BİLİM TARİHİ

Download Report

Transcript BİLİM TARİHİ

ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA
BILIM
• Büyük atılım dönemi
• İslamiyet’ten önce Arabistan kabile ve aşiretlerin yaşadığı
bir bölgeydi. Musevilik ve Hristiyanlık etkisini gösterene
kadar bölgede çok tanrılı ilkel bir din, yer yer putperestlik
egemendi.
• 7 yy.da İslam dininin ortaya çıkması, dünyaya ve hayatı
anlamaya dair yeni bir bakış açısı ve anlayış (paradigma)
getirdi.
• Arapların komşu ülkeleri fethi ile başlayan bu süreç, bilim
ve felsefe alanındaki meyvelerini kısa sürede verdi.
• M.S. 8. ve 12 yy. arasında geçen 400 yıllık dönemde,
bilim ve düşüncenin meşalesi Atlas Okyanusu
kıyılarından Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir
coğrafyada yandı.
• M.S. 571 yılında doğan Hz. Muhammed, önceleri ticaretle
uğraşırken 40 yaşında yani 610 yılında kendisine kutsal bir
giz “Allah tektir; Muhammed, O’nun elçisidir” vahiy edildi.
• Kendisine inanların sayısı hızla artınca M.S. 622 yılında
Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda kaldı. Bu
tarihten (M.S. 622) itibaren Araplar, 650 yılına kadar
Filistin, Irak, Suriye ve Mısır’ı fethettiler. Daha sonra, İran,
Türkistan, Kuzey Afrika ve Güney İspanya’ya kadar
uzanan geniş bir coğrafyaya yayıldılar.
• Müslümanların bu fetih başarıları ve dolayısıyla İslam
biliminin parlak dönemi 11. yy sonlarından itibaren,
yönetimde baş gösteren bozukluklar nedeniyle tam bir
çöküşle son buldu.
• Aslında Araplar ne koyu dindar ne de asker ruhlu bir
milletti. Ancak yeni dinlerini yaymak istiyorlardı ve bu
sayede batıda Yunan ve Roma, doğuda ise İran ve Hint
kültürlerinin mirasıyla temasa geçme imkanı buldular. Bu
sayede, fethettikleri yerlerdeki bilimsel ve kültürel mirası
öğrenme şansı yakaladılar.
• İslam Dünyasının etkilendiği ilk kültür doğudaki Hint
kültürü olmuştur. Bu nedenle Hint kültürün hayvan
masallarını konu alan eseri Kelile ve Dimne Arapçaya ilk
çevrilen eserlerden biridir.
• Batı’dan gelen etki ise nispeten daha geç ama yoğun
olmuştur. Özellikle İskenderiye, Suriye ve sonraları
İran’da buldukları eserleri hızla Arapçaya çevirmeye
başladılar.
• Özellikle Nesturilerin toplandığı İran’daki Cundişapur
İslam dünyası için bir süre kültür ve bilim merkezi oldu.
Nesturiler Yunan klasiklerini Arapçaya çevirme işine
daha erken başlamışlardı. Amaçları yeni bilgi üretmekten
çok eldeki bilgileri toplamak ve işlemekti.
• Araplar, Suriye’yi işgal ettikten sonra oradaki Nesturilerin
etkisiyle Aristo’yu Platon’a üstün tutan bir felsefeyi
benimsediler.
M.S. 8 yy.ın sonlarına doğru ünlü Halife Harun el Raşid,
Aristoteles’in tüm kitaplarını, Batlamyus, Hipokrat ve
Galen gibi ünlü tıpçıların eserlerini Arapça’ya çevirtir.
Onu takiben, Abbasi Halifesi Memun (813-833) bilimsel
faaliyetlere
maddi
destek
vererek
Hindistan’a
araştırmacılar yolladı.
• Arapların kendilerinden önce Bizanslıların yaptığı gibi,
insanlığın bilimsel ürünleri toplama ve koruma yolundaki
çabaları bilim ve düşünce tarihinde önemli bir yer tutar.
• Arapçaya yapılan çevirilerde başlıca iki yol izlenmiştir:
• bilim ve felsefi çevirilerinin çoğu Yunancadan,
• edebiyat ve tarihe ilişkin çevirilerin çoğu ise Farsçadan
yapılmıştır.
• Bunun yanısıra, Araplar astronomiyle ilk kez Sanskritçeden
tercüme edilen Brahmagupta’nın Siddhanta’sı ile
tanışmışlardır. Binbir Gece Masalları’ndan olan Sindbad
Kitapları da ünlü bir denizci olan Sindbad’ın maceralarını
anlatır ve Sanskritçeden Arapçaya aktarılmış bir diğer
eserdir.
Ortaçağ’da Doğu İslam Dünyasında Bilim
• M.S. 8. ve 9. yy. da Müslüman bilim adamları en önemli
başarılarını kimya ve tıp alanlarında gösterdi.
• İslam Dünyası’ndaki kimya çalışmaları, daha çok
Hellenistik Dönem’de İskenderiye’de yapılan simya
çalışmalarından etkisinde gelişmiştir.
• Başlangıçta amaçları el İksir’i yani “mükemmel madde”yi
bulmaktı. Bu aynı zamanda sonsuz yaşamın kapısını
aralayacak bir anahtardı.
• Kimya alanındaki çalışmalar başlangıçta pratik ve günlük
amaçlara yönelikti. Pişirme, metal işleme, ilaç yapma gibi.
Birçok madde ve kimya etkileşimlerin keşfedildiği bu
bilgiler daha sonra İspanya üzerinden Avrupa’ya aktarıldı.
• Ebu Musa Cabir ibn Hayyan (M.S. 721-808 veya 815)
• Dönemin en önemli bilim merkezlerinden biri olan Harran
Üniversitesinde çalıştı. Batıda Geber olarak bilinir.
• Maddelerin atomik yapısını gösteren tespitler yapmıştır.
Aristoteles’in izinden giderek maddeyi 4 unsur (toprak,
su, hava ve ateş) kuramıyla açıklamaya çalışmış ve bu
unsurların nitelikleri (kuru, yaş, soğuk, sıcak) farklı
olduğu için bunların birleşmesinden oluşan maddelerin
de farklı özelliklere sahip olduğunu belirtmiştir.
• Yeryüzündeki bütün maddeleri 3 gruba ayırmıştır:
• 1- Alkol gibi uçucu maddeler
• 2- Altın, gümüş, bakır ve kurşun gibi metaller
• 3- Bazı boya maddeleri gibi uçucu ve metalik olmayan
ara maddeler.
Cabir ibn Hayyan’ın kimya bilimine katkıları:
1- Element görüşünün oluşmasına yardımcı olmuştur.
2- Deneylerinde ölçü ve tartı işlemleri üzerinde
hassasiyetle
durduğu
için
nicelik
anlayışını
güçlendirmiştir.
3- Geliştirdiği aletler ile kimya teknolojisinin hizmet
etmiştir. Bunlardan biri de el embik (imbik) tir.
Kindi (796-870) Bağdat’ta yaşamıştır. Arapçaya çeviriler
yapmış ve matematik, fizik, astronomi, optik ve kimya ile
ilgilenmiştir. Geber’in görüşlerinin aksine, “doğada
bulunan metallerin her birinin kendine özgü nitelikleri
olduğu ve birbirine dönüştürülmesinin mümkün olmadığı”
fikrindedir.
Razi
(öl.
925)
Yerleşik
inançları
sorgulayan
düşünceleriyle tanınmış olan Razi kimya ve tıp alanında
çalışmalar yapmıştır. Geber’in açtığı yoldan ilerleyerek,
“yapısal dönüşüm kuramı”nı benimsemiştir.
İlk defa çocuk hastalıklarından çiçek ve kızamık
hastalıklarının tanılarını vererek aralarındaki farkları
belirtmiştir. Ayrıca ilaçla tedavi yöntemini benimsemiştir.
Harezmi (780-850) Bağdat’ta yaşamıştır. Matematik,
astronomi ve coğrafya ile ilgilenmiştir. Cebir sözcüğü
Harezmi'nin El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’lMukabele (Cebir ve denklem hesabı üzerine özet kitap)
adlı eserinden gelmektedir. Bu kitap matematik
tarihinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin
sistematik çözümlerinin yer aldığı ilk eserdir.
• Batlamyus’un Coğrafya adlı eserini Kitabu Surati’l-Ard
(Yerin biçimi hakkında) adıyla Arapçaya çevirerek İslam
Dünyası’nı matematik coğrafyayla tanıştırmıştır.
Farabi (874-950) Bağdat, Harran, Mısır ve Halep’te
eğitim gören Türk filozof ve siyasetbilimci. Felsefe, ahlak,
fizik, doğa, politika, tıp ve müzik ile ilgilenmiştir. Batıda
Alpharabus olarak bilinir.
Felsefenin Müslümanlar arasında benimsenmesinde
önemli rol oynamıştır. Farabi’nin felsefi sistemi Aristo
mantığına dayanan akılcı bir metafizikten oluşur ve Aristo
mantığını İslam inancı ile uzlaştırmayı amaçlar.
Bununla birlikte, özellikle fizik alanındaki bazı çalışmaları
ile Aristo’nun fiziğini eleştirerek düzeltmeye çalışmıştır.
Mesela, Farabi Aristo’nun boşluk kavramını kabul
etmez.
Musikiyle de yakından ilgilenen Farabi’nin Ud ve Kanun‘u
icat ettiği ileri sürülmekle birlikte tartışmalı bir konudur.
Farabi
Harezmi
Harran Okulu
• Harran, M.S. 8-9. yüzyıllarda bilim tarihi bakımından
önem taşıyan bazı bilimsel çalışmaların yapılmış
olduğunu, bu bağlamda Cabir ibni Hayyan, Sabit ibni
Kurra, el- Battani gibi bütün zamanlar için önem taşıyan
bazı ünlü bilim adamlarının, matematikçilerin, gök
bilginlerinin yaşamış olduğunu bir şehirdi.
• Harran’ın bu önemi, M.S. 13. yüzyıldaki Moğol istilası
sırasında eski görkeminden hiçbir iz bırakmamacasına
yıkılmış ve şehir ve okul ortadan kaybolmuştur.
• Harran, klasik Yunan düşüncesinin entellektüel mirasının
ve bu mirası içinde bulunduran bilim ve felsefe
şaheserlerinin Yunanca’dan bölgenin önceleri kültür dili
olan Süryanice’ye çevrildiği önemli birkaç merkezden biri
olmuştur.
Harran Okulu
Ortaçağ İslam Dünyasında Coğrafya
Ortaçağ İslam Dünyasında, coğrafyacılar,
1- Dünya’nın çapının ve çevresinin hesaplanması
2- Haritaların düzgün çizilebilmesi için uygun izdüşüm
yöntemlerin geliştirilmesi (harita projeksiyonları)
3- Enlem ve boylam çizgilerinden oluşan bir
konuşlandırma sisteminin kurulması
4- Dünyanın beşeri ve fiziki coğrafya özelliklerinin
belirlenmesi
gibi konularda yani hem MATEMATİK COĞRAFYA
hem de TASVİRİ COĞRAFYA alanlarında bilime önemli
katkılar yapmışlardır.
Matematik coğrafya çalışmalarının temeli, Halife Memun
döneminde, yani 9. yy.ın başlarında, Harizmi tarafından
kısmen
düzeltilerek
ve
geliştirilerek
Arapçaya
kazandırılmış olan Batlamyus’un “Coğrafya” adlı eserine
dayanıyordu.
Harizmi de Batlamyus gibi Yer’i Ekvator’dan kuzeye doğru
yedi iklime (bölgeye) ayırmıştı ve bu görüş bütün İslam
coğrafyacıları tarafından benimsenmişti.
Halife Memun, tarihte ilk defa dönemin ünlü astronom ve
coğrafyacılarından oluşan bir bilim kuruluna Yer’in
çevresini ölçerek büyüklüğünü belirleme görevi vermişti.