Eric Berne*nin Ki*ilik Kuram*

Download Report

Transcript Eric Berne*nin Ki*ilik Kuram*

KİŞİLİK
Bireye özgü duygu, düşünce ve davranışların
örgütlenip bütünleşmesidir.
Kişilik, bireye özgü bir
yaşama biçimidir ve bu yaşam biçimi içerisinde
kişinin yetenekleri, bireyler arası ilişkileri
kişisel ve zihinsel özellikler bir bütün
olarak birlikte sergilenir. Bu faktörler birlikte
dikkate alındığında kişilik, fiziksel ve zihinsel
özelliklerde görülen farklılıklar ve bu farklılıkların
kişinin tutum, davranış ve düşüncelerine
yansıyışı olarak tanımlanabilir.
ESRA
Kişiliği Belirleyen Etkenler
Genel olarak ele alırsak dört grupta incelenir:
Dış görünüm
Bireyin rolü veya görevi
Bireyin zeka, enerji, arzu, ahlak ve potansiyel yetenekleri
Kişinin içinde yaşadığı toplumsal özellikler
Kişilik bu özellikler açısından incelendiğinde benlik bütünleşmesi olarak
ortaya çıkar.
ESRA
Kişilik-Karakter İlişkileri
Karakter çocuğun dünyaya gelmesiyle kendini belli
eder. Karakter, doğuştan var olur; değişmez ve
süreklidir. Karakter, kişilik teşekkül edene kadar onun
dışında, kişilik teşekkül ettikten sonra onun içinde yer
alan bir kavramdır.
ESRA
Kişiliğin Başlıca Özellikleri
Doğuştan varolan ve sonradan edinilen eğilimlerin
bütünüdür.
Kazanılan eğilimlerin düzenlenmesidir.
Kişilik bireylerin eğilimini çevreye uydurur.
ESRA
Kişilik Kuramları
İnsanlığın var oluşundan bu yana kişilik üzerinde çeşitli görüş ve
düşünceler ortaya konulmaktadır
Sigmund Freud’un Kişilik Kuramı:
Freud’a göre kişiliğin güdüsü ve kişinin en büyük yoksunluğu sevgidir.
Freud’a göre kişiliğin psikanalitik incelemesi sonucunda üç ayrım yapılır:
1)Üst Benlik(Süper ego)
2)Benlik(Ego)
3)İlkel Benlik(İd)
ESRA
Süper ego:
Kişiliğin ahlaki yönünü temsil eder.
Tüm kararlarında ahlak ilkesinden yola
çıkarak, katı ahlaki kurallar çerçevesinde
özellikle id’ in cinsellik ve saldırganlıkla
ilişkili isteklerini ahlaka uygunluğu
açısından denetleyerek, kabul
edilmesi mümkün olmayan aşırı istek ve
taleplerin karşılanmasına karşı çıkar.
ESRA
Ego: Kişilik yapısının gerçeklik ilkesine göre hareket
eden ve kısmen de olsa bilinçli olan bölümüdür.
Kişiliğin idare meclisi gibi davranır. Ego, gerçekliğin
sınırlarının zorlanmadan bireyin içsel dürtülerinden
kaynaklanan ihtiyaçlarının uygun bir şekilde nasıl
karşılanacağını tayin etmektedir. Bireyin başını belaya
sokmayacak çözüm önerileri arar.
ESRA
İd: Kişiliğin ilkel yönünü oluşturmaktadır. Daima haz
ilkesine göre hareket etmektedir. Gerçek dışı ve mantık
dışı istek ve arzularla, bireyin içsel dürtülerinin her ne
pahasına olursa olsun derhal doyurulması doğrultusunda
bir işlevde bulunmaktadır.
Freud’a göre yaşamın ilk günlerinde büsbütün id’den
oluşan ilkel yapı ayrımlaşarak ego ve Süper ego’yu
oluşturmaktadır.
ESRA
Eric Berne’nin
Kişilik Kuramı
Berne, kişiliği üç kısımda incelemektedir

Atalık(öğüt verici kısım)

Olgunluk(yetişkin kısım )

Çocukluk(olgun olmayan kısım)
SEDA
Düşünür, çocukluk kısmında bireyin bir takım kişisel istek
ve arzularının bulundugunu ve bunlara erişmek için
kendini tatmin etmek için dilediğince davrandığı kısımdır.
**Olgunluk ve yetişkinlik kısmı olarak ifade edilen kişilik
kısmı, insanın çocukluk kısmını disipline eden eğilimleri
ortama uygun gelecek biçimde düzenleme görevini yerine
getirmektir. Böylece insanın doğal olarak yapmak isteyip
de yapamadığı şeyler yetişkin kısım sayesinde biliçaltına
itilip baskı altında muhafaza edilmektedir.
**Üçüncü kişilik kısmı her insanda bulunan atalık yapma,
başkalarına yol gösterme ve nasihat etme halidir.
SEDA
Carl Jung ve Alfred Adler’in
Kişilik Kuramları
Adler ve arkadaşı Carl Jung aslında Freud’un Viyana’daki
öğrencileridir. Ancak Freud’ün görüşlerine ilk tepkiyi
gösterenler de bunlardır. Cinsellik ve sevgi güdüsünü
hocalarının fazla abarttığını ileri sürerek psikanaliz yerine
analitik psikolojinin temellerini atmışlardır.
Jung’a göre kişliğin önemli parçaları hocası Freud’ün de
değindiği gibi bilinçdışı ve benliktir. Ancak düşünür,
ırkların özelliklerini taşıyan ve tüm insanlık tarihini
kapsayan kalıtım ve genler yoluyla nesiller boyu devam
eden ırk bilinçdışı kavramını geliştirmiştir. Bu kavram
bireylerin atalarından gelen kalıtımsal davranış biçimleri
ile ilgilidir. Ve ırktan ırka ve soydan soya geçen kalıtımsal
davranış özelliğidir.
SEDA
Jung’un görüşlerini arkadaşı Adler tamamlamaktadır. O da,
cinsellik ve sevginin davranışları yönlendiren güdü
olduğuna itiraz ederken Jung’un kişinin kendi geleceğini
belirlemesi ile ilgili görüşlerine insanın gelecekte
amaçladığı şeyin kendini toplumda güçlü hale getirecek
davranışlar olduğunu ileri sürmektedir.
Örneğin; Matematikte zayıf olan bir öğrencinin, sosyal
bilimlerde güçlü olmaya çalışması gibi.
Adler, Freud ve Jung’dan biyolojik kişisel özelliklerden
çok toplumsal özelliklere ve sosyal ilişkilere önem
vermesiyle ayrılmaktadır.
SEDA
Karen Horney’in
Kişilik Kuramı
Düşünüre göre, kişiliğin temel elemanı endişe ve korkudur.
Her birey endişelerini ve korkularını yenmek amacıyla
faaliyette bulunurlar. Kendilerini endişelendiren ve korkuya
düşüren şeylerle baş edebilmek için bireyler bazı davranış
kalıpları geliştirirler. Genel bir ayrım yapılacak olursa,
düşünürün on adet olarak belirlediği taktikler üç ana gruba
ayrılabilir. Bunlar aynı zamanda sosyal açıdan toplumda üç
tip kişiliği belirleyen ilişki kalıbıdır ve şöyle özetlenebilir:
SEDA
1- Bir insanlara yaklaşmak onlara sevgi ve yakınlık
duymak suretiyle endişe ve korkuları gideren taktikler.
2- İnsanlardan uzak durmak, onlara karışmamak ve
bağımsız biçimde hareket ederek endişe ve korkulardan
sıyrılma taktikleri.
3- İnsanlara karşı gelmek, onlarla mücadeleye girmek,
güçlü olduğunu diğer insanlara kabul ettirmek suretiyle
endişe ve korkulardan sıyrılma taktikleri.
SEDA
Kişilik Sınıfları
1- Heyecanlık durumu
2- Faallik durumu
3- Etkilerin sürekliliği durumu
Bu değişkenlerden ilk ikisi oldukça açıktır, fakat üçünçüsünü
biraz açıklamak biraz yerinde olacaktır. Etkilerin sürekliliği
deyimi nörofizyoloji’den gelmektedir. Buna göre, kişiyi
etkileyen durum ve olayların izleminimlerini uzun zaman
devam ettirme veya ettirmemesi durumudur. Buna göre,
bireyler iki gruba ayrılmıştır:
SEDA
Birincil Grup: Herhangi bir etkiye maruz kalan birey, tepkisini o
anda tamamen göstermez ve geleceğe bırakır. Bu yüzden birey
tarafından yaşanan olaylar gelecekte süren izler bırakacaktır.
Gerçekte kişiliğin ortaya çıkması bireylerin biyolojik, psikolojik
ve sosyal bileşkelerini incelemeyi gerekli kılan karmaşık bir
olaydır. Bu yapının iki önemli etkeni vardır. Bunlardan biri,
benlik, ötekisi ise dış dünyadır. Kişilik bu iki etkinin karşılıklı
etkisi sonucu oluşur.
Kişinin arzuları eğilimleri biyolojik ihtiyaçları ve hatta geldikleri
ırklar veya coğrafi bölgeler bir taraftan; dış dünyanın
alışkanlıkları, aile çevresi, ekonomik düzey, hukuksal ve ahlaksal
kural, yasa ve ilkelerde diğer taraftan kişilik üzerinde etkide
bulunmaktadır.
SEDA
Kişisel Farklılıklar
A. Genel Düşünceler:
Her kişi hayat görüşü bakımından
diğerlerinden ayrılabilir.
Onları harekete geçiren güdüler
çeşitlilik ve şiddet bakımından
değişiklik gösterir.
Kişileri güdülemek için kullanılan
özendirme araçlarına
gösterilen tepki ise
insandan insana farklılık gösterir.
DUYGU
B. Toplumsal Gelenekler ve Kişisel Farklılıklar:
İnsan sosyal yaşama alışmak zorunda olan bir varlıktır. Kişisel
arzular çoğu zaman toplumsal geleneklerle çatışma halinde
bulunur. Her birey kişiliğinin yanı sıra bir de sağduyuya sahiptir.
Kişilik ile sağduyu devamlı çatışma halindedirler. Sağduyu
birçok hırsın, arzunun toplum tarafından olumsuz görülen birçok
fiil ve duygunun frenleyicisidir.
C. Kişisel Farklılıkları Doğuran Nedenler
a) Olayların gerçeğine dayanma (nesnellik/objektivite)
b) Girişim ruhu
c) Hırslı olma
DUYGU
a. Olayların Gerçeğine Dayanma:
Burada davranışlar kişinin normal davranmasını gerektirecek yerde, içinde
bulunduğu durumun gereklerinden doğmaktadır. Nesnel nedenlere
dayanmayan davranışlar çoğu hallerde bunalım veya tatminsizlikten
ileri gelir. Bu davranışlar kişilerin yararlı birçok yeteneğinin ortadan
kalkmasına ve normal kişiliklerinin farklılaşmasına neden olur.
b. Girişim ruhu:
Girişim ruhu başkalarıyla olan ilişkilerde teşebbüsü ele alma ve duruma
hakim olma eğilimi anlamına gelir. Girişimde bulunmak kişisel
farklılıkların ortaya koyduğu bir olay olduğu gibi içinde yaşanılan
olaylar da bir kimsenin daha aktif ve girişimci olmasına veya
olmamasına neden olabilir.
DUYGU
c. Hırslı olma:
Hırslı bir kimse daima kişisel mevkii ve örgüt içinde ilerleyip
yükselme tutkuları ile meşguldür. Örgütlerde personel özendirme
için kullanılan usül yöntemler hırslı yaradılışlı kimseleri harekete
geçirmeye daha elverişlidir. Fazlaca hırslı kimselere hareketli
anlamına gelen ‘mobile’ deyimi kullanılmaktadır.
d. Toplumculuk (sociabilite):
Toplumculuk kişinin ilişkili olduğu kimselerin tutum ve arzularına
karşı olan duyarlılığını ifade eder. Toplumculuğu yüksek bir kimse
kendisini gruptan ayrı olarak hissedemez. Toplumculuk özelliğine
sahip bir kimse disiplinlidir, kişiliğini kolayca grup yasalarına ve
düzenine uydurabilir.
DUYGU
Kişisel Farklılık Alanları
 Her insan, öğrenme, unutma, hatırlatma, düşünme,
bilgiler, çatışma, heyecan, duygu vb. gibi benzeri
faaliyet, duygu ve süreçler bakımından diğer
insanlardan farklılıklar göstermektedir. Bütün bu
benzerlik ve ayrılıklar kişisel davranış ve güdülerde
önemli bir yere sahiptir.
 Yönetim psikolojisinde ulaşılacak belirli bir takım
amaçlar ve bu amaçlara ulaştıracak bir örgüt söz
konusudur. Kişisel farklılıkların yönetim
psikolojisindeki önemi, belirli amaçları en etin ve
verimli biçimde gerçekleştirmek için bireysel
farklılıklardan nasıl yararlanılacağını araştırmaktadır.
NAGİHAN
 Mademki bireyler arasında kapasiteleri açısından bir farklılık
mevcuttur. Onları bu özellikleri açısından ele alarak
farklılıklarını değerlendirmek yerinde olur. Yönetici en
yetenekli kimseleri seçip onların üstünlüklerinden yararlanırsa
daha etkili iş gördürmüş olacaktır. İşlenmeyen bilgiler ve
kişisel özellikler zamanla kaybolmaya mahkum oldukları gibi
bu özelliklere sahip kimseler onları kullanamadıkları için
parasal kayıplara da uğrayabilirler. Yöneticiler kişisel
farklılıklardan yararlanmak zorundadırlar, fakat bu zorunluluk,
onları birlik ve beraberlik halinde çalışma havasına
götürmelidir.
NAGİHAN
Kişisel farklılıkların analiz ve yorumunda istatistik
usul ve yöntemlerin büyük önemi olduğuna işaret
eder.Zeka, kişilik ve yetenek gibi kişisel farklılıkların
örgütlerde personel seçimi ve işe yerleştirilmesinde
önemi çok büyüktür.
NAGİHAN
Kişisel Farklılıkların
Uygulamadaki Yeri
Sanayide ücretler daha çok işletmede çalışılan saatlere
göre hesaplanmaktadır. Bu durum işletmede geçirilen
zamanın yapılan iş miktarının daha önemli olduğuna
işaret eder. İşe devamlılık faktörü de kişisel bir yetenek
olarak ortaya çıkmakta ve ücret hesaplamasının
yapılmasında her şeyden önce göz önünde
bulundurulmaktadır. Verimlilik faktörü de temel faktör
olarak ele alınan devamlılığın yanında ikinci önemli bir
kıstas olacaktır. Böyle hallerde işçinin yetenekleri
hakkında ve diğer işçilerden ayrılan yönleri hususunda
yargıya varılacaktır.
NAGİHAN
Kişisel Farklılıkların
İstatistiksel Analizi
a) Frekans Dağılımı Ve Dağılım Grafikleri
Bir psikolojik testin 200 kişiden oluşan insan grubunda alınan puanlara
göre nasıl dağıldığını öğrenmek istediğimiz zaman frekans dağılımı
yaparız.Burada sayısal olarak verilen puanların kendi içinde sınıflamaya
tabi tutarak en düşük puandan en yüksek puan alan kişilere kadar çeşitli
gruplar yapılır.
Test uygulanan insanların sayısı çok fazla olduğundan puanlar normal
dağılım biçimi gösterecektir.Normal dağılım eğrisi herhangi bir ölçme ile
elde edilen neticelerin normal dağılıma göre nasıl bir eğilim gösterdiklerini
mukayese etme aracıdır.Frekans dağılımları aynı grafik üzerinde
gösterilirse ve bunların puanlarının dağılımı birbirleriyle hiç uyuşmayacak
bir eğilim izlerse buna birbirini kesen dağılım adı verilir.
NAGİHAN
Tesadüfi olarak seçilmiş bulunan büyük sayıda denekleri
içeren gruplar üzerinde yapılan psikolojik araştırmalarda
çarpık, bimodal ve mültimodal dağılımlara pek seyrek
rastlanmaktadır.
NAGİHAN
Bir Değişkenlik Ölçüsü
Olarak Dağılımın Standart
Sapması
 Aritmetik ortalamadan belli bir uzaklıkta bulunan
olayların ya da puanların yüzdesinin veya belirli bir
puana sahip kimsenin hangi kısma düşeceğine ilişkin
olasılığın belirlenmesi gibi hususlara cevap vermek
için dağılımın standart sapmasını bulmak gerekir.
ÖZLEM
 Standart sapma uygulaması normal dağılım eğrisine
az çok uygun olarak bulunan olaylarda kullanılabilir.
 Diğer bir ifadeyle puanların frekans dağılımı normal
dağılıma ne kadar yaklaşırsa o taktirde verilen
puanların isabet edeceği muhtemel yerlerden veya uç
değerler farkı içindeki yüzdelerden bahsedilebilir.
 Standart sapma ise bir dağılımdaki puanların
aritmetik ortalamadan farklarının karesinin
frekanslara bölümüdür.
 Standart sapma ‘σ’(sigma) ile ifade edilir.
ÖZLEM
ÖZLEM
 Normal dağılım eğrisinde aritmetik ortalamanın sağ ve soluna
doğru işaretlemiş olduğumuz -2σ +2σ değerleri arasındaki
alanda kalan puanlar ise tüm puanların %95i, -3σ ile +3σ
sınırları içinde ise tüm puanların yaklaşık %100ü bulunmaktadır.
 Standart sapmanın anlamı nedir,eğer σ büyük ise,puanların
aritmetik ortalamadan sağa ve sola doğru geniş olarak yayıldığı
dağılım eğrisinin de yayvan olduğu anlaşılır.
 Eğer standart sapma küçükse bu taktirde puanlar yaygın değil
ortalamanın etrafında birikmiş durumdadırlar.
 Yani normal dağılım eğrisi yukarıya doğru sivri bir şekil arz
edecektir.
 Normal dağılım dışındaki dağılımlarda standart sapma ancak
değerlerin aritmetik ortalama etrafında toplanıp toplanmadığını
göstermekten başka bir işe yaramaz.
ÖZLEM
Aritmetik Ortalamanın
Güvenilirliği
 Aritmetik ortalamanın güvenilirliğinin hesap edilmesi
ancak sondaj olaylarında söz konusu olmaktadır. Eğer
ana kütleyi oluşturan tüm birimler araştırmaya
alındıysa güvenilirlikten söz edilemez.
 Güvenilirlikten kastımız ana kütleden çekilen örnek
ortalamasının ana kitleyi temsil etme kabiliyetidir.
ÖZLEM
 Çünkü sosyal ve psikolojik olaylarda ana kütlenin
tamamını teste tabi tutmak zor olacağından,ana
kütleden belli oranlarda bir örnek seçilmektedir.
 Aritmetik ortalamanın güvenilirliği standart hata ile
ölçülmektedir.
 Standart sapma ile standart hata birbirlerinden
tamamen farklı kavramlar olduğundan birbirine
karıştırılmamalıdır.
 Bunun yanında standart hatanın hesabında standart
sapmadan yararlanılmaktadır.
ÖZLEM
Standart hatayı şu şekilde ifade edebiliriz:
ÖZLEM
 Sosyal ve psikolojik araştırmalarda kişisel
farklılıkların analiz ve yorumlanmasında dağılım
grafikleri, yığışma ölçüleri ve standart sapma ve
standart hatanın hesabı önemli bir istatistik gösterge
olmaktadır.
ÖZLEM
Korelasyon Katsayısı
 Örgütsel psikolojide en çok kullanılan yöntemlerden
birisi de korelasyon katsayısı hesap edilerek kişisel
farklılıkların kişinin çalışma ve verim gücüne
etkisinin araştırılmasına ilişkindir.
 Böylece kişinin veya grubun bu özelliği ile verim
gücü arasındaki ilişki ve ilişkinin derecesi kolaylıkla
tespit edilmiş olacaktır.
ÖZLEM
 İstatistikte korelasyon katsayısı (+1),(0),(-1) sayıları
arasında herhangi bir değer olabilmektedir.
 Eğer iki olay arasında ilişki yoksa korelasyon
katsayısının değeri sıfır olacaktır.
 Eğer iki olay arasındaki ilişki biri artarken diğeri
de artacak şekilde ise korelasyon katsayısı +1’e
yakın çıkacaktır.
ÖZLEM
Biri artarken diğeri de bu artmaya uygun
olarak azalıyorsa korelasyon katsayısı -1’e yakın
olacaktır.
 Artma ve azalma oranları her iki olayda da
birbirlerine eşit ise korelasyon katsayısı (+1) veya
(-1) kıymetleri olacaktır.
ÖZLEM
G. Yetenek, Verim ve
Kişisel Farklılıklar
Yetenek, kişinin üstesinden gelebileceği potansiyeli belirler. Verim
ise kişinin halihazırda başarabildiği şeyi ifade eder. Bu iki kavram
arasında fonksiyonel bir ilişki mevcuttur. Bir kimsenin verimi onun
yeteneğine ve iş yapma arzusunu arttıran güdülenmesine bağlıdır. Bu
üç kavramın ilişkisi şöyle açıklanır:
Verim = Yetenek x Güdülenme
ESMA ÇAĞLA
Bir kimsenin verimliliğini ölçmek için önce ona
yapabileceği bir görev verilmelidir. Aynı grubun çeşitli
bireyleri için güdüleme faktörü her bir kişi için uygun
ölçüde verebiliyorsa, randımanlardaki değişiklikler
yetenek farklılıklarının bir değişmesi olarak ortaya
çıkacaktır.
Kişisel farklılıkları ortaya koymak için yapılan testler,
güdüleme düzenini ortaya koyup kolaylaştıran araçlar
olduğu kadar, yeteneklerin ölçümünü de sağlarlar. Fakat
güdüleme sisteminde bazı aksaklıkların mevcudiyeti
saptandığı zaman, test sonuçları yetenek farklarını
belirlemek hususunda pek az değere sahiptir.
ESMA ÇAĞLA
Bir çalışma alanıyla ilgili olarak verim değişimlerini
bir eğride göstermek mümkündür:
ESMA ÇAĞLA
Varsayımımızı değiştirdiğimizde dağılım eğrisi:
ESMA ÇAĞLA
H. Kişisel Farklılıkların ortaya
çıkmasını engelleyen bir
tutum; Sınırlandırılmış Üretim
Sorunu
Üretimin sınırlandırılması, arz ve talep kanununa göre işleyen
piyasanın hakim durumda bulunan teşebbüs tarafından
şekillendirilmesi anlamını taşımaktadır. Gerçekten üretimin
kısılması halinde pazarda oluşan fiyat normal şartlara göre
daha yüksek olacaktır.
ESMA ÇAĞLA
Eskiden üretimin sınırlandırılması sorununu, işletme yönetimi işçinin
tembelliğine atfetmiş insanın doğuştan iş görme ve sorumluluk
yüklenme arzusuna sahip olmamasına bağlamıştır. Yapılan araştırmalar
ve özellikle yönetim biliminde, psikoloji ve sosyolojiye dayandırılmış
gelişmeler, bu düşüncenin tutarsız olduğunu ortaya koymuştur.
Aşağıdaki dağılım eğrisinde sınırlandırılmış üretim miktarının etkisi
görülmektedir.
ESMA ÇAĞLA
Eski üyelerin, örgüte yeni giren üyelere grup tarafından sınırlandırılan
üretim miktarlarını aşmamalarını tembih ettikleri görülmüştür. İşçi grupları
üretim standardına uymayan ve belirlenen sınırı aşan üyelerini yola
getirmek için çeşitli baskı güçlerini kullanmışlardır. Örneğin; hakaret etme,
alaya alma, yalnız ve mutsuz bırakma vb. baskı yöntemlerine
başvurmuşlardır.
Amerika’da sınırlandırılmış üretim sorunu hakkında yapılan bazı
anketlerden alınan sonuçlar şunlardır:
Bir kimsenin vermesi gereken iş miktarı üzerine işçilerin görüşlerini
yansıtan anket sonuçları:
Görüşler
Kişilerin %’si
a)Yapabildiği kadar
49
b)Bir ortalama ölçüsünde
40
c)çalıştığı gruba bağlı
8
d)hiç görüşü yok
3
TOPLAM
100
Görülüyor ki, sınırlandırılmış üretim sorunu, üstün kişisel
verimliliklerin ortaya çıkmasını ve dolayısıyla kişisel
farklılıkların işletme yönetimin başarısı lehine
kullanılmasını engelleyen sosyal bir hastalıktır.
Bu sosyal hastalığın nedenlerini hemen hemen
açıklamaya çalıştık. Yüksek üretim olanaklarını ortaya
çıkaracak tek çare, yönetimin işçilerin belirsiz ve
güvensiz tutumunu ortadan kaldıracak bir politika
izlemesidir.
ESMA ÇAĞLA
HAZIRLAYANLAR:
Esra KUYUMCU
Seda Nur SAĞLIK
Duygu PEKSERT
Nagihan ÖZKAN
Özlem YERLİKAYA
Esma Çağla KAHRAMAN