Gestalt Kuramı
Download
Report
Transcript Gestalt Kuramı
Yrd. Doç. Dr. Özlem TAGAY
Gestalt psikolojisinin kurucuları Wertheimer, Köhler ve
Koffka’dır Bu üç bilim adamının her biri Gestalt
psikolojisine önemli ve eşsiz katkılar getirmişlerdir.
Gestalt psikolojisine ilişkin ilk çalışmalar Almanya’da
çıkmış daha sonra Amerika’daki kuramcıları da
etkilemiştir. 1950’li yıllarda pek çok araştırmacı Gestalt
Psikolojisine katkıda bulunmuşlardır.
MaxWertheimer (1880-1943)
Gestalt terimi, iki ya da daha fazla bir biriyle ilişkili
parçadan meydana gelen bütünün dinamik bir
organizasyonunu ifade eder. Almanca bir kelime olan
Gestalt Almanca’da “biçim”, “tamamlama”,
“bütünleşme” gibi anlamlar ifade etmektedir. Algı
alanında teknik bir terim olarak kullanıldığında
algılanan nesnenin veya şeklin bir anlam kazanacak
biçimde bütünleşmesi anlamına gelmektedir.
Gestalt psikologları kişinin görüş alanını şekil ve
zemin ilişkisi ile tanımlarlar. Şekil “zeminde ilginin
odağı olan şey” iken, zemin “şekli çevreleyen her şey”
olarak görülür. Şekil ve zemin ayrı değil birlikte var
olurlar. Şeklin ortaya çıkması için zeminle birlikte
algılanması gerekir. Dolayısıyla, şekil ve zemin ilişkisi
anlam yaratma sürecinin temelini oluşturur.
Şekil-Zemin İlişkisi: Bütün algılamalarda bir şekil ve
bir de zemin vardır. Çevrede ya da algısal alanda
dikkatimizi çeken obje şekil olarak bilinirken onu
çevreleyen ortam zemin olarak ifade edilir. Boyut, renk
ve alan gibi dikkat çeken özellikler bir şekil olarak arka
plandan ayrılır. Kuş sesi dinlerken trafik sesi arkada
zemini oluşturur. Oturma odasının alışılagelmiş kokusu
zemin, mutfaktan gelen soğan kokusu şekildir.
Yakınlık (Proximity) Yasası: Birbirine yakın nesneler
kümelendirilerek algılanırlar. Şekilde a resmine
bakarsanız iki adam ve bir sehpa görürsünüz, eğer b
resmine bakarsanız bir adam, bir sehpa ve bir adam
daha görürsünüz. Bu durum görsel alanda olduğu gibi
diğer alanlarda da geçerlidir.
Benzerlik Yasası (Similarity): Renk, şekil, doku gibi
birbirine benzeyen özellikler birlikte algılanma özelliği
gösterirler. Örneğin şekilde ki resim A’da benzer olan
ağaçları öncelikle algılarsınız ya da resim B’de diğer
ağaçları köknar ağaçları ile çevrili olarak algılarsınız.
Süreklilik Yasası (Continuity):Algı alanında bulunan
ve aynı yönde giden birimler birbiriyle ilişkili görünme
eğilimindedirler. Bu eğilim süreklilik olarak
isimlendirilir. Şekilde yer alan resim 1’i 1a ve 1b’den
oluşan bir şekil olarak değil iki çizgiden oluşan bir şekil
olarak algılarsınız.
Tamamlama Yasası (Closure): Bir uyarıcının bütünü
görülmediği halde o uyarıcının bir bütün halinde
algılanmasıdır. İnsanlar yarım yamalak olan uyaranları
tamamlama eğilimindedir. Örneğin aşağıda yer alan
şekli bir panda resmi olarak algılarız.
GESTALT PSİKOLOJİSİNİN ÖĞRENMEYE İLİŞKİN TEMEL
KAVRAMLARI
Gestalt yaklaşımına göre algılama zihinde oluşan bir
süreçtir. Çevreden gelen uyarıcılar duyu organlarını
uyarır ve bu şekilde meydana gelen sinir akımı beyne
ulaştığında duyum ile birlikte algılama meydana gelir.
Gestalt psikologları yaşantı ve beyin etkileşimine ilişkin
farklı ve birbirini bütünleyen teoriler geliştirmişlerdir.
Yaşantı Bellek İzi
Gestalt yaklaşımına göre yaşam boyunca edinilen
yaşantılar iz sistemlerini oluştururlar. Geçmişte
oluşturulan iz sistemleri daha sonraki yaşantıları ve
algılamaları da etkiler.
Bellekte iz bırakan algılar anımsanır. Bu izler bellek izi
olarak isimlendirilir. Sonraki benzer yaşantılar bellek
izini tetikler ve onlarla birlikte yeni bir yaşantıya ve
yeni bir bellek izine dönüşür. Dolayısıyla sonraki tüm
yaşantılar bellekte var olan önceki tüm yaşantılarla
anlam kazanır.
Gestalt psikologları unutmayı iki nedene
bağlamaktadırlar. Birincisi bellek izini geriye getirme,
hatırlama ile ilgili güçlüklerdir. Ayrıca hatırlama için
verilen ipucu orijinal bilgiye ne kadar benzerse
hatırlama o kadar kolay olur.
İkinci neden ise bellek izinin yeniden düzenleme
sırasında, orijinal olayın kaybedilmesi, bozulmasıdır.
Başlangıçtaki bellek izi yeniden düzenleme sırasında
çok fazla değişirse özelliklerini kaybeder ve geriye
getirmede kullanılan ipuçları ilişki kuracak örüntü
bulamadığından hatırlama mümkün olmaz.
İçgörüsel (Kavrama Yoluyla) Öğrenme
Ani kavrama yoluyla öğrenme de denilen içgörü
(insight) yoluyla öğrenmenin başta gelen savunucusu
Wolfgang Köhler’dir. Köhler’in bu alandaki en meşhur
deneylerinden
bir
tanesi
tavuklar
üzerinde
odaklaşmıştır.
Bu öğrenmede birey problemin çözümü için bütün
yolları düşünür. Problemin çözümü için uygun yolu
bulduğunda konuyla ilgili içgörü kazanmış olur.
Üretici Düşünme
Üretici düşünme ile Gestalt yaklaşımının öncülerinden
Wertheimer ilgilenmiş ve bu alanda kitap (Productive
Thinking) yazmıştır. Wertheimer bu kitabında iki tür
problem çözmeden bahsetmektedir.
Bunlardan A türü çözümler, Gestalt ilkelerine dayalıdır,
orjinaldir, içgörüseldir. Başka bir deyişle, problemin
doğasını, temel yapısını anlamayı gerektirir. Çözüm
başkası tarafından değil bireyin kendisi tarafından
bulunur. Kolay genellenir ve uzun süre hatırlanır.
B türü çözümler ise anlamadan çok ezberlemeye
dönüktür. Birey olguları, kuralları, olayları anlamadan
ezberler. Böyle bir öğrenme ise katıdır ve kolayca
unutulur, sadece sınırlı durumlarda uygulanabilir.
Dolayısıyla üretici düşünmede anlamaya dayalı
öğrenme söz konusudur. Transfer edilebilir ve uzun
süre hatırlanabilir. Bu süreçte dışsal pekiştireç yoktur,
içsel pekiştireç söz konusudur.
Gizil (Örtük) Farkına Varmadan Öğrenme
Gizil
öğrenme,
öğrenme
sürecinde
kendini
göstermeyen, fakat daha sonraki bir anda öğrenilen
davranışın ortaya çıktığı durumlara verilen addır.
Gizil öğrenme istem dışı öğrenmedir. Tolman
tarafından ortaya konmuştur. Tolman evinin
güzergahında bulunan kafeleri gizil olarak öğrenen
bireyin aslında farkına varmadan öğrendiğini iddia
eder. Bu şekilde öğrenmede özel bir çaba harcamaya
gerek yoktur. Ayrıca bu öğrenme için pekiştirece de
ihtiyaç duyulmaz.
Alan Kuramı
Alan kuramı sosyal psikolojinin önemli isimlerinden
biri olan Kurt Lewin tarafından geliştirilmiştir. Alan
kuramı Gestalt yaklaşımının etkilendiği kuramlardan
birisidir. Alan kuramına göre, bütün alana bakılarak
olaylar incelenmekte ve değerlendirilmektedir.
Kurt Lewin (1890-1947) alan kuramına dayalı olarak
insan güdüsü kuramını geliştirmiştir. Lewin’e göre
psikolojik gerçek aç kalmak, geçmiş bir olayın anısı,
belirli bir fiziksel konumda bulunma, başka insanların
varlığı ya da belli bir miktar paraya sahip olma gibi
davranış üzerinde etkisi olan her şeydir.
Bu
psikolojik gerçekler, insanın yaşam alanını
oluştururlar.
Bu
gerçeklerden
bazıları
insan
davranışları üzerinde bazen olumlu, bazen olumsuz
etkiye sahiptir. Bu olayların toplamı, belirli bir
zamandaki davranışı etkiler.
GESTALT KURAMININ EĞİTİME YANSIMASI
Gestalt kuramının algılama yasaları ve öğrenmeye
ilişkin görüşleri dikkate alınarak eğitimcilere aşağıdaki
önerilerde bulunulabilir:
Gestalt yaklaşımında bireyler öncelikle bütünü
görürler ve ayrıca bireyin bütün ile parçalar arasındaki
ilişkiyi anlaması önemlidir. Dolayısıyla öğretmenlerin
bir dersin ayrıntılarını anlatmadan önce dersin genel
amacını ve program içindeki yerini açıklaması
öğrencilerin öğrenmesinde daha etkili olacaktır. Ayrıca
her dersin başında da konunun geneli ve alt başlıkları
hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.
Gestalt kuramına göre ezber yerine kavrayarak ya da
sezerek öğrenmek daha önemlidir. Dolayısıyla
öğrencilerin problemlerin çözümü için meraklarını
uyandırmak ve onların kendi çabalarıyla problemleri
çözmeleri için ipuçları vererek motivasyonlarını
artırmak daha etkili olacaktır.
Gestalt
psikologlarına göre algılarımız alandan
etkilendiği gibi hatırladığımız şeyler daha önce
algıladığımız şeylerden kalan izlerdir.
Öğrenme durumunda sık tekrar bilginin kalıcılığını
artıracağından öğretmenlerin de farklı problemler ve
uygulamalarla tekrarlar yaptırmaları öğrencilerin
öğrenmesini daha kalıcı hale getirecektir.
Üretici öğrenmede bilindiği gibi içsel pekiştireç daha
önemlidir. Dolayısıyla öğrencilerin kendi amaç ve
hedeflerini belirlemeleri sağlanmalı ve hatta
kendilerini
değerlendirmeleri
için
ortam
sağlanmalıdır.
Algısal örgütleme yaslarında da vurgulandığı gibi
öğrenme de farklı duyu organlarının işlevsel olması
etkilidir. Dolayısıyla öğretmenler dersin işlenişinde
farklı duyu organlarına hitap edecek araç, gereç ve
materyallerden faydalanmalı ve farklı yöntem ve
teknikleri dikkate almalıdır.
Bilindiği gibi öğrenmede sadece fiziksel çevre değil
psikolojik çevrede önemlidir. Dolayısıyla öğrenme
konuları öğrencilerin ihtiyaç, ilgi ve beklentilerine göre
ayarlanmalı
ya
da
bu
durumlara
göre
şekillendirilmelidir.