VİTAMİNLER UZM. DR. OKHAN AKIN Vitaminler Suda çözünen vitaminler Yağda çözünen vitaminler Vitamin A Vitamin D Vitamin K Vitamin E Enerji üretimiyle ilgili suda çözünen vitaminler Hematopoetik suda çözünen vitaminler Folik asid Tiamin Riboflavin Vitamin B12 Niasin Piridoksin Pantotenikasid Diğer suda çözünen vitaminler Askorbik asid.

Download Report

Transcript VİTAMİNLER UZM. DR. OKHAN AKIN Vitaminler Suda çözünen vitaminler Yağda çözünen vitaminler Vitamin A Vitamin D Vitamin K Vitamin E Enerji üretimiyle ilgili suda çözünen vitaminler Hematopoetik suda çözünen vitaminler Folik asid Tiamin Riboflavin Vitamin B12 Niasin Piridoksin Pantotenikasid Diğer suda çözünen vitaminler Askorbik asid.

VİTAMİNLER
UZM. DR. OKHAN AKIN
Vitaminler
Suda çözünen
vitaminler
Yağda çözünen
vitaminler
Vitamin A
Vitamin D
Vitamin K
Vitamin E
Enerji
üretimiyle
ilgili suda
çözünen
vitaminler
Hematopoetik
suda çözünen
vitaminler
Folik asid
Tiamin
Riboflavin Vitamin B12
Niasin
Piridoksin
Pantotenikasid
Diğer suda
çözünen
vitaminler
Askorbik
asid
SUDA-ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER
• Suda çözünen vitaminlerin çoğu ara
metabolizmada kullanılan enzimlerin
koenzimlerinin öncülleridirler.
Belirtilmedikçe, suda çözünen vitaminler
toksik değildirler ve genellikle vücutta
depo edilen miktarları azdır. Vücudun
gereksiniminden fazla alındıklarında
kolaylıkla idrarla atılırlar ve bu nedenle
sürekli olarak diyetle alınmaları gerekir.
• Çoğu suda çözünen vitamin enerji üretimi ve
hematopoezle ilgili metabolik yollarda koenzim
olarak görev görür. Bu vitaminler enerji
metabolizmasında santral rol oynadıkları için
eksikliklerinde ilk olarak hızlı gelişen
dokularda problemler ortaya çıkmaktadır.
Tipik semptomları dermatit, glossit (dil şiş ve
kırmızı olarak izlenir), dudak köşelerinde
cheilitis ve diaredir. Hastalarda enerji
problemine bağlı olarak sinir sistemide
etkilenir. Hastalarda sıklıkla periferal
nöropati, depresyon, mental konfüzyon ve
motor kordinasyon kaybı ortaya çıkar.
Tiyamin (Vitamin B1)
•
•
•
Tiamin bir pirimidin ve tiazol halkasından
oluşur.
Bitkilerde ve mikroorganizmalarda
sentezlenir. Bunlar doğada serbest
formda en fazla hububat ve ette bulunur.
Emilimi insanda temel olarak ileum ve
jejenumda gerçekleşir. Dolaşımda temel
olarak albumine bağlı formda taşınır.
Tiamin, TPP formuna karaciğerde tiamin
pirofosfokinaz enzimi ile çevrilir.
• Bu vitaminin biyolojik aktif şekli
olan tiyamin pirofosfat (TPP),
tiyamin’e ATP’den bir pirofosfat
grubunun transferiyle oluşur.
Tiamin trifosfatın (TTP) SSS’deki
aktif form olduğu düşünülmektedir.
Vücutta %10 TTP, %80 TPP, %10
TMP formunda yer alır.
Tiyamin pirofosfat, etkin bir aldehit biriminin
aktarıldığı enzimsel tepkimelerin bir koenzimidir. Bu
tip tepkimlerin iki tipi vardır:
1. -keto asitlerin oksidatif dekarboksilasyonunda
a. -KG dehidrogenaz,
b. Pirüvat dehidrogenaz
c. Lösin, izolösin ve valinin gibi dallı zincirli aa
dehidrogenaz
2. Transketolaz reaksiyonunda -ketollerin yıkımı ve
oluşumunda koenzim olarak rol oynar (örnek HMY).
• Tiamin, TTP formunda periferal sinir
membranlarında yer alır. Asetil kolin sentezinde ve
translokasyon reaksiyonlarında kullanılır.
• TPP, böbreklerde defosforilasyon yolu ile kısmen
serbest vitamin, kısmende konjuge sülfat esterleri
formunda metabolize edilerek atılır.
Tiyamin ile ilgili klinik durumlar:
İnsanlarda günlük gereksinim 1-2 mg’dır.
Tiamin gereksinimi, protein ve
karbonhidrattan zengin beslenenlerde artar,
lipidce zengin beslenenlerde ise azalır.
• Alkolizm tiamin eksikliğine yol açan en
önemli faktördür.
• Tiamin eksikliği olan insanlarda TPP bağımlı
reaksiyonların önlenmesi ve ileri derecede
kısıtlanması bu tepkimelere ait pirüvat,
pentoz şekerler ve dallı zincirli aminoasidler
olan lösin, izolösin ve valinin birikmesine yol
açar.
• Pirüvat ve -ketoglutaratın oksidatif
dekarboksilasyonu bir çok hücrede, özellikle sinir
sisteminde enerji metabolizmasında anahtar bir rol
oynar. Tiyamin eksikliğinde bu iki dehidrogenez
reaksiyonun aktivitesi azalır ve böylece ATP üretimi
azalması sonucu hücre fonksiyonları bozulur.
Tiamin eksikliği:
• kan düzeyleri ölçülerek saptanabilir.
• Ayrıca pirüvat ve laktat birikimi eksiklik lehinedir.
• Eritrosit içi transketolaz aktivitesi ölçümü tiamin
eksikliğini saptamada en çok kullanılan enzim
aktivetisidir.
• Tiamin eksikliğinin erken belirtileri iştahsızlık,
konstipasyon ve bulantıdır. Mental depresyon,
periferal nöropati, irritablite ve yorgunluk diğer
erken belirtilerdir.
•
•
•
Beri-beri:
Diyetlerinin büyük kısmını pirincin oluşturduğu
bölgelerde görülen ciddi bir tiyamin eksikliği
sendromudur.
İnfantil beriberinin belirtileri siyanoz, diare,
kusma, zayıflama, afonidir.
Yetişkinde: Kuru beriberi, periferal ve kranial
sinirleri tutan nörit, Derin tendon
reflekslerinde kayıp, arefleksi, parezi,
konvülsiyon ve koma gibi nörolojik belirtilerle
seyreder. Yaş beriberi ise, kalp kası fonksiyon
bozuklukları ile karakterizedir. Yüksek debili
konjestif kalp yetmezliği (sağ ventriküler
dilatasyon), dispnea, buna bağlı yaygın ödem ve
asid oluşur. Taşikardi en önemli semptomdur.
Wernicke-Korsakoff sendromu:
Amerika’da tiyamin eksikliği çoğunlukla
kronik alkolizm ile birliktedir. Bu durum
multifaktöriyaldir. Vitamin alımının yetersiz
olması, ince barsaklardan emilimin
bozulması, alkolün inhibitör etkisi ve
karaciğerde yetersiz metabolizması sonucu
gelişmektedir. Hastalık Wernicke
ansefalopatisi ve korsakof psikozundan
oluşmaktadır. Hastalarda progresif ataksi,
spastik parapleji, mental konfüzyon, apati,
hafıza kaybı ve nistagmusla ilerler.
Ansefalopati tablosu tiamin verilmesi ile
gerilerken, korsakof psikozu
gerilememektedir.
ALKOLİZM
• Alkolizmde ortaya çıkan nörolojik
semptomlar tiamin ve piridoksin
eksikliğine, hematolojik problemler de
folat ve piridoksin eksikliğine bağlıdır.
Alkole bağlı vitamin eksikliği tabloları
sadece diyetsel eksikliğe bağlı değildir.
Alkole bağlı olarak gastrointestinal sistem
fonksiyonları değişir ve diyet maddelerinin
emilimi engellenir. Ayrıca alkolizmde
ortaya çıkan karaciğer problemleri besin
maddelerinin depolanmasını ve
aktiflenmesine engeller.
• Alkolizm nedeni ile hospitalize edilen
hastaların %40’ında folat eksikliğine
bağlı megaloblastik anemi saptanır.
Hastaların %30’unda ise piridoksin
eksikliğine bağlı olarak kemik iliğinde
sideroblastların saptanabildiği
sideroblastik anemi izlenir. Bazı
alkoliklerde pirdoksin tedavisine cevap
veren periferal nöropatide ortaya çıkar.
Bu problemler piridoksin aktivasyon
bozukluğuna ve yıkılım artışına bağlıdır.
• Alkoliklerde ortaya çıkan en dramatik
nörolojik problem Wernicke-Korsakoff
sendromudur.
• Alkoliklerde alkolik skorbit ve pellegrada
bildirilmiştir. Hastalarda etanole bağlı olarak
A vitamininin depolardan mobilizasyonu,
dolaşımdaki düzeyleri ve degredasyonu
artmaktadır. Alkoliklerde kemik dansitesinde
azalma ve osteoporozda artmaktadır. Bu tablo
karaciğerde 25-hidroksilasyon bozukluğuna ve
vitamin D’nin yıkılımının artmasına bağlıdır.
• Alkoliklerde serum çinko, kalsiyum ve
mağnezyum düzeyleri azalmıştır. Demir
eksikliği anemisi gastrointestinal kanamalara
ve kronik enfeksiyonlarına bağlıdır.
Riboflavin (Vitamin B2)
•
•
İzoalloksazin halkasından oluşur.
İki adet biyolojik aktif şekli vardır. Flavin
mononükleotid (FMN) ve flavin adenin
dinükleotid (FAD). FMN ve FAD, her ikiside
geriye dönüşümlü olarak iki hidrojen atomu
alma yeteneğindedirler ve böylece FMNH2 ve
FADH2 oluşur. FMN ve FAD, bir substratın
oksidasyon veya redüksiyonunu sağlayan
flavoenzimlere sıkıca -bazen kovalent
olarak- bağlanır. Bir çok flavoprotein enzimi,
vazgeçilmez kofaktör olarak molibden ve
demir gibi bir vaya daha fazla sayıda metal
içerir.
FAD’nin rol aldığı reaksiyonlar:
• D-aa dehidrogenaz (aa -ketoasid)
• UDPglukoz dehidrogenaz (glukozglukronik asid)
• Glutatyon redüktaz
• Ksantin oksidaz (pürin katabolizması)
• Gliserol 3-fosfat dehidrogenaz (indirgeyici
maddelerin sitozolden mitokondriye taşınması).
• Süksinat dehidrogenaz (TCA)
• Açil Koa dehidrogenaz (Yağ asidi oksidasyonunda)
• Dihidrolipoil dehidrogenaz (pirüvat deh. Enzim
kompleksi)
• Monoaminoksidaz
FMN reaksiyonları:
• L-aa oksidaz (aa  -Keto asid)
• NADH dehidrogenaz
Riboflavin eksikliği
• Yetmezlikte daha çok ektodermal kökenli dokular
etkilenir.
• Gözde vaskülarizasyon ve kornea iltihabı
• Aftlar
• Sindirim kanalı iltihabı (glossit ve ağız köşesi ragatları)
• Deride iltihap, pullanma ve çatlaklar (sebaroik dermatit)
• Gebelik sırasındaki eksiklikte fetusda iskelet
anormalliklerine yol açabilir.
• Hormonal tedavi (tiroid hormonları, ACTH..), ilaçlar
(yarışmalı inhibitör olan klorpromazin) riboflavinin koenzim
formuna dönüşümünü etkileyerek eksiklik tablosuna yol
açabilir. Fototerapi alan hiperbilirubinemili yeni doğanlarda
da eksiklik oluşabilir.
• Oral kontraseptif kullanımı riboflavin gereksinimini
artırır.
• Eksikliğin saptanmasında eritrosit glutatyon redüktaz
aktivitesi ölçülebilir.
Niasin (Nikotinamid, vit.B3, vit.PP)
• Niasin (nikotinamid) veya nikotinik asit bir piridin
türevidir. Nikotinamid, nikotinik asidin amid
formudur ve her ikiside vitamin etkisi gösterir.
• Biyolojik olarak aktif olan koenzim şekilleri,
nikotinamid adenin dinükleotid (NAD+) ve onun
fosforile şekli olan nikotinamid adenin
dinükleotid fosfattır (NADP+). NAD+ ve NADP+;
oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında koenzim
olarak iş görürler. Bu reaksiyonlarda koenzim,
bir hidrid iyonu (hidrojen atomu+bir elektron)
alır. NAD+ ve NADP+’nin indirgenmiş şekilleri
sırasıyla NADH ve NADPH’tır.
• Nikotinamid nükleotidleri hem sitozol (örn.laktat
dehidrogenaz) hemde mitokondride (örn.malat
dehidrogenaz) yer alan bir çok dehidrogenaz
enziminin koenzimi olarak yaygın rol oynar. Bu
nedenle bunlar karbonhidrat, yağ ve aminoasid
metabolizmasını etkileyen bir çok metabolik yolun
kilit yapı taşıdır.
• Genellikle NAD bağımlı dehidrogenazlar oksidatif
yollardaki oksidoredüksiyon reaksiyonlarını
katalizlerken, NADP bağlı dehidrogenazlar
indirgeyici sentez reaksiyonlarında rol oynarlar.
• Karaciğerde sitokrom P450 ile beraber bulunur.
• Nikotinik asid yüksek dozlarda
özellikle kapillerlerde ve vücudun üst
yarım kısmındaki damarlarda
vazodilatatör etkiye sahiptir.
• Yüksek doz nikotinik asit kolesterol
sentezine sınırlı inhibitör etki yapar ve
hiperlipoproteinemi tedavisinde
kullanılabilir. Bu olay daha az VLDL, LDL,
IDL oluşmasına yol açmak üzere, yağ
dokudan olan serbest yağ akışını inhibe
etmesine bağlıdır.
• Insanlarda günlük gereksinim 15-25 mg kadardır ve
eksikliğinde pellegra oluşur.
• Niasin hayvansal ve bitkidel çoğu gıdada yaygın olarak
bulunur. Öte yandan niasin triptofandan da
sentezlenilebilmektedir. Triptofandan niasin sentezi
tiamin, piridoksin ve rifoflavin gerektiren kompleks
bir yoldur ve çok az çalışmaktadır. Yani niasin
eksikliği için diyette hem niasin hem de triptofan
eksik olmalıdır. Bu ancak tek gıda olarak mısır
tüketilen topluluklarda oluşmaktadır.
• Pellegraya yol açan diğer tablolar arasında izoniasid
tedavisi, triptofanın seratonine aktarıldığı malign
karsinoid sendrom ve triptofan emiliminin bozuk
olduğu Hartnup hastalığı sayılabilir.
Pellegra: kardinal semptomları (4 D bulgusu)
• Dermatit: Yüz, boyun ve ekstremitelerde simetrik
deri pigmentasyonu
• Diyare: Gastrointestinal sistemde kronik iltihap
(stomatit, glossit, gastrit)
• Demans: Sinir dokuda dejenerasyona bağlı olarak
santral sinir sistemi bozuklukları ortaya çıkar
• Death: Ölüm
• Genel belirtiler büyümenin durması, kilo kaybı anemi
• Barsak lezyonları karakteristiktir: Liberkün
kriptalarında kistik genişleme
• Eksiklik tablosu günümüzde daha çok alkol kullanımına
bağlıdır. Laktasyon, gebelik ve kronik hastalıklar
gereksinimi artıran durumlardır.
• Tabı şüphelenilen hastada nikotinamidle tedaviye
dramatik cevap vermesi ile konur. Idrar N-metil
nikotinamid düzeyleri azalmıştır. Tedavide 50-500
mg/gün nikotinamid verilir.
Hangi vitamin eksikliğinde güneş gören yerlerde
simetrik dermatit izlenir?
a.
b.
c.
d.
e.
Niasin
Riboflavin
Tiamin
Folik asit
B12
Hiperlipidemi tedavisi:
• Niasin, dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı
olan yağ dokusundan lipolizi güçlü bir şekilde baskılar.
Karaciğer, dolaşımdaki yağ asitlerini triasilgliserol
sentezi için substrat olarak kullanır. Böylece niasin,
karaciğerde, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL)
üretimi için gerekli olan triasilgliserol sentezinde
azalmaya neden olur. Düşük dansiteli lipoprotein (LDL,
kolesterolden zengin lipoprotein), plazmada VLDL’den
türer. Sonuçta, hem plazma triasilgliserol (VLDL’de)
düzeyi hem de kolesterol (VLDL ve LDL’de) düzeyi
azaltılır. Bu denedenle niasin, VLDL ve LDL’nin her
ikisinin birden yükseldiği tip II b hiperlipoproteinemi
tedavisinde kullanışlıdır.
Aterosklerozda vazodilatasyon yaparak
kullanılan vitamin hangisidir?
a.
b.
c.
d.
e.
B6
Niasin
Riboflavin
Tiamin
Pantotenik asit
Pantotenik asit:
• Pantotenik asit pantoik asit ve -alaninden
meydana gelir
• Etkin pantotenik asit, KoA ve Açil taşıyıcı
proteindir (ACP).
• CoA-SH’ın yapısında: Pantotenik asit,
tiyoetanolamin-SH, Pirofosfat ve adenin riboz3P bulunur
• Pantetonikasit eksikliği ender olarak görülür.
Çünkü hayvansal ve bitkisel gıdalarda yaygın
olarak bulunur.
• Pantotenik asit eksikliğine bağlı olarak “burning
food” sendromu, postural hipotansiyon, taşikardi,
epigastrik distres, anoreksiya, DTR’de artma
izlenir.
Aşağıdakilerden hangisi açil
taşıyıcı protein yapısına girer?
a.
b.
c.
d.
e.
Folik asit
Nikotinik asit
Pantotenik asit
Piridoksin
Riboflavin
Biyotin
• Biyotin doğal besinlerde yaygın olarak bulunan bir
imidazol türevidir.
• Biyotin, karboksilasyon reaksiyonlarında bir
koenzimdir. Aktive edilmiş karbondioksitin taşıyıcısı
olarak görev yapar.
Pirüvat karboksilaz  3 C’lu birimleri glukoza
çeviren yolda ilk tepkimedir (glukoneogenez), TCA için
oksaloasetatı yeniler.
Asetil KoA karboksilaz  Yağ asidi sentezinde
hız kısıtlayıcı basamak
Propionil KoA karboksilaz  Tek C sayılı yağ
asidi yıkımında propionil KoA’yı metil malonil KoA’ya
çevirir.
-matilkrotonil KoAS karboksilaz  Lösin ve
bazı izopronoid birimlerini yıkar.
• Biotin pıhtılaşma faktörlerinin
karboksilasyon reaksiyonuna (K
vitaminine bağlı
-karboksiglutamat birimlerinin
oluşumu), karbomoil fosfat
sentezi ve pürin sentezi benzeri
karboksilasyon reaksiyonlarına ise
katılmaz.
Aşağıdakilerden hangisi organik asitlere
CO2 katılmasında rol oynar?
a.
b.
c.
d.
e.
Biotin
Piridoksin
Folik asit
Niasin
Lipoik asit
• Biyotin eksikliği : Biyotin eksikliği, gıdalarda
bu vitamin yaygın olarak bulunduğu için
normalde oluşmaz. Ayrıca insanlarda biyotin
gereksiniminin büyük kışmı barsak bakterileri
tarafından sağlanır. Bununla birlikte, diyete
protein kaynağı olarak çiğ yumurta akı
eklenmesi dermatit, dil iltahabı (glossit), iştah
kaybı ve bulantı, depresyon halisünasyon gibi
biyotin eksikliği belirtilerine yol açar. Çiğ
yumurta akının içerdiği bir glikoprotein olan
avidin, biyotine sıkıca bağlanır ve barsaktan
biyotin emilimini engeller.
• Spesifik olarak propiyonik asidemi
oluşur. İdrarda laktat, metilkronat,
hidroksiizovalerat ve
hidroksipropiyonat atılımı artmıştır.
• Biyotini, biyotin taşıyıcı proteinin lizin
kalıntısına bağlayan holokarboksilaz
sintaz enziminin yokluğu çoğul
karboksilaz eksikliğinin nedenidir ve
biyotin eksikliği belirtilerine neden olur.
Piridoksin (Vitamin B6=adermin)
• Vitamin B6, pirodoksin, piridoksal ve
piridoksamin gibi üç piridin türevi ve bunların
fosfatlarından oluşur. Piridin türevi olan bu
maddelerdeki tek farklılık halkadaki
fonksiyonel grubun türüdür. Bu üç bileşik
birbirine çevrilebilir ve hepsi vitamin
aktivitesine sahiptir.
• Piridoksin başlıca sebzelerde bulunur, oysa
piridoksal ve piridoksamin hayvansal
gıdalardan alınır. Bu üç bileşik de biyolojik
olarak aktif koenzim olan piridoksal fofat’ın
öncülü olarak kullanılır. Plazmada taşınan ana
formda piridoksal fosfat formudur.
• Piridoksal fosfat, özellikle aminoasitlerle ilgili
transaminasyon, dekarboksilasyon ve
rasemizasyon reaksiyonları katalizleyen çok
sayıda enzimin koenzimi olarak görev yapar.
• Seratonin, norepinefrin ve sfingolipid
sentezinde kullanılır.
• Aynı zamanda glikojen yıkımında gerekli olan
glikojen fosforilaz enziminin stablizasyonu
içinde gereklidir. Piridoksin eksikliğinde glukoz
toleransıda bozulmaktadır.
• Piridoksin ayrıca homosisteinin sisteine
çevrilmesinde de gereklidir ve bu
reaksiyondan dolayı aterosklerozla ilişkilidir.
Piridoksal fosfatın koenzim olarak rol oynadığı
reaksiyonlar
Enzimatik reaksiyonlar
Örnek
Aa dekarboksilasyonu
Tirozin, histidin, 5-OH-triptamin,
glutamin dekarboksilaz
Aa transaminasyonu
AST, ALT
Aminoasidlerden H2O
ayrılması
Serin, treonin dehidrataz
Aminoasidlerden H2S
ayrılması
Sistein, homosistein desülfidraz
Aminoasidlerin parçalanması
Kinüreninaz, treonin aldolaz, serin
aldolaz
Transsülfirasyon
Sistation sentetaz, sistationaz
Kondensasyon
-aminolevülinik asit sentaz
Rasemizasyon
Alanin
alanin)
rasemaz
(D-alanin
L-
• Vit.B6’nın tek başına eksikliğinin
görülmesi oldukça nadirdir. Eksikliği
genel B kompleks vitamin eksikliğine
eşleniktir.
• Eksiklik olasılığı, uzun süreli OKS
kullanma nedeni ile bu vitamince
yoksullaşmış annelerin emzirdiği bebekler
için söz konusudur. Ayrıca alkoliklerde
eksikliği olabilir. Antitüberküloz ilaç olan
izoniazid, pridoksalle bir hidrazon
oluşturarak vit.B6 eksikliğini
kamçılayabilir.
• Yetmezlik belitileri daha çok SSS
metabolizmasında ortaya çıkar. Çocuklarda
konvülsiyon, aşırı hassasiyet olarak kendini
gösterir. Bunun nedeni glutamat
dekarboksilaz aktivitesinde azalma sonucu
beyinde GABA azalmasıdır. Ayrıca periferik
nöritte oluşur. Yetişkinde dermatozlar, anemi,
kas distrofisi, cheliosis, glossit, oksalüri,
homosistinüri, mesane taşları, hiperglisemi,
gebelerde bulantı kusma görülür.
• Anemi nedeni -aminolevülinik asit sentaz
eksikliğine bağlı hem sentezi bozulmasıdır.
Hastalarda yeterli demir bulunmasına
rağmen sideroblastik anemi ortaya çıkar.
Vitamin B6 eksikliği olan bir çocukta hangisi
izlenmez?
a.
b.
c.
d.
e.
Konvülsiyon
Keratomalazi
Nöropati
Anemi
Dermatit
Sitoplazma
Glukojen
Triptofan
Glukoz
Glukoz 6-fosfat
Tirozin
Norepinefrin
Histidin
Histamin
Triptofan
Niasin
Glisin + süksinil KoA
Fosfofruktokinaz-1
Alanin
ALT
Pirüvat
Aspartat
AST
Pirüvat
OAA
Sitrat
Glutamin
TCA
-KG
Mitokondri
Seratonin
HEM
Hangi vitaminin eksikliğinde irritablite,
konvülsiyon, glossit, hipokrom-mikrositer
anemi ve periferik nöropati ortaya çıkar? X 2
a.
b.
c.
d.
e.
Retinol
Piridoksin
Niasin
Askorbik asit
Riboflavin
Folik asit (piteroilglutamik asid)
• Folik asit ve folat birer molekül paminobenzoik asit (PABA) ve glutamik aside
bağlanmış pteridin bazından oluşur.
• Diyetteki folat türevleri emilim için özgül
barsak enzimleri tarafından monoglutamil
folata çevrilir. Bunun büyük bölümü de barsak
hücreleri içinde, NADPH kullanan folat
redüktaz ile tetrahidrofolata (THF)
indirgenir. THF olasılıkla dokulardaki işlevsel
koenzimdir.
• Dolaşımdaki temel form N5-metil THF’dır.
• THF etkin bir tek C’lu birim
taşıyıcısıdır. Metil, metilen ve formil
gruplarının transferini gerçekleştiren
enzimlerin koenzimidir.
• Tetrahidrofolat, serin, glisin ve
histidin gibi vericilerin bir–karbon
parçalarını alır ve amino asitlerin,
pürinlerin ve timidinin- sentezindeki
ara metabolitlere taşır. THF’ın
büyüme ve hücre bölünmesinde etkileri
vardır. Özellikle de nöral tüpün
hayatın erken evrelerinde gelişiminde
önemlidir.
Pürin
halkası
Histidin
Folik asid
H2folat
N5, N10 MethenilH4folat
H4folat
N5, N10
MetilenH4folat
H4folat
N10 formil H4folat
Pürin halkası
N5 metil H4folat
Metionin
Vitamin B12
Homosistein
dTMP
Serin
Glisin
Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisinde folat
hem karbon aktarımı sağlar hemde kendisi
dihidrofolata çevrilir?
a. Pürin halkasına 2. karbon atomunun
eklenmesi
b. Pürin halkası yapımına 8.karbon atumunun
eklenmesi
c. N-formiminoglutamattan glutamat oluşumu
d. Deoksiüridilattan timidilat sentezi
e. Serinden glisin oluşumu
Folat hangisinde yer almaz?
a.
b.
c.
d.
e.
Serinden glisin sentezi
Histidin katabolizması
Pürin sentezi
dTMP sentezi
Aspartattan oksaloasetat sentezi
Folatın kullanıldığı reaksiyonlar:
• Serin glisin dönüşümü: (THF reaksiyona girer
ve N5-N10 metilen THF oluşur)
• Histidin katabolizması: figlunun glutamata
dönüşümünde kullanlır. (THF reaksiyona girere
ve formimino THF oluşur)
• dUMP’ın dTMP’ye çevrimi: timidilat sentaz
reaksiyonu (metilen THF reaksiyona girer ve
dihidrofolat oluşur)
• Metiyonin sentezi: (N5-metilTHF reaksiyona
girer ve THF oluşur)
• Pürin sentezi (N5-N10 metenilTHF ve N10formilTHF kullanılır ve THF oluşur)
• Serin aminoasidi tek karbonlu birimin
ana kaynağıdır. Serin glisin
dönüşümünde N5-N10-metilenTHF
oluşur. Bu madde tek karbonlu birim
metabolizmasında merkezi rol oynar.
• Ayrıca THF ve metilkobalamin
homosisteinden metionin sentezinde
gereklidirler.
• Folat tuzağı hipotezi: Kobalamin eksikliği
belirtileri kemik iliğinde eritropoetik dokuda
ve ince barsak mukoza hücreleri gibi hızlı
bölünen hüzrelerde çok belirgindir. Bu dokular
DNA replikasyonunda gerekli olan
nükleotidlerin sentezi için tetrahidrofoatin
N5-N10-metilen ve N10-formil şekillerine
gereksinim gösterirler Ancak vitamin B12
eksikliğinde, tetrahidrofolatin N5-metil şekli
tetrahidrofolatın diğer şekillerine doğrudan
dönüştürülemediğinden dolayı N5-metil şekil
birikir, oysa diğer şekillerin düzeyleri azalır.
• Histidinin bir kataboliti olan
formiminoglutamat (figlu), N5-formiminoTHF vermek üzere formimino grubunu THF’a
aktarır. Folat eksikliğinde oral histidin
yüklenmesi sonrası figlu birikecektir.
Histidin verilmesi sonucu idrarda formiminoglutamik asit
artışı hangi vitamin eksikliğinde görülür? X 2
a.
b.
c.
d.
e.
Folik asit
vitamin B12
Piridoksin
C vitamini
Biotin
Tek karbon transferi yapan
hormon hangisidir?
a.
b.
c.
d.
e.
B6
E
A
Folat
B2
Folat eksikliği
–
–
–
–
Gereksinimin arttığı durumlarda (gebelik, süt verme)
İnce barsak patolojilerinde
Alkolizmde
Dihidro folat redüktaz inhibitörlerinin (metotreksat)
kullanımında
– Sedece keçi sütü tüketenlerde oluşabilir.
– Antikonvülzanlar (emilimi azaltır ve katabolzimayı artırır) ve
OKS’ler (emilimi) etkilerler.
• Dihidrofolat redüktaz, bir folik asit anologu olan
methotrexate tarafından yarışmalı olarak inhibe
edilir. Methotrexate, çocuklarda akut lösemi
tedavisinde kullanılır.
• Sülfonilamid ve türevleri, p-aminobenzoik asitin
yapısal analogudurlar. Bu ilaçlar folik asit sentezini
yarışmalı olarak inhibe ederler ve sonuçta DNA ve
RNA replikasyonu için gerek duyulan kritik
nükleotidlerin sentezi azalır. Memeli hücreleri folik asit
sentezleyemediği için sülfonamidler insanlarda DNA ve
RNA sentezini etkilemezler.
• Folat eksikliğinin en ciddi sonucu pürinlerin
ve dTMP’nin azalmasna bağlı olarak DNA
sentezinin bozulmasıdır. Hücreler S-fazında
kalırlar ve buna bağlı olarak özellikle hızlı
bölünen hücrelerde megaloblastik
değişiklikler oluşur. DNA sentezinde bloğa
bağlı olarak RBC’lerde matürasyon bozulur,
makrostik ve frajil membranlı RBC’ler
oluşur.
• Folat, vitamin B12 ve piridoksal fosfat
eksiklikleri hiperhomosistinemi ile
beraberdir.
• Yüksek mitotik etkilerinden dolayı
eksikliğinde önce kanın şekilli elemanları
(eritroid, myeloid seri) etkilenir. Lökopeni ve
lökositlerde hipersegmentasyon bulunur.
Megaloblastik anemi oluşur.
• Vit.B12 ve folatın karşılıklı etkileşimleri
karmaşıktır. B12 vitaminin neden olduğu
megaloblastik anemi diyete fazladan folat
eklenmesi ile geçirilebilir fakat bu tedavi ne
homosisteinüriyi, ne metilmalonik asidüriyi ve
ne de vit.B12 eksikliğinin nörolojik
bozukluklarını tedavi etmeyecektir.
• Döllenme öncesi dönemde ve Gebelik süresince
günlük 400 g folat kullanımı, nöral tüp
defekti, yarık damak ve anemi insandısını
azaltmaktadır. Nöral tüpün fötal hayatın
erken dönemindeki gelişimi kritik olarak
folik asit varlığına bağlıdır.
Kobalamin (Vitamin B12)
• Vitamin B12 korrin halkasına sahiptir ve
merkezinde bir kobalt iyonu bulunur. Vitamin
B12 sadece mikroorganizmalarca
sentezlenmektdir.
• Başlıca 4 kobalamin türevi bulunmaktadır:
–
–
–
–
–
Kobalamin (plazmada en fazla)
Hidroksikobalamin (diğerlerinin prekürsörü)
Deoksiadenozil kobalamin
Metilkobalamin
Siyanokobalamin
• VitaminB12 ileumda yer alan reseptörlerle
emilir. Bu reseptörler vitamini ancak midenin
parietal hücrelerinden salgılanan intrensek
faktörle (İF) bağlı olduğu zaman tanıyabilir.
Vitamin emildikten sonra transkobalamin
denilen bir proteine bağlanır.
• İF siyalik asid içeren glikoproteindir. Pepsin
ve tripsinle parçalanır. Midede kardianın sonu
ve fundusda salgılanır. Pylordan salgılanmaz.
proteinler
Pankreatik
bikarbonat
R proteini
 Diyetle gelen vitamin B12’nin çoğu agızda
tükrük bezi kaynaklı R proteinine
(kobafilin) bağlanmaktadır. Çok az
vitamin B12 midede direkt olarak İF’e
bağlanır. İF’e faktöre asıl bağlanma
duodenumda gerçekleşir. Duodenumda
pankreatik bikarbonat sekresyonu ile
vitamin B12, R proteininden ayrılır ve
İF’le birleşir.
• İnsanda 3 tane transkobalamin
bulunmaktadır. Transkobalamin I ve III
glikoprotein yapıdadır. Transkobalamin I
elektroforezde 1-globulin bantında,
transkobalamin III ise 2-globulin yer alır.
• Plazma kobalaminin %90’ı transkobalamin I’e
bağlıdır. Transkobalamin III kobalamine
daha düşük ilgi gösterir.
• Transkobalamin II elektroforezde bantında yer alır ve glikoprotein yapıda
değildir. Transkobalamin II barsaklarda
yeni absorbe edilmiş kobalamini bağlar ve
dokulara taşır.
• Kobalaminin yapısı ve koenzim şekilleri: Kobalaminin
koenzim şekilleri, siyanidin yerine 5’-deoksiadenozin’in
geçtiği 5’-deokadenozilkobalamin (alışılmamış karbonkobalt bağı oluşturarak) ve siyanidin yerine bir metil
grubunun geçtiği metilkobalamindir.
• 5’-deokadenozilkobalamin metilmalonil KoA mutazın
koenzimidir. Eksikliğinde metil malonil asidemi oluşur.
• Metilkobalamin ise homosisteinden metionin sentezini
gerçekleştiren metionin sentazın koenzimidir.
• Bu vitamin eksikliğinde metilmalonil KoA birikir.
Biriken metilmalonil KoA 2 yolla myelin yapının
devamını bozar:
– Metilmalonil KoA yağ asidi sentezindeki malonil KoA’nın
oluşumunu inhibe eder. Böylece myelin kılıf sentezi engellenir
ve yıkımı artar.
– Yağ asidi sentezinde matilmalonil KoA, malonil KoA’nın yerine
geçer ve dallı zincirli yağ asitleri sentezlenir ve membran
yapıları bozulur.
Bir hastanın idrarında metilmalonik asit düzeylerinin
artması aşağıdaki B vitaminlerinden hangisinin eksikliğini
gösterir?(eylül 2004, nisan 2002, eylül 2001, nisan 97,
eylül 95, nisan 95, nisan 91)
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin B6
Vitamin B12
Riboflavin
Folik asit
Biotin
Hangi reaksiyonda vitamin B12, 5’-deoksiadenozil
kobalamin şeklinde, aynı molekül üzerinde tek karbon
ünitesinin yerini değiştirir?
a.
b.
c.
d.
e.
Metil malonil KoA  Süksinil KoA
dUMP  dTMP
Propiyonil KoA  Metilmalonil KoA
Homosistein  Metionin
Homosistein  Sistationin
• Kobalamin kaynakları: Vitamin B12
yalnızca mikroorganizmalar tarafından
sentezlenir, bitkilerde bulunmaz.
Hayvanlar bu vitaminleri kendi doğal
bakteri floralarından veya diğer
hayvansal gıdalardan alırlar.
• Vitamin B12 ile ilgili klinik durumlar:
Diğer suda çözünen vitaminlerden farklı
olarak önemli miktarda (4 ile 5) vitamin
B12 vücutta depo edilir.
Yetişkin pernisyöz anemi:
•
•
•
•
•
İF ve pariatal hücrelere karşı antikor gelişimi ile
karakterize otoimmün hastalıktır.
Hastalarda makrositik anemi ve spinal kordun
subakut dejenerasyonu oluşur.
Hastalarda midede mukozal atrofi, dilde ve
farinksde inflamasyon, aklorhidri oluşur.
Spinal kordda posterior ve lateral kolumda
dejenerasyon oluşur. Buna bağlı olarak periferal
duyuda değişme, hiperaktif refleksler, ataxi ve
paraliziler oluşur.
Santral sinir sisteminde ve periferik sinirlerde
dejenerasyon vardır (parestezi, vibrasyon, pozisyon,
duyu azalması, ataksi DTR azalması, demasn ,psikoz
görülebilir).
• Hematolojik değişiklikler:
– Makrositik anmei, megaloblastlar,
eritroblastlar ve normoblastlar izlenir
– Granülositopeni
– Trombositopeni
– Azalmış RBC ve Hb içeriği ortaya çıkar
• Biyokimyasal değişiklikler:
–
–
–
–
Kan ve idrar B12 azalır
“Schilling testi” pozitiftir.
İdrar metilmalonik asit artar
Otoantibodiler saptanabilir.
Konjenital pernisyöz anemi:
• Postnatal periyotta ve 2,5 yaş öncesi ortaya
çıkar
• İF yoktur
• Gastrik asit ve mukoza bozuklukları eşlik etmez
Juvenil pernisyöz anemi:
• İF salınımı bozuktur
• Beraberinde aklorhidri ve atrofik gastrit izlenir
• Hastalarda İF veya pariatel hücrelere karşı
otoantikorlar izlenir.
Cerrahi operasyonlar:
• Total gastrektomi
• İnce barsakların geniş rezeksiyonu
Gİ sistem enfeksiyonları:
• Diphyllobothrium latum enfeksiyonu
• 5P bulgusu: Pansitopeni, periferik
nöropati, posterior kord nöropatisi,
papiller atrofi, pernisiyoz anemi
• Tedavide siyano ve hidroksi kobalamin
türevleri kullanılır.
Cerrahi girişim sonucu gelişen kör loop
sendromunda aşağıdakilerden hangisinin eksikliği
gelişir? X 2
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin A
Vitamin B6
Vitamin B12
Folik asit
Demir
Kör loopda aşırı bakteri üremesine bağlı ya da
diphyllobothrium latuma bağlı B12 eksikliği
oluşur
Askorbik asit (Vitamin C)
• İnsanlarda L-glukonolakton oksidaz enzimi
yokluğu nedeni ile askorbik asid
sentezlenemez.
• Askorbik asid yapısı glukoza çok benzerlik
gösterir.
• Karaciğerde oksalik aside çevrilir ve idrardaki
oksalatın bir kısmından sorumludur. Yüksek
doz alındığında tamamen değişmemiş olarak
böbrekten atılır.
• Askorbik asit moleküler oksijen, nitrat ve sit.a
ve c gibi bileşiklerin indirgenmesini mümkün
kılan indirgeyici bir ajandır.
Başlıca yer aldığı metabolik olaylar:
• Vitamin C, kollajenin prolin ve lizin birimlerinin
hidroksilasyonu gibi hidroksilasyon
reaksiyonlarında koenzim olarak rok oynar.
• Kondroblast, osteoblastlarda mukopolisakkarti
sentezi için gereklidir.
• Bu vitaminin bir antioksidan olarak sağlık için
yararlı etkiler sağlayabileceği düşünülmektedir.
• Tirozin yıkım reaksiyonlarına katılır.
• Oksidasyon redüksiyon tepkimelerine katılır
(askorbat-dehidroaskorbat).
• Safra asidi oluşumunda rol oynar. Eksikliğinde
7-hidroksilazın aktif forma dönüşümü azalır.
• Norepinefrinin sentezinde rol alır (Dopamin 
oksidazın kofaktörü).
• Ferritin sentezi için gereklidir.
• Demir emiliminde, demirin nonenzimatik
indirgenmesinde rol alır.
• Lizinden karnitin sentezinde rol alır.
• Immünite ve yara iyileşmesinde rol alır.
• Adrenal korteksde steroid sentezinde rol
oynar.
C VİTAMİNİ
Reaktif
oksijen
radikali
Reaktif oksijen
radikali
Hücre membranı
• Askorbik asit eksikliği: Askorbik asit eksikliği
skorbüt’e yol açar. Bu hastalık yaralar, süngerimsi
dişetleri, diş kaybı, kan damarlarının kolay
zedelenmesi, eklemlerde şişme, derialtı ve diğer
kanamalar ve anemiyle karakterizedir. Bu
belirtilerin çoğu bağ dokusunda zayıflıkla
sonuçlanan kollajenin hidroksilasyonundaki
eksiklikle açıklanabilir. Ayrıca, idrarda prolin ve
hidroksiprolin artar, subperiostal kanamalar bağlı
kolay kırılan kemikler izlenir, kostakondral eklem
şişliği olur, kardiyak hipertrofi olabilir,
pseudoparalizi, ostaoporoz görülebilir, yara
iyileşmesi gecikir, normositik ve makrositik anemi
görülür.
• Sigara içmek gereksinimi artırır.
Aspirin, oral kontraseptifler ve
steroidlerde C vitaminini azaltıcı etkiler
oluşturur.
• Kronik hastalıkların önlenmesi: C
vitamini antioksidanlar olarak bilinen ve
E vitamini ve -karoten’i içeren bir
grubun üyesidir. Bu bileşiklerin
besinlerle fazla alınması, koroner kalp
hastalığı ve bazı kanserler gibi kronik
hastalıkların görülme sıklığını azaltır.
• Askorbik asit toksisitesi: Akut toksisite
gözlenmemiştir. Ancak askorbik asitin okside
olmuş şekli dehidroaskorbik asit toksiktir. Bu
nedenle, yüksek dozda C vitamini alınması,
özellikle dehidroaskorbatı askorbata tekrar
okside eden enzim sisteminde eksiklik olan
kişilerde dehidroaskorbik asit birikimine yol
açabilir.
• Uzun süre kullanıldığına oksalat atılımı
artar. Yüksek dozda yalancı glukozüri görülür.
Demir emilimini artırdığı için
hemokromatozisde kullanılmamalıdır.
Safra tuzları, adrenalin, hidroksilizin, hidroksiprolin
gibi bileşiklerin sentezindeki hidroksilasyon
tepkimelerinde aşağıdakilerden hangisi kullanılır? X 4
a.
b.
c.
d.
e.
NADH
FADH2
Lipoik asit
Alfa-tokoferol
Askorbik asit
UDP-Glukoz
2NAD + H2O
L-gulonolakton oksidaz
enzimi
insanlarda
yoktur. Bu nedenle C
vitamini esansiyeldir.
UDP-Glukoz
dehidrogenaz
2NADH + 3H
UDP-Glukronik
asid
H2O
GAG
sentezi
D-Glukronat
DGlukronat
L-Gulonat
L-Gulonolakton
L-ASKORBİK
ASİD
UDP
L-Ksililöz
LKsililöz
İlaç, toksin
ve
bilirubinlerin
glukronidizas
yonu
D-Ksililöz
5-P
NADP bağımlı ksilitol
dehidrogenaz
Eksikliğinde
esansiyel
pentozüri görülür.
Ksilitol
İdrarda bolca Lksililöz bulunur
Askenazi
Besin yahudilerinde çok sık
izlenen asemptomatik
genetik özelliktir.
HMY
Şekil: Glikozdan glukronik asid sentezi ve
Uronik asid yolu.
Aşağıdaki vitaminlerden hangisi santral
ve periferik sinir sistemini etkilemez?
a.
b.
c.
d.
e.
C vitamini
E vitamini
Piridoksin
B1 vitamini
B12 vitamini
Aşağıdakilerden hangisinin eksikliği kolesterolün
7-alfa-hidrokolesterole dönüşümünü bozarak
kolesterol birikimine yol açar?
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin B6
Vitamin C
Vitamin B12
Biotin
Pantotenik asit
Aşağıdakilerden hangisi vücuda alındığı
şekliyle etki eder ve etki etmek için bazı
reaksiyonlara gereksinim göstermez?
a.
b.
c.
d.
e.
Askorbik asit
Tiamin
Riboflavin
Niasin
Piridoksin
C vitamini eksikliğinde hangisi olmaz?
a.
b.
c.
d.
e.
Peteşi
Mukozda kanama
Fontanelin erken kapanması
Pseudoparalizi
Kostrakondral eklemlerde şişlik
Fe+2  Fe+3 dönüşümünü yapan hangisidir?
a.
b.
c.
d.
e.
Transferrin
Serüloplazmin
Apoferritin
Transkobalamin
Hemosiderin
Vitamin A (retinol)
–
–
–
–
Vitamin A’nın yapısı: Vit.A bir siklohekzenil halkası içeren
bir poliizopronoid bileşiktir.“Vitamin A” terimi genellikle
çeşitli biyolojik aktif moleküllerin tümü için kullanılır.
“Retinoidler” terimi ise vitamin A aktivitesi göstersin ya da
göstermesin vitamin A’nın doğal ve yapay şekillerini içerir.
Retinol: Primer alkoldür.
Retinal: Retinolün oksidasyonundan türeyen bir aldehittir.
Retinoik asit: Retinalin oksidasyonuyla oluşan asit türevidir.
Retinoik asit vücutta indirgenemez ve bu yüzden retinal ya da
retinole dönüşemez. Bu nedenle retinoik asid büyüme ve
gelişmede etkilidir fakat A vitaminin görme ve üreme ile
ilgili olan etkilerinde görevli değildir.
-karoten: Bitkisel yiyecekler -karoten içerirler. -karoten
ince barsakta parçalanır ve iki molakül retinal oluşur.
İnsanlarda bu dönüşüm etkin değildir ve -karotenin A
vitamini aktivitesi retinolün ancak altıda biri kadardır.
Vitamin A’nın aşağıdaki formlarından
hangisinin etki mekanizması steroid
hormonlarla benzerlik gösterir?
a.
b.
c.
d.
e.
Beta karoten
Retinoik asit
11-cis-retinal
All-trans-retinal
Retinol
Vitamin A’nın emilimi ve taşınması
• Karaciğere taşınım: Diyette bulunan retinol esterleri ince barsak
mukozasında hidroliz edilir ve retinol ile serbest yağ asitleri
oluşur. Retinol, ince barsak mukoza hücresinde uzun zincirli yağ
asitleriyle tekrar esterleştirilir ve lenfatik sisteme
şilomikronların bir bileşeni olarak verilir. Şilomikronlardaki
retinol esterleri karaciğer tarafından alınır ve depolanır.
• Vit.A’ (retinoik asid, retinol) etkisini steroid hormonlarda olduğu
gibi hücre içi reseptör sistemleri ile etkileşir.
• Karaciğerde vit.A, olasılıkla bir lipoprotein karması halinde
lipositler (perisinüzoidal stellat hücreler) içinde bir ester
halinde depolanır.
• Karaciğerden salınım: Gerek duyulduğunda retinol
karaciğerden salınır ve plazma retinol-bağlayıcı protein (RBP)
tarafından karaciğer dışı dokulara taşınır. Retinoik asit ise
albumine bağlı olarak taşınır. Retinol-RBP kompleksi
hücrelerinin yüzeyinde bulunan reseptörlere bağlanırlar.
Dokuların çoğu, retinolü çekirdek bölgesine taşıyan hücresel
retinol-bağlayıcı protein içerir. Retinol burada, bir bakıma
steroid hormonlar gibi hareket eder.
Vitamin A’nın fonksiyonları
• Görme: A vitamini, çomak ve koni
hücrelerindeki görme pigmentlerinin
bir bileşenidir. Retinadaki çomak
hücrelerinin görme pigmenti olan
rodopsin, opsin proteinine özel olarak
bağlanmış olan 11-cis retinal’den
oluşur.
• Büyüme: Vitamin A’dan yoksun bırakılan
hayvanlarda, muhtemelen tat tomurcuklarının
keratinizasyonu nedeniyle ilk önce iştah kaybı
gelişir. Kemik büyümesi yavaştır ve sinir
sisteminin büyümesine ayak uyduramaz, bu
durum merkezi sinir sisteminde hasara yol
açar. Kemik gelişimi ile santral sinir sistemi
geliimi arasındaki uyumsuzluk KİBAS’a yol
açar.
• Üreme: Retinol ve retinal, normal üreme için
temeldirler. Erkeklerde spermatogenezi
destekler ve kadınlarda fetüsün
rezorpsiyonunu engeller. Retinoik asit görme
ve üreme fonksiyonunda etkisizdir.
• Epitel hücrelerinin sağlamlığı: A vitamini
epitel dokusunun normal farklılaşması ve
mukus salgılanması için gereklidir. Bu nedenle
akne ve psöriazisde retinoik asit ve türevleri
aktif olarak kullanılır.
• Retinoik asit glikoprotein sentezine katılır
(Karbonhidrat taşıyıcı formu –dolikol fosfat
benzeri-retinil fosfattır). Özellikle
gelişmenin düzenlenmesinde ve mukus
sekresyununda kullanılan glikoproteinleri
sentezler.
• Retinoik asit ve -karotenlerin anti kanser
ve anti oksidan özellikleri vardır.
• Kızamıkta vit.A yıkımı artmıştır ve destek
tedavisi olarak vit. A verilmesi morbiditeyi
azaltır.
Klinik durumlar:
• Diyetsel eksiklik: Retinol veya retinil
esterleri olarak verilen
A vitamini,
vitamin eksikliği olan hastaların tedavisinde
kullanılır.
• Gece körlüğü, A vitamini eksikliğinin en erken
belirtilerinden biridir.
• Ciddi vitamin A eksikliği, konjonktiva ve
korneanın patolojik kuruluğu olan
kseroftalmiye ve keratomalazi’ye yol açar.
Eğer tedavi edilmezse kseroftalmi, kornea
ülserleşmesi ve opak nedbe dokusunun
oluşması ile körlükle sonuçlanır.
A vitamini eksikliği
Hücre
farklılaşması
Geçiş
Keratomalazi
Bitot
lekeleri
Epitelial
Metaplazi
Keratinizasyon
ve taş oluşumu
Korneal
ülser
Orta derecede
metaplazi
Artmış kanser ?
• Mukopolisakkaritlerin normal gelişmesi için
gereklidir. Eksikliğinde kemik büyümesi
yavaşlar.
• İmmün cevap azalır. Bakterilerin solunum yolu
epitel hücrelerine bağlanması artar, böylece
enfeksiyona eğilim artar.
 Üriner sistemde keratinizasyona
bağlı olarak taş oluşumu artar.
Retinoid toksisitesi
• Vitamin A: A vitamininin yüksek dozlarda alınması,
hipervitaminoz A olarak adlandırılan toksik bir
sendroma yol açar.
• Kronik hipervitaminoz A’nın erken belirtileri ciltte
kuruluk ve kaşıntı olarak ortaya çıkar.
• Hiperostozis, anoreksia, karaciğerde büyüme ve
sirotik gelişme, eklemlerde şişme, ağrı,
dekalsifikasyon, epifizial büyüme plaklarının erken
kapanması, büyüme geriliği, göz içi kanama, optik
atrofi olabilir.
• Sinir sisteminde, beyin tümörü belirtilerini taklit
edebilen kafa içi basıncında artış şeklinde bulgular
görülür.
• Özellikle gebe kadınlar aşırı miktarda A vitamini
alımından kaçınmalıdırlar, çünkü A vitamini, gelişmekte
olan fetüste doğumsal sakatlıklar yaratma
potansiyeline sahiptir (mikrotia, mikrogenati, timik
aplazi, fasial kemik ve aortik ark anomalileri).
Hangi vitamin kronik olarak fazla
alındığında hiperostozise neden olur?
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin
Vitamin
Vitamin
Vitamin
Tiamin
C
E
D
A
Eksikliğinde epitelde metaplaziye neden
olan vitamin hangisidir?
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin
Vitamin
Vitamin
Vitamin
Vitamin
C
E
B
A
K
Aşağıdakilerden hangisi pseudotümör
serebri nedeni değildir?
a.
b.
c.
d.
e.
Yüksek doz vitamin A
Yüksek doz vitamin B
Menarş
Addison hastalığı
Düşük doz vitamin A
Pseudotümör serebri nedenleri?
•
•
•
•
•
•
A vitamini fazlalığı
A vitamini eksikliği
Tetrasiklin
Nalidiksik asit
Oral kontraseptifler
Demir eksikliği
anemisi
•
•
•
•
•
•
Galaktozemi
Orta kulak hastalığı
Addison hastalığı
Hamilelik
Menarj
Hipoparatiroidi
Akne ve psöriyazis:
• Akne ve psöriyazis gibi dermatolojik
hastalıklar, retinoik asit ve türevleri ile etkin
şekilde tedavi edilir. Orta dereceli akne
(Darier hastalığı) ve cilt yaşlanması benzil
peroksit ve antibiyotikler kadar topikal
tretinoin (all trans retinoik asit) ile tedavi
edilir. Not: tretinoinin sistemik verilmesi,
toksik olması nedeniyle mümkün değildir,
yalnızca topikal uygulanır.
– Gastrointestina sistem ve genitoüriner sistemeait
epitel dokularda keratizasyona yol açar ve böbrek
taşı oluşum riski artmaktadır.
– Deri ve kıl köklerinde hiperkeratoz oluşur.
• İsotretinoin: Teratojen bir ilaçtır. Standart
tedaviye cevap vermeyen şekil bozucu ciddi
kistik akne durumu olmadıkça ve çocuk
doğurma çağındaki kadınlarda kesinlikle
kullanılmamalıdır. Uzun süren isotretinoin
tedavisi hiperlipidemi ve LDL/HDL oranında
artışa yol açar. Hiperlipidemi ve LDL/HDL
oranının artması, kalp-damar hastalığı riskini
arttırır.
• Promyelositik lösemi tedavisinde de kullanılır
Vitamin D
• Vit.D bir steroid prehormondur.
• Aktif molekül olan 1,25-dihidroksikolekalsiferol hücre içi
reseptör proteinlere bağlanır. 1,25-diOH D3 –reseptör
kompleksi hedef hücrelerin çekirdeğindeki DNA ile
etkileşerek ya seçici olarak gen ifadesini uyarır ya da
özgün olarak gen transkripsiyonunu baskılar. 1,25-diOH
D3’ün en önemli etkisi, plazma kalsiyum ve fosfor
düzeylerini düzenlemektir.
• Vitamin D kaynakları
• Diyet: Bitkilerde bulunan ergokalsiferol ve hayvan
dokularında bulunan kolekalsiferol (vitamin D3) vitamin
D kaynaklarıdır.
• Endojen vitamin öncülü: Kolesterol sentezinde bir ara
metabolit olan
7–dehidrokolesterol,
insanlarda dermis ve epidermiste güneş ışığına maruz
kalındığında kolekalsiferole çevrilir.
Vitamin D metabolizması
• 1,25-diOH D3: D2 ve D3 vitaminleri biyolojik olarak
aktif değildirler, ancak vücutta iki hidroksilasyon
reaksiyonu ile aktif vitamin D şekline çevrilirler. İlk
hidroksillenme 25. Pozisyonda olur ve bu işlem
karaciğerde 25 hidroksilaz tarafından gerçekleştirilir.
Reaksiyon ürünü olan 25-hidroksikolekalsiferol veya
25-OH D3 plazmada en çok bulunan vitamin D
şeklidir ve başlıca depo edilen şekildir. 25-OH D3
başlıca böbrekte bulunan 25-hidroksikolekalsiferol 1hidroksilaz (1hidroksilaz) tarafından 1. Pozisyonda
tekrar hidroksillenir ve 1,25-dihidroksikolekalsiferol
(1,25-diOH D3) oluşur. Her iki hidroksilaz sitokrom
P450, moleküler oksijen ve NADPH kullanır.
• Eğer kalsitriol düzeyleri normalse ve daha fazla
kalsitriole gereksinim yoksa böbrek 1-hidroksilaz
yerine 24-hidroksilaz enzimi aktiflenir ve 24,25dihidroksikolekalsiferol oluşur. Bu molekül inaktiftir.
Kalsitriol sentezinde gerekli olan 1-alfa-hidroksilaz
enzimi aşağıdakilerden hangisinde yer alır?
a.
b.
c.
d.
e.
Deri
Karaciğer
Böbrek
Kas
Akciğer
Aşağıdaki vitaminlerden hangisi sentezi, kanda taşınımı,
hücredeki etki mekanizması bakımından steroid
hormonlara benzer?
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin K
Vitamin D
Askorbik asit
Folik asit
Vitamin B12
7-dehidrokolesterolün kolekalsiferole
çevrildiği yer aşağıdakilerden hangisidir?
a.
b.
c.
d.
e.
Böbrek
Deri
Kornea
Karaciğer
Akciğer
Diet: Ergokalsiferol,
Solar UV radyasyon
kolekalsiferol
7-dehidrokolesterol
Yağ ve kas hücreleri
Dolaşımda vit.D
Vit.D2 depolanma
alanları
25-hidroksilaz
25-OHvitD ve 1,25-(OH)2 vitD ile
feed-back inhibisyonla düzenlenir
Dolaşımda 25-OH vitD
24-hidroksilaz aktivitesi  PTH,  PO4 ile artar
24-hidroksilaz aktivitesi  PTH,
vit.D

PO4 ve 
ile artar
1,25 (OH)2
Barsak
kemik
böbrek
1-hidroksilaz’ın düzenlenmesi:
1,25-diOH
D3 en
güçlü vitamin
D
metabolitidir. Oluşumu plazma fosfat ve
kalsiyum iyonlarının düzeylerince sıkı bir
şekilde düzenlenir. 25-hidroksikolekalsiferol
1-hidroksilaz aktivitesi plazma fosfat
düzeyindeki düşme sonucu direkt olarak
veya plazma kalsiyumunda azalma durumunda
ise paratiroid hormon (PTH) salınımının
uyarılması aracılığı ile indirekt olarak artar.
PTH vit. D düzeylerini etkileyen major
uyarandır. Diyetle yetersiz kalsiyum alımı
sonucu oluşan hipokalsemi plazma 1,25-diOH
D3 düzeyinde artışa yol açar. 1-hidroksilaz
aktivitesi ise, reaksiyon ürünü olan 1,25-diOH
D3 fazlalığında azalır.
Aşağıdakilerden hangisi böbrekte D
vitamini yapımını en çok aktive eder?
a.
b.
c.
d.
e.
Hiperfosfatemi
Hipofosfatemi
Hipomagnazemi
Hiperkalsemi
Hipermagnazemi
Vitamin D’nin fonksiyonu:
• 1,25-diOH D3‘ün fonksiyonu yeterli
plazma kalsiyum düzeyini sürdürmektir.
Bu fonksiyonlar
– İnce barsaktan kalsiyum emilimini
arttırarak,
– Böbrekten kalsiyum kaybını azaltarak ve
– Gerek duyulduğunda kemik rezorpsiyonunu
uyararak sağlanır.
• Vitamin D’nin ince barsaklara etkisi: 1,25-diOH D3,
ince barsaktan kalsiyum ve fosfat emilimini uyarır.
Özel bir kalsiyum-bağlayıcı proteinin sentezi
uyarılarak kalsiyum emilimi arttırılır. Böylece
1,25-diOH D3 ‘ün etki mekanizması, steroid
hormonların etki mekanizmasına benzerlik gösterir.
• Vitamin D’nin kemiklere etkisi: 1,25-diOH D3,
protein sentezi ve PTH varlığına gerek duyulan bir
işlem aracılığıyla kemikten kalsiyum ve fosfat
serbestleşmesini uyarır. Sonuç, plazma fosfat ve
kalsiyum düzeyinde artmadır. Bu nedenle kemikler,
plazma kalsiyum düzeyinin sürdürülmesinde önemli bir
kaynaktır.
• Vitamin D gereksinimi ve kaynaklar: Vitamin D, balık
yağı, karaciğer ve yumurta sarısında doğal olarak
bulunur. Takviye edilmezse sütte yetersiz miktarda D
vitamini vardır. Yetişkinler için 200 İÜ D vitaminidir.
Klinik durumlar
• Besinsel rikets: Vitamin D eksikliği
çocuklarda rikets, erişkinlerde
osteomalazi ile sonuçlanan kemik
demineralizasyonuna neden olur.
Rikets, kemiğin kollajen matriksinin
oluşumunun devam edip
mineralizasyonun tam olmaması ve
sonuçta yumuşak, esnek kemik
oluşumuyla karakterizedir.
Osteomalazide önceden oluşmuş
olan kemiklerin demineralizasyonu,
kırık oluşması meylini arttırır. Güneş
ışığına yetersiz çıkma ve/veya D
vitamini alımında eksiklik durumu
özellikle yeni doğanlarda ve
yaşlılarda görülür. D vitamini
eksikliği kuzey bölgelerinde,
ultraviole ışığa yeterince maruz
kalmama sonucunda deride D
vitamini sentezinin azalması
nedeniyle yaygındır.  Not: 200 İÜ
olarak önerilen günlük gereksinim
miktarı (5ug kolekalsiferol karşılığı)
yetersiz olabilir, çünkü 800 İÜ/gün
ve daha yüksek dozların
osteoporotik kırık insidansını
azalttığı gösterilmiştir.
• Böbreğe bağlı rikets (renal osteodistrofi): Bu
hastalık, kronik böbrek yetmezliği sonucu gelişir. Bu
durumda vitaminin aktif şekle dönüşümü azalmıştır.
1,25-diOH kolekalsiferol (kalsitriol) verilmesi, etkin
bir yerine koyma tedavisidir.
• Hipoparatiroidi: Paratiroid hormon eksikliği
hipokalsemi ve hiperfosfatemiye neden olur.
• Vitamin D Toksisitesi: D vitamini, tüm vitaminlerin
en toksik olanıdır. Diğer yağda-çözünen vitaminler
gibi D vitamini de vücutta depo edilir ve çok yavaş
olarak metabolize edilir.
• Yüksek dozlar iştah kaybı, bulantı, susuzluk ve
sersemliğe neden olur.
• Kalsiyum emilimi ve kemik rezorbsiyonunun artması
hiperkalsemiye neden olur ve bu durum özellikle
arterler ve böbrekler olmak üzere bir çok organda
kalsiyum birikimine yol açabilir.
Kemik
KC
Vit.D
1, 25-(OH)2-D
PTH
Absorbsiyon
Barsak
25-OH-D
Serum
kalsiyum
Böbrek
PTH
1, 25-(OH)2-D
Atılım
PTH
1, 25-(OH)2-D
Hipokalsemi
Kemik
KC
Vit.D
Kalsitonin
Absorbsiyon
Barsak
25-OH-D
Serum
kalsiyum
Böbrek
Atılım
Kalsitonin
Hiperkalsemi
24, 25-(OH)2-D
Kemik
PTH
Absorbsiyon
Barsak
Serum
kalsiyum
Düşük vit.D
Atılım
Böbrek
PTH
Yüksek vit.D
KC
Kemik
Vit.D
1, 25-(OH)2-D
25-OH-D
Absorbsiyon
Barsak
1, 25-(OH)2-D
Serum
kalsiyum
Böbrek
Atılım
Kalsitonin
24, 25-(OH)2-D
Bir hastada poliüri, poldipsi, dehidratasyon,
hipotoni, anoreksi ve irritablite varsa ne
düşünürsünüz?
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin D intoksikasyonu
Vitamin A intoksikasyonu
Vitamin E intoksikasyonu
Vitamin K intoksikasyonu
Folik asit intoksikasyonu
Vitamin K
• Vit.K poliizoproniodlerin dahil olduğu
naftakinonlardır.
• Vitamin K’nın başlıca rolü, çeşitli kan
pıhtılaşma faktörlerinin translasyon sonrası
modifikasyonu ile ilgilidir. K vitamini,
pıhtılaşma faktörlerinin belli glutamik asit
birimlerinin karboksilasyonunda koenzim
olarak işlev görür. Vitamin K çeşitli
şekillerde bulunur; örn. Bitkilerde filokinon
(veya vitamin K1) ve ince barsak bakteri
florasında menakinon (veya vitamin K2).
Tedavi için vitamin K’nın sentetik bir türevi
olan menadion (K3) kullanılır.
• Vitamin K’nın fonksiyonu
– -karboksiglutamat oluşumu: K vitaminine,
protrombin ve kan pıhtılaşma faktörleri II, VII,
IX ve X’un protein C ve S karaciğerde
sentezlenmesi için gerek duyulur. Bu proteinler
inaktif öncül moleküller olarak sentez edilirler ve
vit.K bu moleküllerin posttranslasyonel
modifikasyonundan sorumludur. Pıhtılaşma
faktörlerinin oluşumu, glutamik asit birimlerinin
vitamin K’ya bağılı karboksilasyonunu gerektirir,
böylece -karboksiglutamat (Gla) içeren olgun
bir pıhtılaşma faktörü oluşur. Bu reaksiyon O2,
CO2 ve vitamin K’nın hidrokinon şekline ihtiyaç
gösterir. Gla oluşumu, yabani bir yoncada doğal
olarak bulunan antikoagülan olan dikumarol ve
vitamin K’nın sentetik bir analoğu olan warfarin
inhibisyonuna duyarlıdır.
Aşağıdaki vitaminlerden hangisi karboksilasyon
tepkimelerinde görev alır? X 3
a.
b.
c.
d.
e.
Retinoik asit
Vitamin B12
Folik asit
Tiamin pirofosfat
Vitamin K
Bazı proteinlerde glutamil kalıntılarının
postranslasyonel karboksilasyonunu yapan
kofaktör hangisidir?
a.
b.
c.
d.
e.
Biotin
Vitamin K
Lipoik asit
Dikumarol
Tiamin
– Trombositlerle protrombin etkileşimi:
Protrombinin Gla birimleri iki adet birbirine yakın
negatif yüklü karbonhidrat grupları nedeniyle
pozitif yüklü kalsiyum iyonları için iyi bir
şelatördür. Daha sonra protrombin-kalsiyum
kompleksi, trombositlerin yüzeyinde bulunan ve
kanın pıhtılaşması için gerekli olan fosfolipidlere
bağlanma yeteneği kazanırlar. Trombositlere
tutunma sonucu protrombinden trombin oluşumunu
sağlayan proteolitik dönüşüm hızı artar.
– Diğer proteinlerde -karboksiglutamat
birimlerinin rolü: Gla pıhtılaşma işlemi ile ilgili
olmayan diğer proteinlerde de (örn: kemikte
osteokalsin) bulunur.
• Klinik Durumlar
– K vitamini eksikliği:
– Gerçekte bir K vitamini eksikliği durumu nadirdir; çünkü
yeterli miktarda K vitamini genellikle ince barsak
bakterileri tarafından sentezlenir veya diyet yoluyla
alınır.
– Vit.K eksikliğinin en sık nedeni yağ malabsorbsiyonudur.
– İnce barsak bakterileri; örn: antibiyotik kullanılarak
azaltıldığında endojen olarak oluşan vitamin miktarı
da azalır. Bu durum, sınır derecede malnütrisyonlu
olan kişilerde (örn: yaşlı düşkün hastalar)
hipoprotrombinemiye yol açabilir. Bu vakalarda,
kanamaya meyli düzeltmek için K vitamini desteği
gerekebilir.
– Ayrıca bazı ikinci kuşak sefalosporinler
(örn: sefaperazon, sefamandol ve
moxalaktam) açık bir şekilde warfarinbenzeri bir mekanizmayla
hipoprotrombinemiye yol açarlar. Bu yüzden
bu ilaçlarla tedavi sırasında K vitamini desteği
gerekir. Protrombin zamanı uzar.
– Yenidoğanlarda K vitamini eksikliği: Yenidoğanların
barsakları sterildir ve K vitamini sentez edemezler.
Anne sütü günlük vitamin K gereksiniminin yaklaşık
beşte birini sağladığından, yenidoğanlar kanamalı
hastalara karşı önlem olarak tek doz kas içi K
vitamini uygulanması önerilmektedir
– Kısa barsak sendromu
– Bazı çalışmalarda vit.K eksikliğine
bağlı olarak osteoporoz olduğu
belirtilmektedir.
Vitamin K toksisitesi: Yüksek dozda
uzun süre K vitamini verilmesi sonucu
bebeklerde hemolitik anemi ve sarılık
gelişebilir; çünkü K vitamininin
eritrosit membranlarına toksik etkisi
vardır.
Vitamin E
•
•
•
•
E vitaminleri 8 adet doğal olarak mevcut
tokoferollerdir, bunlardan -tokoferol en aktif
olanıdır.
Vitamin E’nin başlıca fonksiyonu hücre bileşenlerinin
(örn: çoklu doymamış yağ asitleri) moleküler oksijen
ve serbest radikaller tarafından enzimatik olmayan
oksidasyonundan korumada bir antioksidan
olmasıdır.
Yağ sindirim bozukuluğunda vit.E eksikliği ortaya
çıkar.
Lipofilik karakterinden dolayı dolaşımdaki
lipoproteinlerde, membranlarda ve yağ depolarında
toplanır. Görüldüğü kadarı ile sellüler ve subsellüler
zar PL’lerinde bulunan çoklu doymamış yağ
asitlerinin oksidasyonuna karşı ilk savunma hattı
vit.E’dir.
• Tokoferol ve selen lipid peroksidlere karşı
birbirinin etkisini güçlendirir.
• ALA sentaz ve ALA dehidraz aktivitelerini
artırarak hem sentezini artırır.
• ETZ’de ubikinonun aktivitesinin devamlılığı
için E vitamini gereklidir.
• Tokoferollerin antioksidan etkisi yüksek
oksijen derişimlerinde artar.
• Yağ sindimi için gerekli pankreas
aktivitesi için gereklidir.
Vitamin E eksikliği:
• Vitamin E eksikliği hemen hemen tamamen prematür
yeni doğan bebeklere özgüdür.
• Yetişkinlerde genellikle kusurlu lipid emilimi ve
taşınmasıyla birliktedir. Bu nedenle steatorede,
abetalipoproteinemide, kolestatik hastalıklarda,
kistik fibrozisde ve barsak rezeksiyonlarında
eksiklik oluşur.
• Hastalarda anemi oluşur. Aneminin nedeni
hemoglobin üretiminde azalma ve eritrosit yaşam
süresi kısalmasıdır.
• İnsanlarda E vitamini eksikliği belirtileri
eritrositlerin peroksitlere karşı duyarlılığı ve
anormal hücre membranlarının oluşmasıdır.
• Gebeler, emzikli kadınlar ve yeni doğana vitamin
takviyesi yapılmalıdır.
• Klinik Durumlar: İki yıldan daha uzun bir süre
günde 400 İÜ vitamin E takviyesi en fazla
korumayı sağlar –takviye yapılmayanalarla
kıyaslandığında kalp krizi sıklığında %40
azalma- E vitamininin anti oksidan fonksiyonu,
LDL oksidasyonunu engellemektir. Okside
LDL’nin kalp hastalığını ilerlettiği
düşünülmektedir. Vitamin E, vitamin C ve karoten, katarakt başlangıcını geçiktirmede
birlikte işlev görülür.
• Vitamin E toksisitesi: Vitamin E, yağda
çözünen vitaminlerin en az toksik olanıdır. 300
mg/gün dozlarda toksisite gözlenmemiştir.
VİTAMİN E
YAĞDA ÇÖZÜNÜR
Hücre membranı ve dokuları
oksidatif hasardan korur.
Eritrosit üretimini ve K vitamini
etkilerini destekler
Sağlıklı dolaşımı korur
Erişkin RDA=10mg
-tokoferol
E vitaminin hücrede esas fonksiyonu
aşağıdakilerden hangisidir?
a. Hücre zarı akışkanlığının düzenlenmesi
b. Hücre zarı lipidlerinin oksidasyondan
korunması
c. İyon akışının düzenlenmesi
d. Glukoz kullanımında rol oynaması
e. Na-K ATP az yapısına girmesi
Prematürelerde hangi vitamin eksikliği
hemolize neden olur?
a.
b.
c.
d.
e.
Vitamin A
Vitamin B6
Vitamin K
Vitamin D
Vitamin E
Yeni doğanın nutrisyon gereksinimi:
• Yeni doğan hızlı gelişim nedeni ile bazı
nitrüsyonel riskler taşır. Vitamin E ve K bazı
nutrientler plasentayı geçemez ve doku
depoları düşüktür. Yeni doğanda
gastrointestinal trakt tam gelişmemiştir ve
emilim problemleri bulunur. Barsak florası yeni
doğanda steridir ve bu nedenle K vitamini gibi
nutrientlerin barsakta sentezi bozuktur.
Prematüre yeni doğanda riskler daha fazladır
çünkü gastrointestinal tract daha az gelişmiştir
ve depolar daha boştur.
• Yeni doğanda en ciddi nutrisyonel problem
hemorajik hastalıktır. Yeni doğanda özellikle
de prematürede K vitamini depoları eksiktir ve
barsakda da sentezlenememektedir. Anne
sütüde K vitamini için yetersiz bir kaynaktır.
• Çoğu yeni doğanda 3-4 aylık demir deposu
bulunmaktadır. Anne ve inek sütüde düşük
demir kaynağıdır.
• Vitamin D düzeyleri yeni doğanda düşüktür ve
anne sütüde gereksinimi tam karşılayamaz. Bu
nedenle vitamin D takviyesi önerilir.
• Diğer vitamin ve mineraller anne sütünde
yeterlidir.
• Yeni doğana ventilasyon takviyesi ile yüksek
doz oksijen verildiğinde vitamin E takviyesi,
oksijen tedavisinin komplikasyonları
bronkopulmoner displazi ve retrolental
fibroplazi oluşumunu azaltmaktadır.
• Prematürelerde ortaya çıkan anemi tablosu
folat ve vitamin B12 tedavisine yanıt
vermektedir.
Antikonvülzan tedavi ve vitamin gereksinimi:
• Fenobarbital veya difenilhidantoin türü Antikonvülzan
ilaçların kullanımı çeşitli ilaç-vitamin etkileşimlerine yol
açmaktadır.
• Uzun süreli antikonvülzan kullananlarda metabolik kemik
hastalığı ortaya çıkar. Hastalarda düşük serum Ca ve P
ve yüksek ALP düzeyleri ile giden osteomelezi veya
rikets tablosu ortaya çıkar. Hastalarda kemik kaybı
ortaya çıkar. Bu durum antikonvülzanların 25 (OH)D ve
1,25(OH)2D düzeylerini azaltmasına bağlıdır.
• Antikonvülzan ilaç kullanımı vit.K gereksinimini
artırmaktadır. Antikonvülzan ilaç kullanan gebelerin
yeni doğanlarında hmorajik hastalık riski fazladır.
• Antikonvülzan tedavi folik asid ve B6 gereksiniminide
artırmaktadır. Folat eksikliği antikonvülzan kullanan
hastaların %75’inde ortaya çıkar ve bu hastaların
%50’sinde megaloblastik anemi ortaya çıkar. B6 eksiklik
belirtileri ise %30 hastada ortaya çıkmaktadır.
İlaç-nutrient ilişkisi
İlaç
Alkol
Potansiyel nutrient eksikliği
Tiamin
Folik asid
Vitamin B6
Antikonvülzanlar
Vitamin D
Folik asid
Vitamin K
Kolestriamin
Kortikosteroidler
Yağda çözünen vitaminler
Demir
Vitamin D ve kalsiyum
Çinko
Potasyum
Diüretikler
Potasyum
Çinko
İzoniazid
Vitamin B6
Oral kontraseptifler ve östrojenler
Vitamin B6
Folik asid
Vitamin B
Aşağıdakilerden hangisinde verilen vitamin
eksikliği karşısında belirtilen hastalığa yol
açmaz?
a.
b.
c.
d.
e.
Biotin-pellegra
Tiamin-beriberi
Vitamin B12-pernisiyöz anemi
Folik asit-megaloblastik anemi
Vitamin C-skorbüt
• VİTAMİN A EKSİKLİĞİ:
–
–
–
–
Gece körlüğü
Kseroftalmi
Bitot lekeleri
Folliküler hiperkeratoz
• VİTAMİN D EKSİKLİĞİ:
– Raşitizm
• VİTAMİN E EKSİKLİĞİ:
–
–
–
–
Prematürelerde hemoliz
Arefleksi
Ataksi
oftalmopleji
• VİTAMİN K EKSİKLİĞİ:
– Protrombin zamanı uzaması
– Kanama
• TİAMİN (VİT.B1) EKSİKLİĞİ:
– Beriberi
•
•
•
•
Polinöropati
Kalp yetmezliği
Ödem
Oftalmopleji
• RİBOFLAVİN (VİT.B2) EKSİKLİĞİ:
–
–
–
–
–
–
İştahsızlık
Gözde vaskülarizasyon ve kornea iltihabı
Aftlar
Sindirim kanalı iltihabı (glossit ve ağız köşesi ragatları)
Deride iltihap, pullanma ve çatlaklar (sebaroik dermatit)
Gebelik sırasındaki eksiklikte fetusda iskelet
anormalliklerine yol açabilir.
• NİASİN (VİT.B3) EKSİKLİĞİ
– PELLEGRA
•
•
•
•
Diare
Dermatit
Demans
Death
• PİRİDOKSİN (VİT.B6) EKSİKLİĞİ
–
–
–
–
–
Konvülsiyon
Hiperakuzi
Mikrositik anemi
Nazolabial sebore
Nöropati
• BİOTİN EKSİKLİĞİ:
–
–
–
–
Saç dökülmesi
Dermatit
Hipotoni
Ölüm
–
–
–
–
–
–
Megaloblastik anemi
Periferik nöropati
Posterior kord nöropatisi
Pansitopein
Papiller atrofi
vitiligo
• VİTAMİN B12 EKSİKLİĞİ:
• FOLAT EKSİKLİĞİ
– Megaloblastik anemi
• VİTAMİN C EKSİKLİĞİ
– SKORBÜT
• Sinirlilik
• Purpura
• Diş eti kanaması
• Periosteal kanama
Safra obstrüksiyonu olan hastada
hangi vitamin eksikliği izlenmez?
a. A
b. D
c. E
d. K
e. B12