otizm slaytı - WordPress.com

Download Report

Transcript otizm slaytı - WordPress.com

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖZEL EĞİTİM BÖLÜMÜ
OTİZM DERSi
HAZIRLAYAN
Hasan YEPREM
OTİZM NEDİR?
Otizm yaşamın ilk üç yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu
devam eden, sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişimde
problemler, tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini
gösteren, karmaşık gelişimsel bir bozukluktur.
Otizm, ilk olarak 1.943 yılında Amerikalı çocuk
psikiyatristi Leo Kanner tarafından "Erken Çocukluk
Otizmi" olarak adlandırılmış ve aşağıdaki özellikler
doğrultusunda tanımlanmıştır;
Kanner'dan bir yıl sonra Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger bir grup
çocuğun tek yönlü iletişim, diğerlerine empati gösterememe ve bir
konuda yoğun ve sınırlı ilgi gibi ortak özellikleri olduğunu fark etmiş, bu
çocukları tanımlamak için "otistik psikopati" terimini kullanmıştır. Asperger'in
tanımladığı bozukluk günümüzde kendi adıyla anılmaktadır. Asperger
sendromu otizm ile aynı grupta yer alan, ancak otizmden farklı bir bozukluk
olarak kabul edilmektedir.
Kanner'a göre otistik çocuklar;
Kendine yöneltilen sözel ifadeleri sıklıkla aynı şekilde tekrar eden, "ben" yerine "sen"
gibi şahıs zamirlerini ters kullanan, ekolalisi ve gecikmiş dil gelişimi olan,
Çok iyi bir belleğe sahip olan,
Kendiliğinden başlattığı davranışları sınırlı oranda bulunan,
Stereotip hareketleri bulunan ya da belli hareketlere aşırı bağlılık gösteren,
Aynılığı koruma isteği olan,
İnsanlarla ilişki kurmada zorluk çeken,
Cansız nesne veya resimleri tercih eden, çocuklardır.
OTİZMİN ÇEŞİTLERİ
Otizmin çeşitlerini doğru şekilde tanımlamak için farklı terimler kullanılmaktadır.
Fakat bu çeşitleri net olarak birbirinden ayırmak her zaman mümkün değildir.
Bu yüzden genel olarak 'yaygın gelişim bozukluğu' veya 'otistik spektrum'
ifadeleri kullanılır. Otizmin çeşitleri aşağıdaki kriterlere göre birbirinden ayrılır:
semptomların şiddeti
günlük yaşamda kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme ve genel gelişim
semptomların ortaya çıkış yaşı
Günümüzde uzmanlar otizmi tanımlamak için aşağıda sayılan kavramlar
üzerinde
durmaktadır:
1) Erken çocukluk otizmi
Klasik çocukluk dönemi otizmi, erken
infantil otizmi, erken çocukluk otizmi
veya Kanner sendromu olarak
adlandırılmaktadır. Otizmin bu
şeklinde belirtiler üç yaşından önce
ortaya çıkar.
2) Yüksek işlevli otizm
Zeka düzeyi çok az etkilenmiş erken çocukluk otizminde yüksek
işlevli otizm tanımı kullanılır.
3) Asperger Sendromu
Otizmli çocuklarda dil ve sosyal becerilerin daha az etkilendiği
durumda, Asperger sendromu tabiri kullanılmaktadır. Bu çocuklar
gündelik yaşamda büyük oranda kendi ihtiyaçlarını
karşılayabilirler. Asperger sendromu adını otizmin bu tipini ilk kez
tanımlayan doktordan almıştır.
4) Atipik otizm
Atipik otizm, otizmin belirtilerinin
tüm alanlarda görülmediği yada
hafif görüldüğü otizm şeklidir.
5) İleri yaşta ortaya çıkan otizm
Belirtilerin iki buçuk yaşından sonra ortaya çıktığı otizm şeklidir. Otistik
bozuklukları olan çocukların çoğunda başka nörolojik hastalıklar görülmez. Bu
çocuklarda sadece otizm vardır. Otizmli çocukların %10'unda -özellikle belirgin
zihinsel özürlü olanlarda- otizmin yanı sıra Rett Sendromu, tüberoz skleroz ve
frajil x sendromu gibi, nörolojik hastalıklara da rastlanır. Otizm yirmi yıldan bu
yana ruhsal hastalık (örneğin çocuk şizofrenisi) olarak değil, yaygın gelişim
bozukluğu olarak kabul edilmektedir.
OTİZMİN BELİRTİLERİ
Otizmin belirtileri nelerdir?
Otizm, üç alanda sorunlarla kendini gösterir. Bu alanlar ve bu
alanların her birinde gözlenebilecek belirtiler aşağıda yer
almaktadır;
.
A) Sosyal İlişkilerde Güçlük
1. Başkalarıyla göz teması kurmakta zorlanmak
2. Arkadaşlık ilişkileri geliştirememek
3. Pek çok şeyi başkalarıyla birlikte değil de kendi başına
yapmayı yeğlemek
4. Çevredeki kişilerin yaptıklarıyla ilgilenmemek; onlar
kendisiyle ilgilendiğinde ise kayıtsız kalmak
Diğer çocuklarla ilişki kurmakta güçlük çekerler.
B. İletişim Zorlukları
1.
Dil ve konuşma gelişiminde akranlarının gerisinde olmak ya da
hiç konuşmamak
2. Başkalarıyla sohbet başlatmada ve sürdürmede zorlanmak
3. Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz zamanlarda söylemek
4. Çevresinde bulunan aynı yaşlardaki çocukların oynadığı
oyunlara ilgi göstermemek
Ekolali (Cevap vermek yerine,
kendisine söylenenleri aynen
tekrar ederler)
Göz teması çok azdır ya
da hiç yoktur.
C. İlgi ve Davranış Takıntıları
1.
Bazı sıra dışı konulara karşı aşırı ilgi duymak; örneğin, asansörlerin
nasıl çalıştığı
2.
Günlük yaşamdaki düzen değişikliklerine katlanamamak; örneğin,
eşyaların yerinin değişmesi
3.
Sıra dışı beden hareketleri yapmak; örneğin, sallanmak ya da
çırpınmak
4.
Bazı nesnelerle sıra dışı hareketler yapmak; örneğin, nesneleri
döndürmek ya da sıraya dizmek.
OTİZMİN DİĞER BELİRTİLERİ
OTİZMDE TANILAMA
1) Tıbbi Tanılama
Tanı koyabilecek kişiler, yalnızca konunun uzmanı olan
doktorlardır. Otizmli çocukların dış görünümleri diğer
çocuklardan farklı değildir; ancak, davranışları farklıdır. Tanı,
uzmanlar tarafından çocuğun gözlenmesi, gelişim testleri
yapılması ve anne-babalara çocuğun gelişimi hakkında sorular
sorulmasıyla konur.
Otizmin tanısı 12 aylıktan itibaren konabilir. Erken yaşta tanı
konması, bir an önce eğitimin başlaması açısından önemlidir.
Ülkemizde otizm tanısı koyabilecek uzmanlar
çocuk ruh hastalıkları uzmanları ve çocuk
nörologlarıdır.
2) Eğitsel Değerlendirme ve Tanılama
Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde, çocuğun tüm
gelişim alanlarındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki
yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları belirlenir.
Ayrıca, çocuğun hangi ortamda
eğitim görmesinin uygun olacağına
ilişkin öneride bulunulur.
Çocuğun eğitsel değerlendirme ve tanılaması RAM’da
oluşturulan Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından çeşitli
testler ve bireyin özelliklerine uygun diğer ölçme araçlarıyla
yapılır. Tanılamada çocuğun;
 Tıbbî değerlendirme raporu,
 Zihinsel, fiziksel, ruhsal, sosyal gelişim öyküsü,
 Tüm gelişim alanlarındaki özellikleri,
 Akademik alanlardaki eğitim performansı,
 İhtiyaçları,
 Eğitim hizmetlerinden yararlanma süresi,
 Bireysel gelişim raporu dikkate alınır.
Eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucunda özel eğitime
ihtiyacı olduğu belirlenen çocuklar için Özel Eğitim
Değerlendirme Kurulu Raporu ve Eğitim Planı hazırlanır. Bu
belgeler, özel özel eğitim kurumlarından eğitim ve destek
eğitim hizmeti alan öğrenciler için her yıl
yenilenir.
Otizmde Tanılama Yöntemi Var Mıdır?
Otizmin kesin tanısı için kullanılan belirli bir yöntem yoktur. Gözleme
dayanarak ve aileden alınan bilgilere göre tanı konur. Belirtilerin
tamamının bir çocukta görülmesi şart değildir. Otistik çocuklar, bu
davranışları hafiften ağıra değişen ölçülerde ve değişik
kombinasyonlarda sergileyebilirler. Belirtilerin bazıları zaman içinde
kaybolup, bazıları da belli bir zaman sonra aynı yada değişmiş şekilde
ortaya çıkabilir.
Teşhise yardımcı olmak amacıyla birkaç tarama aracı geliştirilmiştir. Bunlardan
bazıları;







Bebeklerde Otizm Kontrol Listesi (CHAT)
Bebeklerde Otizm Değiştirilmiş Kontrol Listesi (M-CHAT)
İki yaş için Otizm Tarama Aracı (STAT)
4 yaş ve üstü çocuklar için Sosyal İletişim Anketi (SCQ)
Otizm Spektrum Tarama testi (ASSQ)
Avustralya Asperger Sendromu Ölçeği
Çocukluk Dönemi Asperger Sendromu Testi (CAST)
Erken Tanının Önemi
Erken tanı eğitimin biran önce başlatılması açısından önemlidir. Çünkü,
küçük çocuklar öğrenme çağlarında büyük potansiyel taşırlar ve verilen
eğitimden büyük yaştaki çocuklara kıyasla daha fazla yarar görürler. Bu
çocukların diğer çocuklar gibi kendilerine özgü bir öğrenme teknikleri
olmadığı için, bir süre sonra mevcut potansiyellerini de kaybettikleri,
düzeltilmesi zor bazı durumlara gelebildikleri bilinmektedir. Erken yaşta
tanı konan ve eğitimine başlanan pek çok otistik çocuğa bazı becerileri
kazandırmak ve onları üretken, kendine yeterli hale getirmek mümkün
olabilmiştir.
OTİZME NEDEN OLAN FAKTÖRLER
1. Psiko-dinamik ve ailesel faktörler.
2. Organik-nörolojik-biyolojik faktörler.
3. Genetik faktörler.
4. Bağışıklık sistemi ile ilgili faktörler.
1.Psiko-dinamik ve Ailesel
Faktörler
Otizmi psikolojik düzlemde açıklayan farklı görüşler
vardır. Bunlardan biri “Psikojenik” teoridir.
Psikojenik teoriye göre otizmin; anne- çocuk
ilişkisinde soğuk, reddedici olarak algılanan
davranışlarla çocuğun karşılaşması sonucunda ortaya
çıktığı vurgulanır.
 Bir başka görüş, ”afektif (duygusal)
görüş” olarak bilinir. Bu görüşe göre
otistikler duygusal ifadeleri ve jest ve
mimikleri anlayamazlar.
 Bir başka teori ise “zihin kuramı” olarak
adlandırır. Otizmli çocukları başkalarının
düşüncelerini anlayamadıkları ifade edilir.
 Otizmli çocuklar kandırmayı bilmezler. Soyut
espirileri anlayamazlar.
 Başka bir görüş merkezi bütünleme
görüşüdür. Mevcut bilginin belli bir
anlam oluşturacak şekilde
bütünlenmesini ifade eder. Otizmli
bireylerde bu mekanizma
bozulmuştur.
2. Organik-nörolojik-biyolojik faktörler
Otizmin etiyolojisinde sinir sistemi bozuklukları önemli bir yer
tutar. Beyincik kıvrımlarının 6. ve 7. lobunda farklılıklar saptanmıştır.
3. Genetik Faktörler
Otizmle ilişkili olduğu sanılan genler; 15.,kromozom, 13.
kromozom, 6. kromozom ve 7. kromozom üzerinde yer almaktadır.
Bunun yanı sıra, bir çocuğu otistik olan bir ailenin diğer çocuğunun
otistik olma oranı ise ortalama %5 dir.
4. Bağışıklık Sistemi ile İlgili Faktörler
Otizmin Ağırlığını ve Seyrini
Hangi Etkenler Belirler?
Zeka düzeyi otizmin en önemli etkenlerden biridir. Otistik çocukların önemli
bir kısmında zeka problemleri varken, bir kısmı normal, az bir kısmı üstün
zekalıdır. İkinci önemli etken, konuşmaya başlama yaşıdır. Genellikle 5 yaş
dolaylarında konuşmaya başlamış olmaları olumludur. Bunlar dışında;
olumlu çevre koşulları,
aile içi etkileşimin iyi olması,
erken tanı
Ve özel eğitimin erken başlaması önemlidir.
Bebeklik Dönemi
 Bebeklik döneminde otistik
çocukların fiziksel gelişimleri
yaşıtlarından farklı değildir. Uyku
ve beslenme problemlerinin bu
grupta yoğun görülmesine rağmen,
gelişimleri normaldir. Bunun
yanında, bazı otizmli bebeklerde
çevreden gelen uyaranlara cevap
vermekte ya da uyaranları alma ile
ilgili güçlükler görülebilir.
 Otistik çocukların yürüme
ve oturma becerilerinde
gecikmeler olabilmektedir.
 Ayrıca, tüm otizmli
çocukların 1/3’de, 12-24 aylar
arası gelişimsel regresyon
görülmektedir.
 Otizmli bebeklerin, yakınlarına yaklaşan kişileri fark etmezler.
 Bakışlarının boş ve içe dönüktür.
 Kucaklanmak istendiklerinde alınmak için kollarını kaldırmazlar.
 Çocuk çevresindeki seslere, cisimlere, insanlara ilgi göstermez.
Bebekteki bu ilgisizlik, anne babalarda çocuklarında zihinsel bir
problem olduğu düşüncesini uyandırabilir.
 Bu belirtilere ek olarak otistik özelikler gösteren bebeklerin, göz
önünden kaybolan nesneyi aramadıkları ve isteğini ifade etmek için
parmağı ile bir şeyi işaret etmedikleri gözlenmiştir
Okul Öncesi Dönem
 Bu dönem çocuğu, değişikliklere
aşırı tepkiseldir. Otizm özelikleri bu
dönemde daha da belirginleşir. Bu
dönemde oyun kurmada, akranları
ile işbirliğine girmede yetersizlikler
yoğun olarak göze çarpmaktadır.
arabanın tekerleğini çevirerek
saatlerce kendilerini oyalayabilirler
Hareketlerin taklit edilmesinde ve ince motor becerileri
gerektiren kesme, yazı yazma, bloklarla desen oluşturma
becerileri sınırlıdır. Oyuncakları amacına yönelik
kullanmazlar.
Okul Dönemi
 Otizmli çocukların ilk okul döneminde daha
uyumlu oldukları göze çarpmaktadır. Bu
dönemde sınırlı düzeyde de olsa,
çevrelerine ve akranlarına ilgi göstermeye
başlayabilirler. Okul çağına gelindiğinde,
bu çocuklardan biri dili hiç kullanamazken
diğeri konuşmaya başlayabilir. Bu
dönemde çocuklarda hırçınlık ve uyku gibi
problemler azalabilir
Ergenlik Dönemi
 Otizmli çocukların büyük bir bölümü
bu dönemi büyük problemler
geçirmeden atlat1rlar. Bazı otizmli
ergenlerin gelişimlerinin bu
dönemde olumlu yönde etkilendiği
görülür. Bazılarında ise, belirtilerin
geçici olarak (%30’unda) ağırlaşması
ya da kalıcı bir kötüleşme
(%22’sinde), yani bir geriye dönüş
ortaya çıktığı da görülmektedir.
Yetişkinlik Dönemi
 Otizmli kişilerin çok az bir
kısmı normal yetişkin
olabilir. Büyük bir kısmı
ise ağır bir biçimde
yaşamlarına devam
ederler.
OTİZMİN TEDAVİSİ
Bugün için otizmin kesin bir tedavisi yoktur. Otizm hayat boyu süren kalıcı bir
gelişimsel bozukluktur. Ancak gerek yaşla, gerek erken müdahale ile belirtilerin
sıklığında ve şiddetinde değişiklikler görülür. Belirtilerin bir kısmı kaybolur, bazı
yeni belirtiler açığa çıkabilir.
Bugün için en temel tedavi şekli özel eğitimdir. Gelişmiş ülkelerde
otistik çocuklar için hazırlanmış özel eğitim programları mevcuttur.
Ülkemiz henüz bu açıdan hazırlık aşamasındadır. Eğitim programlarının
esasını davranış ve konuşma terapileri oluşturur. Son zamanlarda her
bir otistik çocuğun özelliklerine ve gereksinimlerine uygun bireysel
terapiler geliştirilmektedir.
 Tüm bu tedavilerde amaçlanan çocuğun öz bakımını kendi kendine
gerçekleştirmesi, öğrendiklerini karşılaştığı yeni durumlarda da kullanmayı
öğrenerek sosyal yaşama uyumunun artmasıdır. Son çalışmalar göstermiştir
ki, son 10 yılda tanı konan otistik çocuklar öncekilere oranla daha iyi
durumdadır, çünkü bunlara daha erken yaşta eğitim tedavisi başlamıştır. Bu
nedenle otizmin erken yaşta tanısı önemlidir.
Otizmde ilaç tedavisi, bazı durumlarda değişik
nedenlerden ötürü uygulanabilir. Özellikle epilepsi (sara)
nöbetleri otistiklerde sık görülür ve tedavi edilmezse
olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Ayrıca hiperaktivite, depresyon, düzen bozucu davranış, saldırganlık, uyku
ve yeme sorunları bazı otistiklerde ilaç kullanımını zorunlu kılacak ölçüde
şiddetli olabilir.
 İlaçlar otizmi tedavi etmez, ancak eğitimi olanaksız kılan durumlarda veya
sorunlar ailenin baş edemeyeceği boyutlara vardığında gerekli olabilir.
Gelişigüzel ve belli bir amaca yönelik olmaksızın ilaç kullanılması sakıncalı
olup, otizm konusunda uzmanlaşmış hekimlerin ilaç önermesi daha
uygundur.
OTİZM VE ÖZEL EĞİTİM
Ülkemizde otizm tanısı koyabilecek kişiler, çocuk ruh hastalıkları uzmanları ve
çocuk nörologlarıdır. Bu uzmanlar ayrıntılı değerlendirme yaparak;
 çocukta otizm olup olmadığını,
 otizmin derecesini,
 zeka ve gelişim düzeylerini tespit ederler.
Çocuk otizm tanısı alırsa, Özürlü Sağlık Kurulu Raporu düzenlemeye yetkili bir
sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bundan sonraki adım eğitimin
planlanmasıdır.
Her çocuk gibi otistik çocuğunda eğitim hakkı vardır. Bu haktan
yararlanabilmek Rehberlik Araştırma Merkezi’ne (RAM) başvurarak, çocuğun
hangi eğitim ortamında eğitim görmesinin uygun olacağı konusunda görüş
alınmalıdır. Burada çocuğun Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından
eğitsel değerlendirme ve tanılamaya tabi tutulacak ve çocuğun uygun eğitim
ortamına yerleştirilmesi kararlaştırılacaktır.
EĞİTİM ORTAMLARI
1. Kaynaştırma: Kaynaştırma, özel eğitim gerektiren çocukların eğitimlerini
normal gelişim gösteren çocukların devam ettiği resmi veya özel okullarda
sürdürmeleridir. Okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim kurumlarında
kaynaştırma eğitimi alınabilir. Kaynaştırma eğitimi tam zamanlı ve yarı zamanlı
olarak planlanabilir.
2. Özel Eğitim Sınıfı: Resmi ve özel okulların bünyesinde özel eğitim gerektiren
öğrenciler için açılan sınıflardır. Otizmli çocuklar için açılan sınıflar en fazla 4 kişi
olmalıdır.
3. Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi (OÇEM): Zorunlu öğretim çağında olup normal
ilköğretim programlarına devam edemeyecek durumda olan otistik çocuklar için
açılan merkezlerdir. Bu merkezlerde üst yaş sınırı 14′tür.
4. Otistik Çocuklar İş Eğitim Merkezi: İlköğretimini tamamlayan, genel ve Mesleki
ortaöğretim programlarına devam edemeyecek durumda olan ve 21 yaşından
gün almamış otizmli bireyler otistik çocuklar iş eğitim merkezlerine devam
edebilirler. Bu merkezlerde, akademik bilgi ve becerilerin yanında iş eğitimi
uygulamaları da yer alır.
OTİSTİK ÇOCUĞA YÖNELİK ETKİLİ BİR EĞİTİM PROGRAMININ TAŞIMASI
GEREKEN TEMEL ÖZELLİKLER NELERDİR?
Erkenlik: Eğitimi üç yaştan önce başlatmak.
Yoğunluk: Haftada beş gün ve en az 25 saat, yılda 12 ay eğitim vermek.
Oturum süresi: Özellikle küçük çocuklarla çalışırken 15-20 dakikalık kısa eğitim
oturumları düzenlemek.
Bireysellik: Çocuğun bireysel gereksinimlerini karşılayabilmek için, bire bir ve
küçük grup eğitimine
yer vermek.
Program içeriği: İşlevsel iletişim becerilerinin, sosyal becerilerin ve oyun
becerilerinin kazandırılmasına ve uygun olmayan davranışların azaltılmasına
büyük ağırlık vermek.
Kaynaştırma: Belli sürelerle de olsa, normal gelişim gösteren çocuklarla
birliktelik sağlamak.
Değerlendirme: Çocuğun gelişimini, diğer bir deyişle verilen eğitimin etkinliğini
sürekli değerlendirmek.
Aileler: Aileleri etkin olarak eğitim sürecine katmak.
EĞİTİMDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN TEMEL NOKTALAR
1.Otistik Çocukların Eğitimine Çocuğun Performansı Alınarak Başlanması:
Otistik çocuklar bireysel ayrıcalık gösterdiklerinden performansları da
birbirinden farklıdır. Çocuğa uygun hazırlanacak olan eğitim plânına
başlamadan önce öğrenci gözlenir, ölçüt bağımlı ölçü araçlarıyla her bir beceri
alanındaki performansı belirlenir. Performans alımı sırasında çocuktan istenen
açık olarak söylenmeli ve gelen cevaplar hiç tepki göstermeden
kaydedilmelidir.
2. Otistik Çocuklara Bireysel Eğitim Plânı Uygulanması:
Heterojen bir grup olan otistik çocukların eğitsel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi
için hazırlanan çerçeve programdan her çocuk için bireyselleştirilmiş eğitim
plânı hazırlanarak uygulanması gerekir. Hazırlanacak olan bu eğitim plânındaki
amaçlar ve araç gereçler çocuğu merkeze almalıdır.
Bireysel Eğitim Çalışmalarında öğretmen, belirlediği kavram ve becerilerin
öğretiminde öğrenci ile birebir çalışır. Bunun için bireysel eğitim ortamlarını
kullanır.
3. İletişim Problemleri Üzerinde Durulması:
Otistik çocukların genel özelliklerinden biri de çevrelerindeki insanlarla
iletişim kurmakta güçlük çekmeleridir. Bu nedenle çocukların
eğitimlerine devam edilirken iletişim problemleri üzerinde öncelikle
durulmalıdır. İletişim problemleri üzerinde durulurken her çocuğun
iletişim düzeylerinin ve iletişim kurma biçimlerinin (işaret, sözlü, fiziksel)
birbirinden farklı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
4. İlerlemelerin Kaydedilmesi ve Değerlendirilmesi:
Öğretim sürekli değerlendirme gerektirir. Amaçların ve davranış
değişikliklerinin öğrencide gerçekleşip gerçekleşmediği düzenli bir
değerlendirme sonucunda ortaya çıkar. Öğretmen, öğrencideki gelişimleri ve
değişimleri kaydederken günlük plân özelliğini de taşıyabilecek kayıt formları
ve grafikler oluşturur. Her bir amaç için hazırlanan bu form ve grafikler
ilerlemelerin kaydedilmesinde öğretmene pratiklik kazandırdığı gibi öğrencinin
o becerideki ilk ve son durumu arasındaki gelişimini rahatça değerlendirmesine
de yardımcı olur.
5. Problem Davranışların Ortadan Kaldırılması:
Otistik çocukların eğitim programlarının amacı çocuğun davranış
problemlerini azaltarak ihtiyaçları olan becerileri kazandırmaktır. Öğretimi
engelleyecek problem davranışlar varsa öğretimle birlikte bu davranışların
ortadan kaldırılması ya da azaltılması sağlanmalıdır.
6. Yapılandırılmış Eğitim-Öğretim Ortamlarının Hazırlanması:
Eğitim ortamları, oluşturulan seviye grubundaki çocukların özelliklerine (ilgi ve
düzeylerine) uygun şekilde yapılandırılmalıdır.
7. Öğretimde Kullanılacak Araç-Gereçlerin İşlevsel Olması:
Öğretimde kullanılacak araç gereçler önceden tespit edilmelidir.
Hazırlanan araç gereçler her çocuk için plânlanan öğretimsel amaçlara
hizmet etmeli ve çocuğun yaşantısında kullandığı veya kullanabileceği
araçlardan seçilmelidir.
8. Öğretilecek Becerilerin Belirlenmesi:
Öncelikle verilmesi gereken beceriler çocuğun yaşamını kolaylaştıracak günlük
yaşam ve öz bakım becerilerinden oluşmalıdır. Herhangi bir beceri öğretimine
geçmeden önce o beceriyi alabilmesi için gerekli ön koşul becerilerin çocukta
bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve düzenli bir beceri analizi yapılmalıdır.
Öğretim sırasında öğretmen, öğrencinin performans düzeyine bağlı olarak
sözel ipucu, model olma ve fiziksel yardım ipuçlarını kullanmalıdır.
9. Etkinliklerin Düzenlenmesi:
Sınıf içi ve dışı etkinlikler düzenlenirken
öğrencinin ilgi ve becerilerine göre öğretim
amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik olmasına
dikkat edilmelidir. Etkinliklerde kontrol
öğretmende olmalı, öğrenciyi mümkün
olduğu kadar etkinliğe katmalı ve etkinlikler
bir program çerçevesinde yürütülerek basit
etkinliklerden başlanmalıdır. Etkinlik
süresince çocuğun yapamadığından çok
yaptığı beceriler dikkate alınarak olumlu
ifadelerle pekiştirilmelidir.
10. Zamanın Düzenlenmesi:
Zaman soyut bir kavramdır. Otistik çocukların etkinlik süreleri düzenlenirken
zamanı olabildiğince somutlaştırmak gerekir. Bunun için çocuğa sırasıyla
etkinliklerin neler olacağı gösterilmelidir. Örneğin günlük etkinlikler sırasıyla
küçük kartlara yazılıp ya da etkinliğin resmi çizilip öğrencinin masasına asılır.
Tamamlanan etkinliğin kartı öğrenciyle birlikte çıkarılır ve diğer etkinliğe geçilir.
Böylece çocuk biten etkinliğin arkasından hangi etkinliğe geçeceğini görür.
11. Kaynaştırma Programına Yer Verilmesi:
 Otistik çocukların özelliklerinden biri de sosyal uyum problemidir. Bu nedenle
çocukların eğitimindeki en önemli amaçlardan biri de çocukta sosyal etkileşimin
gerçekleştirilmesidir.
 Çocuğun çevresindekilerle birlikte uyum içinde yaşayabilmesi için sosyal gelişiminin
sağlanması gereklidir.
Öğretmen, öğrenci için kaynaştırma eğitimi kararı alırken onun seviyesini ve
ihtiyaçlarını en iyi şekilde tespit etmelidir. Hazırlanan kaynaştırma programı
doğrultusunda belirlenen okulun yöneticileri, öğretmenleri, öğrencileri ve öğrenci
velileri otistik çocukların özellikleri ve eğitimleri hakkında önceden
bilgilendirilmelidir. Değerlendirme her iki öğretmen tarafından sık aralıklarla
yapılmalıdır.
12. Eğitimde Sürekliliğin Sağlanması:
Otistik çocukların kazandıkları davranışların
kalıcı olabilmesi için eğitimin sürekli olması
gereklidir. Bu nedenle yaz tatillerinde “Yaz
Okulları” ile eğitimlerine devam ederek çeşitli
sosyal etkinliklere katılmaları sağlanmalıdır.
13. Ailenin Eğitime Katılımının Sağlanması:
Çocuğun performansı ve öğretim plânları belirlenirken ailenin katılımı gereklidir.
Öğretmenin çocuk üzerinde yaptığı tüm çalışmalarından ailenin de haberdar edilmesi,
çocuğun okulda kazandığı olumlu davranışları evde de sürdürmesi açısından önem taşır.
Bunun için yönetim ve öğretmence plânlanan veli toplantılarının dışında, öğretmen her
çocuk için yapılan çalışmaları anında, aileye bildirmeli, bu çalışmalar doğrultusunda evde
neler yapılacağına dair sözlü ve yazılı açıklamalar yapmalıdır. Gerektiğinde ailenin de
derslere katılımı sağlanarak, eğitim sırasında çocuğa yaklaşım konusunda ailenin de
bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır.
EĞİTİM YÖNTEMLERİ
1.
UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ
2. TEACCH
3. SOSYAL ÖYKÜLER
4. İLİŞKİ TEMELLİ YÖNTEM
5. KOLAYLAŞTIRILMIŞ İLETİŞİM
Uygulamalı Davranış Analizi
 Kaynaştırma programı amaçlanır
 Davranış ve ilişkili çevresel özellikler analiz edilir
 Çünkü davranış çevre tarafından şekillenir
 Davranış ödül ve ceza görür ya da düzeltilir
 Davranışa müdahale
etkililik belirleme
genelleme
 Davranışın nedeni kişi değil çevreyle iletişimde aranmalıdır
 Davranış öncesi, davranış ve davranış sonrası durum ve olaylar
gözlenmeli
 Erken yaşta başlanmalı
 Grup eğitimi önemli
 Çocuğun bütün davranışlarını hedef almalı
 Yaşadığı bütün çevre ve kişiler eğitime dahil olmalı
 Doğru davranış için ipuçları kullanılmalı
 Etkinlik çizelgeleri ve videolar model olarak kullanılır
TERAPİ YÖNTEMLERİ
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
DUYUSAL BÜTÜNLEŞTİRME TERAPİSİ
İŞİTSEL BÜTÜNLEŞTİRME TERAPİSİ
MÜZİK VE DANS TERAPİSİ
SANAT TERAPİSİ
DRAMA TERAPİSİ
YUNUSLARLA TERAPİ
ATA BİNME TERAPİSİ
Duyusal Bütünleştirme Terapisi
 Otizmli çocuklarda duyu organlarının sağladığı bilgileri
algılama, işleme ve anlamlandırmada bazı sorunlar
olur
 Vücudu fırçalamak, hamakta sallanmak, diz/dirsek
sıkıştırma, ağırlıklı yelek giyme(duyu diyeti), masaj
İşitsel Bütünleştirme Terapisi
 Çocuğun hangi frekanslara karşı aşırı hassas olduğu
belirlenir
 Terapi seanslarında bu frekanstan arındırılmış
müzikler kulaklıkla dinletilir
 Aşırı hassasiyet ve davranış sorunlarını azalttığı gibi
bazı davranış sorunlarını da arttırabilir
Müzik ve Dans Terapisi
 Şarkı söyleme, enstruman çalma, dansla eşlik
Yararları :
 duygusal bağ kurma
 sözel ve bedensel dil kullanımını artırma
 başarı duygusu yaşatma
 davranış sorunlarını azaltma
Sanat terapisi
 Plastik sanatların bireyin kendisini ifade etmesine aracılık ederek duygusal rahatlama
sağlaması hedeflenir
 Güvenli
 Yargılanmayan ortam
 Nesneyle uğraşma
 Risk alma
 Şekil ve hacim
bilişsel gelişim
 Renk, koku, doku
 Genel süreç
duyular
fiziksel koordinasyon
Drama terapisi
 Sahne sanatları
 Rol yapma, öykü anlatma ifade edici dil becerileri
 Uygunsuz davranışlar yaratıcı hareketlere dönüşür
Yunuslarla terapi
 Yaygın kullanıma rağmen çevreciler tarafından
eleştiriliyor
Ata Binme Terapisi (hippoterapi)
 Yaygın kullanım
 Amaç binicilik becerisi kazandırmak değil
 Sağlanan duygusal ve devinsel
girdilerden yararlanmayı sağlamak
 Cp li çocuklarda da kullanımı yaygın
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
1.
PSİKİYATRİK TEDAVİ
2. ALTERNATİF DESTEKLEYİCİ TEDAVİLER
Vitamin-mineral desteği
 B6 ve magnezyum
Ağır metallerden arındırma
 Kurşun, cıva(bazı aşılar), aliminyum arsenik vb. toksik
maddelerin Otizmle olan ilişkisi
 Bunların bitkisel ve kimyasal yollarla arındırılması
Mantar Tedavisi (candida)
 Vücuttaki bazı mantarlarla otizm ilişkisi
 Antibiyotik kullanımı mantarı artırır
 Sarımsak ekstratı azaltır
 Şeker kullanımı mantarı besler
Hiperbarik Oksijen Tedavisi
 Basınç odasında aralıklı olarak %100 saf oksijen
solutulur
 Oksijen sebebiyle görevini yapamayan hücreleri aktif
hale getirme
 Beyin hasarı ve otizmde dünyada yaygın kullanım
Neuro-feedback
 Normalden farklı beyin dalgalarını egzersizle normale çevirmeyi
kişiye öğreten yöntem
 Başa elektrot yerleştirilir
 Beyin dalgaları gerekli yazılıma sahip bilgisayara aktarılır
 Program dalgaları kullanıcının kolayca algılayabileceği bir
animasyona çevirir
 Kullanıcı animasyonu izlerken oyunu beyni ile kontrol edebilir
 Oyuna dikkatini yoğunlaştırdığında beyin uygun elektriksel
aktiviteye geçtiği için oyunda puan kazanılır
 Dikkat dağıldığında oyun kontrolden çıkar
 Yüksek işlevli otizmde etkili
OTİSTİK ÇOCUKLARIN AİLELERİ
Otistik çocukların aileleri normal çocuğa sahip ailelerden farklı
olarak değerlendirilmemelidir. Çocuğun özrü kesin olarak
tanımlandıktan sonra, aile bireylerinin çocuğu ve özrünü
kabullenmesi çok önemlidir. Ancak aileler bu sürece ulaşıncaya
kadar bazı aşamalardan geçmektedirler. Genellikle bu aşamalar 3
ana başlık altında toplanmaktadır:
Birincil Tepkiler
 Şok: Çocuğunun özürlü olduğunu öğrenen ailelerde sıklıkla gözlenen
tepkilerden ilkidir. Genellikle bu durum; ağlama, tepkisiz kalma ve kendini
çaresiz hissetme olarak ortaya çıkmaktadır. Özrün ne olduğunu, çocuk
üzerinde ne gibi etkileri olabileceğini bilmemekten kaynaklı kaygıların,
ailelerde bu tip benzer duyguların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
 Reddetme: Bazı anne-babalar çocuklarının
özürlü olduğunu kabul etmeme davranışını
gösterebilirler. Bu davranış sıklıkla insanlara
özgü, doğal bir davranış olarak algılandığından
kolayca göz ardı edilmektedir. Oysa bir savunma
mekanizması olan olan reddetme, bilinmeyene
karşı duyulan korkudan kaynaklanmaktadır.
Çocuğun geleceğine duyulan endişeler,
yüklenilmesi gereken sorumluluklar reddetme
davranışının görülmesine neden olmaktadır.
Acı çekme ve depresyon: Genellikle anne-babalar özürlü çocuğa sahip olmaları nedeniyle hayal kırıklığına uğrarlar ve
büyük bir acı duyarlar. Böyle bir durumda duyulan acı, gerçekten çok sevilen birinin kaybedilmesi karşısında duyulan
acıya eşdeğerdir. Acı çekme bazı ailelerde etkisi çok kısa sürebildiği halde, bazı aileleri yaşamları boyunca
etkileyebilmektedir.
Depresyon ise; genellikle acı çekme süreci sonunda ortaya çıkmaktadır. Çoğunlukla ailelerin yüklendikleri sorumluluklar
karşısında her şeye güçlerinin yetmeyeceği inancı ile depresyona girmektedirler.
İkincil Tepkiler
 Suçluluk duyma: Her ailede yoğun olarak
gözlenen bir tepkidir. Suçluluk duyma;
genelde tek başına ortaya çıkmakta, acı
çekmeyle birlikte gözlenmektedir. Aileler
çocuklarındaki özre kendilerinin neden
olduklarını düşünmelerinden
kaynaklanabilmektedir.
Karasızlık: Özürlü çocuk sahibi olmak ailelerin çocukları ile olan
deneyimlerini geliştirmelerini ve sevgi ihtiyacını karşılamaları
gerekmektedir. Bazı ailelerde bu duruma hemen uyum sağlama
gözlenirken, bazılarında bu süreç daha uzun olmaktadır. Bazı ailelerin
içinde bulundukları durumu kabullenip, kabullenememelerinde görülen
karasızlık davranışı, aile bireylerinin birbirlerini suçlamalarından ya da
ihmal etmelerinden kaynaklanabilmektedir.
Kızgınlık duyma: Kızgınlık duyma, genellikle aile bireylerinin kabullenme sürecine
engelleyici bir tepki olarak kabul edilmektedir. Sıklıkla iki şekilde ortaya
konmaktadır. Birincisi; genel olarak kabul edilen şeklindedir “neden ben?” sorusu
ile ifade edilmektedir. İkincisi ise; kızgınlığın diğer kişilere yöneltilmesidir.
Utanma-Mahçup olma: Özürlü
çocukların aileleri genellikle,
çocuklarının çevre tarafından
alay konusu olacağı ya da özürlü
olarak damgalanacağı endişesi
karşısında utanma duygusunu
geliştirebilmektedirler.
Üçüncül Tepkiler
 Pazarlık etme davranışı: Pazarlık etme ya da karşılıklı ortak amaçlar
doğrultusunda anlaşmaya varma gibi davranışların görüldüğü bu dönem;
ailelerin kabullenme sürecine doğru ulaştıklarını gösteren aşamalardan
biridir. Genellikle bu davranışları; ailelerin çocuğun eğitilebileceğini, normal
yaşıtları gibi olabileceğini vurgulayan kişilere, bilimsel görüşlere ya da
Yaratan’a olan inançlarına bağlı olarak geliştirdikleri belirtilmektedir. Bu
davranışı gösteren kişiler, sıklıkla “eğer çocuğuma bir çare bulursan,
hayatımın kalan kısmını sonuna kadar sana adarım” inancını taşımaktadır.
Çocuğun derdine çare bulunması, ailelerde son girişim olarak ele
alınmaktadır.
Uyum sağlama ve her şeye yeniden başlama: Uyum sağlama sürecine
doğru gösterilen ilerleme; belirli bir zamanın geçmesini, kaygıların ve
duygusal tepkilerin azalmış olmasını gerektirmektedir. Aile bireylerinin
durumlarından ötürü herhangi bir rahatsızlık ya da tedirginlik
hissetmeyecek hale gelmeleri, kendi kendilerine yeterli olabileceklerini
ve çocuklarıyla daha olumlu ilişkiler kurabileceklerini fark etmeleri,
onların bu sürece ulaştıklarının bir belirtisi olabilmektedir.
Ailelerin durumu kabullenmelerinde şu noktalar yardımcı olabilir:
Otizm bir akıl hastalığı değildir
Otizm kimsenin suçu değildir
Otizm toplum, kültür, sosyo-ekonomik yapı gözetmez
Otistik çocuklar böyle davranmayı bilinçli olarak seçen şımarık
çocuklar değildirler
Otizm anne-babaların davranışları yüzünden ortaya çıkan bir
bozukluk değildir
Çocuğun gelişimindeki psikolojik etkenler otizme neden olmaz
OTİSTİK BİREYLERİN HAKLARI
 Otistik insanlar; Avrupalı nüfusun sahip olduğu, kendileri için uygun ve
yararlı olan bütün haklara aynen sahip olmalıdırlar.
 Bu haklar, her ülkede yapılacak yasal düzenlemelerle, özendirilmeli,
uygulanmalı ve korunmalıdır.
 Zihinsel Engelli Kişilerin Hakları (1975) ve Engelli Kişilerin Hakları (1975)
konulu Birleşmiş Milletler Bildirgeleri ve İnsan Hakları konusundaki diğer
ilgili bildirgeler dikkate alınmalı ve bunlara otistik bireylere ait olarak
aşağıdakiler eklenmelidir.
Otistik Kişilerin;
 Yeteneklerinin elverdiği ölçüde bağımsız ve eksiksiz bir yaşam sürmeye,
 Kolay ulaşılabilir, tarafsız ve doğru tıbbi yardım almaya,
 Kolay ulaşılabilir ve uygun eğitim almaya,
 Ve onların temsilcilerinin; geleceklerini etkileyen kararlar alınırken,
olanaklar elverdiği ölçüde, katılımda bulunmaya ve isteklerinin dikkate
alınmasına ve saygı görmesine,
 Yararlanabilecekleri, elverişli barınma olanaklarına sahip olmaya,
 Saygın, bağımsız bir üretken hayat sürdürebilmeleri için gerekli; malzeme,
yardım ve destek hizmetlerini alabilmeye,
 Otistik bireylerin, yiyecek, giyecek, barınma ve diğer gereksinimlerini
karşılamaya yetecek bir gelir veya ücrete sahip olmaya,
 Refahlarını temin etmek için sağlanan hizmetlerin geliştirilmesinde ve
yönetilmesinde, olanaklar elverdiği ölçüde, katılımda bulunmaya,
 Fiziksel, zihinsel ve ruhsal iyilikleri için; koruyucu önlemler ve bireyin
menfaatleri önde tutularak planlanmış tıbbi ve medikal tedavileri de
kapsayan uygun tıbbi yardım almaya,
 Ayırımcı ve tekdüze olmayan, bireyin yeteneklerini ve tercihlerini dikkate
alan bir iş hayatına ve meslek eğitimi olanağına sahip olmaya,
 Seyahat ve hareket özgürlüğüne sahip olmaya,
 Kültür, eğlence, sosyal, spor faaliyetlerine katılma ve bunlardan
yararlanmaya,
 Toplum içindeki bütün faaliyetlerden, hizmetlerden ve aktivitelerden eşit
yararlanmaya,
 Evlilik dahil, bütün cinsel ve diğer ilişkilere baskı altında kalmaksızın sahip
olmaya,
 Ve temsilcilerinin yasal olarak temsil edilme, yardım alma ve bütün kanuni
haklarının korunmasına,
 Psikiatri hastanelerinde veya diğer bakım enstitülerinde korku içinde
yaşamaktan ve izole edilmekten korunmaya,
 Kötü muamele görmekten ve ihmale uğramaktan korunmaya,
 Farmakolojik olarak suistimal edilmekten korunmaya,
 Ve temsilcilerinin kendileri ile ilgili bütün kişisel, tıbbi, psikolojik, psikiatrik ve
eğitimsel kayıtlara ulaşabilmeye,
HAKLARI VARDIR.
TEŞEKKÜRLER