Mayıs 2015 İnsan ulaştığı bilgi ile “doğal ortamın bozulduğunu ve gıdasının zehir haline dönüşmekte olduğunu” görmektedir. Bu bilgi ona “organik tarımı” (zehirsiz gıda yetiştirmeyi) her.

Download Report

Transcript Mayıs 2015 İnsan ulaştığı bilgi ile “doğal ortamın bozulduğunu ve gıdasının zehir haline dönüşmekte olduğunu” görmektedir. Bu bilgi ona “organik tarımı” (zehirsiz gıda yetiştirmeyi) her.

Mayıs 2015
İnsan ulaştığı bilgi ile “doğal ortamın
bozulduğunu ve gıdasının zehir haline
dönüşmekte olduğunu” görmektedir.
Bu bilgi ona “organik tarımı”
(zehirsiz gıda yetiştirmeyi) her geçen gün
daha da önemsetiyor…
Çoğunluğun “doğal gıdayı” önemsediği kadar,
geleceği olan çocuklarının “ahlâken doğal kalıp
kalmadığını” önemsediği söylenemez…
GENETİK
(Kalıtım)
İnsan, hayvan ve bitkilerde (canlılarda) soya çekim ve
değişim olaylarını inceleyen biyoloji dalına “Genetik
Bilimi” denir… Bu bilim dalı da (diğerleri gibi) yaradılışla
gelen sırları çözmeye çalışıyor… Araştırmacılardan
bazıları fayda üretmeye çalışırken, bazıları da canlıların
orijinal hallerini değiştirmeye çalışmaktadır…
GAYRİ AHLÂKİ METOTLARDA ÇÖZÜM ARANMAZ
GENETİKLE
OYNAMAK
EĞRİ OK
DOĞRU YOL
ALMAZ.
(Hz. ALİ)
İnsan bilgi üretmeye çalışırken
çok da masumca niyetler taşımaz.
Çok az kişi insanlık için
çalışırken, çoğunluk üstünlük
sağlamak, statüsünü artırmak,
başkalarının aleyhine de olsa
para kazanmak için çalışır…
Bilimde
alınan
mesafe,
bazılarını
şımartarak
genetikle
oynatıyor.
İnsanın genetiğiyle
oynamak, onun maddi
yapısını değiştirmek
demektir…
İnsanın diliyle, diniyle
oynamak ise; onun
MANEVİ GENETİĞİNİ
bozmak demektir.
BESİN
(GIDA)
Canlılar yaşayabilmek için beslenmeye muhtaçtır.
Yenilmeye / içilmeye elverişli her tür madde canlı için
birer “besin”dir… Her canlının besini yaratılmıştır. İnsan
(akıllı canlı), doğada hazır bulunanlara ilâveten, kendisi
ve evcil hayvanları için besin üretebilmektedir.
Nüfus artışı, israf, beslenmede yeni alışkanlıklar, iklim vs.
sebeplerle gıda üretiminin artırılması gerekmektedir. Yeni
arazilerin tarıma açılması, yeni su kaynakları bulunması zor
ve pahalı olduğundan, insanlar çözümü “birim alandan daha
fazla ürün elde etmede” aramışlardır. Gübreleme, sulama
ve ilaçlamayı yeterli bulmayanlar “bitkilerin genetiği” ile
oynamaya ve “hormonlamaya” başladılar.
BESİN ve
ÖNEMİ
NE KAYNIYOR?
GÜNAHLAR ZEHİRDİR
Günümüz insanı yakın
tarihe kadar tükettiği
gıdaların nasıl üretildiği
(GDO) ile fazla ilgilenmedi.
Onun için tencerenin
kaynaması yeterliydi;
ancak, tencerede gıdadan
daha çok zehir’in
kaynadığını öğrenmesi
yaygınlaşan medya ile
mümkün olabildi…
İnsan sadece midesinden
beslenmez; onun, vahiyle
beslenecek beyni ve kalbi var…
Halbuki çoğu insan, ahiretinden
daha çok midesini önemsiyor...
Mide kısacık dünya hayatında
bir şekilde doluyor. Ya ruh?
Onu fıtrata uymayan zehirler
(günahlar) ile besliyorsak vay
halimize…
TARIM
ZARARLILARI
ZARARLILAR
Kimisi bitkilerin köklerinde, kimisi gövdelerinde,
kimisi yapraklarında ve kimisi de meyvelerinde
faaliyet gösterip bitkiye zarar veren her türlü canlıya
“Tarım Zararlıları” diyebiliriz. Örnek: Bit, sinek,
örümcek, çekirge, köstebek, fare, salyangoz,
mantar, tırtıl, danaburnu gibi…
“Muhakkak bir zararlısı olacak ” diye
bitki yetiştirmekten vazgeçilemez.
Veya; bitkiye “zararlı bulaştı” diye
hemen bitki sökülüp / kesilip atılmaz…
Ya ne yapılır?
Öncelikle zararlıların bitkiye ulaşmasının
önü kesilir. Bitkiye ulaşabilen zararlılarla
mekanik (elle) veya kimyasal (ilaçla)
mücadele yapılır…
İnsanlar bir yandan virüs, bakteri, mantar gibi hastalık yapan
canlılarla koruyucu hekimlik ve/veya ilaçla tedavi yollarıyla
mücadele ederken; diğer yandan kendisine zarar verecek
(zaaf oluşturacak alkol, uyuşturucu ve sigara gibi) maddeleri
bünyesine hem de para ödeyerek alması tam bir çelişkidir…
KENDİ KENDİNİ ZEHİRLEYEN TEK YARATIK İNSAN OLMALI…
(Elbette istisnalar hariçtir.)
GDO
Bir canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak
başka bir canlıya aktarılması (onun bazı
özelliklerinin değiştirilmesi) suretiyle elde edilen yeni
canlıya (bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara)
“Genetiği Değiştirilmiş Organizma” (GDO) denir.
GDO'YU SAVUNANLAR DERLER Kİ:
Bu yöntemle elde edilen bitkiler, ilaçlara yada zararlılara karşı
daha dirençlidir. Bol ürün elde edilmesi mümkündür. Tarıma
uygun olmayan alanlarda üretim imkânı sağlar.
GDO'YU ZARARLI BULANLAR DERLER Kİ:
GDO’LU
GIDALAR
SONRASI
Alerjik reaksiyona neden oluyor. Antibiyotik direncini
zayıflatıyor. Toksit etki yapıyor. Ne kadar uzak alanda olursa
olsun tozlaşma yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor onların
genlerini değiştirerek bioçeşitliliği yok ediyor. Kısır tohumlarla
dışa bağımlılık artıyor. Kuş türünü tüketiyor. Kanıtlanmamış
olmasına rağmen insan sağlığına potansiyel zararları
bilindiğinden, geleceği riske atmamak için yasaklanmalıdır…
Türkiye'de 2010’a kadar ilgili bir düzenleme olmadığından
Amerikan menşeli GDO'lu gıda ürünleri Türkiye'ye girmiş ve
insanımız bilmeden tüketmiştir...
GDO’lu ürünler nasıl ki çevresindeki “yerli ve doğal” bitkileri
bozuyorsa, “modernlik” adına batıdan alınan “hayat tarzı” da
bizim Anadolu’daki bin yıllık kültür birikimimizi neredeyse
yok etti. Bugün gördüklerimiz o medeniyetin kırıntıları…
DOĞAL
Doğal: “Katkısız, saf ve kendi özelliklerini kaybetmemiş olan” dır.
Bir topluluk için doğal’lık “Milli, dini ve tarihi değerlerine bağlı
kalabilmektir”… Birey bazında doğal’lık ise; “Fıtrata, insani
değerlere uygun yaşayış içinde olan” dır...
Suyun azlığı sebebiyle çatlayan toprağın
üretememesi veya köstebeklerin toprağı delik
deşik ederek verimsizleştirmesi gibi; kültür
emperyalizmi de son yüzyılda Anadolu insanını
seküler / ateist yaparak “sıradanlaştırdı”…
ÖNCESİ
NEREDEN
NEREYE?
SONRASI
“Yaralı kuşlar için” bile vakıflar kuran bir medeniyetin
çocukları, bu topraklarda “doğal” halleriyle binlerce yıl
yaşadılar. Hem de; dünyaya ilim öğreterek, medeniyet
örnekleyerek… SONRASI: Yedi düvel, her taraftan saldırdı.
“Her çıkışın bir inişi olur” derler ya, tam öyle olmadı.
Bu insanlar inmedi “çelme atanlarca düşürüldü”.
En zararlısı da: “Önceden beyinlerini yıkadıkları ismi Türk /
Müslüman olanlardan yönetici yaptıklarını şırınga
olarak kullanıp, bünyemize pisliklerini enjekteleri” oldu…
Birilerinin “Batılılaşırsak çağdaş oluruz, kalkınırız,
zengin oluruz” sözlerinin peşine düşenlerin
“seküler hayat tarzları” milletin milli / doğal kültürüne
GDO’lu tohum etkisi yaptı ve onu değiştirdi / yozlaştırdı…
ZİRAİ
MÜCADELE
Bitkileri hastalık, zararlı otlardan korumak, bu
yolla üretimi artırmak ve kalitesini yükseltmek
amacıyla yapılan tüm işlemlere “bitki koruma”
ya da “zirai mücadele” denir.
Üretimin kalitesini ve miktarını arttırmada sulama, gübreleme,
toprak işleme, ıslah gibi çalışmalar ne kadar önemli ise
zirai mücadele de o kadar önemlidir.
Zararlılar el
veya ayak ile
tek tek
temizlenemez
ZARARLILARLA
MÜCADELE
1
2
3
MÜCADELE METODLARI
● Hastalık ve zararlıların yurda girmesini önlemek, olanlarında temiz bölgelere
yayılmasını önlemek amacı ile kanun çıkarmak suretiyle yapılan mücadele.
● Zararlıların yaşayışını bozan, çoğalmalarını önleyen işlemlerdir. Örnek: Dayanıklı
bitki yetiştirmek, dikim ve hasat zamanının ayarlanması, bitki artıkları ve yabancı
otların imha edilmesi, dönüşüm uygulamaları gibi...
● Zararlıların yaşadıkları ortam koşullarını değiştirmek suretiyle yok edilmelerini
hedefleyen metotlardır. Örnek: “Biyolojik mücadele".
● En çok tercih edilen yöntem ilaçlamadır. Ancak ilaçların bilinçsiz ve yoğun
kullanılmasının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri vardır…
İnsan (kısa dünya hayatında) “gıdalarının zararlılarına karşı” her türlü önlemi
almaya çalışırken, ebedi hayatını “ya hiç” veya “yeterince önemsemiyor”. Halbuki,
her iki hayatta kendisinin… Hayır dese de “yapmaması gerekirken yaptıklarından
ve yapması gerekirken yapmadıklarından sorumludur.” Ve:
1- Kendisinin ve ailesinin “milli kültür” içinde yaşaması için gerekeni yapacaktır…
2- Üyesi ve/veya yöneticisi olduğu resmi / sivil kurumların “tarihten gelen değerleri
koruması ve yeni nesillere aktarması” yolunda” üzerine düşeni yapacaktır.
3- Vatandaşı olduğu devletin, onu yöneten hükümetin ve devlet organizasyonlarının
milli ve dini değerlere sahip çıkması için sandığa sahip çıkacaktır…
GÖRÜNÜŞE ALDANMA, NASIL YETİŞTİRİLDİĞİNE BAK
Üretimin yapıldığı yerin fiziki görünümü (albenisi)
tüketiciyi aldatmamalı. Öyle modern işletmeler vardır
ki içinde gıda görünümlü zehir üretilmekte… Bugün
sayısız serada genetiği bozulmuş tohumlarla dikim
yapılıyor, hormonlarla büyüme periyoduna müdahale
ediliyor ve ürün ilaçlarla süslenerek görünümleri
değiştiriliyor…
KALİTELİ BESLENME İÇİN ORGANİK ÜRETİM GEREKİR
GÖRÜNÜŞE
ALDANMAK
Örnek: Sağlıklı piliç üretmenin ilk şartı kümesin yeri
ve kapasite ile beslenen hayvan sayısının oranıdır.
Sanayiden en az 30 km uzakta olmayan tesislerde
organik hayvan yetiştirilemez… Ya yem? Organik
olmayan yem hayvanın etine geçerek onu bozar…
Ve bilimin öngördüğü diğer beslenme kuralları da
unutulmamalıdır.
İNSAN YETİŞTİRMEK PİLİÇTEN DAHA ÖNEMSİZ Mİ?
Çevre şartları (iyi-kötü örneklik) büyümekte olan çocuğun
karakteri üzerinde önemli rol oynar. Çıplaklığın, alkolün,
kumarın, zinanın vb. yaygın olduğu bir ortamda büyüyenin
“ipsiz olması” bu sebepledir… “Organik (yaradılış
maksadına uygun) insan” yetiştirmek isteyenler, ortamı
doğallaştırması (zararlılardan temizlemesi) gerekir. Bazen
de “yalıtım” (yok edemediği zararlılarla teması kesmek)
gerekir. Bu zordur; ancak, imkânsız değildir…
ORGANİK
İNSAN
“ORGANİK
İNSAN”
İnsan dünyaya “günahsız” olarak gelir ve ergenlik
yaşına kadar böyle yaşar. İnsanın bu dönemi
orijinal (günahsız) hali ORGANİK halidir. İnsan bu
doğal (günahsız) halini zamanla kendisi bozar.
● Hiçbir canlı insan kadar “zarar verici” kapasitede değildir.
Çünkü insan, doğanın sırlarını çözüp silah yapabilen tek canlı
türüdür. Buna atom bombasının yıkıcılığı örnek gösterilebilir…
● İplerin nefis ve şeytanın eline geçmesi halinde; insanın diğer
insanlara ve doğaya vereceği zarar büyük olacaktır. Bu zararın
önünü sadece “vahyin emirleri” kesebilir. Bu sebeple insan kendine
ve çevresindekilere zarar vermek istemiyorsa, iman etmeli ve bunu
eylemiyle (ibadetleriyle) ispat etmelidir.
OLUR MU?
ORGANİKTE
SINIFTA
KALDIĞIMIZ
SÖYLENEBİLİR…
Sağlam bir bitkinin tozlanma yoluyla hastalıklı bitkiden (veya
GDO’dan) etkilenmesi gibi; insanlar da çevresindeki “günah”
işleyenlerden bir şekilde (az veya çok) etkilenir. Bu sebeple
günahsız insan düşünülemez, günahı az ve/veya tövbesi kabul
edilmiş insan düşünülebilir… İnsanın günaha karşı aşısı “varsa
imanı”dır. İnsan bir şekilde zehirlenmişse panzehiri “tövbesi”dir.
Konumuz İNSAN YETİŞTİRMEK olduğuna göre:
Eğitimde strateji “vahyin öngördüğü insan tipine yakın
olabilmenin metotlarını öğretmek” olmalıdır…
Bir insan, “yaratıldığını ve bir görevle yüklendiğini” kabullenir ve bu bilinçle
yaşarsa, kendisinden istenen “Kulluk Bilinci”ne sahip demektir. Kulluk
bilinci, kendisini yaratan ve yaşaması için tüm kâinatı emrine veren Yüce
Allah’a “KUL OLMAYI” gerektirir. Yani: Allah’a eş koşmadan O’na iman
etmek (Allah’ın varlığına ve birliğine, ahiret gününe, kitaplarına, meleklerine,
peygamberlerine ve kadere gönülden inanıp, kabul ve tasdik etmek), O’nun
yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamaktır. Bir diğer ifade ile
“Özde Müslüman” olmaktır… Doğallık budur…
Doğal olmayan
(GDO’lu) hâl
BİTİRİRKEN
Vahyin hükümlerini toptan yalanlamaya veya birini ya da bir kaçını
inkâr etmeye KÜFÜR, yapana da KÂFİR denir.
“Halkımızın % 99’u Müslümandır” demekle çocuklarımızı İslâm
düşmanlarından korumak mümkün değildir; çünkü, sayıca çok
olmak korunmayı garantilemez. Korunmanın temel şartı; çoğunluk
değil, her daim hassas olmak ve gereğini yapmaktır…
Çocuklar narin varlıklardır; zararlılardan korunabilmeleri için
büyüklerce/ yöneticilerce itina ile korunmaları gerekir… Nasıl ki bir
bitki; asitli su, kanalizasyon suyu gibi pis sulardan uzak tutulması
gerekiyorsa, insan da kendi zararlılarından uzak tutulmalıdır…
Organik (fıtrata uygun) insan yetiştirmede en önemli unsur ailedir;
çünkü, eğitimin ilk basamağı orasıdır. Öncelikle ailenin zararlılara
karşı korunması için her tedbir alınmalıdır… Yoksa; aile yapısı
çökmüş batı toplumlarının bugünkü hallerine biz de düşeriz…
Faydalandıklarıma teşekkürlerimle...
Mayıs 2015