Hakiki Müminler Kimlerdir? (Sunum)

Download Report

Transcript Hakiki Müminler Kimlerdir? (Sunum)

VAAZ KONUSU:
HAKİKİ MÜMİNLER
KİMLERDİR?
HAYDAR BEKTAŞOĞLU
ADAPAZARI VAİZİ
VAAZIN SUNUMU:
“Mümin” iman kelimesinden türemiştir. İman kelime
olarak tasdik etmek, bir şeye kesin olarak inanmak
demektir.
Mümin ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e ve O’nun
haber verdiği şeylere yürekten inanıp, kabul ve
tasdik eden kimseye denir.
İman esaslarına inanan kişi mümindir. Ancak, bir
kişinin hakiki bir mümin, yani kâmil manada
mümin olabilmesi için bu iman esaslarının
gereklerini yerine getirmesi gerekir.
Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de:
‫ان ِفي أَحْ َس ِن َت ْق ِويم‬
َ ‫لَ َق ْد َخلَ ْق َنا ْاْلِن َس‬
“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” Tin,4:
‫ين‬
َ ِ‫ُث َّم َر َد ْد َناهُ أَسْ َف َل َسافِل‬
“Sonra da onu (kendi kıymetini bilmediği için) aşağıların
aşağısına çevirdik”. Tin,5
‫ت َفلَ ُه ْم أَجْ ٌر َغ ْي ُر َممْ ُنون‬
ِ ‫ين آ َم ُنوا َو َع ِملُوا الصَّالِ َحا‬
َ ‫إِ ََّّل الَّ ِذ‬
“Fakat iman edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen
devamlı bir ecir vardır.” Tin,6 buyurmaktadır.
Ayet-i kerimelerde buyuruluğu üzere, en mükemmel
şekilde yaratılan insanoğlu dünyaya imtihan için
gönderilmiş, imtihan için gönderildiği dünyada başıboş
bırakılmamıştır.
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed (s.a.s)’e kadar gönderilen
bütün peygamberler insanlarla Allah (c.c.) arasında elçilik
görevini yapmışlar ve Allah’ın insanlara bildirilmesini
emrettiği hükümleri onlara bildirmişler ve bu hükümleri
pratiğe yansıtan model şahsiyetler olmuşlardır.
Zira hakiki mümin olabilmenin yolu Yüce Allah’ın
Kur’an-ı Kerimde bildirdikleriyle amel etmek ve son
Peygamber Hz. Muhammed(s.a.s.)’ i örnek almak, eylem ve
davranışları Allah ve Resulünün emir ve yasaklarına göre
belirlemekle mümkün olacağı bir hakikattir.
İnsan, Allah'ın yeryüzündeki halifesi olması itibariyle, O'nun bütün isim
ve sıfatlarına mazhar olan özellikleri, kendinde toplaması neticesinde
hakiki mümin, insan-ı kamil olabilir.
Azizüddin Nesefî, “Hakiki mümin, iyi söz, iyi hareket, iyi ahlak ve iyi
bilgide tam olandır.” der.
Hakiki mümin olmanın yolu, insanın kendisini tanımasından,
mükemmel bir varlık olarak yaratıldığını (Tin:4)bilmesinden geçer.
Bu yüzden : ‫ف ر ّب ُه‬
َ ‫س ُه ف َقد َع َر‬
َ ‫ف َن ْف‬
َ ‫" َمن َع َر‬Kendini bilen Rabbini bilir"
ifadesinin kullanımı yaygındır.
Hacı Bayram Velî'nin şu kıt'ası bu anlamdadır.
Bilmek istersen seni
Can içre ara anı
Geç canından bul anı
Sen seni bil, sen seni
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler geniş bir şekilde
bizlere müminin üzerinde bulunması gereken
vasıfları anlatmaktadır. Biz burada Ku’an ve sünnet
ışığı altında hakiki, kâmil bir mü'min nasıl olunur?
Hakiki müminin özellikleri nelerdir? Bunlardan
bazılarını arz etmeye çalışalım.
Öncelikle şunu bilmeliyiz: Kamil mü'min
denilince bütün kusur ve hatalardan arınmış, bir
insan hatıra gelmemelidir. İslam'da la-yuhtilik
(günahsızlık/hatasızlık) ilkesi yoktur.
Doğuştan gelen bir günah ve suçluluk da yoktur.
İnsan elbette hata ve günahtan salim olamaz.
Ama bununla birlikte hakiki mü'min Kur'an'daki:
‫أَ َف َح ِس ْب ُت ْم أَ َّن َما َخ َل ْق َنا ُك ْم َع َبثا‬
"Sizi boş yere mi (abes) yarattığımızı sanıyorsunuz?"
Müminun,115
‫نسانُ أَن ُي ْت َر َك ُسدى‬
َ ِ‫أَ َيحْ َسبُ ْاْل‬
"İnsanoğlu başıboş salıverileceğini mi zannediyor?"
Kıyame,36
ayetlerinde ifade edilen yaratılış sırrının cevabını:
ُ ‫َو َما َخ َل ْق‬
‫ون‬
َ ِ‫جنَّ َو ْاْل‬
ِ ‫ت ْال‬
ِ ‫نس إِ ََّّل لِ َيعْ ُب ُد‬
"Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye
yarattım" Zariyat, 56ayetinde bulmaktadır.
BİR İNSANIN HAKİKİ BİR MÜ'MİN OLUP OLMADIĞINI ANLAMAK İÇİN ONUN
ALLAH İLE, İNSANLARLA, DÜNYA VE EŞYA İLE
ŞU ÖZELLİKLERİNE BAKMAK GEREKİR:
İLİŞKİLERİNDEKİ
1-ALLAH İLE İLİŞKİLERİNDE:
Hakiki bir mü'mi'nin Allah ile ilişkilerindeki en önemli özelliği
ÎMAN, İHSAN, TESLİMİYET, TEVEKKÜL ŞÜKÜRDÜR
ve SABIRDIR.
Îmanın iki boyutu vardır:
a) Marifet ve muhabbet. Yani Allah'ı önce esma ve sıfatlarıyla tanımak, ardından
O'nun sayısız nîmet ve ihsanlarını görüp O’nu sevmektir.
َ َ‫أَنْ َت ْع ُبد‬
َ ‫ّللا َكأ َ َن‬
b) İhsan :Peygamber efendimiz(s.a.s)’in buyurduğu üzere ْ‫ك َتراهُ فإِنْ لَ ْم َت ُكن‬
.‫“ َتراهُ فإِ َن ُه َيرا َك‬İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu
görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” Müslim, Îmân 1 duygusuyla bağlanıp görüyormuş
gibi kulluk etmek, O'na güvenmek ve teslim olmaktır. O'ndan gelecek her şeye rıza
göstermektir. Emirlerine boyun eğmektir.
c) TEVEKKÜL VE TESLİMİYET Allah'a güvenmektir.
Rıza, tabiattaki ilahî kanunlar gerçekleşirken itiraz etmemek, sızlanmamaktır. Kulun
Allah'tan, Allah'ın kuldan razı olması demektir, işi kolaylıkla kabullenmek demektir.
Cana cefa kıl Ya Vefâ!
Kahrın da hoş, lutfun da hoş.
Ya dert gönder ya da deva,
Kahrın da hoş, lutfun da hoş.
Rabia Adeviyye:
"Allah'ın nimeti kadar musibeti de kulu memnun edince rızanın gerçekleşeceğini" söyler.
d) ŞÜKÜR, ihsanda bulunanın nimetini O'na boyun eğerek i'tiraf etmektir.
Her nimetin şükrü kendi cinsinden olur. Şükür kulda itmi'nan meydana getirdiği gibi
ni'metin artmasına da sebep olur. Nitekim Allah Teala:
‫َ ِديد‬
َ َ‫ش َك ْرتُ ْم ألَ ِزي َدنَّ ُك ْم َولَئِن َكفَ ْرتُ ْم ِِ ََّّ ََ ََبِِ ل‬
َ ‫َوإِ ْذ َتأ َ َّذ َن َر ُّب ُك ْملَئِن‬
"Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu:Şükrederseniz nimetimi artırırım. Nankörlük ederseniz
benim azabım çok şiddetlidir“İbrahim, 7 buyurur.
Şükür dil, organlar ve kalb ile olur.
Dille şükür, kulluk bilinciyle ni'meti ilahiyyeyi itirafıdır.
Organlarla şükür, organları gösterilen istikamette kullanmaktır.
Kalb ile şükür; kalb gözüyle nimeti vereni görmektir.
Şükür ve rızayı
e) Sabır ile desteklemek gerekir.
Allah ile ilişkinin bir boyutunu model şahsiyet sayılan
Hz. Peygamber ile ilişkiler teşkil etmektedir. Çünkü
Allah Teala, sevgisine mazhar olmayı Peygamberini
ittiba şartına bağlamış
ُّ ‫ّللاُ َو َي ْغف ِْر َل ُك ْم ُذ ُنو َب ُك ْم َو‬
ّ ‫ّللا َفا َت ِب ُعونِي ُي ْح ِب ْب ُك ُم‬
َّ َ‫قُلْ إِن ُكن ُت ْم ُت ِح ُّبون‬
‫ّللا‬
‫" َغفُور َرحِيم‬De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana
uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.
Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır."
Peygamberin emrettiği her şeyi alıp uygulamayı;
sakındırdığı her şeyden uzaklaşmayı emretmiş,
‫َو َما آ َتا ُكمُالرَّ سُو ُل َف ُخ ُذوهُ َو َما َن َها ُك ْم َع ْن ُه َفان َتهُوا‬
Al-i İmran, 31
"Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi
yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü
Allah'ın azabı şiddetlidir." Haşr,7
Peygambere itaati kendine itaata denk saymıştır.
‫اع َه‬
‫ك َعلَي ِْه ْم َحفِيًا‬
َ ‫ّللا َو َمن َت َولَّى َف َما أَرْ َس ْل َنا‬
َ ‫مَّنْ ي ُِط ِع الرَّ سُو َل َف َق ْد أَ َط‬
"Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş
olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi
olarak göndermedik."
Nisa, 80
Bu itibarla peygamberine îman ve ona gönülden bağlılık
olmadan, Allah'a hakiki manda kemal gerçekleşmez.
Peygambersiz bir dîn, rehbersiz bir dini hayat
düşünülemez.
2-İNSANLARLA İLİŞKİLER
Müminin diğer bir anlamı “güven vermek, emniyetli
kılmaktır”.
a)-Hakiki mümin EMNİYET VE GÜVEN insanıdır.
Ondan hiç kimseye zarar gelmez.
Ona insanlar ailelerini, mallarını gözü arkada kalmadan
emanet edebilirler. Peygamberimiz;
‫ألمسلم من سلم المسلمون من لسانه ويده والمؤمن من أمنه‬
‫الناس على دمائهم وأموالهم‬
“Müslüman diğer müslümanların elinden ve dilinden
zarar görmediği kimsedir. Mümin de halkın can ve
mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri
kimsedir” Tirmizi, İman, 12 buyurmuştur.
b) Hakiki bir mü'minin insanlarla
ilişkilerinde en önemli özelliği ADALET VE
İHSANDIR.*
Adalet; hakkı gözeterek denge ile hareket etmek, ihsan ise ziyadesini
yapmaktır. İnsanın çevresindeki insanlara karşı iyilik yapması, her türlü
hayâsızlık ve kötülükten uzaklaşması sosyal hayatın gereğidir.
Yüce Allah (c.c.):
ْ‫ّللا َيأ‬
‫ه‬
ْ
ْ
ْ‫ح‬
ُ
ُ
‫ان َوإِي َتاء ِذي ْالقُرْ َبى َو َي ْن َهى َع ِن ْال َفحْ َشاء َو ْالمُن َك ِر‬
‫س‬
‫اْل‬
‫و‬
‫ل‬
‫د‬
‫ع‬
‫ال‬
‫ب‬
‫ر‬
‫م‬
َّ‫إِن‬
َ
َ
َ
ِ
َ
ِ
ِ
ِ
ُ ‫َو ْال َب ْغي َي ِع‬
‫ُون‬
َ ‫ً ُك ْم لَ َعلَّ ُك ْم َت َذ َّكر‬
ِ
"Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve
yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve
azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt
verir." (Nahl, 16/90)
Edeb: Bütün hayır ve meziyetlerin toplamıdır. Utanılacak
tavır ve davranışlardan uzak durmak demektir.
c)-Hakiki Mümin HERKESLE ÜLFET EDER, GÜZEL
GEÇİNİR, herkes de onla ülfet eder. Mümin insanlara
karşı sıcak ve yumuşak davranır. Meşekkatlare,
ezalara sabreder, hemen mukabele etmez, affeder.
Onun için onunla geçinmek çok kolaydır, kavgacı ve
gürültücü değildir.
Allah’u Teala:
ّ ‫اس َو‬
َ ‫س َراء َوال‬
َ ‫الَذِينَ ُينفِقُونَ فِي ال‬
ُ ‫ّللا‬
ِ ‫ض َراء َوا ْل َكاظِ مِينَ ا ْل َغ ْي َظ َوا ْل َعافِينَ َع ِن ال َن‬
َ‫ِب ا ْل ُم ْحسِ نِين‬
ُّ ‫ُيح‬
“Onlar darlıkta da bollukta da Allah yolunda harcar,
öfkelerini yenerler, insanları affederler, Allah iyilik
yapanları sever” Al-i İmran, 134 buyurur.
Peygamberimiz (s.a.s.):
َّ ‫صلَّى‬
‫ال‬
ِ َّ ‫ُول‬
َ ‫ّللا‬
َ ‫ص ْت‬
َ ‫ َما َن َق‬:‫ّللا ُ َعلَ ْي ِه َو َسلَّ َم ََا َل‬
ٍ ‫ص َد َقة مِنْ َم‬
ِ ‫َعنْ أَ ِبي ه َُري َْر َة َعنْ َرس‬
َ ‫ّلِل إِ ََّل َر َف َع ُه‬
َ ‫َو َما َزا َد‬
ِ َ ِ ‫ض َع أَ َحد‬
َ ‫ّللا ُ َع ْبدًا ِب َع ْف ٍو إِ ََّل ع ًِّزا َو َما َت َوا‬
ُ ‫ّللا‬
"Sadaka, maldan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah,
başkalarını affetmesi sebebiyle bir kulun ancak
izzetini artırır. Kendisi için tevazu gösteren kimseyi
de Allah mutlaka yükseltir
."(Müslim, Bir, 4689)
َ ‫َعنْ أَ ِبي ه َُر ْي َر َة َرضِ َي‬
َ ‫ص َلى‬
ِ َ َ ‫سول‬
ُ ‫ّللاُ َع ْن ُه أَنَ َر‬
َ ‫ّللا‬
َ ‫ّللاُ َع َل ْي ِه َو‬
َ ‫س َل َم َقال‬
َ ‫ص َر َع ِة إِ َن َما ال‬
َ ‫س ال‬
ِ ‫ض‬
‫ب‬
َ ‫س ُه عِ ْندَ ا ْل َغ‬
َ ‫ش ِدي ُد ا َلذِي َي ْملِ ُك َن ْف‬
ُّ ‫شدِي ُد ِبال‬
َ ‫َل ْي‬
"Pehlivan, insanları güreşte yenen değildir, bilakis,
hiddet anında kendisini zabteden ve iradesine sahip
olandır
."(Buhari, Edeb, 56)
Müslim, Bir, 46
d)-Hakiki mümin AHDE VEFA gösteren
kişidir.*
Ahde vefa, verilen sözü tutmak, yapılan sözleşmeye
uymaktır. Mümin hem Allah'a hem de insanlara verdiği söze riayet
eder.
Ahde vefa, insanı yücelten meziyetlerden biridir. Toplumda
güvenin oluşması ve insanların birbirine güvenerek çeşitli
teşebbüslerde bulunabilmeleri, borç ve yükümlülük altına
girebilmeleri ve böylece iktisadî canlılığın sağlanması insanlar
arasında ahde vefa şuurunun gelişmesi ve yerleşmesine bağlıdır.
Dinimiz diğer ahlakî meziyetlerin yanında buna da gereken önemi
vermiştir.
Yüce Allah Müminun suresinin ilk dokuz âyetinde kurtuluşa
eren müminlerin niteliklerini bildirmektedir. Bu niteliklerden biri de
onların emanetlere ve verdikleri sözlere riayet etmeleridir.
‫ُون‬
َ ‫ين ُه ْم ِِلَ َما َنا ِت ِه ْم َو َع ْه ِد ِه ْم َراع‬
َ ‫َوالَّ ِذ‬
"O müminler ki, emanetlerine ve ahitlerine riâyet ederler" (Mü’minûn 23/8)
ُ ‫ث َفإِ َّن َما َين ُك‬
َ ‫يه ْم َف َمن َّن َك‬
‫ث َعلَى‬
ِ َّ ‫ّللا َي ُد‬
َ ‫ك إِ َّن َما ُي َب ِايع‬
َ ‫ين ُي َب ِايعُو َن‬
َ ‫إِنَّ الَّ ِذ‬
َ َّ ‫ُون‬
ِ ‫ّللا َف ْو َق أَ ْي ِد‬
‫ّللا َف َسي ُْؤ ِتي ِه أَجْ را َع ًِيما‬
َ َّ ‫َن ْف ِس ِه َو َمنْ أَ ْو َفى ِب َما َعا َه َد َعلَ ْي ُه‬
“Muhakkak ki sana biat edenler, ancak Allah’a biat
etmektedirler. Allah’ın eli onların eli üzerindedir. Kim
ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur.
Kim de Allah’a verdiği ahde, vefa gösterirse, Allah
ona büyük bir mükâfat verecektir.” Fetih, 10
‫ان َمسْ ؤُ وَّل‬
َ ‫……وأَ ْوفُو ْا ِب ْال َع ْه ِد إِنَّ ْال َع ْه َد َك‬
َ
“... Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen
söz sorumluluğu gerektirir.”
(İsra: 34)
Bu ayetlere göre ahdi bozmak haramdır. Her şeyin
bozulduğu, nefis, şahsî görüş ve menfaatlerin ön plâna
çıkarıldığı zamanımızda kişiler, söz vermenin ve ahde
vefanın dînî bir vecibe ve Müslüman’ın en belirgin sıfatı
olduğunu kavrayamamanın perişanlığı içerisindeler.
Verilen sözün bir akit ve akdi bozmanın da münafıklıktan
bir alamet olduğu çok iyi bilinmelidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s):
“Dört şey kimde bulunursa, o kişi, halis münafık
olur. Kimde bunlardan biri bulunursa, onu bırakana
kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet kalmış olur:
Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder,
bir şey söylediği zaman yalan söyler, ahitleşince
sözünde durmaz, (bir kimse ile) hasımlaşınca haktan
ayrılır.” (Buhârî c. 1, s. 14; Müslim c. 1, s. 56).
e)- Hakiki mümin başkalarına ACIYAN,
MERHAMET EDEN insandır*.
Mümin merhametli insandır. Allah insanların merhametli olmalarını ve
birbirlerine merhamet tavsiye etmelerini istemektedir:
ُ‫ك اَصْ َحاب‬
َّ ‫ص ْوا ِبال‬
َ ‫ص ْوا ِب ْال َمرْ َح َم ِة اُول ِئ‬
َ ‫صب ِْر َو َت َوا‬
َ ‫ذين ا َم ُنوا َو َت َوا‬
َ َّ‫ان ِم َن ال‬
َ ‫ُث َّم َك‬
‫ْال َم ْي َم َن ِة‬
“Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye
edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden
olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna
erenlerdir.(Amel defteri sağdan verilecek kimselerdir)”
(Beled
90/ 17-18).
Peygamber Efendimiz (s.a.s.):
“Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler
yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet
etsinler ." Tirmizi, Birr 25/16 (IV, 342).
»‫« َمن َّل َي ْرح ْم َّل ُي ْر َح ْم‬
merhamet etmeyene merhamet olunmaz
Yüce dinimzi İslam, sadece insanlara değil, bütün canlılara
karşı merhametli olmayı bizlere öğretmiştir.
Peygamber Efendimizin:
"Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Cenab-ı Hak kıyâmet
gününde hesap soracaktır.” Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 357; 2,371 , “Kuşların
yuvalarını bozmayın, yumurta ve yavrularını almayın” Buhâri, Zebâih,13;
şeklindeki emirleri bunun en açık ifadesidir.
Bir gün peygamberimiz etrafında oturanlara diğer canlılara
merhametle alakalı şu hikayesi de manidardır:
“Yolda gitmekte olan birinin susuzluğu arttı. Hemen bir
kuyuya inip suyundan içti. Çıkınca, susuzluktan dilini çıkarıp
soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaştı. Adam
kendi kendine, 'bu hayvan da benim gibi susamış' deyip kuyuya
indi. Papucunu su doldurdu, ağzıyla tutup yukarı taşıdı ve köpeğe sundu.
Bundan dolayı Allah bu kulunu övdü ve günahlarını bağışladı." Bunun üzerine
arkadaşları:“Hayvanları sulamakta bize de sevap var mıdır?' diye sorduklarında
Rasulullah şöyle cevap verdi: "Yaşamakta olan her canlıya merhamet edip
onları sulamakta sevap vardır." Müslim, Tevbe, 155, Selam, 41
f) -Hakiki mimin toplum içinde insanı ahlakî
açıdan yaralayacak ve başkaları nezdinde
küçültecek, DEDİKODU, GIYBET, SÜ-İ ZANN,
NEMİME, İFTİRA, İSTİHZA gibi ahlakî marazlardan
uzak duran kişidir. Kardeşlik duygularını
zedeleyecek, birlik ve beraberliği bozacak tavırlardan
kaçınan kimsedir.
Yüce Allah (c.c.):
َّ ‫ض‬
َّ ‫ين آ َم ُنوا اجْ َت ِنبُوا َك ِثيرا م َِّن‬
‫الًنِّ إِ ْث ٌم َو ََّل َت َج َّس ُسوا َو ََّل‬
َ ْ‫الًنِّ إِنَّ َبع‬
َ ‫َيا أَ ُّي َها الَّ ِذ‬
ََّ ‫ض ُكم َبعْ ضا أَ ُي ِحبُّ أَ َح ُد ُك ْم أَن َيأْ ُك َل لَحْ َم أَ ِخي ِه َميْتا َف َك ِرهْ ُتمُوهُ َوا َّتقُوا‬
ُ ْ‫َي ْغ َتب بَّع‬
َّ‫ّللا إِن‬
ٌ ‫ّللا َت َّو‬
‫اب رَّ ِحي ٌم‬
َ َّ
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı
günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından
çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan
tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir,
çok esirgeyicidir.”Hucurat, 12
Başka bir ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk:
‫ت ِب َغي ِْر َما ْاك َت َسبُوا َف َق ِد احْ َت َملُوا ُب ْه َتانا َوإِ ْثما م ُِّبينا‬
ِ ‫ين َو ْالم ُْؤ ِم َنا‬
َ ‫ون ْالم ُْؤ ِم ِن‬
َ ‫ين ي ُْؤ ُذ‬
َ ‫َوالَّ ِذ‬
“Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir
şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve
apaçık bir günah yüklenmişlerdir.” Ahzab, 58
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu konuda şöyle buyurarak
bizleri uyarmaktadır:
َ ‫ قال رسول‬:
ُ ‫ « َّل َتحاس ُدوا وَّل تناج‬: ‫سلَم‬
‫ضوا‬
ُ ‫شوا وَّل َتبا َغ‬
َ ‫صلّى ّللا ُ َعلَ ْي ِه و‬
َ ‫ّللا‬
َ ‫ و ُكو ُنوا عِبا َد‬، ‫ض‬
‫ ال ُم ْسلِ ُم‬.ً ‫ّللا إِ ْخوانا‬
ٍ ‫بع‬
ْ ‫ض ُك ْم َعلَى ب ْي ِع‬
ُ ‫بع‬
ْ ‫يب ْع‬
ِ ‫وَّل َتداب ُروا وَّل‬
‫صدْ ِر ِه‬
َ ‫ ال َت ْق َوى هَاهُنا و ُيشِ ي ُر إِلَى‬. ‫أَ ُخو ا ْل ُم ْسلِم َّل َيظلِ ُمه وَّل َي ْحقِ ُرهُ وَّل َي ْخ ُذل ُ ُه‬
َ ‫يء مِنَ ال‬
ِ ‫حس‬
ٍ ‫مرا‬
‫ ُكل َ ا ْل ُم ْسل ِِم َعلَى‬. ‫ش ِّر أَنْ َي ْحقِر أَخاهُ المسلم‬
‫ت‬
ٍ ‫ام ِر‬
ْ ‫ب‬
ْ ‫ِب‬
َ ‫َثالَ َث‬
. ‫ض ُه » رواه مسلم‬
ُ ‫ا ْل ُم ْسل ِِم حرام د ُم ُه ومال ُ ُه وع ِْر‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Birbirinizle hasetleşmeyiniz. Almayacağınız bir malın fiyatını
müşteri kızıştırmak için artırmayınız. Birbirinize kin ve nefret
beslemeyiniz. Birbirinize darılıp yüz çevirmeyiniz. Birinizin
satışı üzerine başka biriniz satış yapmasın. Ey Allah’ın kulları,
böylelikle kardeş olunuz. Müslüman, müslümanın kardeşidir.
Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakir
görmez. –Peygamberimiz üç defa göğsüne işaret ederek
buyurdular ki– Takvâ buradadır. Müslüman kardeşini hor ve
hakir görmesi, bir kimseye şer olarak yeter. Her müslümanın
kanı, malı ve ırzı, başka müslümana haramdır.” Müslim, Birr 32.
Başka bir hadis-i şerifte Allah Resulü
‫وب ُك ْم‬
ُ ‫ َوَّل إِلى‬، ‫«إِنَ ّللا َّل َي ْن ُظ ُر إِلى أَ ْجسام ِْكم‬
ِ ُ ‫ َولَكِنْ َي ْن ُظ ُر إِلَى قُل‬، ‫ص َو ِر ُك ْم‬
» ‫َوأَعمالِ ُك ْم‬
“Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil,
kalblerinize bakar.”
buyurmaktadır
Müslim, Birr 33.
g)-Hakiki mümin ALIŞ-VERİŞTE, ÖLÇÜDE
TARTIDA KUL HAKKI YEMEKTEN ÇOK
KORKAN KİŞİDİR*
İnsan ilişkilerinde dürüstlük esastır. Doğruluk ve
dürüstlük İslam ahlak anlayışında imandan sonra gelen
en önemli bir erdemdir. Sağlıklı bir toplum yapısının da
temel taşını oluşturur.
Ekonomik ve toplumsal hayatın devamı ve verimliliği, insanların
birbirine karşı güvenine bağlıdır. Ölçtüğünü eksik ölçen, tarttığını
eksik tartan, malın gerçek fiyatını söylemeyen, konuştuğu zaman
yalan söyleyen, sır tutmasını bilmeyen, yetimlerin malını yiyen
insanlar bu davranışlarını Müslümanlıkla nasıl bağdaştırabilirler?
Bunlara dürüst insan denilebilir mi?
Alışverişlerimizde de her türlü aldatma ve hileden uzak durmak
İslam ahlakının hakiki mümin olmanın gereğidir.
Yüce Allah (c.c.):
‫وو َز ُنو ُه ْم‬
َّ َ‫} َوإِ َذا َكالُو ُه ْم أ‬2{ ‫ون‬
َ ُ‫اس َيسْ َت ْوف‬
َ ‫} الَّ ِذ‬1{ ‫ين‬
َ ِ‫َو ْي ٌل لِّ ْل ُم َط ِّفف‬
ِ ‫ين إِ َذا ْاك َتالُو ْا َعلَىال َّن‬
ُ ‫ك أَ َّنهُم َّم ْبع‬
ُ ‫} أَ ََّل َي‬3{ ‫ُون‬
ُ‫} َي ْو َم َيقُو ُم ال َّناس‬5{ ‫} لِ َي ْوم َع ًِيم‬4{ ‫ون‬
َ ‫ُوث‬
َ ‫ًنُّ أُولَ ِئ‬
َ ‫ي ُْخ ِسر‬
)6{ ‫ين‬
َ ‫لِ َربِّ ْال َعالَ ِم‬
1- Eksik ölçüp tartanların vay haline!
2- Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman
tam ölçerler.
3- Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları
zaman eksik ölçer ve tartarlar.
4- Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?
5- Büyük bir gün için.
6- Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rablerinin huzurunda
divan duracaklar. (Mutaffifin, 83/1-6)
َ ‫َو َيا ََ ْو ِم أَ ْوفُو ْا ْال ِم ْك َيا َل َو ْال ِم‬
‫اس أَ ْش َياء ُه ْم َوَّلَ َتعْ َث ْو ْا فِي‬
َ ‫ان ِب ْالقِسْ ِط َوَّلَ َتب َْخسُو ْا ال َّن‬
َ ‫يز‬
‫ين‬
َ ‫ض ُم ْف ِس ِد‬
ِ ْ‫اِلَر‬
“Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı tam dengeli yapın, insanların
eşyasını eksik vermeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak
kötülük etmeyin! (Hud, 11/85)
َ َ ‫سول‬
َ‫ أ‬،‫َعنْ أَ ِبي ه َُر ْي َر َة‬
َ
َ
ِ
‫ام َفأَدْ َخل َ َي َدهُ فِي َها‬
‫ع‬
‫ط‬
‫ة‬
‫ر‬
‫ب‬
‫ص‬
‫ى‬
‫ل‬
‫ع‬
‫ر‬
‫م‬
(
‫صعلم‬
)
‫ّللا‬
‫ر‬
َ‫ن‬
ِ
َ
َ
ْ
ُ
َ
َ
َ
ُ
َ
ٍ
َ َ‫س َما ُء َيا َف َنالَ ْت أ‬
َ ‫صا َب ْت ُه ال‬
َ َ‫ َقال َ أ‬. " ‫ِب ال َط َع ِام‬
َ ‫ص اح‬
َ ‫َما َه َذا َيا‬
َ ‫اب ُع ُه َبلَالً َف َقال‬
ِ ‫ص‬
‫س ِم ِّني‬
ِ َ َ ‫سول‬
َ ‫ َّ َفلَ ْي‬
َ ‫اس َمنْ َغ‬
ُ ‫ َقال َ " أَ َفالَ َج َع ْل َت ُه َف ْو َق ال َط َع ِام َك ْى َي َراهُ ال َن‬. ‫ّللا‬
ُ ‫ َر‬.
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir:
Peygamberimiz bir defa ekin pazarına uğramış, hoşuna giden bir
buğdayı eli ile yoklayınca eline ıslaklık isabet etmişti. Buğday
sahibine:
- Ey ekin sahibi, bu ne? diye sordu. Ekin sahibi:
- Ey Allah'ın Resûlü, yağmur altında kaldı ve ıslandı, deyince
Peygamberimiz:
"O ıslak kısmı insanların görmesi için ekinin üstüne koysaydın ya.
Bizi aldatan benden değildir" buyurdu. (Müslim, İman, 43)
َ
َ
َ
َ
َ
‫ص ْب ٍر َي ْق َتطِ ُع ِب َها‬
‫م‬
‫ي‬
‫ى‬
‫ل‬
‫ع‬
‫ف‬
‫ل‬
‫ح‬
‫م‬
‫ل‬
‫ا‬
‫ق‬
(
‫صعلم‬
)
‫ّللا‬
‫ول‬
‫س‬
‫ر‬
‫ع‬
،ِ
‫ّللا‬
‫َعنْ َع ْب ِد‬
ْ‫ن‬
ْ‫ن‬
ِ
َ ‫ِين‬
َ
َ
َ
َ
َ
ُ
َ
َ
ِ
َ
ِ
ُ‫ض َبان‬
ْ ‫ّللا َوه َُو َعلَ ْي ِه َغ‬
ْ َ ‫ َمال‬.
ٍ ‫ام ِر‬
َ َ ‫ئ ُم ْسل ٍِم ه َُو فِي َها َفا ِجر لَق َِي‬
“Yalan yeminle malını cazip kılan kimse, Müslüman bir
kimsenin malını gasbetmiş olduğu için, kendisine gazap
edilmiş olarak Allah’a kavuşur (Müslim, İman, 63/372)
Kul hakkı yeme korkusu, vasıflı dindarı titretir.
Daima üç kuruş az kazanmaya razıdır. Gönül kırmaktan
hep uzak durmaya çalışır. Bağışlanması çok zor olan kul
hakkını yemektense, az kazanca gönüllüdür.
Hakiki mümin dosdoğru davranan adamdır. Çünkü o,
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!" (Hud, 112) emrini
Rabbinden alınca, '"Bu sûre beni ihtiyarlattı!" ( Tirmizi,
Tefsir, sure 56) buyuran Yüce Resûl’ün bağlısıdır.
Konumuzla alakalı yaşanmış şöyle bir hadise anlatılır:
70 yıl önce, küçük ve yemyeşil bir Anadolu şehrine genç
bir hakim tayin edilir. Şehrin eşrafından bir ticaret adamı,
bu genç hakimi evine yemeye çağırır. Güzel bir gündür.
Evlerin geniş bahçelerini dolduran meyve ağaçlarının
dalları sokağa kadar sarkmaktadır. Bu güzel
meyvelerden birine uzanan hakim, bu gün görmüş vasıflı
Müslüman’dan şu çok nezih ikazı alır:
- Hakim Bey bu bahçe bize ait değildir. Bizimkisi iki
bahçe sonradır...
Hakim Bey elini çekiverir. Yüzü hafifçe kızarır ama bu
uyarı üslûbuna da hayran kalır. Yarım asır sonra der ki:
- Meslek hayatımın ilk gerçek ve uygulamalı hukuk
dersini bu Zat'tan aldım ve asla bir daha unutmadım...
h)-Hakiki bir Müslüman KOMŞUSU İLE İYİ
GEÇİNEN insandır*
Komşuların birbirleri üzerinde çok yönlü hakları vardır;
bu haklar ödenmeli, asla ihlal edilmemelidir.
Komşularla iyi geçinmeli, onlara zarar vermemeli, sevinç
ve kederlerine ortak olunmalıdır.
Yoksul komşusunu gözetmek, maddi ve manevi
ihtiyaçlarının karşılanması için çaba göstermek, varlıklı
komşuların görevidir.
Müslüman bir kişinin komşusuyla iyi geçinmesi, onun iyi
bir iman ve güzel bir ahlaka sahip olduğunun
göstergesidir.
Nisâ sûresinin 36. âyetinde iyilik yapılması gerekenler
arasında komşular da sayılmaktadır:
َّ ‫اع ُبدُو ْا‬
َ ‫ش ِر ُكو ْا ِب ِه‬
ْ ‫ّللا َوَّلَ ُت‬
‫سا ًنا َو ِبذِي ا ْلقُ ْر َبى َوا ْل َي َتا َمى‬
َ ‫ش ْي ًئا َو ِبا ْل َوالِ َد ْي ِن إِ ْح‬
ْ ‫َو‬
ِ ‫الجن‬
ِ ‫صا ِح‬
ِ ‫ار ا ْل ُج ُن‬
‫يل َو َما‬
َ ‫ب َوا ْب ِن ال‬
َ ‫ب ِب‬
َ ‫ب َوال‬
َ ‫َوا ْل َم‬
ِ ‫س ِب‬
ِ ‫س اك‬
ِ ‫ار ذِي ا ْلقُ ْر َبى َوا ْل َج‬
ِ ‫ِين َوا ْل َج‬
‫ور‬
ً ‫ِب َمن َكانَ ُم ْخ َتاَّلً َف ُخ‬
ُّ ‫ّللا َّلَ ُيح‬
َ ّ َ‫َملَ َك ْت أَ ْي َما ُن ُك ْم إِن‬
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana
babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak
komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere
iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri
sevmez.” en-Nisâ 4/36
Sevgili peygamberimiz de değişik boyutlarıyla komşuluk
hukukunun önemine şöyle işaret etmişlerdir:
َ ُ ‫ قال رسول‬: ‫ّللا عنهما َقاَّل‬
َ ‫وعائشة رضي‬
َ
‫صلّى ّللا ُ َعلَ ْي ِه‬
‫عمر‬
‫ابن‬
َ ‫ّللا‬
َ
ِ ‫ وعن‬ُ ‫الجار ح َتى َظ َن‬
‫نت أَ َن ُه س ُي َو ِّر ُث ُه » متفق عليه‬
‫ « َما َزال َ ِج ْب ِريل ُ ُيوصِ ينِي ِب‬:‫سلَم‬
َ ‫و‬
ِ
.
İbni Ömer ve Âişe radıyallahu anhümâ’dan rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu.
Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım. ” Buhârî, Edeb 28;
”
َ « : ‫سلَم قال‬
َ ‫ وعن أبي هريرة رضي‬- “
ِ‫وّللا‬
َ ‫صلّى ّللا ُ َعلَ ْي ِه و‬
َ ‫ّللا عنه أَن النبي‬
ُ‫ َّل يأْمن‬: ‫ « الَذي‬: ‫ّللا ؟ قال‬
ِ َ َ ‫ منْ يا رسول‬: َ ‫ » قِيل‬، ُ‫وّللا َّل ُي ْؤمِن‬
ِ َ ، ُ‫َّل ُي ْؤمِن‬
.‫ متفق عليه‬،‫جا ُرهُ َب َوائِ َق ُه‬
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Peygamber (sav):
“Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz.
Vallâhi imân etmiş olmaz” buyurdu. Sahâbîler: Kim imân
etmiş olmaz, yâ Resûlallah? diye sordular.
“Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde
olmayan kimse!” buyurdu.
Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140
Yine Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
َ ‫وعنه أَن رسول‬
‫باّلِل َوا ْل َي ْو ِم‬
ِ َ ُ‫ « َمنْ َكانَ ُي ْؤمِن‬: ‫سلَم قال‬
َ ‫صلّى ّللا ُ َعلَ ْي ِه و‬
َ ‫ّللا‬
َ ‫ َو َمنْ َكان ُي ْؤمِنُ ِب‬، ُ‫اره‬
َ
ْ
ْ
‫ل‬
‫ف‬
،
‫اآلخر‬
‫م‬
‫و‬
‫ي‬
‫ل‬
‫وا‬
‫اّلِل‬
ْ‫ َو َمن‬، ‫ض ْيف ُه‬
ِ
َ ‫يكر ْم‬
ْ
َ
َ ‫ َفال ُي ْؤ ِذ َج‬،‫اآلخ ِِر‬
ِ
ِ
ِ
َ ‫َكانَ ُي ْؤمنُ ِب‬
ْ
. ‫ َف ْل َيقُلْ َخ ْيراً أَ ْو لِ َي ْس ُك ْت » متفق عليه‬، ‫يوم اآلخ ِِر‬
‫ل‬
‫ا‬
‫و‬
‫اّلِل‬
ِ
َ
ِ
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu
rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden
kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe
iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”
Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikak 23
‫واحسن جوار من جاورك تكن مسلما‬
"Komşularına iyi komşuluk et ki gerçek Müslüman
olasın."
Buhârî, Nikâh 80,
Sevgili Peygamberimiz (a.s.):
‫َّل يستقيم ايمان عبد حتى يستقيم قلبه و َّل يستقيم قلبه حتى يستقيم لسانه و َّل يدخل رجل‬
‫الجنة َّليامن جاره بوائقه‬
"Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz, dili doğru
olmadıkça kalbi doğru olmaz. Komşusu zararlarından emin
olmadıkça kişi cennete giremez" buyurmuştur.
Ahmed b. Hanbel, III, 198.
3-DÜNYA İLE İLİŞKİLERİNDE
a)-Hakiki mümin için DÜNYA BİR ARAÇTIR.
Çoğu zaman insanı aldatmaya yönelik tuzakları eksik
olmaz. Nitekim Kur'an'da bununla ilgili pek çok ayet
vardır.
‫ُون َف ِتيل‬
َ ‫َُ ْل َم َتا ُع ال َّد ْن َيا ََلِي ٌل َواآل ِخ َرةُ َخ ْي ٌر لِّ َم ِن ا َّت َقى َوَّلَ ُت ًْلَم‬
"De ki: Dünya metaı azdır. Takva sahipleri için ahiret
daha hayırlıdır." (Nisa, 4/77)
Ayet-i kerimede:
‫ك َو َت َب َّت ْل إِلَ ْي ِه َت ْب ِتيل‬
َ ‫َو ْاذ ُك ِر اسْ َم َر ِّب‬
"Rabbinin adını an ve her şeyi bırakıp O'na yönel!"
(Müzzemmil, 73/8) buyurulmaktadır.
ٌ ‫اعْ لَمُوا أَ َّن َما ْال َح َياةُ ال ُّد ْن َيا لَ ِع‬
‫ال‬
ِ ‫ب َولَه ٌْو َو ِزي َن ٌة َو َت َفا ُخ ٌر َب ْي َن ُك ْم َو َت َك ُاث ٌر فِي ْاِلَمْ َو‬
‫ار َن َبا ُت ُه ُث َّم‬
َ ‫ب ْال ُك َّف‬
َ ‫َو ْاِلَ ْو ََّل ِد َك َم َث ِل َغيْث أَعْ َج‬
ٌ ‫َي ِهي ُج َف َت َراهُ مُصْ َفره ا ُث َّم َي ُكونُ ُح َطاما َو ِفي ْاآل ِخ َر ِة َع َذ‬
‫ّللا‬
ِ َّ ْ‫اب َش ِدي ٌد َو َم ْغ ِف َرةٌ ِمن‬
ْ
ْ
َّ
ْ
ُ
ُ
َ
ُّ
ٌ ‫َو ِرضْ َو‬
ُ
‫ُور‬
‫ر‬
‫غ‬
‫ال‬
‫ع‬
‫ا‬
‫ت‬
‫م‬
‫َّل‬
‫إ‬
‫ا‬
‫ي‬
‫ن‬
‫د‬
‫ال‬
‫ة‬
‫ا‬
‫ي‬
‫ح‬
‫ال‬
‫ان َو َما‬
َ
َ
َ
َ
ِ
ِ
“Bilin ki, dünya hayati oyun, oyalanma, süslenme,
aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi
olmaktan ibarettir. Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin
de hoşuna giden bir bitkiye benzer; sonra kurur,
sapsarı olduğu görülür, sonra çerçöp olur. Ahirette
çetin azap da vardır. Allah’ın hoşnutluğu ve
bağışlaması da vardır; dünya hayati ise sadece
aldatıcı bir geçinmedir.” (Hadid, 57/20)
‫ جاء رجل إلى‬: ‫ َال‬، ‫عن أبي العباس سهل بن سعد الساعدي رضي ّللا عنه‬
‫ يا رسول ّللا ! دلني على عمل إذا عملته‬: ‫ فقال‬، ‫النبي صلى ّللا عليه وسلم‬
‫ وازهد فيما عند‬، ‫ ) ازهد في الدنيا يحبك ّللا‬: ‫أحبني ّللا وأحبني الناس ؛ فقال‬
( ‫الناس يحبك الناس‬
Peygamber Efendimiz (s.a.s) hakiki mümin olup Allah’ın
sevgisini kazanmanın bir yolunu da şu şekilde anlatır: " .
Ebu'l Abbas Sehl b. Sa'd es- Saidî'den (r.a)
nakledildiğine göre şöyle demiştir; Hz. Peygamber'e
(s.a.v) bir adam geldi ve şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Rasulü, bana bir amel söyle, onu yaptığım
zaman beni hem Allah hem de insanlar sevsin. Bunun
üzerine Efendimiz (s.a.v):
- "Dünyaya kıymet verme, Allah seni sevsin. İnsanların
yanında bulunana kıymet verme, insanlar seni sevsin"
buyurdu. (Sünen-i İbn Mâce, Zühd, 1/4241)
Dünyaya dalmamalı, ukbaya hazırlıkta aldanmamalı,
varlığa sevinmemeli, gönlü gerçek sahibine açmalıdır.
Mal içinde yüzse bile mal sevgisini gönlüne
bulaştırmamalıdır
Ne varlığa sevinirim, Ne yokluğa yerinirim.
Aşkın ile avunurum, Bana Seni gerek Seni. (Yunus Emre)
anlayışı ile yaşamalı
Kamil mü'min herkes gibi umumi hayata
karışacak, kendisinin, aile efradının ve başkalarının
işlerini görmeye çalışacak ve Allah takdir etmişse zengin
de olacak. Mal da can gibi emanettir. Emaneti en iyi
biçimde kullanmak ise ibadettir.
Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan
Var git biraz da sen oyalan
b)-Hakiki mümin hata yaptığında Allah’tan ve
kullardan hemen özür dilemesini bilen
insandır*
ُ
َ
َ
‫ه‬
َ
َ
ْ
ُ
ْ
ْ
ُ
ْ
َ
ْ
َ
َ
َ
َ
ْ‫اس‬
ْ
ُ
‫وب ِه ْم َو َمن َي ْغفِ ُر‬
‫ن‬
‫ذ‬
‫ل‬
‫ا‬
‫ُو‬
‫ر‬
‫ف‬
‫غ‬
‫ت‬
‫ف‬
‫ّللا‬
‫ا‬
‫ُو‬
‫ر‬
‫ك‬
‫ذ‬
‫م‬
‫ه‬
‫س‬
‫ف‬
‫ن‬
‫أ‬
‫ا‬
‫ُو‬
‫م‬
‫ل‬
ً
‫و‬
‫ين إِ َذا َف َعلُو ْا َفا ِح َشة أ‬
ِ
َ
َ ‫َوالَّ ِذ‬
ْ
َ
ِ
ُّ
‫وب إَِّلَّ ه‬
‫ُون‬
ِ ‫ّللا ُ َولَ ْم ي‬
َ ‫ُصرُّ و ْا َعلَى َما َف َعلُو ْا َو ُه ْم َيعْ لَم‬
َ ‫الذ ُن‬
Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine
zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı
hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan
başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri
kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. (Al-i İmran, 3/135)
Peygamber Efendimiz:
‫ض َي ه‬
ْ ‫ َمنْ َكا َن‬# ‫ّللا‬
‫ت ِع ْن َدهُ َم ًْلَ َم ٌة‬
ِ ‫ـ عن أبي هريرة َر‬
ِ ‫ ] ََا َل َرسُو ُل ه‬:‫ّللا ُ َع ْنه َال‬
‫ون ِدينا ٌر َو‬
ِ ْ‫ﻷ ِخي ِه ِمنْ ِعر‬
َ ‫ض ِه ْأو َشىْ ء ِم ْن ُه َف ْل َي َت َحلِّ ْل ُه ِم ْن ُه ْال َي ْو َم ِمنْ ََب ِْل أنْ َ َي ُك‬
ٌ ‫ وإنْ لَ ْم َت ُكنْ لَ ُه َح َس َن‬،‫صالِ ٌح أ ُ ِخ َذ ِم ْن ُه ِب َق ْد ِر َم ًْلَ َم ِت ِه‬
‫ات أ ُ ِخ َذ‬
َ ‫ان لَ ُه َع َم ٌل‬
َ ‫ إنْ َك‬،‫ِدرْ َه ٌم‬
‫صا ِح ِب ِه َف ُح ِم َل َعلَ ْي ِه‬
ِ ‫ِمنْ َس ِّي َئا‬
َ ‫ت‬
“Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Kimin üzerinde kardeşine
karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, (Bir kimsenin
diğer bir kimsenin haysiyetine, yahut malına tecavüzden dolayı
üzerinde bir hak bulunursa,)dinar ve dirhemin bulunmadığı (altın
ve gümüşün geçmediği) hesap günü gelmeden helalleşsin. Aksi
takdirde o gün,- salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde (yaptığı
haksızlık ölçüsünde)- kendinden alınır. Eğer hasenatı (iyiliği)
yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden kimseye
yüklenir”." [Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizî, Kıyamet 2, (2421).] buyurmaktadır.
ÖZET
 BİR İNSANIN HAKİKİ BİR MÜ'MİN OLUP OLMADIĞINI
ANLAMAK İÇİN ONUN ALLAH İLE, İNSANLARLA, DÜNYA VE
EŞYA İLE İLİŞKİLERİNDEKİ ŞU ÖZELLİKLERİNE BAKMAK
GEREKİR:
 1-ALLAH İLE İLİŞKİLERİNDE:
 Hakiki bir mü'mi'nin Allah ile ilişkilerindeki en önemli özelliği ÎMAN,
İHSAN, TESLİMİYET, TEVEKKÜL ŞÜKÜRDÜR ve SABIRDIR.
 2-İNSANLARLA İLİŞKİLER
 a)-Hakiki mümin EMNİYET VE GÜVEN insanıdır. Ondan hiç kimseye zarar
gelmez.
 b) Hakiki bir mü'minin insanlarla ilişkilerinde en önemli özelliği ADALET
VE İHSANDIR.
 c)-Hakiki Mümin HERKESLE ÜLFET EDER, GÜZEL GEÇİNİR, herkes de
onla ülfet eder. Mümin insanlara karşı sıcak ve yumuşak davranır.
Meşekkatlare, ezalara sabreder, hemen mukabele etmez, affeder. Onun için
onunla geçinmek çok kolaydır, kavgacı ve gürültücü değildir.
 d)-Hakiki mümin AHDE VEFA gösteren kişidir.
 e)- Hakiki mümin başkalarına ACIYAN, MERHAMET EDEN
insandır.
 f) -Hakiki mimin toplum içinde insanı ahlakî açıdan yaralayacak
ve başkaları nezdinde küçültecek, DEDİKODU, GIYBET, SÜ-İ
ZANN, NEMİME, İFTİRA, İSTİHZA gibi ahlakî marazlardan
uzak duran kişidir. Kardeşlik duygularını zedeleyecek, birlik ve
beraberliği bozacak tavırlardan kaçınan kimsedir.
 g)-Hakiki mümin ALIŞ-VERİŞTE, ÖLÇÜDE TARTIDA
KUL HAKKI YEMEKTEN ÇOK KORKAN KİŞİDİR*
 h)-Hakiki bir Müslüman KOMŞUSU İLE İYİ GEÇİNEN
insandır.
 3-DÜNYA İLE İLİŞKİLERİNDE
a)-Hakiki mümin için DÜNYA BİR
ARAÇTIR.
 b)-Hakiki mümin hata yaptığında Allah’tan ve
kullardan hemen özür dilemesini bilen insandır*
SABIRLA
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜR
EDERİM