ODTÜ Mezunlar Derneği`nin üniversitenin 50. yılı için

Download Report

Transcript ODTÜ Mezunlar Derneği`nin üniversitenin 50. yılı için

1956 – 2006
ODTÜ’nün kuruluşunun
50. yılı
bellek dizisi - 3
5 Mart 1971
ODTÜ Yurtlarına Baskın
Nasıl bir ortam?
1970’in son aylarına girildiğinde Türkiye’yi “sağcı” ve “solcu”
söylemleriyle bölmeye yönelik kışkırtmalar artmıştı.
19 Aralık 1970’de
Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu
(SDDF) “Silahı Bırak” haftası düzenledi.
Dev-Genç, “can güvenliğinin olmadığı bir
ortamda çağrıyı zamansız bulduğundan”
uymayacağını açıkladı.
Nasıl bir ortam?
“Silahı Bırak” haftası devam ederken Ankara’da Dev-Genç
Yürütme Komitesi üyelerinden Nail Karaçam öldürüldü.
23 Aralık 1970 günü,
iki yıl önce yayınlanan bir bildiri
gerekçe gösterilerek
SDDF ve Federasyona bağlı 58 Dernek
(bu arada ODTÜ SDD), kapatılıyordu.
Sanki gençlerin bir iç savaş ortamına
sürüklenmesi teşvik ediliyordu.
Nasıl bir ortam?
1971’in ilk aylarına gelindiğinde üniversite gençliği açıkça hedef
alınmıştı. Üniversite yurtları basılıyor, öğrenciler dövülüyor,
gözaltına alınıyordu.
24 Ocak 1971’de SBF öğrenci yurdu polis tarafından basıldı. Yurt
harabeye döndü, 307 öğrenci gözaltına alındı.
19 Şubat 1971’de Hacettepe Üniversitesi yurtlarına gelen polis,
yurtları boşalttı, Üniversite, senato tarafından kapatıldı.
Sadece öğrenciler değil, öğretim üyelerine de saldırılar artmıştı.
ODTÜ Rektörü Erdal İnönü’nün ve Siyasal Bilgiler Fakültesi
(SBF) öğretim üyelerinden Mümtaz Soysal ile Uğur
Alacakaptan’ın evleri bombalandı.
Nasıl bir ortam?
Diğer üniversitelerde olaylar, eylemler, baskınlar sürerken
Ankara’da eğitimini kesintilerle de olsa sürdürmeye çalışan tek
üniversite ODTÜ idi.
Bu sükunet ara ara, gazetelerde ODTÜ’nün silah yuvası olduğu,
Yalıncak Köyü’nde atış talimleri yapıldığı, aranan kaçakların
ODTÜ’de gizlendiğine ilişkin gerçekdışı haberlerle bozulmak
isteniyordu.
Eğitim-öğretim ortamını başarıyla sürdüren ODTÜ ve Rektörü
Erdal İnönü yıpratılmak isteniyordu.
Bu arada gençlik örgütlenmiş...
Süreç içerisinde önce kendi akademik sorunlarını sorgulayan
yüksek öğrenim gençliği, üniversite sorunlarının ülkenin
sorunlarından, ülke sorunlarının da dünya sorunlarından ayrı
olmadığını;
bağımsızlık ve demokrasi için mücadele verilmeden ne ülke
sorunlarının, ne de üniversite sorunlarının çözülemeyeceğini
kavramıştı.
... ve Dev-Genç kurulmuştu.
1969’da Dev-Genç adını alan Fikir Kulüpleri Federasyonu geniş
öğrenci kitlelerince benimsenen güçlü bir öğrenci örgütü haline
gelmişti.
THKO oluşuyor...
Ancak örgütlenme yöntemi konusunda farklı görüşler vardı.
1969’un sonlarında Deniz Gezmiş ve arkadaşları, devrimci
mücadeleyi “öğrenci hareketi” olma noktasından “halk örgütlenmesine”
taşıyacak, bu uğurda ölümü göze alacak inançlı ve yürekli kadrolardan
oluşacak bir “örgüt” oluşturmaya karar verdiler ve Türkiye Halk
Kurtuluş Ordusu-THKO’yu oluşturdular.
... ve eylemlere başlıyor.
THKO 11 Ocak 1971 tarihinde İş Bankası Emek şubesini soyarak
harekete geçti.
15 Şubat 1971’de Amerikalı bir çavuşu Balgat'taki Amerikan
üssünden kaçırdı. Çavuş ertesi gün Bahçelievler’de serbest
bırakıldı.
4 Mart 1971 – 4 Amerikalı kaçırılıyor
4 Mart 1971 günü, NATO'nun Ankara – Gölbaşı yolu- Kepekli
Boğazı'ndaki Elektronik Taburu'nda görevli ABD'li 4 asker
kaçırıldı.
Anadolu Ajansı'na gelen silahlı üç kişi, THKO adına kaçırılan
dört ABD'linin iade koşullarını açıklıyorlardı:
- 400 bin dolar fidye,
- Tutuklu tüm devrimcilerin salıverilmesi,
- THKO'nun amaçlarını açıklayan bir bildirinin radyodan ilanı.
Eğer koşullar kabul edilmezse, dört Amerikalı 36 saat içinde
öldürülecekti.
5 Mart 1971 – Hedef ODTÜ
SBF ve Hacettepe yurtları kapalıydı. Sıra ODTÜ yurtlarına
gelmişti. Bahane hazırdı: “Teröristler 4 Amerikalıyı ODTÜ
yurtlarında saklıyorlar.”
5 Mart sabahı saat 04:00’de
Ankara İl Jandarma Alayı,
Nevşehir Jandarma
Komando Taburu ve Ankara
Toplum Polisi ODTÜ’yü sardı.
Saat 04:30
Ankara İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Öztoprak ve
yanındakiler 2. Yurt Müdür odasına geldiler. ODTÜ Rektörü
Prof. Erdal İnönü de şehirdeki evinden çağrılmıştı.
Rektör, Öğrenci Birliği temsilcilerinin de toplantıda bulunmasını
istedi.
Öğrenci Birliği’ni temsilen
Başkan Erhan Erdoğmuş
ve Başkan Yardımcısı Akın
Dirik ile ODTÜ-SFK
temsilcisi Tayfun Mater,
Albay Öztoprak ile
görüştüler.
Öğrenci temsilcileri, ODTÜ’nün jandarma bölgesinde olduğunu,
aramanın jandarma tarafından yapılmasında sakınca
olmadığını belirttiler.
Hacettepe, SBF ve İTÜ yurt baskınları sırasında polisin olumsuz
ve güvenilmez tavrını bilen öğrenciler, polisin yurtlara
sokulmamasını istediler.
Albay Öztoprak bu isteği olumlu karşıladı.
Ancak telefonla aradığı
İçişleri Bakanı,
“öğrencilerin hiçbir
talebinin
karşılanmamasını”
söyledi.
Polisin SBF ve Hacettepe yurtlarına baskın yöntemini bilen
öğrenciler, yurtların girişlerine barikatlar yığmış, çatılara
yiyecek taşımışlardı. Öğrencilerin çoğu çatılara çıkmıştı.
Albay Öztoprak askerlerinin yanına, Öğrenci Birliği temsilcileri
de 2. yurdun çatısına döndüler. Tedirgin bir bekleyiş başlamıştı.
Saat 06:30
Bir el silah sesi duyuldu. Arkasından binlerce makinalı tüfeğin
takırtısı başladı.
O saatlerin tanığı öğrenciler, yaşadıklarını anlatıyor...
“Sağ baldırımın arkasında hafif bir
darbe hissettim. Bir çakıl taşı
atılmış gibi. Elimi uzattım ve
bacağımın kanadığını gördüm.
Sürünerek güvenli bir yere doğru
gitmeye çalıştım...”
“Aynı anda ardarda üç ses
duyduk: İnce bir tık, güçlü bir
tok ve tiz, madeni bir ses. Bir
mermi pencereden camı
dağıtmadan girmiş, koridorla
odaları ayıran duvarı delip
odadaki ranzanın köşebentini
yarmıştı. Saçlarımız diken diken
kendimizi yere attık...”
“Pencereden askerlere bakıyordum. Oda arkadaşım, ‘ateş
ediyorlar’ dedi. Ben, ‘manevra mermisi kullanıyorlardır’ diye
bilgiçlik yaptım.
Derken koridordan bağrışmalar geldi. Bir mermi beton kolona
isabet etmiş, derin bir oyuk açmıştı. O zaman durumun ciddiyetini
anladık. Pencereyi kapattık. Yatakları pencere kenarına ittik.
Korkmaya başlamıştık...”
“Çatışma başladığında o dönemin tek kız yurdu olan
5. Yurdun çatısındaydık. Askerlerin cam ağaçları altında
mevzilenmelerini yukarıdan ilgi ve merakla izlemiştik.
Gerçek mermi kullanılacağını pek de aklımızdan geçirmiyorduk.
Ta ki, 6. Yurdun çatısında Erdal Şener'in vurulduğunu ve
yukarıda dolaşan helikopterin kendisini alması için gösterilen
yoğun çabaları görünceye kadar.
Çatışmanın sonraki kısmında çatıdaki küçük kapalı alana
sığındık ...”
Bir er, olayı gazetecilere şöyle anlatıyordu:
“Nevşehir Komando Birliğinden geldik. Elimize bir torba mermi
verip ilerideki ışıklı binalara ateş etmemizi söylediler. İçeride
öğrenci olduğunu bilsek ateş eder miydik, aramızda kardeşi
üniversite öğrencisi olanlar da vardı.”
Bu arada Albay Mehmet Öztoprak kalp krizi geçirmiş, kumanda bir
başkasına devredilmişti. Yeni komutan, öğrenciler teslim olmazsa
havan topu ateşine başlayacağını söylüyordu.
Saat 11:00
ODTÜ-SFK temsilcisi Tayfun Mater, elinde beyaz bir bez sallayarak
yurttan çıktı. Ateş durdu.
Ateşin durması üzerine öğrenciler yurtlardan çıkmaya başlamıştı.
Askeri bir araç yurtların ortasına yanaştı. Öğrenci temsilcileriyle
görüştüler. Öğrenciler, yurtların boşalmakta olduğunu belirterek,
askerin çekilmesini istediler. Yanıt netti: “Bütün yurtlar
boşalmadan buradan tek kişiyi çıkartmam.”
Dev-Genç Yürütme Komitesi üyelerinden Cemal Selmanpakoğlu
elindeki megafonla yurtlara seslendi:
“Dev-Genç’in kararıdır: Askerin arama yapmasına izin verilecektir.”
Kimi yurtlarda öğrenciler teslim olunmasına karşı çıkarak
çatılardan slogan atmaya başladılar.
Araç uzaklaştı...
Saat 13:00
Ateş ikinci kez başladı. Birincisinden şiddetliydi.
”Ateşe tekrar başladığında benim de içinde bulunduğum
yaklaşık 70, 80 kişilik bir grup bahçedeydik. Can havli ile
kendimi en yakındaki 2. yurda attım...”
”Oda arkadaşımla pencereden dışarıyı seyrederken yanımızdaki
yurdun çalışma odasından hemen içeri girmemiz yönünde bir
uyarı duyduk ve ateşin tekrar başlaması ile kendimizi ancak
koridora atabildik. Koridor, bir belediye otobüsü gibi tıklım
tıklımdı.
Burada hatırladığım, kapılardan geçen mermilerden korunmak
icin sırtımızı duvara dayayarak beklediğimiz sırada
duyduğumuz endişe ve korkudur.”
“Öğle saatlerinde inanılmaz şiddette bir ateş başladı. Mermiler
sanki yağmur gibi yağıyordu. Bir dolabın arkasına boylu
boyunca uzandım. Kıpırdamanın imkanı yoktu...”
İkinci ateş, yarım saat kadar sürdü. Yurtların duvarları delik
deşik olmuştu.
6. Yurdun çatısından olayları izleyen Erdal Şener isimli
öğrenci yaralanmıştı. Çatıların üzerinde dönüp duran polis
helikopterlerinden yardım istendi, ancak “Deniz Gezmiş’ler
kaçacak” diye yardım edilmedi ve Erdal Şener kan kaybından
öldü.
Jandarma er Mevlut Meriç de miğferini delip başına saplanan
kurşunla hayatını kaybetmişti. Sonraları, yurt çatısından
atılan tabanca kurşununun yüzlerce metre ötedeki askerin
miğferini nasıl olup da delebildiği tartışılacaktı.
Olayın üçüncü kurbanı, merakla ODTÜ arazisine yaklaşarak
seken bir kurşunla ölen MTA aşçısı Aziz Yalta olmuştu.
Saat 14:00
2. Yurt perceresinden beyaz çarşaf sarkıtıldı. Ateş yeniden durdu.
Öğrenciler yurtları boşalttılar, stadyumda toplandılar.
Stadyuma polis kordonu arasında alınmakta olan öğrenciler,
parkalarına, bıyıklarına veya yüz ifadelerine göre sıradan alınıyor,
emniyete götürülmek üzere cemselere bindiriliyordu.
“Yurtlar boşaltılırken kimi arkadaşlar tanınmamak için, telaşla
bıyıklarını kesiyorlardı. Polis kordonundan geçerken beni ve birkaç
arkadaşımı ayırdılar. Cemseye bindirildik ve şehir merkezine doğru
hareket ettik.
Balgat köprüsünün
oraya geldiğimizde bir
arkadaş, sanki
servisteymiş gibi
polislere seslendi:
‘Balgat’ta inecek var!’
Ortamı unutup
gülmeye başladık.”
Saat 17:30
Tutuklanmasına gerek görülmeyenlerden erkek öğrenciler spor
salonuna, kız öğrenciler ise yurtlara gönderildi.
“Yurda gidişimde hatırladığım, ortalığı sarmış olan barut
kokusudur. Hiçbir eşyamızı almamıza izin vermeden yurdu terk
etmemizi istemişlerdi. Alabildiğim tek eşyam, ikinci çatışma
başlangıcında odadan çıkarken alt ranzada bıraktığım ve içinden
kurşun geçmiş olan kabanımdı. Hala saklarım...”
” 5 Mart günü akşama kadar stadyumda kaldıktan sonra kapalı
spor salonuna alındık. Burada Rektörlükten gönderilen peynir,
zeytin, sosisli sandviç gibi şeylerle akşamı idare ettik. Bu
noktada bir itirafta bulunayım: Konya'dan gelen bir "gariban"
olarak hayatımda ilk kez burada sosis yedim!”
Yaralılar Jandarma ve ODTÜ sağlık araçlarıyla hastaneye
taşınmıştı.
“O gün, bacağımda kurşun olduğu ve ameliyata alınacağım
söylendi. Sonradan öğrendiğime göre, bacağımdaki bir kurşun
çekirdeğinin tamamı değil, yalnızca bir parçası imiş.
Bu, şu anlama geliyor:
Çentikli kurşun
kullanmışlar. Yani, halk
arasında domdom kurşunu
denilenden. Kullanımı yasal
değil.”
6 Mart 1971
Kafeteryada düzenlenen “savcılık bürosu” tek tek öğrencilerin
ifadesini aldı. Ardından öğrenciler üçlü amfiye dolduruldu.
“Geceyi üçlü amfide geçireceğimizi sanarak bazı hazırlıklara
başlamıştık ki geceyarısı ‘et arabaları’ ile Kızılay'a götürüleceğimiz
söylendi.
Bunun üzerine
öğrenciler direnişe
geçti. ‘Gecenin bu
saatinde Kızılay'da
faşistlerin saldırısına
uğrarız’ denilerek
askerin isteğine karşı
çıkıldı.
‘Taraflar arasında’ yapılan görüşmelerden sonra Kızılay'a askerin
‘eskort’luğunda gitmemiz kararlaştırıldı!”
7 Mart 1971
Yurtlar didik didik aranmış, Deniz Gezmiş ve kaçırılan
Amerikalılara ilişkin hiçbirşey bulunamamıştı.
Ankara Cumhuriyet
Savcısı Fazıl Alp’e göre
kaçaklar, ODTÜ’deki
yeraltı tesisat
galerilerinde
saklanıyorlardı.
Galerilerin mimarı Behruz Çinici’nin görüşlerine başvuruldu.
Bu arada yurtlardaki
aramalarda ele geçen
5 tabancanın yanı sıra
ODTÜ orman
memurlarının 9 av
tüfeğine de “balistik
inceleme” için el
konulmuştu.
8 Mart 1971
Deniz Gezmiş ve arkadaşları, ABD’li askerleri serbest bırakmışlardı.
Ancak kendileri yakalanamamıştı.
Bir günah
keçisi mutlaka
bulunmalıydı.
Savcılık, ODTÜ
yetkilileri
hakkında
soruşturma
açtı.
9 Mart 1971
ODTÜ Akademik Konseyi bir bildiri yayınladı:
“Son olaylar Türk Gençliği ile Türk Silahlı Kuvvetlerini karşı
karşıya getirmek için bir tertiptir.”
10 Mart 1971
Mütevelli Heyet Akademik Konseyi lağvetti. Gerekçe:
“Akademik Konsey politik davranışlar içindedir.”
Rektör Prof. Erdal İnönü bu karar üzerine istifa etti.
İstifası Mütevelli Heyet tarafından kabul edildi.
11 Mart 1971
Akademik Konsey üyeleri, Fakülte Dekanları ve Bölüm
Başkanları, yayınladıkları ortak bildiride Mütevelli Heyet’in
bu kararının yasa dışı olduğunu belirttiler.
“Bu hareket, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni ortadan
kaldırmayı amaçlayan düşüncenin başlangıcıdır.”
... ve 12 Mart 1971
Silahlı Kuvvetler 12 Mart Muhtırası’nı verdiler:
“Yeni bir hükümet kurulmazsa ordu yönetime el koyacaktır.”
Başbakan Süleyman Demirel istifa etti.
Prof. Dr. Nihat Erim başbakanlığında “yeni hükümet” kuruldu.
Ancak bu, ordunun yargıya ve yasamaya el koymasına engel
oluşturmayacak, Türkiye, 12 Mart Girdabı’na girecekti...
O günleri yaşamış bir ODTÜ’lüden
“gençlere kıssadan hisse”
“Siyasetle ilgilenmek, herşeyden önce vatandaşlık görevidir. Bu
anılarımız sizleri siyaset ile ilgilenmekten uzaklaştırmasın.
Siyasette uzlaşmaz tavırlara karşı her zaman dikkatli olun.
Siyasetin haklı, açık, kitlesel ve demokratik olanı; kışkırtmalara
kapalıdır.”
ODTÜ yurtlarına yapılan baskın ve o gün olanlar 12
Mart muhtırası hazırlıklarının parçası mıydı, bilinmez...
Ama 5 Mart 1971, ODTÜ tarihinde önemli bir sayfadır.
Bu sunu, arşivlerimizdeki belgelerden
ODTÜ’nün 50. kuruluş yıldönümünde
ODTÜ öğrenci belleğine katkı
amacıyla hazırlanmıştır.
1956 – 2006
ODTÜ’nün kuruluşunun 50. yılı
bellek dizisi - 3
Hazırlayanlar
Levent TOSUN (Makina Müh. ’70)
Nermin FENMEN (Kimya Müh. ’80)
Müzik: Moğollar, “Dörde Özlem”
5 Mart 2006, Ankara