Transcript (cleavages)

Yardımcı Doçent Doktor Cenk Aygül
 Batı Avrupa parti sistemlerini araştıran Seymour
Martin Lipset ve Stein Rokkan analizlerini dört
yüzyıllık bir uzun dönem içinde ele alarak politik fay
hatlarını incelediler.
 Gözlemleri: Eğer bir ülkede ana sağ parti Hristiyan
Demokratik Parti ise o ülkede mutlaka büyük bir
Katolik oy vardır. Protestan ülkelerde ise ana sağ parti
Muhafazakar parti olmaktadır. Bu ayrım 1517’de Martin
Luther Wittenberg’deki kilisesinin kapısını 95 tezini
astığı andan itibaren oluşmuştur.
 Rotterdam ve Venedik arasındaki çizginin güney ve
batısındaki ülkeler Roma’ya sadık kalırlar: Fransa,
İspanya, Belçika, Lüksemburg, İtalya, Hollanda.
Ayrıca: Avusturya ve güney Almanya.
 Hollanda hem Katolik hem de Protestan oyu olduğu
için Katolik ve Protestan Hristiyan partilere sahip.
 Fay hattının tanımı: insanları temel toplumsal-yapısal
özelliklerine göre birbirlerinden ayıracak meslek,
statü, din, etnik grup gibi ayrımlar. 1-Ayırım sadece
politik düzeyde değil, yapısal düzeyde de var. 2İnsanların bu ayırım hakkında toplumsal bilinçleri var.
Bu nedenle örneğin cinsiyet bir fay hattı olarak
politikada henüz yok (İzlanda hariç). 3-Bu ayırım
örgütsel düzeyde de ifade ediliyor.
 Lipset ve Rokkan’a göre Avrupa’da dört tarihsel fay




hattı var:
Merkez hakim kültürü ve çevre bağımlı kültürleri
Kilise ve devlet
Kır ve kent
İşçiler ve kapitalistler
Merkez/çevre
 Otoritesini genişletirken merkez çevreden bir dirençle
karşılaşır. Sonuç:
 Ayrılma: İrlanda – İngiltere
 Otonomi: Flemish ve Walon (Belçika)
 Asimile etme / İçerme (?): Fransa Bretonlar
Kilise ve devlet
 Fransız devrimi sonrasında temel ayrım kullanılan
ayrıcalıklar ve en önemlisi de eğitimin kimin
sorumluluğunda olacağı.
 Protestan ülkelerde yeni kurulan ulusal kiliseler devletin
kurumları oluyor ve bu nedenler kilise devlet ayrımı çok
fazla değil (İstisna: Hollanda’da Fransız devrimine karşı bir
Protestan parti örgütlü ve 1970’lere kadar etkili).
 Katolik ülkelerde ise devlet kilise ayrımı kuvvetli. Vatikan
etkisini kırmak zor. Laikleşme istemiyorlar. Kendi
okullarını korumak istiyorlar. Boşanma, kürtaj, sansür
konularında kendi projeleri var. Eğitimdeki tekellerini
kırmak istemiyorlar.
Kırsal-kentsel
 Sanayileşme sonucunda önemli oluyor. Kentin kırı
‘sömürmesi’ ile ortaçağdan itibaren bu ayırım
kendisini gösteriyor. Ancak aynı zamanda ‘Stadtluft
macht frei!”
 Post-endüstriyel dönemde de suburban (altkentsel)
alanlara göç, kentleri bu sefer fakirliğin yoğunlaştığı
bir alan haline getiriyor.
Sınıf
 Bu da kendini işçi/ sermaye ayrımı olarak kendini
gösteriyor. Ancak işçi de sermaye de kendi içinde
bölümlüdür.
 Avrupa’da kilise-devlet ve kent-kır ayrımlarının
giderek azaldığını diğer iki ayrımınsa önemli olmaya
devam ettiğini görüyoruz.
 Fransa: Sınıf, din ve merkez-çevre ayırımı devam ediyor.




Ulusal cephenin ortaya çıkışı yeni bir olgu.
Almanya: Temel ayırım sınıf. Ancak Doğu Almanya’nın
birleşmesi sonrasında merkez-çevre ayırımı yeniden
gündeme geldi.
İtalya: Fransa gibi, sınıf, din ve merkez-çevre ayırımı var.
Hızlı laikleşme din ayırımı törpülüyor. Hristiyan Demokrat
parti, Forza İtalya’ya dönüştü.
İspanya: Sınıf ve merkez-çevre ayırımı önemli. Bölgecilik
eğilimleri Avrupa’da en kuvvetli ülke.
İngiltere: En önemli ayırım sınıf. Dinsel ve kent-kır ayırımı
çok az da olsa var.
Soru
 Türkiye’de bu ayırımlar nasıl?
 Burada söylenmeyen ayırım var mı?
 Avrupa’da bu ayırımların / fay hatlarının 1920’lerden
itibaren donduğu söylenebilir. Bu tarihten itibaren
oluşan kimlikler korunuyor. Genel oy hakkının kabul
edilmesinden sonra kitlesel oy alan başka partiler yok.
Seçim sistemleri yeni oluşumları desteklemiyor.
Partiler yeni kimlikleri massetmeye çalışıyor ve
‘rekabete’ izin vermiyorlar.
 1970’lerde ise parti yapılarının hızla değiştiği, bu
‘donma’nın çözüldüğü görülüyor. 1968 öğrenci olayları,
sokak gösterileri, yeni toplumsal hareketler. Ulusal
hareketlerin ortaya çıkışı, Flanders, Walon. Dinin yeniden
ortaya çıkması, aşırı sağın yükselişi
 Sosyal yapılar hızla değişmeye devam ediyor. 1960’da Batı
Avrupa’da tarımda tam istihdam oranı %34, sanayide %40,
hizmet sektöründe %26. 1995’te sayılar sırasıyla %12, %31 ve
%56.
 Dinsel kimlikler değişiyor. 1990 yılındaki bir araştırmaya
göre, 65 ve üstü insanların %83’ü kendileri dindar olarak
değerlendirirken, gençlerde bu oran %53’e düşüyor.
İtalya’da kiliseye gitme oranı 1956’da %69’dan, 1976’da
%37’ye düşüyor.
 Seçimlere katılma oranları düşüyor.
 Sınıfsal kimliğine göre oy verme oranı düşüyor. Ancak
bütün bunlara rağmen solun oy oranı düşmüyor! ??
 Parti sadakati azalıyor ve volatilite artıyor. Seçimlerde
oy verme oranı azalıyor. Almanya’da volatilite
1960’lardan sonra azalırken, Fransa’da, İtalya’da artma
eğiliminde.