Av.Özgür Eralp`in sunumuna ulaşmak için tıklayınız.

Download Report

Transcript Av.Özgür Eralp`in sunumuna ulaşmak için tıklayınız.

MOBİL UYGULAMALAR VE HUKUKİ SORUNLAR
Av.Özgür Eralp
www.ozgureralp.av.tr
Eralp Avukatlık Bürosu
25.10.2013
09 Kasım 2013 - Antalya
1
Huzur ve sükûnunu
bozmak
Türk Ceza Kanunu’nun 123.maddesine göre Sırf huzur
ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla;
telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla
hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması
halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir
yıla kadar hapis cezası verilir.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
2
Kişiler arasındaki haberleşmenin hukuka
aykırı olarak engellenmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 124.maddesine göre Kişiler
arasındaki haberleşmenin hukuka aykırı olarak
engellenmesi halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis
veya adlî para cezasına hükmolunur.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
3
Hakaret
Türk Ceza Kanunu’nun 125.maddesine göre Bir
kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek
nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya
sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına
saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî
para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında
hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle
ihtilat ederek işlenmesi gerekir.Fiilin, mağduru muhatap
alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi
halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya
hükmolunur.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
4
Haberleşmenin gizliliğini
ihlal
Türk Ceza Kanunu’nun 132.maddesine göre Kişiler
arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu
gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle
gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır. Kişiler
arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak
ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır. Kendisiyle yapılan haberleşmelerin
içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı
olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin
basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı
cezaya hükmolunur.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
5
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve
kayda alınması
Türk Ceza Kanunu’nun 133.maddesine göre Kişiler
arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan
herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen
veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki
yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların
rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı
aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile
cezalandırılır. Kişiler arasındaki aleni olmayan
konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri
hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla
kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın
yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya
Eralp Avukatlık Bürosu
25.10.2013
hükmolunur.
www.ozgureralp.av.tr
6
Özel hayatın gizliliğini
ihlal
Türk Ceza Kanunu’nun 134.maddesine göre Kişilerin
özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin
görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal
edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. Kişilerin
özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı
olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve
yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya
hükmolunur.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
7
Kişisel verilerin
kaydedilmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 135. maddesine göre Hukuka
aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı
aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Kişilerin siyasi,
felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka
aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına,
sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin
bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki
fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
8
Verileri hukuka aykırı olarak verme
veya ele geçirme
Türk Ceza Kanunu’nun 136.maddesine göre Kişisel
verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan
veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. Kanımızca bu kanun maddesi
de çok genel ifadeler şeklinde düzenlenmiş olup
uygulamada sorunlar yaratmaktadır.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
9
Bilişim suretiyle hırsızlık
Türk Ceza Kanunu’nun 142.maddesine göre Bilişim
sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık suçunun
ilenmesi halinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
10
Güveni kötüye kullanma
Türk Ceza Kanunu’nun 155.maddesine göre Başkasına
ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde
kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan
mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına
olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta
bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi,
şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî
para cezası ile cezalandırılır.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
11
Bilişim suretiyle
dolandırıcılık
Türk Ceza Kanunu’nun 158.maddesine göre
Dolandırıcılık suçunun; Bilişim sistemlerinin, banka veya
kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve
beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Ancak 2005 yılında yapılan eklemeyle bu suçun
işlenmesinde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli
para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki
katından az olamaz.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
12
Suç eşyasının satın alınması veya kabul
edilmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 165.maddesine göre bir suçun
işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı
değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan,
devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan
üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
13
Bilişim sistemine girme
Türk Ceza Kanunu’nun 243.maddesine göre Bir bilişim
sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı
olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye
bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. Bu
fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler
hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı
oranına kadar indirilir. Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği
veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
14
Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya
değiştirme
Türk Ceza Kanunu’nun 244.maddesine göre Bir bilişim
sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir
yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bir
bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren
veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan
verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu fiillerin bir banka
veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya
kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde,
verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiillerin işlenmesi
suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına
haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç
oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis
ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
15
Banka veya kredi kartlarının kötüye
kullanılması
•
•
Türk Ceza Kanunu’nun 245.maddesine göre Başkasına ait bir banka veya kredi
kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse,
kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın
bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa,
üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. Bu suçun; Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın
hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, Aynı konutta beraber
yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba
hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu kapsama giren fiillerle ilgili olarak bu
Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.
Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı
üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla
kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Sahte
oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını
kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır
cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla
kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
16
Suç delillerini gizleme
Türk Ceza Kanunu’nun 281.maddesine göre gerçeğin
meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun
delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya
bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği
suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza
verilmez.
Eralp Avukatlık Bürosu
www.ozgureralp.av.tr
25.10.2013
17
T.C.YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2011/20072 K. 2012/12126 T. 15.5.2012
Bilimsel görüşlerden hareketle kişisel verilerin neler olabileceğini şu başlıkları
altında sınıflandırabiliriz.
a- Yaşam şekline ilişkin kişisel veriler: Kişilerin üçüncü kişiler tarafından
ayırımcılığa uğramaması ve haysiyetinin korunmasıyla ilişkili olarak, dini
inançları, cinsel tercihleri, etnik kökeni, suç geçmişi, politik eğilimleri ve kişisel
özel aktivitelere ilişkin bilgiler bu bağlamda sayılabilecektir.
b- Ekonomik ve finansal kişisel veriler: Suçlular tarafından suistimale ve kimlik
hırsızlığına hedef olmamak için kişinin mali varlığı, sahip olduğu hisse ve
hesaplar, borçları, yaptığı alış verişler, kredi kartlarına ilişkin veriler. Ayrıca
sayılan bu bilgiler ile kişinin nerede ve kimlerle bulunduğuna, sağlık bilgilerine
ilişkin bilgiler de ortaya çıkarabileceğinden ve varlık bilgisinin toplumsal açıdan
da özel sayılmasından dolayı önemi artmaktadır.
c- Bilişim alanına ilişkin kişisel veriler: e-postaların bizzat adresleri veya şifreleri,
internet ortamında paylaşılan kişisel veriler mahrem olarak değerlendirilebilir.
Bunun önemi şu bakımdan artmaktadır. İnternette gezinti yapan kişi birçok kişisel
bilgileri paylaşmakta, bu bilgiler kayıt altına alınmakta, yine internet erişimine
ilişkin iz kayıtlarının hizmet sağlayıcı ve sunucu sahipleri tarafından tutulabiliyor
olması nedenleriyle artmaktadır.
d- Sağlıkla ilgili kişisel veriler: Sağlık verileri kişilerin iş güvenliğini, toplum
içindeki statüsünü ve sigorta kapsamını etkileyen hassas bilgilerdir. Ayrıca sağlık
verileri kişilerin sosyal yaşantısı ve psikolojik durumları hakkında bilgi
edinilmesine neden olabilir. Biyometrik ( Kişinin kendine özgü fiziksel veya
biyolojik niteliklerine dayalı olarak insanların kimliğini tespit için dijital teknolojiden
faydalanma bilimi ) veriler de kişisel veriler arasındadır.
e- Politik kişisel veriler: Toplum içinde yaşayan kişilerin siyasi tercihleri toplum
katmanları arasında bilinme halinde ayırımcılığa maruz kalma ihtimali
bulunduğundan bu bilgilerde kişisel veridir.
T.C.YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2012/4843 K. 2012/7249 T. 7.5.2012
Bankalar, kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede
ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür ( 4491 Sayılı Yasayla değişik
4389 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61.
maddesi ). Bu tanımlamaya göre mevduat, ödünç ile usulsüz tevdi
sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. B.K.'nun 306
ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer
kararlaştırılmışsa faiziyle iadeye mecburdur. Aynı Kanunun 472/1. maddesi
uyarınca usulsüz tevdide paranın nefi ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği
için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına
kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar
aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin
bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin
gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin kusurundan söz
edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından
mahsup talebinde bulunabilir.
2
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut
olaya gelindiğinde usulsüz işlemin gerçekleşmesinde dava dışı T... İletişim
Hizmetleri A.Ş.'nin %50 oranda kusurlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde
hüküm kurulmuştur. Ancak, davacıyla dava dışı şirket arasında internet
bankacılığıyla ilgili bir sözleşme olmadığı gibi, davaya konu iddia edilen zarar
aslında davalı bankanın zararıdır. Davacının alacağı, davalı banka açısından
aynen devam etmektedir. Davacı talebini akidi davalı bankaya yöneltmiştir. Şayet
usulsüz işlemde davalı dışı gsm şirketinin bir kusuru mevcut ise, bu hususu ileri
sürme hakkı mevduatı saklamakla yükümlü zarar gören davalı bankaya aittir.
Davacının zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğu hususu da
kanıtlanmadığından, davalı banka, hesaptan usulsüz şekilde alınan paranın
tamamından davacıya karşı sorumludur. O halde, davacının hesabındaki paranın
tamamının davalı bankadan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde
hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
YARGITAY 11.Hukuk Dairesi’nin ESAS NO
kararı
:2009/12918 KARAR NO :2011/5262 lu
Somut olayda mahkemece, davacının SMS yöntemiyle bilgilendirilme
yöntemini tercih ettiği, hesabından yapılan havalenin mesaj yoluyla
davacının cep telefonuna gönderildiği, ancak GSM şirketinin abone
merkezinden sim kartının kopyalanması nedeniyle gönderilen mesajın
davacıya ulaşmadığı ve telefonun başka kişilerce kullanılması nedeniyle
mesajın davacıya ulaşmaması nedeniyle havaleden haberdar edilmediği
belirlendikten sonra, işlem bilgilerinin davacının özensiz davranışları
nedeniyle ele geçirildiği kabul edilerek davacıya 1/3 oranında kusur izafe
edilmiştir. Oysa, mahkeme kabulü ve bilirkişi raporundan, sim kartın
bilinmeyen kişilerce değiştirilerek işlem yapıldığı ve davacının bir kusuru
bulunmadığı anlaşılmasına göre, bu durum davalı bankayı aldığı
mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü
kendisinde olan davalı banka, davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın
davacının kusuru ile ele geçirildiğini de kanıtlayamamıştır. Bu itibarla,
somut olayda davacının hesabında bulunan paraların başka hesaplara
havale edilmesinde davacıya atfedilecek her hangi bir kusurun ispat
edilememesi nedeniyle tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulü
gerekirken, yazılı gerekçe ile tarafların birlikte kusurlu olduğunun kabul
edilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına
bozulması gerekmiştir.
T.C.YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2006/19150 K. 2006/26792 T. 10.10.2006
tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir;
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı işçi, 2003 yılından itibaren işyerindeki
işverene ait bilgisayarı kullanarak günde birkaç kez internete girerek bahis
oynamaktadır. Bu konuda ve aşırı borçlanması sebebiyle daha önce
uyarıldığı yazılı belgeler İle davacının müfettişe verdiği savunma içeriğinden
anlaşılmaktadır. Davacının bu davranışı sebebiyle aşırı derecede borçlandığı
ve bir başka bankadan almış olduğu kredi kişi borcundan dolayı icraya maruz
kaldığı da görülmektedir. Davacının mesai saatleri içinde bahis sitelerine
girmek üzere internet kullanımlarının bazı günler birkaç saati bulduğu da
dikkate alındığında, davacının söz konusu davranışlarının işyerinde
olumsuzluklara yol açtığı açıktır. Böyle olunca davacının iş sözleşmesinin
feshinin geçerli nedene dayandığının kabulü gerekir. Davanın reddi
gerekirken yazılı şekilde isteklerin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2009/447 K. 2010/37516 T. 13.12.2010
tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:
Somut uyuşmazlıkta, dosya kapsamına göre davacının görevi gereği işverenin
işlerini yürütmesi için kendisine verilen bilgisayar ve e-mail adreslerini
kullanarak iş akdi daha önce feshedilen S. A. ile işle ilgili olmayan elektronik
yazışmalar yaptığı, bu yazışmalar sırasında işverenin şahsına yönelik hakaret
niteliğinde sözler sarf ettiği işyeri sırrı sayılabilecek konularda da yazışmalar
yaptığı anlaşılmıştır.
İşverenin kendisine ait bilgisayar ve e-mail adresleri ile bu adreslere gelen epostaları her zaman denetleme yetkisi bulunmaktadır. Davalı işverene ait
bilgisayarları ve e-mail adreslerini özel yazışmalarda kullanıp işverene
hakaret niteliğinde sözler sarf etmenin, işveren açısından 4857 sayılı Yasanın
25 II-b.maddesi uyarınca sataşma niteliğinde haklı fesih nedeni oluşturacağı
anlaşılmakla davacının ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin reddi yerine
yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
T.C.YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2010/41168 K. 2013/3583 T. 30.1.2013
tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:
Davalı, davacının iş akdinin davacının işyerinde yapmakla görevli olduğu işlerden
bulaşıkları ihtara rağmen süresinde yıkamayıp, biriktirerek sabaha bıraktığı,
davacının iş saatleri içerisinde internette chat yapmaması konusunda
uyarılmasına rağmen, uyarılara aldırmayıp internette chat yapmaya
devam etmesi, .... hakkında yaptığı olumsuz davranışlarla ilgili olarak
tutanaklar tutulmasından sonra iş akdinin İş kanununun 25 /II ,e,h bentleri
gereğince haklı sebeple feshedildiğini savunmuştur.
Dosya kapsamında yapılan incelemede iş veren tarafından davacının yapmakla
görevli olduğu işleri yapmak hususunda uyarılmadığı, savunmasının
alınmadığı, ayrıca davalı tarafça ileri sürülen diğer fesih sebeplerinin
kanıtlanmadığı anlaşılmakla davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin
kabulü yerine reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Konuya ilişkin T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ. E. 2012/20608 K.
2012/18217 T. 11.9.2012 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir.
KARAR : 5237 sayılı TCK’nın 132/1-1. cümlesinde tanımlanan
haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, belirli
veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının
bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle
hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli
araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.
)ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb. )aracılığıyla
paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının;
2
özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler
tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı
şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi ),
okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi gerektiği; aynı
maddenin 2. cümlesinde ise, anlaşılabilir olsun ya da olmasın,
başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses,
görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne
üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik
bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine
geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir
belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle )sabitlenmesi
ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olup, bu madde kapsamında
yer verilmeyen kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini
kaydetmesi eyleminin, koşulları bulunduğu takdirde,
3
5237 sayılı TCK’nın 134/1-2. cümlesi kapsamında; kişinin
kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, belirli olmayan ve
birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni
bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa etmesi,
yani; yayması, açığa vurması, afişe etmesi, ilan etmesi,
kamuoyuna duyurması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi
bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunması eyleminin,
5237 sayılı TCK’nın 132/3. maddesi kapsamında
değerlendirilebileceği,
4
Ancak;
Kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili
makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen
durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel
saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi )bir suç söz konusu
olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu
zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı
bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara
sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren
tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme
içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme,
izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu
kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin
hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz
edilemeyeceği,
5
Bu açıklamalar ışığında somut olay gelince, katılanların daha önce
kendilerine hakaret ve tehdit içerir sözler söylediklerini işiten
sanıkların, sabit ev telefonundan katılanlarla yaptıkları
görüşmeyi, hakaret ve tehdit vari sözlerin sarfı üzerine teyp
cihazı yardımıyla katılanların rızası dışında kasete kaydedip,
elde ettikleri teyp kasetini, katılanlar aleyhine tehdit ve hakaret
suçlarından açılan ve kendilerinin şikayetçi olarak yer aldıkları
davada, vekilleri marifetiyle, mahkemeye delil olarak sunmaları
şeklinde gelişen eylemlerinde suç işleme kastları bulunmadığı
anlaşılmakla, yapılan yargılama sonucunda, sanıklara atılı
suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçeleri
gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan,
KARAR : C.Savcısının atılı suçtan sanıkların mahkumiyetlerine
karar verilmesi gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen tüm
temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak
ONANMASINA, 11.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Konuya ilişkin T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2008/4-351 K. 2008/350 T.
30.4.2008 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:
( … Davacı vekili dava dilekçesinde davalının A. Üniversitesi’nin
internet sitesine kayıtlı tüm liste üyelerine gönderdiği e-mail’de
davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek
manevi tazminat istemiştir.
Davalı, dava konusu e-mail’in özel bir ileti olduğunu, başkalarına
yanlışlıkla gönderildiği ve hakaret içermediğini belirterek
davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davalının davacının kişilik haklarına saldırı amacı
taşımadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, karar davacı yanca
temyiz edilmiştir.
2
Dosya içinde bulunan idari soruşturma evrakları ve diğer
kanıtlardan dava konusu e-mail de davacının kastedildiği ve
içeriği itibariyle davacının kişilik haklarına saldırıda
bulunulduğunun kabulü gerekir. E-mail’in liste üyelerine
yanlışlıkla gönderilmesi tazminat miktarının belirlenmesinde
dikkate alınacak bir durumdur. Yerel mahkemece bu yönler
gözetilmeden davanın reddedilmiş olması bozma nedenidir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden
yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
3
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan
sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki
tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici
nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel
Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı
bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden
dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,
istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.04.2008
gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ E. 2011/133 K. 2011/836 T. 19.9.2011
tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir;
Davacının iş sözleşmesi, şirketin bilgisayarını mesai saatleri
içinde kişisel maillerini göndermede kullandığı, işyeri
çalışanlarına iş harici mailler gönderdiği, günlük çalışma
süresinin büyük bir kısmını internette surf yaparak
geçirdiği gerekçesiyle 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/ıı
maddesi uyarınca feshedilmiş olduğundan savunma
istenmesi gerekmez. Bu sebeple işin esasına girilmesi
gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi
hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2007/16876 K. 2007/30922 T. 22.10.2007
tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:
Dosya içeriğine göre davacının daha önce işverenin bilgisi dışında
işverene ait aracı kullandığı ve maddi hasarlı trafik kazasına
neden olduğu, bu nedenle ihtar cezası aldığı, davacının son
olarak mesai saati içinde bankada işleri olduğu gerekçesi
ile ayrıldığı, ancak internet cafede bulunduğunun tespit
edildiği anlaşılmaktadır. Davacının bu davranışları ile
işverenin güvenini sarstığı, işyerinde olumsuzluklara yol
açtığı sabittir. Fesih geçerli nedene dayanmaktadır.
Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2009/39671 K. 2010/37399 T. 13.12.2010
tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:
.. mesai saatlerinde iddia oyunu için düzenlenmiş internet sitelerine girecek
kadar iddia isimli futbol bahis oyununa düşkün olduğu, müşterilerle
bazen arşivde bu oyunu oynadıktan, şube müdürü konumundaki görevinin
önemi ve ağırlığı tartışılmaz olan davacıyı ihtiyaç olduğunda ilçedeki iddia
bayiine telefon ederek çağırdıklarının dahi olduğu, akşamları kasayı
kapatmaya geç geldiği için çalışanların şubeden ayrılamadıkları göz ardı
edilemez, İşvereni temsil konusunda şubenin en yetkili kişisi olan işçinin,
mesai saatlerine uygun davranması, çalışma saatlerinde de tüm çabasını
işine hasretmesi, çalışanlarına disiplini ile örnek olması, müşteriler ile daha
sonra sorun yaşamamak için iş yaşamının gerektirdiği mesafeyi koruması
gerektiği tartışılmaz. İşçinin açıklanan davranış lan ile işyerinde
olumsuzluklara yol açtığı sabittir. Belirtilen nedenler, yukarıda açıklandığı
şekilde haklı fesih sebebi oluşturmamaktadır. Ancak işçinin bu davranış
şeklini sergilemesi iş akışını bozucu niteliktedir. Artık işverenden iş ilişkisini
devam ettirmesi normal ölçülerde beklenemez. Fesih geçerli nedene
dayanmaktadır ve davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olup
bozmayı gerektirmiştir.
T.C.YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2007/27583 K. 2008/5294 T. 17.3.2008
tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir;
İşçinin, işverenin açıkça yasaklamasına rağmen interneti özel
amaçlı kullanmasında önceden ihtara gerek olmaksızın iş
sözleşmesi feshedilebileceği gibi; işçinin pornografik
resimleri videoları işletmenin veri taşıyıcısına indirmesi ve
yüklemesi halinde ihtara gerek yoktur. Zira internetin her
kullanımı bilgisayarda bir iz bırakır ve uzman üçüncü
kişiler hangi internet bağlantısından hangi sayfalara
girildiğini rahatlıkla tespit edebilirler. Bu suretle işverenin
kamuoyu nezdindeki şöhreti önemli ölçüde zarar görebilir.