Kerem ile Aslı

Download Report

Transcript Kerem ile Aslı

KEREM İLE ASLI
OLAY ÖRGÜSÜ…
Basma Nüshaya Göre Hikayenin Mevzuu
Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar ve
muhaddisan-ı ruzigar şöyle rivayet ederler
ki, zaman-ı evailde, İsfahan şehrinde bir
Şah ile onun haznedarı bir keşiş vardı.
İkisinin de çocukları olmuyordu. Şah, taç
ve tahtını kime bırakacağı endişesi içinde,
mütessirdi. Arkadaşı keşiş, gamını dağıtır
ümidiyle ona İrem bağına benzer bir
bahçe yaptırmasını teklif etti. Bahçe
yapıldı.
Günlerden bir gün Hanım Sultan ile keşiş
karısı, yolda bir ihtiyarın verdiği fidanları
alıp diktiler. Bir gece uykuda görünen
ihtiyar, ağaçların meyve vereceğini ve
muratlarına kavuşacaklarını söyler.
Gerçekten Hanım Sultan’ın fidanı tek bir
elma verdi, ikisi bölüşerek elmayı yediler
ve o gece “erlerine cem olduktan sonra”
hamile oldular; vakti gelince Sultan,
oğlan; keşiş karısı kız çocuğu doğurdu.
Oğlana Ahmet Mirza adını koydular, kıza
da Kara Sultan.
Çocuklar doğmadan önce sohbet arasında
Hanım Sultan, keşişin karısıyla, çocukları
doğduğu takdirde, büyüdüklerinde
birbiriyle evlendirilmesi konusunda
anlaşırlar. Çocuklar, büyümeye başladılar.
Keşiş, kızının güzelliğine bakarak, ileride
hükmedememek korkusuyla İsfahan’dan
ayrılmak kararını verdi. İhtiyarlığını
bahane etti, Şah’ın verdiği dünyalık ile
Zengi köyüne çekildi. Diğer taraftan
Ahmet Mirza, Sofu adlı mürebbisi ile
mektebe başladı.
Birlikte kuş da avlıyorlardı. Bir gece
rüyasında Ahmet’e Kara Sultan elinden
bade sundular. Böylece aşık oldu,
yemeden içmeden kesildi. Babasından izin
istedi. Tebdil-i hava maksadıyla Zengi’ye
giderek keşişe misafir oldular. Bir gün
avlanırlarken Ahmet Mirza’nın şahini bir
köşkün bahçesine kaçtı; yakalamak için
bahçeye girdi, gergef işleyen bir kız gördü.
Kendisine aşk dolusu veren kızın o
olduğunu anladı; yanına gidip öptü ve
aslını sordu.
Kız: “Keşişin kızıyım, bırak beni.” dedi ise
de Mirza: “Salıvermem, gel imdi benim
adım Kerem, senin adın Aslı olsun.” der
demez, Kara Sultan’ın da kalbine aşk ateşi
düştü. Kerem, gergefin üstünde gördüğü
çevreyi alıp uzaklaştı; arkadaşını buldu ve
İsfahan’a döndüler.
Aşk yüzünden perişan olan Kerem,
ısrarlara rağmen derdini bir türlü
söyleyemiyordu. Bir gün babasından
derdini söylemek için saz istedi ve bundan
sonra türkü söylemeye başladı. Fakat hala
derdinin sebebini bilen yoktu.
O sırada bir kocakarı, kurnazlıkla keşiş
kızına aşık olduğunu öğrendi, babasına
haber verdi. Şah, keşişi çağırttı. Keşiş, din
ayrılığı sebebiyle müspet cevap vermek
istemedi. Şah ısrar etti; beş ay mühlet
verilerek işi nişana bağladılar. Keşiş,
bahtında ayrılık görerek, karısı ile
kurdukları plan dahilinde yükte hafif
pahada ağır eşyaları ile Zengi’den kaçtılar.
Biz gelelim İsfahan’a: Orada düğün
hazırlıkları oluyordu. Kızı almak için kafile
yola çıktı, yolda keşişin firarını öğrenince
geriye döndüler.
Artık Kerem,babasından izin aldı; elinde
sazı, yanında Sofu, Aslı’nın ardında
gurbete düştü. Bin bir mahrumiyet ve
sıkıntı içinde Sultandağı, Hoy, Şuşa Revan,
Acur, Çıldır, Ahıska, Sekri, Orhan,
Gürcistan, Kars, Oltu, Narman, Bayezit ve
Ürgüp’ü takiben Van’a gelirler. Uğradıkları
yerlerde hana iner inmez soluğu kahvede
alan iki dost, haramilerin Kerem’in Hak
aşığı olmasını anlamaları sayesinde
hayatlarını kurtarırlar.
Tiflis, Muş Çanlı Kilise yollarında Aslı’yı
sora sora yol alan Kerem’e Murat Suyu
geçit verir. Uzun Ahmet’te kış bastırır,
yatacak yer bulamazlar. Kerem inkisar
eder, bütün köy harap olur. Yollarda
ceylanlarla konuşarak Hasankale’ye gelen
Kerem’i tabuta adam koymak suretiyle
imtihan etmek isteyen birkaç kişi, Kerem
namaza durduktan sonra adamın
öldüğünü görerek aşığın kerametine
inanırlar. İnanırlar amma Kerem’i dövmüş
bulunurlar. Laleli Dağı’nda kışa tutulan
Kerem ile Sofu’nun imdadına Hızır yetişir.
Hızır atının arkasına alıp onları Erzurum’a
bırakır. Burada, Aslı’yı elinden kaçıran
Kerem, Tercan’a geçer, üç ay hasta yatar
ve oradan annesine turnalarla haber
yollar. Erzincan ve Aşkad’ı takip ederek
Kemerbeli’ne gelir, bir kuru kafa ile
karşılaşıp konuşur. Bundan sonra Engürü,
Ayaş, Zile, Sivas, Ürgüp, Elmalı, Karadağ
yolundan Kayseri’ye girer. Kızlar onu
çadırlarına davet edip tütün ve kahve
ikram ederler; kızlardan, keşişin Orta
Mahalle’de zindancıbaşı olduğunu ve
karısının diş çektiğini öğrenir.
Çocukların yardımı ile keşişin evini bulur,
dişlerini çektirmek için eve girer. Başı,
Aslı’nın dizinde otuz iki dişini çektirir;
ağzından boşanan kanı silerken Aslı, onu
çevresinden tanır. Ana kız kovacakları
sırada Kerem, dua eder, duası kabul olur.
Aslı da sevdalanır. İki sevgili anasının
yokluğundan istifade ederek gece birlikte
kaçamaya karar verirler. Gece firar
zamanını türkü çağırmakla geçiren
Kerem’i, kol gezen Bey’in adamları
yakalayıp hapse atarlar. Müftü fetva
verecek olsa ölüm muhakkaktır.
Bu sırada Bey’in kardeşi Hasna Hanım’ın
aracılığı ile ölümden kurtulan Kerem’in bir
takım imtihanlar geçirince “Hak aşığı”
olduğuna şüphe kalmaz: Kırk kızın içinde
Aslı’yı tanır, bütün kızların adlarını söyler,
sevgilisinin benlerini sayar.
Kayseri Beyi, keşişi çağırtır, kızı ister.
Keşiş çaresiz kalır, selameti kaçmada
bulur. Teke, Karapınar, Belen, Antakya,
Terküş yolu ile Halep’e gelir. Halep’te
Aslı’yı bir Ermeni gencine nişanlamak
suretiyle kurtulacaklarını zannettikleri
sırada Kerem yetişir.
Kahvede Halep Paşası’nın Kethüdası,
Külhanbeyinden izahat alır, Külhanbeyi bir
kocakarı vasıtası ile Aslı’ya sevgilisinin
geldiği haberini ulaştırır. Ertesi günü
Kümbet mevkiine getirilen Aslı, Kerem ile
buluştuğu zaman kol gezen Paşa
tarafından hapsedilir. Paşa, aşıktan Kerem
sözünü duyunca kendisini azat eden
İsfahan Şahı’nın oğlu olduğunu anlayarak
elinden gelen yardımı esirgemez.
Kerem’den ayırdığı için babasına beddua
eden Aslı, kilisede merasimi müteakip
Ermeni genci ile çıkarlarken Paşa’nın
adamları tarafından kaçırılır.
Artık bütün ümidini kaybeden keşiş, son
bir hileye başvurur. Aslı’ya sihirli bir
gömlek yaptırır. Gerdek gecesi gömleğin
düğmelerini Kerem’e açtırması için –
babalık hakkını koymak suretiyle- ısrar
eder.
İki sevgili gerdeğe girerler. Kerem
düğmeleri çözmeye çalışırsa da gömlek
yeniden kapanır. Sabaha karşı bir ah
çeken Kerem, ağzından çıkan ateşle
yanar. Aslı eline aldığı bir testi su ile onu
söndürmeye çalışır. Hadiseyi Paşa’ya
duyururlar, Paşa, hiddetlenerek keşişle
karısını katlettirir.
Aslı, Kerem’in başında kırk gün bekler,
kırk birinci gün külleri dağılmaya başlar,
hemen saçını süpürge edip külleri
toplarken bir kıvılcımla tutuşup yanar,
külleri Kerem’in küllerine karışır ve
birbirlerine kavuşurlar.
Halep Paşası, Sofu’yu istediği kızlardan
biriyle evlendirir.
Teşekkül Meselesi
• Fuat Köprülü, Aşık Garip, Şah İsmail gibi halk
hikayeleriyle beraber Kerem ile Aslı’nın da 17.
asırda doğduğunu ve Azeri edebiyatı
notlarında Azeri sahasında teşekkül ettiğini
kuvvetle tahmin ediyor.
• Pertev N. Boratav ise ‘Kerem Dede’ veya ‘Aşık
Kerem’ adlı bir şairin yaşamış olmasını çok
kuvvetle tahmin ederek ve bazı motifleri eski
olsa bile halk şiirinin bir taraftan tasavvufi ve
klasik edebiyatın diğer taraftan Kızılbaş ve
Bektaşi geleneklerinin tesiri altında
17.yüzyılda şekillenmiş olduğunu kabul eder.
• 1- Yazma nüshada, Kayseri’de kilisede
sevgilisine adının Zag-i Gurbeti,
memleketinin Erzurum olduğunu ve orada
Keremhan isimli bir şaire hizmet
ettiğini; çoğu zaman ustasının mahlasını
kullandığını söylediği sırada hakiki
şahsiyetini belli eden Kerem’in, bu tipik
durumundan ötürü Erzurumlu olmak
ihtimalini –hikayelerde arada bir göze
çarpan isim oyunlarına rağmen- ileri
sürülür.
• 2- Şairimizin şiirlerinin şekli, dilinin
Karacaoğlan ve Gevheri’de
işlenmemiş bulunuşu; hikayesinde
Bektaşi gelenekleriyle divan şiiri
unsurlarının pek silik tesirler
göstermesi ve 16. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren yetişen şairlerdeki
izleri sebebiyle 16. asırda yaşadığını
kabul ediyoruz.
• 3- Hikayede nazmın doğuşu için kabulü
zaruri olan maceranın Kerem’in başından
geçmesi pek mümkündür. Hatta şiirlerinin
büyük bir ekseriyeti de ona aittir. Prof.
Pertev Naili Boratav’ın kabul ettiği gibi, bu
şiirleri 16. yüzyıldan önceye
götüremeyeceğimize göre, hikayemizin
yanma motifini haiz eski bir kara hikaye
veya epizotla beslenmiş olmasını kabul
ederek ilk tasnifinin bu asrın birinci
yarısında yapıldığını tahmin ediyoruz.
• 4- Teşekkül sahası, Doğu Anadolu’yu da
ihtiva etmek üzere bir Azeri sahasıdır.
Epizotlarına Göre
İnceleyecek Olursak…
1- Kahramanın Ailesi (Kerem’in ailesi padişah,
Aslı’nın babası da bu padişahın yanındaki
müsahibi, keşişi veya veziri olarak çıkar
karşımıza)
2- Kahramanın Doğumu (Burada önce
çocuksuzluk ve bununla bağlantılı olarak Hızır
motifi göze çarpar)
3- Kahramanlara Ad Verilmesi
(Kahramanlarımızın ilk başta isim alması
üzerinde çok durulmaz ancak sonradan
birbirlerine ‘Kerem’ ve ‘Aslı’ isimlerini
vermeleri önemlidir.)
4- Kahramanın Eğitimi (Kerem’in arkadaşı
Sofu’yla birlikte okul hikayemizde geçer)
5- Kahramanların Aşık Olmaları ( Kerem,
rüyasında sevgilinin elinden bade içer ve aşık
olur bir de Aslı’yı evinin bahçesinde gördükten
sonra aşk ateşi düşer. Aslı da asıl aşkı
Kerem’in meşhur duasından sonra tadar.)
6- Kahramanın Sevgiliyle Karşılaşması
(Kerem’in av sırasında kaçan şahininin Aslı’nın
evinin bahçesine gitmesi)
7- Kahramanın Gurbete Çıkması (Kerem’in anne
babasından helallik alıp Aslı’nın peşinden
aylarca gitmesi)
8- Sevgilinin Bir Başka Kahramanla
Evlendirilmek İstenmesi (Aslı’nın babası
Kerem’in onların peşini bırakması için bir
Ermeni genciyle kızını nişanlamıştır)
9- Sonuç (Bu hikayemizin sonunda ise;
araya kötü kalpli birisi yani Aslı’nın
babası girmiş, büyü yaptırmış ve onların
dünya aleminde kavuşmalarını
engellemiştir.)
MOTİFLER
• Çocuğu Olmayan Padişah Motifi:
Kerem ile Aslı hikayesinde, Isfahan
Şah’ı ve onun keşişinin çocukları
olmaz. Bir gün seyahate çıkarlar.
Yolda, çocukları olduğu takdirde,
birbirine vereceklerine söz verirler.
Sonunda fukara bir dervişle
karşılaşırlar ve onlara bir elma
verir, çocukları olacağını söyler.
Çocuk çok önemlidir. Hele ki
padişahların, önemli şahsiyetlerin
çocuğunun olmaması hoş karşılanmazdı.
Bunun en eski örneğini Dede Korkut’un
Dirse Han oğlu Boğaç Han hikayesinde
görürüz. Hikayede Bayındır Han,
verdiği toyda, ak, kızıl ve kara otağ
kurdurur; oğlu olanı ak otağa, kızı olanı
kızıl otağa, oğlu-kızı olmayanı da kara
otağa kondurur ve ‘Oğlu-kızı olmayanı
Tanrı Teala kargayıptır, biz dahi
kargarız’ demiştir.
• Elma Motifi: Bu motif de çocuksuzluk motifiyle
bağlantılıdır. Derviş’in padişaha takdim ettiği
elma, veludiyet unsuru olarak geçer.
• Aşk Dolusu ve Rüyası Motifi: Yazma
nüshaya göre Kerem’in aşkı onun kırklar
sofrasında içtiği aşk dolusu ile başlar.
Aslı’nın asıl aşkı ise Kerem’in ‘’ Yarabbi,
aşkımın dört bölüğünden birini ona da ver’’
demesinden sonradır. Basma nüshaya göre
ise Kerem bir gece rüyasında, Aslı’nın
elinden bade içer ve o da böylece aşık olur.
• Acuze(kocakarı): Kocakarı da yazma ve
basma nüshaların ikisinde de karşımıza
çıkmaktadır. Yazma nüshada Şah Gülşen
ilk Meryem’i gördüğünde bayılır ve
Meryem onu ayıltması için bir kocakarı
gönderir. Kocakarı da Aslı’nın memesini
emdirmek suretiyle aklını başına getirir.
• Yine aynı şekilde basma(ikbal)
nüshasında da Kerem, Aslı’ya aşık
olduğunda ilk derdini kimseye açamamış,
kocakarı ise bir yolunu bulup onun
derdini öğrenip babasına anlatmıştır.
• Diş Çektirme Motifi: Bu motif
hikayemize mahsustur. Yazma nüshada
daha hikayenin başında Aslı’nın annesinin
‘diş çekici’ olduğunu biliyoruz ve tüm
dişlerini sevgilisinin kucağında
çektirdiğini de. İkbal nüshada ise Kerem
keşişin evini çocuklardan öğrenir. Kapıda
Aslı’yı görür. Anasına dişlerini çektirir.
• Yanma Motifi: Kerem hikayesinin
orijinalitesini ve hafızalarda yaşamasını
temin eden bu motif, aşığın bin bir
meşekkat içinde geçen hayatının
mükafatı sırasında, muradına ererken
kendini gösterir. Yazma nüshada Kerem
gerdek gecesi Keşiş’in büyü yaptırıp
kızına giydirdiği gömleğin düğmelerini
açamayınca ağzından yeşil bir alev çıkar,
Aslı’ya su dökmemesini söylese de Aslı
dayanamaz ve suyu döker, Kerem yanar,
kız da ardından kendini ateşe atar.
• Basma(ikbal) nüshada ise aynı olay Keşiş
büyü yaptırdığı gömleğin düğmelerini
Kerem’in açmasını söyler. Kerem
düğmeleri çözemez; ağzından bir alev
çıkıp yanmaya başlar. Aslı yangını
söndüremez; kırk gün başında bekler;
sonunda küller dağılırken saçını süpürge
yapıp toplamaya çalışır; küllerden bir
kıvılcım saçına düşer ve Aslı da yanar.
• Aldı Aslı
Ey müşkül halim var benim
Yandı Kerem yandı kül oldu gitti
Kalmadı takati büktü belimi
Yandı Kerem yandı kül oldu gitti
Neler geldi neler geçti serine
Genç yaşımı feda kıldım yoluna
Gece gündüz ben ağlarım zarına
Yandı Kerem yandı kül oldu gitti
• Dini unsurlar: Derviş
Motifi: Yazma nüshada
derviş Sürüri Şah’ı görür
görmez tanır ve adını söyler
padişah şaşırır ve ondan
derdine derman bulmasını
ister. Derviş ona bir elma
verir, yarısını da vezire
verir bunu eşleriyle birlikte
yemelerini söyler ve 9 ay 9
gün 9 dakika sonra çocukları
olur.
• Hızır Motifi: Aşıkların karşılaştıkları
tehlikelerde en büyük yardımcısı
Hızır’dır. İkbal nüshasında Hızır, Hanım
Sultan ile keşiş karısına yaşlı bir adam
şeklinde görünür. Bir elma fidanı verir;
dikerler, vakti gelince meyvası olur,
yerler, sonunda çocukları dünyaya gelir.
• Kuru Kafa Motifi: Yalnız İkbal(basma)
nüshasında gördüğümüz bu motif bize İran
edebiyatından gelmiştir. Kerem, Kemerbeli’nde
Sofu ile giderken yol üzerinde bir kafa görür,
onunla konuşur. Kafa, bir insan olduğunu,
malının hesabını bilmediğini, sonunda ecel
şarabını içtiğini Kerem’e söyler.
Kerem Havaları, Kerem Oyunu;
Karagöz’de,Tiyatro’da,
Opera’da, Sinema’da;
Halk resimlerinde ve an’anede
Kerem
• Kerem Havaları: Anadolunun birçok
yerlerinde şekillerinden ziyade
nağmelerine ve nağmelerinin muhitlerine
göre isim alan varsağı, Kayabaşı, Eğin,
Çukurova, Bozlak, Türkmani,
Karacaoğlan, Gevheri gibi halk şiir
havaları arasında kendine mahsus
bestesiyle Kerem havaları çok yaygındır.
• Kerem başlıca ‘Kesik Kerem’ ve ‘Yanık
Kerem’ olmak üzere ikiye ayrılır.
• Kerem Oyunu: Silifke ve köylerinde davulklarnet ve kamanla Kerem havası
oynanmaktadır.
• Karagözde Kerem: J.Jacop, Karagözde tüm
halk hikayelerinin izleri olduğunu ve Kerem ile
Aslı’nın da bunlardan biri olduğunu söylüyor.
• Tiyatroda Kerem: Özellikle Azeriler
tarafından birçok kez yazılmış ve
sergilenmiştir.(İstanbul’da da Muhlis
Sabahattin’in yazıp bestelediği ‘Bir Masal’ )
• Opera ve Sinemada Kerem:
Azerbaycan’da operaya da kanat
vermiştir.(Üzeyir Bey Hacıbeyzade
tarafından)
Türk sinemasında da Malatyalı Fahri ve
Müzeyyen Senar’ın 1942’de rol aldığı
‘Kerem ile Aslı’ filminin yanı sıra Fatma
Girik ve Kadir İnanır’ın 1971’de da rol
aldığı filmler mevcuttur.
Hikayenin Edebiyatımızdaki
İzleri
• A- Halk hikayelerinde ve şairlerinde:
Kerem ile Aslı’nın halk hikaye ve
şiirlerinde de etkisini görmek
mümkündür.
-> Mahfiruze Sultan ile Raznihan
hikayesinde, derdini vezirler meclisinde
sazla söyleyince orada bulunanlar hayran
kalarak ‘’Kerem ile Aslı gibi’ aşık oldu,
derler.
• 16’ncı asrın ortasında büyük bir şöhret
olan Pir Sultan’ın müridi Kul Himmet,
rastladığımız iki şiirinde Kerem Dede
gibi yanmaktan bahsediyor:
Senin ile bir araya varalım
Hal evinde hal olalım sevdiğim
Kerem Dede gibi aşkın oduna
Yana yana kül olalım sevdiğim
• Yine 17’nci asır saz şairlerinden ‘Aşık’ın olduğu
şu dizelerde de:
Dinleyin Aşık’tan bu can cevabını
On iki noktadan gör hesabını
Kerem’e verirken aşkın kitabını
Ben fakiri bir kenare yazmışlar
Aşık Tahir’in;
Garib Kerem gibi ah ede ede
Yakıp derunumu köz ettin beni
• B- Tanzimat’tan bugüne kadar gelen
muharrir ve şairlerde: Hikayemiz ve
kahramanı –bir gün hafızalardan silinse
bile- halk hikaye ve şiirimize verdiği
malzeme ve motiflerle yeniden inşa
kudretini haiz olacak kadar azametlidir.
Bu bakımdan onları yaşama talihi ile
divan şairlerimizi ilgilendirmeyen Kerem
ile Aslı, onlardan gelen halk edebiyatı
zevkini bütün bu çeşit mahsuller
arasında Tanzimat devrine kadar
getirmiştir.
• Ziya Paşa, şiire nasıl başladığını
anlatırken:
Verdi bana evvela merakı
Meydan şuarasının nühakı
Gahice Garibi yi okurdum
Aşık Kerem’e yanar dururdum
• Mehmet Akif de ‘Köy’ mecmuasının
çıkması sebebiyle yazdığı yazıda: ‘’Köylü
dediğimiz sınıfı müstahsili hiç
düşünmemek, zavallıya hala Aşık Garipler,
Aşık Keremler okutmak en büyük
vazifesizlik olmuyor mu?’’ demekten
kendini alamaz.
• Faruk Nafız Çamlıbel, ‘’ Çoban
Çeşmesi’’nde:
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu
Kerem’in sazına cevap veren bu
• Ve ‘’Han Duvarları’nda:
Garibim namına Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış harem diyorlar
mısralarıyla bizi hikayemizin melankolik
havasına götürür.
Kerem ile Aslı Hikayesi
Üzerinde Yapılan Çalışmalar
• Halk hikayelerimiz içinde yazma
nüshası oldukça fazla olan belli başlı
hikayelerden biri, belki de birincisi
Kerem ile Aslı’dır. Bu yazmalarda
hikayenin genellikle tamamı, bazen
de bir kısmı yer almaktadır. Resmi ve
özel arşivlerde muhafaza edilen bu
yazmaların dışında pek çok cönkte de
hikayemize ait şiir ve türküler
bulunmaktadır.
A-Yazma ve Cönkler
• 1- Prof. Dr. Fikret Türkmen’in özel
arşivinde bulunan 1830 tarihli ve
Ahıska’da yazılan cönkte Asuman ile
Zeycan hikayesiyle birlikte Kerem ile
Aslı’nın da mevcut olduğunu
öğreniyoruz. F. Türkmen de 1840
tarihli ‘Mecmuatü’l-Letaif Sandukatü’lZaraif’ adlı cönkte hikayemizin bir
metninin bulunduğunu ifade
etmektedir.
• 2- Hikayet-i Kerem Han adlı 1849 tarihli
yazma nüsha; Raif Yelkenci tarafından
DTCF Folklor Arşivi’ne verilmiştir.
• 3- Aşık Kerem Hikayesi adıyla Milli
Kütüphane’de bulunan bir cönkte de
hikayemizin metni bulunmaktadır.(18521855)
• 4- Nihat Sami Somyarkın (Banarlı)’da
mevcut bir cönkte de Asuman ile Zeycan,
Ferhat ile Şerife Hanım hikayeleriyle
birlikte Kerem ile Aslı’nın da bulunduğu
görülür.
• 5- Pertev Boratav’ın özel arşivinde
1850 tarihli Ahmet Serdar’a ait bir
yazmada da hikayemizin bulunduğu
bilinir.
• 6- Yine Boratav’ın özel arşivinde
Eflatun Cem Güney’e ait bir yazmada
da hikayemizin bir metni
bulunmaktadır.
B-Tezler
• Celile Keyder tarafından Ankara
Üniversitesi DTCF’nde hazırladığı tez.
• Bülent Karabacak’ın Atatürk
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde
hazırladığı tez.
• Ege Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi’nde H.Nurdan Işılay’ın
hazırladığı tez.
• Bunların yanında Atatürk Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi’nde Necati Demirci,
Mustafa Göktaş, Fuat Akkaya, Hülya
Akay, Hamit Tamer, Ümran Anar,
Şenol Güneş, Mustafa Yılmaz ve
Hüseyin Duman tarafından hazırlanan
tezlerde hikayemize ait metin ve şiir
derlemeleri bulunmaktadır.
C- Matbu Metinler
• Taşbaskılardan ayrı olarak hikayemizle
ilgili ilk yayının G. Leopold tarafından
1888’de yapılmıştır.( Anatolische
Volkslieder aus der ‘’kaba dili’’ aslı
eserinde)
• Daha sonra Macar Türkolog Ignacz
Kunos’un çalışmaları dikkati çekmektedir.
1896’da hikayemize ait bir türkü derleyip
yayımlayan Kunos, daha sonra Radloff’un
Proben… serisinin 8.cildinde ‘’Osmanlı
Metinleri’’ içinde de hikayemize ait 133
türküyü neşretmiştir.
• P.N.Boratav, Kerem ile Aslı’nın
taşbaskıdan matbaa neşrine hazırlama
işinin ilk olarak Ahmet Rasim’e verildiğini,
fakat onun taşbaskı nüshaya pek
dokunmadığını ve daha sonraki baskıları
ise Süleyman Tevfik’in düzelttiğini, İkbal
Kitabevi sahibi S.Tevfik’ten naklen
belirtmektedir. ( İlk baskı 1913)
• Taşbaskılardan hareketle Orhaniye
Matbaası’nda basılan ve 1925 yılına kadar
beş baskı yapan Kerem ile Aslı ile
Kemalettin Şükrü tarafından hazırlanıp
İkbal Kütüphanesi’nce basılan Kerem ile
Aslı da ilk matbu nüshalardan pek farklı
değildir.
• Salih Suat Arsal 1930’da
• M. Zeki Korgunal 1931’de hikayemizi
neşrederler.
• 1933’de Sadettin Nüzhat Ergun,
cönklerden tespit ettiği 70’e yakın
şiiri Halkbilgisi Haberleri dergisinde
neşreder.
• Orhan Seyfi Orhon taşbaskı
nüshalara sadık kalarak, ancak
manzum kısımları değiştirmek
suretiyle bir Kerem ile Aslı yayımlar.
• Besim Atalay 1930’lu yıllarda Aşık
Kerem adlı eserini yazar.
• Sıtkı Avcı derlediği iki Kerem şiirini
1940’da yayımlar.
• Ahmet Caferoğlu yine bu yıllarda
çeşitli illerden derlediği metinleri
yayımlar.
• 1943 yılında Maarif Kitabevi
tarafından da Aşık Kerem ile Aslıhan
adlı bir eser neşredilir.
• 1948’de Murat Sertoğlu, Şarkın En
Büyük Aşk Masalı Kerem ile Aslı’yı
yayımlar.
• 1959’da Eflatun Cem Güney de
Kerem ile Aslı yazar.
• 1968’de Fevzi Gürgen, Tam Resimli
Kerem ile Aslı’yı yayımlar.
• 1978’de Şevket Rado, Kerem ile Aslı
yayımlar.
• 1974’te Ergun Sav da hikayenin
aslından uzaklaşmış bir eserle
karşımıza çıkar.
Yıldız ÇIMEN
20100311027
Türk Dili ve Edebiyatı