Boyar Maddeler (Power Point)

Download Report

Transcript Boyar Maddeler (Power Point)

Slide 1


Slide 2

İÇERİK












Renk ve Görme
Görmenin Mekanizması
Boyar maddeleri elde ederken kullanılan bir takım sentezler
(Metil Oranj sentezi,Naftol sentezi)
Renkli Bileşikler
Boyanın Tanımı ve Tarihçesi
İndikatörler Hakkında Kısa Bilgi
Boyar Maddelerin Sınıflandırılması
Sanayide kullanılan boyar maddelerin tanımı ve genel özellikleri
Örnek bir boyar madde olarak seçtiğim,Ftalosiyanin hakkında
kısa bilgi
Boyalar ve Boyar Maddeler Hakkında Güncel Haberler


Slide 3

Renk ve Görme
İnsanların elbiseleri ve diğer eşyaları renklendirmeyi
öğrenmelerinden beri, renk insan toplumunda önemli bir rol
oynamıştır. Renk, 400–750 nm dalga boyundaki ışığın gözün retina
tabakasına düşmesiyle oluşan karmaşık psikolojik ve fizyolojik bir
olgudur. Eğer görünür ışığın bütün dalga boyları retinaya düşerse
bunu beyaz olarak algılarız. Hiçbir ışık düşmezse siyah ya da
karanlık olur. Dalga boyların sadece belirli aralığı düştüğünde ise
renkleri görürüz.
Renk algılamamız birçok fiziksel işlem sonucu oluşur. Belli dalga
boyunda bir ışığı göze düşmesi şu örnekteki yollardan biriyle
olabilir.(1)Sodyum alevinin sarı portakal rengi 589 nm dalga
boyunda bir yayın (emüsyon) ışığıdır. Yayım uyarımlı elektronların
düşük enerji düzeyindeki orbitallere dönüşüyle oluşur.(2)bir prizma,
ışığı dalga boylarına göre ayırır. Biz uyarılmış dalga boylarını
gökkuşağı şeklinde görürüz.(3)Çok ince bir film iki yüzeyinden
yansıyan ışın girişime neden olur (örneğin, sabun kabarcıkları veya
kuş tüyleri).Bir ışın, biri yakın yüzeyden diğeri uzak iki yüzeyden
yansır ve bu yansıyan ışınların fazları farklı olursa bu ışınlarda
birbiriyle girişim yaparlar ve biz bu yansıyan ışını beyaz yerine
renkli görürüz.


Slide 4

NASIL
GÖRÜRÜZ???


Slide 5

Dördüncü ve çok yaygın olan yol da bir madde tarafından ışığın
belli dalga boyunun soğurulmasıyla renk oluşumudur. Konjugasyonu
fazla olan organik bileşikler π →π * ve n→π * geçişleri dolaysıyla
görünür bölgede belirli dalga boylarını soğururlar. Biz soğurulan
rengi değil bunu tamamlayıcısı olan ve bize yansıyan rengi görürüz.
Bazen çıkarılan renk de denilen tamamlayıcı renk görünür bölgenin
tamamından bazı dalga boylarının çıkarılmasıyla oluşur. Örneğin,
pentasen 570 nm dalga boyunda soğura yapar. Bu ışık görünür
bölgenin sarı ışığıdır. Pentasen, bu sarı ışığı (biraz da buna yakın
dalga boylarını) soğurur, bunu dışındakileri yansıtır. Bu nedenle biz
pentaseni sarını tamamlayıcısı olan mavi renk olarak görürüz.
Bazı bileşikler λ max ‘ları mor ötesi bölgede olduğu halde sarı
görünürler (örneğin, koronen ).Böyle bileşiklerde soğurma bandının
kuyruğu görünür bölgenin mor ve mavi dalga boylarına kadar uzanır.


Slide 6

Bu tabloda bir takım dalga boyların hangi
renklere denk geldiği görülmektedir.


Slide 7

Görmenin Mekanizması
İnsanın gözü ışık fotonlarını sinir pulslarına çevirerek beyine gönderen
ve sonuçta görmeyi sağlayan oldukça karmaşık bir organdır. Gözün mekanizması
çok duyarlıdır. Sadece bir kuantum ışık enerjisi, bir görme siniri pulsu
oluşturulması için yeterlidir. Biz 100 foton kadar az bir ışını fark edebiliriz
(teşhis edebiliriz).(Normal bir ampulün saniyede 2x 1018 foton yaydığını göz
önüne alınız
Gözün retinası iki tür foton içerir. Bunlar şekillerinden dolayı çubuk ve
koniler olarak adlandırılır. Koniler, rengi görme ve parlak ışıkta görmeyi sağlar.
Konileri olmayan hayvanlar renk körüdür. Çubuklar ise siyah- beyaz foto
algılamayı ve çok az ışıkta görmeyi sağlar. Çubuklar hakkında konilere göre
daha çok bilgimiz vardır.
Çubuklarda ışık, adına rodopsin ya da görme moru (λmax =500 nm
)denilen kırmızımsı mor bir pigment tarafından algılanır. Rodopsin bir aldehit
olan 11-cis retinal ve bir protein olan opsinden oluşur. Rodopsinin bu iki
bileşeni 11-cis retinalın aldehit grubu ve opsindeki lisinin amino grubu arasında
protonlanmış bir imin bağı ile bağlanır. Protein komplekslerinde çok karşılaşıldığı
gibi, opsin 11-cis retinalin uyacağı bir yapıdadır ve onu bir cep gibi sarar. Bu
cebe şekilleri farklı olan diğer bileşikler uymaz.11-cis retinal ve opsin
arasındaki imin bağı ,opsin molekülünün kalan kısmı tarafından korunduğundan
kolaylıkla hidrolizlenemez.
Rodopsin tarafından bir ışık fotonu (hv) soğurulduğunda retinaldeki 11cis ikili bağı, trans ikili bağına izomerleşir. Yüksek enerjili ara ürün olan bu
izomer bir dizi değişime uğrar. Sonuç rodopsinin trans retinal kısmı opsin
cebine uymaz ve iminyu bağı hidrolizlenebilir. Bu hidrolizlenme sonucu hepsi
trans-retinal ve opsin oluşur.
Hidroliz işlemi sırasında etkileşen enzimler foto alıcı hücrenin iyonik
geçirgenliğini ve bunu sonucunda da elektriksel karakterini değiştirir. Bu
değimler sinir pulsların oluşmasına neden olur.


Slide 8

Azo boyaları, sayıları binleri bulan ve boyar maddelerin en
büyük ve en önemli sınıfıdır. Azo boyacılığında, kumaş önce
elektrofilik yerdeğiştirme için etkinleştirilmiş bir aromatik
bileşikle ıslatılır. Daha sonra diazonyum tuzu ile kenetleme
yapılarak boya oluşturulur.
Asit-baz indikatörleri pH değişimiyle renk değiştiren
organik bileşiklerdir. Bu bileşikler, titrasyonun sona erdiğinin
belirlenmesinde kullanılır. Turnusol kâğıdı gibi test kâğıtları bu
bileşiklerden biri ya da birkaçının emdirildiği maddelerdir.
Metil oranj ve fenolftalein iki tipik indikatördür. Metil
oranj, pH değeri 3.1’den düşük asidik çözeltilerde kırmızı
renklidir. pH değeri 4.4’ten yukarı ise rengi sarıdır. Buna karşın
fenolftalein, pH eşelinin bazik tarafında renk değiştirir.
Fenolftalein, pH 8.3’e kadar renksiz, pH 10.0’da kırmızıdır.
Kuvvetli bazik çözeltilerde yeniden renksiz olur.
İndikatörler, asit-baz tepkimesi sonucunda kromofor
yapılarının değişmesi nedeniyle renk değiştirirler. Asidik
çözeltide metil oranj, protonlanmış azo yapısının bir rezonans
melesi yapısında bulunur. Bu rezonans melesi kırmızıdır. Azo
azotu kuvvetli bazik değildir ve protonlanmış azo grubu pH 4.4
dolayında hidrojen iyonu kaybeder. Proton kaybı bileşiğin
elektronik yapısını değiştirir ve sonuçta renk kırmızıdan sarıya
döner.


Slide 9

Fenolftalein, ‘şeker’ ve ‘sakız’ şeklindeki kabızlık giderici
(laksatif) ilaçlarda aktif madde olarak ticari öneme sahiptir.
Ancak titrasyon indikatörü olarak daha çok bilinir. Asidik
çözeltide fenolftalein renksiz bir laktondur. Laktonda merkez
karbon sp3 melezleşmiştir ve bunun sonucunda buna bağlı üç
benzen halkası konjuge değil izole haldedir.
pH 8.3’ten yukarı (bazik çözelti) olduğunda fenolftaleinden,
fenolik hidrojen koparılır, lakton halkası açılır ve merkez
karbon sp2 melezleşir. Bu halde benzen halkalı birbiriyle
konjuge durumdadır ve oluşan π sistemi kırmızı renkliliğe neden
olur. Bu renk kuvvetli olmayan bazik çözeltilerde görülür.
Kuvvetli bazik çözeltide fenolftaleinin merkez karbonu
hidroksillenir ve tekrar sp3 melezine dönüşür. Bu tepkime üç
benzen halkasını izole hale getirir. Bu nedenle yüksek pH
değerlerinde fenolftalein renksizdir.


Slide 10

Boyar maddeleri
elde ederken
kullanılan bir
takım sentezler


Slide 11

Renkli Bileşikler
Doğa renklerle doludur. Sinek kuşu ve tavus kuşu tüylerininki gibi
bazı renkler bu tüylere özgü yapıların yol açtığı ışık kırınımı sonucu
oluşurlar. Buna karşın, doğadaki renklerin çoğu organik bileşikler
tarafından, görünür ışığın belli dalga boylarındaki soğrulmasına dayanır.
Elektronik geçiş kuramları geliştirilmesinden önce bazı tür organik
yapıların renkliliğe yol açtığı, bazılarının ise yol açmadığı gözlenmiştir.
Renklilik için gerekli bu yapılara (π →π * ve n→π *geçişleri yapan
doymamış gruplar) 1876’da kromofor denmiştir.(yunanca, kromo ‘renk’,
foros ‘taşıyan’)
Kromoforların yanında diğer bazı gruplarında renkliliğe yol açtığı
gözlenmiştir. Bu gruplara oksokrom (Yunanca, oksanein
‘artmak’)gruplar denir. Bu grupların π →π * geçişi yapmadıklarını, ancak
n elektron geçişleri yaptıklarını biliyoruz.

Bazı oksokromlar:

—OH

-OR -NH2 -NHR –NR2 -X
Naftokinonlar ve antrakinonlar doğada yaygın, renklendirici
maddelerdir. Juglon, ceviz kabuklarının renkliliğini sağlayan
bileşiklerden birisidir. Juglonla benzer yapıda olan Lavson kırmızı renk
veren Hint kınasında bulunur. Tipik bir antrakinon olan karminik asit
kırmızısı böceğin (coccus cacti L.) öğütülmesiyle elde edilen, gıda ve
kozmetik boyası olarak kullanılan kırmızı renkli bir pigmenttir


Slide 12

BOYA
NEDİR?


Slide 13

• Boyalar, bir nesneye veya kumaşa
renk veren organik bileşiklerdir.


Slide 14

BOYANIN TARİHÇESİ
VE İNDİKATÖRLER
HAKKINDA KISA BİLGİ


Slide 15

Boyaların tarihi, tarih öncesi çağlara kadar gider. Bilinen en eski boya,
indigo eski Mısırlılar tarafından mumya elbiselerinin boyanmasında kullanılmıştır.
Fenike (Tyrian)moru, Tyre(Lübnan’ın Sur şehri) kıyılarında yaşayan Murex
salyangozlarından elde edilmiş ve Romalılar tarafından imparatorların togalarının
boyanmasında kullanılmıştır.
Bir bileşiğin boya olarak kullanılabilmesi için kalıcı (yıkamam veya
temizleme sırasında kumaşta kalması)olması gereklidir. Kalıcılık boyanın
herhangi bir yolla kumaşa tutunması sağlanır. Polipropilen ya da benzer
hidrokarbonlardan oluşan liflerden dokunan kumaşların boyanması, boya
moleküllerini bağlayacak işlevsel grupların olmaması nedeniyle zordur. Bununla
beraber, bu kumaşların boyanması polimere metal-boya kompleksinin
uygulanması ile başarılabilir. Pamuklu(selüloz) kumaşların boyanması glukoz
birimlerindeki hidroksil gruplarıyla boya arasında hidrojen bağları oluşması
nedeniyle daha kolaydır. Yün ve ipek gibi polipeptit lifleri boya molekülleri ile
etkileşen birçok polar grupları içermeleri dolaysıyla en kolay boyanan
kumaşlardır.
Küpe (vat) boyaları çözülmüş halde kumaşa uygulanan, daha sonra kumaş
üzerinde çözünmeyen şekline çevrilen boyalardır (bu işlem eskiden fıçılarda
yapıldığından bu boya adını fıçıdan almaktadır).Amerikan bağımsızlık savaşı
yıllarında Fransızlar tarafından Amerikalılara gönderilen mavi üniformalar, tipik
bir küpe boyası olan indigo ile boyanmıştı. İndigo, Batı Avrupa’da çivit (Isatis
tinctoria) bitkisinden, tropik ülkelerde ise Indegofera türü bitkilerden elde
edilir. Her iki tür bitki de bir tür glikozit olan indikan içerirler. Bu bileşik
daha sonra indigonun renksiz bir başlangıç maddesi olan indoksil’e
hidrolizlenebilir. Kumaşlar önce indoksil içeren fermentasyon karışımıyla ıslatılır
ve daha sonra havada kurutulur. Hava oksijeniyle yükseltgenme sonucunda
indoksil, mavi renkli ve çözünmeyen indigoya dönüşür. Bu dönüşüm sırasında
önce cis indigo oluşur, bu da kendiliğinden trans izomerine dönüşür.


Slide 16

Boyar maddeleri elde
ederken kullanılan bir
takım sentezler


Slide 17

Aromatik aminler de alifatik aminlerde olduğu gibi NH3 dan türetilmiş
bileşikler olarak düşünülür. Bu bileşikler de primer, sekonder ve tersiyer
olarak üç kısma ayrılır.

Aromatik aminlerin bazlığı alifatik aminlerden daha düşüktür.
Bunun sebebi ise azot atomu üzerinde bulunan ortaklaşmamış
elektron çiftinin halkaya verilerek, azot atomunun dışarıdan
gelecek olan bir protonu kuvvetli olarak tutamamasındandır.


Slide 18

Anilin eldesi
nitrobenzenin kalay ile indirgenmesinden anilin sentezi
Aşağıdaki düzenek hazırlanır

500 ml lik iki boyunlu bir balona 24.6 g Nitrobenzen ve 45 g Sn granülü koyduktan sonra,
boyunlardan birisine bir hava soğutucu diğerine ise bir damlatma hunisi takılır. Damlatma hunisine
105 ml derişik HCl çözeltisi konarak bunun 10 ml. si balondaki karışıma ilave edilip, karışım
hafifçe çalkalanır. Ekzotermik tepkime başlar başlamaz balon içeriği bir buz banyosu ile
soğutularak kaynamanın önüne geçilir. Ancak yüksek sıcaklıklardaki indirgeme tepkimesi alçak
sıcaklıklardakinden daha hızlı olacağı için karışımı fazla soğutmamak gereklidir. Yani, karışımın
sıcaklığı kaynama sıcaklığının biraz altında olmalıdır. Tepkime yavaşladıkça yukarıdaki işlemler göz
önüne alınarak HCl ilavesine kısım kısım devam edilir. Böylece tüm HCl ilave edildikten sonra,
karışım bir hava banyosu üzerinde 20 dakika daha hem karıştırılıp hem de ısıtılır.Bu karışım
üzerine önceden hazırlanıp soğutulmuş (500 ml lik beherde 40 g NaOH tartılıp 200 ml su ilave
edilip, 30 oC ye soğutulur) NaOH çözeltisi kontrollü olarak ilave edilir. İlave işlemi sona erince
bir pH kağıdı yardımıyla incelenerek bazik oluncaya kadar NaOH ilavesine devam edilir. Çözelti bir
su buharı damıtma düzeneği yardı ile damıtılır.


Slide 19

Başlangıçta toplama kabında birkaç damla yağımsı anilin birikir.
Destilatın (Anilin) su içindeki çözünürlüğü 100 ml suda 6.3 g dır.
Destilata 40-45 g NaCl ilave edilerek çözünene kadar karıştırılır.
Böylece anilinin sudaki çözünürlüğü en aza indirgenmiş olur. Karışım
ayrılıp bir hava soğutucusu yardımıyla damıtılır (Not: Normal düz
soğutucunun içinden geçirilmezse hava soğutucusu görevi görür). KN:
180-186 oC.


Slide 20

Normal damıtma düzeneği


Slide 21

Nitrobenzenin Demir ile İndirgenmesinden Anilin
Eldesi



(Bu yöntemin üstünlüğü demirin kalaydan daha ucuz olmasıdır).
(Not: Bu deney için gerekli düzenekler, kalayla indirgeme
işlemindekilerin aynısıdır). 500 ml lik iki boyunlu balonun içine 3
ml nitrobenzen, 3ml derişik HCl, 35 ml su ve 40 g Fe tozu
konur. Mekanik karıştırıcı vasıtasıyla karışım iyice karıştırılır.
Önce hafif bir ısıtmayla karışım ısıtıldığında ekzotermik tepkime
ile çözelti kaynamaya başlar Geri soğutucudan aşağıya birer
dakika aralıklarla ve her defasında 2 ml olmak üzere 20 ml
tamamlanıncaya kadar nitrobenzen ilave edilir. Burada,
nitrobenzen ilavesi kaynamayı sağlayacak şekilde düzgün bir
hızla yapılmalı ve kaynama olmuyorsa balon yavaşça ısıtılmalıdır.
Nitrobenzenin tümü ilave edildikten sonra çözelti geri soğutucu
altında 30 dakika daha kaynatılır. Bu süre sonunda karıştırma
durdurulup, balona soğutucudan aşağı 50 ml su ilave edilerek
düzenek, su buharı damıtması yapılacak şekilde hazırlanır.
Yaklaşık 200 ml destilat toplandıktan sonra NaCl ile doyurulur
ve 40 ml eter ile özütlenerek katı KOH, ya da susuz K2CO3 ile
kurutulur. Eter fazı, su banyosu üzerinde damıtılarak eter
uzaklaştırılır. Geriye kalan karışım uygun bir balona alınarak
hava soğutucusu takılıp damıtılır. KN: 180–186 oC arasında
geçen kısım alınır.


Slide 22

Benzanilit Sentezi (Schotten-Baumann
Tepkimesi)
Alkol, primer amin, sekonder amin ve fenollerin, hidroksil iyonlarının
katalitik etkisiyle, benzoil klorür ile tepkimesi sonucu benzoik asit
türevlerini oluşturmasına Schotten-Baumann Tepkimesi denir.


Slide 23

Deneyin Yapılışı: 100 ml lik tek boyunlu bir balona 5 ml anilin,
50 ml % 10 luk NaOH çözeltisi ve 7.5 ml benzoil klorür konur
(Benzoil klorür buharları göze ve solunum yollarına çok zarar
verir. Bu yüzden çalışırken çeker ocakta çalışılmalıdır). Karışım
30 dakika kuvvetlice karıştırılır. Daha sonra oluşan benzanilit
süzülerek ayrılır ve su ile yıkanır. Ürün, sıcak alkolden
kristallendirilerek tartılıp verim hesaplanır. EN: 161 oC.
Azo boyarmadde Sentezi
Öncelikle anilin bileşiğinin 0-5 oC de diazolandırılması
gerekmektedir. Diazolandırma, primer aromatik aminlerin çok
önemli tepkimelerindendir. Alifatik primer aminler, nitröz asidi
(HNO2) ile tepkime vererek azot gazı çıkışı ile karşılık gelen
alkolü oluştururlar.


Slide 24

Peter Griess tarafından 1860 yılında 5 oC de yapılan deneylerde, aromatik
aminler nitröz asidi ile tepkimeye sokulduğunda azot gazı çıkışı izlenmiştir. Nitröz
asidine gerek duyulduğu zaman, HCl veya H2SO4 maddeleri NaNO2 ile muamele
edilerek nitröz asidinin çözeltisi hazırlanıp, diazolandırma tepkimelerinde bu
şekilde yeni hazırlanmış olarak kullanılır. Asitlendirilmiş anilin çözeltisinin nitröz
asidi ile tepkimesi aşağıdaki gibidir:


Slide 25

p-Hidroksiazobenzen Sentezi
Anilinin Diazolandırılması: 500 ml lik bir beher içine 15 ml anilin ve 75 ml su konarak
karışımın üzerine 37.5 ml derişik HCl ilave edilir. Böylece, aşırı HCl içinde anilinyum klorür
oluşur (Oran olarak 1 mol anilin ve 2 mol’ den daha fazla HCl alınır). 13.5 g NaNO2, 30 ml
su içinde çözülerek bir damlatma hunisine konur.
Anilinin diazolandırılması için düzenek
Anilinyum klorür çözeltisinin sıcaklığı bir buz banyosu ile 5 oC nin altına düşürüldüğü
zaman, karıştırarak 1-2 ml NaNO2 çözeltisi ilave edilir. Böylece çözeltinin sıcaklığı
tepkime boyunca 5 oC nin altında tutulur. Çözeltinin rengi kırmızı olmalıdır.
Benzendiazonyum Klorürün Fenole kenetlenmesi: Benzen diazonyum klorür çözeltisi
hazırlanırken diğer yandan 500 ml lik bir beher içine, aniline bire bir mol karşılık gelecek
kadar fenol konulur. Bunun üzerine yine aynı mol oranında 100 ml saf su içinde çözülmüş
NaOH ilave edilerek fenolün çözünmesi sağlanır. (Bu çözeltinin üzerine birkaç ml etil asetat
ilave edilerek kenetleme tepkimesi anında köpürme önlenir). Benzendiazonyum klorür
çözeltisi, bu çözelti üzerine bagetle karıştırılarak ilave edilir. Karışım yarım saat kadar
karıştırıldıktan sonra, nötral oluncaya kadar % 10 luk NaOH çözeltisi ilave edilir. Karışımın
çökmesi için soğutma yapılır. (Eğer çökme az olursa tuz ilavesi ile soğutularak daha fazla
çökme sağlanır). Madde süzülüp, kurutulur. Etil alkolden kristallendirilip EN. Tayin edilir.


Slide 26

Naftol Oranj Sentezi
250 ml lik bir beherde 100 ml su içinde 5 g sülfanilik asit çözülüp, üzerine 2 g susuz
Na2CO3 ilave edilir ve iyice karıştırılır. Daha sonra bu karışımın üzerine 150 g buz ilave
edilip 0 oC ye soğutulur. Başka bir beher içinde 15 ml su içinde 2 g NaNO2 çözülerek
soğuk karışıma ilave edilir. 25 ml suya 4 ml HCl katılarak hazırlanmış çözeltiden yavaş
yavaş ilave edilerek diazolandırma tepkimesi gerçekleştirilir.

400 ml bir beherde 20 ml % 10 luk NaOH çözeltisine 3.6 g b-naftol ilave
edilerek karıştırılır. Hazırlanan bu çözelti, soğutulduktan sonra 0 oC deki
diazolandırılmış çözeltiye karıştırılarak eklenir.(Not: Ekleme yapılmadan önce
diazolandırılmış çözeltiye birkaç ml etil asetat ilve edilirse bazik çözeltinin
eklenmesi anında meydana gelebilecek köpürme engellenir).


Slide 27

Karışım 10 dakika karıştırılarak tepkimenin
iyice tamamlanması sağlanır. Daha sonra karışım ısıtılarak
çökeleğin tamamen çözünmesi sağlanır. Karışıma 10 g NaCl
katılıp ısıtılır. Bir saat oda sıcaklığında bekletilip buz
banyosunda soğutulur. Çökelek süzülüp, 10 ml kaynar suda
çözülür. Çözelti sıcaklığı 75 oC ye düşünce, hacminin iki katı etil
alkol ilave edilip soğutularak kristaller ince gözenekli süzme
hunisiyle (gooch krozesi) süzülür. Bileşik 20 ml etil alkol ile
yıkanarak kurulur. Elde edilen boyarmadde bir dihidrat
bileşiğidir. Bu madde keten kumaşların boyanmasında oldukça
iyidir.


Slide 28

Metil Oranj Sentezi

Yukarıdaki örnekte anlatıldığı gibi sülfanilik
asit diazolanır. Karşılık gelen miktarda dimetil
anilin bir miktar asetik asitte çözünerek
diazolanmış çözeltiye karıştırılarak katılır. 10
dakika sonra kırmızı renkli metil oranj ayrılır.
Karışımı gerekli miktarda % 20 lik NaOH ilave
edilerek turuncu renkli metil oranjın Na tuzu
ayrılır. Bunun süzmesi zordur, bu nedenle karışım
kaynayıncaya kadar ısıtılır ve metil oranjın çoğu
çözünmüşken 1 g NaCl katılıp çözünene kadar 80–
90 oC ye ısıtılır. Böylece metil oranjın çökmesi
sağlanır ve 15 dakika sonra çözeltinin soğumasıyla
daha kolay süzülebilen metil oranj ele geçer. Sıcak
sudan yeniden kristallendirilir. Kırmızı-turuncu
kristaller alkol ve eterle yıkanır.


Slide 29


Slide 30

BOYAR MADDELERİN
SINIFLANDIRMASI


Boyarmaddeler birçok şekilde sınıflandırılabilir. Sınıflandırmaları çözünürlüklerine,
kimyasal yapı, boyama özelliklerine, kullanılış yerleri gibi çeşitli karakteristikler göz
önüne alınabilir.
Boyarmaddelerin Çözünürlüklerine Göre Sınıflandırılması
Suda Çözünen Boyarmaddeler
Boyarmadde molekülü en az bir tane tuz oluşturabilen grup taşır. Boyarmaddenin
sentezi sırasında kullanılan başlangıç maddeleri suda çözündürücü grup içermiyorsa, bu
grubu boyarmadde molekülüne sonradan eklemek suretiyle çözünürlüğü sağlanabilir.
Ancak tercih edilen yöntem, boyarmadde sentezinde başlangıç maddelerinin iyonik grup
içermesidir. Suda çözünebilen boyarmaddeler tuz teşkil edebilen grubun karakterine
göre üçe ayrılır.
a) Anyonik Suda Çözünen Boyarmaddeler
Suda ç grup olarak en çok sülfonik (-SO -) kısmen de karboksilik (-C ) asitlerin sodyum
tuzlarını içerirler. (-SO Na ve -COONa) Renk anyonunun mezomerisinde ileri gelir.
Boyama özelliklerine göre sınıflandırma yönteminde göreceğimiz asit ve direkt
boyarmaddeler bu tipin örnekleridir.

b) Katyonik Suda Çözünen Boyarmaddeler
Moleküldeki çözünürlüğü sağlayan grup olarak bir bazik grup (örneğin; -NH asitlerle tuz
teşkil etmiş halde bulunur. Asit olarak anorganik asitler (HCI) veya (COOH) gibi organik
asitler kullanılır.
c) Zwitler İyon Karakterli Boyarmaddeler
Bunların molekülünde hem asidik hem de bazik gruplar bulunur ve bir iç tuz oluştururlar.
Boyama sırasında bazik veya nötral ortamda anyonik boyarmadde gibi davranış


Slide 31

SANAYİDE ÜRETİLEN İNŞAAT
BOYALARIN GENEL TANIMI VE
ÖZELLİKLERİ
Boyanın sanayide kısaca tanımı şu şekildedir; boyalar bağlayıcı denilen
hemen hemen hepsi organik polimerlerin çözelti veya emülsiyon içinde
pigmentlerin disperse edilmesiyle meydana gelen koruyucu ve dekoratif film
oluşturan ürünlerdir.
Eşyanın ısı, ışık, nem, oksidasyon, mekanik darbeler, haşarat, bakteri,
küf, vesaire etkenlerle yıpranma ve yok olmasını önlemek veya geçiktirmek için
boya ve vernikler asırlardır kullanılmaktadır. Boya kullanımı yalnız koruma
amacıyla sınırlanmamış olmayıp, eşyaya renk ve güzellik verdiği için de
uygulanmaktadır. Boyanan yüzey renginin görülmesi tercih edildiğinde boya
içindeki pigment yani renk ve örtücülük veren
Bileşen çıkarılır ki bu durumlarda vernik meydana gelmiş olur. Boya, vernik,
tatbik edildiğinde kuruyup sıvı halden katı hale geçer, yani bir film oluşturur. Bu
olay üç şekilde oluşur
a) Çözücülerin uçması
b) Oksidasyon
c) Polimerizasyon
Bir nolu sisteme sellulozik vernikle, ispirtolu vernikler örnek gösterilebilir.
Oksidasyonla kuruyanlara örnek olarak bozir veya havada kuruyan alkid reçine
esaslı boyaları gösterebiliriz. Bu sırada iki veya daha çok molekül arasında
oksijen bağları oluşur. Polimerizasyon sonucu sertleşme ise ya kondesasyon
polimerizasyonu (üre, melanin-formaldehid) veya adisyon polimerizasyonu
(doymamış poliester,sitiren monomer) şeklinde olup ısı veya uygun bir katalizle
harekete geçirilir.


Slide 32

Boya filmin oluşumu ve doğacak filmin özellikleri aşağıdaki temellere
dayalıdır.
a)
Kimyasal bileşimi
b)
Film oluşturucunun fonksiyonalitesi
c)
Film oluşturucunun tip ve polimerizasyon derecesi
a)Film oluşturucuların en büyük kısmı organik bileşikler olup O,H, yanında
O,N, gibi elementleri de içerirler.Elementlerin cins ve düzenlenişleri
bileşiğin ne olduğunu söler:Ester,eter,amid,keton gibi……
Bu özellikleri kimyasal ilgi, dayanıklılık, çözünürlük, gibi hususları da
içerir.Örnek olarak hidrokarbon reçine bileşimindeki bir polimer, asid ve
alkaliye dayanıklıyken, alkid dediğimiz ve ester grupları içeren reçineler
alkali tesiri ile sabunlaşırlar.
b)moleküldeki reaktif grupların sayısı olan fonksiyonalite gelince
polimerizasyonun meydana gelip gelemeyeceği ve polimerin tipini gösterir.
Örneğin difonksiyoneller arası polimer linear yapıda olabilirken,
trifonksiyoneller arasında üç boyutlu polimerler doğar.
c)Polimerizasyonun tip ve derecesi boya filminin fiziksel özelliklerini
doğrudan etkilediğinden çok önemlidir. Kuvvetli ve devamlı bir film böyle
moleküllerle sağlanamaz. Bu nedenle polimerizasyonun derecesi yani
polimerin molekül ağırlığı bir derecenin altına düşmemelidir.
Konu böylece boyanın bünyesine gelmektedir. Boyanın bağlayıcı,
pigment, çözücü ve bir miktarda katkı maddelerinden oluştuğunu hatırlayıp,
bunları teker teker ele alalım;
Bağlayıcılar:
Asırlardır üretilen boyalar kuruyan bir yağın okside ve polimerize
edilmesiyle sağlanan bağlayıcılara dayandırılmıştır. Ancak birinci dünya
savaşından sonra hızlı bir gelişme gösteren polimer kimyasına paralel olarak
üretilen yeni birçok reçine, boya sanayinden


Slide 33

Yağ bazlı bağlayıcıları büyük oranda kaldırmıştır. Bu
sentetik reçinelerin tiplerini önem sırasına göre şöle
sıralayabiliriz.
1. Alkid reçineler
2. Emülsiyon reçineler
3. Amino grup reçineler
4. Poliüretan reçineler
5. Epoksi reçineler
6. Selüloz reçineler
7. Akrilik reçineler
8. Fenolik reçineler
9. Vinil reçineler
10.Poliester reçineler
Bunlara ilave olarak klorine veya siklize, tabi ve sentetik
kauçuk, silikon reçineleri de sıralanabilir. Boyalarda ortalama
%30 bağlayıcı bulunur. Cinslere göre incelendiğinde bağlayıcı
olarak alkid reçineleri %50 emülsiyon reçineleri %30 gibi
toplam %80’lik bir paya sahiptir.


Slide 34

Pigmentler

Boyanın %30 kadarını Oluşturan pigmentleri, anorganik ve organik olarak ikiye
ayırabiliriz. Anorganik pigmentleri de renklerine göre sınıflandırma yaparsak;
 Beyaz pigment olarak en önemlisi titandioksittir. Kullanılan hakiki pigmentlerin
%80 kadarını oluşturur.
Titandioksid yüksek kapatıcılığı, kolay disperse olması, beyaz ve pastel renklere olan
büyük talep nedeniyle ilk sırayı almaktadır. Beyaz pigment olarak kurşun ve çinko bileşikleri
eski önemlerini yitirmişlerdir.
 Siyah anorganik pigment olarak magnetit yapıdaki demiroksidi gösterebiliriz.
Mavi- lacivert olarak, çivit yani sodyum, alüminyum silikat içinde alkaliye
 Kükürdün polisülfür halinde bağlanmasıyla doğan bu pigment bünyesindeki kükürt miktarına
göre yeşilimsi maviden mora doğru giden renkleri verir. Prusya mavisi denilen
ferroferrisiyanür bünyesindeki pigment bileşimindeki sodyum, potasyum, amonyum gibi
katyonlara göre çeşitli lacivert- mavi pigmentleri verir. Manga mavisi: baryumsülfat,
baryunmanganat, kobalt mavisi: kalsinekobaltaluminat olarak anorganik mavileri meydana
getirir
 Sarı pigmentlere gelince; demiroksid hidroksid bünyesinde pas rengi sarıyı,
Kurşun sülfat kromat limon sarısından turuncuya doğru, Bazik kurşunoksid kuşunkrom
turuncu renkteki pigmentleri sağlar. Burada Çinli kadmiyum sarısı, kurşunantimonat yani Nepal
sarısı ve nikel titan sarısı da söylenebilir.
 Kırmızı olarak demiroksid, oranja bakan kırmızı olarak kur kromat, kurşun hidroksit
Karışımı kromanj pigmentler, şu kurşunmolibdat, kurşunkromat karışımı molibden kırmızıları ve
oranjdan bordoya doğru renkleri veren kadmiyumsülfür, kadmiyumselenür bileşimindeki
kadmiyum pigmentleri vardır.
 Yeşil anorganik pigment olarak açıktan koyuya doğru mavi oranı artan krom sarısı
Prusya mavisi karışımları yanında kromoksid ve kromhidroksid gösterilebilir
Anorganikpigmentler içinde çinko, alüminyum ve bronz tozları da vardır.


Slide 35

Dolgu pigmentleri

1)
2)
3)
4)

Anorganik yapıda olup hakiki pigmentler gibi örtücülük ve renk sağlamakla
beraber aşınma, ışık, rutubet ve hava şartlarına dayanıklılığı ve ucuzluğu sağlayan
maddelerdir. En çok kullanılanları kalsit, dolomit, jips, barit, kuvars, talk, mika,
koalendir. Miktar bakımından önemli yüzde tutarlar. Örnek olarak 1980
u.s.a.pigment kullanımının yarısı dolgu pigmentlerine aittir.
Organik pigmentlere gelince:
Beyaz yoktur
Siyah(iskarası), yani karbon siyahı
Mavi, fitalosiyanin, antrakinon, fanal mavileri en meşhurlarıdır.
Sarı pigmentlerin başlıcalar şunlardır:
a) Aril-amid
b) Benzidin
c) Naftol
d) Filavantiron
e) Antrakinon
f) Antrapirimidin sarıları olarak sayılabilir.
• Organik kırmızıların yüzün üstünde çeşidi vardır ve en büyük grubunu azo
pigmentlerinden toluidin kırmızıları oluşturur. Para, klorlandırılmış para,
naftol AS, arilamid, tioindigo, kinakridon, esaslı olanları değişik renk ve
özellikte pigmentleri sağlarlar.
• Yeşil organik pigment olarak halojendirilmiş bakır fitalosiyanın esasındaki
fitaloyeşiller mükemmel özellikleriyle en önemli sırayı alırlar. Bundan
başka alfa-nitroso, beta naftol demir kopleksi (pigment grün β)ve asit
mono-azo boyar maddenin nikel kopleksi (gren gold) diğer önemli yeşiller
olarak bilinir.
• Mor olarak dioksazin ve kinakridon esaslı mor pigmentler yüksek
özelliklere sahiptir.


Slide 36

ÇÖZÜCÜLER

a)
b)
c)
d)
e)
f)
g)
h)

Boyanın %40 bölümünü teşkil eden çözücüler, boya ve verniklerin
üretilebilme ve uygulama kavramını getirilebilmelerini sağlar. Kimyasal
yönden hidrokarbon, klorlanmış hidrokarbon, oksijenli çözücüler, gibi
gruplara ayrılabilirler. Çözücülerin hidrokarbon esaslı olanları %75 gibi
büyük paya sahiptir ve hidrokarbonlar arasında alifatik ve naftalik
esaslı olanlar %45, aromatikler %30 gibi bir oranda kullanılmaktadır.
Ekolojik nedenlerle gerek aromatik gerek diğer çözücülerin
mümkün olduğu kadar az kullanılmasına ve su bazlı boyaların üretimine
doğru bir gelişme görülmektedir. Oksijenli bileşiklerden glikol eterleri
%10,alkoller %5 ester, keton ve diğerleri %10 gibi bir orana
sahiptirler. Bu çözücülere örnek olarak heksan, heptan, white spirit,
toluen, ksilen, aseton, etilasetat, butilasetat, isopropilalkol, etilalkol,
etilenglikomonobutileter, trikloretileni gösterebiliriz. Bu çözücülerin
çeşitli boylarda kullanılmalarını saptayan noktaları şöyle sıralayabiliriz:
Çözücülük gücü
Kaynama noktası
Buharlaşma oranı
Alevlenme noktası
Fiyat
Koku
Toksisite
Korozyon


Slide 37







Katkı maddeleri:
Bunlar boyaya çok düşük oranda konuluğu halde belirgin
değişliklere neden olurlar. İlave ediliş nedenleri ıslatma, kolay disperse
olabilme, kurutma akışkanlığı kontrol, kabuk yapmayı önleme, ultraviole
tesirinden korunma, biyolojik parçalanmaya dayanıklılık kazanma, renk
ve yüzey güzelleştirme olarak sıralanabilir. Birçok katkı maddesi yüzey
aktif madde karakterinde olup, pigment bağlayıcı ara fazında veya
yakınında yer alıp bu konumları nedeniyle küçük oranları ile bile büyük
değişikliklere neden olurlar.
Boya Tipleri Kullanma Alanları Ve Miktarları:
Boyanın tüketildiği ana sektör inşaat, konut sektörüdür ve
sanayileşmekte olan ülkemizde %65 kadarı inşaat boyaları grubuna
aittir. İkinci tüketim alanı ise imalat sanayidir. Örnek olarak, taşıt
araçları, madeni eşya, mobilya, deniz taşıtları gösterilebilir.
Pratikte boyaları bir takım guruplara ayırmak mümkündür. İnşaat
sektöründe sentetik, yarı sentetik ve emülsiyon boyaları kullanırken
imalat sanayii, selülozik, sentetik tipleri kullanır.
Hammadde Durumu:
Boya ve bünyesini tanıttıktan sonra üretimi için gereken
hammaddelere gelelim. Boya sanayinde kullanılan hammaddelerin sayısı
yaklaşık olarak 1000 civarındadır. Yerli kaynaklardan bağlayıcılar için
bazı bitkisel yağlar keten, ayçiçeği ve bunların yağ asitleri ile gliserin,
fitalik anhidrit sağlanmakta, maleikanhidrit, melanin, sitiren,
vinilasetat, akrilik monomerler, propilen glikol, penta eritritol,
trimetilpropan, hint yağı, kokoyağı, epoksi, vinil, klor kauçuk, polyamid,
reçine ve daha birçokları ithal edilmektedir.


Slide 38

Seçtiğim bir boyar madde
örneği hakkında kısa bilgi;
yapısı,gelişimi,
kullanımı,hakkında…
Maddemizin adı
ftalosiyanin;


Slide 39

Bütünüyle rastlantısal olarak ortaya çıkan bu madde sonradan
“ftalosiyanin” olarak adlandırılır. Linstead’ın incelemeleri ve
Robertson’un X-ışını çalışmaları sonucu ftalosiyaninlerin yapısı
aydınlatılır (Şekil). Ftalosiyanin makrosiklik bir maddedir. Yapısı çok
sağlam olan bu maddelerin renkleri koyu mavi ve koyu yeşilin çeşitli
tonlarındadır.
Bakır ftalosiyanin pigmenti ticari olarak 1935’te ICI (Imperial
Chemical Indusries) tarafından üretilmiştir. Üretimi bakır tuzları, üre
ve ftalik anhidritten çıkılarak yapılmıştır. 1936’da Almanya’da I.G.
Farbenindustrie’de ve 1937 yılında da ABD’de Du Pont
firmasında bakır ftalosiyaninin üretimine başlanmıştır. Günümüzde
50.000 tonun üzerinde üretimi yapılan en önemli endüstriyel
ürünlerden biri haline gelmiştir. Suda çözünen ilk ftalosiyanin boyası
ftalosiyaninlerin polisulfonat türevleridir. Diğer türevleri, piridil
ftalosiyanin türevlerinin amonyum tuzları ve sulfonil klorürlü
olanlarıdır. Şu anda, ftalosiyaninler yazıcı mürekkebi, plastik ve
tekstilde renklendirici olarak kullanılmaktadır. Özellikle yazıcı
mürekkeplerinde bakır ftalosiyanin kullanımı oldukça önemli yer tutar.
Yeşilimsi mavi renk tonuna sahip bakır ftalosiyanin renkli yazıcılar için
uygundur. Işığa, ısıya ve çözücülere karşı dayanıklı olduklarından
plastiklerde ve yağlı boyalarda mavi pigment olarak kullanılmaktadır.
Klorlu ve bromlu türevleri yeşil organik boyar madde olarak çok
önemlidir.


Slide 40


Slide 41

Son yıllarda elektriksel iletkenlik, katalitik aktivite, elektrokromik
özellik gibi değişik özelliklerin tespit edilmesi ftalosiyaninlere yeni uygulama
alanları açmıştır. Ftalosiyanin çekirdeğinin farklı pozisyonlarda
çeşitli substitüentlerin ilavesi, değişik uygulama alanları için gerekli
fonksiyonlara sahip yeni malzeme üretimini sağlayacaktır. Sübstitüe olmamış
ftalosiyanin bileşikleri suda ve organik çözücülerde hiç çözünmediklerinden
ftalosiyanin kimyasındaki araştırmaların önemli bir amacı da çözünür ürünler
elde etmektir.
Metalsiz ve metalli ftalosiyaninlerin özellikle boyar madde
özellikleri yıllardır incelenmektedir. Son yıllarda malzeme biliminde de
uygulamaları bulunan ftalosiyaninler örneğin, nonlineer optik malzeme olarak
sıvı kristal olarak, moleküler yarı iletken olarak elektrofotografide optik
veri depolamada yakıt hücrelerinde, fotoelektrokimyasal hücrelerde
fotovoltaik hücrelerde gaz sensörlerinde algılayıcı olarak elektrokromik
madde olarak ve özellikle de kanser için alternatif bir tedavi ve tanı tekniği
olan fotodinamik terapide (PDT) fotosensitizer(ışığa duyarlı madde) olarak
kullanımları ile ilgi çekmekte ve araştırılmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı
ftalosiyaninler ileri teknoloji malzemelerinin yapımında geniş bir
şekilde kullanılmaktadırlar. Bu bakımdan yeni ftalosiyanin türevlerinin
sentez çalışmaları ve uygulama alanlarının belirlenmesi oldukça önemlidir.


Slide 42

Bu bileşik sınıfı için önemli uygulama alanlarından kimyasal
sensörler ve fotodinamik terapi amaçlı
kullanabilecek maddelerin sentezi üzerine yoğunlaşmıştır.
Böylelikle fizikçi ve biyologların kullanabileceği ftalosiyanin
bileşikleri ile disiplinler arası çalışmaların yapılabilmesi
hedeflenmektedir. Bunlar özellikle kimyasal sensör
özelliklerinin iyi olduğunu önceki çalışmalardan belirlenen oda
sıcaklığında sıvı kristal özelliğe sahip ftalosiyaninler ve Dr. Nil
SAYDAN yürütücülüğünde yeni başlamış olan PDT konulu
KARİYER projesi kapsamında da hacimli polioksi-etilen
zincirleri içeren su ve polar çözücülerde çözünebilen
ftalosiyaninler üzerinde çalışmalar sürmektedir. Amaç hem
sentez yönünden literatürde bulunan boşlukları doldurup yeni
orijinal bileşikler sentezlemek, hem de ftalosiyanin
bileşiklerinin sensör ve PDT özelliklerini belirlemektir.
Özellikle sensör konusu ülkemizde nihai uygulamanın
yapılabildiği yani ürüne dönük çalışmaların gerçekleştirildiği bir
alandır. Sensör konusu ileride bir başka yazıda Prof. Dr. Z.Ziya
ÖZTÜRK tarafından irdelenecektir.


Slide 43

—Yıl 1907. Londra’da South Metropolitan Gas Company de araştırmacı
olan A.Braun ve J.Tcherniac, ftalimid ve asetik anhidritten, yüksek
sıcaklıkta o-siyanobenzamid ürettikleri bir anda çözünür olmayan mavi
bir madde gözlemler.
— Yıl 1927. Fribourg Universitesi’nde H. De Diesbach ve E.von der
Wied, o-dibromobenzenle bakır siyanürü tepkimeye sokup, benzenin
dinitril türevini yapmaya çalıştıkları bir anda mavi renkli bir ürün elde
ederler.
—Yıl 1928. Scottish Dyes şirketinin tesislerinde, ftalikanhidrit ve
amonyaktan ftalimid üretildiği sırada tepkime ortasında mavi-yeşil bir
maddenin ortaya çıktığı görülür. Anlaşılır ki bu madde reaktörün cam
astarında bulunan çatlaktan sızan ftalimidin reaktörün demir
gövdesiyle girdiği tepkime sonucu oluşmuştur.


Slide 44

BOYALAR
HAKKINDA
GÜNCEL HABERLER


Slide 45

Jean'in kanser sınavı
Almanya'nın kanserli boya kullanıldığı gerekçesiyle iade ettiği kot pantalonlarla ilgili
tartışma büyüdü
İbrahim Ekinci
Beş yıl önce tartışma konusu olan "azo boyar maddeler" konusu tekrar Türkiye
gündemine geldi. Almanya'ya kot pantolon ihraç eden bir firmanın ürünlerinde "kanserojen
boyar maddeye rastlandığı" açıklaması, Türk malları ile ilgili denetimlerin sıklaştırılmasına
yol açtı.
Tekstil sektöründe huzursuzluk yaratan olay, Ertuğ Giyim'in Almanya'ya ihraç ettiği
kot pantolonların gümrükte incelemeye tabi tutulması üzerine ortaya çıktı. İncelemenin
ardından, "kumaşının üretiminde kanserojen içerikli boyar maddeler kullanıldığı"
gerekçesiyle pantolonlar iade edildi.

Bilirkişi "Var" diyor

Konuyla ilgili olarak sulh hukuk mahkemesinde açılan davada bilirkişi olarak
görevlendirilen İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Habip Dayıoğlu, kumaşların boyasında
"benzidin" isimli kanserojen maddelerin bulunduğunu bildirdi.
Ertuğ Giyim'in kumaşları aldığını iddia ettiği Gülen Kumaşçılık, ürünlerin kendisi
tarafından üretilmediği için sorumlu tutulamayacağını belirterek karşı dava açtı. Gülen
Kumaşçılık'ın sahibi Murat Toğlukdemir açıklama yapmaktan kaçınırken firmanın avukatları
şunları söylediler:
"Kumaşlar, Gülen Kumaşçılığın malı değil. Gülen, üretim değil, kumaş alım satımı
yapan bir firma. Bizim adımızı davaya karşı taraf karıştırdı. Ödemesini durdurmak için
bunu yaptı."
Davada "bilirkişi" olarak görüş bildiren Prof. Dayıoğlu, Milliyet'in sorularını
yanıtlarken, kanserojen madde kullanımı iddiasını doğrulayarak şunları söyledi:
"Dava iki hafta kadar önceydi. Pantolon kumaşlarda yasaklanmış boyalar olup
olmadığını sordular. Firmalarla ilgili değilim. Ben 'boyar madde' konusunu inceledim.
Yasaklı madde bulundu. Bulduğumuz madde tekstil üretiminde kullanımı yasak olan
'benzidin' maddesiydi. Bu madde kanserojen özelliklidir. Zaten ithalatı, kullanımı, ihracatı
yasak."

Tekstilciler: Küçük firmalar kullanıyor

Kotta kanser tartışması, dikkatlerin iç piyasa satışlarına çevrilmesine yol açtı. "Azo
boyar" denilen üç bin kadar boyar maddeden 20 kadarının Türkiye'ye ithalatı ve üretimde
kullanımı yasaklanmış durumda. Ancak gümrüklerde denetim yetersiz olduğu için kolayca
ülkeye sokuluyor, tüketici bilincinin eksikliği nedeniyle de iç piyasaya satılan ürünlerde
kullanılıyor. Başta spor giyim ürünleri olmak üzere Uzakdoğu'dan gelen bu ürünler,
sakıncalı boyarlar kullanılmasına karşın Türkiye'ye rahatlıkla sokuluyor.
Tekstil Boyar Maddeleri İthalatçıları Derneği Başkanı Erdal Yazgan, Milliyet'e şu
açıklamayı yaptı:
"Özellikle Uzakdoğu'dan ithal edilen bu tür boyarlar, ucuz oldukları için tercih
ediliyor. Sağlık Bakanlığı'nın yasaklama kararı olayı bitirmedi. Bunun için bir enstitü
kurduk. TÜBİTAK ve Marmara Araştırmaları Merkezi (MAM) yardımcı oldu. Tekstil
Enstitüsü bu konularda laboratuvar sahibi. Kontrol mekanizması geliştirdik. Üreticiler,
ithalatçılar arasında protokol yapıldı. Olayda adı geçen firmalar büyük firmalar değil.
Demek ki yasaklamayı dinlememişler."


Slide 46

Almanya'nın yasağı yayıldı
Boyar maddelerle ilgili yasaklama, beş yıl önce
Almanya'nın aldığı bir karara dayanıyor.
Bazı vakalarda kanserojen içerikli boyar
maddelerin etkili olduğunun saptanması üzerine
Almanya 1994'te, 20 "azo boyar" maddenin tekstil
üretiminde kullanımına yasak getirdi. Bu yasaklamaya
daha sonra diğer Avrupa ülkeleri de katıldı.
Tekstil ve konfeksiyon ihracatında Türkiye'nin
ana pazarı olan Avrupa'daki bu yasaklama üzerine
ihracatçılar harekete geçtiler. Dış Ticaret
Müsteşarlığı'nda yapılan bir dizi toplantıdan sonra
Sağlık Bakanlığı, söz konusu boyarların ithalat ve
kullanımını yasakladı. Ancak gümrüklerde sıkı bir
denetim olmadığı için yasaklama bir sonuç vermedi.
Uzakdoğu menşeli bu tür boyar maddelerin
ithalatının önü kesilemedi. Düşük maliyetli üretim
peşindeki firmalar, özellikle iç piyasaya yönelik
üretimlerinde kullanmaya devam ettiler.


Slide 47

TÜBİTAK: Ciddi markalar
kullanmıyor

TÜBİTAK - MAM Müdürü Prof. Dr. Naci Görür: 1995'te Almanya kanserojen
etkileri olabilen boyar maddelerin ithalatını yasakladı. Toplamı 3 bini bulan azo boyar
maddelerin tamamı yasaklanmadı. Çoğunluğu kanserojen değildir. Bunların içinde önce
20 kadarı yasaklandı. Sonra bu liste geliştirildi. Bunlar Uzakdoğu'dan geliyor. Ciddi
markalar kullanmıyor. Örneğin bir gömlek markasını taklit eden firma, ürünlerinde bu
boyarları kullanabiliyor, sahte üretimlerde yapılıyor. Uzakdoğu'da fason yaptırıyorlar.
Az muameleden geçirilerek ucuz boyar maddelerle yapıyorlar. Avrupalı ar - ge
yapıyor. Kanserojeni temizleyerek piyasaya sürüyor. Uzakdoğu'dan gelen boyar
maddelerde zararlı aminlere rastlanabiliyor. Etkin bir denetimi yapılamıyor. Denetim
mekanizması olmadığı için içeriye verilen mallarda kullanımı tam olarak engellenemiyor.
Gümrüklerde etkin bir denetim yok. Bizim bu konuda bir konsorsiyumumuz var. Dış
Ticaret Müsteşarlığı'nda son aşamasına getirdik. Yetki alarak denetimi biz yapacağız.
Boyar Madde Olarak Kullanımı:

Eski dönemlerde kumaşların boyanmasında genellikle bitkisel kökenli
maddeler kullanılmaktaydı. Ancak boyar maddelerin sentetik olarak yapılma
olanaklarının bulunması, ucuz ve kolay ulaşılabilir olması sentetik boyar
maddelerin tercih edilmelerine sebep olmuştur. Yine bugün bitkisel kaynaklı
boyar maddelere karşı ilgi devam etmektedir. Çünkü bitkisel boyar
maddeler, renklerini ve parlaklıklarını uzun süre koruyabilmektedirler


Slide 48

ŞARAPTAKİ ANTOSİYAN MADDESİ BİTKİLERİN DE
İŞİNE YARIYOR
Bir süre önce şaraba kırmızı rengini veren antosiyan maddesinin, kanserli hücrelerin
büyümesini engellediği anlaşılmıştı. Son bir araştırmaya göre bazı ağaçlar da bu
maddeden yararlanarak, komşu ağaçların kendi bölgelerine yayılmalarını önlüyorlar.
Sonbaharda sararıp dökülen yapraklar her ne kadar hüzün verici olsa da sararmış
ağaçların arasındaki kızıla boyanmış ağaçlar sonbahar hüznünü biraz olsun hafifletirler.
Bilim adamları şimdi bu sonbahar kızıllığının altında yatan gizi buldular. Akça ağaçların
yapraklarını koyu kırmızıya boyayan pigmentler bir tür tarım ilacı gibi etkiyorlar.
Colgate Üniversitesi'nden Frank Frey ve Maggie Eldridge'e göre yere düşen kızarmış
yapraklar komşu ağacın ilkbaharda bu bölgeye yayılmasını önlemekte. Sonbaharda
yaprağın boyar maddesi olan klorofil indirgenirken, yapraklar diğer pigmentlerle dolmaya
başlar. Bu pigment genelde yaprakları sarartan ve kızartan karotinoiddir. Fakat akça
ağaç ve diğer bazı türlerde durum farklı.

Akça ağacın yaprakları örneğin koyu kırmızıya dönüşür. Bundan, varolan boyar
maddeler değil, ağacın kendi ürettiği koyu kırmızı pigment sorumludur diyor araştırmayı
yöneten Frey. Antosiyan örneğin kırmızı şarabın rengini de verir. Bilim adamları bununla
birlikte ağaçların soğuk kış mevsimi için gereken rezervlerini niçin tam da sonbaharda
boyar madde üretmek için harcadıklarını bilmiyorlardı. İşte Frey ve Eldridge bu soruyu
yanıtlamak için salata tohumlarını, kırmızı ve yeşil akça ağaç yaprağı özü ve kayın
ağacının sarı yaprak özüyle işlemden geçirince ilginç olarak tohumların yeşil ve sarı
yaprak özünden etkilenmediklerini ama kırmızı yaprak özü yüzünden çoğalıp
büyüyemediklerini görmüşler.
Antosiyanlar özellikle de son yıllarda antioksidatif özellikleriyle bilinir oldu. Bu
maddenin ayrıca bitkilerin büyümelerini önlemesi bilim adamları için pek sürpriz olmamış.
Frey, yapısının bir tür tanen olan ve çeşitli bitkilerin köklerindeki hücreleri öldüren
katekine benzediğini söylüyor. Ayrıca son araştırmalarla antosiyanların kanser
hücrelerinin büyümelerini önledikleri de anlaşılmıştı.


Slide 49

KAYNAKLAR









www.boyex.com.tr
www.kimyaevi.com
www.ödev.com
Bilimsel konular dergisi sitesi
TÜBİTAK yayınları sitesi
Fessenden organik kimya kitabı
Yeni Turan Bezir ve Boya San. A.S.
Milliyet ve Sabah gazeteleri


Slide 50

HAZIRLAYAN
GÜLŞAH KAYA
200310203021
NEF/KİMYA