ŞEMSEDDİN SAMİ Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850 Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul), Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve sözlükçü. Türk harfleriyle yazılan.

Download Report

Transcript ŞEMSEDDİN SAMİ Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850 Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul), Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve sözlükçü. Türk harfleriyle yazılan.

Slide 1

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 2

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 3

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 4

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 5

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 6

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 7

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 8

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 9

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 10

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 11

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 12

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 13

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 14

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 15

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 16

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 17

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 18

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 19

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 20

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 21

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 22

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 23

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.


Slide 24

ŞEMSEDDİN SAMİ

Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850
Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul),
Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve
sözlükçü.
Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe
ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898)
ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe
sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır.

Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve
Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme
almıştır.
Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve
Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini
geliştirmiş (1879)
Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886).
Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin
kurucusu olarak kabul edilir.

YAŞAMI
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın
Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi
Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan
üçüncüsüdür.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları
içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde
tamamladı
Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve
İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve
Farsça öğrendi.

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir
süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871‘
da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur
olarak göreve başladı.
Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri
olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını
1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı.

Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu
gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta
bulunduğu için kapatıldı.
1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar
Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı
başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan
Besa adlı oyunu da Gedikpaşa
Tiyatrosu'nda sahnelendi.

İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran
Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah
gazetesini yayımlamaya başladı.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava
Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu.
Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı
"Şundan Bundan" başlıklı köşesini
Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü.

Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin
önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini
desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı
Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere
karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya
alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri
Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi.
Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun
ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları
üzerinde çalışmasına imkân sağladı.

Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson
Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller
romanlarını Türkçe'ye çevirdi.
1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve
dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı
Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle,
Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri
haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha
tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir
yıllık bir çalışmayla, bugüne dek
hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe
lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük
sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin
Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı.
1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk
Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi
yazmaya başladı.

1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun
Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı.
Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini
bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki
evinde yaşamını yitirdi.

GÖRÜŞLERİ
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin
ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan
Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden
biridir.
Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla
yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin
modernleşerek güçlenmesini savunmuş,
bunun için imparatorluğun ortak dili olan
Türkçe'nin önemini vurgulamıştır.

Türkçe'yi incelemek, modernize etmek,
geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız
kendi çağında değil, tüm dönemlerde,
Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse
azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden
oluşan bir karma sayan eski zihniyetten,
bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören
yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi
temsil eder.

Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve
Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için
gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve
Doğu Türkçesine (Çağatayca)
başvurulmasını önermiştir.

Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli
fakat Sosyalizm yüceltilmelidir.

Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında
Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği
yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte
doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Buna karşılık Arnavutça eserlerde,
Arnavutluk manifestosunun Şemseddin
Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku
dile getirilmemektedir.

Kaynakça
Şemseddin Sami hakkında en derli toplu
makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün
Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı
önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998).
Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün
yazısından aktarılmıştır.