KİŞİLİK GELİŞİMİ

Download Report

Transcript KİŞİLİK GELİŞİMİ

KİŞİLİK
GELİŞİMİ
Prof. Dr. Kurtman ERSANLI
1
• Kişilik, insanın toplumda oynadığı çeşitli roller ve bu rollerin
başkaları üzerinde bıraktığı etkilerin tümüdür.
• Kişilik, bireyin ilgilerinin, dış görünüşünün, konuşma tarzının
ve çevresine uyum biçimlerinin bütün özelliklerini içeren
oldukça geniş kapsamlı bir terimdir.
• Kişilik, bireyin psikolojik, kalıtsal ve öğrenilmiş duygularını,
güdülerini, yetenek ve alışkanlıkların: kapsayan, onu bir
başkasından ayıran ve devamlılık gösteren davranış
özellikleridir.
• Kişilik, bireyin bilinen ve bilinmeyen ile dışa yansıyan ve
yansımayan sosyal, ahlaki, zihinsel ve fiziksel özelliklerinin
dinamik bir bütünleşmesidir.
2
Kişilik, bireye özgü olan, aynı zamanda
onu başkasından ayıran ve belirleyen,
süreklilik ve tutarlılık gösteren anlamlı ve
dinamik; duygu, düşünce ve davranış
özellikleridir.
Her insanın kişiliği, türüne özgü genel
özellikleri ile kendine ait özelliklerin bir
bütünüdür.
3
Kişiliğinin özelliği
• Kişilik, bireyin içinde yaşadığı çevre
değişkenleriyle doğuştan getirdiği
donanımlarının etkileşimiyle oluşur,
• Kişiliği oluşturan özellikler bir bütündür,
kişiye özgü olduğu kadar süreklilik de
gösterirler,
• Kişilik özellikleri, oluştuktan sonra genelde
süreklilik arz etmesine rağmen daima gelişim
içindedir.
4
• Kişiliği oluşturan özellikler, bireyin kendine
özgü olduğu için onu başkalarından ayırt
edicidir,
• Kişiliği oluşturan özellikler birbiri ile tutarlı
ve bütünlük içindedir,
• Temel işlevi çevre etkenleri ile ilişki
kurarak kişinin çevreye uyumunu
sağlamaktır,
• Kişilik, temeli biyolojik ve fizyolojik olan
psikolojik bir olgudur.
5
Kişilik, geniş kapsamlı bir kavramdır.
• Karakter, kişiliğin ahlaki yönünüdür.
• Huy veya mizaç, kişiliğin duygusal yönünüdür.
• Benlik, bireyin kendini algılama ve
değerlendirmesidir.
• Kimlik, bireyin, belirli bir kimse olmasını
sağlayan şartların bütünüdür.
• Bireyin sosyal, bilişsel ve fiziksel özellikleri,
karakteri, mizacı, ilgileri, değerleri, inançları,
tutumları, düşünceleri ve görüşleri onun
kişiliğinin temel taşlarını oluştururlar
6
Kişiliğin oluştuğu alanı Freud,
topografik kişilik kuramı ile
açıklamaya çalışmıştır.
Freud’e göre insanın bilinçlilik
durumu, bilinç, bilinçaltı ve
bilinçdışı olmak üzere üç
bölümden oluşur.
7
• Bilinç, bireyin farkında olduğu
yaşantıların bulunduğu yer.
• Bilinçaltı, bilincinde olmadığı, ama
biraz düşününce bilince
çıkarabildiği yaşantıların olduğu
yer.
• Bilinçdışı, bilincin dışında olan ve
özel tekniklerle bilince çıkarılabilen
yaşantıları bulunduğu yer.
8
Freud’e göre kişilik yapısı
İnsanları birer enerji sistemi olarak kabul
eden Ferud kişiliğin,
id (altbenlik),
ego (benlik),
süperego (üstbenlik) olmak üzere üç
dizgeden oluştuğunu ileri sürmektedir.
9
Altbenlik (İD)
• Kişiliğin temel sistemidir.
• Benlik ve üstbenlik, altbenlikten
ayrımlaşarak gelişir.
• Altbenlik, doğuştan ve kalıtımsal olan
içgüdüleri de kapsayan psikolojik gizli
güçlerin tümüdür.
• Bedenden kaynaklanan içgüdü ve
dürtüler, ruhsal anlatımlarını altbenlikte
bulurlar.
• Burada haz prensibi egemendir.
10
• Altbenliğinin önemli bir kısmı baskı altına
olduğundan bilince açık değildir.
• Tümden bilinçdışıdır.
• Zaman ve yer kavramı tanımaz.
• Birbirine karşıt dürtü ve eğilimler bir arada
bulunabilir.
• Kural ve yasa tanımaz.
• Özellikle cinsellik ve saldırganlık
içgüdülerince yapılandırılmıştır.
• Bireyin yaşamı boyunca varlığını sürdürür.
11
Benlik (EGO)
• Altbenliğin istek ve gereksinimlerini, dış
gerçeklerin ve üstbenliğin koyduğu sınırlar
içine doyurmaya çalışır.
• Altbenliğin yöneticisi, savunucusu ve
koruyucusu gibidir.
• Benlik, içeriden gelen uyaranlarla dış koşullar
arasında bir denge kurmaya çalışır.
• Benliğin en önemli işlevi, uyum sağlamaktır.
• Benlik, gerçeklik ilkesi uyarınca çalışır.
• Benlik, ikincil süreç aracılığıyla işler.
12
Üstbenlik (SÜPEREGO)
• Kişiliğin üçüncü ve en son gelişen sistemidir.
• Üstbenlik, insanın içinde yaşadığı çevrede mevcut değer
yargılarının bir takım yaşantılar sonunda benimsenmesi
yoluyla, zamanla meydana gelir.
• Bu sistem çocuğa anne-baba tarafından aktarılır, ödül ve
ceza uygulamaları ile pekiştirilir, geleneksel değerlerin ve
toplumsal yargıların içselleştirilmiş şeklidir.
• Altbenlikten gelen istek ve dürtüleri bastırır ve engeller.
• Benliği gerçekçi amaçlara yöneltmek yerine geleneksel,
töresel amaçlara yöneltir.
• Kusursuz olmak için çabalar.
• Benlik, altbenliğin dürtü ve isteklerinin doyurulmasını
ertelemeye çalışır, üstbenlik ise, bunların tümden
engellenmesini sağlamaya çalışır.
13
Freud, kişilik teorisini “yaşam,
ölüme kadar tekrarlanan içgüdüsel
eylemler dizisidir” anlayışı üzerine
temellendirirken; Carl Gustav Jung
ise, insanı kendini yenilemeye
çalışan ve yaratıcı bir gelişim
içinde bulunan bir varlık olarak ele
alıp, “arketip ve kollektif bilinçaltı”
faktörlerine dayalı bir kişilik
anlayışı ileri sürmüştür .
14
Jung’a göre kişilik, birbiriyle etkileşimde
bulunan birçok sistemin etkileşimiyle oluşur.
• Bunlar,
Ego,
Kişisel bilinçaltı ve onun kompleksleri,
Kollektif bilinçaltı ve arketipleri,
Persona,
Anima,
Animus,
Gölge olmak üzere on başlık altında toplamıştır.
15
• Ego, kişiliğin bilinçli sistemi olup süreklilik ve
bütünlük duygusunu sağlar.
• Kişisel bilinçaltı, bireyin görmezlikten geldiği,
bastırdığı veya unuttuğu deneyimlerinden
meydana gelir. Ego ile alış-veriş halindedir.
Kompleksler burada oluşur.
• Kollektif bilinçaltı, kalıtsal bir nitelik
taşımaktadır. Arketipler burada oluşur.
• Arketip, insanın varoluşundan bu güne kadar
deneyimleri, ortak anıları ve ortak düşünce
biçimlerinin gelişiminden oluşmuş, duygusal
yönü güçlü, kalıtımla gelen evrensel bir
düşünme biçimidir. Örneğin anne arketipi gibi.
16
• Persona, Kollektif bilinçaltının
arketiplerinden olan kişiliğin diğer insanlarca
bilinen yönü olan ve bireysel çıkarların
korunması amacıyla takınılan maskedir.
• Gölge, Bireyin cinsiyetini temsil eden ve
kendi cinsiyetiyle olan ilişkilerini düzenleyen
arketipe adını vermiştir. Gölge ısrarcı
olmasına rağmen, personanın baskısına
boyun eğmez.
• Anima, erkekte bulunan kadın imajıdır.
• Animus, kadında bulunan erkek imajıdır.
17
• Jung, kişiliği insanların çevresiyle etkileşimini
de dikkate alarak; içedönük ve dışadönük
kavramıyla da açıklamaya çalışmıştır.
• Alfred Adler, insanı toplumsal ve bilinçli bir
varlık olarak nitelendirmektedir.
Yaşantılara önem vermesine rağmen insanın
geleceğe yönelik beklentilerinin daha önemli
olduğunu benimseyen Adler kişiliği, bireyin
kendisine, başkalarına ve topluma karşı
geliştirdiği tutumların ürünü olarak
tanımlamaktadır.
•
18
• Adler’e göre insan, doğuştan, olumlu güdülere
sahip, bireysel ve sosyal mükemmellik içinde
çabalayan bir varlıktır.
• Bireyin çocukluk yıllarındaki yaşantısına önem
vermektedir.
• Çocukluk yıllarında çevresindekilere göre kendini
zayıf hisseden insanın, aşağılık duygusu
geliştirdiğini; bu duygunun üstesinden gelme
çabaları sonucu ortaya çıkan davranışların kişiliğinin
temelini oluşturur.
• Adler, insanın olumlu amaçlar için çalıştığından;
kendi kaderini kendi belirlediği fikrindedir.
19
• Eric Fromm, kişilik gelişiminde sosyal boyuta
daha fazla ağırlık verir.
• insanın tutkuların, kaygıların, beklentilerin,
gereksinimleri, içinde yaşadığı kültürün
ürünleri olduğunu belirterek; kişiliği, bireysel
karakter kadar sosyal karakter, kavramlarıyla
açıklamaya çalışmıştır.
• Yani kişiliği, bilişsel ve sosyal öğrenme
yaklaşımları içinde ele alarak; insanın
çevresini algılaması, düşünme ve tepki
verme biçimleri üzerine temellendirmeye
çalışmaktadır.
20
Psikanalitik Yaklaşım
Freud, kişiliği beş psikoseksüel gelişim
evresine ayırarak incelemiştir. Bu evreler:
Oral Evre
Anal Evre
İlk Genital (Fallik) Evre
Gizil (latent) Evre
Genital Evre
21
Oral Evre
• Oral dönem doğumdan ilk bir buçuk yılın sonuna
kadar sürer.
• Bu dönemde çocuk ağzını sadece beslenme
organı olarak değil, aynı zamanda tanıma ve
haz sağlama organı olarak da kullanmaktadır.
• Ağız ve dudaklar erojenik bölgelerdir ve emme
erotik bir haz sağlamaktadır.
• İlk kez ağızda varlığını hissettiren libidol enerji,
daha sonra vücudun diğer bölgelerinde de
kayarak oralarda da haz noktalarını
oluşturmaktadır.
22
• Çocuğun ağız yoluyla haz alma davranışı,
sonraki yıllarda başka davranışlara da
genellenmekte ve kişilik oral bir karakter
kazanmaktadır.
• Bu döneme ait iki alt dönem vardır. Libidoya
yönelik ağız dönemi (oral erotism) ve
saldırganlık dönemi (oral sadism).
• Yani, bu dönemde çocuğa verilen hizmetin
niteliği, onun bağımlılık ve güven düzeyini
belirler.
• Oral karakterli kimseler, gergin, bağımlı ve
karmaşık bir duygusal yapıya sahip oldukları
için, abartılmış iyimserlik ve karamsarlık gibi
çatışmalı duygusal yaşantı içinde olurlar.
23
Anal Evre (1,5–3 yaş)
• Bu dönemdeki en önemli görev, bağımsızlığı,
kişisel gücü ve otonomiyi öğrenmek, negatif
duyguların nasıl farkına varılacağını bilmek ve
onlarla başa çıkmayı öğrenmektir.
• Anal evre, çocuğun kendini kontrol etme ve
denetlemeyi kazandığı, çevresindekilerin
koydukları kurallara uymayı öğrendiği bir
dönemdir.
• Bu dönemde ortam gergin, buyurgan,
hoşgörüsüz, baskıcı veya tümüyle kendi haline
bırakılmış ise, çocuk aşırı titizlik, cimrilik,
inatçılık, bağnazlık ve edilgin davranışlarla
karakterize edilen anal bir kişilik kazanır.
24
• Çocuk, ilişkilerde hoşgörü, sevgi ve
saygıyı temel alan ve destekleyici bir
ortamdaysa; cömert, serbest, yaratıcı ve
üretici özelliklere sahip bir kişilik kazanır.
• Bu dönemin en önemli olayı olan, tuvalet
eğitimi konusunda çok dikkatli olmak
gerekir.
• Anal dönemde anne ile çocuk arasındaki
ilişkiler uyumlu olarak sürdürüldüğünde
kişi özerk bir birey olarak seçimlerini
yapabilir, gereksiz inatlardan kaçınır,
bağımsız ilişkiler kurar ve sürdürür.
25
İlk Genital (Fallik) Evre (3-6 yaş)
• Bu dönem yürüme, konuşma, düşünme ve
kontrolün hızla geliştiği bir dönemdir.
• Bu dönemin sonunda çocuk, pasif-alıcı
dönemden aktif döneme geçer ve seksüel
aktivite yoğun olarak yaşanmaya başladığı
için, çocuğun dikkati daha çok genital bölge
üzerinde yoğunlaşır.
• İçgüdüsel enerjinin genital bölgelerde
odaklaşmaya başladığı bu evrede, çocuk
cinsel organlarının farkına varır ve onunla
oynamak ister.
26
• Freud’e göre bu evre, cinsel kimliğin temellerinin atıldığı
evredir.
• Anne-babanın kendi cinsiyet rollerine karşı tutumları
çocuğun cinsel kimliğini biçimlendirmesi kadar,
cinselliği algılamasını da etkiler.
• Bu evrede de anne- babanın sevecen, sıcak ve
hoşgörülü tutumları çocuğun sağlıklı bir kişilik
geliştirmesine yardımcı olurken, baskıcı, yasaklayıcı ve
sabırsız tutumlarıyla cinsel kimlik karmaşası
yaşatacaklarından, saldırganlık ve mutsuzluk gibi
özelliklere sahip kişilik geliştirmelerine sebep olur.
• Eğer karmaşalar çözümlenmezse bu durum yaşamın
daha sonraki yıllarında karakter bozukluklarına ya da
ruhsal rahatsızlıklara neden olur.
27
Gizil (latent) Evre (6–12 yaş)
• Bu dönemde toplumsallaşma yer almakta ve
çocuklar ilgilerini direk olarak dış dünyaya
yansıtmaya başlamaktadırlar.
• Cinsel konulardan hoşlanmaz ve kendilerini
oyuna verirler. Bazı cinsel dürtüler yüceltme ile,
okuldaki aktivitelere, hobilere, sporlara ve
hemcinsleri ile arkadaşlık kurma kanallarına
aktarılmaktadır.
• Bu dönemde çocukların iç dünyaları kadar, dış
dünyalar da ilgilerini çekmeye başlar ve yavaş
yavaş dışa açılmaya başlarlar.
28
• Cinsiyetler arasında bu dönemde görülen benzer
davranışlar, uyumsuzluk değil, aksine sağlıklı bir
gidişin anlatımlarıdır.
• Gizil dönem olarak nitelendirilen bu evre, başarılı
bir şekilde yaşandığında çocuk özerk bir birey
olarak girişimlerde bulunmayı öğrenir,
çalışmalarından doyum sağlar. Yenilgiye
uğradığında aşağılık duygusuna kapılmaz.
• Aksi halde, üretkenlikten kaçan, öz güvenden
yoksun, içe dönük ve güvensiz bir kişilik geliştirir,
dürtülerinin denetimini sağlayamaz, enerjisini
öğrenme ve beceri geliştirmeye yöneltemez.
29
Genital Evre (12–18 yaş)
• Ergenlik dönemine girilmesiyle kız ve erkek
arasında gizlilik evresinde görülen sataşma
karşılıklı ilgiye dönüşür.
• Ergen, anne babasına olan bağımlılığından
kurtularak aile dışındaki kimselerle olgun ilişkiler
kurmaya öğrenir, toplumsallaşma önem kazanır.
• Ergende grup etkinliklerine karışma, meslek
seçimine ilişkin ve evliliğe yönelik tasarılar oluşur.
• Bu dönemde geçici rol çatışmaları görülür. Çeşitli
düşünce, değer ve roller benimsenir, sonra bunlar
terk edilir ve yenileri aranıp yerlerine konurlar.
30
• Benmerkezcilikten özgeci davranışlara doğru bir
gidiş başlamıştır ve diğerlerini de düşünme
başlamıştır.
• Çocuk kişiliğinden yetişkin kişiliğine geçiş söz
konusudur.
• Genital dönemi başarılı bir şekilde geçiren kişiler
tutarlı bir kimlik geliştirirler, diğer insanlarla
sağlıklı ilişkiler kurabilirler, yaşamdan zevk alır,
yaratıcı, üretken ve mutlu bir insan olurken;
başarılı atlatamayan ise, gerek toplumsal gerek
bireysel düzeyde sağlıklı, tutarlı bir kişilik
oluşturamazlar, karşı cinsle sevgiye dayanan
olumlu ilişkiler kurmakta zorlanırlar.
31
Erik Erikson’un Psikososyal
Kişilik Gelişim Kuramı
• Kişilik gelişimini, doğumdan ölüme kadar
geçen süreye yayarak kesin sınırlarıyla
birbirlerinden ayrılmayan, ama farklı
özellikler taşıyan, kökleri ve uzantıları
birbirinin içinde bulunan sekiz evrede ele
alan Erikson, toplumun ve kültürün rolünü ön
plana çıkarmıştır.
• Erikson’ın kişilik gelişim yaklaşımı, patalojik
olmaktan çok; uyuma ve çözüme yönelik
iyimser bir yaklaşımdır.
32
YAŞ KRİZİN ADI
TEMEL GÖREV
a) 0–1 Temel Güven- Güvensizlik
Kendine ve yaşama ilişkin güven
duygusu
a) 2–3 Özerklik-Kuşku ve Utanma
Kendini ve yaşamını kendi
ölçülerinde kontrol edebileceği
duygusu
a) 4–6 Girişkenlik-Suçluluk
Özerkliğini kendini geliştirme
yönünde kullanma
a) 7–12 Çalışkanlık- Aşağılık duygusu
Başarı kimliği
a) 13–20 Kimlik kazanma-Rol karmaşası
Kimlik oluşturma
b) 20–40 Yakınlığa-Yalnızlık
Kendini başkaları ile ilişkilendirme
başarısı
a) 40–65 Üretkenlik-Verimsizlik
Kimliğin yeniden yapılandırılması
b) 65 +Benlik bütünlüğü-Umutsuzluk
Ömrünün genel
değerlendirilmesiyle ortaya çıkan
duygu durumu
33
Temel Güvene Karşı Güvensizlik
• Bebek, dünyaya geldiğinde yeni bir çevre
ile etkileşime başlamaktadır.
• Bu etkileşim onu ne ölçüde mutlu ederse,
o ölçüde ve o yönde kendisine ve yaşama
ilişkin temel güven ya da güvensizlik
duygusunu kazanacaktır.
• Bebek açısından bu etkileşimden
kazanımların en önemli belirleyicileri anne
ve baba veya bebeğin bakımını üstlenen
kimselerin tutum ve davranışlarıdır.
34
• Bebeklik başkaları tarafından sevilmeyi ve kabul edilmeyi
gerektiren bir süreçtir.
• Sıcak, sevecen, şefkat dolu ve akla uygun iletişim içinde
bir yılını geçiren bebek, güvensizlik yerine temel güven
duygusunu geliştirecek ve pekiştirecektir.
• Ayrıca bu dönemde yürüme gibi oldukça önemli olan bir
becerinin de gelişmiş olması bebeğin çevresini araştırma
ve keşfetmesini kolaylaştırmaktadır.
• Çevresini ve kendisini tanıdıkça kendine güvenmeyi
öğrenir.
• Çocuk “bana verilen kadar varım” der.
• Bebeğin, yaşamında yer alan önemli kişiler gerekli olan
sevgiyi gösterirlerse bebek güven duygusu geliştirir.
• Sevgi olmazsa, kendine ve çevresindekilere karşı bir
güvensizlik duygusu gelişir.
35
Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanma Karmaşası
• Bu dönem, özerkliğin kazanıldığı
dönemdir.
• Özerkliğin gelişmediği durumlarda
bağımlılık gelişir.
• Kendine kontrol mekanizması
geliştiremeyen ve dünya ile başa
çıkmada yetersiz olan çocuklar, kendileri
ile ilgili, olarak utanç duygusu ve
güvensizlik geliştirirler.
• Bağımlı kalmaları desteklenen çocuklar,
başa çıkma konusunda güvensizlik
yaşarlar.
36
• Bu dönemde önemli olan çocuğun kendi
gücünün farkına varmasıdır.
• Çocuk deneyimlerde bulunarak yanlışlıklar
yapabileceğini, yanlışlıklarına rağmen de halen
kabul edildiğini anlar.
• Kendisini diğer bireylerden ayıran güçlerinin
farkına varır.
• Çocuk kendi yemeğini yeme, tek başına
dolaşma, kendi kendine giyinme gibi pek çok
davranışta özerkliğini ortaya koymaya çabalasa
da, kendi kapasitesiyle üstesinden
gelemeyeceği durumlarla karşılaşma korkusu,
başarısızlık kuşkusuna yol açar
37
• Özerklik duygusunun kazanılmasında dikkate alınması
gereken en önemli olan ilke, çocuğun seçim yapabilme
yetisinin gelişmesine fırsat vermektir.
• Baskıcı anne-baba tutumu kadar koruyucu tutumlar da
çocuğun özerklik duygusunun gelişmesini engelliyecektir.
• Girişimleri destekleyen ve demokratik bir tutum ise,
çocuğun özerkliğinin gelişmesine zemin hazırlayacaktır.
• Bu evreyi sağlıklı geçiren çocuk, karşıt eğilimleri arasında
denge kurabilir ve özdenetim kazanarak kendi iradesiyle
seçim yapabilir bir duruma gelerek; özerk bir birey
olduğunun farkına varır.
• İkinci dönemde “ben bana verilenler kadar varım” diyen
çocuk bu dönemde, “ne yaptığımla varım” inancına ulaşır.
38
Girişkenliğe Karşı Suçluluk Karmaşası
Ççocuk, önceki dönemlere göre; daha enerjik ve
daha hareketlidir.
Çocuğun girişimleri
- desteklenir,
- soruları cevaplanır,
- davranışları onaylanırsa; kendini becerikli
olarak nitelendireceğinden, girişimcilik düzeyi
yükselir.
• Freud’ün ilk genital evresine denk gelen bu
dönemde Erikson, cinsiyetin farkına varıldığı,
merak duygusunun yoğun olduğunu belirtir.
• Bu dönemde çocuk yapması gerekenlerle
yapmaması gerekenleri ayırt etmeyi öğrenerek,
kendini yönetme yeterliği kazanır.
39
• Böyle bir yeterliği kazanamayan çocuk,
- yapacağı yanlışlıklar karşısında sürekli eleştirilir ve
suçlanırsa,
- suçluluk yaşamaya başlar ve girişimci karakterden
mahrum, kararsız ve bağımlı bir kişilik örüntüsü
oluşturur.
• Erikson’a göre girişimciliği yöneten kuvvet, vicdandır.
• Çocuk vicdanını, bu evrede anne-babasının üst-benlikleri
ve toplumsal değerleri üzerine inşa eder.
• Vicdanın gelişmesiyle, çocuğun girişimciliği sadece dış
çevreden değil, içten gelen vicdanın sesinden de
etkilenir.
• Kişilik gelişiminin bu evresinde bulunan çocuk, “hayal
ettiğim şeyi olacak kişiyim” kanaatine vararak; hayal
sınırlarını zorlar.
40
Çalışkanlığa Karşı
Aşağılık Duygusu Karmaşası
• Bu dönem, Freud’ün latent dönemine denk
gelmektedir.
• Cinsel ilgilerini içine gömer çocuk.
• Karşı cinsten ayrılarak birbirlerini suçlama
yarşına girerler.
• Bu evrede çocuğun ilgisi giderek annebabadan yaşıtlarına doğru kayar.
• Bu evreye girmekle toplumsal yaşamın
kurallı olduğunu yaşayarak öğrenir.
41
• Bu dönemdeki en önemli nokta çalışma ve
başarılı olma duygusunun gelişmesidir.
• Başarısızlığa uğrama, beraberinde
yetersizliği ve aşağılık duygusunu getirir.
• Çalışma ve başarılı olma duygusu
kendisine yeni amaçlar bulma ve yaratma
ve bunları kişisel olarak başarma ile
ilişkilidir.
• Bu yapılamazsa ileriki yıllarda kişinin
kendisini yetersiz bulmasına neden olur ve
bu dönemi takip eden ileriki gelişim
dönemleri olumsuz şekilde etkilenir.
42
Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası
• Çocukluktan yetişkinliğe geçiş yılları olan ergenlik
dönemini Erikson, kimlik karmaşası kavramıyla
karakterize etmiştir.
• Kimlik karmaşası” kavramıyla anlatılan ergenlik evresidir.
Bu evrenin, “Ben kimim?, Neye inanıyorum?, Ne
yapacağım?, Ne yapmak istiyorum?, Yaşantıma nasıl
yön vereceğim?” gibi sorulara cevapların arandığı evre
olmasıdır.
• Kendine yakışır bir kimlik arayışı içinde bulunan genç,
duygularını, bedenini inceler, nasıl bir kişi olduğunu ve
ne olmak istediğini düşünmeye başlar.
• Genç, akran gruplarına karşı sonsuz bir güven geliştirir.
43
• Kimlik kazanma ömür boyu devam eden bir süreçtir.
• Bu süreçte ergenlik oldukça önemli bir evredir.
• Erikson’a göre, kimlik arama çabası psikososyal bir maratondur.
• Her genç, bu maratona girdiği andan itibaren üzerinde toplumsal bir
baskı ve dışlanmışlık hisseder.
• Bu evrenin en önemli sorunlarından biri de, meslek seçimidir.
• Ergenlik döneminde gençlerin mesleki eğilimleri daha çok “renkli”,
“ideal”, “bol kazanç getiren” veya “gerçekçi olmayan” seçimler
doğrultusunda gelişmektedir.
• Bu evre tüm kararsızlıkların, yaşanarak karara bağlandığı bir
evredir.
• Bu nedenle yetişkinlerin dünyasıyla bütünleşebilme için genç, diğer
evrelerden daha çok zamana ve toplumun hoşgörüsüne gereksinim
duymaktadır.
44
YETİŞKİNLİK VE YAŞLILIK
DÖNEMİ
• Yakınlığa Karşı Yalnızlık Karmaşası
• Üretkenliğe Karşı Verimsizlik
Karmaşası
• Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk
Karmaşası
45
James Marcia’nın Kişilik Gelişimi Kuramı
• Erikson, kişiliğin durağan ve parçalı bir
süreç olmadığını, dinamik bir süreç
olduğunu ve ömür boyu devam ettiğini,
sekiz evrelik psikososyal kuramıyla
açıklamıştır.
• Bireyin içinde bulunduğu durumla başetme
biçimlerini inceleyen James Marcia, dört
ayrı kimlik statüsü belirlemiştir.
46
1. Başarılı Kimlik Statüsü
Bu bireyler,
Kişisel tercihlerini yapmıştır,
Kararlıdır.
Kararlarından memnundur.
Davranışlarının onaylanacağından
emindir.
Çevrelerinde meydana gelen ani
değişmelerden fazla etkilenmezler.
47
2. Kararsız Kimlik Statüsü
 Kararsız kimlik statüsüne sahip birey bunalım
içindedir.
 Bu bireyler hala, benlik bütünlüğünü
sağlayamamıştır.
 Sağlıklı bir yaşam felsefesi geliştirememiştir.
 Bu kimlikteki birey, genelde esnek ve tereddütler
yaşayan, ama aktif bir arayış içinde olan bir
kişilik yapısına sahiptir.
48
3. Erken Bağlanmış Kimlik Statüsü
 Bu statüye sahip bireyler, yaşantılar
geçirmeksizin bağlanmış kimselerdir.
 Kendilerine sunulan kimliği benimsemiştir.
 Bu kimlikte bireyin, istek ve değerleri yoktur.
 Bu bireyler, dogmatik bir kişilik yapısına sahip
olup kararlarını başkalarının istekleri
doğrultusunda verirler.
49
4. Kargaşalı Kimlik Statüsü
 Böyle bir kimlik statüsü geliştiren birey
umursamaz ve kayıtsız bir tutum içindedir.
 Sağlıklı bir yaşam felsefesi oluşturmadıkları için
düşünceleri, her an değişmeye açıktır.
 Bu kimlik statüsünde bulunan gençler,
kaygılarını azaltmak için, alkol veya zararlı
madde kullanımı gibi yararsız girişimlerde
bulunurlar.
50
Adler’in Kişilik Gelişim Kuramı
• İnsan, doğuştan olumlu güdülere sahip, bireysel
ve sosyal mükemmellik içinde çabalayan bir
varlıktır
• İnsan, toplumsal ve bilinçli bir varlıktır
• İnsan, yaşantılara önem vermesine rağmen
insanın geleceğe yönelik beklentilerinin daha da
önemlidir
• İnsan, algılarını, yeteneklerini, düşüncelerim ve
görüşlerini biçimlendirme konusunda doğuştan
yeteneklidir.
• İnsanın bu yeteneği "yaratıcı güç" olarak ifade
edebiliriz.
51
• Bu güç, toplumsal süreçlerin etkisiyle değil, doğuştandır.
• Toplum ancak, diğer insanlarla olan ilişki biçimini
belirlemektedir.
• Kişiliğin temeli sosyal süreçlerdir. Bireyin çocukluk
yıllarındaki yaşantısına önem vermektedir.
• İnsan, çocukluk yıllarında çevresindekilere göre kendini
zayıf hissettiği için aşağılık duygusu geliştirir.
• İnsanın bu duygunun üstesinden gelme çabaları sonucu
ortaya çıkan davranışları kişiliğinin temelini oluşturur.
• Aşağılık duygusu olumsuz bir duygu değil, aksine kişilik
gelişimini olumlu yönde motive eden bir duygudur.
• Bu duygunun, bireyi hiçbir şey yapamayacak duruma
getirmesi ile aşağılık kompleksine dönüşür.
• İnsanın zayıflıkları ile mücadele ederek mükemmele
ulaşmaya çalışır.
52
Karen Horney’in Kişilik Gelişim Kuramı
• Saldırganlığın doğuştan gelen bir eğilim olmayıp, bireyin
güvenliğini korumak amacıyla geliştirdiği bir tutumdur.
• Çocuğun davranışlarının biçimlenmesinde anne-babanın
tutumlarına ve çevresel faktörlere ağırlık vermektedir.
• Güvensiz ve kaygılı olan çocuk, yalnızlık ve çaresizlik
duygularıyla baş edebilmek için stratejiler geliştirerek
yaşamının diğer dönemlerinde bunları sürdürür. .
• Horney’in açıklamalarından insanın, bir yandan
başkalarınca sevilme ve bağımsız olma isteklerinin
yanında, çevresindekilere karşı güç kazanma eğiliminin
de olduğunu; bu eğilimler birbiriyle ne kadar uyuşursa, o
kadar sağlıklı bir kişilik geliştirebileceğini; aksi halde,
içsel çatışmalar yaşayacağını anlamaktayız.
53
Erich Fromm’a Göre Kişilik Gelişimi
• Fromm’a göre insanı diğer canlılardan
ayıran onun yaratma ve yargılama gücü ve
eğilimidir.
• Bireyin yaratıcılık ve yargılama eğiliminin
gelişmesin toplumun kendisine verdiği
fırsat ve sağladığı desteğe bağlıdır.
• Yıkıcılık, eğilimlerin engellenmesi sonucu
ortaya çıkan tutumdur.
54
• Kişilik oluşumunu tümüyle bireyin içinde yaşadığı
toplumsal durumlara göre açıklayan Fromm, insanın
- bencil,
- tembel,
- saldırgan bir varlık olmadığını ifade etmektedir.
• Fromm’a göre insanın,
- tutkuları,
- kaygıları,
- beklentileri ve gereksinimleri tamamen içinde yaşadığı
kültürün ürünleridir.
• İnsanın doğuştan getirdiği bir yanlışlığı yoktur;
55
• Toplum ne ölçüde bireyin kendisi olmasına fırsat
verirse, birey o ölçüde sağlıklı bir kişilik yapısına
sahip olur.
• Varoluşçu yaklaşımlara göre, evrende kendi
varlığını yaratan tek varlık insandır.
• İnsan, kendi değerini kendi yaratır, kendi yolunu
kendi seçer.
• Yaşamı anlamlı kılan, yine insanın kendisidir.
• Sorumlulukları hatırlatıldığında bazı
56
• İnsan kendi sorumluluğunu üstlendiği ölçüde özgürdür.
• Bir insanın ne olup ne olamayacağının veya ne yapıp ne
yapamayacağının sınırları vardır.
• Bu alan onun var oluş alanıdır.
• Birey kendi varlığını benimsediği ve ona uygun otantik
bir yaşam sürdürdüğü sürece, bu alanı yaratarak
özerkleşebilir.
• Aksi halde, var oluş alanının dışına çıkarak, kendini
yabancı olan güçlere bırakarak özerkliğini kaybeder.
57
KİŞİLİK GELİŞİMİNE
HUMANİSTİK YAKLAŞIM
• Maslow’un Kişilik Gelişimine
Bakışı
• Rogers’ın Kişilik Gelişimine Bakışı
58
Maslow’un Kişilik Gelişimine Bakışı
• İnsan davranışlarını doğuranın da yönlendirenin
de onun gereksinimleridir.
• İnsanın değerlidir.
• Kendine özgü duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene
sahiptir.
• Kişiliğin gelişimini, bireyin kendini
gerçekleştirmek için güdülenmesi ve
gereksinimlerinin yeterince doyum sağlamasına
bağlıdır.
59
Kendini gerçekleştirme
• Psikolojik sağlığı yerindedir. Kendisiyle ve
çevresiyle uyum içindedir.
• Kendisini, eksik ve üstün yönlerini bilerek,
olduğu gibi kabul eder.
• Gerçekçi ve dürüsttür.
• Eleştiriye açıktır, savunucu bir iletişim içine
girmez.
• Kendisine güvendiği gibi başkalarına da güvenir.
60
• İnsanlarla ilişkilerinde engin sevgi, saygı ve hoşgörü
hâkimdir.
• İnsanlarla birlikte olmaktan mutluluk duyar.
• Ön yargıdan uzak bir tutum içindedir.
• Bu nedenle başkalarını oldukları gibi kabul eder.
• Duygularını açığa vurmaktan çekinmez.
• İnsanlığa değer verir ve insanların sorunlarını ciddiye
alır.
• Anlamlı ve gerekli olduğunu bilir. Yaşantısını geçmişten
geleceğe dönük olarak planlar ve yaşamdan zevk alır.
61
• Çalışmaktan ve üretmekten zevk alır.
• Statükocu değil, yaratıcıdır.
• Başkalarının düşüncelerini reddetmeden, onlardan
bağımsız düşünür.
• Davranışları yapmacık değil, doğaldır.
• Sorgulayıcı bir yaklaşımla, içinde bulunduğu toplumun
kültürel insani değerlerini benimser ve geliştirir.
• Amacı, insanlığın ortak mutluluğudur.
62
• Değişmedikçe gelişilemeyeceğini bilir. Bu nedenle daima yeni
yaşantılara ve değişmeye açıktır.
• Kendini değişmekte olan dünyanın, değişmekte olan aktif bir
elemanı olarak algılar.
• Kendi kendine yeter, yalnız kalmaktan korkmaz.
• Demokratik bir kişilik yapısına sahiptir. Başkalarının da doğrulara
ulaşabileceğini bilir ve onlardan görüş almaya çalışır.
• Çevresindekileri incitmeden espriler yapar. Nükte yapmaktaki amacı,
eğlendirmek kadar düşündürmektir.
•
İlişkileri yalın değil, duygu yüklüdür. Zaman zaman üst düzey
duygusal yaşantıları olur.
• Çevresinde olup bitenlerin farkındadır. Sürekli denemeler yapar.
63
Maslow’un görüşlerini kısaca
maddeler halinde verecek olursak;
 İnsan davranışlarını doğuran da yönlendirende onun
gereksinimleridir.
 İnsanın değerli, kendine özgü duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene
sahip olduğunu benimsemektedir.
 Kişiliğin gelişimi, bireyin kendini gerçekleştirmek için güdülenmesi ve
gereksinimlerinin yeterince doyum sağlamasıdır.
 Temel gereksinimlerini gideren ve doyuma ulaşan insan, kendini
daha özgür ve iyi hissederek; sahip olduğu potansiyeline işlerlik
kazandırır.
 Böylece birey, kendisi olur.
 Özgün ve mutlu bir varoluş gerçekleştirmek için birey, gerçekte neye
gereksinim duyduğunu bilmesi gerekir.
64
Rogers’ın Kişilik Gelişimine Bakışı
• Rogers, insana ve onun yeteneklerine
değer verir ve kişiliğinin gelişimini benliğin
gelişimiyle açıklar.
• Rogers’a göre insanı etkileyen, evrensel
ve kesin gerçekler değildir.
• İnsanı etkileyen, insanın kendi gerçekleri
ve yaşadıklarıdır,
65
Bunlar; bireyin,
düşündükleri,
duydukları,
anladıkları ve
hissettikleridir.
• Rogers, insanın varoluşunu organizma,
fenomenal alan ve ben olmak üzere üç temel
alanın işleyişi ve karşılıklı birbirini etkilemesiyle
açıklar.
• Fenomenolojik alan, bireyin şimdiki ve geçmiş
yaşantılarından oluşan etkileşim örüntüleridir.
66
Rogers’a göre insan;
• Kendisi için kendi başına karar verebilecek
kadar özgür;
• Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu
değerlendirebilecek kadar mantıklı;
• Bütünlüğe doğru ilerleyen benlik ve kişilik sahibi;
• Hem biyolojik hem de psikolojik yapısının birlikte
etkileşimiyle davranışta bulunan;
• Değişme yeteneğine sahip ve öznel bir dünyası
olan;
• İçinde yaşadığı fenomenolojik bir alana sahip
olan bir varlıktır.
67