belirtili enfeksiyonlarda belirtilerin
başladığı dönemde %50-70 hastada anti-HCV antikorları
gösterilebilir ve 3 ay sonra oran %90a ulaşır.Kronik
enfeksiyonlu hastaların hemen tümünde anti-HCV
antikorları saptanılabilir.
Kan bankalarında anti-HCV 1990ların başından beri
taranmaktadır.Günümüzde 2.-3. kuşak ELISA ve
rekombinan immünoblot(RIBA) testleri
kullanılmaktadır.Üçüncü kuşak testlerin ikinci kuşak
testlere göre özgüllük ve duyarlılığı yüksektir.HCV
enfeksiyonunu ortalama 10 gün kadar önce belirlediği ve
taramalarda ek pozitiflikleri saptayabildiği gösterilmiştir.
HIV


Temastan genellikle 2-6 hafta sonra nonspesifik
akut bir sendroma neden olan HIV enfeksiyonu
uzun süre belirti vermeyen kronik dönemiyle
özellenir.(20 yıl sessiz olgu bildirilmiştir.) Akut
enfeksiyon dönemin antikor oluşmamıştır ve bu
nedenle standart antikor testleriyle tanı koyulması
mümkün değildir.
Günümüzde kullanılan üçüncü kuşak ELISA
kitlerinde HIV-1 ve HIV-2 birlikte taranmaktadır.
Bunlarda hem IgM hem IgG sınıfından antikorlar
belirlenmektedir.Taramalara p24 antijeninin
saptayan 4. kuşak tarama testleride geliştirilmiştir.
NÜKLEİK ASİT TEKNOLOJİSİ (NAT)
TESTLERİ

Serolojik testlerle yapılan taramalarda bulaşma
riski tümüyle ortadan kaldırılamadığından
virüslerin varlığını doğrudan nükleik asitlerini
gösteren yöntemlerin kullanılması gündeme
gelmiştir.Serolojik pencere dönemini kısaltmayı
amaçlayan bu yöntemlere PCR dayalı testler,
transkripsiyona dayalı testler dallanmış problara
dayalı sinyal çoğaltma testleri ve nükleik asitlere
dayalı sinyal çoğaltma testleri örnek
verilebilir.Birden çok virüsü belirleyen ve
otomatik yöntemlerle denenmektedir.
DİĞER VİRÜSLER



CMV transfüzyonla kolaylıkla bulaşır ve özel alıcı
gruplarında ciddi veya öldürücü hastalık tablolarına yol
açar.(düşük doğum ağırlıklı bebekler, alogenik KI
transplant alıcıları ve bazı solid organ transplantları CVV
bulaşmasındaki başlıca kaynağın lökositler olduğu
düşünülmekte ve bunların uzaklaştırılması bulaşmayı
önlemekte bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
İnsan B19 parvovirüsü hemoglobinopatililer yada
hemolitik anemililer, immün yetmezlikliler ve fetuslar için
ciddi hastalık tablolarına neden olur.
Hepatit A virüsü transfüzyonla bulaştığına ilişkin a
Yapay kan transfüzyon enfeksiyonların
riskinin varlığı yapay kan çalışmalarını da
hızlanmaktadır.Çapraz bağlı hemoglobinler
klinik çalışma aşamasındadır ve yakın
gelecekte klinik kullanıma girmeleri
beklenmektedir.