İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BİRİMİ PANİK ATAK BOZUKLUĞU Panik Atak Nedir? Panik Atak, başta Panik bozukluk olmak üzere birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen.

Download Report

Transcript İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BİRİMİ PANİK ATAK BOZUKLUĞU Panik Atak Nedir? Panik Atak, başta Panik bozukluk olmak üzere birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen.

İZMİR YÜKSEK
TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ
PSİKOLOJİK DANIŞMA
VE REHBERLİK BİRİMİ
PANİK ATAK
BOZUKLUĞU
Panik Atak Nedir?
Panik Atak, başta Panik bozukluk
olmak üzere birçok psikiyatrik
bozuklukta ve bazı fiziksel
hastalıklarda görülen yoğun korku,
kaygı, yoğun endişe karışımı bir
nöbettir.
Günümüzün değişken yaşam ortamlarında, kaygıların
artması, maddi ve manevi kaos ile belirsizlik durumunun
yarattığı “hiçlik duygusu”nun çoğalmasıyla paralellik
gösteren panik atak, tüm dünyada toplum sağlığını
tehdit eder boyuta gelmiş durumdadır.
Uzmanlar tarafından “psikolojik bir sendrom” olarak
tarif edilmesine karşın, hasta, çoğunlukla yaşadıklarının
gerçekten fiziksel kaynaklı sorunlar olduğunu ama
kimsenin hastalığının gerçek sebebini bulamadığını
düşünmektedir. Doktorların hastanın durumuna
“psikolojik” tanısı koymasının ardından, bu kez de
bilinçsiz hasta yakınlarının tavrı hastaya zarar
vermektedir.
Panik atağın önemsiz bir sorun olduğunun düşünülmesi
ve kişiye “hastalık hastası” yakıştırmasının yapılması
panik ataklı hastanın durumunu zorlaştırmaktadır.
Kendisini yalnız ve çaresiz hisseden hasta ise kısır bir
döngü içine girmektedir.
ÖZELLİKLERİ
Hastalığın başlangıç yaşı değişkenlik
göstermektedir.
Çocuklarda çok nadir ortaya çıkan
hastalığın ilk ortaya çıkış yılları 18-25
yaş arasıdır.
Hastalık 30-40’lı yaşlarda ciddi
biçimde görülmektedir.
Panik atak krizi geldiğinde 5-45 dakika sürmekte ve
şiddeti hastadan hastaya değişmektedir.
Panik atak hastanın yaşam kalitesini olumsuz
etkileyen bir hastalıktır. Krizler ve ölüm korkusu gibi
nedenlerle hasta evde tek başına kalamamak, tek
başına dışarı çıkamamak gibi olumsuzluklarla
karşılaşmaktadır. Sürekli başına kötü bir şey
geleceği ve yabancıların ona yardım
etmeyeceğinden korkan bazı hastalar mesleklerini
sosyal hayatlarını bırakmak zorunda
kalabilmektedirler. Korkuların ve yaşananların
ciddiye alınmaması ise ailevi ilişkilerin
zedelenmesine dahi yol açabilmektedir. İzole bir
hayat yaşayan hastaların durumu ise
ağırlaşmaktadır.
Belirtileri










Göğüs ağrısı
Hızlı ve şiddetli kalp çarpıntısı
Nefes darlığı; boğulacakmış gibi olma hissi
Diz ve bacaklarda güçsüzlük
Bulantı, karın ağrısı yada ishal
Baş dönmesi, bayılacak gibi olma
Ölüm korkusu
Delirme korkusu, çıldıracakmış gibi olma
Sürekli tansiyon ölçme, ölçtürme
Midede rahatsızlık,mide bulantısı
Bu belirtilere bir tehlike beklentisi veya
sonunun geldiği düşüncesi ve atağın ortaya
çıktığı ortamdan kaçma dürtüsü de çoğu
kez eşlik eder.
Bir panik atağı sırasında bu belirtilerin
hepsi görülmeyebilir.
Panik atağın en temel özelliği; yukarıda
sıralanan bedensel ve duygusal
belirtilerden en az dördünün bulunduğu,
şiddetli bir korku ve huzursuzluk ile
karakterli bir süreç oluşudur.
Panik Bozukluğu tanılı hastaların % 75-80'i
kadındır. Toplum içinde görülme sıklığının
%1,5-3,5 arasında olduğu öne sürülür.
Panik atağı ile başvuran hasta, korkusunu şiddetli
olarak tanımlar ve kontrolünü kaybedeceğini,
delireceğini yada öleceğini düşündüğünü söyler.
Özellikle çarpıntı, göğüs ağrısı göğüste sıkıntı hissi,
boğulacakmış gibi olma, nefes darlığı gibi
yakınmaları nedeniyle bir kalp krizi geçirdiğini
zanneder.
Panik bozukluğu bulunan hastaların önemli bir
bölümünün, en azından başlangıçta psikiyatrik
kurumlara başvurmadıkları görülmektedir
Bu hastaların % 39'u, kalp krizi geçirdikleri
korkusuyla bir kalp hastalıkları uzmanına
başvurmaktadırlar.
Sağlık kurumlarının acil servisleri de, en
çok başvurulan yerler arasındadır.
Buralarda nabız ve tansiyon ölçümleri
yapılır, elektrokardiografileri çekilir.
Nabızlarının arttığı, bazılarının
tansiyonunun ılımlı derecede yükseldiği
saptanabilir. Elektrokardiografileri
genellikle normaldir. Hastayı muayene
eden hekim, çoğu kez bu şikayetleri
açıklayabilecek bedensel bir hastalık
saptayamaz.
Panik atağı genellikle 10-30 dakika
sürdüğünden hasta, acil servise veya bir
hekime ulaşıncaya ve de yukarıda
belirtilen muayene ve tetkikler
yapılıncaya kadar zaten atağın hükmü de
geçmektedir.
Ayrıca doktora başvurmanın ve içinde
bulunulan ortamın verdiği güven duygusu
da atağın hafiflemesinde rol
oynamaktadır.
Hastaya "önemli bir hastalığının
bulunmadığı, bir kalp krizinin söz konusu
olmadığı, yaşadığı bu durumun psikolojik
olabileceği ve bir psikiyatriste
başvurmasının yararlı olacağı" söylenir.
Bazen ise çarpıntı giderici veya tansiyon
düzenleyici bir ilaç da önerilebilmektedir.
Oysa ki çarpıntı giderici ilaçlar, Panik
Bozukluğu'nun tedavisinde yardımcı
olarak bazen verilebilmekle birlikte,
yüzde yüz gerekli de değildir.
Günler ilerledikçe hastada başka panik
atakları da görülür ve kişi bunların
nedenini bilmekte yetersiz kalarak,
kendisinde nedeni saptanamayan ciddi
bir bedensel hastalık bulunduğu
düşüncesiyle, kesin tanı ve tedavi için
uygun bir uzman aramaya başlar.
Tekrarlanan tıbbi incelemelere ve
verilen "önemli bir şeyiniz yok"
güvencelerine rağmen kaygıları
giderilemez ve hayati bir hastalıkları
olmadığı konusunda ikna edilemezler.
Panik ataklarının süregelmesi sonucunda
bazı hastalarda zamanla "evde tek başına
kaldığım zaman, aynı durum ortaya
çıkarsa, düşüp bayılacak olursam, ya
yardımıma kimse gelmezse, ölürsem... "
biçimindeki düşünceler sonucu evde yalnız
kalamama; "Sokağa çıktığımda
rahatsızlanırsam ne yaparım?
Kontrolsüz davranışlarda bulunarak, ele
güne rezil olursam..." gibi düşünceler
sonucunda yalnız başına sokağa çıkamama
ve yardım gelemeyeceğini var saydığı
otobüs, asansör,market vb. gibi ortamlara
girememe davranışları ortaya çıkar.
Artık toplumsal ve mesleki etkinliklerden
kaçınma başlamıştır. Toplumsal ilişkileri
bozulmaktadır, işlerini aksatmaktadırlar. Panik
atağın yada atakların ardından ortaya çıkan bu
tabloya tıp dilinde, "agorafobi" adı verilir ve
artık teşhisleri "Agorafobili Panik
Bozukluğu" olmalıdır.
Agorafobi; Kişinin açık alan korkusu
yaşaması ve bu tür ortamlardan ısrarlı bir
biçimde kaçınmasıdır.Hastalığın herhangi bir
aşamasında ortaya çıkabilirse de, genellikle
tekrarlayıcı panik atakların yaşandığı ilk yıl
içinde görülür. Ancak Panik Bozukluğu olan
her kişide de agorafobi oluşmamaktadır.
Panik Bozukluğu bulunan hastaların bir
bölümü gerginliklerini alkolle veya
bağımlılık yapabilen ilaçlarla gidermeye
çalıştıkları için, zamanla alkole yada ilaca
bağımlı duruma gelebilirler.
Sorunlarına bir de "madde bağımlılığı"
eklenmiştir.
Ayrıca bir moral çöküntüsü hastalığı olan
depresyon da, Panik Bozukluğu tanılı
hastalarda oldukça sık olarak
görülmektedir.
NEDENLERİ
PANİK BOZUKLUK NEDENLERİ
1Genetik ve ailesel nedenler.
2Biyolojik teoriler
3Psikodinamik teoriler
4Gelişimsel teoriler
5Öğrenme kuramları
6Bilişsel modeller
1 - Genetik ve ailesel çalışmalar:
 Panik bozukluğu olan hastaların birinci derecede
yakınlarında panik bozukluğu ve panik atak
görülme oranı %15-30 arası bulunmuştur.
 Aynı yumurta ikizlerinde aynı anda panik bozukluk
görülmesi %30-40 arası saptanmıştır.
 Panikte klinik belirtilerin hastaların çoğunda
benzerlik göstermesi genetik nedenleri
düşündürmektedir.
 Yapılan genetik çalışmalarda; 16g 22
kromozomunda bir genin bu konumdaki rolünden
bahsedilmektedir. Fakat kesinlik için yeni
araştırmalara ihtiyaç vardır.
2 - Biyolojik teoriler:
Panik atağı esnasında oluşan biyokimyasal ve
fizyolojik değişikliklerden yola çıkarak; beynin
hangi bölgelerinde ne türlü reaksiyonlar ortaya
çıktığı araştırılmıştır.
Çalışmalar sonucunda lokus seruleusun daha
ziyade "alarm sistemi "olduğu ve zararlı, hatalı
uyarıları diğerlerinden ayırdığı ileri sürülmektedir.
Aşırı uyarı halinde bütün beyin fonksiyonları ve
irade dışı çalışan sistemler uyarılmaktadır.
Orta derecede ise uyanıklık ve dikkatte artış
olmaktadır.
Az uyarılma halinde korkusuzluk, ani impulsif
davranışlar ve dikkatsizlik ortaya çıkmaktadır.
3-
Psikodinamik teoriler
Daha çok hastalığın tedavi sürecine ilişkin
bilgileri içermektedir.
4 - Gelişimsel kuramlar:
John Bowlby tarafından geliştirilmiştir.
Anksiyetnin belirlenmesinde içgüdüsel
dürtülerinin önemini dikkat çekmiştir.
Birinci içgüdü bağlılıktır. Bağlılık figürünü
kaybetme tehlikesinde anksiyete ortaya çıkar.
Anksiyete korkunun bir bileşimidir.
Çocuklukta aileden ayrılmanın, yetişkinde
karışık anksiyete(panik)-depresyon
oluşturduğuna inanmaktadır.
Bowlby agorafobinin ayrılma anksiyetesi
olduğunu açıklar. Bağlılık figürüne güvenle
bağlanamamaktan kaynaklandığını söyler.
5-Öğrenme kuramları:
Koşullu refleks kuramına göre anksiyete;
tehlikeli dış uyaranlara karşı organizmanın
koşulsuz yanıtıdır. Fobiler klasik şartlanma
yoluyla nötral uyarana bağlı bunaltıdadır.
Yani organizmanın belli uyaranlara karşı
anksiyete veya panik tepkilerini vermesiyle
gelişen ve zamanla kişinin yaşam kalitesini
bozan süreçlerdir.
6-Bilişsel modeller:
Bedende herhangi bir sebeple ortaya çıkan
belirtileri (örneğin, çarpıntı, uyuşma..) kişinin
gereksiz ve tehlikeli olarak algılaması ve
"çarpıtıp" ciddi rahatsızlıklar olarak
değerlendirmesi paniğe yol açmaktadır.
Herhangi bir anksiyete durumuna eşlik
edebilecek önemsiz kalp atışı, baş dönmesi,
ağız kuruluğu; kişi tarafından bayılacağı,
öleceği, kalbinin duracağı şeklinde
yorumlanır.
Panik Atakta Psikolojik Tedavi
Panik bozukluk tedavisi psikolojik tedaviye iyi
cevap veren bir rahatsızlıktır. Başka psikiyatrik
bozukluklarda da panik atakları görülebilmektedir.
Bu durumda panik atakları olan bir hastada
belirtilerin tipi ve derecesi, Panik Atakların sıklığı,
birlikte başka bir psikiyatrik bozukluğun bulunup
bulunmadığı dikkatle değerlendirilmelidir.
Hastalara hastalığın toplumdaki yaygınlık oranı,
yalnız olmadıkları belirtilmeli, ölüm ve delirme
korkularıyla ilgili açıklama yapılmalıdır. Ataklar
sırasında ölmesinin veya delirmesinin olası
olmadığını anlatarak kişinin rahatlaması
sağlanmalıdır.
Bilişsel - Davranışçı tedavi; kişilere,tehlike
ile ilgili olumsuz düşünce ve buna bağlı
davranışların nasıl tanınacağını,
değerlendirileceğini, kontrol edilebileceğini
ve değiştirileceğini öğreterek kaygıyı
azaltmayı amaçlar.
Bunun için kullanılabilecek çok sayıda
teknik vardır.
Kişinin ihtiyacına uygun teknikler seçilerek
tedavi planı oluşturulur.
PANİĞİN ALTİPLERİ
Panik atak yaşayanların hepsi aynı biçimde belirti ve korku
yaşamayabilirler.Araştırmalara göre paniğin alttipleri
şunlardır;
- Klasik panik(solunum ve kalp sistemi belirtileriyle
giden...)
- Kognitif Panik(Bilişsel belirtilerin önde olduğu)panik
- Nonkognitif Panik(Bilişsel belirtilerin olmadığı)panik
- Nokturnal panik(Uykuda gelen ve kişiyi uyandıran
panikler)
- Gastro- intestinal panikler(Mide,barsak sistemi
belirtileriyle seyreden) panik
- Aleksitimik Panik
- Korkusuz(nonfearful)panik
Klasik Panik:Kişide önce çarpıntı,heyecan
başlar göğüste sıkışma,sol kola vuran ağrı ve
uyuşma görülür.Bununla birlikte hızlı soluk alıp
verme ve boğazda düğümlenme başlar.
O anda kalbin, solunumunun duracağı; kalp krizi
geçirileceği hissi oluşur.Yakınlarından kalp krizi
geçirenlerde daha sık görüldüğü gözlenmektedir.
Kognitif panik:Bilinç sistemini etkiler. Kendisini
tam algılayamama,ruhun bedenden ayrılması
hissi,etrafı sisli,cisimleri uzak farklı algılama,baş
dönmesi,boşlukta olma hissi görülür.
Ayrıca kontrolün yitirileceği elde olmadan kötü
şeylerin olabileceği ,aklın kaçırılabileceği bazen
ölüneceğinden korkulur .
Non kognitif panik:Kognitif panikteki belirtiler
görülmez. Daha çok bir fenalık , göğüste baskı ,
çarpıntı hissi olur.
Nokturnal panik: Uykudan ani bir çarpıntı ve korku ile
uyanıldığı paniklerdir. Hemen pencere açılır ve hava
alınmaya çalışılır.Uykuda "panikle ölürüm" korkusuyla
kişinin uykusu kaçar bilinçli olarak uyumamaya çalışır.
Zamanla uykusuzluğun getirdiği diğer sorunlar da
ortaya çıkar.
Aleksitimik panik: Nöbet nöbet bedensel belirtilerin
olduğu bir türdür.
Gastro intestinal panikler:Midede , karında başlayıp
göğüse doğru dalga dalga yayılan fenalık hissidir.
Boğazda düğümlenme yumru hissi oluşturur.
Beraberinde bulantı,şişkinlik,gaz,ishal olabilir.
Korkusuz (nonfearful) panik: Panik
bozukluğun teşhis kriterlerini karşılayan bir
durumdur.
Buradaki panik ataklarda korku, anksiyete
görülmez. Bu gruptakiler nöroloji, kardioloji
uzmanlarına daha çok müracaat ederler.
Tahlillerde ve muayenede hiç bir şey
saptanmaz.
Panik Atak Sıcağı Seviyor
Derin endişe, kaygı ve korkuların giderek artması
sonucu kişinin kendi kabuğuna çekilmesi olarak
tanımlandırılabilen panik atağın aşırı sıcaklarda
etkisini şiddetlendirdiği belirtiliyor.
Sıcak ve nemin artış göstermesiyle birlikte ruhsal
hastalıklar da artış göstermektedir. Tıp uzmanları
bu durumu “beyin kan dolaşımını
etkiliyor,beynin oksijenlenmesi bozuluyor”
şeklinde açıklıyorlar.
Psikiyatrist Nevzat Tarhan, kişinin panik atağının
hangi durumlarda arttığını şöyle anlatıyor: “Panik
atak hastalarının duyarlı beyin hücreleri nedeniyle
kimyasal dengeleri etkileniyor. Özellikle alkol ve
sigara da varsa beyin kimyası bozuluyor.
Uykusuzluk, hızlı yaşantı beyin sağlığını etkileyen
durumlardır”.
Panik hastaları sıcaktan korkmamalı ama sıcağa
karşı herkesten daha duyarlı olduklarını
bilmelidirler. Sporlarını, yüzmelerini rahatlıkla
yapabilirler ancak direkt güneşte uzun süre
kalmamaya dikkat etmelidirler.
Hastalık düşüncesinden uzaklaştıracak her
türlü uğraş panik hastaları için tatil
sayılmaktadır..
Panik Atak ve Genetik
İkizler ve aile bireyleri üzerinde yapılan çalışmalar,
agorafobi (açık alan korkusu) ve panik atak'ın genetik
ile ilişkisinin önemli derecelerde olabileceğine ilişkin
bilgiler içermektedir.
Panik bozukluğu olan 40 hasta, agorafobi ile birlikte
panik atakları olan 40 hasta ve kontrol grubu olarak
anksiyeteye ilişkin belirtileri olmayan 20 kişi üzerinde
gerçekleştirilen bir aile çalışması, panik bozukluk için
riskin, birinci derece akrabaları arasında panik
bozukluğu olan hastalarda %17.3, birinci derece
akrabaları arasında agorafobisi olan hastalarda ise
%8.3 oranında daha fazla olduğunu göstermiştir.
Panik Atak ve Anksiyete
Toplumda görülme oranı %3 olup, hayat boyu
rastlanabilme oranı % 5 civarında
saptanabilmiştir.
Tüm kaygı bozukluklarının %12 sini oluşturduğu
belirlenmiştir
Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha yaygın
görülmektedir.
Vakaların yarısından çoğu çocukluk ve erişkinliğe
geçiş döneminde başlamaktadır ancak yirmili
yaşlardan sonra da başlayabilmektedir. Yaşlılıkta
en çok görülen kaygı bozukluğudur ( yaşlılıkta
görülen kaygı bozukluklarının % 60’ini oluşturur).
Çekingen ve bağımlı bir yapıları olup, kendilerine
güvenleri azdır. Çoğu vakada toplumsal
ilişkilerinde arka planda durmayı yeğleyip, aşırı
kırılgan, utangaç, eleştiriye çok duyarlı, çabuk
yıkılan kişiler oldukları görülmüştür
Hastalığın birinci derece akrabalarda görülme
oranı,normallere oranla 5 kat daha yüksek
bulunmuştur.
Yapılan bir çalışmaya göre hastaların % 30’unda,
hastalığın stresli bir olayla başladığı belirlenmiştir.
Hastalığın stresli olaylarla alevlenebileceği
unutulmamalıdır.
Yaygın anksiyete bozukluğu neden
önemlidir ?
Hastalık yüksek bir oranda alkol ve uyuşturucu
madde kullanımı ile gitmektedir. Kişiler
başlangıçta kaygılarını azaltmak için bu
maddeleri kullanmakta, ancak sonra bunlar
hastalığın gidişini daha kötü bir şekilde
etkilemektedir.
Başka ruhsal hastalıklarla birlikte bulunma oranı
yüksektir (saplantı-zorlantı bozukluğu,
depresyon,sosyal fobi, panik bozukluk gibi). Bu
hastalıklara ilerleyen dönemlerde dönüşebilme
olasılığı bulunmaktadır.
Stresle bağlantılı başka hastalıklar (gastrit,baş
ağrıları gibi) da eşlik edebilmektedir
Kişinin endişeleri nedeniyle çevresindekileri
kısıtlaması sonrasında ailesel ve mesleki
sorunlar oluşabilmekte ,kişi sosyal
ortamlardan uzaklaşabilmekte ve
ayrılıklar,boşanmalar ,erişkin-çocuk
uyuşmazlıkları oluşabilmektedir.
İntihar riski her zaman akılda tutulmalıdır.
Bu depresyon gelişimi ile ilgili olabileceği
gibi, çıkabilecek ailesel sorunlar nedeniyle
ve kişinin kendini güçsüz ve çaresiz
hissetmesi ile ilgili olabilmektedir.
Panik Atak ve Ölüme Verilen Anlam
Panik bozukluk bir hastalıktır ve
tedavisi vardır. Bunu unutmamak gerekir.
Bazı vakalarda tedavide direnç
oluşmaktadır. Bu vakalarda genellikle
ölümle ilgili konulara verdikleri anlam çok
belirleyicidir. Ölümü her şeyin sonu, bir
bitiş ve tükeniş olarak gören insan panik
atağa çok yatkın hale gelebilmektedir.
Panik Atak Sosyal ve Demografik
Özellikleri
*Panik ataklar kadınlarda 3- 4 kat daha fazla
görülmektedir.
*Panik bozukluk tanısı alan kişilerin yarısından fazlasının
agorafobisinin de olduğu görülmektedir.
*Panik bozukluğu olan kişilerin birinci derece
akrabalarında panik bozukluk geliştirme olasılıkları 4- 7
kat daha fazladır
Sonuç olarak panik atağın gelişmesinde genetik
katkıların olduğu yapılan çalışmalarla desteklenmektedir.
*Eğitim düzeyi ve ekonomik düzey ile panik atak
arasında bir bağlantı bulunamamıştır.
*Yapılan çalışmalara göre evli insanların, boşanmış yada
dul insanlara göre bu rahatsızlığı daha az yaşadığı
saptanmıştır.
Panik Bozuklukta Risk Faktörleri
- Birinci derece akrabalarında panik yada
başka anksiyete bozukluğu olanlar.
- Sıkıntılı, telaşlı, aceleci, mükemmeliyetçi,
insanlar.
- Düşünce ve duyguların yeterince dışarıya
yansıtamayan, "içsel insanlar."
- Alkol yada başka bağımlılık yapabilen
maddelere yatkınlık ve bağımlılığı olanlar.
- Geçmişinde panik atak diğer anksiyete
bozukluklarından bir rahatsızlık yada
depresyon geçirmiş olanlar.
- Sürekli baskı altında olan, engellenen yada
kendi kendini baskılayanlar.
- Sosyal fobik, kaçıngan kişilik yapıları.
- Sürekli "verici" davranma "iyilik meleği"
gibi davranma "hayır" diyememe.
- Öfkesini, kızgınlığı dışarıya yansıtamayan
insanlar.
- Dürtülerini sürekli bastıran insanlar.
- Cinselliği baskılamak, cinsel tatminsizlik
ve yoğun bilinç dışı aldatma dürtüleri
vb.olanlar.
- Aşırı hırslı,sürekli başarı ile
beslenen,başarısızlıklarda kendisini
suçlayan yapı...
Gevşeme Egzersizi Örneği:
Rahat edeceğiniz ve kimsenin sizi rahatsız
edemeyeceği konforlu bir koltuğa oturun.
Gözlerinizi kapatıp tüm dikkatinizi toplarken
uzuvlarınızı kasıp daha sonrada gevşetecek
pozisyona girin.
Ellerinizi sımsıkı yumruk yapıp yaklaşık olarak üç
saniye sıkın, daha sonra gevşetin ve bu
gevşemeyi beş saniye sürdürdükten
sonra tekrardan ellerinizi sımsıkı yumruk yapıp
yaklaşık olarak üç saniye sıkın, daha sonra
tekrardan beş saniye kadar gevşetin.
Daha sonra yukarı çıkarak kollarınızı gerin.
Adeta önünüzde bir duvar olduğunu farz
ederek avuç içleriniz duvara değermiş gibi
kollarınızı ileri doğru uzatıp kasın, bir yay
gibi gerilen kollarınızı yaklaşık üç saniye
kadar sonra gevşetmek için kucağınıza
bırakın.
Beş saniye kadar dinlendirdikten sonra
tekrar avuç içleriniz duvara değermiş gibi
kollarınızı ileri doğru uzatıp kollarınızı kasın
ve tekrar gevşetip dinlendirin.
Sıra omuzlarınıza geldiğinde kafanızı hiç
kımıldatmadan omuzlarınızı yukarı doğru kaldırın,
kulaklarınıza değdirecekmiş gibi yaklaşık üç
saniye kadar kasın. Omuzlarınızı aşağıya
yavaşça düşürerek kaslarınızı gevşetin. Beş
saniye dinlendirdikten sonra kafanızı hiç
kımıldatmadan omuzlarınızı tekrardan
kulaklarınıza değdirecekmiş gibi yukarı doğru
kaldırın ve yaklaşık üç saniye kadar kasın.
Omuzlarınızı aşağıya yavaşça düşürerek
kaslarınızı gevşetin. Beş saniye omuz kaslarınızı
rahatlattıktan sonra yüzünüze ve kafanıza geçin:
Alnınızı kasın; kaşlarınızı saçlarınıza doğru
kaldırıp alnınızı kasın veya kaşlarınızı çatın. Üç
saniye kadar kastıktan sonra gevşetin, alnınızın
her noktasının gevşediğini düşünün. Beş saniye
gevşettikten sonra tekrardan alnınızı kasın üç
saniye kadar kasılı tuttuktan sonra yine yavaşça
gevşetin.
Gözlerinizi sımsıkı yumun ve göz kapaklarınızı
kasın yaklaşık üç saniye kadar kastıktan sonra
yavaş yavaş gevşeterek beş saniye kadar gevşek
pozisyonda bıraktıktan sonra tekrardan kasıp
aynı işlemi gerçekleştirin.
Dudaklarınıza gelin; dudaklarınızı sımsıkı bir
biçimde birbirine bastırın ve üç saniye kadar
gerginleştirdikten sonra yavaşça gevşetin beş
saniye kadar gevşek pozisyonda bırakarak
rahatlatın. Tekrardan dudaklarınızı sımsıkı bir
biçimde birbirine bastırın ve üç saniye kadar
gerginleştirdikten sonra yavaşça gevşetin beş
saniye kadar dinlendirin.
Daha sonra çenenize geçin tüm dikkatinizi
çenenizde toplayarak dişlerinizi sımsıkı birbirine
bastırın üç saniye kadar gergin tutarak yavaşça
gevşetin ve beş saniye kadar iyice gevşetin.
Tekrardan dişlerinizi sımsıkı birbirine bastırın üç
saniye kadar gergin tutarak yavaşça gevşetin ve
beş saniye kadar iyice gevşetin.
Şimdi de boynunuza geçin; başınızı öne doğru
eğerek çenenizi göğsünüze bastırarak boynunuzu
gerin üç saniye kadar gergin tutarak başınızı
yavaşça kaldırın. Boyun kaslarınızı yavaşça beş
saniye kadar iyice gevşettikten sonra tekrardan
başınızı öne doğru eğerek çenenizi göğsünüze
bastırarak boynunuzu gerin üç saniye kadar
gergin tutarak başınızı yavaşça kaldırın. Boyun
kaslarınızı yavaşça beş saniye kadar iyice
gevşettikten sonra karın kaslarınıza geçin.
Karın kaslarınızı sanki birisi karnınıza yumruk
atıyormuş gibi gerili tutun. Üç saniye
sonra kaslarınızı yavaşça gevşetin ve beş
saniye kadar daha da rahatlatın. Ardından karın
kaslarınızı tekrardan kasın ve yavaşça beş saniye
kadar gevşetin
Sıra bacak kaslarınıza geldi ayaklarınızı ileriye
doğru uzatıp her iki bacağınızı yukarı kaldırın.
Böylece bacak kaslarınız gerilecektir. Üç saniye
kadar bacaklarınız gerilmiş vaziyette durduktan
sonra yavaşça indirerek bacaklarınızı rahatlatın
ve beş saniye kadar iyice gevşetin. Tekrardan
bacaklarınızı ileriye doğru uzatıp bacaklarınızı
kaldırın üç saniye kadar gerili tuttuktan sonra beş
saniye kadar yavaşça indirerek gevşetin.
Vücudunuzun kaslarını gerip, gevşeterek
gevşemenin ne olduğunu anlayana kadar
haftalarca bu işleme devam edin. Birkaç hafta
düzenli olarak günde birkaç kez yaptığınız bu
egzersizi iyi öğrendikten sonra bu egzersizi
sadece kaslarınızın gevşediğini düşünerek
yapın.
Yukarıdan aşağıya doğru olmak şartıyla:
parmaklarınızdan başlayarak aklınızdan kendi
kendinize parmaklarınızın gevşediğini
düşünün. Sonrasında tekrardan
parmaklarınızın daha da gevşediğini
düşünün.
Ve kollarınıza geçip, kollarınızın gevşediğini
külçe gibi kucağınıza yığıldığını düşünün.
Omuzlarınıza geçin ve omuzlarınızın
gevşediğini düşünün. Hatta omuzlarınızın
üstüne bir ağırlık konmuşçasına iyice çöküp
kendini aşağıya bırakmış gibi iyice gevşediğini
düşünün.
Yüzünüze geçip, yüzünüzün gevşediğini
düşünün.
Yüzünüzün daha da gevşediğini düşünün.
Alın bölgesinin gevşediğini düşünün.
Alın bölgesinin daha da gevşediğini düşünün.
Göz kapaklarınıza geçin ve göz kapaklarınızın
gevşediğini düşünün.
Göz kapaklarınızın daha da gevşediğini
düşünün.
Çene bölgesine geçin. Çenenin ve çene
kaslarının gevşediğini düşünün.
Çene kaslarınızın daha da gevşediğini
düşünün
Dudaklarınızın gevşediğini düşünün.
Dudak ve ağız kaslarınızın daha da gevşediğini
düşünün.
Yüzünüzün ve kafanızın iyice gevşediğini düşünün.
Yüz ve kafa kaslarınızın daha da gevşediğini
düşünün.
Karın bölgesine geçin ve karın kaslarınızın
gevşediğini düşünün.
Karın kaslarınızın daha da gevşediğini düşünün.
Bacaklarınızın gevşediğini düşünün.
Bacak kaslarınızın daha da gevşediğini düşünün.
Ayaklarınıza geçin ve ayaklarınızın gevşediğini
düşünün.
Ayaklarınızın daha da gevşediğini düşünün.
Derin nefesler alın. Aldığınız derin
nefesler sizi germeyecek ve sıkmayacak
derinlikte olsun. Aldığınız her derin
havayı içinize alırken yavaş ve
bırakırken daha yavaş bırakın.
Bu nefes egzersizini yaklaşık olarak,
yedi sekiz kere alıp verin.
Olduğunuz yerde biraz dinlendikten
sonra yavaşça gözlerinizi açıp kalkın.
Unutmayın;Yaşam
kalitenizi arttırmak
elinizde…
KAYNAKLAR
 http://tr.wikipedia.org/wiki/Panik_atak#.C3.
96zellikleri
 http://www.panikatak.us/
 Panik Atak ve Anksiyetede Gevşeme
Egzersizleri. uzm. Psikolog İzzet Kan